İçeriğe atla

Etnobotanik

Etnobotaniğin kurucusu Richard Evans Schultes Amazonlarda çalışma sırasında (1940'lar)

Etnobotanik insanların bitkilerle çok yönlü ilişkisini sistematik olarak araştıran disiplinler arası bilim dalı. Yunanca ethnos, halk ve botanik, bitki bilimi; İngilizce ethnobotany adı verilir. Türk Dil Kurumu'nun sözlüklerine henüz girmemiş olmakla beraber T.C. Kültür Bakanlığı bir yönetmelikte etnobotanik karşılığı olarak halk botaniği terimini kullanmıştır.[1]

Yaşayan halkların kültürlerini araştıran antropoloji, etnoloji gibi bilim dalları ile bitkileri araştıran botanik bilim dalının kesişme noktasında yer alan etnobotanik, yerel kültürlerin adlandırdığı ve çeşitli şekillerde kullandığı bitkilere ilişkin tüm bilgileri derlemeyi hedefler. Etnobotanik ve etnozooloji alanları günümüzde etnobiyoloji altında birleşmektedir. Etnobiyologlar, geleneksel bilginin, kültürel asimilasyon, küreselleşme ya da çevresel değişim sonucu yokolmadan kaydedilmesinde önemli rol oynarlar.[2]

İnsanlar, yaşadıkları çevrede yer alan doğal bitkileri olduğu kadar yetiştirdikleri, tarımını yaptıkları kültür bitkilerini ya da başka bölgelerden, ülkelerden ithal ettikleri bitkileri de kullanırlar. Her kültürde pek çok bitkiden yararlanılır, ancak çoğu zaman gündelik yaşamda bu bitkilerin farkına bile varmayız. Etnobotanikçiler, bitkilerin, gıda, ilaç, yem, yakacak, barınak, giysi, el sanatları ve benzeri alanlardaki maddi kullanımlarıyla olduğu kadar, edebiyatta, türkü, efsane ve masallarda yer alan ve nazar, büyü gibi inançla ilişkili kullanımlarıyla da ilgilidir. Bitkilerin geçmişte ve günümüzde nasıl kullanıldıklarını, işlendiklerini ve kültürel anlamlarını da araştırırlar, kültürler arası karşılaştırmalar yaparlar. Geçmişteki bitki kullanımlarının aydınlatılmasında arkeolojik kazılarda ortaya çıkan bitki kalıntılarını inceleyen arkeobotanik ya da paleoetnobotanik bilim dallarından uzmanlarla da işbirliğini sürdürürler.[3]

Etnobotaniğin kökleri

Bitkilerin beslenme, barınma, ısınma ve tedavinin yanı sıra her türlü araç-gereç yapımında en eski dönemlerden beri vazgeçilmez bir yeri olduğu tartışılmaz. Eski uygarlıklara ait resimler, kabartmalar, heykeller, o toplumların bitki kullanımının görsel kayıtları gibidir. Eski Mısır, Hitit, Yunan uygarlıklarından günümüze kalan pek çok veride, sanat eserinde bitkilerin de betimlendiğini görmekteyiz.

Yaklaşık 5000 yıl öncesinde yazının ortaya çıkışından itibaren çivi yazılı Sümer, Asur tabletleri, Mısır hiyeroglifleri ve Hitit arşivlerinde özellikle tarımı yapılan bitkilere ve tıbbi bitkilere ilişkin bilgiler yer alır. Günümüzden yaklaşık 5000 yıl öncesine ait Mısır Erken Hanedanlık döneminden başlayarak, 3000 yıla yakın bir süre kesintisiz devam eden Mısır uygarlığı bize bitkilerin insan yaşamındaki yeri konusunda benzersiz veriler bırakmıştır.[4][5]

Tıbbi bitkiler ve tıp uygulamaları ile büyü pek çok antik kaynakta yer alır. Bunların hangi bitkilere karşılık geldiği uzmanlar tarafından tartışılsa da tartışılmaz gerçek insanların bu bitkilere ilişkin bilgileri, tarifleri kaydetme ve gelecek kuşaklara aktarma ihtiyacı duymuş olmalarıdır. En eski tıp kitapları yaklaşık günümüzden yaklaşık 3000 yıl önceye dayanan Çin kaynaklarıdır. Antik düşünürlerden, botaniğin babası sayılan ve Aristo'nun öğrencisi olan Lesbos'lu (Midilli adası) Theophrastus, bitkilere ilişkin yazdığı 10 ciltten örneğin sekizinci cildi tohumları yenen bitkilere, dokuzuncu cildi yararlı sıvı, tutkal ve resimleri olan bitkileri tanıtmaya ayırmıştır. Botanik biliminin bugünkü klasik familya ayrımının temellerini atan İsveçli Carl Linneaus da Lap ülkesinde yararlı bitkileri araştırmıştır.

‘Etnobotanik’ terimi ilk kez 1895'te Amerikalı botanikçi John William Harshberger tarafından, Pensilvanya Üniversitesi'nde Arkeoloji topluluğuna verdiği bir konferans sırasında kullanılmıştır. O dönemde ‘ilkel ve yerli insanların bitki kullanımını’ içeren bu terim günümüzde ‘ilkel’ kavramını dışlayarak, geleneksel insan-bitki ilişkileri kapsamında yaygın olarak kullanılmaktadır.[6]

Etnobotaniğe sistematik yaklaşım, Amerika'nın yerli kültürleri üzerine 1940'lardaki araştırmalarıyla biyolog Richard Evans Schultes ile başlar. Harvard Üniversitesi'nde verdiği dersler, yayınları ve uzun süreli alan çalışmaları kendisine 'etnobotaniğin babası' unvanını kazandırmıştır. Doktorasını II. Dünya savaşı başlarında Oklahoma bölgesindeki yerli kabilelerin neredeyse unutulmuş halüzinatif bitkileri konusunda yapan Schultes, savaş sırasında Amazonlarda Amerikan hükûmeti adına hastalıklara dirençli lastik ağacı çeşitlerini araştırmıştır. Topladığı 30.000'i aşkın herbaryum örneği ile Amazonlardaki yerli halklara ait çok önemli verileri derlemiş, bilim dünyasına 300 yeni tür ve tıbbi kullanım kazandırmıştır.[7] O dönemde özellikle ekonomik botanik olarak tanınan ve büyük oranda ekonomik kalkınmada işe yarayacak, maddi katkı sağlayacak bitkilerle ilgilenen bu dal, giderek kültürel mirasın bir parçası olarak daha geniş kapsamlı araştırılmaya başlandı.

Türkiye’de etnobotanik

Anadolu yarımadası, iki kıta arasındaki konumu nedeniyle zengin bir bitkisel çeşitliliğe sahip olduğu kadar kültürel yönden de onbinlerce yıldır gelip geçen ve yerleşip karışan insan topluluklarının yarattığı büyük bir zenginliğe sahiptir. Araştırmalar, dünyada biyoçeşitliliğin yüksek olduğu alanların yerli kültürlerin başat olduğu alanlar olduğuna işaret etmektedir.[8]

İvriz'deki kaya kabartmaları

Günümüzden 4000- 3000 yıl önce Anadolu'da yaşamış bir uygarlık olan Hititler. Anadolu topraklarının verimliliğine ve insan- bitki ilişkisine dair çok güzel görsel betimlemeler sunar. Örneğin Konya Ereğli'de geç Hitit dönemine ait bir kaya anıtı olan İvriz kabartması 8. yüzyıla tarihlenir. Tuwana Kralı Warpalawa'yı bir elinde Anadolu'nun upuzun saplı yerli buğdayları, diğerinde bol ve küçük taneli üzüm salkımı tutan tanrı Tarhunza'ya tapınırken gösterir.[9][10] Tanrı Tarhunza'nın kemerinde asma yaprakları ve iki büyük salkım daha asılıdır. Anadolu topraklarının bereketini sağlamak üzere Hititler İmparatorluk döneminde, çağdaşları Mısır Yeni Krallığı ile ilişkiye girmiş ve tıp alanında hekim takası dahil işbirliği yaptıkları bilinmektedir.

Dioscorides Pedanius'un 6. yüzyıl Viyana nüshası Böğürtlen çizimi

Anadolu'nun bitkilerini de kapsayan en eski tıp kitabı bugünkü Adana ili sınırlarında, Anavarza'da doğan ve olasılıkla o dönem oldukça ileri bir eğitim merkezi olan Tarsus'ta eczacılık ve tıp eğitimi alan Romalı hekim Dioscorides Pedanius’un "De Materia Medica" adlı eseridir.[11] 1. yüzyıla tarihlenen bu dev yapıt 600 den fazla bitkinin çeşitli yararlarını aktarır. Tıbbi bitkiler temel ilgi alanı olsa da, yenen ya da zehirli bitkilere de değinir, hatta yemek tarifleri verir. Bu bilgilerin çoğu kendinden öncekilerin ve kendisinin bilgi birikimine, deneyimlerine dayanmaktadır. De Materia Medica, yüzyıllar boyunca pek çok dile çevrilmiş, 1500 yıl gerek Batıda, gerekse doğuda yaygın olarak kullanılmıştır.[12]

Osmanlı gezgini Evliya Çelebi 17. yüzyılda sadece Anadolu’da değil, gezip gördüğü Kuzey Afrika, İran ve çeşitli Avrupa ülkeleri ile Kafkaslarda gelenekleri, ilginç meyveleri, sebzeleri, yemekleri, adetleri kaydederek bu alandaki bilgilerimize önemli katkılar sağlamıştır.[13]

Turhan Baytop’un Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi adlı yapıtı[11] Türkiye'nin etnobotanik tarihçesi açısından da temel yayınlardandır. 500 kadar tıbbi bitki ve bunların kullanımlarını kapsadığı gibi Türkiye’de tıp ve eczacılık eğitimi ile araştırmalarının tarihçesini de verir. Ayrıca yayımladığı Türkçe Bitki Adları Sözlüğü her türlü yararlı bitki adını kapsayan bir kaynaktır, eski yayınlara çok sayıda gönderme yapar.[14] 1990'lardan bu yana Türkiye'de sadece tıbbi ya da ekonomik değeri olan bitkiler değil, kültürel kullanımları ve sembolik anlamları olan doğal bitkiler ve tarımı yapılan yerel çeşitler de araştırılmaktadır. 2014'te yapılan bir derlemede Cumhuriyet dönemini kapsayan 1500 kadar etnobotanik yayın listelenmiştir.[3] Türkiye'de yaşayan halkların bitkileri gıda, şifa, yakacak, yem, boya ve el sanatlarında kullanımları, farklı dil ve şivelerde bitki adlandırmaları, geçmiş kültürlerdeki bitki kullanımları, pazarlara getirilen bitkilere ilişkin çalışmalar ve sayısal değerlendirmeler yeni çalışma alanları olarak gözlenmektedir. (Resim3)

Halkların bitkilere ilişkin bilgisi, UNESCO’nun 2003'te kabul ettiği ‘Somut olmayan kültürel miras sözleşmesi’ ile tüm kültürel unsurlar gibi korunması, kaydedilmesi gereken bir miras olarak görülmeye başlanmıştır. Bugüne dek 150 ülke tarafından imzalanan sözleşmeyi Türkiye 2006 yılında tanımıştır.[15] Böylece halkların sözlü gelenek, müzik ve anlatımları olduğu kadar, doğa ve evrenle ilgili uygulamaları da koruma altına alınmıştır. Günümüzde ‘geleneksel bilgi’ durağan, kuşaktan kuşağa aktarılan bir olgu değil, bir süreç olarak değerlendirilmektedir. Etnobotanik dalında araştırma yöntemleri, niteliksel, niceliksel ve etik kavramlar dahil son yıllarda önemli değişimler geçirmektedir. Türkiye'de üniversitelerin biyoloji-botanik, eczacılık ve antropoloji bölümlerine ek olarak Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Yüksek Okulları'nda etnobotanikle ilgili dersler ve tezler verilmekte, ulusal ve uluslararası kongre, konferans ve seminerlere konu olmaktadır. Halk botaniği alanında popüler ve bilimsel daha çok yayın, daha çok sunum yapılmaktadır.

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 8 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2015. 
  2. ^ Alexiades, Miguel N. (Ed) (1996). Selected guidelines for ethnobotanical research: A field manual, New York: NY Botanical Garden
  3. ^ a b Ertuğ, F. (2014). Etnobotanik. In: Güner, A. ve Ekim, T. (edlr.). Resimli Türkiye Florası, vol. 1., pp. 319-420. Ali Nihat Gökyiğit Vakfı, Flora Araştırmaları Derneği and Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları yayını, İstanbul. https://wustl.academia.edu/FüsunERTUG/Book-Chapters
  4. ^ "Arşivlenmiş kopya". 9 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2015. 
  5. ^ "Arşivlenmiş kopya". 17 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2015. 
  6. ^ Wickens, G. E. (2001). Economic botany: Principles and Practices, Kluwer Academic Publishers, London.
  7. ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2015. 
  8. ^ Berkes, F. (2008). Sacred Ecology: Traditional Ecological Knowledge and Resource Management, 2nd edition. New York and London: Routledge.
  9. ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2015. 
  10. ^ Alp, S. (2001). Hitit Çağında Anadolu/ Çiviyazılı ve Hiyeroglif yazılı kaynaklar, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Ankara. Şahinbaş Erginöz, G. (1999). Hititlerde anatomi ve tıp, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul
  11. ^ a b Baytop, T. (1999). Türkiye’ de Bitkiler ile Tedavi: Geçmişte ve Bugün, Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul. (2. Baskı;1984 basımın genişletilmiş hali).
  12. ^ Riddle, John M. (1985) Dioscorides on pharmacy and medicine, Austin: University of Texas Press.;
  13. ^ Yerasimos, M. (2012) Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Yemek Kültürü, Kitap Yayınevi, İstanbul.
  14. ^ Baytop, T. (1994) Türkçe Bitki Adları Sözlüğü. Türk Dil Kurumu Yayınları, Türk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara.
  15. ^ "Convention for the Safeguarding of the Intangible Cultural Heritage 2003". UNESCO, erişim tarihi: 5.02.2015. Türkçe Sözleşme metni: http://www.unesco.org/culture/ich/doc/src/00009-TR-PDF.pdf 9 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.; http://www.unesco.org.tr/?page=11:129:5:english 8 Şubat 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Anadolu</span> Türkiye topraklarının büyük bölümünü oluşturan Batı Asya yarımadası

Anadolu, Anadolu Yarımadası veya coğrafi olarak Asya Kıtası'nın tüm özelliklerini içerdiğinden Küçük Asya, Asya kıtasının en batısında Karadeniz, Akdeniz ve Ege denizi arasında kalan yaklaşık 755.000 km²'lik bir alanı kaplayan dağlık bir yarımadadır.

<span class="mw-page-title-main">Hititler</span> Tunç Çağında Anadolu yarımadasının büyük çoğunluğunu egemenliği altına alan bir Hint-Avrupa kavmi

Hititler ya da Etiler, Tunç Çağı'nda Anadolu, Levant ve Kıbrıs'ta varlık göstermiş bir halk.

<span class="mw-page-title-main">Biyokimya</span> Canlı organizmalardaki kimyasal süreçlerin incelenmesi

Biyokimya, bitki, hayvan ve mikroorganizma biçimindeki bütün canlıların yapısında yer alan kimyasal maddeleri ve canlının yaşamı boyunca sürüp giden kimyasal süreçleri inceleyen bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Tunç Çağı</span> Tarihsel dönem (yaklaşık MÖ 3300-1200)

Tunç Çağı veya Bronz Çağı, bölgeden bölgeye fark etmekle birlikte yaklaşık olarak MÖ 3300'den MÖ 1200'e kadar süren, bronz kullanımı, bazı bölgelerde yazı'nın varlığı ve diğer erken kentsel uygarlığın özellikleriyle tanımlanan tarihi bir dönemdir.

<span class="mw-page-title-main">Tlos</span>

Tlos bugün Muğla'nın Seydikemer ilçesi yakınlarında yer alan kadim bir Likya kentiydi. Likya'nın en önemli yerleşimlerinden biri olan Tlos Antik Kenti, Fethiye İlçesi’nin yaklaşık 42 km doğusundaki Yaka Köyü sınırları içerisinde kalmaktadır. Bölgenin en yüksek dağları olan Akdağlar'ın (Kragos) sarp batı yamaçlarında başlayan antik yerleşim, Eşen Nehri'nin getirdiği alüvyonlarla oluşmuş vadi düzlüğüne kadar ulaşır. Ayrıca güneydeki Saklıkent Kanyonu ile kuzey yönde bulunan Kemer Beldesi antik kentin egemenlik sınırlarını çizer.

<span class="mw-page-title-main">Farmakognozi</span> Doğal kaynakları olası bir ilaç ham maddesi olarak inceleyen bilim dalı

Farmakognozi, tıbbi bitkilerin ve diğer doğal maddelerin olası bir ilaç kaynağı olarak incelenmesidir. Amerikan Farmakognozi Derneği, farmakognoziyi "doğal kaynaklı ilaçların, etkin maddelerin veya potansiyel ilaçların ya da potansiyel etkin maddelerin fiziksel, kimyasal, biyokimyasal ve biyolojik özelliklerinin incelenmesi ve bunun yanı sıra doğal kaynaklardan yeni ilaçların araştırılması" olarak tanımlar.

<span class="mw-page-title-main">İskila</span>

İskila adı tarihte ilk olarak Sümer kaynaklarında yer alır ve ünlü Gılgamış destanında iškila-bi biçiminde yer almaktadır.

Tıbbî antropoloji (uygulamalı) antropolojinin alt dallarındandır. Tıbbî açılardan birey ve toplumu inceleyen tıbbî antropoloji nispeten yeni bir bilim dalıdır. Sağlık, hastalık, tedavi gibi fenomenlerin kültürel, toplumsal ve biyolojik izdüşümlerini inceler. Bunun dışında çok farklı konuları da inceleyen tıbbî antropolojinin gelişimi çoğu antropolog tarafından 4 evrede tanımlanmaktadır. 1870’lerde ortaya çıkan kültürel antropoloji, bugün tıbbî antropoloji altında incelenen çoğu konu, kavram ve sorunu ele almıştır. Tıbbî antropoloji terimi 1963 yılından bu yana antropologların sağlık, hastalık ve bunlarla ilgili hemşirelik / bakım uygulamalarının sosyal süreçleri ve kültürel temsilciliğine ilişkin deneysel araştırma ve teoriler geliştirmek için bir etiket olarak kullanılmıştır 1970’lerle birlikte tıbbî antropoloji odak noktasını yerli tıp anlayışlarından, çoğunlukla kendi toplumları içinde yer etmiş, biyomedikal kurumlara ve bu kurumlara ilişkin kavramlara çevirmiştir. Son dönemlerde ise tıbbî antropologlar tıbbın araştırma ile ilişkin konularını incelemeye başlamışlardır. Tıbbî antropoloji, antropoloji ve tıbbın yanı sıra, sosyoloji, epidemiyoloji, etyoloji, ekoloji, ekonomi gibi farklı bilimlerden de kavram ve metodoloji açısından yararlanır.

<span class="mw-page-title-main">Şarhöyük</span> Eskişehirin kuzeybatısında bir antik kent

Şarhöyük (Dorlion), Eskişehir ilinin kuzeybatısında, şehir merkezinin kuzeydoğusunda kalan antik yerleşimdir.

<span class="mw-page-title-main">Hattiler</span> Antik Anadolu uygarlığı

Hattiler (URUHa-at-ti), M.Ö. 2500-2000/1700 yıllarında Anadolu'da yaşamış bir uygarlık. Anadolu Yarımadası'nın bilinen en eski adı Hatti ülkesi'dir. İlk defa Mezopotamya yazılı kaynaklarında Akad sülalesi döneminde kullanılan bu adlandırma, M.Ö. 7. yüzyıl Asur yıllıklarında görüldüğü üzere, M.Ö. 630 tarihlerine değin süregelmiştir. Böylece Anadolu en az 1.500 yıl boyunca Hatti ülkesi olarak tanındı. Bu ad o denli yerleşmişti ki Anadolu'da Hattilerden sonra yaşayan Hititler yaşadıkları ülkeden söz ederlerken, Hatti ülkesi deyimini kullandılar. Bu ve bazı arkeolojik bulgular nedeniyle uzun yıllar boyunca Hititler ve Hattilerin aynı ırk ya da akraba ırklar oldukları varsayıldı.

Fitoterapi, bitkilerle doğal tedavi anlamına gelmektedir. Terim ilk olarak Fransız hekim Henri Lenclerc (1870-1953) tarafından La Presce Medical adlı tıp dergisinde kullanılmıştır.

Feza Günergun, Türk bilim tarihçisidir.

<span class="mw-page-title-main">Turhan Baytop</span> Türk bitkibilimci

Turhan Baytop, Türk eczacı, öğretim üyesi, botanikçi, bilim insanı.

<span class="mw-page-title-main">Herboloji</span>

Herboloji, otsu bitki bilimi ya da otsu bitkileri inceleyen bilim dalı. Ziraat mühendisliği, botanik ve eczacılığın ilgi ve araştırma sahasına da girer. Ziraat sahasında, tarım alanlarında sorun olan otsu bitkiler, botanik sahasında otsu bitkilerin biyolojisi ve sistematiği, eczacılık alanında ise, otsu bitkilerin farmasotik özellikleri ve insan sağlığında kullanımı gibi konuları içerir. Türkiye'de akademik ve resmi anlamda herboloji, ziraat fakültelerinde bir bilim dalı olarak yer almakta ve Zirai Mücadele Araştırma Enstitüleri'nde şube olarak temsil edilmektedir.

Farmasötik botanik veya Tıbbi botanik, tıbbi açıdan ve sağlık hizmetleri açısından fonksiyonu olan bitkilerin morfolojisini, anatomisini, fizyolojik fonksiyonunu, sınıflandırılmasını, teşhis edilmesini, hücre doku kültürlerini ve rasyonel kullanımlarını inceleyen bir bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Kolomb öncesi Amerika</span>

Kolomb öncesi Amerika, Amerika olarak adlandırılan bölgede Avrupalı sömürgecilerin varlığının hissedilir derecede olan döneme kadarki tarihsel dönemi kapsar. Bu uzun dönem Eski Taş Çağından Orta Çağa kadar uzanır. Teknik olarak Kolomb öncesi dönem Kolomb'un 1492 ile 1504 yılları arasında yaptığı yolculuklara vurgu yapsa da bu tarihsel dönem yerli Amerika halkların egemenliğinin Avrupalılarca sona erdirilmesine kadar sürer, bu bazı durumlarda Kolomb'un Yeni Dünya'ya gelişinden sonra birkaç yüzyıl sürmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Pedanios Dioskurides</span>

Dioscorides Pedanius (40-90), Roma İmparatorluğu zamanında yaşamış, Anadolu'da Kilikia Bölgesi'nde bugün Adana'ya yakın olan, Anazarboslu'dur (Anazarva). Hekim ve farmakoloji bilgini. Osmanlı dönemi kitaplarında adı Skoridos olarak geçmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Dünya Mirası</span> kültürel veya fiziksel önemi nedeniyle UNESCO tarafından listelenen yer

Dünya Mirası, UNESCO tarafından listelenen, özel kültürel veya fiziksel öneme sahip yerlerden her birine verilen addır. Genel Kurul tarafından seçilen 21 UNESCO üyesi ülkenin oluşturduğu Dünya Miras Komitesi tarafından yönetilen uluslararası Dünya Mirası Programı bu listeyi güncellemektedir.

<span class="mw-page-title-main">Asuman Baytop</span> Türk bitkibilimci

Asuman Baytop, Türk botanikçi, bitki toplayıcısı ve eczacı. Türk bilim tarihinin önemli isimlerinden biridir. Türkiye florasına katkılarından dolayı 9 bitki türüne adı verildi. Bunlardan biri 1979 yılında Akseki'de kendi topladığı Crocus asumaniae’dir. Türkiye florası üzerine uzmanlaşıp bu alanda akademik çalışmalar yürüttü. 150'den fazla arazi gezisinde 23.000 bitki örneği topladı ve inceledi. Türkiye florasına bilim için yeni 8 tür ve 3 alttür kazandırdı. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Herbayumu (ISTE) ve Farmasötik Botanik Anabilim Dalı'nın kurucusudur. 1989 yılından itibaren Türkiye'de botanik eğitiminin ve araştırmalarının tarihini inceledi. Akademik çalışmaları ile birçok ödüle layık görüldü. Kendisi Turhan Baytop'un eşi, bilim tarihçisi Feza Günergun'un annesidir. Ulusal ve uluslararası 260 kadar bilimsel yayını vardır. Başlıca yapıtları : Bitkisel Drogların Anatomik Yapısı (1959), Tıbbi Bitkiler Atlası (1978), Farmasötik Botanik (1967), Farmasötik Botanik Uygulamaları (1993), Bitkilerin Bilimsel Adlarındaki Niteleyiciler ve Anlamları (1995), İngilizce-Türkçe Botanik Kılavuzu (1998) ve Türkiye’de Botanik Tarihi Araştırmaları'dır (2003).

Kurt Krause, Alman botanikçi. Ziraat Vekaleti'ne bağlı olan Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü'nde 1933-1939 yılları arasında botanik profesörü olarak görev aldı ve Botanik Enstitüsü direktörlüğünü üstlendi. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi bünyesinde bir herbaryum kurulmasına öncülük etti. Türkiye'de bulunduğu süreçte ağırlıkla Orta, Batı, Güney ve Kuzeydoğu Anadolu'da birçok botanik gezisinde bulundu ve Türkiye florası üzerine çalışmalar yürüttü. Flora of Turkey'de adını taşıyan 5 örnek bulunmaktadır.