Epikürcülük
Epikürcülük, MÖ 307'de kurulan ve Antik Yunan filozofu Epikür'un öğretilerine dayanan bir felsefe sistemidir.
Epikür, Demokritos aşamalarını izleyen atomik bir materyalistti. Materyalist fikirleri, onu dini şüpheciliğe, batıl inançlara ve kutsal müdahaleye karşı genel bir saldırıya yöneltti. Epikürcülük başlangıçta Platonculuğa karşı çıkan bir düşünce olmakla birlikte, zamanla Stoacılıkla ana karşıt düşünce haline geldi. Epikürcülük, hazzı en önemli içsel amaç olarak gördüğü için bir tür hedonizmdir. Bununla birlikte, acı ve korkunun olmadığı bir durumun en büyük zevki oluşturduğu düşüncesi ve basit bir yaşamı savunması, onu halk arasında anlaşıldığı şekliyle hedonizmden çok farklı kılmaktadır.
Epikür, Kireneli filozof Aristippos'u izleyerek, en büyük iyinin, dünyanın işleyişi hakkında bilgi sahibi olmak ve arzuları sınırlandırmak yoluyla ataraksiya (sükûnet ve korkudan kurtulma) ve aponi (bedensel acının yokluğu) hali şeklinde mütevazı, sürdürülebilir bir haz aramak olduğuna inanmıştır. Bu iki durumun birleşimi, en üst düzeyde mutluluk sağlar. Bu nedenle, Epikür ve takipçileri genellikle siyasetten çekilmişlerdir; çünkü siyaset, erdem ve huzur arayışlarıyla çatışabilecek hayal kırıklıklarına ve hırslara yol açabilir.[1]
Epikür'ün çok az yazısı günümüze ulaşmıştır. Diogenis Laertios, Epikür'ün yazdığı üç mektubu ve Temel Öğretilerinin bir bölümünü muhafaza etmiştir. Ancak, daha sonraki öğrencilerinden Epikür'ün fikirlerine ilişkin bağımsız kanıtlar da bulunmaktadır. Lucretius'un epik şiiri De rerum natura (“Şeylerin Doğası Üzerine”), Epikürcülüğün temel argümanlarını ve teorilerini ortaya koymaktadır. Herkulaneum'daki Villa dei Papiri'de ortaya çıkarılan parşömenlerde, çoğunlukla Epikürcü filozof Philodemus veya hocası Sidonlu Zeno tarafından yazılmış eserlerin yanı sıra Epikür'ün kendi eserlerinden parçalar da bulunmuştur. MS 2. yüzyılda, varlıklı bir Epikürcü olan Oenoandalı Diogenes, Likya’daki (günümüzde Türkiye) Oenoanda'da, felsefesinin ilkelerinin yazılı olduğu bir revaklı duvar inşa ettirmiştir.
Epikürcülük, Geç Helenistik dönemde ve Roma döneminde gelişti; Antakya, İskenderiye, Rodos ve Herkulaneum gibi yerlerde birçok Epikürcü topluluk kuruldu. MS 3. yüzyılın sonlarında, Epikürcülük diğer yükselen felsefeler (özellikle Yeni Platonculuk) tarafından karşı çıkılarak neredeyse tamamen ortadan kalktı. Aydınlanma Çağı'nda Epikürcülüğe olan ilgi yeniden canlandı ve modern çağda da devam etmektedir.
Tarihi
Epikür, Midilli Adası'nın başkenti Midilli'de ve daha sonra Lampsakos'ta eğitim vermiş ve takipçiler kazanmıştır. Atina'da Epikür, okulu için daha sonra Epikür'ün okulunun adı olacak olan “Bahçe” adlı bir mülk satın almıştır.[2] Bu okulun üyeleri arasında Hermarchus, Idomeneus, Colotes, Poliainos ve Metrodorus bulunmaktaydı. Epikür, dostluğu mutluluğun önemli bir bileşeni olarak vurgulamıştır ve okul, Atina felsefesinin siyasi ilgi odağını reddedip kısmen münzevi bir topluluk gibi görünmektedir. Bu topluluk, Atina standartlarına göre oldukça kozmopolitti ve aralarında kadınlar ile köleler de bulunuyordu. Topluluk faaliyetleri, özellikle de her ay düzenlenen sosyal bir toplantı olan Eikas'a katılmak büyük önem taşıyordu. Her ne kadar et yemeye karşı bir yasak getirilmemiş olsa da, elde edilen küçük kanıtlara göre Epikür et yemediği için bazı üyeler vejetaryendi.[3][4]
Bu felsefenin popülaritesi zamanla artmış ve Stoacılık, Platonculuk, Peripatetikçilik ve Fironculuk ile birlikte Helenistik felsefenin baskın okullarından biri haline gelerek Roma İmparatorluğu'nun son dönemlerine kadar güçlü bir şekilde varlığını sürdürmüştür.[5] Herculaneum'daki Villa dei Papiri kütüphanesinden elde edilen deşifre edilmiş karbon kaplı parşömenler, geç Helenistik Epikürcü Philodemus'un ve Epikür'ün kendisinin çok sayıda eserini içermekte ve okulun kalıcı popülaritesini kanıtlamaktadır. Jül Sezar da Epikürcülüğe önemli ölçüde meyletmiştir, bu da Stoacı Cato'ya karşı konuştuğu Catiline komplosu sırasında Catiline'e karşı yapılan yargılama sırasında ölüm cezasına karşı savunma yapmasına yol açmıştır.[6] Aynı zamanda, kayınpederi Lucius Calpurnius Piso Caesoninus da bu okulun bir mensubuydu. MS 2. yüzyılda, komedyen Samsatlı Lukianos ve zengin felsefe destekçisi Oenoandalı Diogenes önde gelen Epikürcülerdendi.
Ancak, bu felsefenin milattan sonra üçüncü yüzyılın sonlarına gelindiğinde varlığına dair çok az eser kalmıştı.[7] Yeni Platonculuk ve Peripatetikçiliğin ve daha sonra Hristiyanlığın artan hakimiyeti ile Epikürcülük düşüşe geçmiştir.
Felsefesi
Doğa
Epikür, Herodot'a yazdığı mektupta fiziksel dünyanın doğasına ilişkin üç ilke ortaya koymuştur: var olanın var olmayandan meydana gelemeyeceği, yok olanın var olmaktan çıkmayacağı ve şu anda var olan her şeyin her zaman var olduğu ve her zaman var olacağı.[8] Bu ilkelerin amacı, dünyayı oluşturan her şeyin kalıcı ve değişmez olduğu gerçeğini ortaya koymaktır.[9] Epikür fiziğine göre tüm evren madde ve boşluk olmak üzere iki şeyden oluşuyordu.[10] Madde, yalnızca şekil, boyut ve ağırlık gibi değişmeyen niteliklere sahip küçük cisimler olan atomlardan meydana gelmektedir.[11][12] Epikürcüler, atomların değişmez olduğuna inanıyorlardı; çünkü dünyanın düzenli olduğu ve değişimlerin belirli ve tutarlı kaynaklara sahip olması gerektiğini düşünüyorlardı. Örneğin, bir bitki türü yalnızca aynı türden bir tohumdan büyüyebilir, ancak evrenin varlığını sürdürebilmesi için nihai olarak oluştuğu şeyin değiştirilememesi gerektiğine inanıyorlardı. Aksi takdirde, evrenin esasen yok olacağını düşünüyorlardı.[13]
Epikür, sonsuz miktarda atom olması gerektiğinin yanı sıra, yalnızca sonlu sayıda atom türü ve sonsuz miktarda boşluk olması gerektiğini düşünür.[11] Epikür bu görüşünü Herodot'a yazdığı mektupta açıklar:
Dahası, hem atomların çokluğu hem de boşluğun kapsamı nedeniyle şeylerin toplamı sınırsızdır. Eğer boşluk sonsuz ve cisimler sonlu olsaydı, cisimler hiçbir yerde duramaz, sonsuz boşluktaki rotalarında dağılırdı ve onları geri gönderecek bir destek ya da kontrol mekanizması olmazdı. Yine, eğer boşluk sonlu olsaydı, cisimlerin sonsuzluğu hiçbir yerde duramazdı.[14]
Atom sayısı sonsuz olduğu için, sonsuz sayıda dünya ya da kozmos vardır.[11] Bu dünyalardan bazıları bizimkinden çok farklı, bazıları ise oldukça benzer olabilmektedir ve tüm dünyalar birbirlerinden geniş boşluk alanları (metakosmi) ile ayrılmıştır.[11] Epikürcülük, atomların daha küçük parçalara ayrılamayacağını,[15] çünkü maddenin hareket edebilmesi için boşluğun gerekli olduğunu belirtir. Hem boşluk hem de maddeden oluşan herhangi bir şey parçalanabilirken, eğer bir şey boşluk içermiyorsa o zaman parçalanmasının bir yolu da yoktur çünkü maddenin hiçbir parçası maddenin daha küçük bir alt bölümüne parçalanamaz.[12] Atomlar sürekli olarak dört farklı yoldan biriyle hareket etmektedir.[16] Atomlar basitçe birbirleriyle çarpışabilir ve sonra birbirlerinden geri sekebilirler.[16] Atomlar birbirleriyle birleşip daha büyük bir nesne oluştururken, daha büyük nesnenin genel şeklini korumaya devam ederken birbirlerine çarparak titreşebilirler.[16]
Diğer atomlar tarafından engellenmediği zaman, tüm atomlar dünyanın geri kalanıyla ilişkili olarak doğal bir şekilde aşağıya doğru aynı hızda hareket etmektedir.[16][17] Bu aşağı doğru hareket atomlar için doğal bir durumdur ancak dördüncü hareket aracı olarak atomlar zaman zaman aşağı doğru olan olağan yollarından rastgele sapabilirler.[17] Bu savrulma hareketi evrenin yaratılmasını sağlayan şeydir, çünkü gittikçe daha fazla atom savruldukça ve birbirleriyle çarpıştıkça, atomlar bir araya geldikçe nesneler şekillenebilmiştir. Savrulma olmasaydı, atomlar birbirleriyle asla etkileşime girmez ve aynı hızda aşağı doğru hareket etmeye devam ederlerdi.[16][17] Epikür de insanlığın özgür iradesini açıklayan şeyin bu sapma olduğunu düşünüyordu.[18] Eğer sapma olmasaydı, insanlar hiç bitmeyen bir neden-sonuç zincirine tabi olurlardı.[18] Bu, Epikürcülerin Demokritos'un atom teorisini eleştirmek için sıklıkla kullandıkları bir nokta olmuştur.[18]
Epistemoloji
Epikür felsefesi duyulara dayalı ampirik bir epistemolojiyi benimser.[19]
Duyu algısı
Epikürcüler duyuların da atomlara dayandığına inanmaktaydı. Her nesne sürekli olarak kendisinden parçacıklar yayıyordu ve bunlar daha sonra gözlemciyle etkileşime giriyordu.[20] Görme, koklama veya ses gibi tüm duyumlar bu parçacıklara dayanıyordu.[20] Yayılan atomlar duyu organlarının algıladığı niteliklere sahip olmamakla birlikte, yayılma biçimleri gözlemcinin bu duyumları deneyimlemesine neden olmuştur; örneğin kırmızı parçacıkların kendileri kırmızı değildir, ancak izleyicinin kırmızı rengi deneyimlemesine neden olacak şekilde yayılmışlardır.[20] Atomlar tek tek değil, daha ziyade çok hızlı hareket ettikleri için sürekli bir his olarak algılanır.[20]
Epikürcüler tüm duyu algılarının doğru olduğuna ve hataların bu algıları nasıl değerlendirdiğimizden kaynaklandığına inanıyorlardı.[21][22] Nesneler hakkında yargılar oluşturduğumuzda (hupolepsis), bunlar daha fazla duyusal bilgi yoluyla teyit edilebilir ve düzeltilebilir.[22][23][24] Örneğin, birisi uzaktan yuvarlak gibi görünen bir kule görürse ve kuleye yaklaştığında aslında kare olduğunu görürse, ilk yargısının yanlış olduğunu anlayacak ve yanlış fikrini düzeltecektir.[25]
Hakikat ölçütü
Epikür'ün üç hakikat ölçütü önerdiği söylenir: duyumlar (aisthêsis), önyargılar (prolepsis) ve duygular (pathê).[26] “ Düşünsel uygulamalar” (phantastikai epibolai tês dianoias) olarak adlandırılan dördüncü bir kriterin daha sonraki Epikürcüler tarafından eklendiği söylenir.[26][27] Bu ölçütler Epikürcülerin bilgi edindiğimizi düşündükleri yöntemleri oluşturuyordu.[19]
Epikürcüler duyumların aldatıcı olamayacağını düşündükleri için, duyumlar Epikürcüler için gerçeğin ilk ve temel ölçütüdür.[22] Duyusal girdinin yanlış yönlendiriyor gibi göründüğü durumlarda bile, girdinin kendisi doğrudur ve hata girdi hakkındaki yargılarımızdan kaynaklanmaktadır. Örneğin, suya düz bir kürek yerleştirildiğinde, kürek bükülmüş görünür. Epikürcü, küreğin görüntüsünün, yani kürekten gözlemcinin gözlerine giden atomların kaydırıldığını ve bu nedenle gözlemcinin gözlerine gerçekten de bükülmüş bir kürek şeklinde ulaştığını ileri sürecektir.[28] Gözlemci, aldığı görüntünün küreği doğru bir şekilde temsil ettiğini ve bir şekilde çarpıtılmadığını varsayarak hata yapmaktadır.[28] Epikürcüler, algılanabilir şeyler hakkında hatalı yargılarda bulunmamak ve bunun yerine kişinin yargısını doğrulamak için, kişinin daha yakından inceleyerek algılanabilir şeyin “açık görüşünü” (enargeia) elde etmesi gerektiğine inanmaktaydı.[29] Bu, kişinin algılanan şey hakkındaki yargıları için bir gerekçe görevi görmüştür.[29] Enargeia, bir nesnenin yargılar veya görüşler tarafından değiştirilmemiş ve o nesnenin açık ve doğrudan bir algısı olarak nitelendirilir.[30]
Bir bireyin önyargıları, şeylerin ne olduğuna dair kavramlarıdır, örneğin birinin at hakkındaki fikri neyse, bu kavramlar zaman içinde duyusal girdi yoluyla bir kişinin zihninde şekillenir.[31] Önyargı ile ilgili kelime kullanıldığında, bu önyargılar zihin tarafından kişinin düşüncelerine çağrılmaktadır.[32] Önyargılarımız sayesinde algıladığımız şeyler hakkında yargıda bulunabiliyoruz.[25] Epikürcüler önyargıları, Platon'un Meno'da öğrenme ile ilgili olarak öne sürdüğü paradokstan kaçınmak için de kullanmışlardır.[32] Platon, öğrenmenin, öğrendiğimiz şey hakkında zaten bilgi sahibi olmamızı gerektirdiğini, aksi takdirde bilgiyi başarıyla öğrendiğimizi anlayamayacağımızı ileri sürmektedir.[32] Epikürcüler, önyargıların bireylere öğrenme için gerekli olan ön bilgiyi sağladığını düşünürler.[32]
Hislerimiz veya duygularımız (pathê) haz ve acıyı algılama şeklimizdir.[27] Bir algı aracı olmaları bakımından duyumlara benzerler, ancak dışsal şeylerin aksine içsel durumumuzu algılamaktadırlar.[27] Diogenes Laertius'a göre, eylemlerimizi duygularımız sayesinde belirleriz. Eğer bir şey zevk veriyorsa, o şeyin peşinden gideriz ve eğer bir şey acı veriyorsa, o şeyden kaçınırız.[27]
“Düşünsel uygulamalar” fikri, doğrudan algılayamadığımız şeyler hakkında nasıl tartışabildiğimizi ve sorgulayabildiğimizi açıklamaktadır.[33] Bu tür şeylerin etkilerini diğer duyularımız aracılığıyla algılamak yerine doğrudan zihnimizde algılarız.[26] “Düşünsel uygulamalar” kavramı, tanrılar gibi doğrudan algılayamadığımız şeyleri nasıl öğrendiğimizi açıklamak için ortaya atılmış bir kavram olabilir.[26][33]
Ahlak
Epikürcülük, ahlak anlayışını hazcı bir değerler sistemine dayandırır ve hazzı yaşamın temel amacı olarak görür.[34][35] Bu nedenle Epikür, kişinin yaşamı boyunca mümkün olan en fazla zevki elde edecek şekilde yaşaması gerektiğini, fakat bu zevkin aşırıya kaçmasından kaynaklanan acılardan kaçınmak için de bunu ölçülü bir şekilde yapmak gerektiğini savunmuştur.[34] Epikür tutkulu aşktan şiddetle kaçınılmasını tavsiye etmiş ve evlilikten tamamen uzak durmanın en doğrusu olduğunu düşünmüştür. Eğlence amaçlı seksi doğal ama zaruri olmayan ve genellikle kaçınılması gereken bir arzu olarak değerlendirmiştir.[36] Siyasi hayat, güç tutkusu veya şöhret arzusu gibi kişinin erdemini ve iç huzurunu bozabilecek arzulara yol açabileceğinden, siyasete katılım hoş karşılanmazdı.[37][38] Dahası, Epikür tanrılardan ve ölümden duyulan korkuyu ortadan kaldırmaya çalışarak bu iki korkuyu yaşamdaki anlaşmazlıkların temel nedeni olarak görmüştür.[39]
Haz
Hazzın amaç ve nihai hedef olduğunu söylediğimizde, bazılarının cehalet, önyargı ya da kasıtlı olarak yanlış anladığı gibi, müsriflerin ya da şehvet düşkünlerinin hazlarını kastetmiyoruz. Hazdan kastımız, bedende acının ve ruhta sıkıntının olmamasıdır. Keyifli bir yaşamı sağlayan şey, ardı arkası kesilmeyen içki âlemleri, cümbüşler, cinsel hazlar, balık ve lüks sofraların diğer lezzetleri değildir. Haz, her seçimin ve kaçınmanın nedenini araştıran ve ruhu ele geçiren en büyük çalkantıları kovmayı sağlayan aklıselim bir muhakemedir.
— Epikür, "Letter to Menoeceus"[40]
Epikürcüler en büyük hazzın ne olduğuna dair çok belirgin bir anlayışa sahipti ve ahlaki değerlerinin odak noktası haz arayışından ziyade acıdan kaçınmaktı.[41] Epikürcüler buna kanıt olarak doğanın bize acıdan kaçınmamızı emrediyor gibi göründüğünü söyleyerek tüm hayvanların acıdan mümkün olduğunca kaçınmaya gayret ettiklerine dikkat çekmektedir.[42] Epikürcülük hazzı iki geniş kategoriye ayırmıştır: beden hazları ve zihin hazları.[41] Bedenin hazları, lezzetli bir yemek yemek ya da acıdan arınmış bir rahatlık içinde olmak gibi bedene dair hisleri içerir ve yalnızca şimdiki zamanda mevcuttur.[41] İnsan bedenin hazlarını yalnızca o anda yaşayabilir, yani bunlar yalnızca kişi bunları yaşarken vardır.[43] Zihnin hazları zihinsel süreçleri ve durumları içermektedir. Sevinç hissi, korku hissinin olmaması ve güzel hatıralar zihin hazlarına örnek olarak verilebilir.[41] Zihnin bu hazları yalnızca şimdiki zamanda değil, aynı zamanda geçmişte ve gelecekte de bulunur, zira geçmişteki hoş bir deneyimin anısı ya da potansiyel olarak hoş bir geleceğin beklentisi her ikisi de haz verici deneyimler olabilmektedir.[43] Bu nedenle, zihindeki hazların bedendekilerden daha büyük olduğu kabul edilir.[43]
Fiziksel hazlardan ziyade zihinsel hazlara önem veriliyordu.[34] Epikürcüler bu haz türlerinin her birini ayrıca iki kategoriye ayırmışlardır: kinetik haz ve katastematik haz.[44][45][46] Acının yokluğu (aponia) ve zihnin huzursuz olmaması (ataraxia) katastematik hazlardan ikisidir ve Epikür için genellikle öncelikli hazlar olarak görülmektedir.[47][48] Kinetik haz, eylem veya değişim içeren fiziksel veya zihinsel hazlardır.[49] Lezzetli yemekler yemek, arzuları yerine getirmek ve kendisi de zevkli bir eylem olarak kabul edilen acıyı dindirmek, fiziksel anlamda kinetik haz örnekleridir.[44][50] Epikür'e göre, sevinç duygusu zihinsel kinetik hazzın bir örneğidir.[44] Katastematik haz, kişinin acısız bir durumdayken hissettiği hazdır.[50] Kinetik hazlar gibi, katastematik hazlar da susuz kalmama hali gibi fiziksel veya korku duygusundan kurtulma hali gibi zihinsel olabilir.[44][49] Tamamen fiziksel katastematik hazza aponi, tamamen zihinsel katastematik hazza ise ataraksi adı verilmektedir.[44]
Haz arayışı bu felsefenin ana eksenini oluştururken, bu arayış büyük ölçüde acı, kaygı ve ıstırabı en aza indirgemeye yönelik “statik hazlara” yönelik olmuştur. Bu anlayıştan hareketle Epikürcüler, bir insanın ulaşabileceği en büyük hazzın, hem fiziksel hem de zihinsel tüm acıların tamamen ortadan kaldırılması olduğu sonucuna varmışlardır.[51] Dolayısıyla Epikürcü ahlakın nihai hedefi aponia ve ataraksia durumuna ulaşmaktır.[51]
Arzu
Bedensel olarak cinsel ilişkiye meyilli olduğunuzu öğrenmekteyim. Yasaları ihlal etmiyorsanız, yerleşik ahlak kurallarını bozmuyorsanız, yakınınızdaki birini üzmüyorsanız, bedeninizi zorlamıyorsanız ve ihtiyaçlarınız için gerekli olanı harcamıyorsanız kendi seçiminizi dilediğiniz gibi değerlendirin. Ancak bunların hiçbirinin seksin bir parçası olmayacağını, çünkü seksin hiç kimseye fayda sağlamayacağını hayal etmek elbette zordur.
— Epikür, Vatican Sayings, LI[52]
Bunu yapabilmek için bir Epikürcünün arzularını kontrol etmesi gerekliydi, çünkü arzunun kendisi acı verici olarak görülüyordu.[53] Arzularını kontrol etmek sadece aponiye yol açmakla kalmayacak, çünkü kişi fiziksel olarak tatmin olmamaktan nadiren acı çekecektir; aynı zamanda arzularını kontrol etmek ataraksiye de yol açacaktır, çünkü kişi zaten çok az arzuya sahip olduğundan rahatsız olmaktan endişe duymayacaktır.[54] Epikürcüler arzuları üç sınıfa ayırır: doğal ve gerekli, doğal ama gerekli değil ve boş ve anlamsız[53]
- Doğal ve gerekli: Bu arzular, tüm insanlarda doğuştan var olan belirli arzulardır; bunlara sahip olmak insan doğasının bir parçasıdır.[53] Bunlar üç nedenden biri için gereklidir: mutluluk için gerekli, bedensel rahatsızlıktan kurtulmak için gerekli ve yaşam için gerekli.[53] Giyim ve barınma ilk iki kategoriye, yiyecek ise üçüncü kategoriye ait olacaktır.[53]
- Doğal ama gerekli değil: Bu arzular insanların doğasında vardır ama mutlulukları ya da hayatta kalmaları için yerine getirilmeleri gerekmez.[54] İnsanın açken lezzetli yemekler yemek istemesi, doğal ancak gerekli olmayan bir arzuya örnektir.[54] Bu arzularla ilgili temel problem, kişinin mutluluğunu önemli ölçüde artırmamaları ve aynı zamanda elde etmek için çaba gerektirmeleri ve gerçekten gerekli olduklarına dair yanlış inançlar nedeniyle insanlar tarafından arzulanmalarıdır.[54] Bu nedenle bunlardan kaçınılması gerekir.[54]
- Boş ve anlamsız: Söz konusu arzular ne insanların doğasında vardır ne de mutluluk ya da sağlık için gereklidir. Üstelik sınırsızdırlar ve asla doyuma ulaşamazlar.[55] Zenginlik veya şöhret arzuları bu sınıfa girmektedir ve bu tür arzulardan kaçınılması gerekir çünkü sonuçta yalnızca huzursuzluk getireceklerdir.[55]
Epikür'e göre, kişi yalnızca doğal ve zorunlu arzuların peşinden koşarsa, aponi ve ataraksiye ve dolayısıyla mutluluğun en yüksek biçimine ulaşabilecektir.[55] Gereksiz ve özellikle yapay olarak üretilmiş arzular bastırılmalıdır.[56]
Siyaset
Akıllıca, iyi ve adil bir yaşam sürmeden keyifli bir hayat yaşamak mümkün değildir ve keyifli bir hayat sürmeden akıllıca, iyi ve adil bir hayat yaşamak mümkün değildir.[57]
Epikürcü adalet anlayışı doğası gereği kendi çıkarını düşünüyordu. Adalet iyi olarak kabul ediliyordu çünkü karşılıklı yarar olarak görülüyordu.[58] Bireyler, yakalanma ve cezalandırılma ihtimali yüzünden başlangıçta fark edilmemiş olsa bile adaletsiz davranmayacaktır.[59] Hem cezalandırma hem de cezalandırılma korkusu kişiyi rahatsız eder ve mutlu olmasını engeller.[59]
Epikür aynı zamanda toplumsal bir sözleşme olarak adalet kavramını geliştiren ilk düşünürlerden biri olmuştur ve kısmen Platon'un Devlet'inde anlatılan toplumla ilgili sorunları ele almaya çalışmıştır.[60] Epikürcülük tarafından oluşturulan toplumsal sözleşme teorisi ilahi buyruğa değil, karşılıklı anlaşmaya dayanmaktadır.[60] Adalet kavramını, insanların birbirlerine zarar vermemek için yaptıkları bir anlaşma olarak tanımlamıştır.[58] Yasaların ve cezaların olduğu bir toplumda yaşamanın amacı, zarar görmekten korunmak ve böylece mutluluğun peşinden gitmekte özgür olmaktır.[60] Bu nedenle, insan mutluluğunun teşvik edilmesine katkıda bulunmayan yasalar meşru değildir.[60] Kendisi ve başkaları için zararı en aza indirmeyi ve mutluluğu en üst düzeye çıkarmayı vurgulamak suretiyle diğer formülasyonlardan farklı olan karşılıklılık ahlakının kendine özgü bir versiyonunu ortaya koymuştur.
Epikür'ün siyaset hakkındaki fikirleri diğer felsefi geleneklerle, yani Stoacı, Platoncu ve Aristotelesçi geleneklerle uyuşmamaktadır.[61] Epikürcüler için tüm sosyal ilişkilerimiz birbirimizi nasıl gördüğümüzle, gelenek ve göreneklerle ilgilidir. Hiç kimse doğası gereği daha değerli değildir ya da bir diğerine hükmetmek için yaratılmamıştır.[62] Bunun nedeni, bir tür insanın üstünlüğü için metafizik bir temel olmaması, tüm insanların aynı atomik maddeden yapılmış olması ve dolayısıyla doğal olarak eşit olmalarıdır.[62] Epikürcüler ayrıca siyasete katılımı ve siyasete diğer müdahaleleri de tasvip etmezler.[62] Ancak Epikürcüler apolitik değildir, bazı siyasi birlikteliklerin bazı Epikürcüler tarafından faydalı olarak görülmesi mümkündür.[61] Bazı siyasi birliktelikler bireye, hazzı en üst düzeye çıkarmaya ve fiziksel veya zihinsel sıkıntılardan kaçınmaya yardımcı olacak belirli faydalar sağlayabilmektedir.[61]
Arkadaşlık
Bilgeliğin kutsanmış bir yaşama katkıda bulunmak için tasarladığı her şey arasında hiçbiri arkadaşlıktan daha önemli, daha verimli değildir.
— Cicero tarafından aktarılmıştır[63]
Epikür, tatmin edici bir yaşamın temeli olarak arkadaşlıklar geliştirmeye büyük önem vermiştir. Epikürcüler için zorluklardan ve korkudan kaçınma ya da kurtulma bir idealdir.[61] Bu kaçınma veya özgürlüğün siyasi yollarla elde edilebileceği düşünülebilirse de, Epikür siyasete karışmanın kişiyi korkudan kurtarmayacağı konusunda ısrar etmiş ve siyaset hayatına karşı tavsiyelerde bulunmuştur.[61] Epikür ayrıca bir aile kurarak siyasi topluma katkıda bulunmayı da tavsiye etmemektedir; çünkü bir eş ve çocukların sağlayacağı faydalar, aile sahibi olmanın getirdiği sorunlara kıyasla daha hafiftir.[61] Oysa Epikür geleneksel siyasi devletin dışında bir arkadaş topluluğu oluşturulmasını teşvik etmiştir. Böylesi erdemli arkadaşlar iç meselelere ve adalete odaklanacaktı.[61] Bununla birlikte Epikürcülük, tıpkı siyasete yönelik Epikürcü yaklaşım gibi koşullara uyarlanabilir.[61] Acı ve korkudan korunmak için her zaman aynı yaklaşımlar işe yaramayacaktır. Bazı durumlarda bir aile sahibi olmak, bazı durumlarda ise siyasete katılmak daha yararlı olacaktır. Nihayetinde içinde bulundukları durumu analiz etmek ve duruma uygun olan eylemi seçmek Epikürcü'ye bağlıdır.[61]
Ölüm
Epikürcülük ölümsüzlüğü reddetmektedir. Ruhun varlığına inanır, ancak ruhun da tıpkı beden gibi ölümlü ve maddi olduğunu öne sürer.[64] Epikür, ölümden sonra yaşam olasılığını reddederken yine de ölümden korkulmaması gerektiğini savunmuştur: “Ölüm bizim için bir şey ifade etmez; çünkü yok olan şey duyumdan yoksundur ve duyumdan yoksun olan şey de bizim için bir şey ifade etmez.”[65] Bu doktrinden Epikürcü Epitaf ortaya çıkmıştır: Non fui, fui, non sum, non curo (“Yoktum, Vardım, Yokum, Umursamıyorum.”), bu söz onun takipçilerinin mezar taşlarında yer alır ve Roma İmparatorluğu'ndaki birçok eski mezar taşında görülmektedir.[66]
Tanrılar
Epikürcülük tanrıların varlığını inkâr etmez; daha ziyade onların dünyaya müdahil olduklarını reddeder. Epikürcülüğe göre tanrılar insan yaşamına ya da evrenin geri kalanına hiçbir şekilde müdahale etmez, dolayısıyla korkutucu hava olaylarının ilahi bir intikam olduğu düşüncesinden kaçınmaktadır[67][68] Epikürcünün kurtulması gereken korkulardan biri de tanrıların eylemlerinden duyulan korkudur.[69]
Epikür dönemi tanrılarının ne şekilde var oldukları hâlâ tartışmalıdır. Bazı akademisyenler Epikürcülüğün tanrıları zihnin dışında maddi nesneler olarak var olduğuna inandıklarını söylerken (realist pozisyon), diğerleri tanrıların sadece zihnimizde idealler olarak bulunduğunu belirtmektedir (idealist pozisyon).[67][70][71] Realist görüşe göre Epikürcüler tanrıları gerçeklikte bir yerde bulunan atomlardan oluşan fiziksel ve ölümsüz varlıklar olarak kabul ederler.[67][71] Bununla birlikte, tanrılar gerçekliğin geri kalanından tamamen farklıdır; onunla ilgilenmezler, onda hiçbir rol oynamazlar ve ondan hiç rahatsız olmazlar.[72] Bunun yerine, tanrılar metakozmos ya da dünyalar arasındaki boşluk olarak adlandırılan yerde yaşarlar.[73] Buna karşılık, idealist (karışıklığı önlemek için bazen “realist olmayan pozisyon” olarak da adlandırılır) pozisyon, tanrıların en iyi insan yaşantısının idealleştirilmiş biçimleri olduğunu düşünür ve tanrıların kişinin arzulaması gereken yaşamın simgesi olduğu kanısına varır[70][74] Bu iki pozisyon arasındaki tartışma A. A. Long ve David Sedley tarafından 1987 yılında yayınlanan Helenistik Filozoflar adlı kitaplarında yeniden gündeme getirilmiş ve ikili idealist pozisyonu savunmuşlardır.[70][71] Henüz akademik bir fikir birliğine varılmamış olsa da, realist pozisyon şu anda hakim bakış açısı olmaya devam etmektedir.[70][71]
Dış bağlantılar
- Society of Friends of Epicurus 3 Ocak 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Epicureans on PhilPapers18 Mayıs 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Epicurus.info – Epicurean Philosophy Online
- Epicurus.net – Epicurus and Epicurean Philosophy16 Ağustos 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Kaynakça
- ^ Wilson, Catherine (2006). Epicureanism: a very short introduction (İngilizce). Oxford University Press. ISBN 9780199688326.
- ^ David Konstan (2018). "Epicurus". Stanford Encyclopedia of Philosophy. 3 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Temmuz 2024.
- ^ "The Hidden History of Greco-Roman Vegetarianism". Saving Earth | Encyclopedia Britannica. 10 Ağustos 2010. 26 Mayıs 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Temmuz 2024.
- ^ Dombrowski, Daniel (1984). The Philosophy of Vegetarianism. University of Massachusetts Press. s. 81. ISBN 978-0-87023-431-6.
- ^ MacGillivray, Erlend D (2012). "The Popularity of Epicureanism in Late-Republic Roman Society". The Ancient World (İngilizce). Cilt XLIII. ss. 151-172. 5 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Temmuz 2024.
- ^ Cf. Sallust, The War With Catiline, Caesar's speech: 51.29 31 Temmuz 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. & Cato's reply: 52.13 31 Temmuz 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.).
- ^ Michael Frede (1999). "Epilogue". The Cambridge History of Hellenistic Philosophy. The Cambridge History of Hellenistic Philosophy. ss. 795-96. doi:10.1017/CHOL9780521250283.024. ISBN 9780521250283.
- ^ Epicurus, Letter to Herodotus 38-39
- ^ Long, A.A.; Sedley, D.N. (1987). The Hellenistic Philosophers. Vol. 1. New York: Cambridge University Press. p. 26.
- ^ O'Keefe 2010, ss. 11–13
- ^ a b c d Wilson 2015, s. page=9
- ^ a b O'Keefe 2010, s. 21
- ^ Sharples, R. W. (1998). Stoics, Epicureans, and Sceptics: An Introduction to Hellenistic Philosophy. New York, NY: Routledge. ss. 34-35.
- ^ Diogenes, Laertius (1925). Lives of Eminent Philosophers: Volume II: Books 6-10. Hicks, R. D. tarafından çevrildi. Cambridge, Mass: Harvard University Press. ss. 573-575. 7 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Temmuz 2024.
- ^ Sharples, R. W. (1996). Stoics, Epicureans, and Sceptics: An introduction to Hellenistic Philosophy. New York, NY: Routledge. ss. 35-37.
- ^ a b c d e Wilson 2015, s. =11
- ^ a b c O'Keefe 2010, ss. 25–28
- ^ a b c Sharples, R. W. (1996). Stoics, Epicurus, and Sceptics: An Introduction to Hellenistic Philosophy. New York, NY: Routledge. ss. 64-66.
- ^ a b O'Keefe 2010, s. 85
- ^ a b c d Wilson 2015, ss. 54–55
- ^ Asmis, Elizabeth (2009). "Epicurean empiricism". Warren, James (Ed.). The Cambridge Companion to Epicureanism. Cambridge University Press. s. 84.
- ^ a b c O'Keefe 2010, ss. 97–98
- ^ Bakalis, Nikolaos (2005). Handbook of Greek Philosophy: From Thales to the Stoics Analysis and Fragments. Canada: Trafford Publishing. ss. 193-197.
- ^ Konstan, David (2011). Fish, Jeffrey; Sanders, Kirk R. (Ed.). Epicurus and the Epicurean Tradition. Cambridge: Cambridge University Press. ss. 62-63. ISBN 9780521194785.
- ^ a b O'Keefe 2010, ss. 103–104
- ^ a b c d Sharples, R. W. (1996). Stoics, Epicureans and Sceptics. New York, NY: Routledge. s. 19.
- ^ a b c d Asmis, Elizabeth (2009). "Epicurean empiricism". Warren, James (Ed.). The Cambridge Companion to Epicureanism. Cambridge: Cambridge University Press. ss. 93-94.
- ^ a b Sharples, R. W. (1996). Stoics, Epicureans, and Sceptics: An Introduction to Hellenistic Philosophy. New York, NY: Routledge. ss. 12-13.
- ^ a b Sharples, R. W. (1996). Stoics, Epicureans, and Sceptics: An Introduction to Hellenistic Philosophy. New York, NY: Routledge. ss. 12-16.
- ^ Asmis, Elizabeth (2009). "Epicurean empiricism". Warren, James (Ed.). The Cambridge Companion to Epicureanism. Cambridge University Press. s. 85.
- ^ Sharples, R. W. (1996). Stoics, Epicureans, and Sceptics: An Introduction to Hellenistic Philosophy. New York, NY: Routledge. ss. 18-19.
- ^ a b c d O'Keefe 2010, ss. 101–103
- ^ a b Tsouna, Voula (2016). "Epicurean Preconceptions". Phronesis. 61 (2). s. 215. doi:10.1163/15685284-12341304.
- ^ a b c O'Keefe 2010, ss. 107–115
- ^ Sharples, R. W. (1996). Stoics, Epicureans, and Sceptics: An Introduction to Hellenistic Philosophy. New York, NY: Routledge. s. 84.
- ^ Wilson 2015, ss. 95–96
- ^ Wilson 2015, ss. 84–85
- ^ O'Keefe 2010, s. 145
- ^ O'Keefe 2010, ss. 155–171
- ^ Epicurus, "Letter to Menoeceus", contained in Diogenes Laertius, Lives of Eminent Philosophers, Book X
- ^ a b c d O'Keefe 2010, ss. 117–121
- ^ Wilson 2015, s. 93
- ^ a b c O'Keefe 2010, ss. 118–119
- ^ a b c d e O'Keefe 2010, ss. 119–120
- ^ Konstan, David, "Epicurus", The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Fall 2013 Edition), Edward N. Zalta (ed.), http://plato.stanford.edu/archives/fall2013/entries/epicurus/
- ^ J. C. B. Gosling and C. C. W. Taylor. Katastematic and Kinetic Pleasures, in The Greeks On Pleasure. Eds. J. C. B. Gosling and C. C. W. Taylor. Clarendon Press, 1982
- ^ Cicero, De Fin i 37-38
- ^ Splawn, Clay (2002). "Updating Epicurus's Concept of Katastematic Pleasure". Journal of Value Inquiry. 36 (4). s. 473. doi:10.1023/A:1021997823870.
- ^ a b Sharples, R. W. (1996). Stoics, Epicureans, and Sceptics: An Introduction to Hellenistic Philosophy. New York, NY: Routledge. ss. 91-92.
- ^ a b Warren, James (2002). Epicurus and Democritean Ethics: An Archaeology of Ataraxia. New York, NY: University of Cambridge. s. 4.
- ^ a b O'Keefe 2010, s. 120
- ^ Epicurus, Vatican Saying 51 21 Şubat 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ a b c d e O'Keefe 2010, ss. 124–125
- ^ a b c d e O'Keefe 2010, ss. 126–127
- ^ a b c O'Keefe 2010, ss. 125–126
- ^ O'Keefe 2010, ss. 125–127
- ^ "Epicurus Principal Doctrines 5 and 31 transl. by Robert Drew Hicks". 1925. 29 Haziran 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2024.("Justly" here means to prevent a "person from harming or being harmed by another".)
- ^ a b O'Keefe 2010, ss. 139–140
- ^ a b O'Keefe 2010, ss. 142–145
- ^ a b c d O'Keefe 2010, ss. 139–142
- ^ a b c d e f g h i Warren, James, (Ed.) (2009). The Cambridge companion to epicureanism. Cambridge, UK: Cambridge University Press. ISBN 9780521873475. OCLC 297147109.
- ^ a b c Wilson 2015
- ^ On Goals, 1.65
- ^ Wilson 2015, s. 52
- ^ Russell, Bertrand. A History of Western Philosophy 7 Mayıs 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., pp. 239–40
- ^ "Death is Not the End". Catholic Exchange (İngilizce). 26 Haziran 2015. 29 Eylül 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Eylül 2023.
- ^ a b c O'Keefe 2010, ss. 155–156
- ^ James Warren (ed.), The Cambridge Companion to Epicureanism, p. 124
- ^ James Warren (ed.), The Cambridge companion to Epicureanism, p. 105
- ^ a b c d Sedley, David (2011). "Epicurus' theological innatism". Fish, Jeffrey; Sanders, Kirk R. (Ed.). Epicurus and the Epicurean Tradition. United Kingdom: Cambridge University Press. ss. 29-30. ISBN 9780521194785.
- ^ a b c d Konstan, David (2011). "Epicurus on the gods". Fish, Jeffrey; Sanders, Kirk R. (Ed.). Epicurus and the Epicurean Tradition. United Kingdom: Cambridge University Press. ss. 53-54. ISBN 9780521194785.
- ^ Mansfeld, Jaap (1993). "Aspects of Epicurean Theology". Mnemosyne. 46 (2). ss. 176-178. doi:10.1163/156852593X00484.
- ^ Buchheit, Vinzenz (2007). "Epicurus' Triumph of the Mind". Gale, Monica R. (Ed.). Oxford Readings in Classical Studies: Lucretius. New York, NY: Oxford University Press. ss. 110-111.
- ^ O'Keefe 2010, ss. 158–159