İçeriğe atla

Eski kuantum teorisi

Modern kuantum (nicem) mekaniğinden önce gelen eski kuantum (nicem) kuramı, 1900 ile 1925 yılları arasında elde edilen sonuçların birikimidir. Bu kuramın, klasik mekaniğin ilk doğrulamaları olduğunu günümüzde anladığımız bu kuram, ilk zamanlar tamamlanmış veya istikrarlı değildi.[1] Bohr modeli çalışmaların odak noktasıydı. Eski kuantum döneminde, Arnold Sommerfield, uzay nicemlenimi olarak anılan açısal momentumun (devinimin) z-bileşkesinde nicemlenim yaparak önemli katkılarda bulunmuştur.[2] Bu katkı, electron yörüngelerinin dairesel yerine eliptik olduğunu ortaya çıkarmıştır ve kuantum çakışıklık kavramını ortaya atmıştır. Bu kuram, electron dönüsü hariç Zeeman etkisini açıklamaktadır.

Ana araç Bohr-Sommerfeld kuantizasyonudur (nicemlenimidir). Bu da izin verilen durumlarda klasik tümlevlenebilir hareketin durumlarının belirli ayrık takımlarını seçme prosedürüdür. Bunlar Bohr atom modelinde izin verilen yörüngeler gibidir. Bu kuram kaotik hareketleri genişletmemektedir.

Temel İlkeler

Eski kuantum kuramındaki temel fikir, nicemlenmiş veya ayrık bir atomik sistemdeki harekettir. Bu sistem bütün hareketler hariç olmak üzere klasik mekaniğe uymaktadır. Eski kuantum kuramına uyan hareketler;

Denklemde, sistemin momentum (devinimi) ve de karşılık olan koordinatlardır (konsayılardır). Kuantum sayısı olan bir tam sayıdır ve sabit enerjili hareketin bir periyodunda tümlevlenir (integrali alınır). Bu tümlev, faz uzayındaki etki olarak adlandırılan ve birimi Planck sabiti olan bir alandır. Bu nedenle, Planck sabiti kuantum etkisi olarak da geçmektedir.

Eski kuantum durumlarının bir anlam ifade edebilmesi için klasik hareketin ayırt edilebilir olması gerekmektedir. Bunun anlamı ayrık koordinatlarının hareketinin periyodik olduğudur. Farklı hareketlerin periyotlarının aynı olması gibi bir zorunluluk yoktur. Hatta bu hareketler kıyaslanamaz bile olabilir. Fakat çoklu periyodik yöntemde hareketi çürüten bir grup koordinat olmak zorundadır.

Eski kuantumum şartı karşılılık ilkesidir. Fiziksel gözlemler göstermiştir ki nicemlenmiş miktar adiyabatik değişmiş olmalıdır. Uyumlu salıngaç için geçerli olan Planck nicemlenimi (kuantizasyonu) kuralı,  genel bir sistemde, toplanır sabite kadar olan herhangi bir durumu doğrular nitelikte olan klasik bir değeri nicemler.

Örnekler

Uyumlu Salıngaç (Harmonik Osilatör)

Eski kuantum kuramındaki en basit sistem uyumlu (harmonic) salıngaçdır. Bunun Hamiltonyan'ı;

Bu denklemde, 'nin gruplarının seviyesi yörüngelerdir ve buradaki kuantum (nicem) durumu faz boşluğunda, bir yörünge tarafından kapatılmış alandır ve bu alan bir tam sayıdır. Planck kuralına göre, enerji nicemlenir;

Bu sonuç önceden de oldukça iyi bilinmekteydi ve eski kuantum şartını formülize etmek için kullanılmıştır. Bu sonuç kuantum mekaniğinin yardımlarıyla bulunan ile farklılık gösterir. Bu sabit, eski kuantum kuramının türetimlerinde (türev almalarında) yok sayılırdır ve sabitin değeri bu kullanılarak belirlenemez.

Nicemlenmiş bir salıngaçın (osilatörün) ısısal (termal) özellikleri Boltzmann ağırlığı ile bağlanmış olduğunu varsaydığımız her bir ayrık durgunun emerjilerinin ortalaması alınarak bulunabilir.

Bu denklemde , Boltzmann sabitinin mutlak sıcaklıkla çarpımıdır. Buradaki sıcaklık daha çok enerjinin doğal birimlerinde ölçülür. Termodinamikte (Isı Devinimde) miktarı sıcaklıktan daha temeldir çünkü enerjiyle ilişkili termodinamik (Isı Devinim) potansiyelidir (gerilimidir).

Bu ifadeden anlaşılacağı üzere, kolaylıkla görülür ki büyük değerlerinde, çok düşük sıcaklıklar için olmak kaydıyla, Harmonik osilatördeki (Uyumlu Salıngaç) ortalama enerji süratle sıfıra yaklaşır ve bu durum üssel (eksponent) olarak hızlıdır. Bunun arkasında yatan sebep ise kT'nin bir T sıcaklığında rastgele seçilmiş olan bir hareketteki kendine özgü enerji olmasıdır. Ayrıca ,  ’dan küçük olduğunda, ortamda salıngaca verilecek bir kuantum enerjisi bile yeterli derecede olmaz. Dolayısıyla salıngaç taban durumunda kalmaya devam eder. Bunun anlamı, çok düşük sıcaklıklarda betaya göre enerjideki değişim veya eşit bir biçimde sıcaklığa göre enerjideki değişim üssel olarak küçüktür. Sıcaklığa göre enerjideki değişim öz ısıdır. Dolayısıyla öz ısı, düşük sıcaklıklarda üssel olarak küçüktür ve sıfıra doğru aşağıdaki gibi gitmektedir;

Küçük değerlerinde ve yüksek sıcaklıklarda, ortalama enerji (U) ’ye eşittir. Bu klasik termodinamiğin eşbölüm kuramını tekrar gündeme getirmektedir. Bu kuram “Bir T sıcaklığında,her uyumlu salıngacın kT enerjisi vardır ve bu enerji ortalamadadır” der. Bunun anlamı, klasik mekanik de herhangi bir salıngacın öz ısısı sabittir ve k'ya eşittir. Yaylarla bağlanmış bir atom toplamı için, makul bir katı modeli olmak kaydıyla, toplam öz ısı toplam salıngaç sayısının k ile çarpımına eşittir. Örnek vericek olursak toplmada her atom için üç salıngacın olduğu bir yerde 3 boyutta bağımsız salıngaçlar için 3 olası yön vardır. Dolayısıyla klasik bir katının öz ısısı her zaman atom başına 3k'dır veya Kimya birimleriyle açıklayacak olursak bir mol atom için 3R'dır.

Oda sıcaklığında, tek atomlu katılar yaklaşık olarak atom başına 3k ile aynı öz ısıya sahiptirler. Fakat bu durum düşük sıcaklıklarda geçerli değildir. Daha düşük sıcaklıklarda öz ısı da daha küçüktür ve sıfıra doğru gitmektedir. Bu bütün materyal sistemleri için doğrudur ve bu gözlem termodinamiğin üçüncü yasası olarak bilinir. Klasik mekanik üçüncü yasayı açıklayamaz çünkü klasik mekanikde öz ısı sıcaklıktan bağımsızdır.

Klasik mekanik ve soğuk malzemelerin öz ısısı arasındaki bu çelişkiyi 19.yüzyılda James Clerk Maxwell dikkate almıştır. 1906'da Albert Einstein bu problemi atomic hareketin nicemlenmiş olduğunu ileri sürerek yeniden çözmüştür. Bu kuantum kuramının mekanik sistemlere uyarlanmış ilk uygulamasaydı.

Çok kısa bir süre sonra, Peter Debye katıların öz ısıları hakkında ortaya nicel bir kuram sunmuştur.

Tek Boyutlu Potansiyel (Gerilim): U=0

Tek boyutlu problemlerin oldukça basittir. Herhangi bir enerjisinde, momentum (devinim) değeri aşağıdaki formülle bulunabilir;

Momentumun (Devinimin) ortadan kaybolduğu yerde, klasik dönüm noktaları arasındaki bütün değerleri tümlenmiştir. Uzunluğu kadar olan bir kutudaki parçacık için bu integral en kolay halindedir ve formül şu şekilde olur;

Bu formül bize momentumu da vermektedir;

Ve son olarak enerji seviyeleri

Tek Boyutlu Potansiyel (Gerilim): U=Fx

Eski kuantum kuramı ile kolayca çözülebilen bir başka husus ise pozitif (artı) yarı yoldaki doğrusal gerilimdir (lineer potansiyel). Buradaki olay girilemez bir duvara sabit ve sınırlı bir kuvvetli parçacığı bağlamaktır. Bu husus kuantum mekaniksel işlemlerde çok daha zordur. Ayrıca diğer örneklerin aksine burada kısmen klasik cevaplar kesin olmayan yaklaşık cevaplardır ve büyük kuantum numaralarında daha kesin olmaktadır.

dolayısıyla kuantum durumu şu şekilde olur;

Bu denklem enerji seviyelerini açıklar;

F=mg özel durumunda ise parçacık dünyanın yerçekimi potansiyeli tarafından sınırlandırılmıştır. Ayrıca burada "duvar" olarak yeryüzü kastedilmektedir.

Döner (Rotator)

Bir başka basit sistem ise dönerdir. Bir döner, iki boyutta kütlesiz R uzunluğundaki sabit bir çubuğun ucunda M kadar kütle ihtiva ettiğinde, bu dönerin Lagrangian'ı;

olur ve bu denklem polar (kutuplu) , açısı ile eşlenik olan açısal momentumu (devinimi)açıklar. Buna göre açısal momentum formülü . olarak tanımlanır. Eski kuantum durumu, açısal momentumun açısının periyodu ile çarpılmasını gerektirmektedir. Burada açısının periyodu Planck sabitinin birden fazla tam sayısıdır.

Bohr modelinde bu kısıtlama dairesel yörüngelerde bulunan enerji seviyelerini açıklamayı zorlamaktadır.

3 boyutta sabit bir döner ve açıları ile tanımlanabilir. Burada açısı rastgele seçilen bir z eksenindeki eğime karşılık gelirken, açısı ise x-y ekseninde bulunan döner açısına karşılık gelmektedir. Buna göre kinetik (devimsel) enerjinin Lagrangian'ı;

Bu durumda eşlenik momentum ve olur. için hareket denklemi belirsizdir ve bir sabittir;

olur ki bu da z bileşkesinin açısal momentumudur. Kuantum durumu sabitinin integraline (tümlevine) dayanır çünkü açısı ile arasında çeşitlilik gösterir;

Burada m manyetik (mıknatısal duygunluk) kuantum sayısı olarak anılır çünkü açısal momentumun z bileşkesi, z ekseni boyunca dönerin manyetik momentumudur. Bu eşitlik dönerin sonunda bulunan parçacığın yüklenmiş durumlarda geçerlidir.

3 boyutlu döner bir eksen etrafında döndüğü için toplam açısal momentum, 2 boyutlu dönerde olduğu gibi sınırlandırılmalıdır.İki kuantum durumunda toplam açısal momentumu ve gibi katsayı olan z bileşkesinin açısal momentumunu kısıtlamaktadır. Bu durum modern (günümüz) kuantum mekaniğinde yeniden türetilmiştir. Fakat eski kuantum kuramı döneminde bu durum bir paradoks (özçelişki) oluşmasına yol açmıştır. Bu paradoks " Rastgele seçilmiş bir z eksenine göre açısal momentumun yönü nasıl kuantize (nicemleme) edilebilir?"dir. Görülen o ki bu durum uzayda (boşlukda) bir yön çıkartmaktadır.

Bu fenomen bir eksen etrafında bulunan açısal momentumun kuantize edilmesi "boşluk kuantizasyonu" olarak adlandırılmıştır çünkü bu durum rotasyonel (dönüşsel) değişmezlik ile uyumsuz görünmüştür. Modern kuantum mekaniğinde açısal momentum aynı şekilde kuantize edilir fakat herhangi bir yöndeki açısal momentumun ayrık durumları diğer yönlerdeki durumların kuantum süper pozisyonudur (üstdüşümüdür). Dolayısıyla kuantizasyonun işlem süreci tercih edilen bir eksen çıkarmamaktadır. Bu nedenle "boşluk kuantizasyonu" ismi gözden düşmüş, onun yerine bu fenomen "açısal momentum kuantizasyonu" olarak anılmaya başlamıştır.

Hidrojen Atomu

Hidrojen atomunun açısal bölümü sadece bir dönerden (rotator) ibarettir ve bu bize kuantum numaraları olan ve 'yi verir. Arda kalan tek değişken ise radial koordinatdır (yarıçapsal konsayı). Toplam açısal momentum (devinimi) kadar olan sabit bir değer için ki bu klasik bir Kepler problemidir (kütlenin ve enerjinin birimi iki sabiti soğurmak –absorbe etmek- için tekrar tanımlanmıştı), Hamiltonyan şu şekilde olur:

Enerjiyi sabit bir değere oturtmak ve radial momentumu (yarıçapsal devinim) çözmek için kuantum (nicem) durumu integrali (tümlevi) aşağıdaki gibi olur:

Bu yalın bir denklemdir ve bize ile bağıntılı enerjiyi tanımlayan kuantum numarasını vermektedir.

Bu durumda enerjinin formülü aşağıdaki gibi olmaktadır:

Bu formül asıl kuantum sayısı 'e karşılık gelen ve ’'nin toplamlarına dayanmaktadır. pozitif (artı) olduğu için herhangi bir değeri için değeri 'den büyük olamaz. Bu enerjiler Bohr modelinde yeniden tanımlanmaktadır. Fakat bu tanımlamada yüksek değerlerde bazı belirsizliklere sahip olan kuantum mekaniksel çarpanlar hariç tutulmuştur.

Kısmen klasik olan hidrojen atomu Sommerfeld modeli olarak adlandırılır ve ayrık eğimlerde bu atomun yörüngeleri farklı ölçülerde ve eliptik olur. Sommerfeld modelinin tahminine göre bir atomun manyetik momentu ancak ayrık değerler alacak bir eksen boyunca ölçülebilir. Bunun ışığında yapılan ölçümler sonucu elde edilen bir sonuç rotasyonal değişmezlik ile çelişkili görünmüştür ama bu sonuç Stern-Gerlach deneyi ile onaylanmıştır. Bohr-Sommerfeld kuramı kuantum mekaniğin gelişiminin bir parçasıdır ve atomik enerji seviyelerinin manyetik alanlar tarafından yarılma ihtimalini tanımlayabilmektedir.

Relativistik (Göreli) Yörünge

Arnold Sommerfeld atomik enerji seviyelerinin relativistik (göreli) çözümlerini türeten kişidir.[3] Bu türetmeye elektrik potansiyeldeki (gerilim) enerji için relativistik denklemle başlamak gerekmektedir;

değişimini yaptığımızda;

Momentum için , eşitliğini elde ederiz ve birbirlerine oranı olur. Bu durumda hareket denklemi (bkz. Binet Denklemi)

çözümüyle

Enberi noktasının (periapsis) açısal kayması devir başına şu şekilde olur;

Kuantum durumu ile ele aldığımızda

ve

Buradan enerjileri tanımlayabiliriz;

Bu denklemde ince yapı sabitine denk gelmektedir. Bu çözüm Dirac denklemiyle aynıdır.[4]

De Broglie Dalgaları

1905 yılında, Einstein kısa dalga boyları için kutu içinde kuantize olmuş elektromanyetik (akımmıknatısal) olan osilatörlerinin (salıngaç) entropisinin (dağıntı) bir gazın noktasal parçacıklarının entropisine eşit olduğunu belirtti. Noktasal parçacıkların sayısı kuantaların (nicem paketlerinin) sayısına eşittir. Einstein bu kuantaya erişilebilir nesneler, ışık parçacıkalrı gibi davranabileceğine kanaat getirdi ve foton (ışıncık) olarak adlandırdı. (bkz.[5] sayfa 139/140).

Einstein'ın bu kuramsal argümanı termodinamiğe (ısıdevinimsel), durum numaralarını saymaya dayanıyordu ve tam olarak ikna edici değildi. Sonuç olarak Einstein'da ışığı hem parçacık hem de dalga olarak atfetmiştir. Daha açıkça frekanslı (tekrarsıklık) bir durağan elektromanyetik dalga kuantize seviyesi;

ile her biri enerjili n sayıda fotondan oluşmuştur. Einstein fotonların dalgalarla olan ilişkisini açıklayamamıştır.

Fotonlar enerji gibi momentumada sahiptir ve momentum elektromanyetik dalganın dalga sayısı olmak üzere 'ya eşit olmak zorundadır. Bu göreceliliğin gereğidir çünkü momentum ve enerji frekans ve dalga sayısı olmak üzere dört vektör (yöney) oluşturur.

1924 yılında, Doktora adayı Louis de Broglie kuantum durumuna yeni bir yöntem önerdi. Elektronları da fotonlar gibi ilişkilere uyacak dalga şeklinde tanımlayabilmiştir;

veya dalga boyu cinsinden yazıldığında;

Louis de Broglie sonrasında kuantum koşullarını şöyle belirtmiştir;

Klasik yörüngeyi takip eden dalga için faz değişimlerini sayar ve bu 'nin tam katı olmasını gerektirir. Dalga boyu cinsinden, klasik yörüngeyi takip eden dalga boylarının sayısı tam sayı olmak zorundadır. Bu yapıcı girişimin şartıdır ve kuantize yörüngelerin sebebini açıklar. Madde dalgaları sadece ayrık frekans ve enerjilerde durağan dalga oluşturur.

Örneğin, bir kutuda hapsedilmiş bir parçacık için bir durağan dalga duvarlarının arasındaki mesafenin iki katı dalga boyunun tam sayı katı olmak zorundadır. Bu şart aşağıdaki denklemle ifade edilir;

Dolayısıyla kuantize momentum;

olur. Eski kuantum enerji düzeylerini yeniden oluşturur.

Bu geliime Einstein tarafından daha matematiksel bir formda verilmiştir. Einstein dalgalar için faz fonskiyonunu (işlevini) şöyle belirtir:"Hamilton dahi dalga mekaniğinin kısa dalga boyu limiti (sınırı) için tanımladığı bir denklemi, mekanik bir sistemde Hamilton-Jacobi denklemlerinin çözümüyle tanımlamaktadır. Bu fikirler Schrödinger denkleminin keşfine yol açmıştır."

Kramers Geçiş Matrisi (Dizeyi)

Eski kuantum kuramı sadece periyodik olan hareket açı değişkenlerine ayrılmış özel mekanik sistemler için formüle edilmiştir. Işınım salınımı veya emilimiyle ilgilenmemişti. Yine de Hendrik Kramers emilim ve salınımın nasıl hesaplanması gerektiğini sezgisel olarak tanımlamıştır. Kramer, kuantum sisteminin yörüngelerinin Fourier analizlerinin yeni harmoniklerin yörünge frekanslarını katları şeklinde ayrıştırılmasıyla analiz edilmesini önermiştir.

İndeks (dizin) , yöründe kuantum numarasını tanımlar, o da Sommerfeld modelinde olacaktır. Frekans , Fourier modunun bir indeksi olmak üzere, yeni yörüngenin açısal frekansıdır. Bohr klasik hareketin k-th harmoniğinin, düzeyinden düzeyine geçişine karşılık geldiğini önerir.

Kramers durumlar arası geçişi ışınımın klasik salınımına benzerliğini ki bu yörünge frekansının katlarındaki frekanslarda gerçekleşir, önermiştir. Işınım salınımının oranı ile doğru orantılıdır. Bu klasik mekanikde de böyledir. Tanım yaklaşıktır çünkü Fourier bileşenleri düzeyler arası enerji boşlukları ile tam olarak uyuşmayan frekanslara sahip değildir. Bu düşünce matris mekaniğinin gelişmesine sebep olmuştur.

Eski Kuantum Kuramının Sınırları

Eski kuantum kuramı bazı sınırlamalara sahiptir:[6]

  • Eski kuantum kuramı, spektral (tayfsal) çizgilerin şiddetlerini hesaplayamamıştır.
  • Eski kuantum kuramı, müstesna Zeeman tesirini açıklayamamıştır. (Burada elektron spinleri göz ardı edilemez)
  • Eski kuantum kuramı, kaotik sistemleri kuantize edemez. Yani hareketli sistemlerin yörüngeleri ne yakındır ne periyodiktir ne de analitik form oluşturabilir.

Bu, ünlü kütle çekimsel 3-parça problemine, klasik kaotik benzeri olan 2 elektronlu atom kadar kolay sistemler için dahi sorular ortya çıkarır.[7][8]

Fakat bu, Zeeman etkisi ile tek elektrondan fazla elektronları bulunan atomları tanımlamak için kullanılabilir. Sonradan, eski kuantum kuramı aslında kaotik kuantum mekaniğinin kısmen klasik varsayımları olduğunu öne sürmüştür fakat bu sınırlar hala araştırılmaktadır.

Tarihi

Eski kuantum kuramı Max Planck tarafından ışığın salınımı ve soğurulması üzerine ortaya çıkarılmış ve Albert Einstein'ın katıların öz ısısı üzerine çalışmasından sonra dikkate alınmıştır. Einstein, daha sonradan Debye, atomların hareketinin kuantum prensiplerine uygulamış ve öz ısı anormalliklerini açıklamıştır. 1913 yılında, Bohr benzerlik prensibini tanımlamış ve çizgi tayfını açıklayan, hidrojen atomu modelini formüle etmek için kullanmıştır. Birkaç yıl içerisinde Arnold Sommerfeld gelişigüzel tümlevlenebilir sistemlerin Einstein ve Lorentz tarafından tanımlanmış kuantum sayılarının yalıtılmış değişmezliğinin prensiplerini kullanarak genişletmiştir. Sommerfeld modeli, modern kuantum mekaniğine Bohr'unkinden daha yakındır.

1910 ve 1920'li yıllar boyunca olduğu gibi birçok problem karışık sonuçlarla eski kuantum kuramı kullanılarak çözümlenmeye çalışılmıştır. Moleküler dönüşler ve titreşimler tayfı anlaşılmış ve elektron spinleri keşfedilmiştir. Bu yarım katlarda bulunan kuantum sayıları karmaşasına yol açmıştır. Max Planck sıfır nokta enerjisini tanımladı ve Arnold Sommerfeld relativistik hidrojen atomunu kısmen klasik olarak kuantize etmiştir. Hendrik Kramers, Stark etkisini açıkladı. Bose-Einstein'da fotonların doğru kuantum istatistiklerini verdi.

Kramers kuantum durumların hareketin Fourier bileşkesi cinsinden olanlarının arasındaki geçiş ihtimallerini hesaplamaya yönelik bir yönergede bulunmuştur. Bu fikir Werner Heisenberg'in işbirliği ile kısmen klasik matrise kadar genişletilmiştir. Unutulmamalıdır ki kısmen klasik matris atomik geçiş ihtimallerinin tanımına benzer. Heisenberg, bu matris mekaniğini yaratarak bütün kuantum kuramını bu geçiş matrisleri cinsinden yeniden formülize etmiştir.

1924 yılında, Louis de Broglie maddenin dalga kuramını ortaya sunmuştur. Bu kuram kısa süre sonra Albert Einstein tarafından madde dalgaları için kısmen klasik denklemler kullanılarak genişletilmiştir. 1926'da Erwin Schrödinger tamamıyla doğru olan bir kuantum mekaniksel dalga denklemi bulmuştur. Bu buluş eski kuantum kuramının başarılarını belirsizlik ve tutarsızlık olmaksızın yeniden sunmuştur. Schrödinger'in dalga mekaniği, Schrödinger ve diğer bilim insanları iki yöntemin aynı deneysel tesadüflere sahip olacağını kanıtlayana kadar matris mekaniğinden ayrı olarak gelişmiştir. Daha sonra Paul Dirac, 1926 yılında iki yönteminde daha kapsamlı bir yöntem olan dönüşüm kuramı ile elde edilebileceğini yazmıştır.

Kaynakça

  1. ^ ter Haar, D. (1967). The Old Quantum Theory. Pergamon Press. ss. 206. ISBN 0-08-012101-2. 
  2. ^ Sommerfeld, Arnold (1919). Atombau und Spektrallinien'. Braunschweig: Friedrich Vieweg und Sohn. ISBN 3-87144-484-7. 
  3. ^ Arnold Sommerfeld (1921). Atombau und Spektrallinien. Braunschweig.  [1]
  4. ^ Ya I Granovski (2004). "Sommerfeld formula and Dirac's theory" (PDF). Physics-Uspekhi. 47 (5). ss. 523-524. Bibcode:2004PhyU...47..523G. doi:10.1070/PU2004v047n05ABEH001885. 
  5. ^ Einstein, Albert (1905). "Über einen die Erzeugung und Verwandlung des Lichtes betreffenden heuristischen Gesichtspunkt" (PDF). Annalen der Physik. 17 (6). ss. 132-148. Bibcode:1905AnP...322..132E. doi:10.1002/andp.19053220607. 9 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Şubat 2008. 
  6. ^ Chaddha, G.S. (2006). Quantum Mechanics. New Dehli: New Age international. ss. 8-9. ISBN 81-224-1465-6. 23 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Haziran 2014. 
  7. ^ E.A. Solov’ev, E. A. (2011). "Classical approach in atomic physics". European Physical Journal D. 65 (3). ss. 331-351. arXiv:1003.4387 $2. Bibcode:2011EPJD...65..331S. doi:10.1140/epjd/e2011-20261-6. 
  8. ^ L.D. Landau, E.M. Lifshitz (1977). Quantum Mechanics: Non-Relativistic Theory. 3rd. Vol. 3. Pergamon Press. ISBN 978-0-08-020940-1. 

Konuyla ilgili yayınlar

İlgili Araştırma Makaleleri

Planck sabiti (h), bir fizik sabitidir ve kuantum mekaniğindeki aksiyonum kuantumu için kullanılır. Değeri h= 6.62607015×10−34 J⋅s' dir. Planck sabiti daha önceleri bir Fotonun enerjisi (E) ile elektromanyetik dalgasının frekansı (ν) arasında bir orantı idi. Enerji ile frekans arasındaki bu ilişki Planck ilişkisi veya Planck formülü olarak adlandırılır:

<span class="mw-page-title-main">Açısal momentum</span> Fiziksel nicelik

Açısal momentum, herhangi bir cismin dönüş hareketine devam etme isteğinin bir göstergesidir ve bu nicelik cismin kütlesine, şekline ve hızına bağlıdır. Açısal momentum bir vektör birimidir ve cismin belirli eksenler üzerinde sahip olduğu dönüş eylemsizliği ile dönüş hızını ifade eder.

<span class="mw-page-title-main">Tork</span> bir kuvvetin nesnenin ekseninde, dayanak noktasında ya da çevresinde dönme eğilimi

Tork, kuvvet momenti ya da dönme momenti, bir cismin bir eksen etrafındaki dönme, bükülme veya burulma eğilimini dönme ekseni merkezine indirgeyerek ölçen fiziksel büyüklüktür. Torkun büyüklüğü moment kolu uzunluğuna, uygulanan kuvvete ve moment kolu ile kuvvet vektörü arasındaki açıya bağlıdır.

<span class="mw-page-title-main">Güç (elektrik)</span>

Elektriksel güç, elektrik enerjisinde elektrik devresi tarafından taşınan güç olarak tanımlanır. Gücün SI birimi watt'tır. Elektrikli cihazların birim zamanda harcadığı enerji miktarı olarak da bilinir. 1 saniyede 1 joule enerji harcayan elektrikli alet 1 watt gücündedir.

Klein-Gordon Denklemi, Schrödinger denkleminin bağıl/göreli (relativistik) olan versiyonudur ve atomaltı fizikte kendi ekseni etrafında dönmeyen parçacıkları tanımlamada kullanılır. Oskar Klein ve Walter Gordon tarafından bulunmuştur.

Elektromanyetik dalga denklemi, elektromanyetik dalgaların bir ortam boyunca ya da bir vakum ortamı içerisinde yayılmasını açıklayan, ikinci dereceden bir kısmi diferansiyel denklemdir. Denklemin, ya elektrik alanı E ya da manyetik alan B cinsinden yazılan homojen formu şöyledir:

Ewald toplamı, ismini Paul Peter Ewald'dan alır, periyodik sistemlerin, özellikle elektrostatik enerjilerin, etkileşim enerjilerini hesaplayan bir yöntemdir. Ewald toplamı Poisson toplam formülünde gerçek uzaydaki etkileşim enerjilerinin Fourier uzayındaki denk bir toplam ile değiştirilmiş toplam formülünün özel bir halidir. Bu yöntemin avantajı gerçek uzaydaki etkileşimler uzun mesafeli olduğunda Fourier uzayındaki toplamın hızlı yakınsıyor olmasıdır. Elektrostatik enerjiler kısa ve uzun mesafeli etkileşimlerden oluştukları için en verimli hesaplama etkileşim potansiyeli gerçek uzayda kısa mesafeli etkileşim toplamı ve Fourier uzayında uzun mesafeli etkileşim toplamı olarak iki parçaya ayrıldığında gerçekleşir.

Kuantum harmonik salınıcı, klasik harmonik salınıcın benzeşiğidir. Rastgele seçilmiş potansiyeli denge noktası civarında harmonik potansiyele yakınsanabildiğinden nicem mekanğindeki en önemli model sistemlerden biridir. Dahası, nicem mekaniğinde kesin analitik çözümü olan çok az sistemden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Küresel harmonikler</span>

Matematikte, küresel harmonikler Laplace denkleminin çözüm kümesinin açısal kısmıdır. Küresel koordinatların bir sistemi içinde küre yüzeyinde tanımlanır, Fourier serisi ise çember üzerinde tanımlanır. Laplace'ın küresel harmonikleri Pierre Simon de Laplace tarafından ilk 1782 yılında tanıtılan bir ortogonal sistemin küresel harmonik formlarının özel bir kümesidir. Küresel harmoniklerden birkaçının kökleri sağda gösterimlenmiştir. Küresel harmonikler pek çok yerde teorik önem taşımaktadır ve özellikle atomik yörünge elektron konfigürasyonları, yerçekimi alanları, geoitleri ve gezegen ve yıldızların manyetik alanlarının temsili ve kozmik mikrodalga arka plan radyasyonu karakterizasyonu hesaplanmasında kullanılan pratik uygulamaları vardır. Küresel harmonikler 3D Bilgisayar grafiklerinde, dolaylı aydınlatma ve 3D şekillerin tanınması gibi konularda geniş bir yelpazede özel bir rol oynamaktadır.

Foton polarizasyonu klasik polarize sinüsoidal düzlem elektromanyetik dalgasının kuantum mekaniksel açıklamasıdır. Bireysel foton özdurumları ya sağ ya da sol dairesel polarizasyona sahiptir. Süperpozisyon özdurumu içinde olan bir foton lineer, dairesel veya eliptik polarizasyona sahip olabilir.

Bohr yarıçapı bir fizik sabitidir. Hidrojen atomunun, protonu ve elektronu arasındaki mesafeye eşittir. Bohr yarıçapının, bir atomda Bohr atom modeli içindeki rolünden dolayı adlandırılmak istenmiştir. Fakat bu olay Niels Bohr'dan sonra gerçekleşmiştir. Uluslararası birimler sisteminde Bohr yarıçapı:

 : serbest uzayın elektriksel geçirgenliği
 : Planck sabiti
 : elektronun kütlesi
 : elemanter yük
 : ışık hızı sabiti
 : ince yapı sabiti

Dalga vektörü, fizikte dalgayı ifade etmemize yardımcı olan vektördür. Herhangi bir vektör gibi, yöne ve büyüklüğe sahiptir. Büyüklüğü dalga sayısı ve açısal dalga sayısıdır. Yönü ise genellikle dalga yayılımının yönüdür. İzafiyet kuramında, dalga vektörü, aynı zamanda dört vektör olarak tanımlanabilir.

Lamb kayması, adını Willis Lamb'den alan, hidrojen atomunun kuantum elektrodinamiğindeki 2S1/2 ve 2P1/2 enerji düzeyleri arasındaki küçük farklılıktır. Dirac denklemine göre, 2S1/2 ve 2P1/2 orbitalleri (yörüngeleri) aynı enerjiye sahip olmalıdır. Ancak, boşluktaki elektronlar arasındaki etkileşim, 2S1/2 ve 2P1/2 enerji düzeylerinde küçük bir enerji değişimine sebep olur. Lamb ve Robert Retherford bu değişimi 1947'de ölçmüşlerdir ve bu ölçüm, ıraksamayı açıklamak için tekrar normalleştirme teorisine teşvik edici bir unsur olmuştur. Bu, Julian Schwinger, Richard Feynman, Ernst Stueckelberg ve Sin-Itiro Tomonaga tarafından geliştirilmiş modern kuantum elektrodinamiğinin müjdecisiydi. Lamb, 1955 yılında Lamb kayması ile ilgili keşiflerinden ötürü Nobel Fizik Ödülü'nü kazandı.

Fizikte, Kuantum mekaniğinde, eşevreli hal klasik harmonik salıngaca benzeyen kuantum harmonik salıngacının nicel hareketidir. Kuantum dinamiğinin Erwin Schrödinger tarafından Scrödinger denklemlerine çözüm ararken 1926 yılında türetilen ilk örneğidir. Örneğin, eşevre hali parçacığın salınımsal hareketini açıkları. Bu haller, John R. Klauderin ilk makalelerinde alçalma operatörü ve fazla tamamlanmış aile teşkili olarak özvektör adında tanımlanmıştır. Eşevre halleri,[ışığın kuantum kuramında ve diğer bozonik kuantum alanlarında Roy J. Glauber’in 1963 yılındaki çalışmaları tarafından geliştirilmiştir. Salınan alanın eşevre hali, klasik sinüs dalga hareketine benzeyen, devamlı lazer dalgası gibi olan kuantum halidir. Ancak, eşevre hali kavramı kayda değer biçimde genellenmiş ve sinyal sürecini niceleme, görüntü işleme alanlarında matematiksel fizikte ve uygulamalı matematik oldukça geniş ve önemli bir konu olmuştır. Bu hususta, kuantum harmonik salıngacı ile bağlantılı eşevreli haller genel olarak standart eşevreli haller ya da Gauss işlevi halleri olarak anılır.

Kuantum mekaniğinde, spin-yörünge etkileşimi(spin-yörünge etkisi, spin-yörünge bağlaşımı) parçacığın dönüşünün hareketiyle etkileşimidir. En çok bilinen örnek ise, elektronların dönüşü ile elektronların çekirdek etrafındaki dönüşünden dolayı oluşan manyetik alandan dolayı oluşan elektromanyetik etkileşim ve buna bağlı olan elektronların atomik enerji seviyesindeki değişim. Bu tayf çizgilerinden saptanabilir. Buna benzer bir diğer etki proton ve nötronların çekirdekte dönmesinden dolayı oluşan olan Açısal momentum ve güçlü nükleer kuvvet, nükleer kabuk modelindeki değişime neden olur. Spintronik alanında, yarı iletkenlerde ve diğer materyallerde spin yörünge etkileşimi yeni teknolojik gelişimler için araştırılmaktadır.

18. yy. ve sonrasında geliştirilmiş, genellikle vektörel mekanik olarak nitelendirilen ve orijinalinde Newton mekaniği olarak bilinen analitik mekanik, klasik mekaniğin matematiksel fizik kaynaklarıdır. Model harekete göre analitik mekanik, Newton’un vektörel enerjisinin yerine, hareketin iki skaler özelliği olan kinetik enerjiyi ve potansiyel enerjiyi kullanır. Bir vektör, yön ve nicelik ile temsil edilirken bir skaler, nicelik ile(yoğunluğu belirtirken) temsil edilir. Özellikle Lagrange mekaniği ve Hamilton mekaniği gibi analitik mekanik de, sorunları çözmek için bir sistemin kısıtlamalarının ve tamamlayıcı yollarının kavramını kullanarak klasik mekaniğin kullanım alanını etkili bir şekilde yapılandırır. Schrödinger, Dirac, Heisenberg ve Feynman gibi kuram fizikçileri bu kavramları kullanarak kuantum fiziğini ve onun alt başlığı olan kuantum alan teorisini geliştirdiler. Uygulamalar ve eklemelerle, Einstein’a ait kaos teorisine ve izafiyet teorisine ulaşmışlardır. Analitik mekaniğin çok bilindik bir sonucu, modern teorik fiziğin çoğunu kaplayan Noether teoremidir.

Kuantum tüneli, parçacığın bariyer boyunca olan kuantum mekaniğini ifade eder. Bu, Güneş gibi yıldızlar dizisinde meydana gelen nükleer birleşmeler gibi birçok fiziksel olayda önemli bir rol oynar. Tünel diyotu, kuantum bilgisayarı ve taramalı tünelleme mikroskobu gibi modern araçlarda önemli uygulamaları vardır. Fiziksel olay olarak etkisi ve kabul görülürlüğü 20. yüzyılın başlarında ve ortalarına doğru geldiği tahmin ediliyor.

Pound-Drever-Hall tekniği, optik kovuk'a veya buhar hücresine kilitleme yapılarak lazer frekansı sabitleme yöntemlerinden biridir. İnterferometresel gravitasyonel dalga ölçerlerin temel teknolojisini oluşturur. Bunun yanında atom fiziği ve zaman ölçüm standartlarında oldukça sık rastlanır. Pound-Drever-Hall tekniğinin (PDH) kavramsal temelleri frekans modülasyonu ile yakından alakalıdır. Birini anladığınız zaman diğerini halletmek kolay olur. PDH tekniğinin basit arka planı prensipte şudur: Lazer frekansı Fabry-Perot interferometresi yardımıyla ölçülür ardından bu ölçüm lazeri besleyerek frekans dalgalanmasını bastırır.

<span class="mw-page-title-main">Dağılma</span>

Elektromanyetizmada ve optikte dağılma ya da dispersiyon, elektromanyetik dalganın ilerlediği ortamdaki faz hızının frekansına bağlı olması durumudur. Kırılma indisinin frekansa bağlılığı olarak da tanımlanabilmektedir. Bu özelliğe sahip ortamlar dağıtıcı ortamlar olarak bilinir. Faz hızı ile grup hızının eşit olması durumunda dağılma sıfırlanır; grup hızının daha büyük olması anormal dağılma olarak bilinir. İletim hatları ve optik fiberler gibi dalga kılavuzlarında dalga yayılımını büyük ölçüde etkileyen dağılma, dalga denkleminin geçerliği olduğu diğer sistemlerde de gözlemlenebilmektedir.

Ekman sayısı (Ek), akışkanlar dinamiğinde, viskoz kuvvetlerin Coriolis kuvvetlerine oranını ifade eden bir boyutsuz sayıdır. Bu sayı, okyanuslar ve atmosferdeki jeofiziksel olayları tanımlamak için kullanılır ve gezegenin dönmesinden kaynaklanan Coriolis kuvvetlerine oranla viskoz kuvvetlerin oranını karakterize eder. İsmi, İsveçli oşinograf Vagn Walfrid Ekman'dan gelmektedir.