İçeriğe atla

Ermeni Kırımı'nın tazmini

Osmanlı İmparatorluğu tarafından işlenen 1915 Ermeni Kırımı ardından Ermeni Kırımı'nın tazmini konusu ortaya çıkmıştır. Bu tür tazminatlar mali veya mülki nitelikte olmakla birlikte bireysel veya toplu iddiaların yanı sıra Ermenistan'ın taleplerini de kapsayabilir.[1] Uluslararası hukuk araştırmacılarının çoğu, Türkiye'nin Osmanlı İmparatorluğu'nun halefi veya devamı olduğu konusunda hemfikirdir.[2] Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti, Ermeni mülklerine el konulması ve Ermenilere karşı katliamlar gibi Osmanlı Devleti'nin uluslararası hukuka aykırı eylemlerine devam etmiştir.[3] BM İnsan Hakları Komitesi Eski Sekreteri, Cenevre Diplomasi Okulu'ndan[4] Profesör Alfred de Zayas, "soykırım suçunun fiili ve hukuki olarak devam eden niteliği nedeniyle, tazmin yükümlülüğü geçen zaman içinde ortadan kalkmamıştır." diye belirtmiştir.[5]

Tarihsel arka plan

Ermeni Kırımı sonrası

Osmanlı temsilcisi Mehmed Hâdî Paşa Sevr Antlaşması'nı imzalarken

Bir ila bir buçuk milyon kişinin ölümü ile birlikte Ermeniler tüm servetlerini ve mülklerini kaybettiler.[6] Zararları ne tazmin ne de telafi edildi.[6] İşletmeler ve çiftlikler kaybedildi. Tüm okullar, kiliseler, hastaneler, yetimhaneler, manastırlar ve mezarlıklar Türk devletinin malı oldu.[6] Ocak 1916'da Ticaret ve Ziraat Nazırlığı, imparatorluk sınırları içinde faaliyet gösteren tüm finans kurumlarının Ermeni varlıklarını hükûmete devretmesini emreden bir kararname çıkardı.[7] O zamanın parasıyla toplamda 6 milyon lira değerindeki taşınmaz, nakit para, banka mevduatı ve ziynet eşyasının ele geçirildiği kaydedildi.[7] Varlıklar daha sonra Deutsche ve Dresdner bankaları da dahil olmak üzere Avrupa bankalarına yönlendirildi.[7]

Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından kırımdan kurtulanlar geri dönüp eski evlerini ve varlıklarını geri almaya çalışsalar da bu kişiler Türk Ulusal Hareketi tarafından sürüldüler.[6]

Sevr Antlaşması

Ermeni katliamlarının suçunun cezalandırılması ve hayatta kalanlara tazminat yükümlülüğü Birinci Dünya Savaşı'nın galip müttefik devletleri tarafından öngörülmüş ve Osmanlı Devleti'nin imzaladığı Sevr Antlaşması'na dahil edilmiştir. Antlaşma, yalnızca Türk yetkililerin "İtilaf Devletleri'ne karşı işlenen savaş suçları"ndan yargılanma taahhüdünü değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun farklı etnik kökenlere sahip tebaasına, özellikle Ermenilere karşı işlenen ve metinlerde insanlığa karşı suç olarak belirtilen suçlardan yargılanma taahhüdünü de içeriyordu.[5] Ayrıca Sevr Antlaşması'ndaki "Woodrow Wilson'ın (o zamanki ABD Başkanı) Adil Hükmü", mevcut Ermenistan Cumhuriyeti'nin batı sınırlarını Ermeni Yaylaları ve Küçük Asya'yı işaret ederek belirtip çok daha büyük bir Ermeni devletini tanımladı. Hiçbir zaman onaylanmamış olsa da, sosyal ve siyasi felsefe konusunda uzmanlaşmış Henry C. Theriault (Ph.D., Massachusetts Üniversitesi) ile aynı düşünceleri paylaşan bireyler, tarihçiler, kuruluşlar veya siyasetçiler bulunuyor. Theriault Sevr Antlaşması hakkında şöyle düşünmektedir:

...bazı unsurları kanun hükmündedir ve 1923 Lozan Antlaşması [bu] antlaşmanın yerini alamaz. Özellikle, bir Ermeni devletinin uygun sınırlarının tespiti antlaşma uyarınca üstlenildi ve bağlayıcı bir hakem kararıyla belirlendi. Anlaşmanın nihai olarak onaylanıp onaylanmadığına bakılmaksızın, tahkim kararını belirleyen komite süreci antlaşmanın tarafları tarafından kabul edilmiştir ve uluslararası hukuka göre sonuçta ortaya çıkan karar, antlaşmanın nihai kaderi ne olursa olsun yasal güce sahiptir. Bu uluslararası hukuka göre, "Wilson sınırları"nın bugün Küçük Asya'da var olması gereken Ermeni devletine uygun sınırlar olduğu anlamına gelir.[1]

Gümrü ve Kars Antlaşmaları

Sevr Antlaşması'nın ardından Türk Kurtuluş Savaşı'nın Doğu Cephesi başladı.[8][9] Savaş sonunda imzalanan Gümrü Antlaşması, Ermenistan'ın Sevr Antlaşması'nın şartlarından ve buna bağlı olarak "Batı Ermenistan" bölgesindeki iddialarından vazgeçmesini şart koştu ve Sevr Antlaşması'nın geçersiz olduğunu hükmetti.[10] Gümrü Antlaşması'nın imzalanmasından önce Sovyetler'in Ermenistan'ı işgal etmesi nedeniyle, Ermeni parlamentosunun bunu onaylama şansı hiçbir zaman olmadı. Kars Antlaşması, 1921'de Gümrü Antlaşması'nın yerini aldı. Yeni kurulan Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, önceki Gümrü Antlaşması'nın tüm şartlarını yeni antlaşma ile onayladı. Kars Antlaşması, Sovyet ve Türk hükûmetleri tarafından 1922 sonbaharında Erivan'da onaylandı.[11]

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Stalin, Kars Antlaşması'nı feshetmeye ve Türkiye'ye bırakılan toprakları geri almaya çalıştı. Sovyetler'in hak iddiaları, Ermeni Devrimci Federasyonu'nun yanı sıra Ermeni diasporasından birçok kişi tarafından desteklendi.[12] Ermeni liderler, "Doğu Anadolu'nun Türkiye'den iadesi" için İngiliz ve Amerikan desteğini almaya çalışsalar da Winston Churchill, Sovyet ve Ermeni toprak iddialarına karşı çıktı. Aynı şekilde Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı da Türkiye'yi destekledi ve 1934'ten beri Wilson Ermenistanı'na verdiği desteğin sona erdiğini söyledi.[13] Sovyetler Birliği, 1953'te Stalin'in ölümünün ardından Türkiye'ye karşı iddialarından vazgeçti.[14]

Tazminat teklifleri

Ermenistan eski Dışişleri Bakanı Eduard Nalbandyan'a göre Ermenistan, bağımsızlığından bu yana toprak talepleriyle ilgili hiçbir bildiri yayınlamadı. Ayrıca, Türkiye Ermeni Kırımı'nı bir soykırım olarak tanısa da tanımasa da Ermenilerin kaybettikleri mülklerini geri almalarının yasal yolları olduğunu savunuyor.[15] Bununla birlikte, çeşitli tazminat teklifleri mevcuttur. Washington'daki Ermeni Ulusal Enstitüsü Müdürü Rouben Paul Adalian'ın görüşü, Türkiye tarafından hiçbir zaman tazminat ödenmemiş olmasına rağmen, Ermeni kırımının uluslararası toplum tarafından soykırım olarak tanınması ile beraber Türkiye tarafından da soykırımın tanınmasının onarım sürecinin başlangıcı için sağlam bir temel oluşturabileceği yönündedir.[6]

Pek çok Ermeni, eski ABD Başkanı Woodrow Wilson tarafından 1920 Sevr Antlaşması'nda çizilen Ermenistan-Türkiye sınırının yeniden kurulmasıyla birlikte yüklü miktarda maddi tazminat da talep ediyor.[16] Bazıları Ermenistan devletinin uzun vadeli bekasını sağlamak için Ermenistan ile Karadeniz arasında bir kara koridoru talep ederken diğerleri sadece Ağrı Dağı'nın Ermenistan'a sembolik olarak dahil edilmesini ve Türkiye'den resmî bir özür talep ediyor.[16] Emekli Türk Askerî Hâkim Ümit Kardaş, Ermenistan-Türkiye sınırının kayıtsız şartsız açılmasını ve Türk devletinin diasporada yaşayan tüm Ermenileri Türkiye'deki ata topraklarına yerleşmeye davet etmesini öneriyor.[17]

Ermeni Soykırımı Tazminatları Çalışma Grubu (AGRSG) tarafından yapılan bir araştırmaya göre tazminatların hesabı, 1919 Paris Barış Konferansı'nda yapılan ayrıntılı tazminat tahminine göre yapılmalı ve konferansın tahmininde yeterince kapsanmayan Ermenilerin uğradıkları maddi ve manevi kayıplar için de ek hesaplamalar yapılmalıdır.[1] Rapor ayrıca Türkiye'deki kilise ve diğer kültürel varlıkların sembolik olarak iade edilmesinden Sevr Antlaşması'nda belirlenen toprakların tamamen iade edilmesine kadar çok sayıda seçeneği tartışıyor. Rapor, Türkiye'nin söz konusu topraklar üzerinde siyasi egemenliğini korumasına izin verirken buraların askerden arındırılmasını talep etme ve Ermenilerin siyasi anlamda korunmasını sağlayarak onlara iş ve ikamet hakları verilmesi ve onların toprakların mevcut sakinlerine katılmalarına izin verilmesi gibi bir seçeneği de içeriyor.[1]

"Sorumlu tutma" konuları

Kırımdan sorumlu tutulma anlamında mesele iki ana kavrama ayrılabilir: Şahıslar ve devlet.

Kişisel sorumluluk ve “ceza” konusu

Ceza davalarının sadece yaşayan kişilere karşı açılabileceği kabul edilmiş bir hukuk ilkesidir. Bu kapsamda, failler zaten ölmüş olduğundan bu tür cezai kovuşturmalar artık mümkün değildir. Bu bağlamda, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) müdahil olma olasılığı, yalnızca bu nedenle değil, aynı zamanda düzenlemeleri gereği geriye dönük yargı yetkisi olmadığı için de imkansız görünmektedir.[18]

Bu tür bir yargılama işlemi zaten gerçekleşmiştir. Failler, 1919-1920 İstanbul yargılamalarında savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan suçlu bulunsa da asıl suçluların kaçmasına yardım edilmiş ve o dönemde uluslararası ceza hukuku bulunmaması nedeniyle de süreç durdurulmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Britanya liderliğindeki İtilaf Devletleri tarafından alınan ve 140'tan fazla kişinin bulunduğu Malta sürgünlerinden çok sayıda şüpheli suçlu hiçbir zaman yargılanamadı.[19] 1921'de bazıları İngilizlerle yapılan rehine değişikliğiyle iade edildi. Hemen ardından tutukluların çoğu, İngiltere ile Atatürk'ün yeni kurulan Ankara hükûmeti arasındaki müzakerelerin ardından serbest bırakıldı. Türk Ulusal Hareketi'nin ortaya çıkmasıyla davalar tamamen durduruldu ve ardından yeni Kemalist hükûmet 1923'te cezalıların beraatine karar verdi.

Sorumlu devletin "cezalandırılması" meselesi

Çağdaş Uluslararası Hukukta ise, devletlerin cezai sorumluluğu fikri onaylanmıştır. Uluslararası Hukuk Komisyonu (ILC) tarafından kabul edilen devletlerin sorumluluğuna ilişkin ilk taslak maddelerinin 19. maddesi soykırımı uluslararası suçlar arasında göstermiştir. Böyle bir iddia, soykırım eylemleri ile suçlanan devletin uluslararası anlamda "cezalandırılması"nın yolunu açar. "Ermeni soykırımı"ndan Türkiye sorumlu tutulursa, durum bu olabilir.[18] Buna rağmen, bu taslak genel çerçevelerinde mekanizmalar, sorumluluk düzeyleri ve diğer faktörler oldukça belirsizdir, bu da ILC taslağındaki "suç" kelimesinin nihai olarak silinmesini açıklar ve genel uluslararası hukukun zorlayıcı bir kuralından kaynaklanan belirsiz bir "ciddi ihlal"den bahseder.[18]

Bazılarına göre "soykırım"ın Ermenilere verdiği zarardan Türkiye'yi sorumlu tutacak uygun bir mekanizma bulunmamaktadır. Bu kapsamda Profesör Richard Hovannisian'a göre bu tür bir süreç iki tarafın da rızasıyla mümkündür ve Ermenistan ile Türkiye arasında böyle bir anlaşma yoktur. Türkiye'nin kendi rızası olmadan yargılanabilmesi ise mümkün değildir.

Doçent Doktor Mustafa Serdar Palabıyık, uluslararası bir mahkemede her iki tarafın da rıza göstermesiyle bu konuda yargılanabileceğini ifade etmektedir. Eğer bu mahkeme soykırım suçunun işlendiğine karar verirse, soykırım suçunun hukuki sonuçlarının ortaya çıkabileceğini belirtmektedir.[19]

Türkiye'nin 1915 olaylarını araştırmak ve karara bağlamak için uluslararası bir tarihçiler komitesi kurma yönünde güncel bir teklifi bulunmaktadır.[18]

Tazminatların yasal dayanakları

Uluslararası hukuka göre gerekçeler

Birleşmiş Milletler Ağır Uluslararası İnsan Hakları Hukuku İhlalleri ve Ciddi Uluslararası İnsancıl Hukuk İhlallerinin Mağdurlarının Çözüm ve Tazminat Hakkına Dair Temel İlkeler ve Kuralları şöyle belirtiyor:

Mağdurların yakınları veya diğer kişi veya gruplar, aynı şekilde, mağdur adına veya kendileri maddi veya manevi zarara uğradıkları takdirde kendi adlarına bu farklı telafi biçimlerine hükmedilmesini isteme hakkına sahip olabilirler.[20]

Türk toplumunun mevcut üyeleri Ermenilerin yok edilmesinden manevi olarak sorumlu tutulamazken Osmanlı İmparatorluğu'nun halefi olması ve soykırımın getirdiği servet ve geriye kalan taşınmazların iktisap edilmesi sebebiyle bugünkü Türkiye Cumhuriyeti tazminatlardan sorumludur.[1]

Profesör de Zayas şunları söylüyor:

Türkiye'deki Ermeni topluluklarının arazilerine, binalarına, banka hesaplarına ve diğer mallarına sistematik olarak el konuldu. Nihai soykırım suçuna eşlik eden bu toplu hırsızlık eyleminin telafisi olmamalı mı?

Profesör de Zayas, Türkiye'nin el konulan Ermeni mallarını iade etmekle yükümlü olduğunu, bu yükümlülüğün uluslararası antlaşma hukuku ve özellikle insan hakları hukuku kapsamındaki mevcut insan hakları yükümlülükleri nedeniyle hala devam eden bir devlet sorumluluğu olduğunu ifade ediyor.[5]

Özellikle önemli olan, ağır insan hakları hukuku ve uluslararası insancıl hukuk ihlallerine ilişkin tazminatlara ilişkin hukuk davalarının zamanaşımına tabi olmayacağını (9. madde) ve insan hakları veya uluslararası insancıl hukuk ihlallerinden önce var olan durumu yeniden tesis etmek için tazmin sağlanacağını belirten 9. ve 12. maddelerdir. İade, diğer şeylerin yanı sıra, kişinin ikamet ettiği yere geri dönmesini ve mülkün restorasyonunu gerektirir.[20][21]

Ağır insan hakları ihlallerinin tazmini için iki genel ilke daha geçerlidir: hiçbir devletin kendi hukuk ihlallerinden kâr elde etmesine izin verilmemesi anlamına gelen ex injuria non oritur jus (çeviri: yanlıştan hak doğmaz) ve "sebepsiz zenginleşme" ilkesi. Suçlunun suçunun meyvelerini elinde tutamayacağını belirten genel bir hukuk ilkesidir.[22][23]

Mevcut yasal mekanizmalar

Benzer konular ile ilgili güncel deneyimlere ve ilerlemeye rağmen mevcut yasal düzenlemelerin üzerinde karşılıklı anlaşmaya varılmadıkça söz konusu konunun çözümü için mevcut mekanizmaların yetersiz kaldığı tespit edilmiştir.

Uluslararası hukuk ve iç hukuk, tazminat konusunda farklı kurallar ve prensipler içerebilir. Uluslararası hukuk, genellikle devletler arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde kullanılırken, iç hukuk bireylerin haklarını ve sorumluluklarını düzenler. Bu nedenle, uluslararası hukuka göre tazminat ve iç hukuka göre tazminat kavramları birbirinden farklı olabilir. Teorik olarak, Ermenistan'ın 1915'teki olayların devam eden sonuçları için Türkiye'ye karşı bir iddiada bulunabileceği düşünülebilir. Ancak söz konusu "soykırım" sırasında bağımsız bir Ermenistan devletinin olmaması ve kurbanların esas olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun tebaası olduğu gerçeği, yapılabilecek bu muhtemel tazminat talebine karşı itiraz gerekçesi olarak kullanılabilir.[18]

Uluslararası hukukta ise iki tarafın da rızası olmadan yargılama mümkün değildir. Uluslararası hukuk, devletler arasındaki ilişkileri düzenleyen bir hukuk dalıdır ve genellikle devletlerin egemenlikleri ve bağımsızlıkları üzerine inşa edilir. Bu nedenle, uluslararası hukukta, bir devletin yargı yetkisi, sadece o devletin egemenliği altındaki kişiler veya diğer devletler tarafından kabul edildiğinde geçerli olabilir. Türkiye'nin ise kurbanlara karşı sorumluluğuyla ilgili her türlü tartışmaya katılmaya rıza gösterip göstermeyeceği soru işaretidir.[24]

Tazminat talep eden Ermeni kuruluşları

Ermeni Apostolik Kilisesi

  • Kilikya Büyük Evi Ermeni Gatoliğosluğu, 1295'ten beri Sis şehrinde (Türkiye'de Kozan, Adana) merkezlenmiştir. 1921'de Osmanlı hükûmeti, Gatoliğos II. Sahak Habayan ve Ermeni din adamlarına bölgeyi boşaltmaları için iki gün süre verdi. Bir belirsizlik döneminden sonra, 1930'da Gatoliğosluk, merkezini Lübnan'ın Antelias kentine taşındı. Gatoliğosluk günümüzde hâlâ bu şehirdedir.[25] 28 Nisan 2015'te Ermeni Kilisesi liderleri; Gatoliğosluk, manastırlar ve Ayasofya katedralini de içeren Kilise'nin tarihi merkezini geri almak için Türkiye Anayasa Mahkemesi'nde yasal işlem başlattı.[26] Dava başarısız olursa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde temyize gidilmesi planlanıyor.[27] Tüm Ermeniler Gatoliğosu II. Karekin de desteğini dile getirdi ve Ermenistan'daki Kutsal Eçmiadzin Ana Makamının da benzer adımlar atabileceğini söyledi.[28]

Ermeni siyasi partileri

  • Ermeni Devrimci Federasyonu, 1890 yılında Gürcistan'ın Tiflis şehrinde kurulmuş bir siyasi partidir. Federasyon, Ermeni diasporasında bulunan siyasi partilerden en fazla sayıda üyeye sahip olandır ve ayrıca Parlamentoda temsilcilere sahip olarak ve iktidar koalisyonuna katılarak Ermenistan Cumhuriyeti'nin siyasi yaşamında aktif olarak yer almaktadır.[29] Parti, Ermeni kırımının soykırım olarak tanınmasını ve tazminatların ödenmesini savunuyor. Programının "Genel Teori" adlı bir bölümü yakın zamanda güncel sosyalizm, demokrasi ve kendi kaderini tayin hakkı kavramlarına uyarlandı.[30] Hedefleri arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun Ermenilere karşı yaptığı "soykırım"ın uluslararası alanda kınanması, "işgal edilen" toprakların Sevr Antlaşması uyarınca geri verilmesi ve Ermeni milletine adil tazminat sağlanması yer alıyor.[31]
  • Ermeni diasporasında çok sayıda taraftarı olan bir başka siyasi parti olan Sosyal Demokrat Hınçak Partisi de "Ermeni Soykırımı"nın dünya çapında tanınmasını ve esas olarak toprak haklarına dayalı olan zararların tazmin edilmesini desteklemektedir. Ermeni halkının "tarihî anavatanlarına dönüş hakkını" ve kendi kaderlerini tayin hakkını desteklemektedir.[32]
  • Ermeni Demokrat Liberal Parti, dünya çapında tanınmayı ve ayrıca Ermenilerin el konulan mal ve varlıklarının Türkiye tarafından tazmin edilmesini desteklemektedir.[33]

Feshedilmiş paramiliter örgütler

  • Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu (ASALA), 1975'ten 1986'ya kadar faaliyet gösteren Marksist-Leninist bir militan örgüttü.[34][35] ASALA'nın belirtilen amacı, "Türk hükümetini 1915'te 1,5 milyon Ermeni'nin ölümünden sorumlu olduğunu açıkça kabul etmeye, tazminat ödemeye ve bir Ermeni anavatanı için toprak bırakmaya zorlamak"tı.[36] Verilmesi talep edilen bölge ise sonradan geçersiz kılınan Sevr Antlaşması'nda Ermenilere vaat edilen bölgedir.[37]
  • Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları (JCAG) 1975'ten 1983'e kadar çeşitli Batı ülkelerinde faaliyet gösteren bir başka paramiliter örgüttü.[38] Örgüt, "Ermeni soykırımı"nın Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınmasını ve bağımsız bir Ermenistan'ın kurulmasını amaçlıyordu. Amaçlarına ulaşmak için dünyanın dört bir yanında Türk diplomatlarını hedef alan bir suikast kampanyası yürütmüştür.[38][39] JCAG'ın faaliyetleri, Türk çıkarlarını hedef alan Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yoğunlaşmıştır.[40]
  • Ermeni Devrimci Ordusu (ARA), benzer amaçları olan bir başka feshedilmiş Ermeni gerilla örgütüdür. 1983 yılında faaliyete geçen Ermeni Devrimci Ordusunun (ARA) adının JCAG olarak değiştirildiği iddia ediliyor.[41]

Diğer kuruluşlar

  • Güney Amerika Ermeni Ulusal Komitesi (CNA), Ermenistan ve Türkiye tarafından imzalanan yürürlükteki Gümrü ve Kars Antlaşmalarının belirlediği iki ülke arasındaki mevcut sınırları onaylanmasına rağmen, "Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson tarafından yayınlanan şartlara göre Türkiye, Ermenistan'a topraklarını geri iade etmelidir" dedi.[42]
  • Fransa'da, Ermeni kırımından sağ kurtulanların torunlarından oluşan bir topluluk olan Collectif 2015, Türk Devleti'ne hitaben bir talep hazırladı. Çalışma internet sitelerinde yayımlandı.

Son gelişmeler

Davalar

Finans kurumlarına karşı

Kaliforniya merkezli Kabateck LLP'den Brian S. Kabateck, Vartkes Yeghiayan, Mark J. Geragos ve William Shernoff, Ermeni varlıklarını ve sigorta tazminatlarını geri almak için Amerikan ve Avrupa finans kurumlarına karşı bir dizi dava açtı.

  • Temmuz 2004'te, Kaliforniya Yasama Meclisi Ermeni Soykırımı Sigorta Yasasını kabul ettikten sonra, Ermeni kırımının kurbanlarının torunları, New York Life'tan Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Ermeniler üzerine yazılan yaklaşık 2400 hayat sigortası poliçesi için bir dava açtı.[43] Bazı hayat sigortası poliçeleri 1875 gibi erken bir tarihte yazılmış olsa da kırımdan sonra ödenmemişti. 1916-1918 yılları arasında Türk hükûmeti, sigortalıların belirlenebilir vârisleri olmadığı iddiasıyla, öldürdüğü insanların sorumluluklarını üstlenmemek için girişimlerde bulunsa da bu girişimler başarılı olamadı.[43][44] Ödeme, 11 milyonu kurbanlarının vârisleri için olmak üzere toplamda 20 milyon dolar sağladı.[43]
  • 2005 yılında Fransız sigorta şirketi AXA da Ermeni kırımı sırasında ölenlerin torunlarına tazminat ödememekle suçlandı. Bir toplu davanın ardından şirket, kurbanların torunlarına ve Ermeni hayır gruplarına 17 milyon dolar ödemeyi kabul etti.[45] Mart 2010'da şirket, 1915'te öldürülen Ermenilerin soyundan gelen 1.000 aileye hayat sigortası primi sağladı.[46]
  • 2006 yılında Ermeni kırımından kurtulan kişilerin torunları, Ermeni kırımından sonra iki Alman bankası tarafından alıkonulan milyonlarca dolar değerindeki para ve mülkü geri alınmak için Deutsche Bank ve Dresdner Bank aleyhine toplu dava açtı.[7] Davada, bankaların Ermeni ailelere ait mal varlıklarını gizlemek ve geri alınmasını önlemek amacıyla 1915 olaylarından çıkar sağladıklarını iddia ediliyor.[7]

Getty Müzesine karşı

1 Haziran 2010'da Amerika Ermeni Apostolik Kilisesinin Batı Piskoposluğu, J. Paul Getty Müzesi'ne 1256 yılına kadar uzanan kutsal bir Ermeni İncilinden yırtılmış yedi sayfanın iadesi ve 35 milyon dolarlık zararın tazmini için dava açtı.[47] Batı Piskoposluğuna göre, Ermeni Kilisesinin Zeyt'un İncilinin yedi sayfası kırım sırasında yırtılmıştı.[48] Zeyt'un İncilleri Toros Roslin tarafından resmedilmiştir ve kitabın geri kalanı Ermenistan'ın Erivan kentindeki Matenadaran'da bulunmaktadır.[49] Getty'ye göre müze, Canon Tabloları olarak bilinen sayfaları 1994 yılında "kaynaklarının kapsamlı bir incelemesinden sonra" anonim bir özel koleksiyoncudan yasal olarak almıştı.[49] Chapman Üniversitesi hukuk profesörü ve davacı tarafın hukuk ekibinin bir üyesi olan Michael Bazyler, bu davanın Birinci Dünya Savaşı sırasında alınan kültürel veya dinî nesnelerin iadesi için Amerika Birleşik Devletleri'nde açılan ilk dava olduğuna inanıyor.[49]

Türk hükûmetine ve iki bankaya karşı

29 Temmuz 2010'da Ermeni-Amerikalı avukatlar Garbis Davouyan ve Hrayr Turabian, Ermeni kırımı sırasında mülklerine el konulduğu iddia edilen Ermenilerin torunları için tazminat talebiyle Türk hükümeti, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Ziraat Bankası aleyhine federal bir dava açtı. Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine karşı açılan ilk dava güveni zedeleme, sebepsiz zenginleşme, insan hakları ihlalleri ve uluslararası hukuk ihlalleri iddialarını içeriyor.[50] Ermenilerden gasp edildiği iddia edilen araziler, binalar, iş yerleri ve banka mevduatları ile birlikte bir kısmı şu anda Türkiye Cumhuriyeti'ndeki müzelerde sergilenen eserler için tazminat isteniyor. Dava, bir milyondan fazla Ermeni'nin Türk yetkililer ve silahlı kuvvetler tarafından "işlenen, yardım edilen ve göz yumulan" zorunlu tehcirde, toplama kamplarında ve katliamlarda öldürüldüğünü iddia ediyordu. Dava 2013're reddedildi.[51]

Ankara Konferansı

24 Nisan 2010 tarihinden itibaren Ankara'da Ankara Düşünceye Özgürlüğü Girişimi tarafından düzenlenen "Ermeni Meselesi: Ne ve Nasıl Yapılmalı?" başlıklı iki günlük bir konferans sıkı güvenlik önlemleri altında gerçekleştirildi.[52][53] Türkiye'de ilk kez, el konulan Ermeni malları, tazminatlar, geçmişle yüzleşmenin ve ilerlemenin zorlukları gibi konular tartışıldı.[53] Konferansa çoğu soykırımı tanıma yanlısı olan 200 kişi katıldı.[53]

İstanbul merkezli Ermeni gazetesi Agos'tan Sevan Nişanyan, Galli yazar ve aktivist Eilan Williams, Worcester Eyalet Üniversitesi profesörü Henry Theriault ve yazar Temel Demirer gibi Türk ve Batılı entelektüeller konferansa katılan bazıları isimlerdi.[52] Konferans hızla Ermeni soykırımı tazminatları üzerine bir tartışmaya dönüştüğünde son üçü zararların tazmin edilmesini desteklerken Nişanyan desteklemedi.[52][53]

Ermeni parlamentosundaki tasarı

26 Nisan 2010'da ARF tarafından Ermeni Ulusal Meclisine sunulan bir karar taslağı, Ermeni soykırımının inkârını suç sayıyor ve tazminat konusunu gündeme getiriyordu.[54] Kilit parlamento güçleri tasarıyı büyük ölçüde destekledi. Muhalefetteki Miras Partisi'nden Larisa Alaversyan, tasarının kabul edilmesinin Ermenistan'ın konuyla ilgili uluslararası bir mahkemeye başvurusu için daha fazla emsal oluşturacağını belirtti. Müreffeh Ermenistan'ın parlamento grubu başkanı Aram Safaryan ve Orinats Yerkir grubundan Hovhannes Margaryan da benzer şekilde girişimi destekledi.[54]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b c d e Theriault, Henry (6 Mayıs 2010). "The Global Reparations Movement and Meaningful Resolution of the Armenian Genocide". Armenian Weekly. 10 Mayıs 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  2. ^ Latino, Agostina (2018). "The Armenian Massacres and the Price of Memory: Impossible to Forget, Forbidden to Remember". The Armenian Massacres of 1915–1916 a Hundred Years Later: Open Questions and Tentative Answers in International Law (İngilizce). Springer International Publishing. ss. 195-236. ISBN 978-3-319-78169-3. That Turkey represents the Ottoman Empire’s successor State is a shared opinion by the greater part of international law scholars: ex plurimis see Dumberry (2013), according to whom “Turkey has the same legal identity as the Ottoman Empire and [...] accordingly it should be held responsible for all internationally wrongful acts committed by the Empire against the Armenian population before, during and after the War”, in specie s. 165. [Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı İmparatorluğu'nun halefi olduğu, uluslararası hukuk bilim insanlarının büyük bir kısmının ortak görüşüdür: “ex plurimis” bkz. Dumberry (2013), buna göre “Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu ile aynı yasal kimliğe sahiptir ve [...] buna göre, imparatorluğun Ermeni nüfusa karşı savaş öncesinde, sırasında ve sonrasında işlediği tüm uluslararası hukuka aykırı fiillerden sorumlu tutulmalıdır”, in specie] 
  3. ^ Avedian, V. (2012). "State Identity, Continuity, and Responsibility: The Ottoman Empire, the Republic of Turkey and the Armenian Genocide". European Journal of International Law. 23 (3): 797-820. doi:10.1093/ejil/chs056Özgürce erişilebilir. 11 Haziran 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. Even if one were to question the continuity of state identity between the Empire and the Republic, the actions of the insurrectional Nationalist movement, which became the new state, establish a clear link to the predecessor, at least when the internationally wrongful acts pertaining to the massacres, deportations, and confiscations were considered. The Republic not only refrained from halting the CUP era massacres, the persecution of the Christian minorities, and the unlawful confiscation of their assets and properties, but it continued the same internationally wrongful acts, even expanding the massacres beyond its own borders into the Caucasus and the territories of the independent Republic of Armenia. The Republic of Turkey was competent to prosecute the war criminals for crimes committed on its own territory, but refrained from so doing. The new leadership protected individuals accused of war crimes and crimes against humanity and unlawful enrichment, later exonerating them and rewarding them with new positions within the Republic. [İmparatorluk ile Cumhuriyet arasındaki devlet kimliğinin sürekliliği sorgulanacak olsa bile, yeni devlet haline gelen isyancı milliyetçi hareketin eylemleri, en azından ilgili uluslararası hukuka aykırı eylemler söz konusu olduğunda, katliamlar, sürgünler ve müsadereler ele alındığında selefiyle açık bir bağlantı kurar. Cumhuriyet, İttihat ve Terakki dönemi katliamlarını, Hıristiyan azınlıklara yönelik zulmü ve onların mal ve mülklerine hukuka aykırı olarak el konulmasını durdurmamış, aynı uluslararası hukuka aykırı eylemleri devam ettirmiş, hatta katliamları kendi sınırlarının ötesinde Kafkasya ve Kafkasya'ya, bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti topraklarına kadar genişletmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, savaş suçlularını kendi topraklarında işlenen suçlardan dolayı kovuşturma yetkisine sahip olsa da bunu yapmaktan kaçındı. Yeni liderlik, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve yasadışı zenginleşme ile suçlanan kişileri korudu, daha sonra onları temize çıkararak Cumhuriyet içinde yeni pozisyonlarla ödüllendirdi.] 
  4. ^ Geneva School of Diplomacy 4 Haziran 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  5. ^ a b c De Zayas, Alfred (Aralık 2007). "The Genocide against the Armenians 1915–1923 and the relevance of the 1948 Genocide Convention". Alfred de Zayas. 4 Mayıs 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  6. ^ a b c d e Totten, Samuel; Parsons, William S. (2009). A Century of Genocide: Critical Essays and Eyewitness Accounts. New York: Routledge. s. 58. ISBN 978-0-203-89043-1. 
  7. ^ a b c d e "Armenian Genocide Descendants File Class Action against Deutsche Bank and Dresdner Bank Announces Kabateck Brown Kellner LLP". Business Wire. 6 Mayıs 2010. 19 Ocak 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  8. ^ "Dr. Andrew Andersen, Ph.D., Atlas of Conflicts: Turkish-Armenian War". 31 Ekim 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  9. ^ Hovannisian, Richard G. (1996). The Republic of Armenia, Vol. IV: Between Crescent and Sickle: Partition and Sovietization. Berkeley, Los Angeles, London: University of California Press. ss. 40-44. ISBN 0-520-08804-2. 
  10. ^ Levon Chorbajian (1 Ocak 1994). The Caucasian Knot: The History & Geopolitics of Nagorno-Karabagh. Zed Books. s. 132. ISBN 978-1-85649-288-1. 
  11. ^ "English translation of the Treaty of Kars". 27 Ocak 2001 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  12. ^ Richard G. Hovannisian The Armenian People from Ancient to Modern Times: Foreign dominion to statehood: the fifteenth century to the twentieth century. Palgrave Macmillan, 2004. s. 417
  13. ^ Suny, Ronald Grigor (1993). Looking Toward Ararat: Armenia in Modern HistoryÜcretsiz kayıt gerekli. Indiana University Press. ss. 169, 175-76. ISBN 9780253207739. 
  14. ^ Ro'i, Yaacov (1974). From Encroachment to Involvement: A Documentary Study of Soviet Policy in the Middle East, 1945–1973. Transaction Publisher. ss. 106-107. 
  15. ^ "Le ministre arménien Edouard Nalbandian explicite la position de l'Arménie" (Fransızca). 15 Haziran 2010. 20 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  16. ^ a b "Frequently Asked Questions - Land Reparations for the Turkish Genocide of Armenians". 4 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  17. ^ Kardaş, Ümit. "Do We Have to Defend the Actions of CUP?". Keghart.com. 7 Mayıs 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  18. ^ a b c d e Hovannisian, Richard (2003). The Armenian Genocide and International Law. ss. 146-153. ISBN 9781412827676. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  19. ^ a b "1915 geçmişte yargılandı mı, bugün yargılanabilir mi?". BBC News Türkçe. 21 Nisan 2015. 31 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  20. ^ a b "Ağır İnsan Hakları İhlalleri İçin Çözüm (Başvuru) ve Telafi Hakkı" (PDF). 27 Mart 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  21. ^ İnsan Hakları Komisyonunun elli üçüncü oturumunun E/CN.4/1997/104 no.lu dokümanı ile Profesör Theo van Boven'ın 2 Temmuz 1993 tarihli C/CH.4/Sub.2/1993/8 no.lu ilk raporunun IX. bölümü ve 24 Mayıs 1996 tarihli C/CN.4/Sub.2/1996/7 no.lu ikinci raporunu karşılaştırın.
  22. ^ J.W. Wade, “Acquisition of Property by willfully killing another – A Statutory Solution “ (1936), 49 Harvard Law Review, ss. 715
  23. ^ W.M. McGovern, “Homicide and Succession to Property” (1969) 68 Michigan Law Review, s. 65
  24. ^ An Ugly Truth, U.S. News & World Report; 29 Ekim 2007
  25. ^ Khatchatourian, Ara (6 Mayıs 2015). "Karekin II Calls Sis Catholicosate Lawsuit a 'Positive' Step". Asbarez. 9 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  26. ^ "Cilician See files lawsuit to reclaim Sis Catholicosate from Turkey on April 28". Armenian Genocide Centennial. 19 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  27. ^ Gladstone, Rick (23 Nisan 2015). "Armenian Groups Are Increasingly Focused on Reparations for Genocide". The New York Times. ISSN 0362-4331. 7 Şubat 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  28. ^ "Karekin II Says Etchmiadzin May File Lawsuits for Return of Churches". Asbarez. 12 Mayıs 2015. 15 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  29. ^ "U.S. Embassy releases study on Armenian-Americans". 11 Ekim 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  30. ^ "ARF history". 6 Ocak 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  31. ^ "Goals of the Armenian Revolutionary Federation". 2 Şubat 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  32. ^ "Social Democrat Hunchakian Party". 6 Haziran 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  33. ^ "Armenian Democratic Liberal Party - Ramgavar Azadagan - The Genocide". 26 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  34. ^ "1982. 2001. The Encyclopedia of World History". 24 Haziran 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  35. ^ Roy, Olivier. Turkey Today: A European Nation? s. 170.
  36. ^ U.S. Department of State. "Appendix B". Patterns of Global Terrorism Report - 1996. 
  37. ^ Pitman, Paul M. Turkey: A Country Study. Washington D.C.: The Federal Research Division of the Library of Congress, 283, 354-355 OCLC 17841957
  38. ^ a b "Ermeni terör örgütleri 31 Türk diplomat ve yakınını şehit etti". TRT Haber. 28 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  39. ^ Starving Armenians: America and the Armenian Genocide, 1915-1930 and After - s. 166 (Merrill D. Peterson)
  40. ^ Geopolitical and Economic Changes in the Balkan Countries - Sayfa 75 (Nicholas V. Gianaris)
  41. ^ TKB Group profile - JCAG 22 Eylül 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  42. ^ "Armenian Genocide Reparations Discussed at the World Forum on Human Rights". Asbarez. 18 Aralık 2013. 26 Şubat 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  43. ^ a b c Brophy, Alfred L. (2006). Reparations: Pro & Con. New York: Oxford University Press. ss. 119-120. ISBN 0-19-530408-X. 
  44. ^ "Morgenthau, Henry. Ambassador Morgenthau's Story, Chapter XXV". 12 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  45. ^ "Axa Insurance Company will pay $17 Million to Heirs of Armenian Genocide Victims". Panarmenian.net. 13 Ekim 2005. 30 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  46. ^ "French Insurance Compensates Descendents of Armenian Genocide Victims". EurasiaNet.org. 10 Mart 2010. 9 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  47. ^ "Church Sues Getty Over Pages of 1256 Bible". Courthouse News Service. 2 Haziran 2010. 5 Haziran 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  48. ^ "Armenian church sues Getty over ancient Bible pages". Los Angeles Times. 3 Haziran 2010. 5 Haziran 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  49. ^ a b c "Armenian church sues Getty museum over Bible pages". The Associated Press. 3 Haziran 2010. 6 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  50. ^ "Armenian-Americans sue for century-old losses". Associated Press. 29 Temmuz 2010. 2 Ağustos 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  51. ^ "Davoyan v. Republic Turkey, 116 F. Supp. 3d 1084 | Casetext Search + Citator". 27 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  52. ^ a b c Matossian, Lou Ann (1 Mayıs 2010). "In Turkey 'People Are Rebelling' Against Armenia Genocide Denial". Eurasia Review. 4 Mayıs 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  53. ^ a b c d Mouradian, Khatchig (28 Nisan 2010). "Ankara Conference Looks Beyond Genocide, Debates Reparations". Asbarez. 1 Mayıs 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 
  54. ^ a b "ARF Submits Bill to Parliament on Genocide Reparations". 29 Nisan 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2023. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ermenistan</span> Güney Kafkasyada bir ülke

Ermenistan, resmî adıyla Ermenistan Cumhuriyeti, Avrasya'nın Güney Kafkasya bölgesinde bulunan, denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Batı Asya'daki Ermeni Yaylaları üzerinde yer alan ülke, batısında Türkiye, kuzeyinde Gürcistan, doğusunda Azerbaycan, güneyinde ise İran ve Azerbaycan'ın bir parçası olan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile sınır komşusudur.

<span class="mw-page-title-main">Lozan Antlaşması</span> İsviçrenin Lozan şehrinde Türkiye ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan barış antlaşması

Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Soykırım</span> bir insan topluluğunu ulusal, dinsel ve benzeri sebeplerle yok etme

Soykırım, jenosit veya genosit ; ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum veya başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, çıkâr amacıyla, bir plan çerçevesinde ve yok edilmeleri niyetiyle girişilen eylem ve sonuçlar bütünüdür. Tam tanımı, soykırım üzerinde çalışan akademisyenler arasında değişiklik gösterse de 1948'de Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nde (SSECS) hukuksal bir tanımı bulunmaktadır. Sözleşmenin 2. maddesi, soykırımı şu şekilde tanımlamaktadır: "Ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: Topluluğun üyelerinin öldürülmesi, topluluğun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi, topluluğun yaşam koşullarının topluluğun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasıtlı olarak bozulması, topluluk içinde yeni doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması, topluluktaki çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi."

<span class="mw-page-title-main">Taner Akçam</span> Alman akademisyen, sosyolog, yazar

Altuğ Taner Akçam, Türk tarihçi ve sosyolog.

<span class="mw-page-title-main">Guenter Lewy</span> Amerikalı siyasetbilimci ve yazar

Guenter Lewy (1923-), ABD'nin Massachusetts eyaletinde bulunan Massachusetts Üniversitesi'nden emekli profesör ve tarihçidir.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı Ermenileri</span> Osmanlı Devletinin Ermeni halkı

Osmanlı Devleti kuruluş döneminde Ermeniler, genellikle Çukurova, Doğu Anadolu Bölgesi ile Kafkasya bölgelerinde bulunan beyliklerin egemenliği altında yaşamışlardır. Bursa'nın başkent olduğu dönemde Ermeni ruhani reisliği başkente alınmıştır. İstanbul'un fethinden sonra da İstanbul'a taşınmış ve daha sonra da İstanbul Ermeni Patrikhanesi kurulmuştur. Ermeniler Anadolu'dan gelen göçlerle İstanbul'da büyük bir cemaat oluşturmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Soykırımı'nın tanınması</span> Hükûmetlerin Ermeni Soykırımını tanıması

Ermeni Soykırımı'nın tanınması, Osmanlı İmparatorluğu'nda, çoğunlukla 1915'te olmak üzere devletin son dönemlerinde Ermeni tebaaya yönelik sistematik olarak gerçekleşen katliam ve zorunlu göçlerin bazı ülkelerce, soykırım olarak siyaseten kabulüdür. Holokost ve soykırım üzerine çalışan birçok tarihçi ve akademik kuruluş, olayların Ermeni Soykırımı şeklinde adlandırılmasında fikir birliğine varmışlardır. Hükûmetlerin katliamları soykırım olarak tanımasında tarihçilerin görüşleri kadar, ülkelerinde yaşayan Ermeni toplulukların lobicilik faaliyetleri de etkili olmaktadır. Yaşanan olayların soykırım olduğu görüşünü doğrudan reddeden ülkeler Türkiye ve yakın ilişkiler sürdürdüğü Azerbaycan ile Pakistan'dır; Türkiye ile Azerbaycan yaşanan olayların soykırım olarak herhangi bir ülke tarafından tanınması durumunda açıkça o ülkeleri ekonomik ve diplomatik yaptırımlarla tehdit etmektedir. Aynı şekilde Türkiye ile siyasi ilişkileri kötü gitmekte olan veya ihtilafa düşmüş bazı ülke ve kuruluşlar siyasi misilleme olarak kimi zaman yaşanan olayları soykırım olarak tanımayı bir koz olarak öne sürmekte veya soykırım olarak doğrudan tanımaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Kırımı</span> Osmanlı İmparatorluğunda ikamet eden Ermenilerin savaş boyunca göçe zorlanması ve sistematik katli

Ermeni Kırımı, 1915 Olayları/Ermeni Tehciri veya Ermeni Soykırımı, Osmanlı hükûmetinin Ermenilere karşı gerçekleştirdiği sürgün ve katliamlardır. Etnik temizliğin sonucunda ölen Ermenilerin sayısı tartışmalıdır; sayı, çeşitli araştırmacılara göre 600.000 ile 1,5 milyon arasında değişiklik gösterir. 1914 yılında Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni nüfusu yapılan farklı tahminler mevcuttur. Osmanlı resmî kayıtlarına göre 1.2 milyon ile Ermeni Patrikhanesi'ne göre 1 milyon 914 bin 620 Ermeni yaşamaktaydı. 1922 sayımlarına göre ise 817 bin Ermeni 'mülteci' olarak Osmanlı topraklarını terk etmiş, 95 bin Ermeni ise din değiştirerek Türkiye topraklarında yaşamaya devam etmiştir. Bu tahminlere göre Osmanlı topraklarında bulunan 900 bin hayatta kalmışken, 300 bin ile 1 milyon arasında Ermeni hayatını kaybetmiştir. Olayların başlangıç tarihi çoğunlukla 250 Ermeni aydının ve komite liderinin Osmanlı yöneticileri tarafından İstanbul'dan Ankara'ya sürüldüğü ve birçoğunun öldürüldüğü 24 Nisan 1915 ile ilişkilendirilmektedir. Ermeni Kırımı, sağlıklı erkek nüfusun toptan öldürülmesi ya da askere alınarak zorla çalıştırılması ve sonrasında kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ölüm yürüyüşü koşullarında Suriye Çölü'ne sürülmesi gibi olaylarla birlikte I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında iki aşamada gerçekleşti. Osmanlı askerlerinin koruması eşliğinde yaşadıkları yerlerden sürülen Ermeniler; sürgün sırasında yiyecek ve su sıkıntısı yaşadı; ayrıca çeşitli raporlara göre zaman zaman soygun ve katliamlara maruz kaldı. Ülke genelindeki Ermeni diasporası, genel anlamda Ermenilerin Doğu Anadolu'dan sürülme işleminin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktı.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Soykırımı'nı Anma Günü</span> Ermenistanda millî gün

Ermeni Soykırımı'nı Anma Günü, her yıl 24 Nisan tarihinde başta Ermenistan olmak üzere Kanada, Fransa ve Ermeni diasporası'nın yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Ermeni Kırımı'nda ölen kurbanları anmak için düzenlenen ulusal törenler. Ermenistan'ın başkenti Erivan'da yüz binlerce insan Tsitsernakabert Soykırım Anıtı'na yürüyerek ziyaret eder ve ebedî aleve çiçekler koyar.

<span class="mw-page-title-main">Süryani Katliamı</span> Osmanlı İmparatorluğu tarafından gerçekleştirilen sürgün

Süryani Soykırımı veya Arami Katliamı, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu ordusunun güneydoğu Anadolu ve İran'ın tarihi Azerbaycan bölgesinde, bazı Kürt aşiretlerinin yardımıyla Süryani Hristiyan azınlıklara karşı işlediği, tüm Süryani ve Süryani-i Kadim nüfusu 1914'de 58.983 iken bu sayının yaklaşık 5 katı olan 270 bin ila 300 bin arasında Süryani'nin öldüğü iddia edilen, sürgün etme ve katliamdır. Lakin daha sonra, alttaki Görüntüler kısmında bulunan resimden de görüldüğü üzere Rosie Malek-Yonan, Los Angeles, California'da bulunan Süryani Soykırım Anıtı'na bu sayıları 3 katına çıkarıp, 500 bin daha arttırarak 750 bin Süryani'nin soykırıma uğratıldığını belirten plakayı koydurmuştur ki bu da aslen 1914'te yaşayan tüm Süryani sayısının 12.7 katıdır.

<span class="mw-page-title-main">Büyük Ermenistan</span> Ermeni Yaylasındaki bölgelere atıfta bulunan etno-milliyetçi ve irredantist kavram

Büyük Ermenistan veya Birleşik Ermenistan, Ermenilerin anavatanı olarak kabul edilen, tarihsel olarak Ermenilerin çoğunlukta olduğu ve bir kısmında hâlâ Ermenilerin çoğunluk olarak yaşadığı Ermeni Yaylası'ndaki bölgelere atıfta bulunan etno-milliyetçi ve irredantist kavramdır. Ermenilerin tarihi topraklarının birleştirilmesi olarak görülen ve 20. yüzyıl boyunca Ermeni düşünürlerce yaygın olan fikir başta Ermeni Devrimci Federasyonu, ASALA ve Miras olmak üzere çeşitli milliyetçi örgüt ve partilerce savunuldu.

<span class="mw-page-title-main">Vahakn Dadrian</span> Amerikalı akademisyen (1926 – 2019)

Vahakn N. Dadrian, Ermeni asıllı Amerikalı sosyologdur.

<span class="mw-page-title-main">Batı Ermenistan</span> Tarihsel iddiaların olduğu bir bölge

Batı Ermenistan, Ermenilerin tarihî ana vatanının bir parçası olan ve günümüzde Türkiye'nin doğusunda kalan bir bölgedir. Bizans Ermenistanı olarak da anılan Batı Ermenistan, MS 387'de Büyük Ermenistan'ın Bizans İmparatorluğu ve Sasani İmparatorluğu arasında bölünmesinden sonra ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Soykırımı'nın inkârı</span> Ermenilere soykırım yapılmadığı iddiasını savunan tez

Ermeni Soykırımı'nın inkârı, Ermeni Kırımı'nın soykırım olarak tanımlanamayacağını savunan veya iddiaların bilimsel yollarla, belgelerle açıklanması gerektiğini savunan tezdir. Ermeni Soykırımı'nın inkârı, bazı ülkelerde tamamen yasaklanmışken bazı ülkelerde soykırım olduğunu ifade etmek hoş karşılanmamaktadır. Pek çok kaynakta ölen insanların sayısı soykırım olduğuna kanıt olarak gösterilmektedir. Ancak bazı araştırmacılara göre de bir soykırım söz konusu değildir. Bu yaklaşımda olanlar, zamanın hükûmetinin bir Ermeni Tehciri gerçekleştirdiğini, olumsuz şartlardan dolayı birçok insanın öldüğünü söylemektedir.

Perinçek-İsviçre Davası, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile İsviçre Federal Hükûmeti adına İsviçre arasında Ermeni Soykırımı'nın inkârı üzerine 2007-2015 yılları arasında süren yargı süreci. 15 Ekim 2015 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi tarafından açıklanan kesin karar ile Doğu Perinçek'in ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmedildi ve İsviçre Devleti mahkûm edildi.

<span class="mw-page-title-main">Wilson Ermenistanı</span>

Wilson Ermenistanı ABD Başkanı Woodrow Wilson Dışişleri Bakanlığı tarafından çizildiği üzere Sevr Antlaşması'ndaki Birinci Ermenistan Cumhuriyeti'nin sınır yapılandırmasını ifade eder. Sevr Antlaşması, Ağustos 1920'de Batı Müttefik Güçleri ile Osmanlı İmparatorluğu'nun mağlup hükûmeti arasında hazırlanmış ve imzalanmış bir barış antlaşmasıydı. Anlaşma Amerika Birleşik Devletleri tarafından asla imzalanmadı. Antlaşmanın imzalanmasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu tarafından hiçbir zaman onaylanmadı.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Kırımı terminolojisi</span>

Ermeni Kırımı terminolojisi İngilizce, Türkçe ve Ermenicede farklıdır ve Ermeni Soykırımı'nın reddi ve Ermeni Soykırımı'nın tanınması sorunları çerçevesinde siyasi tartışmalara yol açmıştır. Çalışmalarını İngilizce dilinde yapan tarihçilerin çoğu olayları tanımlamak için "soykırım" sözcüğünü kullansa da başka terimler de vardır.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de Ermeni Kırımı'nın mirası</span>

1915 ve 1917 yılları arasında en az 800.000 Ermeni'nin öldürüldüğü Ermeni Kırımı, yaşanmasından uzun yıllar sonra bile Türk toplumunda hissedilecek derin etkiler bıraktı .Anadolu Hareketi'nin 1919 tarihli bir yayını, Ermenilere karşı sistematik bir "imha" politikasının uygulandığını ve İttihat ve Terakki liderlerinin "insanlığın en büyük suçluları arasında" olduğunu kabul ediyordu. Ermeni tarihçi Vahan Avetyan'a göre, 1920ler boyunca Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni bir devlet kurma projesinin önemli bir parçası olarak Kırım'ın Türk tarihinden silinmesi denenmişti.

<span class="mw-page-title-main">Mayıs 1915 Üçlü İtilaf Bildirgesi</span> Üçlü itilaf Deklarasyonu 24 Mayısta Rus imparatorluğunun İsteğiyle Osmanlı İmparatorluğunda  Ermeni kırımının kınanması ve failleri sorumlu tutan, itham eden bir bildiri

Mayıs 1915 Üçlü İtilaf Bildirgesi veya 1915 Üçlü İtilaf Deklarasyonu, 24 Mayıs 1915 tarihinde Rus İmparatorluğu'nun inisiyatifiyle Üçlü İtilaf devletlerini oluşturan -Rusya, Fransa ve Büyük Britanya- tarafından imzalanan ve Osmanlı İmparatorluğu'nda devam eden Ermeni Kırımı'nı kınayan ve failleri sorumlu tutmakla itham eden bildiri.

<span class="mw-page-title-main">1919-1920 İstanbul yargılamaları</span>

1919-1920 İstanbul yargılamaları, I. Dünya Savaşı sonrasında, Mondros Mütarekesi'nden kısa bir süre sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun askerî mahkemelerinde görülen davalardır. İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) lider kadrosu ve seçilmiş bazı eski yetkililer, anayasayı ihlal etme, savaş zamanında vurgunculuk ile hem Ermenilerin hem de Rumların katledilmesi gibi çeşitli suçlamalarla itham edildi. Mahkeme, katliamların organizatörleri olarak görülen Enver Paşa, Talât Paşa ve Cemal Paşa ile diğerlerini ölüm cezasına mahkûm eden bir karara vardı.