İçeriğe atla

Ergenekon Destanı

Kontrol Edilmiş

Ergenekon Efsanesi veya Ergenekon Destanı; kaynaklara göre Göktürklerin yeniden doğuşuna ilişkin hikâye.[1]

Ergenekon'dan çıkış

Tarihî eserlerde Ergenekon Destanı

14. yüzyılda Reşidüddin Hamedani'nin kaleme aldığı Cami’üt-Tevarih adlı eserinin "Mujallad-i Awwal" (Birinci Kitabı: Moğol tarihi) in "Bāb-i Awwal" (Birinci Bölüm: Türk ve Moğol kabilelerinin tarihi) inde Moğolların yaratılış destanı olarak anlatılan efsane,[2][3][4] 17. yüzyılda Şiban'ın torunlarından ve Hiva Hanlığının hanı olan Ebu'l Gazi Bahadır'ın kaleme aldığı Şecere-i Türkî adlı eserde de Moğolların yaratılış destanı olarak anlatılır, bazı kaynaklara göre ise bir Türk destanıdır.[3][4] Bahsi geçen iki tarihi kaynakta Nekuz (Nüküz) ve Qiyan (Kıyan) adlı kardeşler ile onların eşleri Tatarlar tarafından yenilince önce Ergene Kon (Farsça:ارگنه قون; Ergene Qon) adı verilen dar ve sarp bir yere gitmiş, 400 yılda sülalesi çoğalıp oraya sığmaz olunca Ergenekon'dan çıkmıştır. Ergenekon'dan çıktıkları zaman yol göstericilerinin Börteçine olduğu düşünülmektedir.[4] Başka kaynakçalara göre ise Ergenekon bölgesinde yaşayan Göktürk milletine o bölgenin sahibi olan ülke tarafından baskı yapılmış. Ergenekon'luların bulundukları bölgeden çıkmak imkânsızmış. Çünkü etrafları dağlarla çevriliymiş. Ergenekonlular buradan çıkmak için büyük bir ateş yakıp bu dağları eritmiş ve kurtulmuşlardır.

Ancak Göktürklerin yaratılış destanıyla olan benzerlikleri gerekçe göstererek Türklere ait bir destan olduğunu iddia eden araştırmacılar da mevcuttur.[4][5] Ayrıca Talât Sait Halman'a göre ise, bozkurt destanının genişletilmiş bir versiyonudur; mitolojik bir varlık olan bozkurtun koruması sayesinde soylarının tükenmesi tehlikesinden kurtulan ve yine bozkurtun sayesinde geçit vermez dağlarla çevrili Ergenekon vadisinden çıkan bir Türk topluluğunun öyküsünü anlattığını iddia etmektedir.[6] Diğer görüşlere göre ise Türkler ve Moğollar arasında benzer şekilde anlatılan efsaneler söz konusudur.[7] Efsane kimi zaman Nevruz ile de ilişkilendirilmiştir.[8]

Ergenekon

Türklerin Orta Asya'daki efsanevi anayurdu. Rus tarihçi Gumilev'in tarifine göre dik yamaç anlamını taşır.[9][10]

Ergenekon'un gerçekte nerede olduğu hakkında çeşitli savlar öne sürülmekle birlikte, bu konuda kesin bir bulgu yoktur. Eski eserlerde[] yer alan tasvirlere göre Ergenekon'un Altay dağlarındaki, Beluça dağında olduğundan bahsedilmektedir.[11]

Destanın kökeni

Önce sözlü olan efsane daha sonra çeşitli kaynaklarda bahsedilerek yazılı hale getirilmiştir. Tamamı hakkında fikir birliği olmadığı ve yazılı metinlerde kısa özet şeklinde olduğu için "Ergenekon Efsanesi" şeklinde de isimlendirilmektedir. Ergenekon Destanı olarak bilinen öykü, iki ana kısımdan oluşmaktadır:

  • bir bozkurdun yardımı ve korumasıyla soyun devamlılığının sağlanması;[]
  • geçit vermez dağlarla çevrili bir vadiye yerleşilmesi ve daha sonra buradan çıkılması.

İlk öykü üç ayrı Çin vakayinamesinde Türklerin türeyiş öyküsü olarak anlatılmıştır.[12] İkinci öykünün özeti yine Çin kaynaklarında yer almıştır. Reşidüddin Hamedani'nin Cami’üt-Tevarih'i ve ikincisi ise Ebul Gazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türkî isimli eserleri gibi XIII-XVII. yüzyıl arasında yazılmış çeşitli eserlerde, efsanede yer alan vadiye "Ergenekon" adı verilmiştir; ancak bu kaynaklarda efsanenin kahramanı Türkler değil, Moğollardır.

Orta Asya tarihi profesörü Devin DeWeese, bir mağara ya da vadideki tutsaklıktan kurtuluş motifinin Orta Asya halklarınca değişik biçimlerde anlatıldığına dikkat çeker ve Türkler ile Moğollar arasında benzer öykülerin anlatılmasının olağan olduğunu belirtir.[13]

Daha sonraki bir tarihte bozkurdun himayesinde türeyiş teması ile vadiye yerleşme ve vadiden kaçma motifleri birleştirilmiş, "Ergenekon Destanı" başlığı altında bir Türk destanı olarak anılmaya başlanmıştır. Fuat Köprülü'ye göre, Cengiz Han'ın soyunda var olan Türk kökenli aile nedeniyle efsanede bahsedilen Moğollar aslında Oğuzlar'dır. Reşidüddin Hamedani ve Ebul Gazi Bahadır Han'ın hikâyelerindeki benzerliğin nedeni de budur.[]

Tarihi kaynaklar

Ergenekon dergisinin ilk sayısı, 1938

MS VI. yüzyılın ikinci yarısı ve VII. yüzyıl başı arasındaki dönemde yazılmış Çin vakayinamelerinde, bir savaş sonucunda kavminin hayatta kalan tek üyesi olan çocuğun bir kurt tarafından büyütülerek ölümden kurtulması ve soyunu devam ettirmesi anlatılır. Çin kaynaklarına göre Göktürkler bu soydan gelmektedir.[12] Bu öykü daha sonra Ergenekon destanı çerçevesinde anlatılmıştır. Yine VI. yüzyıla ait Çin kaynaklarında Türklerin tutsak kaldıkları bir mağaradan ya da dağlarla çevrili bir vadiden kurtuluşları öyküsü aktarılmaktadır. Ancak bu anlatılarda "Ergenekon" ismi yer almamaktadır.[13]

"Ergenekon'dan Çıkış" öyküsü, XIII. yüzyıl sonunda İlhanlı saray görevlilerinden Reşidüddin Hamedani'nin Cami’üt-Tevarih'inde (cilt I, bölüm I) anlatılmıştır.[13] Ancak bu metinde anlatılan öykünün kahramanı Göktürkler değil, Moğollardır. Bu metinde Ergenekon vadisinden çıkış öyküsü ağırlık taşır, "kurttan doğan çocuk" motifi yer almaz.[14]

Sonraki dönemlerde, XV. ve XVI. yüzyıllarda Çağatay Türkçesi ve Farsça yazılmış eserlerde Ergenekon destanı bir Moğol efsanesi olarak yer almaktadır. XV.-XVI. yüzyıllarda Farsça yazılmış bir eser olan Şeceretü'l-Etrak (Türklerin Şeceresi), XVI. yüzyıl başında Türkçe yazılmış Tevarih-i Güzide-i Nusretname, XVI. yüzyıl ortasında Türkçe yazılmış olan Zübdetü'l-Athar ve XVI. yüzyıl sonuna ait Farsça bir kitap olan Abdullahname gibi metinlerde Ergenekon efsanesi aktarılır.[13] Türk Dili ve Edebiyatı profesörü İsa Özkan'ın aktardığına göre, XVII. yüzyılda Ebul Gazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türkî adlı eserinde aynı öykü anlatılmıştır.[12] Camiü't-Tevarih'ten yararlanılarak yazılan bu eserde de Moğolların konu edildiği görülmektedir.

Meydan Larousse adlı ansiklopediye göre, XIX. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Rus şarkiyatçı Nikita Biçurin (İakinf / Hyacinth), sarp dağlarla çevrili vadiden çıkış öyküsünün bir benzerini "Ergenekon" adını vermeksizin Türklerin atalarının türeyiş öyküsü olarak anlatır ve bu anlatısını Çin kaynaklarına dayandırır.[14]

Destanın özeti

Moğol ilinde Oğuz Han soyundan İl Han'ın hükümdarlığı sırasında Tatarların hükümdarı Sevinç Han, Moğol ülkesine savaş açtı. İl Han'ın idaresindeki orduyu Kırgızlar ve diğer boylardan da yardım alarak yendi. İl Han'ın ülkesindeki herkesi öldürdüler. Yalnız İl Han'ın küçük oğlu Kıyan, yeğeni Nöküz ile eşleri kaçıp kurtulmayı başardılar. Düşmanın, onları bulamayacağı bir yere gitmeye karar verdiler.[15]

Yabani koyunların yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağda dar bir geçide vardılar. Bu geçitten geçerek içinde akarsular, pınarlar, çeşitli bitkiler, çayırlar, meyve ağaçları, çeşitli avların bulunduğu bir yere gelince Tanrı'ya şükrettiler ve burada kalmaya karar verdiler. Bu yere "maden yeri" anlamında "Ergene Kon" adını verdiler. Kıyan ve Nüküz[16]'ün oğulları çoğaldı. Dört yüzyıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldılar ki, Ergenekon'a sığamadılar. Atalarının buraya geldiği geçidin yeri unutulmuştu. Ergenekon'un çevresindeki dağlarda geçit aradılar. Bir demirci, dağın demir kısmı eritilirse yol açılabileceğini söyledi. Demirin bulunduğu yere bir sıra odun, bir sıra kömür dizdiler ve ateşi yaktılar.

Yetmiş yere koydukları yetmiş körükle hep birden körüklediler. Demir eridi, yüklü bir deve geçecek kadar yer açıldı. İl Han'ın soyundan gelen Türkler yeniden güçlenmiş olarak eski yurtlarına döndüler, atalarının intikamını aldılar. Ergenekon'dan çıktıkları gün olan 21 Mart'ta her yıl bayram yaptılar. Bu bayramda bir demir parçasını kızdırdılar, demir kıpkırmızı olunca önce Hakan, daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyarak dövdüler. Bugün hem özgürlük hem de bahar bayramı olarak hala kutlanmaktadır.

Türk edebiyatında Ergenekon Destanı

Şecere-i Türk Ahmet Vefik Paşa tarafından Çağataycadan Osmanlı Türkçesine çevrilmiş, bu çeviri Ekim 1863'ten itibaren Tasvir-i Efkâr gazetesinde tefrika edilmiştir. Ergenekon efsanesine ilişkin bölüm gazetenin 8 Kasım 1863 tarihli 143. sayısında yayınlanmıştır.[15]

I. Balkan Savaşı döneminde Ergenekon efsanesi milliyetçi yazarlar tarafından ilgi görmüştür. Ziya Gökalp'in Ergenekon temasını işleyen şiiri Türk Duygusu dergisinin 8 Mayıs 1913 tarihli sayısında "Türk An'anesi: Ergenekon" başlığıyla yayınlanmıştır; aynı şiir Ziya Gökalp'in 1914 tarihli Kızılelma kitabında "Ergenekon" başlığıyla yer almıştır.[17] Ömer Seyfettin de Halka Doğru dergisinin 9 Nisan 1914 tarihli sayısında Ergenekon temalı bir şiir yayınlamıştır.[12] Ömer Seyfettin'in bu şiiri büyük ölçüde Ziya Gökalp'in Ergenekon'undan izler taşır.[18]

Rıza Nur, 1928 tarihinde İskenderiye'de yayımlanan Oğuznâme adlı epik eserinde Ergenekon temasını işlemiştir.[19]

Ergenekon destanının bir Türk efsanesi olarak Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Yakup Kadri Karaosmanoğlu tarafından yazıldığını ve Osmanlı'da, Selçuklu'da en küçük izine rastlanmayan bir hikâye olduğu iddia edilmektedir.[20] Ancak Orhan Çekiç, bu ifadelere; Yakup Kadri'nin yazdığı eserlerin Ergenekon'u değil Kurtuluş Savaşı'nı anlattığını ve Hive Hanı Ebu'l Gazi Bahadır Han'ın 17. yüzyılda yazdığı "Şecere Türkî" eserinde Ergenekon Destanı'ndan bahsettiğini söyleyerek yalanlamıştır.

Kaynakça

  1. ^ Balaban, Ayhan. İskit, Hun ve Göktürklerde Sosyal ve Ekonomik Hayat. T.C. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eski Çağ Tarihi Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi. 2006. URL:http://fef.kafkas.edu.tr/sosyb/tde/halk_bilimi/makaleler/kultur_med/kultur_med%20(20).pdf 13 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Erişim tarihi: 11.12.2011. (Archived by WebCite® at)
  2. ^ Jiexian Chen, Guoli Taiwan daxue, Proceedings of the Fifth East Asian Altaistic Conference, December 26, 1979-January 2, 1980, Taipei, China, National Taiwan University, 1980. According to Reshideddin's record orijinal Mongols, historically, were divided in two parts. They are: 1. Those branches descended from the Original Mongol Tribes, which had been in ارکننه قون Ergenekon... Those tribes are: The origin of Mongols were descendants from these two persons, Nekuz and Qiyan and their wifes who escaped to Ergenekon. (İngilizce)
  3. ^ a b Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi Vol. I, Milli Eğitim basımevi, İstanbul, 1971., Türk Mitolojisi I: 'Kaynakları ve Açıklamaları İle Destanlar, Tütk Tarih Kurumu, Ankara, 1989, pp. 14-15. (Türkçe)
  4. ^ a b c d Dursun Yıldırım, "Ergenekon Destanı", Türkler, Vol. 3, Yeni Türkiye, Ankara, 2002, ISBN 975-6782-36-6, pp. 527-543. (Türkçe)
  5. ^ "Orhan Çekiç, "Ergenekon Efsanesi Göktürkler'e ait..."". 1 Mart 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Temmuz 2010. 
  6. ^ Talât Sait Halman, Rapture and revolution: Essays on Turkish literatüre, Syracuse University Press, 2007, s. 12.
  7. ^ ", The Transformation of an Origin Myth from Shamanism to Islam" (PDF). 23 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 22 Temmuz 2010. 
  8. ^ ", Milli Folklor: Üç Aylık Uluslararası Folklor Dergisi, Geleneksel Yayıncılık, 2005, sayı:65" (PDF). 23 Mart 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Temmuz 2010. 
  9. ^ "Эргене кун (букв: "крутой скат")". 17 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mart 2011. 
  10. ^ "Эргене-кун (букв: "крутой хребет")". 20 Eylül 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mart 2011. 
  11. ^ "Алтай // Эргене Кун - Алтайское укрытие (джипинг, этнография)". 25 Şubat 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mart 2011. 
  12. ^ a b c d İsa Özkan, "Ergenekon Destanı Hakkında", Türk Yurdu, Cilt: 29, Sayı: 265, Eylül 2009, s. 43-47.
  13. ^ a b c d "Devin A. DeWeese, Islamization and Native Religion in the Golden Horde: Baba Tükles and the Conversion to Islam in Historical and Epic Tradition, University Pank: Pennsylvania University Press, 1994, s. 273". 23 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Temmuz 2010. 
  14. ^ a b "Ergenekon Destanı", Meydan Larousse: Dördüncü Cilt, İstanbul: Meydan Yayınevi, 1971, s. 313.
  15. ^ a b Tasvir-i Efkâr, 8 Kasım 1863 (H. 26 Cemaziyelevvel 1280, R. 27 Teşrinievvel 1279)
  16. ^ "Denis Sinor, The Uralic and Altaic Series, Cilt 1-150 , Curzon Press, 1997, s. 247". 7 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Temmuz 2010. 
  17. ^ Ziya Gökalp, Ziya Gökalp Külliyatı I: Şiirler ve Halk Masalları, haz. Fevziye Abdullah Tansel, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1989, s. xlii, 78-83.
  18. ^ "Ali Duymaz, Ömer Seyfettin'in Kaleme Aldığı Destanlar Üzerine Bir Değerlendirme", Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisicilt:12, sayı: 21, Haziran 2009, s. 415" (PDF). 24 Ocak 2011 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Temmuz 2010. 
  19. ^ "Metin Özarslan, "Oğuz Kağan Destanı'nda Tarihî, Dinî, Beşerî ve Tabiatüstü Unsurlar", Prof. Dr. Dursun Yıldırım Armağanı içinde, Ankara, 1998, s. 426" (PDF). 16 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 21 Temmuz 2010. 
  20. ^ Mümtaz'er Türköne, "Ergenekon Efsanesi kime ait?" 29 Temmuz 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Zaman, 22 Şubat 2009.

Dış bağlantılar

  • Ergenekun, Prof.Dr.Saadettin Gömeç [1]

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İlhanlılar</span> İran merkezli Moğol devleti (1256–1335)

İlhanlılar veya İlhanlı Devleti, Cengiz Han'ın torunu Hülagû Han tarafından, merkezi Tebriz olmak üzere Orta Doğu'da kurulan Moğol devletidir.

<span class="mw-page-title-main">Türk mitolojisi</span> altay türklerin oluşturduğu mitlerden oluşan mitoloji

Türk mitolojisi, tarihi Türk halklarının inanmış oldukları mitolojik bütüne verilen isimdir. Eski efsaneler, Türk halklarının eski ortak inancı Tengricilikten ögeler taşımaktan çok sosyal ve kültürel temalarla doludur. Bunların bazıları sonradan İslâmî ögeler ile değiştirilmiştir. Dünyanın en eski edebi belgelerinden biri olarak geçen Dede Korkut destanlarının orijinal yapıtları, Vatikan ve Dresden kütüphanelerinde bulunmaktadır. Ege ve Anadolu Uygarlığı mitolojisi ile benzerlikler bulundurmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Oğuz Kağan Destanı</span> Türk destanı

Oğuz Kağan Destanı Türk destanlarından, Hun-Oğuz destanları grubundandır. Oğuz Kağan Destanı'nın dört ayrı yazması vardır. Çağatayca, Farsça ve Uygurca yazmalardaki Oğuz Kağan Destanı; Oğuz boyları, Türk dili, edebiyatı, folkloru, târihi ve kültürü hakkında bilgi verir. Destan Türklerin atası olduğu varsayılan Oğuz Kağan'ın hayatını anlatır.

<span class="mw-page-title-main">Köroğlu</span> efsanevi Türk halk ozanı

Köroğlu, hem bir Türk destan kahramanının adıdır, hem de 16.yüzyılda yaşayıp büyük ün kazanmış bir halk ozanının mahlasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Damga (işaret)</span>

Damga bir şeyin üzerine bir işaret basmaya yarayan alet, mühür demektir. Ayrıca herhangi bir şeyin üzerine bu aletle bırakılmış olan işaret, iz anlamına da gelir. Türk halklarında ve Türk kökenli olmayan Kafkas halklarında boy/aşiret damgaları geleneği görülür.

<span class="mw-page-title-main">Bozkurt (mitoloji)</span> mitolojik sembol

Bozkurt, Türk, Moğol ve Altay mitolojisinde kutsal hayvan ve ulusal sembol. Boskord ve Pusgurt olarak da söylenir. Bozkaskır, Çalkurd sözcükleri yine aynı anlama gelir. Moğollar, Börteçine derler. Gökkurt veya Gökbörü, Kökbörü betimlemesi de yine niteleyici olarak kullanılır.

Reşîdüddîn Fazlullah-ı Hemedânî,, Yahudi kökenli Pers hekim, yazar, tarihçi ve İlhanlılar'ın bir veziridir.

<span class="mw-page-title-main">Ebu'l-Gazi Bahadır Han</span> Hive Hanlığı yapan bir han ve tarih yazarı (1603 - 1663)

Ebu'l-Gazi Bahadır Han ya da I. Ebül Gazi Bahadur Han, 1643-1663 yılları arasında Hive Hanlığı yapan bir han ve tarih yazarıdır. Han olmadan önce İran'da on yıl, çok iyi öğrenim görmüştür. Onun hükümü altında Hive altın çağını yaşamıştır. Önemli kaynak olan, Ana Asya'nın tarihi çağdaş bilgiyi içeren iki "Türkmen soyağacı" ve "Türk soyağacı" gibi kitap yazmıştır. Hive Hanları, Cengiz Han soyundan gelen Kıpçak Türkçesi konuşan Türk-Moğollardır.

Karaçuk, Divân-ı Lügati't-Türk'te; "قراجق Karaçuk" "Fârap şehrinin adı." ve "Oğuz şehirlerlerinden birinin adıdır." şeklinde tanımlanmıştır. Kaşgarlı Mahmud'un çizdiği harita'da "جبل قراجق Cebel-i Karaçuk dağlarının güneyinde "Bilād al-Guzziyya" yani Oğuz ilinde, isimleri yazılmamış üç tane yan yana işaretlenmiş şehirlerden birisi olduğu varsayılır. Günümüz de Türkmenistan'ın kuzeydoğusunda yer alan Lebap vilayetinde Amuderya Nehri'nin sağ tarafında konumlanan Fârab isminde bir yerleşim yeri bulunur. Ayrıca, günümüz Özbekistan'da Fârab isminde bir başka şehir de bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Tevârih-i Âl-i Selçuk</span>

Tevârih-i Âl-i Selçuk, Târîh-i Âli Selçûk, Selçuknâme ya da Oğuznâme, Yazıcıoğlu Ali tarafından Osmanlı Padişahı II. Murad'ın isteği üzerine kaleme alınmış bir tarih kitabıdır. Yazıcıoğlu Ali, Anadolu Selçuklu Devleti'nin tarih yazarı İbn Bîbî'nin el-Evâmirü'l-Alâiyye fi'l-umûri'l-Alâiyye adlı Farsça eserinin Türkçe çevirisini eklemiş, böylece Tevârih-i Al-i Selçuk'un en önemli bölümü oluşturmuştur. Ayrıca, Reşidüddin Hamedani'nin, Câmi'ut-Tevârîh adlı eserinden faydalanmakla birlikte, tarihi Oğuz efsanelerinden ve Uygurca Oğuznâme'den de istifade etmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Kınık boyu</span> Oğuz boyu

Kınık boyu, Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuz Türklerinin Oğuz boyları listesi'nde gösterilen 24 boyundan biridir ve Kaşgarlı Mahmud'a göre Divân-ı Lügati't-Türk'te şöyle anlatılır;

<span class="mw-page-title-main">Câmiu't-Tevârîh</span>

Câmiu't-Tevârîh, Mahmud Gazan'dan, Moğollar ve onların hanedanlığını, sonraları Âdem'den Reşîdüddîn Hemedanî’nin yaşadığı döneme kadar olan tüm tarihi kayıtları içeren bir kitaptır.

<span class="mw-page-title-main">Efrasiyab</span> Türklerin efsane kahraman yiğit atası

Efrasiyab veya Afrasiyab, Şehnâme'nin karakterlerinden efsanevi kral ve Turan kahramanı.

İslamiyet öncesi Türk edebiyatı ya da Destan dönemi Türk edebiyatı, Türklerin İslamiyeti kabulünden önceki dönemlerde oluşturdukları edebiyata verilen isimdir. İslamiyet öncesi Türk edebiyatı M.Ö 4000'li yıllardan başlayarak Türklerin İslamiyeti kabul ettiği XI. yüzyıla kadar sürmektedir. Bu dönem edebiyatı genellikle sözlü ürünlerden oluşmuştur ve yazılı ürünler yok denecek kadar azdır. İslamiyet öncesi Türk edebiyatında M.S VI. yüzyıla kadar olan dönem sözlü edebiyat dönemi olarak adlandırılırken, ilk yazılı eserlerin verilmeye başlamasından sonra yazılı edebiyat dönemi başlamıştır. Eski Türklere ait olan en eski yazılı belgeler ise Orhun Yazıtları'dır Bu yazıtlar Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Genel olarak Orhun Yazıtları'ndan önceki dönem sözlü edebiyat, sonrası ise yazılı edebiyat olarak nitelendirilmiştir.

Alankova - Türk/Moğol mitolojisinde özellikle Moğolların soyundan geldiklerine inandıkları ana. Alanguva, Alanhova, Alangova da denir.

<span class="mw-page-title-main">Vadi'l-Haznedar Muharebesi</span> Moğolların 1299da Memlüklere karşı kazandığı zafer

Vâdi'l-Haznedâr Muharebesi ya da Üçüncü Humus Muharebesi, Batı Suriye'de, Humus kentinin hemen kuzeydoğusundaki Vadi'l-Haznedar'da, Mısır kökenli Memlük Sultanlığı ve Moğol İmparatorluğu'nun, İran merkezli İlhanlı İmparatorluğu kolu ve bu kola yardım eden Kilikya Ermeni Krallığı ile Gürcü Krallığı arasında, 22-23 Aralık 1299 süresince yapılan ve Suriye Moğol Akınları içerisinde Moğol zaferiyle sonuçlanan tek savaştır. Bu savaş sonrasında, daha önceki 4 savaşı kaybeden Moğollar kendilerine güven kazanarak, güneye ilerlemiş ve 1303'te, yine Memlüklerle Şakhab Muharebesi'ni yapmışlardır. Ancak orada da yenilgiye uğrayan Moğol İmparatorluğu, Suriye akınlarına son vererek Suriye'yi terk etmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Bağdat Kuşatması (1258)</span> Hülâgû Han komutasındaki Moğol ordusunun Abbâsîlerin başkenti Bağdatı kuşatması ve yağmalaması

Bağdat Kuşatması, Büyük Moğol Hanı Mengü Han'ın emriyle Hülagû Han'ın komutası altında birleşen Moğol ordularının, Abbâsî Halifeliğinin başkenti Bağdat'ı almak için yaptıkları başarılı kuşatmadır. Bu kuşatma sonunda başkent Moğollar tarafında ele geçirilerek istila edilmiş, yağmalanmış ve tahrip edilmiştir. Moğol askerleri 7 gün boyunca şehirde bulunanları öldürmüştür. 200 bin ila 1 milyon arasında Bağdatlı'nın öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Abbâsî Halifeliği de bu saldırı sonrası yok edilmiştir. Son Abbasi halifesi Müstasım, kanının dökülmesinin uğursuzluk getireceğine inanılarak oğullarıyla beraber bir halıya sarılmış ve ölene kadar atlar tarafından çiğnenmiştir. Şehrin yakılıp yıkılmasından ve halifenin öldürülmesinden dolayı Bağdat, İslam dünyasındaki kültür merkezi özelliğini kaybetmiştir.

Türk edebiyatında destan, efsaneden sonra ortaya çıkmış bir edebî türdür. Türk milletinin bir bütün olarak zamanımıza ulaşmış büyük destanları olmasa da yabancı kaynaklarda yer alan bazı parçaları mevcuttur. Türk destanlarına ait çeşitli parçalar Çin, Fars, Moğol ve Arap kaynaklarında bulunmaktadır. Bilinen Türk destanları arasında en eskisi Yaratılış Destanı’dır. Bu destan, Altay Türkleri arasında anlatılagelmiştir. Rus Türkolog Vasili Radlof tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir. İslâmiyet'ten önceki döneme ait en eski destanlar Saka Türkleri'ne aittir. Bu destan zinciri içinde Alp Er Tunga ve Şu Destanı parçaları bulunur. Bunlar Kaşgarlı Mahmut'un Divân-ı Lügati't-Türk adlı eserinde yer almaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Türk (mitoloji)</span> Türk mitolojisi

Türk, Turok, Türk mitolojisine göre tarihen yaşamış ve şimdi de nesillerini devam ettiren tüm Türk halklarının efsanevi atası. Efsaneye göre Türk, Yafes'in oğludur. Yafes ise hem Kitâb-ı Mukaddes'te hem de Kur'an'da adı geçen Nuh'un oğludur. Ebu'l Gazi Bahadır Han'ın "Şecere-i Türkî" kitabına göre Türk Yafes'in 8 oğlundan biridir ve Yafes, Türk'ü veliahdı ilan etmiştir. Yafes Türk'ü veliaht atadıktan sonra diğer oğullarına onu kendisinden sonra hükümdar bilip ona biat etmelerini vasiyet etmiştir. Efsaneye göre Oğuz Türklerinin atası Oğuz Han Türk'ün soyundandır.

Şecere-i Terakime, Hiva Hanı ve tarihçi Ebu'l Gazi Bahadır Han tarafından 1659'da tamamlanan Çağatayca bir tarih eseridir.