Herbert Spencer, İngiliz filozof ve sosyolog.
Charles Robert Darwin evrimsel biyolojiye yaptığı katkılarla tanınan İngiliz doğa bilimci, jeolog ve biyologdur. Tüm yaşam türlerinin ortak bir atadan türediği yönündeki önermesi günümüzde genel kabul görmekte ve bilimde temel bir kavram olarak kabul edilmektedir. Alfred Russel Wallace ile ortak bir yayında, evrimin bu dallanma modelinin, var olma mücadelesinin seçici üremede yer alan yapay seçilime benzer bir etkiye sahip olduğu doğal seçilim adını verdiği bir süreçten kaynaklandığına dair bilimsel teorisini ortaya koymuştur. Darwin insanlık tarihinin en etkili isimlerinden biri olarak tanımlanmış ve Westminster Abbey'e gömülerek onurlandırılmıştır.
Zooloji hayvanların bilimsel olarak incelenmesidir. Çalışmaları, hem yaşayan hem de soyu tükenmiş tüm hayvanların yapısını, embriyolojisini, sınıflandırmasını, alışkanlıklarını ve dağılımını ve ekosistemleriyle nasıl etkileşime girdiklerini içerir. Zooloji, biyolojinin ana dallarından biridir. Terim, Antik Yunanca ζῷον, zōion ('hayvan') ve λόγος, logos kelimelerinden türetilmiştir.
Etoloji, hayvan davranışlarını inceleyen zooloji alt dalıdır.
Türlerin Kökeni, İngiliz doğa tarihçisi Charles Darwin'in 24 Kasım 1859'da yayımlanan kitabıdır. Orijinal adı Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da Yaşam Mücadelesinde Avantajlı Irkların Korunumu Üzerine idi, ancak 1872'de çıkan 6. baskısında Türlerin Kökeni olarak kısaltıldı. Bilim tarihinin en önemli çalışmalarından biridir ve evrimsel biyolojinin temelini oluşturduğu kabul edilir. Çalışma, Darwin'in HMS Beagle gemisi ile 1831-1836 yılları arasında yaptığı araştırma gezisi sonrasında, özellikle Galápagos Adalarındaki gözlemlerine dayandırarak oluşturduğu biyolojik evrim kuramı üzerinedir.
Henri-Louis Bergson, Fransız filozoftur.
Jean-Baptiste Lamarck, Fransız doğa bilimci, biyolog, akademisyen ve asker. Evrim konusunda yaptığı kapsamlı çalışmalarla bilinir.
Öjenik, kaba hâliyle ilk kez Platon tarafından ortaya atılmış, ancak modern anlamıyla ilk olarak Sir Francis Galton tarafından formüle edilmiş, sağlıksız ceninleri ayırıp sağlıklı ceninler yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı bir toplumsal akım veya toplumsal felsefedir. Öjenik, Galton’un iyi doğan anlamında eski Yunancadan ürettiği bir kelimedir.
Jena, Almanya'da bir üniversite şehridir. Saale Nehri'nin üstünde kurulmuştur. Nüfusu 2019 itibarıyla 111.343 kişi olup, Erfurt şehrinden sonra, Thüringen eyaletinin en kalabalık 2. şehridir.
Henry Fairfield Osborn, ABD'de ve İngiltere'de müzecilik biliminin ve paleontoloji öğretiminin gelişmesine katkılarıyla tanınan Amerikalı paleontolog ve müze yöneticisi.
Friedrich Leopold August Weismann, Alman biyolog. Ernst Mayr onu Charles Darwin'den sonra 19. yüzyılın en önemli evrim kuramcısı olarak nitelemiştir. Farelerle yaptığı deneyle Lamarck'ın evrim görüşünü çökertmiştir. Bu deneyde sonradan kazanılmış karakterlerin kalıtsal olmadığını ispatlamıştır. Weisman, farelerin 20 döl boyunca kuyruklarını kestiği halde, 21. dölde de kuyruklu fareler doğmuştur.
Ernst Walter Mayr ,,20. yüzyılın önemli evrimsel biyologlarından biridir. Ayrıca taksonomist, kâşif, ornitolojist, bilim tarihçisi, natüralist olarak da ünlüydü. Çalışmaları Mendel genetiği ve Darwinci evrimden modern evrimsel senteze geçişi amaçlıyordu.
Bernhard Rensch Alman evrimsel biyolog ve Endonezya ile Hindistan’da saha çalışmaları yapmış bir kuş bilimcidir (ornitolog). ‘Evrimin Çağdaş Sentezi’nin mimarlarından biri olarak bilinir. Çevresel faktörlerin, coğrafi olarak tecrit olmuş populasyonları nasıl etkilediği ve tür seviyesinden yukarıdaki seviyelerde gerçekleşen evrim üzerine çalışmasının yanı sıra, hayvan davranışı (etoloji) alanında da çalışmıştır. Eğitimi ve bilimsel çalışmaları Alman ordusundaki görevi nedeniyle I. ve II. Dünya Savaşı sırasında kesintiye uğramıştır. Eşi Ilse Rensch ile birlikte malakoloji alanında çalışmış ve çok sayıda yeni kara salyangozu türü ve alttürü tanımlamışlardır.
Biyoloji tarihinde antik çağlardan günümüze yaşayan dünyanın incelenmesi ele alınmaktadır. Her ne kadar biyoloji kavramı belirli bir bilimsel alan olarak 19. yüzyılda ortaya çıkmış olsa da biyoloji bilimleri ayurveda, Antik Mısır tıbbı ve Greko-Romen dünyada Aristoteles ile Galen'in çalışmalarına kadar uzanan tıb tarihine ve doğa tarihine dayanmaktadır. Antik çağlarda ortaya çıkan bu çalışmalar Orta Çağ'da İbni Sina gibi müslüman bilimadamları ve doktorlar tarafından ilerletilmiştir. Avrupa Rönesans döneminde ve modern çağın başlarında ampirizme yeniden duyulan bir ilgi ve birçok yeni organizmanın keşfiyle birlikte biyolojik düşünce alanında bir devrim ortaya çıkmıştır. Bu dönemde öne çıkanlar arasında fizyoloji alanında deneysel çalışmalar ve çok dikkatli gözlemler yapmış olan Vesalius ile Harvey; fosilleri ve yaşam çeşitliliğini sınıflandırmaya başlayan ve organizmaların gelişmeleri ile davranışlarını izleyen Linnaeus ile Buffon gibi doğa bilimcileri sayılabilir. Mikroskobun bulunması ile daha önceden bilinmeyen mikroorganizmaların dünyası ortaya çıkmış ve hücre teorisinin ilk çalışmaları başlamıştır. Özellikle mekanik felsefenin çıkışına karşı doğal teolojinin giderek artan önemi doğa tarihi üzerine yapılan çalışmaların gelişmesine cesaret vermiştir.
Evrimsel psikoloji (EP), bellek, algı, dil gibi psikolojik özellikleri çağdaş evrimsel bir bakış açısıyla inceleyen bilim dalıdır. Evrimsel psikoloji, bunun yanında insanın hangi psikolojik özelliklerinin, ne tür bir uyarlanma geliştirdiğini, yani doğal seçilim veya cinsel seçilimin işlevsel sonuçlarını belirlemeye çalışır. Kalp, akciğer ve bağışıklık sistemi gibi fizyolojik mekanizmalar hakkındaki uyarlanımcı düşünce ile evrimsel biyolojideki düşünce ortaktır.
Evrim düşüncesi; türlerin zaman içerisinde değişmelerini ifade eden kavram olarak köklerini eski çağlardan; Yunanistan'dan, Roma'dan, Çin'den ve Orta Çağ İslâm biliminden alır. 17. yüzyıl sonlarında biyolojik taksonominin başlangıcıyla Avrupa'daki biyolojik düşünce; doğal teolojiye tam olarak uyan ve ortaçağ Aristo metafiziği kavramı olan, her türün kendi karakteristiği olduğunu öne süren özcülükten etkilendi. Diğer yandan Aydınlanma Çağı'nda evrimsel kozmoloji ve mekanik felsefe, fizik bilimlerinden doğa tarihine kadar yayıldı. Natüralistler türlerin çeşitliliğine odaklandı ve sonradan "soy tükenmesi" kavramı ile doğa görüşünün temelini sarsan paleontoloji ortaya çıktı. 19. yüzyılın başlarında Jean-Baptiste Lamarck, ilk tamamen biçimlendirilmiş evrim teorisi olan türlerin transmutasyonu teorisini ortaya attı.
Sıçramalı evrim veya kesintili denge, çoğu türlerin jeolojik tarihlerinde "staz" adı verilen ve bazen milyonlarca yıl süren "durağanlık" veya "yavaşlama" dönemleri boyunca ancak çok az bir evrimsel değişim geçirip genelde "durağan" kaldıklarını öne süren bir evrimsel biyoloji kuramıdır. Önemli bir evrimsel değişiklik olduğunda sıçramalı evrim kuramı, bu değişimlerin ve kladogenez olarak adlandırılan jeolojik anlamda hızlı türleşme ve dallanma olayların çok nadir olarak görüldüklerini öne sürer. Kladogenez, bir türün yavaş yavaş başka bir türe dönüşmesi yerine bir türün iki farklı türe ayrıldığı bir süreci ifade eder.
Ernst Von Glasersfeld, radikal yapılandırmacılık kuramının en önemli temsilcilerinden biri olan Alman filozof.
Sosyokültürel evrim, sosyokültürel evrimcilik veya kültürel evrim, toplumların ve kültürün zaman içinde nasıl değiştiğini tanımlayan sosyobiyoloji ve kültürel evrim teorilerinin ortaya konduğu alandır. Sosyokültürel gelişme, bir toplumun veya kültürün karmaşıklığını artırma eğiliminde olan süreçleri takip ederken, sosyokültürel evrim, karmaşıklıkta azalmaya yol açabilen veya karmaşıklıkta görünürde önemli değişiklikler olmaksızın varyasyon veya çoğalma üretebilen (kladogenez) süreçleri de dikkate alır. Sosyokültürel evrim, "yapısal yeniden yapılanmanın zaman içinde etkilendiği, nihayetinde atasal biçimden niteliksel olarak farklı bir biçim veya yapı ürettiği süreçtir".
Felix Anton Dohrn FRS FRSE önde gelen bir Alman Darwinist ve dünyanın ilk zoolojik araştırma istasyonu olan İtalya'nın Napoli kentindeki Stazione Zoologica'nın kurucusu ve ilk müdürüydü. Embriyoloji üzerine çalışmış ve omurgalıların kökenlerini işlevsel filogeni açısından incelemiş ve 1875'te bir organın tamamen farklı işlevlere sahip başka bir organın evrimi için nasıl temel oluşturabileceğine dair işlevlerin ardışıklığı ilkesini önermiştir.