
Pragmatizm, felsefede; uygulayıcılık, uygulamacılık, pragmacılık, fiîliyye, faydacılık, yararcılık gerçeğe ve eyleme yönelik olan, pratik sonuçlara yönelik düşünme temelleri üzerine kurulmuş olan felsefi akımdır. William James (1842-1910) tarafından popüler hale getirilmiştir. Onun felsefe ekolünden olanı yapmak, başarmak anlamına da gelir. Hem iyinin teorisi hem de doğrunun teorisidir. İyinin teorisi olarak faydacılık refahcıdır (welfarist). İyi en fazla faydayı sağlayandır ve burada fayda zevk, tatmin veya bir nesnel değerler listesine göre tanımlanır. Bir doğru teorisi olarak ise faydacılık neticecidir (consequentialist). Doğru hareket bir şeyin uygulanabildiği ölçüde gerçek olduğu savına dayandırılmıştır. Bir fikrin doğruluğu faydalılığı, kullanışlılığı veya işlerliği gibi gözlemlenebilir etkilerine göre belirlenir.
Etik veya ahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğü Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.
Natüralizm ya da doğalcılık; felsefe, sanat ve edebiyatta doğal Dünya'yı temel alan çeşitli akımlara verilen ortak ad. Bu akımların takipçilerine natüralist denir. Bunun yanı sıra doğa tarihi ile uğraşan bilim insanlarına da natüralist denir.
- Edebiyatta ve sanatta natüralizm, doğayı detayları ile olduğu gibi yansıtmayı öngören akımların genel adıdır.
- Felsefede natüralizm, her şeyin doğal varlıklardan, doğal nedenlerle oluştuğunu, doğaüstü varlıklara ve açıklamalara itibar edilmemesi gerektiğini savunan düşüncedir.
- Ahlak felsefesinde natüralizm, ahlaki çıkarımların, ahlaki olmayan ifadelerden yapılabileceği teorisidir.
Determinizm, belirlenircilik, gerekircilik veya belirlenimlilik evrenin işleyişinin, evrende gerçekleşen olayların çeşitli bilimsel yasalarla, örneğin fizik yasaları ile, belirlenmiş olduğunu ve bu belirlenmiş olayların gerçekleşmelerinin zorunlu olduğunu öne süren öğretidir. Yani öğretiye göre her şey belirlenmiştir ve değişmesi mümkün değildir. Bu görüş başta ahlak felsefesi olmak üzere felsefenin çeşitli dallarının uğraş ve çalışma alanına bir görüştür. Ahlak felsefesindeki "İnsan ahlaki eylemde bulunurken özgür müdür?" sorusunu yanıtlamaya çalışır.
İnanç, en geniş tanımıyla bir kişinin belli bir iddiayı ya da varsayımı, sezgisel yol ile (hissetme) "doğru" ya da "yanlış" kabul ettiği psikolojik bir durumdur. İnanç merkezli bir beyne sahip birey için ampirik veya bilimsel ispatın bir önemi yoktur. İnancın tanımlanmasının bir başka yolu ise bunun gerçek olma olasılığına karşı pozitif yönde tutum gösteren bir tutumun zihinsel temsil olarak görülüyor olmasıdır. Antik Yunan düşüncesi bağlamında inanç kavramıyla ilgili olarak pistis ve doxa olmak üzere iki ilgili terim belirlenmiştir. Basitleştirilmiş olarak, pistisin "güven" ve "itimat", doxanın ise "görüş" ve "kabul" anlamlarına geldiği söylenebilir. İngilizcedeki "ortodoks" sözcüğünün kökeni doxaya dayanmaktadır. Jonathan Leicester, inancın gerçeği göstermek yerine eylemde bulunma amacına sahip olduğu görüşünü önermektedir.
Hayvan hakları, insan harici hayvanların tümünün ya da bir kısmının kendilerine ait bir özerkliğe sahip oldukları ve acıdan kaçınma gibi temel çıkarlarının tıpkı insanların temel çıkarlarının korunduğu gibi korunması gerektiğini savunan fikirdir. Hayvan hakları kavramı, insan harici hayvanların insan amaçlarına uygun düştüğü biçimde kullanılabilecek birer eşya olmadığı, kendi arzuları ve ihtiyaçları olan bireyler olarak muamele görmeleri gerektiği anlamına gelir. Pratikte bu, hayvanların insancıl muamele görmelerinin gerekli olması anlamına gelebileceği gibi, hayvanların tibbi ve kozmetik deneylerde kullanılmasının, eti ya da derisi için öldürülmesinin, eğlence için avlanmasının ve hayvancılık sektöründe hammadde ya da kaynak olarak kullanılmalarının hayvan hakkı ihlalleri olarak tanımlanması anlamına gelecektir.

Georg Lukács, Batı Marksizminin ünlü isimlerinden Macar Marksist filozof ve edebiyat bilimcisidir. Marksizmi Hegelci anlamda yeniden değerlendirmiş ve geliştirmiştir. Ernst Bloch, Antonio Gramsci, Karl Korsch ile birlikte Lukacs, 20. yüzyılın ilk yarısında, Marksist felsefe ve Marksist teorinin yeniden oluşturulmasında en önemli isimlerden biri olmuştur.

Toplum ya da cemiyet, bir arada yaşayan canlıların oluşturduğu topluluktur. Sosyolojide toplum, onu oluşturan canlıların basit bir toplamından ziyade, farklı biçimler ve özellikler gösterip özgün olan ve nesnel yasalar gereğince insanların maddi üretim içindeki gündelik hayat faaliyetleriyle ve sınıfsal savaşımıyla değiştirilen ve gelişen ilişkilerden oluşan sisteme denir. Bir nevi örgütlenmedir.

Toplum felsefesi veya sosyal felsefe, sosyal davranışları konu alan felsefe dalıdır. Konuları geniş kapsamlı olup kişisel görüşlerden yasaların meşrûluğuna, sosyal sözleşmeden devrimi oluşturan kriterlere, günlük eylemlerden bilimin kültür üzerindeki etkisine, insan demografisindeki değişikliklerden arı kovanındaki toplumsal düzene kadar birçok konuyu içine alır.

Genel kuramlar olarak, başlıca genel toplum bilimi kuramlarından bazılarını içerecek şekilde;
- Çatışmacı kuram: Bir toplumsal grubun diğer toplumsal gruplar üzerindeki hakimiyet kurma veya tahhakküme karşı direnme yetileri üzerine odaklanır. Eşitsizlik ve değişim üzerinde çalışmalar yapılmıştır.
- Etnometodoloji: Üyelerinin pratik uslamlamada kullandıkları sağduyusal yöntemlerce sergilenen kırılgan düzen olarak görür toplumu.
- Feminizm: Toplumdaki kadın hakimiyetinin toplumsal yaşamı nasıl biçimlendirdiği üzerine odaklanır.
- İşlevselcilik: Tamamiyle bütünün işlevselliğini, toplumsal birimlerin birlikte çalışarak nasıl gerçekleştirdiği üzerine odaklanan ana kuramsal yaklaşımdır.
- Yorumsamacılık: Max Weber'in çalışmasında şekillenen bu kuramsal yaklaşım der ki; toplumsal olan süreçlerde, iktisadi ve tarihsel araştırmalar kavramsal araçlarla değerlendirilmesi gerektiği için tamamiyle tarif edici ve deneysel olamaz.
- Toplumsal inşacılık: Bilginin sosyolojik teorisidir. Belli ve özel bir bağlamda sosyal fenomenin nasıl geliştiği üzerine düşünür.
- Fenomenoloji: Alfred Schütz'ün sosyal fenomenolojisi, sosyal inşacılığı ve etnometodolojinin gelişimini etkilemiştir.
- Pozitivizm: Gözlemlenebilir toplumsal görüngüler arasındaki ilişkilerin yapısı olarak görür toplumu. Auguste Comte öncüsüdür.
- Yapısal işlevselcilik: Tüm sistem üzerinde geçerli olan sosyal sisteme ait çeşitli parçaların işlevlerine yönelik düşünüşün paradigmasıdır.
- Sembolik etkileşimcilik: Sosyal etkileşim kademelerindeki gelişim bazında, anlamların ve sosyal davranışların nasıl paylaşıldığını sınar.
- Dramaturjik model: Yaşamı bir uygulama (performans) olarak gören özele indirgenmiş sembolik etkileşimci paradigmadır. Erving Goffman tarafından geliştirilmiştir.
- Rasyonel seçimler kuramı: Bireylerin, yararlarını çoğaltma amaçlı etkileşimlerindeki sosyal davranışlarını inceler.
Kritik rasyonalizm ya da Eleştirel rasyonalizm, Karl Popper tarafından “Bir ifadeye bilinelerden mantıken ulaşılamıyorsa yine de onu mantıken yanlışlamak mümkün olabilir.” temelinde geliştirilen epistemolojik bir felsefedir. Hume’u takiben Popper; zaten bilinenlere ekleyerek genişleten, spesifik gözlem bütünlerine dayanarak genel prensipler türeten, geniş genellemeler yapan, hükmünün doğruluğu öncülerinin kanıtlarına dayalı olarak ‘olası’ olan herhangi bir tümevarımsal muhakemeyi yani tümdengelimsel mantıktan daha fazla bilgi temin edebilen herhangi bir mantığı reddetti. Diğer bir deyişle eğer bir şeyi mantıken ileri süremiyorsak en azından mantıken yanlışlamaya çalışmalıyız. Bu da Popper'i yanlışlanabilirlik kriterine götürdü.

Harold Garfinkel, Kaliforniya Üniversitesi'nde sosyoloji bölümü onursal profesörü. Aron Gurwitsch ve Alfred Schütz'ün çalışmalarına odaklandı ve Amerikan sosyolojisindeki fenomenoloji geleneğinin gelişiminde anahtar rol oynadı.

Sağduyu, insanın kişisel günlük yaşantısından edindiği görüş, duyuş, davranış ve düşünüş biçimlerininin tümü.

Durumcu Enternasyonal (SI), 1957'de kurulup, 1972'ye kadar devam eden Avrupa'nın önde gelen entelektüel, siyasi teorisyen ve avangart sanatçılarının oluşturduğu uluslararası sosyal devrimsel harekettir.
Hesaplamalı kimya, kimya problemlerini çözmeye yardımcı olmak için bilgisayar simülasyonunu kullanan bir kimya dalıdır. Moleküllerin, katıların yapı ve özelliklerini hesaplamak için verimli bilgisayar programlarına dahil edilmiş teorik kimya yöntemlerini kullanır. Bu yöntemlerin kullanılmasının nedeni, hidrojen moleküler iyonu ile ilgili nispeten yeni sonuçlar dışında, kuantum çok-gövdeli(many-body) problemlerin analitik olarak çözülemez oluşudur. Hesaplama sonuçları normal olarak kimyasal deneylerle elde edilen bilgileri tamamlarken, bazı durumlarda gözlemlenmeyen kimyasal olayları da tahmin edebilmektedir. Yeni ilaç ve materyallerin tasarımında yaygın olarak kullanılmaktadır.

Yaşam felsefesi, yaşamın anlamı ya da yaşamın nasıl yaşanması gerektiğine ilişkin herhangi bir genel tutum ya da felsefi görüştür.
Pratik zekâ, Antik Yunan felsefesinde pratik eyleme ilişkin bilgelik ve zekâyı ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Bulunmuş olduğu ortamda ya da karşılaştığı zorluklarda mevcut şartlar dahilinde anında fikir üretebilen, olması gerekeni farklı fikirler ile sağlayabilen kişiler için kullanılmıştır.

Uygulamalı sosyoloji ya da "sosyolojik uygulama", uygulamalı bir ortamda sosyolojik bilgiyi kullanan müdahaleye atıfta bulunur hale geldi. Uygulamalı sosyologlar, toplum destekli polisliğin ve suç önlemenin geliştirilmesi, uyuşturucu mahkemelerinin değerlendirilmesi ve iyileştirilmesi, şehir içi ihtiyaçların değerlendirilmesi gibi toplumların günlük sorunları çözmelerine yardımcı olmak için sosyolojik yöntemler kullanarak üniversiteler, hükûmet ve özel muayenehane gibi çok çeşitli ortamlarda çalışırlar.

Mikrososyoloji, günlük insan sosyal etkileşimleri ve ajandalarının küçük ölçekte doğasıyla ilişkili ve sosyolojinin temel analiz düzeyidir: Bu yüz-yüze demektir. Mikrososyoloji, istatistiksel veya deneysel gözlemlerden ziyade yorumsal analiz temellidir ve felsefede fenomenoloji ile yakın ortaklıklar taşır. Metotların arasında şunlar vardır: sembolik etkileşimcilik ve etnometodoloji; etometodoloji -özellikle- mikro-linguistik araştırmalar gibi çalışmalar ve insan sosyal davranışınıa diğer ilişkili yönlerden birçok akademik alt-alan meydana gelmesine sebep olmuştur. Makrososyoloji, zıt olarak, sosyal yapı ve daha geniş sistemler ile ilgilidir.
Larry Laudan, Amerikalı bir bilim filozofu ve epistemologdur. Pozitivizm, realizm ve rölativizm geleneklerini şiddetle eleştirdi ve popüler meydan okumalara karşı ayrıcalıklı ve ilerici bir kurum olarak bilim görüşünü savundu. Laudan'ın "araştırma gelenekleri"ne ilişkin felsefi görüşü, Imre Lakatos'un "araştırma programlarına" önemli bir alternatif olarak görülüyor.