İçeriğe atla

Euthidemos

(Antik Yunanca: Εὐθύδημος), Yunan filozof Platon'un erken dönem diyaloglarından biri olan eser, aynı adı taşıyan Khios'lu (Sakız Adası) sofistin adından alınmadır. Diyalog, Kriton ve Sokrates arasında geçer.

Sokrates, oğlunu en iyi nasıl yetiştireceğine kafa yoran dostu Kriton'a yakın zamanda güreş okulunda yapılan bir tartışmayı anlatır. Tartışmada uygun bir eğitim almazsa ahlakça yozlaşması olası Atinalı genç soylu Klinias'a eğitimde iki yol sunulur, biri Euthydemos ile Dionysodoros'un sözcülüğünü yaptığı sofistlere özgü, diğeri Sokratesçi ilkeler doğrultusunda eğitimdir. Sofist, Klinias'a kamusal yaşamda başarı şeklinde anlaşılan erdemi öğretecektir. Sokrates erdemin bir nebze olsun öğretilebilirliği konusunda kuşkusunu dile getirir. Kimliği belirsiz bir izleyicinin felsefenin hiçbir değeri olmadığı sonucuna varmasıyla düşünceleri pekişen Kriton, oğlunu bunlardan hangi birinin eline teslim edeceğini bilemez.

Özet

Diyalog, Kriton'un Sokrates'e Lykeion'da kimle konuştuğunu sormasıyla başlar. Euthydemos ve kardeşi Dionysodoros yeni sofistlerdir. Bu ikisi her şeyi biliyordur. Sözle güreşiyorlardı, doğru ya da yanlış olsun her sözü çürütmekte usta olmuşlardı. Sokrates, bu ikisinin yanına gitmek ister. Kriton ise pek etkilenmemiştir. Sokrates, yaşlı olduğundan kendisini yanlarına almak istemeyeceklerini düşünse de, Kriton'u kendisiyle derse başlamaya ikna etmeye çalışır hatta çocukları yem diye kullanmayı düşünür. Kriton ikisinin bilgilerini merak eder. Sokrates anlatmaya başlar. Tartışmalı diyalogları, Sokrates'in Kriton'a anlatımlarından biliyoruz. İkisiyle karşılaştığında Sokrates, Klinias'a savaşla ilgili her şeyi bilmeleriyle onları övüyordu. Euthydemos ise artık bunlarla uğraşmadıklarını, daha önemli olan erdemle uğraştıklarını ve öğrenmek isteyenlere de bunu göstermek istediklerini söyler. Sokrates, ustalıklarını kanıtlamalarını ister; bunu da Klinias'ı bilgiyi sevmek ve erdem yolunda yürümek gerektiğine inandırarak yapacaklardır. Böylece tartışmalı çekişme başlar.

Kriton, tartışmalı sorulara cevap verenin Klinias olduğuna inanamaz. Eğer böyle konuşan oysa, yetiştirilmeye ihtiyacı yoktur. Çünkü zaten üstün biridir. Sokrates ve Klinias bu tartışmalar sonucunda, siyasetle hükümdarlık sanatının bir olduğu kanısına varmıştı. Her şeye ve herkese komuta eden bir krallık sanatının onlara da dokunan bir sonucu vardır. Hükümdarlık sanatı, kendi alanında herkese komuta ettiğinde, neyi meydana getireceğini ilk başta bilemezler. Ama, bu araştırdıkları sanatsa, faydalı olmalıdır; hiç olmazsa bunu biliyorlardır. Yani bir iyilik sağlayacaktır. İyi, bir bilgiden başka bir şey değildir. Klinias'la bu noktada uyuşmuşlardır.  Hükümdarlık sanatı insanları bilgili ve iyi kılar mı? Bütün insanları mı ve her şeyde mi iyi kılar? Öyleyse, onlar nede iyi ve neye yararlı olacaklar? gibi sorularla bir çıkmaza girerler. Sokrates, buna da bir çözüm getirir ve o ikisinden bu bilginin özünü göstermelerini ister. Bilmek ve bilgi üzerine bir tartışmaya girerler.

Eserin sonunda, Sokrates, bu iki hocadan ders almanın çaresini aramasını ve herkesin onların bilgisini kolayca elde edebileceğini söyler. Kriton ise söylenenleri dinlemek ve bilgi edinmek onu mutlu eder. Yani bu türlü akıl yürütmelerle başkalarını çürütmektense, kendilerinin çürütüldüğünü görmeyi tercih edenlerdendir. Kriton çocuklarının geleceğini düşünür. Oğlunu felsefe okumaya nasıl sevk edeceğini bilemez. Sanatla uğraşan insanların yaptıkları her işte gülünç olduklarını görseler de, kendi bu işlerle uğraşmayacağı gibi, bunları oğluna da yasaklamaz.

Neler üzerine tartıştılar?

Klinias, μανθανειν kelimesini “öğrenmek” anlamında kullanıyor. Euthydemos ise, bu kelimeyi (Sokrates'in 278a'da dediği gibi; bu öğrenmek'ten çok anlamak denilen şeydir, ama bazen öğrenmek de denir.) nadiren kullanılan anlamak anlamında alıyor. “İnsan bilmediklerini öğrenir” diyen Klinias'a, Euthydemos: “İnsan anladığını bilir” karşılığını veriyor. Bunun üzerine Dionysodoros, μανθανειν'e öğrenmek anlamını vererek kanıtlamasını yapıyor: “Öğrenenler, bilmeyenlerdir, yoksa daha önceden bilenler değil.”

Dionysodoros, Klinias'ı bilge olarak görmek istemeleriyle aslında olmadığı şeyi olmasını istediklerini, yani onun şimdi olduğu şeyi artık olmamasını istediklerini, açıkça ölmesini istediklerini söyler. Ktesippos ise sinirlenip yalancı diye karşılık verir. Ktesippos'un bu sözüne, Euthydemos yalanın imkânsızlığını açıklar. Şöyle bir şey yürütüyor: konuşmak etki etmektir (πραττειν) ve etki etmek, yapmaktır (veya meydana getirmek, ποιειν). O halde, konuşmak meydana getirmektir. Olmayan şeye etki edilmez; öyleyse, o yapılamaz ve söylenmez; başka bir deyişle yanlış konuşmak (ψευδεσθαι) imkânsızdır. Konuşulduğunda, bir şeyin ifadesi meydana getirilir, ama bundan, bizzat o şeyin meydana getirildiği sonucunu çıkarmak doğru değildir.

Ktesippos, aksini söylemek diye bir şey var olduğunu söyler. Dionysodoros ise onun bu savını boşa çıkarır. Her ikisi de aynı şeyden bahsederse birbirlerinin aksini değil, aynı şeyleri söylemiş olurlar. Ktesippos bunu kabul eder. Ama ikisi de bu şeyden söz etmediği zaman, birbirlerinin aksini söylemesi mümkün olmaz. Bu durumda, ikisinde  bunun hakkında en ufak bir şey bile söylemediği doğrudur. Ktesippos bunu da kabul eder. Biri bu şeyden söz ettiği ve diğeri başka bir şey hakkında başka sözler söylediğinde birbirlerinin aksini söylemiş olamazlar. İkisi de farklıdır. Bu durumda, konuşmadan konuşanın söylediğinin aksini söylemek mümkün olmaz.

Bir şeyin hem var, hem yok olması imkânsız olduğuna göre, eğer bir şeyi biliyorsak, her şeyi biliyoruz demektir; çünkü aynı zamanda hem bilgin, hem de cahil olamayız; ve her şeyi bildiğimize göre, bu bilime de sahibiz demektir. İnsanların bazı şeyleri bilip, bazılarını bilmemeleri ve hem bilgin, hem cahil olmaları mümkün değildir. Bir şeyi bilen, aslında her şeyi bilir. Ktesippos buna karşılık alaylı şeyler yapmasını ister. Ama onlar dalga geçildiğini anladığında onun istediklerini yapmaya yanaşmazlar. Onlar her şeyi eskiden beri biliyordur. Ve bu bilginin Sokrates'te de olduğunu göstermek isterler. Yani bu şeyler onlar da olduğu gibi Sokrates'te dahil herkeste vardır. Çünkü bir şey onlar için doğruysa, herkes için olduğu gibi, Sokrates için de doğrudur.

Sokrates’in Tutumu

Sokrates'in diyalektik yöntemiyle sofistlerin o dönemki tartışma şekli olan karşıdakini ne şekilde olursa olsun alt etmeye dayalı, çelişkiler ve laf karmaşaları yaratıp karşı tarafı susturmayı amaçlayan reddiye türünün bir kapışması gibidir. Diyalog, Sokretes'in sofistlere karşı henüz tam ciddi tavrını almadığı bir dönemde geçmektedir. 

Dionysodoros'un, yanlış söylemek imkânsızdır ve bir şey söylenirse, zorunlu olarak ya doğru söylemek ya da hiçbir şey söylememek lazımdır, sözlerine karşı tartışmaya başlar:

“Yanlış söylemek imkansızsa, yanlış düşünmek mümkün olur mu?”

“O da olmaz.” dedi. 

“O halde, dedim yanlış kanı da kesinlikle olmaz.”

“Olmaz.”

“Bilgisizlik mümkün olsaydı, şeyler hakkında yanılmak bilgisizlik olmayacak mıydı?”

“Elbette.”dedi.

“Ama bu imkansız.” dedim.

Bu fikri kabul etti.

Sofistler yanlış konuşmanın imkânsız olduğunu söylediler (286c-d). Daha önce de, konuşmanın etki etmek olduğunu söylemişlerdi (284b ve dev.). 

Tartışmalı Çekişme

Platon, Euthydemos ve Dionysodoros'un kanıtlamalarını tartışmalı olarak tanımlar. Bu anlamıyla (Yunanca ερις:çekişme) çekişmelerle hazırlanmış savunma anlamına gelir. Bu tartışmalı çekişmeler, karşı tarafı çürütmek için tasarlanmıştır. Örneğin, bir noktada, Euthydemos yalanın imkânsızlığını kanıtlamaya çalışır:

“Olmayan şeylerin, asla varlığı yoktur, doğru değil mi?”

“Asla varlığı yoktur.”

“O halde, olmayan şeyler hiçbir yerde mevcut değildir?”

“Hiçbir yerde.”

“Öyleyse, olmayan şeylere etkili olmanın yolu olabilir mi?” “Herhangi bir kimse herhangi bir yerde var olmayan bir şeyi yapabilir mi?”

“Ben bu fikirde değilim” dedi Ktesippos.

“Hatipler halkın karşısında söz söyledikleri vakit, etki etmezler mi?”

“Ederler.”

“Eğer etki ediyorlarsa, aynı zamanda yapıyorlar demek değil midir?”

O kabul etti.

“Yani hiç kimse olmayanı hiç kimsenin söyleyemez; aksi halde bir yapmış olur. Halbuki, olmayanı hiç kimsenin yapamayacağını kabul ettin; bundan, hiç kimsenin yalan söylemediği ve Dionysodoros konuştuğu zaman, hakikatı ve gerçeği söylediği sonucu çıkar.”  (Euthydemos, 284a-c)

Karakterler

  • Sokrates
  • Kriton
  • Dionysodoros
  • Klinias
  • Euthydemos
  • Ktesippos

Kaynakça


İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Pragmatizm</span> Felsefi akım

Pragmatizm, felsefede; uygulayıcılık, uygulamacılık, pragmacılık, fiîliyye, faydacılık, yararcılık gerçeğe ve eyleme yönelik olan, pratik sonuçlara yönelik düşünme temelleri üzerine kurulmuş olan felsefi akımdır. William James (1842-1910) tarafından popüler hale getirilmiştir. Onun felsefe ekolünden olanı yapmak, başarmak anlamına da gelir. Hem iyinin teorisi hem de doğrunun teorisidir. İyinin teorisi olarak faydacılık refahcıdır (welfarist). İyi en fazla faydayı sağlayandır ve burada fayda zevk, tatmin veya bir nesnel değerler listesine göre tanımlanır. Bir doğru teorisi olarak ise faydacılık neticecidir (consequentialist). Doğru hareket bir şeyin uygulanabildiği ölçüde gerçek olduğu savına dayandırılmıştır. Bir fikrin doğruluğu faydalılığı, kullanışlılığı veya işlerliği gibi gözlemlenebilir etkilerine göre belirlenir.

<span class="mw-page-title-main">Sokrates</span> Antik Yunan filozofu

Sokrates, Antik Yunan filozofudur. Heykeltıraş Sophroniskos'un ve Ebe Fenarete'nin oğludur. Yunan felsefesinin kurucularındandır.

Etik veya ahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğü Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Aristoteles</span> Antik Yunan filozofu (MÖ 384–322)

Aristoteles veya kısaca Aristo, Antik Yunanistan'da klasik dönem aralığında yaşamını sürdürmüş olan Yunan filozof, polimat ve bilgedir.

<span class="mw-page-title-main">Platon</span> Antik Yunan filozofu

Platon veya Eflatun, Antik Yunan filozofu ve bilgesi.

<i>Devlet</i> (Platon)

Devlet, Sokrates'in sağlıklı ve mutlu bir toplum hayatı için düşündüğü devlet modelini anlatan Platon'un bir eseridir. Günümüzdeki devlet felsefesi üzerinde temel kaynaklardan biri olması açısından önemlidir. Aynı zamanda mutluluk felsefesi üzerine yazılmış bir metindir. Eserde Platon'un hocası olan Sokrates'in konuşmaları yer almaktadır.

Retorik ya da eski ismiyle Belagat, etkileyici ve ikna edici konuşma sanatıdır. Sözcük güncel kullanımda "etkileyici ve ikna edici olmakla beraber içtenlikten veya anlamlı içerikten yoksun lisan" anlamında da kullanılır. Kavram Yunanca rhētorikos (ῥητορικός) "hitabet" kavramından türemiştir. Antik Yunanistan'da MÖ 5. yüzyılda Sokrates çevresindekiler tarafından kullanılmış olan bu kelime, ilk kez Platon’un Gorgias adlı eserinde geçmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Antisthenes</span>

Antisthenes, Kinik okulu kurmuş olan Yunan düşünür.

<span class="mw-page-title-main">Dil felsefesi</span>

Dil felsefesi, analitik felsefede dilin doğası ve dili; dil kullanıcıları ve dünya arasındaki ilişkileri araştırır. Dil ile felsefe arasındaki ilişki temelde filozofların dili kullanarak felsefe yapmalarından kaynaklanmaktadır. Özelde ise bu araştırmalar anlamın doğası, kasıtlılık, referans, cümlelerin yapısı, kavramlar, öğrenme ve düşünce içerir; dil felsefesi başlığı altında dilin özü, anlamı, kökeni ve yapısı felsefî açıdan sorgulanmaktadır.

Sofistler, MÖ 5. yüzyılda para karşılığında felsefe öğreten gezgin felsefecilerdir. Özellikle Atina’da çağın önde gelen bilgeleri var olan değerleri (kritias) eleştirmişlerdir. Göreceli ve kuşkucu düşüncenin köklerini atmışlar ve geliştirici olmuşlardır.

<span class="mw-page-title-main">Konfüçyüsçülük</span> Çin merkezli etik ve felsefi sistemi

Konfüçyüsçülük, Ruizm veya Ru klasisizmi olarak da bilinir, antik Çin'de ortaya çıkan bir düşünce ve davranış sistemidir ve çeşitli şekillerde bir gelenek, felsefe, din, hükûmet teorisi veya yaşam biçimi olarak tanımlanır. Konfüçyüsçülük, Çin filozofu Konfüçyüs'ün öğretilerinden, daha sonra Yüz Düşünce Okulu dönemi olarak anılacak bir dönemde gelişti.

<span class="mw-page-title-main">İsokrates</span>

İsokrates, yaşadığı dönemde Yunanistan'ın en ünlü söylevcilerinden biriydi. Yazdığı kitaplar ve verdiği eğitimle söylevciliğe olan katkısı çok büyüktür. Genel olarak Yunan söylevciliği MÖ 5. yüzyılda söylev kurallarını sınırlayan Syracuseli [Sicilya adasının 9 ilinden biri - ] Koraks’a dayanır. Mahkeme söylevciliğini geliştiren öğrencisi Tisias da İsokrates’e ders vermiştir. Bu dönemde söylevciliğe verilen önem artmıştır, söylevciliğin gelişimi hukuk kuralları ve demokrasi gibi sosyal ve politik değişimler yüzünden engellenmiştir.

<i>Sokratesin Savunması</i> Sokratesin ölümüne ilişkin Sokratik bir diyalog

Sokrates'in Savunması, Yunan filozof Platon tarafından yazılmış, Sokrates'in bir grup Atinalı tarafından kentin ilahlarına inanmaması ve gençlerin ahlakını bozması iddialarıyla suçlanışı, Atina demokrasisi tarafından yargılanma ve cezalandırılma sürecini konu alan Sokratik diyalogdur. Yapıt, Euthyphron ve Kriton ile birlikte bir üçleme oluşturur. Euthyphron mahkemenin hemen öncesini, Savunma yargılama sürecini, Kriton ise yargılama sonrasını anlatır. Sokrates'in Savunması, Euthyphron adlı diyaloğun devamı niteliğindedir.

<span class="mw-page-title-main">Euthyphron ikilemi</span> Platonun yarattığı, ahlakın kökeni üzerine etik problem

Euthyphron ikilemi ya da İlahi buyruk teorisi ilk kez Platon'un Euthyphron ile diyaloğunda ortaya atılmış olan felsefi ve teolojik problem. Kısaca "ahlaki davranışlar tanrı tarafından emredildiği için mi ahlakidir, yoksa ahlaki olduğu için mi tanrı tarafından emredilmiştir" şeklinde bir sorudan ibarettir ve 2400 yıldır din felsefesinin temel sorularından biri olmuştur. İkilem tek tanrılı dinlerdeki teolojik tartışmalarda küçük bir farklılıkla yeniden kurulmuştur. İkilemde ya birinci ya ikinci seçenek tercih edilmek zorunda kalınmış, Hristiyanlıkta Ockham ile Augustinus, İslamiyette de Eş'ariyye ve Mutezile akımları iki farklı ucu desteklemiştir. Din felsefesindeki bu tartışma bugün de canlılığını korumaktadır.

<i>Supernatural</i> (7. sezon)

Supernatural'ın yedinci sezonu, 23 Eylül 2011 e başlayıp, 18 Mayıs 2012 günü sona ermiştir.

Erdem etiği, zihin, karakter ve dürüstlük duygusunu vurgulayan normatif etik teorilerdir. Erdem etiği ile ilgilenenler, eylemin sonuçlarına odaklanan erdemlerin ve diğer ilgili sorunların doğasını ve tanımını tartışırlar. Bunlar, erdemlerin nasıl elde edildiğini, çeşitli gerçek yaşam bağlamlarında nasıl uygulandıklarını ve evrensel bir insan doğasında mı yoksa çok sayıda kültürde mi kök salmış olduklarını içerir.

Heraclealı Bryson, muhtemelen Sokrates'in öğrencisi olan ve daireyi kareleştirme ve π'yi hesaplama problemini çözmeye katkıda bulunan eski bir Antik Yunan matematikçi ve sofist. Byrson, çemberin alanını hesaplama problemiyle ve Aristoteles'in kendisi hakkında yaptığı eleştirilerle tanınır.

<span class="mw-page-title-main">Sokrates'in yargılanması</span> Antik Yunanda duruşma

Sokrates'in mahkemesi, filozofun iki suçlamadan suçunu belirlemek için yapıldı: Atina panteonuna karşı asebeia (dinsizlik) ve şehir devletinin gençliğinin yozlaşması; suçlayıcılar Sokrates'in iki dinsiz eylemine atıfta bulundular: "şehrin kabul ettiği tanrıları tanımamak" ve "yeni tanrılar oluşturmak".

Rhamnouslu Antiphon, on Attik hatipten en eskisiydi ve beşinci yüzyıl Atina siyasi ve entelektüel yaşamında önemli bir şahsiyetti. Bir Sofistti ve Sokrates'in çağdaşı idi.

Carneades (/kɑːrˈniːədiːz/; Yunanca: Καρνεάδης, Karneadēs, "Carnea'lı"; MÖ 214/3-129/8 bir Yunan filozofu ve Antik Yunanistan'daki Şüpheci Akademi'nin belki de en önde gelen başkanıydı. Kirene'de doğdu. MÖ 159 yılına gelindiğinde, önceki tüm dogmatik doktrinleri, özellikle Stoacılığı ve hatta önceki şüphecilerin bağışladığı Epikurosçuları çürütmeye başlamıştı. Akademi'nin alimi olarak, MÖ 155'te Roma'ya gönderilen ve adaletin belirsizliği konusundaki derslerinin önde gelen politikacılar arasında şaşkınlığa neden olduğu üç filozoftan biriydi. Hiçbir yazı bırakmadı. Görüşlerinin çoğu sadece halefi Clitomakhos aracılığıyla biliniyor.Gerçeği elde etmede sadece duyuların değil, aklın da yeteneğinden şüphe etmiştir.Bununla birlikte, şüpheciliği, yine de, harekete geçmemizi sağlamak için gerçeğin olasılıklarını tespit edebileceğimiz inancıyla yumuşatıldı.