İçeriğe atla

Etkisiz hale getirme

Etkisiz hale getirme ya da nötralizasyon, sosyolojik bakımdan bir egemen yapı tarafından gayri meşru veya illegal olarak tanımlanan eylemlerde bulunan kişi veya grupların ahlaka veya yasalara dayandırarak baskı altına alınmasını ifade eden terim. Etkisiz hale getirme eylemi insanların "iç protestolar" yaptıkları zaman onların engellemek ya da yaptıkları şeyin yanlış olduğu algısı yaratmak için kullanılan psikolojik bir yöntem olarak da kullanılır.

Teori

David Matza ve Gresham Sykes'in bu tekniklerin kullanılmasına dair fikirleri ortaya atan kişiler olarak bilinir. Edwin Sutherland da 1950'lerde bu kuram üzerinde çalışmıştır. Matza ve Sykes "çocuk suçluluğu" kuramı üzerinde çalışırken, aynı tekniklerin toplumda da bulunabileceğini keşfettiler ve görüşlerini 1964 yılında Delinquency and Drift'te yayınladılar.[1]

Matza ve Sykes'in görüşleri, insanların her zaman mevcut yasalara uyma konusundaki yükümlülüklerinin farkında olduklarını ve gayri meşru eylemlerden kaçınmak için kendi içlerinde ahlaki yükümlülüklere sahip olduklarını belirtir. Matza ve Sykes'e göre; bir kişi gayri meşru eylemlerde bulunduğunda ahlaki yükümlülükleri yerine getirme dürtüsünü susturmak için bir çeşit mekanizma kullanmaları gerekmektedir. Bu hipotez suçlu olarak itham edilen grupların ahlaki yükümlülüklerin yerini, bu grupların tamamen kendi kalıcı ahlaki kodlarını oluşturduklarını öne süren diğer teorileri reddeder.

Teknikler

Teori dört gözlem üzerine kurulmuştur;

  • Suçlular yasadışı eylemlerinden dolayı suçluluk duyduklarını ifade eder.
  • Suçlular genellikle dürüsttür, yasalara saygılı bireylere saygı duyarlar ve onlara hayran kalırlar.
  • Haksızlık yapabilecekleri ile yapamayacakları arasında bir çizgi çizerler.
  • Suçlular uygunluk taleplerine karşı bağışık değildir.

Matza ve Sykes, suçluların gayri meşru eylemlerini haklı çıkardıklarına dair aşağıdaki durumların olduğunu belirtti;[2]

  • Sorumluluk reddi: Suçlular, koşulların kurbanı olduklarını veya kontrolleri dışındaki durumlara zorlandıklarını söyler.
  • Yaralanma reddi: Saldırgan, eylemlerinin herhangi bir zarara neden olmadığı konusunda ısrar eder.
  • Mağdurun reddi: Suçlu, mağdurun yapılan eylemi hak ettiğini düşünür.
  • Kınananların kınanması: Suçlular, suçlarını kınayanların bunu tamamen insaflıca yaptıklarını veya suçu haksız yere kendilerinden uzaklaştırdıklarını iddia eder.
  • Yüksek sadakatlere itiraz: Suçlu, yaptığı eylemin "iyi" görünmesi için, bir arkadaşının korunması gibi eylemlerini haklı çıkaracak uzun vadeli sonuçları olduğunu ileri sürer.

Etkisiz hale getirme yöntemleri genellikle şu argümanlarla ortaya çıkar;

  • "Bu benim hatam değildi."
  • "Çok önemli değildi. Kayıplarını karşılayabilirler."
  • "Önce onlar geldiler"
  • "Kötü günündeydin"
  • "Arkadaşlarımın bana ihtiyacı vardı. Ne yapacaktım?"[3]

2017 yılında Bryant ve arkadaşları Ruanda Soykırımı'na katılmakla suçlanan 27 kişinin ifadelerini analiz etti ve daha önce tanımlanmamış iki etkisiz hale getirme tekniği buldu;[4]

  • İyi karakter olduğunu savunmak: Suçlu, soykırım suçlarını işleyemeyeceklerini kendi iyi davranışlarını veya takdire şayan karakter nitelikleriyle açıklar.
  • Mağduriyet: Suçlu, kendisi ya da etnik grubuna yakın insanların nasıl tehdit altında olduğunu ya da üçüncü bir taraftan (Ruanda Soykırımı'nda öldürülen Tutsilerden) nasıl zarar gördüğünü tartışır.

Politik alanda kullanım

Politik alanda bu ifadenin kullanımı mevcuttur.[5] Genel olarak devleti yetkilileri veya onları destekleyen kuruluşlar, iktidara muhalif olan yapılara ya da terör örgütü olarak tanımladıkları oluşumlara müdahale ettiğinde zaman zaman bu ifadeyi kullanmaktadır.[6] Bu ifade ölümleri kapsayabildiği gibi, yaralama veya ele geçirme olgularını da kapsayabilmektedir.[7]

Kaynakça

  1. ^ "Sykes and Matza's Techniques of Neutralization" (İngilizce). Comcast.net. 4 Temmuz 2003 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mart 2020. 
  2. ^ Siegal, Larry J. (2005). Criminology: The Core Second Edition. Thompson.
  3. ^ Techniques of Neutralization, Erişim tarihi: 5 Mart 2020.
  4. ^ Techniques of Neutralization and Identity Work Among Accused Genocide Perpetrators 6 Ekim 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Erişim tarihi: 5 Mart 2020.
  5. ^ Yakış, Yaşar (11 Ocak 2019). "How will Turkey 'neutralise' Syrian Kurdish forces?" (İngilizce). Ahval News. 25 Eylül 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2020. 
  6. ^ Yaman, Özcan (4 Mart 2016). "Etkisiz hale getirildik". Evrensel. 12 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2020. 
  7. ^ Sözeri, Efe Kerem. "PKK, "etkisiz hale getirildi" tabirini kullanıyor mu?". Platform24.org. 25 Nisan 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2020. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Soykırım</span> bir insan topluluğunu ulusal, dinsel ve benzeri sebeplerle yok etme

Soykırım, jenosit veya genosit ; ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum veya başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, çıkâr amacıyla, bir plan çerçevesinde ve yok edilmeleri niyetiyle girişilen eylem ve sonuçlar bütünüdür. Tam tanımı, soykırım üzerinde çalışan akademisyenler arasında değişiklik gösterse de 1948'de Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nde (SSECS) hukuksal bir tanımı bulunmaktadır. Sözleşmenin 2. maddesi, soykırımı şu şekilde tanımlamaktadır: "Ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: Topluluğun üyelerinin öldürülmesi, topluluğun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi, topluluğun yaşam koşullarının topluluğun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasıtlı olarak bozulması, topluluk içinde yeni doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması, topluluktaki çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi."

<span class="mw-page-title-main">Kriminoloji</span> suç bilimi

Kriminoloji ya da suç bilimi suçun açıklamasını yapan, suçlu davranışın nedenlerini inceleyen, suçun önlenmesi ve suçlulukla mücadele ile ilgilenen bir bilimsel öğretidir.

Hayvan hakları, insan harici hayvanların tümünün ya da bir kısmının kendilerine ait bir özerkliğe sahip oldukları ve acıdan kaçınma gibi temel çıkarlarının tıpkı insanların temel çıkarlarının korunduğu gibi korunması gerektiğini savunan fikirdir. Hayvan hakları kavramı, insan harici hayvanların insan amaçlarına uygun düştüğü biçimde kullanılabilecek birer eşya olmadığı, kendi arzuları ve ihtiyaçları olan bireyler olarak muamele görmeleri gerektiği anlamına gelir. Pratikte bu, hayvanların insancıl muamele görmelerinin gerekli olması anlamına gelebileceği gibi, hayvanların tibbi ve kozmetik deneylerde kullanılmasının, eti ya da derisi için öldürülmesinin, eğlence için avlanmasının ve hayvancılık sektöründe hammadde ya da kaynak olarak kullanılmalarının hayvan hakkı ihlalleri olarak tanımlanması anlamına gelecektir.

<span class="mw-page-title-main">Bosna Soykırımı</span> Soykırım

Bosna Soykırımı ya da Boşnak Soykırımı, 1992-1995 yılları arasında Bosna Savaşı sırasında özellikle Sırplar tarafından Boşnaklara karşı Bosna-Hersek Cumhuriyeti topraklarında yapılmış bir soykırımdır. Terim, hukuksal bir kavram olarak daha çok Srebrenitsa ve Jepa katliamları için kullanılmaktadır.

Suç, kanunlar tarafından yanlış veya zararlı olduğu için ceza tehdidiyle yasaklanan ve bazı durumlarda cezalandırılabilen davranıştır. Genel olarak suç, saptanan ve saptanamayan suçlar olarak ikiye ayrılır. Saptanamayan suçların gerçekleşip gerçekleşmedikleri belirsiz olduğu veya kanıtlanamadıkları için cezalandırılmaları söz konusu değildir. Ceza hukukunda suça göre para cezası, tutuklama, hapis, hatta ölüm cezası verilebilir.

Uluslararası ceza hukuku, uluslararası hukuk kapsamında bireylerin cezaî sorumluluğunu doğrudan düzenleyen normların bütününü tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Uluslararası hukuk suçları soykırım, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve saldırı suçudur. Bu suçlar söz konusu olduğunda, etkilerinin tek bir devletin ötesine geçtiği ve dolayısıyla uluslararası toplumun bir bütün olarak sorumluların yargılanmasında çıkarı olduğu varsayılır.

<span class="mw-page-title-main">Soykırım Sözleşmesi</span>

Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş ve Ocak 1951'de yürürlüğe girmiştir. Sözleşme, avukat Raphael Lemkin tarafından Simele Katliamı, Holokost ve Ermeni Kırımına atfedilen soykırım terimini yasal olarak tanımlamaktadır. Sözleşmeye taraf ülkeler, soykırım suçunu önlemek ve cezalandırmakla yükümlüdürler. Sözleşmeyi şu ana dek onayan ülke sayısı 140'tır.

<span class="mw-page-title-main">İnsanlığa karşı suçlar</span> savaş yasalarının ciddi bir ihlalini oluşturan devlet destekli eylem

İnsanlığa karşı suçlar, fiili bir otorite, genellikle bir devlet tarafından veya onun adına işlenen ve insan haklarını ağır biçimde ihlal eden, yaygın veya sistemik suç eylemleridir. Savaş suçlarından farkı, savaş dışında da işlenebilen, bireysel olmayan eylemler olmasıdır. Suçun resmi bir politikanın parçası olması gerekmiyor ve yalnızca yetkililer tarafından hoş görülmesi yeterlidir.

Soykırımların İnkârının Cezalandırılmasına İlişkin Yasa, Fransız Parlamentosu tarafından kabul edilen ancak Fransa Anayasa Konseyi tarafından "anayasaya aykırılık" gerekçesiyle iptal edilip yürürlüğe girmeyen yasa. Kısaca "inkâr yasası" olarak da anılan yasa, "Ermeni Soykırımı"nın varlığının inkâr edilmesi, aşağılanması ve önemsizleştirilmesi gibi davranışlarda bulunanların 1 yıl hapis ve/veya 45 bin avro para cezası ile mahkûm edilmesini öngörmüştür.

Zarar ilkesi, bireylerin eylemlerinin sadece diğer bireylere zarar vermemek için sınırlanması gerektiğini öne sürer. John Stuart Mill, 1859 tarihli "Özgürlük Üzerine" adlı denemesinde ilkeyi şu şekilde açıklamıştır: "Medeni bir toplumun herhangi bir üyesi üzerinde, isteğine karşı doğru bir şekilde uygulanabilecek gücün tek amacı, başkalarına zarar verilmemesini sağlamaktır." Bu ilke, Fransa'nın 1789 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nde de şu şekilde ifade edilmiştir: "Özgürlük, başkalarına zarar vermeyen her şeyi yapma özgürlüğünde yatar; bu nedenle her insanın doğal haklarının sınırları, diğer toplum üyelerine aynı hakları sağlayanlar dışında belirlenemez. Bu sınırlar yalnızca yasalarla belirlenebilir." Bu ilke, daha önce Thomas Jefferson'ın 1785 tarihli "Virginia Eyaleti Üzerine Notlar" adlı eserinde de ifade edilmiştir. Jefferson burada, "Hükümetin meşru güçleri, sadece başkalarına zarar veren eylemlere kadar uzanır" şeklinde yazmıştır.

<span class="mw-page-title-main">İstanbul Sözleşmesi</span> kadına karşı ve aile içi şiddetin önlenmesiyle ilgili uluslararası sözleşme

İstanbul Sözleşmesi ya da tam adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları sözleşmesidir.

Perinçek-İsviçre Davası, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile İsviçre Federal Hükûmeti adına İsviçre arasında Ermeni Soykırımı'nın inkârı üzerine 2007-2015 yılları arasında süren yargı süreci. 15 Ekim 2015 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi tarafından açıklanan kesin karar ile Doğu Perinçek'in ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmedildi ve İsviçre Devleti mahkûm edildi.

Israrlı takip; özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, tehdit ve şantaja başvurmak gibi yollarla bir kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma durumudur. Eylemi gerçekleştiren kişi karşı tarafta korku uyandırmayı, ona gözdağı vermeyi ve kendisini güvensiz hissetmesini hedefler. Psikoloji, sosyoloji, kriminoloji ve hukuk gibi disiplinlerin çalışma alanına girmekle birlikte ısrarlı takibin hukuki bir nitelik kazanması nispeten daha yeni bir olaydır. Çeşitli uzmanlar tarafından farklı tanımları yapılmış olsa da genel itibarıyla bir taciz ve sarkıntılık türü olduğu kabul edilmektedir. Günümüzde ısrarlı takip pek çok ülkede suç olarak sayılmakta ve ilgili yasalarca yaptırıma tabii tutulmaktadır. Literatüre İngilizce "stalking" kelimesinden türeyerek giren ısrarlı takibin tam Türkçe karşılığı "musallat olma" veya "dadanma"dır.

Cinsiyet suçlarının kovuşturulması, tecavüz ve diğer cinsel şiddet suçlarının kovuşturulmasına yönelik yasal işlemlerdir.

Zorla hamilelik, bir kadını, genellikle zorla evliliğin veya bir soykırım programının bir parçası olarak hamile kalmaya zorlama uygulamasıdır. Zorla hamilelik, bir tür üreme baskısıdır.

Kurbanı suçlama, bir suç veya kusurlu hareketin mağdurunun başına gelenden kısmen veya tamamen sorumlu tutulmasıdır. Mağdur bilimi çalışmaları, mağdurlara yönelik ön yargıyı ve suçluların eylemlerinden mağdurların herhangi bir şekilde sorumlu olduğu algısını hafifletmeyi amaçlamaktadır. Aile içi şiddetten tecavüze kadar geniş bir alanda mağdurlara karşı bir ön yargı oluşmuştur.

"Kadının beyanı esastır", cinsel suç ve cinsel şiddet vakalarında delil yetersizliği durumunda kadının ve çocuğun beyanının esas olduğunun kabul edilerek soruşturmanın başlatılması ve bazı durumlarda ifadenin delil olarak kabul edilmesine dair ilkedir. İlke bazı Yargıtay kararlarınca sabitken durum hala tartışmalıdır ve çelişki yaratan dava örnekleri de bulunmaktadır. İlk olarak cinsel suçların yargılamasında ortaya çıkan ilkenin bütün şiddet olaylarında geçerli olması yönünde savunular bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Ceza sosyolojisi</span>

Ceza sosyolojisi, cezanın genel olarak meşrulaştırma amacı ve dağıtım ilkesi olarak niçin ve nasıl ceza verdiğimizi anlamaya çalışır. Ceza, kasten acı çektirmeyi ve/veya hak ve özgürlüklerden yoksun bırakılmayı kapsar. Ceza sosyologları genellikle yasayı çiğnemeyle ilgili olarak devlet tarafından yapılan eylemleri inceler. Örneğin, vatandaşlar şiddet eylemlerinin meşrulaştırılmasına neden itiraz etmez?

<span class="mw-page-title-main">Sosyolojide sapma</span>

Sapma veya sapma sosyolojisi, resmi kuralları ihlal eden davranışları, eylemleri araştırmaktadır. Örnek olarak sapma sosyolojisi, toplum kuralların ihlalini, suç vb. durumları ele almaktadır.[3]Sapma teriminin olumsuz bir anlamı olsa da, sosyal kuralların çiğnenmesi her zaman olumsuz bir eylem oluşturmamaktadır. Bazı durumlarda kuralların ihlal edilmesine rağmen, davranış olumlu veya toplum tarafından kabul edilebilir olarak adlandırılabilir.

<span class="mw-page-title-main">İtiraf</span> başkaları tarafından bilinmesi sakıncalı görülen bir gerçeği saklamaktan vazgeçip açıklama, söyleme, bildirme

Bir itiraf, bir kişinin görünüşte gizlenmeyi tercih edeceği bazı kişisel gerçekleri kabul eden bir kişi veya bir grup kişi tarafından yapılan bir ifadedir. Bu terim, konuşmacının diğer tarafın henüz farkında olmadığına inandığı bilgileri sağladığını varsayar ve genellikle ahlaki veya yasal bir yanlışın kabul edilmesiyle ilişkilidir: