
İnsan hakları, tüm insanların sadece insan olmakla sahip olduğu temel hak ve özgürlüklere denir. İnsan hakları; ırk, ulus, etnik köken, dış görünüş, din, dil,ense ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği haklardır. Bu hakları kullanmakta herkes eşittir. Diğer yandan insan hakları terimi bir ideali içerir. Bu terimi kullananlar, bu alanda olanı değil, olması gerekeni dile getirirler.
Uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin bir dalıdır ve "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükûmetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir.
Bretton Woods sistemi, II. Dünya Savaşı sırasında Temmuz 1944'te ABD'nin küçük bir kasabası olan Bretton Woods'da toplanan Birleşmiş Milletler Para ve Finans konferansında ortaya çıkan iktisadi sistemdir. Bu konferansa 44 ülkenin temsilcileri katılmıştır ve bu konferansa gelen devletlerin yarısından fazlası az gelişmekte olan ülkelerdir. Ayrıca Romanya dışındaki sosyalist ülkeler fona üye olmamış ve sistemin dışında kalmışlardır. Aynı zamanda Bretton Woods sisteminin kurulma sebeplerinden biri olan 1929 yılında yaşanan ekonomik buhran ve hemen ardından gelen dünya savaşı ile ekonomisi dibe vuran ülkeler, uluslararası alanda yaşanan para değişiminin duraksama noktasına gelişi ve savaş sebebiyle ülkeler arası alım satım ticaretinin durması, uluslararası alanda tekrar parasal döngünün düzelmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması için böyle bir sistemin kurulması amaçlandı.

Varşova Paktı ya da resmi olarak Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Antlaşması, 14 Mayıs 1955 tarihinde Varşova'da, sekiz sosyalist ülkenin imzası ile kurulan askeri ve siyasal birlik. Antlaşmayı imzalayan ülkeler Arnavutluk, Bulgaristan, Çekoslovakya, Doğu Almanya, Macaristan, Polonya, Romanya ve SSCB'ydi. Anlaşma, daha önceleri SSCB ile Çekoslovakya (1943); Polonya (1945); Bulgaristan, Macaristan ve Romanya (1948) arasında imzalanan ikili anlaşmaları bütünlüyordu. Pakt, Macaristan, Çekoslovakya ve Afganistan'ın işgalleri gibi önemli siyasal olaylarda askeri unsur olarak yer almıştır.
Kuvvetler ayrılığı veya güçler ayrılığı, devlet organları olan yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrılmış oldukları bir devlet yönetim modelidir. Devletin her biri birbirinden ayrı ve bağımsız güçlerdeki kol ve sorumluluk alanlarına ayrıldığı ve böylece her bir güç ve kolun bir diğeri ile güç ve sorumluluk alanları bakımından bir çatışma yaşamadıkları bu model ilk olarak antik Yunan ve Roma'da geliştirildi. Kuvvetler ayrılığında güçler normal olarak yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç kola ayrılmaktadır.
Çok partili sistem, oy hakkı bulunanların birçok parti arasında seçim yapabildiği bir sistemdir. Çok partili sistemler demokratik ve çoğulcu modellerdir. Dünya geneli demokratik birliklere sahip neoeratik hükûmetlerin çoğunda işlemektedir. Bu sistemin ilk olarak Yunanistan'daki şehir devletlerinde görüldüğü biliniyor. Neoeratik olarak bazı monarşik yönetime sahip siyasi organizmalarda da görülüyor. Ve hatta bazı dikta rejimlerinde dahi kısmi bir şekilde ve neopolitik olarak görülüyor.

Yapısal-işlevselcilik : Öncelikle yapısal işlevselcilik ontolojik olarak Holistik paradigma içerisinde değerlendirilebilir. Esas itibarıyla metodolojik bir araç olarak sosyoloji disiplini içerisinde kullanılmakta olan bu yaklaşım; siyaset bilimi, antropoloji, psikoloji, sosyobiyoloji, sosyal psikoloji gibi disiplinler ve alt disiplinler bünyesinde sosyal bilimler alanında önemli bir hareket noktası konumundadır. 19. yy.da Herbert Spencer'ın organizmacı toplum yapısı yaklaşımı ile bağlantılı olarak gelişen, ama asıl olarak işlevselci yaklaşımın devamı niteliğindeki bu metodolojik yaklaşım, özellikle 20. yüzyılda Talcott Parsons ile şekillenmiştir. Kuramsal çerçeve açısından antropoloji disiplinindeki en önemli kuramcıları Bronislaw Malinowski ve Alfred Radcliffe-Brown'dır. Sosyolojik gelişim çizgisinde bu yaklaşımın en önemli kuramcıları Herbert Spencer, Auguste Comte, Emile Durkheim, Talcott Parsons, Robert K. Merton ve David Keen'dir.

Realizm, uluslararası ilişkiler teorisi geleneklerinden biridir. Uluslararası anarşi ve güç politikası konularını merkeze alan Realizm felsefi olarak temelde Thomas Hobbes ve Niccolo Machiavelli’nin çalışmalarına dayanmaktadır. Realizm bir uluslararası ilişkiler yaklaşımı olarak, 20. yüzyılda iki savaş arası dönemde ortaya çıkmıştır.

Westminster modeli, Birleşik Krallık'ın demokratik parlamenter sistemine verilen isimdir. Bu sistem ismini İngiltere Parlamentosu'nun merkezi olan Westminster Sarayı'ndan almaktadır.
Üniter devlet, devletin temel unsurları olan ulus, toprak ve egemenlik unsurları ile devletin temel anayasal organları olan yasama, yürütme ve yargı işlevlerinin tek olma özelliğine sahip bulunduğu devlet biçimini ifade eden kamu yönetimi terimi. Devletler yapılarına göre "üniter devlet" ve "bileşik devlet” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Dünyadaki mevcut devletlerin büyük çoğunluğu üniter devlet özelliğindedir. Türkiye, Fransa, İngiltere, Norveç, İspanya, Tanzanya, Danimarka, İsrail, Yeni Zelanda, Cezayir ve Ürdün dünyadaki üniter devletlerden bazılarıdır. Yasama, yürütme ve yargı güçlerinin merkezde; kuvvetler ayrılığı ilkesiyle toplanmış olmasıyla birlikte yerel yönetim kurumlarının varlığı üniter devlet özelliği ile bir çelişme oluşturmadığı gibi merkezi idare uygulamasının olumsuz görülen yönlerini telâfi edici olarak değerlendirilmektedir.

Sistem ve yazılım mühendisliğindeki işlev modeli modellenen sistem veya konu alanının işlevlerinin yapısal temsilidir.
Modern Dünya Sistemi Teorisi, Immanuel Wallerstein'ın küresel ekonomik yapıyı merkez (center) ve çevre (periphery) kavramları aracılığıyla analiz ederek bağımlılık ilişkileri çerçevesinde yorumladığı bir teoridir.
Neorealizm veya yapısal gerçekçilik, 1979'da Kenneth Waltz'un Uluslararası Politika Teorisi kitabının yayınlanmasıyla ilişkilendirilebilen uluslararası ilişkiler teorisinde bir eğilimdir. Waltz sistematik bir yaklaşımı savunuyor: uluslararası yapı devlet davranışında bir kısıtlama görevi görüyor, böylece sadece sonuçları beklenen eylem aralığına giren devletler hayatta kalıyor. Bu sistem, firmaların piyasaya dayalı bir dizi ürün ve miktar için fiyat belirledikleri bir mikroekonomik modele benzerdir.
Uluslararası sistem teorisi, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerde yaygın olarak kullanılan yaklaşım. Sistem analizi, siyasette yaklaşımı siyasal olaylar arasındaki ilişkileri anlamak ve çözümlemek için bir uygulamadır. Uluslararası sistem siyasal, toplumsal ve ekonomik bir sistemdir. Uluslararası sistem teorisi, devletler arasındaki güç dağılımını, devletlerin birbiriyle ve çevreleri ile olan ilişkilerini, ulus devletlerin oluşturduğu yapıyı inceler.
Uluslararası siyasal sistem, uluslararası ilişkileri ve uluslararası ağları oluşturan, çok boyutlu bir ağda bir araya gelen egemen devletlerin ve egemen olmayan aktörlerin takımyıldızıdır. Uluslararası siyaset karmaşık bir ilişkiler ağı olduğu için bu çok daha karmaşık bir sistemdir. Uluslararası ilişkilerdeki kutupluluk, iktidarın uluslararası sistem içindeki düzenini ifade eder. Kavram, Soğuk Savaş sırasında iki kutupluluktan doğmuş; uluslararası sistem iki süper güç arasındaki çatışmanın egemenliğinde, teorisyenler tarafından geriye dönük olarak uygulanmıştır. Uluslararası ilişkiler alanındaki sistemci yazarlar, genellikle tarihsel bir yaklaşım benimsemekle beraber uluslararası ilişkileri devletlerin yapıları, sayıları, örgütleniş biçimleri, davranış kuralları ve ilişkileri gibi faktörleri dikkate alarak, farklı sistem modelleri ve türleri geliştirmiştir. Sistemlerin temel özelliği denge arayışı içinde olmasıdır. Fonksiyonel ve coğrafi olmak üzere iki çeşit alt sistem mevcuttur. Fonksiyonel sistemde daha çok örgütler ön planda olmasına rağmen, coğrafi sistem daha çok bölge ile ilgilidir.
Morton A. Kaplan'ın tanımladığı uluslararası sistem modellerinden üçüncüsü sıkı iki kutuplu sistemdir. Pek çok yönüyle gevşek iki kutuplu sisteme benzemektedir fakat bunun yanında önemli farklılıklar da vardır. Sıkı iki kutuplu sistemde aktör sayısı daha azdır ve tüm aktörler bloklardan birine üyedir ya da taraftardır. Bu tür sistemlerde, bloksuz aktörler ve evrensel aktörler ya yoktur ya da önemli ölçüde etkileri görülmediği için yok sayılır. Sıkı iki kutuplu sistemde, eğer her iki blok ta hiyerarşik örgütlenme yapısına sahip değilse, sistem gevşek iki kutuplu sisteme dönüşebilir. Gevşek iki kutuplu sistemde, blok devletleri için geçerli olan kurallar sıkı iki kutuplu sistem için de geçerlidir. Nitekim bu tür sistemlerde "bütünleştirici" ve "ara bulucu" rolleri ya hiç görülmez ya da etkileri çok zayıftır. Bu nedenlerden dolayı sıkı iki kutuplu sistemleri, çok istikrarlı ve bütünleşme derecesi yüksek bir sistem olarak düşünmek mümkün değildir.
Morton A. Kaplan ABD'li ekonomi dalında çalışmalar yapan bilim insanıdır.
Birim-veto sistemi uluslararası sistem ve bir politika teorisidir. Bu teori ilk olarak Morton A. Kaplan tarafından 20. yüzyılın ortalarında (1950-1960) ortaya atılmıştır. Teorisinde sisteme dâhil olan bütün ülkelerin nükleer güce sahip olması gerektiğine, bu durumun iki kutuplu sistemi değiştireceğine ve silahlanma yarışını farklı bir boyuta taşıyıp daha çok ülkenin savaş ve barışta söz sahibi olacağını söylemiştir. Sistemdeki bütün ülkelerin kendini koruyacak, düşmanlarını caydıracak kadar veya nükleer bir savaş başlatacak kadar nükleer silahlara sahip olacaklardır. Bu durum iki veya tek kutuplu sistemi ortadan kaldırıp; çok kutuplu sistem ile dengelenmesine ve genel bir barış ya da savaşa yaşanacağını söyler. Nükleer silahların uluslararası sistem üzerindeki bazı etkilerini dikkate almak için büyük ölçüde zihin germe egzersizi olarak geliştirilmiştir. Günümüz de birim-veto sistemi henüz gerçekleşmese de bütün dünya ülkeleri silahlanma ve ekonomik olarak bu sisteme doğru ilerlemektedir. Birim-veto oldukça entegre olmayan bir sistemdir. Formülasyon nükleer stratejinin güvence altına alınmış bir imha anlayışına dayanırken, daha sonraki sürüm daha gelişmiş nükleer stratejik kavramlarla tutarlıdır. Sistemin yapısı belki de yirmi küsur nükleer yetenekli aktörleri içerir. Bu aktörler inanılmaz bir vuruş yeteneğine sahip değiller. Bu aktörler rakibini yok etmek için kesin bir kabiliyete sahip olmayacakları, ancak bir rakibin kuvvetlerini büyük bir ölçüde azaltmak için yeterli kabiliyete sahip olabileceği anlamına gelir. Bu nedenle bir savaş başlatmak düşünülebilir. Hizalamalar bu sistemde çok değerli olmayacak ve temel aktörler olma eğiliminde olacaklardır. Meydana gelen herhangi bir rol değişimi, aktörlerin yeteneklerine dayana bilecektir. Güvenilir ikinci vuruş yeteneklerine sahip büyük nükleer güçler, muhtemelen nükleer yetenekli aktörlerin bir alt kümesi olacaktır. En azından önemli sayıda nükleer yetenekli aktör için, savaş sırasında kesintisiz bilgi sağlamak için yeterli komuta ve kontrol kaynakları olmalıdır. Ancak bu tür aktörlerin önemi 1945 sonrası Bi-polar sistemde olduğundan daha sınırlı olacaktır. Şekillendikçe bunlar ideolojik olmalı ve saldırganlara karşı misilleme yapmaya kararlı olmalı. Bir anlaşmazlık doğrudan karışmayan aktörler, anlaşmaya aracılık etmeye çalışmalıdır. Ancak başarıları zayıf olabilir. Öte yandan, tehlike muhtemelen müdahale ölçeğine toleransı arttıracaktır. Sistem bir liderlik rolü için herhangi bir aktörü atar çünkü büyük nükleer güçler tehdit olma eğilimindedir. Büyük nükleer güçlerin uzaklığı, küçük aktörler arasında sınırlı savaşları teşvik etme eğiliminde olacaktır. Büyük nükleer güçler, küçük güçleri de kendine çekebilir veya tehdit edebilir. Aktörlerin sayısı azaldıysa veya sınırlı satın almalar bazı ülkeler arasındaki tampon bölgeyi azalttıysa, düşman potansiyeli olacaktır. Dahası sistem inanılmaz bir ilk vuruş kabiliyetinin eşiği üzerinde değil, güvenilir veya görkemli çok sayıda nükleer gücün varlığına dayanıyor. Tabii ki bu sistemin istikrarından bağımsız olarak, ampirik olarak istenmeyen olmasına rağmen teorik olarak ilginçtir. Gerginlik derecesi o kadar büyük olabilir ki sistem Kavacık hale gelir veya gerilim aktörlerin evrensel veya hiyerarşik bir uluslararası sistemin oluşumunu kabul etmelerine izin veren değer değişiklikler üretebilir. Böyle yüksek gerginlik yaratacak kadar rasyonel bir çözüm üretmek için olası değildir. Bu nedenle de birim veto sistemi son derece ilginç olmasına rağmen son derece kararsız olduğunu kanıtlayacak tır. Hiçbir varsa varyasyon birim veto sistemi oluşturursa önlemek, imha, misilleme imkânı verir. ortak anlaşmazlıklar misillemeye karşı herhangi bir oyuncu bir saldırılar gerçekleştirebilir. Bu tüm hava üstlerinin bir sürpriz darbe ile nakavt edilebileceği riskine karşı sigortalanır. Bu durumda bipolar sistemin bazı unsurları birim veto sistemine eklenebilir. Ancak bir tür koşullar stratejik koşullar kadar çok blog üretecektir, tansiyon Garanti gibi gözüküyor.
ABD, II. Dünya savaşı sonunda liberalizm ve demokratik kriterlerin temsilcisi olarak kendini ön plana çıkarmış ve rızaya dayalı hegemonyasının dünya üzerinde kurmayı amaçlamış ve neticesinde başarılı olmuştur. Amerikan hegemonyası terimi ise II. Dünya Savaşı sonrasında dünya ekonomisinde ABD'nin başat gücünü uluslararası ortamda herkesin kabul görmesiyle, kurulacak yeni dünya düzeninde liderliği Amerika'nın alması yani Amerikan iktidarlığı anlamına gelmektedir. Amerika'nın dünya üzerindeki evrensel iktidarlığı. Amerikan hegemonyası reel sosyalist blokun çöküşü ile 1990'larda başladı. Önceleri bu gücüyle kendi kendine yetmekten ziyade yeni dünya düzeninin öncüsü rolüne soyunmuş gözükürken 2000'li yıllara yaklaşıldığında 11 Eylül'den sonra 21. yüzyılın "Amerikan yüzyılı" olacağı, olması gerektiği görüşüne gelindi.
Uluslararası Yer Dönme ve Referans Sistemleri Servisi,, özellikle Dünya Yönlendirme Parametresi (EOP) ve Uluslararası Göksel Referans Sistemi (ICRS) grupları aracılığıyla evrensel zaman ve referans çerçeve standartlarını sürdürmekten sorumlu organdır.