İçeriğe atla

Ermeni Kırımı'nın tarihyazımı

Doğu Anadolu'da nüfusun dağılımı (1895)
  %75 ve üzeri Müslüman nüfusu
  %50 - %75 arası Müslüman nüfusu
  %50 - %75 arası Ermeni nüfusu
  %50 - %75 arası Rum ve Nestoriyan nüfusu

1915 ve 1917 yılları arasında en az 800.000 Ermeni'nin öldürüldüğü[1] Ermeni Kırımı'nın tarihyazımı I. Dünya Savaşı'nın sonundan beri değişikliklere uğradı. Türkiye'nin dışındaki tarihçilerin çoğu Kırım'ın meydana geldiğini ve olayların bir soykırım olduğunu savunmaktadır,[2][3] ancak bununla birlikte Kırım'ın sebepleri ve motivleri gibi bazı önemli hususların yorumlanmasında büyük farklılıklar vardır.[4]

Farklı arka planlara ve kökenlere sahip tarihçiler genelde Kırım'ın konularını farklı şekillerde yorumlarlar. Konu hakkında eserler yazan ilk tarihçilerin çoğu Kırım'ı yaşayıp hayatta kalan Ermenilerden oluşuyordu.[5] Daha sonraki yıllarda; Ermeni diasporasının parçası olan tarihçiler, batılı akademisyenlerin günümüzde Kırım'a olan bakış açısını önemli şekilde etkiledi.[6] Türk tarihçilerin olay hakkındaki yorumlamaları ise genelde Kırım'ı reddetme veya Müslüman-Türk katliamları ve I. Dünya Savaşı sırasında ölen Türklerin sayısını kullanarak Kırım'ı hafifletme yönelimindedir.[7] Bunun yanında; liberal Türk tarihçiler çoğunlukla bu anlatıyı reddeder ve özellikle Ermeni milliyetçiliği fikirlerine, ekonomik baskılara ve göçlere odaklanarak, Kırım'ın Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarındaki geniş kültürel bağlamın bir ürünü olduğunu yazar.[8]

Arka plan

Tehcir yollarında sıklıkla karşılaşılan bir görüntü; yol kenarındaki Ermeni cesetleri[9]

1914'ün sonlarında Osmanlı İmparatorluğu'nun Rusya ve İran topraklarına girmesi sırasında Osmanlı yarı askerî birimleri tarafından bölgenin yerel Ermenilerine karşı bazı katliamlar gerçekleştirildi.[10] Sarıkamış Harekâtı'nda Osmanlı ordusunun Rusya'ya yenilmesi ve harekât sırasında Rus tarafında savaşan Ermeni gönüllü tugaylarının bu yenilgiden sorumlu görülmesi, Kırım'a giden yolu hızlandırdı. Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın 25 Şubat'ta verdiği emir ile önde gelen Ermeni subay ve askerler görevlerinden alındı.[10][11] İmparatorluk içerisinde ortaya çıkmaya başlayan münferit Ermeni isyanı olayları ise Osmanlı liderleri tarafından genel bir Ermeni ayaklanmasının kanıtı olarak görüldü.[12]

Nisan'ın ortalarında, Ermeniler doğudaki Van şehrinde Osmanlı'ya karşı bir isyan başlattılar.[13] Van İsyanı, gerçekleştirdiği dönemde Ermeni karşıtı eylemler için bir "bahane" olarak kullanıldı ve günümüzde Kırım'ı reddeden veya haklı çıkaran argümanlarda önemli bir unsur olmaya devam etmektedir.[14] 24 Nisan'da, İstanbul'da yüzlerce Ermeni aydını tutuklandı. Bu olayla Ermenilerin sistematik tehciri başladı ve 27 Mayıs'ta çıkarılan Tehcir Kanunu ile meşrulaştırıldı. Çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan tehcir konvoyları Teşkîlât-ı Mahsûsa tarafından gözetildi. Hedefleri Suriye Çölü idi, buraya sağ bir şekilde ulaşanlar ise çoğunlukla derme çatma kamplarda açlıktan veya hastalıktan ölüyordu.

Tarihçilerin tahminlerine göre 1915'te Osmanlı İmparatorluğu'nda 1.5 ila 2 milyon Ermeni yaşıyordu ve bunların 800.000 ila 1.2 milyonu tehcir edildi. 1916'da Suriye'de hayatta kalan Ermenileri hedef alan bir katliam dalgası gerçekleşti; yıl sonuna kadar bölgede sadece 200.000 Ermeni hâlâ hayattaydı.[15] Kırım boyunca, 100.000 ila 200.000 kadın ve çocuk zorla evlendirme, evlat edinme ve din değiştirme gibi yöntemlerle Müslüman ailelere entegre edildi.[16] Süreç sırasında öldürülen veya tehcir edilen Ermenilere ait mallara devlet sıklıkla el koydu.[17] Bunların yanında; Rus ordusunda savaşan Ermeni gönüllüler tarafından işgal altındaki doğu Anadolu'da yüz binlerce Müslüman, Ermeni Kırımı sebep gösterilerek katledildi.[18]

Kaynakça

Kırım; Osmanlı arşivlerinde, hem tarafsız ülkelerden hem de Osmanlı müttefiklerinden gelen diplomatlar tarafından toplanan ve hazırlanan belgelerde, hayatta kalan Ermenilerin ve Batılı misyonerlerin görgü tanıklıklarının raporlarında ve Özel Osmanlı Askeri Mahkemeleri'nin kayıtlarında kapsamlı bir şekilde belgelendi.[19][20][21] Talat Paşa, Kırım hakkındaki kendi istatistik kaydını tuttu ve bu kayıtlar 1915'te tehcir edilen Ermeniler ile 1917'de hayatta kalanların sayıları arasındaki büyük farklılıkları gösterdi.[22][23]

Tarafların tarihyazımı

Türk

Türk tarihyazımı, onlarca yıl boyunca Ermeni Kırımı'nı neredeyse tamamen görmezden geldi. Bunun için var olan ilk istisnalardan biri, 1950'de Ahmet Esat Uras tarafından yayınlanan Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi kitabı idi. Uras'ın muhtemelen II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye üzerindeki Sovyet toprak iddialarına yanıt olarak yazdığı kitabı, yorumcular tarafından Kırım sırasında İttihat ve Terakki tarafından Kırım'ı haklı çıkarmak için kullanılan argümanların yeni bir sentezi ve savaş zamanı inkârı ile Kırım hakkındaki "resmî anlatının" birleştirilmesi olarak tanımlandı.[24][25]

Zaman aralığına göre Ermeni Sorunu ile ilgili çıkarılan resmî ve yarı-resmî yayın sayısı

1980'lerde Ermenilerin Kırım'ın tanınması için gerçekleştirdiği lobicilik faaliyetleri ve Ermeni militanlar tarafından Türk diplomatlara karşı gerçekleştirilen bir dizi suikastın ardından, Türkiye hükûmeti Ermeni Sorunu ve Kırım hakkında resmî bir anlatım sunmaya başladı. Emekli diplomatlar, konu hakkında Türk hükûmetinin anlatısına uyan ve genellikle Osmanlı arşiv bilgilerine dayanan eserler yazmak için görevlendirildiler.[26][27][28] 1981'de; Türk askerî cuntası tarafından, Gürpınar'a göre "kendi referans sistemine sahip alternatif ve ulusal bir akademi oluşturmak" için Yükseköğretim Kurulu kuruldu.[29][30] Akademik araştırmaların yanı sıra, 1983 yılında Türkiye'de Ermeni Sorunu üzerine ilk üniversite dersi Türkkaya Ataöv tarafından verildi.[30] 21. yüzyıla gelindiğinde, tarihi konularda Türk hükûmetinin resmî tutumunu ve anlatısını destekleyen yayınlarıyla tanınan Türk Tarih Kurumu'nun ana işlevlerinden biri soykırım iddialarına karşı çıkmaktı.[31][32][33]

1990'da; çalışmalarını Almanya'da yapan Taner Akçam, Kırım'ı kabul eden ve inceleyen ilk Türk tarihçisi oldu.[34][35] 1990'larda, Türkiye'de özel üniversiteler kurulmaya başlandı ve bu, Kırım hakkındaki resmî anlatıya olan itirazların Türkiye içerisinde yayılmasını sağladı.[36] 2005'te üç farklı Türk üniversitesinden gelen akademisyenler, Kırım'ı konu alan bir akademik konferans düzenledi. Mayıs 2005'te gerçekleştirilmesi planlanan konferans, konferansı durdurmak için yapılan kampanyaların ardından geçici olarak askıya alındı ancak sonunda Eylül ayında düzenlendi.[37][38][39] Konferans; Türk resmî anlatısına karşı yapılan ilk büyük itirazı temsil ediyordu[39] ve resmî tarihyazımının yanında, İstanbul ve Ankara'daki bazı seçkin akademisyenler tarafından alternatif, retçi olmayan bir tarihyazımının başlatılmasıyla sonuçlandı.[40][41] Kırım'ı açıkça bir soykırım olarak kabul eden ve hakkında çalışmalar yapan Türk akademisyenler zaman zaman Türk aşırı milliyetçileri tarafından ölüm tehditlerine ve Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesinden açılan davalara maruz kaldılar,[42][43] ancak bu zemin üzerinde açılan davaların büyük çoğunluğuna takipsizlik kararı verildi.[44] Batılı akademisyenler, yöntemlerini akademiye aykırı olarak değerlendirdikleri için Türk retçi tarihyazımını çoğunlukla görmezden gelir ve kabul etmezler.[45][46]

Ermeni

Vahakn Dadrian

Kırım ile ilgili ilk kaynaklar, Kırım'ı bizzat yaşayan Ermeniler tarafından yazılan anlatı ve hâtıratlar idi. Bu kaynaklar, mağdur grup tarafından yazılmış olarak tarafsızlıktan yoksun olarak nitelendirildikleri için akademisyenler tarafından uzun süre görmezden gelindi. Kırım'a ilişkin Ermeni anlatıları; ilk kez Soğuk Savaş döneminde, Ermeni diasporasının tarih kitaplarında güvenilir kaynaklar olarak ciddiye alındı.[5]

Tarihçi Gwynne Dyer, erken dönemin Ermeni tarihyazımını eleştirdi ve Sovyet Ermeni tarihçileri E. K. Sarkisyan ile R. G. Şahakyan'ın eserlerinde propaganda yaptığını belirtti.[47] Örneğin; Ermeni kökenli tarihçi Marjorie Housepian Dobkin, İzmir 1922 adlı kitabında Türk Ulusal Hareketi'nin "kasıtlı ırkçılık politikasının" bir sonucu olarak İzmir Ermenilerinin katledildiğini yazar, ancak bu iddia da Dyer tarafından "Dobkin'in iddiasını desteklemek için herhangi bir kanıt kullanmadığı" gerekçesiyle eleştirilir. Dyer; bundan ziyade, Türk Ulusal Hareketi'nin Ermenilerin katledilmesi üzerine resmî politikaya sahip olmadığına ve katliamların sebebinin komutanların askerlerini kontrol edememeleri olduğuna inanmaktadır.[48]

Çalışmalarını yakın zamanda yapmış dikkate değer bir başka Ermeni tarihçi ise Vahakn Dadrian'dır. Dadrian; Ermeni Kırımı'nın, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Türk çoğunluğun on yıllardır Ermenilere yönelik ayrımcı tutumunun ve bunun yol açtığı şiddetin bir uzantısı olduğunu savunur. Ancak Fransız-Ermeni tarihçi Raymond Kévorkian bu görüşlere karşı çıkmaktadır. Kévorkian; Kırım'ın, İttihat ve Terakki'nin Jön Türk Devrimi'nden itibaren var olan, bir Türk ulus devleti yaratma amacının önemli bir sonucu olduğunu iddia eder.[49]

Sebepleri

Tarihyazımında genellikle Kırım için üç ana sebep kabul edilir: Ermeni ve Türk milliyetçiliği arasındaki rekabet, din ve güvenlik.[8] Diğer bazı akademisyen ve tarihçiler ise Kırım'ın bunların yanında başka çeşitli faktörler tarafından motive edildiğini savunurlar.[50]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Özel
  1. ^ Suny 2015, ss. 245, 330.
  2. ^ Suny 2009, s. 935.
  3. ^ Göçek 2015, s. 1.
  4. ^ Matossian 2015, s. 156.
  5. ^ a b Matossian 2015, s. 144.
  6. ^ Matossian 2015, s. 149.
  7. ^ Göçek 2007, ss. 340-341.
  8. ^ a b Matossian 2007, ss. 371-376.
  9. ^ Akçam 2018, s. 158.
  10. ^ a b Suny 2015, ss. 243-244.
  11. ^ Kieser 2018, s. 225.
  12. ^ Suny 2015, ss. 244-245.
  13. ^ Suny 2015, ss. 256-257.
  14. ^ Ihrig 2016, s. 109.
  15. ^ Morris, Ze'evi 2019, s. 486.
  16. ^ Akçam 2012, ss. 289-290, 331.
  17. ^ Akçam 2012, s. 341.
  18. ^ Horne 2013, ss. 173-177.
  19. ^ Ihrig 2016, ss. 10-11.
  20. ^ Gürpınar 2016, s. 234.
  21. ^ Cheterian 2018, s. 189.
  22. ^ de Waal 2015, ss. 51-52.
  23. ^ Cheterian 2018, ss. 189-190.
  24. ^ Mamigonian 2015, s. 63.
  25. ^ Gürpınar 2016, ss. 219-220.
  26. ^ Baer 2020, ss. 116-117.
  27. ^ Göçek 2011, s. 44.
  28. ^ Bayraktar 2015, s. 802.
  29. ^ Gürpınar 2013, s. 423.
  30. ^ a b Dixon 2010, s. 473.
  31. ^ Galip 2020, s. 153.
  32. ^ Gürpınar 2013, s. 421.
  33. ^ Göçek 2015, s. 293.
  34. ^ Suny 2009, s. 938.
  35. ^ Gürpınar 2013, s. 419.
  36. ^ Göçek 2015, s. 468.
  37. ^ Suny 2009, s. 942.
  38. ^ Bayraktar 2015, ss. 804-805.
  39. ^ a b Gürpınar 2013, ss. 419-420.
  40. ^ Gürpınar 2013, ss. 420, 422, 424.
  41. ^ Erbal 2015, ss. 786-787.
  42. ^ de Waal 2015, s. 182.
  43. ^ Freely, Maureen (23 Ekim 2005). "'I Stand by My Words. And Even More, I Stand by My Right to Say Them...'". The Guardian (İngilizce). 11 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Haziran 2021. 
  44. ^ Corley, Felix (14 Şubat 2002). "Ayse Nur Zarakolu". The Independent (İngilizce). 8 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Haziran 2021. 
  45. ^ Göçek 2015, s. 2.
  46. ^ Erba 2015, s. 786.
  47. ^ Dyer 1976, ss. 101-102.
  48. ^ Dyer 1976, ss. 103-104.
  49. ^ Gutman 2015, ss. 169-170.
  50. ^ Bedross 2018, ss. 135-147.
Genel

Konuyla ilgili yayınlar

  • Kieser, Hans-Lukas (2006). "Armenians, Turks, and Europe in the Shadow of World War I: Recent Historiographical Developments". Der Völkermord an den Armeniern, die Türkei und Europa/The Armenian Genocide, Turkey and Europe. Chronos Verlag. ISBN 978-3-0340-0789-4. 
  • Turan, Ömer; Öztan, Güven Gürkan (2018). Devlet aklı ve 1915: Türkiye'de "Ermeni Meselesi" anlatısının inşası. İletişim Yayınları. ISBN 978-975-05-2349-6. Diğer özet. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Taner Akçam</span> Alman akademisyen, sosyolog, yazar

Altuğ Taner Akçam, Türk tarihçi ve sosyolog.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı Ermenileri</span> Osmanlı Devletinin Ermeni halkı

Osmanlı Devleti kuruluş döneminde Ermeniler, genellikle Çukurova, Doğu Anadolu Bölgesi ile Kafkasya bölgelerinde bulunan beyliklerin egemenliği altında yaşamışlardır. Bursa'nın başkent olduğu dönemde Ermeni ruhani reisliği başkente alınmıştır. İstanbul'un fethinden sonra da İstanbul'a taşınmış ve daha sonra da İstanbul Ermeni Patrikhanesi kurulmuştur. Ermeniler Anadolu'dan gelen göçlerle İstanbul'da büyük bir cemaat oluşturmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Kırımı</span> Osmanlı İmparatorluğunda ikamet eden Ermenilerin savaş boyunca göçe zorlanması ve sistematik katli

Ermeni Kırımı, 1915 Olayları/Ermeni Tehciri veya Ermeni Soykırımı, Osmanlı hükûmetinin Ermenilere karşı gerçekleştirdiği sürgün ve katliamlardır. Etnik temizliğin sonucunda ölen Ermenilerin sayısı tartışmalıdır; sayı, çeşitli araştırmacılara göre 600.000 ile 1,5 milyon arasında değişiklik gösterir. 1914 yılında Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni nüfusu yapılan farklı tahminler mevcuttur. Osmanlı resmî kayıtlarına göre 1.2 milyon ile Ermeni Patrikhanesi'ne göre 1 milyon 914 bin 620 Ermeni yaşamaktaydı. 1922 sayımlarına göre ise 817 bin Ermeni 'mülteci' olarak Osmanlı topraklarını terk etmiş, 95 bin Ermeni ise din değiştirerek Türkiye topraklarında yaşamaya devam etmiştir. Bu tahminlere göre Osmanlı topraklarında bulunan 900 bin hayatta kalmışken, 300 bin ile 1 milyon arasında Ermeni hayatını kaybetmiştir. Olayların başlangıç tarihi çoğunlukla 250 Ermeni aydının ve komite liderinin Osmanlı yöneticileri tarafından İstanbul'dan Ankara'ya sürüldüğü ve birçoğunun öldürüldüğü 24 Nisan 1915 ile ilişkilendirilmektedir. Ermeni Kırımı, sağlıklı erkek nüfusun toptan öldürülmesi ya da askere alınarak zorla çalıştırılması ve sonrasında kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ölüm yürüyüşü koşullarında Suriye Çölü'ne sürülmesi gibi olaylarla birlikte I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında iki aşamada gerçekleşti. Osmanlı askerlerinin koruması eşliğinde yaşadıkları yerlerden sürülen Ermeniler; sürgün sırasında yiyecek ve su sıkıntısı yaşadı; ayrıca çeşitli raporlara göre zaman zaman soygun ve katliamlara maruz kaldı. Ülke genelindeki Ermeni diasporası, genel anlamda Ermenilerin Doğu Anadolu'dan sürülme işleminin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktı.

<span class="mw-page-title-main">Süryani Katliamı</span> Osmanlı İmparatorluğu tarafından gerçekleştirilen sürgün

Süryani Soykırımı veya Arami Katliamı, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu ordusunun güneydoğu Anadolu ve İran'ın tarihi Azerbaycan bölgesinde, bazı Kürt aşiretlerinin yardımıyla Süryani Hristiyan azınlıklara karşı işlediği, tüm Süryani ve Süryani-i Kadim nüfusu 1914'de 58.983 iken bu sayının yaklaşık 5 katı olan 270 bin ila 300 bin arasında Süryani'nin öldüğü iddia edilen, sürgün etme ve katliamdır. Lakin daha sonra, alttaki Görüntüler kısmında bulunan resimden de görüldüğü üzere Rosie Malek-Yonan, Los Angeles, California'da bulunan Süryani Soykırım Anıtı'na bu sayıları 3 katına çıkarıp, 500 bin daha arttırarak 750 bin Süryani'nin soykırıma uğratıldığını belirten plakayı koydurmuştur ki bu da aslen 1914'te yaşayan tüm Süryani sayısının 12.7 katıdır.

<span class="mw-page-title-main">Hamidiye Katliamları</span> 1890ların ortalarında Osmanlı İmparatorluğunda Ermenileri hedef alan katliamlar

Hamidiye Katliamları veya bazı Türkçe olmayan kaynaklarda geçen adlarıyla 1894-1896 Ermeni katliamları ve Büyük Katliamlar, 1890'ların ortalarında Osmanlı İmparatorluğu hükûmeti tarafından ülkede yaşayan Ermenilere yapıldığı iddia olunan katliamlardır. Katliamlar sonucu ölenlerin sayısı 80.000 ile 300.000 arasında gösterilmekte, dönemin gazete haberlerine göre 50.000 çocuğun ise yetim kaldığı belirtilmektedir. Kırım, The New York Times 'ın Eylül 1895 tarihli makalesindeki başlıkta Ermeni Holokost olarak geçiyordu. Buna karşın Osmanlı kaynakları ise aksi iddia olarak böyle bir sayıda Ermeninin öldürülmediği Müslümanların katledildiği Ermeni Çetelere karşı operasyon yapılıp bu çetelerin ve isyanların bastırıldığı iddiasındadır.

<span class="mw-page-title-main">Nemrud Mustafa Paşa</span>

Nemrut veya Nemrut Mustafa Paşa olarak da tanınan Mustafa Yamulki, Kürt asker, 1919-1920 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu'nda askeri mahkeme başkanı, Kürdistan Krallığı'nda eğitim bakanı ve gazeteci.

<span class="mw-page-title-main">Armen Doryan</span>

Armen Doryan, gerçek adıyla Hraçya Surenyan, Osmanlı Ermenisi şair ve öğretmen.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Soykırımı'nın inkârı</span> Ermenilere soykırım yapılmadığı iddiasını savunan tez

Ermeni Soykırımı'nın inkârı, Ermeni Kırımı'nın soykırım olarak tanımlanamayacağını savunan veya iddiaların bilimsel yollarla, belgelerle açıklanması gerektiğini savunan tezdir. Ermeni Soykırımı'nın inkârı, bazı ülkelerde tamamen yasaklanmışken bazı ülkelerde soykırım olduğunu ifade etmek hoş karşılanmamaktadır. Pek çok kaynakta ölen insanların sayısı soykırım olduğuna kanıt olarak gösterilmektedir. Ancak bazı araştırmacılara göre de bir soykırım söz konusu değildir. Bu yaklaşımda olanlar, zamanın hükûmetinin bir Ermeni Tehciri gerçekleştirdiğini, olumsuz şartlardan dolayı birçok insanın öldüğünü söylemektedir.

Resulayn Kampları, Ermeni Kırımı sırasında 1915 yılında çıkarılan Tehcir Kanunu ile birlikte göç ettirilen Ermeniler için, Resulayn şehri yakınındaki çöl alanda kurulan 25 toplama kampından biridir. Bu kamplar Ermeniler için anma alanlarına dönüştürülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de el konulan Ermeni mülkleri</span>

Türkiye'de Ermeni mülklerine el konulması, ülkenin Ermeni topluluğuna ait varlıklara, mülklere ve topraklara yönelik Osmanlı hükûmetleri tarafından başlatılan ve Türkiye hükûmetleri tarafından devam ettirilen el koyma olayı. 1890'ların ortalarında Hamidiye katliamları sırasında ilk örnekleri görüldü ve Ermeni Kırımı sırasında zirveye ulaştı. Daha sonra 1955'teki 6-7 Eylül Olayları'na ve 1974'teki yeni girişimlere kadar devamlı bir şekilde sürdü. Ermeni Kırımı sırasında yaşanan el koymaların çoğu, Ermenilerin Suriye Çölü dahil olmak üzere çeşitli yerlere zorunlu göç ettirilmesinin ardından hükûmetin Ermenilerin mal varlıklarını "terk ettiğini" söylemesiyle yapıldı. Ermenilerin hemen hemen tüm mülklerine el konularak yerel Müslüman nüfusa dağıtıldı. 1974'te çıkan bir kararla birlikte ulusal güvenlik gerekçe gösterilerek 1936'da getirilen mülk beyan etme ve tapuya kayıt ettirme zorunluluğu sonrasında Ermeniler tarafından edinilen mal varlıklarına el konuldu.

<span class="mw-page-title-main">Gizli Ermeniler</span> Kripto Ermeniler

Gizli Ermeniler veya Kripto Ermeniler, genelde Ermeni kimliğini Türk toplumundan gizleyen, tam ya da kısmi etnik Ermeni kökenli insanları tanımlamak için kullanılan şemsiye bir terimdir. Genellikle Ermeni Kırımı sırasında "fiziksel yokoluş tehdidi altında" İslamlaşan Osmanlı Ermenilerinin torunlarıdır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin şu anki topraklarının doğu kısmı, Ermenilerin atalarının anavatanların bir parçasıydı. Ermeni nüfusu ile birlikte, Ermeni Kırımı sırasında ve sonrasında Ermeni kültür mirasının büyük bir kısmının, Türk hükûmeti tarafından yok edilmesi hedeflenmiştir. 1914'te Osmanlı İmparatorluğu'nda bulunmuş pek çok kilisenin ve manastırın günümüzde yalnızca birkaç yüz tanesi hala ayakta durmaktadır ve bu binaların birçoğu çöküş tehlikesi altındadır. Hala açık ve işleyen yapılar genellikle İstanbul'da bulunur.

Ermeni Kırımı kurbanları listesi, Ermeni Kırımı sırasında hayatını kaybedenlerden oluşan bir listedir.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Kırımı terminolojisi</span>

Ermeni Kırımı terminolojisi İngilizce, Türkçe ve Ermenicede farklıdır ve Ermeni Soykırımı'nın reddi ve Ermeni Soykırımı'nın tanınması sorunları çerçevesinde siyasi tartışmalara yol açmıştır. Çalışmalarını İngilizce dilinde yapan tarihçilerin çoğu olayları tanımlamak için "soykırım" sözcüğünü kullansa da başka terimler de vardır.

<span class="mw-page-title-main">Talat Paşa suikastı</span> 214. Osmanlı Sadrazamının uğradığı suikast

Talat Paşa suikastı, 15 Mart 1921'de eski Osmanlı sadrazamı ve İttihat ve Terrakinin kurucularından Talat Paşa'nın Berlin'de Ermeni öğrenci Soğomon Tehliryan tarafından yapılan suikast sonucu öldürülmesidir. Duruşması sırasında Tehliryan, "Bir adam öldürdüm ama katil değilim" dedi ve jüri kararıyla beraat etti.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de Ermeni Kırımı'nın mirası</span>

1915 ve 1917 yılları arasında en az 800.000 Ermeni'nin öldürüldüğü Ermeni Kırımı, yaşanmasından uzun yıllar sonra bile Türk toplumunda hissedilecek derin etkiler bıraktı .Anadolu Hareketi'nin 1919 tarihli bir yayını, Ermenilere karşı sistematik bir "imha" politikasının uygulandığını ve İttihat ve Terakki liderlerinin "insanlığın en büyük suçluları arasında" olduğunu kabul ediyordu. Ermeni tarihçi Vahan Avetyan'a göre, 1920ler boyunca Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni bir devlet kurma projesinin önemli bir parçası olarak Kırım'ın Türk tarihinden silinmesi denenmişti.

1915 ve 1917 yılları arasında en az 800.000 Ermeni'nin öldürüldüğü Ermeni Kırımı boyunca birçok Türk sivil, siyasetçi ve askerî lider katliamlara ve yağmaya katılmayı reddedip Ermenilerin tehcir edilmesini ve katledilmesini durdurmaya çalıştı. Bu kişilerin çoğu eylemlerinin sonucu olarak pozisyonlarını kaybettiler ve bazıları öldürüldü.

<span class="mw-page-title-main">Kemalist tarihyazımı</span> Atatürkün kişilik kültünden etkilenen tarih anlatısı

Kemalist tarihyazımı, Türk siyasi ideolojisi Kemalizm tarafından desteklenen ve Atatürk'ün kişilik kültünden etkilenen tarih anlatısıdır. Kemalist tarihyazımı, Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı İmparatorluğu'ndan açık bir kopuşu temsil ettiğini ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin İttihat ve Terakki'nin halefi olmadığını ileri sürer. Bu iddialara Taner Akçam, Erik-Jan Zürcher, Uğur Ümit Üngör ve Hans-Lukas Kieser gibi akademisyenler tarafından karşı çıkıldı.

Fatma Müge Göçek, Türk sosyolog ve Michigan Üniversitesi'nde Kadın Araştırmaları programında profesördür. Robert Kolejinde okudu, 1979 yılında Boğaziçi Üniversitesinden mezun oldu. Akademik hayatını Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'de geçirdi. 2005 yılında Ermeni Profesör Richard Hovannisian, Göçek'in görevini "resmî Türk inkar duvarını yıkmak" olarak tanımladı. 2008'de Özür Diliyorum kampanyasına imza attı. Aynı zamanda Ermeni Kırımı hakkında düzenlenen çalıştaylara katıldı. 2017 yılında Michigan Üniversitesi Seçkin Öğretim Üyesi ödülüne layık görüldü.

<span class="mw-page-title-main">1919-1920 İstanbul yargılamaları</span>

1919-1920 İstanbul yargılamaları, I. Dünya Savaşı sonrasında, Mondros Mütarekesi'nden kısa bir süre sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun askerî mahkemelerinde görülen davalardır. İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) lider kadrosu ve seçilmiş bazı eski yetkililer, anayasayı ihlal etme, savaş zamanında vurgunculuk ile hem Ermenilerin hem de Rumların katledilmesi gibi çeşitli suçlamalarla itham edildi. Mahkeme, katliamların organizatörleri olarak görülen Enver Paşa, Talât Paşa ve Cemal Paşa ile diğerlerini ölüm cezasına mahkûm eden bir karara vardı.