İçeriğe atla

Eozinofil polimorflar

Eozinofil
Tanımlayıcılar
JSTOReosinophils
Microsoft Academic2909890173 2777037409, 2909890173
MeSHD004804
FMA62861

Eozinofiller, bazende asidofiller denilen çeşitli beyaz kan hücreleridir ve omurgalılarda çok hücreli parazitler ve belirli enfeksiyonlarla mücadeleden sorumlu bağışıklık sistemi'nin bileşenlerinden biridir.[1] Mast hücreleri ve bazofiller ile birlikte alerji ve astım ile ilişkili mekanizmaları da kontrol ederler. Kana geçmeden önce kemik iliği'nde hematopoez sırasında gelişen granülositlerdir bundan sonra son olarak farklılaşır ve çoğalmazlar.[2] Akyuvarların yaklaşık %2-%3'ünü oluştururlar.

Bu hücreler, kömür katranı boyalarına yakınlıkları ile asitlere olan yakınlık gösteren büyük asidofilik sitoplazmik granülleri nedeniyle eozinofilik veya "asit sever"dir: Romanowski yöntemi kullanılarak normalde şeffaf, eozin ile boyama sonrasında kırmızı boya ile kiremit kırmızısı görünmelerine neden olan bu yakınlıktır.[3] Boyama, eozinofil peroksidaz, ribonükleaz (RNaz), deoksiribonükleazlar (DNaz), lipaz, plazminojen ve majör temel protein gibi birçok kimyasal aracı içeren hücresel sitoplazma içindeki küçük granüller içinde yoğunlaşmıştır. Bu aracılar, eozinofilin aktivasyonunu takiben degranülasyon denilen işlemle salınır ve hem parazit hem de konakçı dokular için toksiktirler.

Eozinofil polimorflar, sitoplazma granülleri "eozin" boyası ile kırmızı renge boyanan akyuvarlardır. Sayıları iki özel durumda artar: (1) Parazit hastalıkları (kandaki eozinofil sayısı %50'nin üzerine çıkabilir), (2) Tip I aşırı duyarlılık reaksiyonları (bronşiyal astım, alerji).

Kandaki eozinofil sayısının artması "eozinofili" olarak nitelendirilir. Doğuşları ve davranışları nötrofil polimorflara benzer. Kompleman bileşenleri ve interlökin olarak bilinen maddelerle aktive olurlar. Sitoplazma granüllerinin sayısı nötrofillerden daha azdır ancak iricedir. Bu granüllerde izozomal enzimler yoktur; ancak başkaca enzimler ve peroksidaz içerirler.[4][5][6][7]

Çekirdekleri iki lobludur. Sitoplazma granüllerinin kırmızıya boyanmasının (eozinofili) nedeni içerdikleri özgün bir proteindir (katyonik protein). Katyonik proteinler parazitlere toksik etkilidir; başlıcaları “major basic protein (MBP)” ve “eosinophil cationic protein (ECP)” dir.[4][5][6][7]

Eozinofil

Kimyasal uyaranlara (kemotaktik maddelere) tepki verirler ancak hareketleri nötrofil polimorflara kıyasla daha yavaştır. Mast hücreleri eozinofillerin hareketlenmesinde (kemotaksis) etkin maddeler üretirler; mast hücrelerine yaklaşan eozinofillerin ürettiği “major basic protein (MBP)” histamin salınmasında önemli rol oynar. Mast hücresi ve eozinofil polimorf ikilisinin işbirliği alerji olgularında ve parazit savaşımında çok önemlidir.[4][5][6][7][8]

Nötrofil polimorflara kıyasla daha uzun ömürlü fagositlerdir; dolaşımdaki yaşam süreleri 96 saati bulabilir. Dokularda 7 gün canlı kalabilirler. Eozinofillerden kökenli enzimlerin bir bölümü yangıyı baskılayıcı etki gösterir. Fagositoz yapabilirler.[4][5][6][7]

Eozinofil polimorfların ön planda olduğu en önemli olgu “bronşiyal astma (astım)”dır. Parazitlerin ortadan kaldırılması için üretilen özgün proteinlere astma hastalarında da rastlanır. Bronşlardaki hırpalanmaların bir bölümü bu özgün (katyonik) proteinlerin etkisine bağlıdır (balgamda ve bronş epitelinde katyonik proteinler saptanır); Örneğin, bronş epiteli olumsuz etkilenir ve titrek tüyleri (silialar) felç olur. Bronş çeperlerindeki düz kas dokusunun kasılmasına yol açan maddeler (spazmojen lökotrienler) bronş spazmlarının en önemli nedenidir. Astımlı hastaların balgamlarında bulunan, eozinofillerden kökenli olduğu varsayılan kristallere rastlanır (Charcot-Leyden kristalleri).[4][5][6][7][8]

Bazı eozinofili olgularının nedeni bilinmemektedir. Bu gruptaki hastalıklar "idiopatik hipereozinofili sendromu" olarak nitelendirilir; organların çoğunda yoğun eozinofil hücresi vardır ve bu nedenle oluşan fibrozis izlenir.[4][5][6][7][8]

Depresyon tedavisi, zayıflamak ya fiziksel dayanıklılığı artırmak için L-triptofan kapsülleri kullananlarda kas ağrıları (myalji) ile birlikte eozinofili de görülebilmektedir. Böbreküstü bezlerinden (sürrenal korteks) salgılanan hormonlarının arttığı durumlarda kandaki eozinofiller kaybolur.[5][8]

Normal bireylerde eozinofiller beyaz kan hücrelerinin yaklaşık %1-3'ünü oluşturur ve iki loblu çekirdeklerle yaklaşık 12-17 mikrometre boyutundadır.[2][9]

Nötrofiller olarak kan dolaşımına salınırken, eozinofiller dokuda bulunur.[3] Omurilik soğanı'nda ve korteks ile timus medullası arasındaki bağlantı noktasında ve alt mide-bağırsak kanalda, yumurtalıklar, rahim, dalak ve lenf düğümleri'nde bulunurlar ancak akciğerlerde, cilt, yemek borusu içinde veya normal şartlar altında diğer bazı iç organlarda bulunmazlar. Bu son organlarda eozinofillerin varlığı hastalıkla ilişkilidir. Örneğin, eozinofilik astımı olan hastalar, iltihaplanmaya ve doku hasarına yol açarak hastaların nefes almasını zorlaştıran yüksek eozinofil seviyelerine sahiptir.[10][11] Eozinofiller dolaşımda 8-12 saat kalırlar ve uyarım olmadığında dokuda 8-12 gün daha yaşayabilirler.[12] 1980'lerdeki öncü çalışma, eozinofillerin ex-vivo kültür deneylerinin gösterdiği gibi, olgunlaşmalarından sonra uzun süre hayatta kalma kapasiteli benzersiz granülositler olduğunu gösterdi.[13]

Klinik anlamlılık

Eozinofili

Eozinofillerde artış yani 500'den fazla eozinofil/mikrolitre kanın varlığı eozinofili denilir ve genelde bağırsaklarında parazit istilası olan kişilerde; otoimmün ve bağ dokusu hastalıklarında (romatoid artrit gibi) ve Sistemik lupus eritematozus; eozinofilik lösemi, klonal hipereozinofili ve Hodgkin lenfoma gibi malign hastalıklarda; lenfosit varyantı hipereozinofilinde; kapsamlı cilt hastalıklarında (eksfolyatif dermatit gibi); Addison hastalığı ve diğer az kortikosteroid üretimi nedenleri (kortikosteroidler kan eozinofil düzeylerini baskılar); reflü özofajit (özofagusun skuamöz epitelinde eozinofillerin bulunacağı) ve eozinofilik özofajit ve penisilin gibi bazı ilaçların kullanımında görülür. Ancak eozinofilinin belki de yaygın nedeni astım gibi alerjik bir durumdur. 1989'da kontamine L-triptofan takviyeleri, 1981'de İspanya'da toksik yağ sendromunu anımsatan eozinofili-miyalji sendromu denilen ölümcül eozinofili formuna neden olmuştur.

Kan testleri için referans aralıkları'nda eozinofil granülosit miktarının (açık kırmızı ile gösterilmiştir) diğer hücrelerle karşılaştırılması

Biriken eozinofil sayısı astımlı reaksiyonun ciddiyetine karşılık geldiğinden eozinofiller astımda önemli rol oynar.[11] Fare modellerinde eozinofilinin yüksek interlökin-5 seviyeleri ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.[11] Ayrıca astım gibi hastalıkların daha yüksek interlökin-5 seviyeli olduğu ve bunun da daha yüksek eozinofil seviyelerine yol açtığı bulunmuştur.[11] Bu yüksek konsantrasyonlarda eozinofillerin infiltrasyonu, iltihap reaksiyonuna neden olur.[11] Bu, sonuçta hava yolunun yeniden şekillenmesine ve nefes almada zorluğa yol açar.[11]

Eozinofiller ayrıca astımlı hastaların akciğerlerinde doku hasarına neden olabilir.[11] Sitotoksik seviyelere yaklaşan yüksek eozinofil majör temel protein ve eozinofil türevi nörotoksin konsantrasyonları astımlı balgamın yanı sıra akciğerlerdeki degranülasyon bölgelerinde gözlenir.[11]

Kaynakça

  1. ^ "What is an Eosinophil? | Definition & Function | CCED". www.cincinnatichildrens.org (İngilizce). 7 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Haziran 2018. 
  2. ^ a b Uhm TG, Kim BS, Chung IY (March 2012). "Eosinophil development, regulation of eosinophil-specific genes, and role of eosinophils in the pathogenesis of asthma". Allergy, Asthma & Immunology Research. 4 (2): 68-79. doi:10.4168/aair.2012.4.2.68. PMC 3283796 $2. PMID 22379601. 
  3. ^ a b Rosenberg HF, Phipps S, Foster PS (June 2007). "Eosinophil trafficking in allergy and asthma". The Journal of Allergy and Clinical Immunology. 119 (6): 1303-10; quiz 1311-2. doi:10.1016/j.jaci.2007.03.048. hdl:1885/30451Özgürce erişilebilir. PMID 17481712. 
  4. ^ a b c d e f Tahsinoğlu M, Çöloğlu AS, Erseven G. Dişhekimleri için Genel Patoloji, Altın Matbaacılık, İstanbul, 1981
  5. ^ a b c d e f g Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
  6. ^ a b c d e f Blumenreich MS. The White Blood Cell and Differential Count. In: Walker HK, Hall WD, Hurst JW, editors. Clinical Methods: The History, Physical, and Laboratory Examinations. 3rd edition. Butterworths, Boston, 1990
  7. ^ a b c d e f Schmid-Schönbein GW, Skalak R, Sung KLP, Chien S. Human Leukocytes in the Active State. In: Bagge U., Born G.V.R., Gaehtgens P. (eds) White Blood Cells. Microcirculation Reviews, Volume-1. Springer, Dordrecht, 1982
  8. ^ a b c d Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edt., Elsevier, Philadelphia, 2019
  9. ^ Young, Barbara; Lowe, joseph o'connell; Stevens, Alan; Heath, John W. (2006). Wheater's Functional Histology (5.5 isbn = 978-0-443-06850-8 bas.). Elsevier Limited. 
  10. ^ Lambrecht BN, Hammad H (January 2015). "The immunology of asthma". Nature Immunology. 16 (1): 45-56. doi:10.1038/ni.3049. PMID 25521684. 
  11. ^ a b c d e f g h Sanderson, Colin (1992). "Interleukin-5, Eosinophils, and Disease". Blood. 79 (12): 3101-3109. doi:10.1182/blood.V79.12.3101.bloodjournal79123101Özgürce erişilebilir. PMID 1596561. 
  12. ^ Young, Barbara; Lowe, James S.; Stevens, Alan; Heath, John W. (2006). Wheater's Functional Histology (5.5 isbn = 978-0-443-06850-8 bas.). Elsevier Limited. 
  13. ^ Park YM, Bochner BS (April 2010). "Eosinophil survival and apoptosis in health and disease". Allergy, Asthma & Immunology Research. 2 (2): 87-101. doi:10.4168/aair.2010.2.2.87. PMC 2846745 $2. PMID 20358022. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Astım</span> solunum yolları rahatsızlığı

Astım , küçük bronşların ve bronşiollerin, çeşitli uyaranlara aşırı tepki vermesinin sonucu ortaya çıkan, solunum yolu daralmasına sebep olan kronik bir rahatsızlıktır. Buna hava yollarında iltihap da eşlik eder. Çocukların %10'u, erişkinlerin %6'sı astım hastasıdır. Astım atakları esnasında solunum güç ve hırıltılıdır, çoğu zaman öksürük de vardır. Hastaların bir bölümünde astım, ilaçlarla kontrol altına alınmazsa KOAH hastalığına sebep olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Anafilaksi</span> aniden başlayan ve ölüme neden olabilen alerjik reaksiyon

Anafilaksi aniden başlayan ve ölüme neden olabilen ciddi bir alerjik reaksiyondur. Anafilakside genel olarak kızarıklık, kaşıntı, boğaz şişmesi ve kan basıncının düşmesi gibi semptomlar söz konusudur. Yaygın nedenleri böcek ısırmaları, gıdalar ve ilaçlardır.

Akyuvarlar ya da lökosit olarak da adlandırılan beyaz seri kan hücreleri; ilikte ve lenf bezlerinde üretilirler. Bağışıklık sisteminin hücresel bileşenini oluşturan, vücudu bulaşıcı hastalıklara ve yabancı maddelere karşı korumaya koşullanmış hücrelerdir. Sağlıklı bir yetişkin insanın bir milyon hücreli kanında 4×103–11×103 adet, bir başka tanımla bir damla kanda yaklaşık 4.000 ilâ 11.000 arasında akyuvar bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Bazofil polimorflar</span>

Bazofil polimorflar (bazofiller), sitoplazma granülleri "hematoksilin" boyası ile koyu mavi boyanan akyuvarlardır. Sitoplazmalarındaki granüller histamin, serotonin, heparin vb i maddeleri içerirler. Dokulara çıkınca “mast hücresi” niteliğini kazanır. Normal koşullarda kandaki sayısı en az olan lökosit türüdür; kan sayımında %0-2 gibi küçük yüzdeleri vardır. Öteki granülositler gibi dokulara çıkabilir, göç edebilirler; ancak fagositoz yetileri kısıtlıdır.

<span class="mw-page-title-main">Nötrofil polimorflar</span>

Nötrofil polimorflar, bakterilerin ve yabancı cisimlerin ortadan kaldırılmasında etkili akyuvarlardır. İnsan vücudunda 100 milyar nötrofil polimorf vardır. Kemik iliğinin yarısı nötrofil polimorflardan oluşur; kırmızı kemik iliğindeki ana hücrelerin (myeloblast) olgunlaşmasıyla meydana gelirler ve fazlası orada depolanır. Bölünerek çoğalamazlar. Kan dolaşımına giren bir nötrofil polimorf 20. saatten sonra ölür, yerini genç bir nötrofil alır. Çekirdekleri, birbirlerine ince köprücüklerle bağlanan 2-4 topuzcuktan oluşur. H+E boyamalarında, sitoplazmaları uçuk mavi renkli granüller içerir.

Mast hücresi veya mastosit,(mikroskobik görüntü) bazik boyalarla boyanan, histamin ve heparin açısından zengin granüllere sahip bir hücredir. Bağışıklık sisteminde önemli bir rolü vardır, özellikle alerji ve anafilaksideki yeriyle tanınır.

<span class="mw-page-title-main">Aşırı duyarlılık</span> Tıbbi durum

Aşırı duyarlılık reaksiyonları, bağışıklık sistemi işlevlerinin kendi dokularına zarar verecek (patolojik) düzeylere ulaştığı olgular için yapılan bir tanımlamadır. Bağışıklık sistemi, organizmayı yabancı antijenlerden korumaya yönelik bir dizi işlev için kurgulanmıştır. Örneğin, bir birey daha önce karşılaştığı bir antijenle ikinci kez karşılaştığında, bu antijene karşı gerekenden çok daha güçlü immun yanıtlar meydana verelebilir. Doku zarar­larına neden olan bu yanıtlara aşırı duyarlılık reaksiyonları adı verilir. Aşırıduyarlılık reaksiyonlarının 2 ana grubu vardır:

<span class="mw-page-title-main">Bağışıklık sistemi</span> canlılarda hastalıklara karşı koruma sağlayan biyolojik savunma sistemi bütünü

Bağışıklık sistemi, bir canlıdaki hastalıklara karşı koruma yapan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden işleyişlerin toplamıdır. Sistem, canlı vücudunda geniş bir çeşitlilikte, virüslerden parazitik solucanlara, vücuda giren veya vücutla temasta bulunan her yabancı maddeye kadar tarama yapar ve onları, canlının sağlıklı vücut hücrelerinden ve dokularından ayırt eder. Bağışıklık sistemi, çok benzer özellikteki maddeleri bile birbirinden ayırabilir, örneğin; bir amino asidi farklı olan proteinleri bile birbirinden ayırabilecek özelliğe sahiptir. Bu ayrım, patojenlerin konak canlıdaki savunma sistemine rağmen enfeksiyon yapmaları için yeni yollar bulmalarına, bazı uyumlar sağlamalarına neden olacak kadar karmaşıktır. Bu mücadelede hayatta kalmak için patojenleri tanıyan ve onları etkisizleştiren bazı mekanizmalar gelişmiştir. Doğadaki tüm canlılar kendilerinden olmayan doku, hücre ve moleküllere karşı savunma sistemlerine sahiptirler. Hatta bakteriler gibi basit tek hücreli canlılarda da onları viral enfeksiyonlara karşı koruyan enzim sistemleri bulunur. Yüksek canlılardaysa çok daha karmaşık bir bağışıklık sistemi vardır. Omurgalılarda bağışıklık sistemi özel işlevlere sahip çok sayıda farklı hücre ve molekül içermektedir.

<span class="mw-page-title-main">İnflamasyon</span> iltihaplanma

İnflamasyon, canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre dejenerasyonu ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Fagositoz</span>

Fagositoz, bir fagositin solid partikülleri yakalayıp yutması ve sitoplazmasında oluşturduğu fagosom adı verilen boşluğa hapsederek eritme (sindirme) çabasıdır. Fagosite ettikleri başlıca solid partiküller canlı etkenler (mikroplar), ölü hücre ve doku artıkları, suda erimeyen mineraller ve metal tuzları, yabancı cisimler vb. oluşumlardır. Fagositler ve fagositoz olgusu ilk kez 1882 yılında İlya İlyiç Meçnikov tarafında bulundu. Bu buluşu ona Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülünü kazandırdı.

<span class="mw-page-title-main">Alerji</span> Çoğu insanın iyi tolere ettiği bir maddeye karşı bağışıklık sistemi tepkisi

Alerjik hastalıklar, bağışıklık sisteminin çevrede genellikle zararsız olan maddelere karşı geliştirdiği aşırı duyarlılık sonucu ortaya çıkan çeşitli patolojik durumlar olarak tanımlanır. Bu hastalıklar arasında alerjik rinit, gıda alerjileri, atopik dermatit, alerjik astım ve anafilaksi gibi durumlar yer almaktadır. Klinik belirtiler arasında konjonktivit, kaşıntılı bir döküntü, hapşırma, öksürük, burun akıntısı, nefes darlığı ve anjiyoödem (şişlik) gibi bulgular bulunabilir. Gıda intoleransı ve gıda zehirlenmesi gibi patolojik durumların farklı klinik varlıklar olduğunu unutmamak gerekir.

Poliarteritis nodoza , orta çaplı atardamarlarda görülen bir vaskülit türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Nekroz</span> doku ölümü

Nekroz, bir veya daha fazla sayıda hücrenin, dokunun ya da organın geri dönüşemez şekilde hasar görmesi sonucu görülen patolojik ölümdür. Hücre ölümünün oluşmasındaki en temel ilke, hücrenin uyum sağlayamayacağı ya da basit bir dejenerasyonla geçiştiremediği düzeydeki streslerin sonucunda yaşamsal işlevlerini ve bütünlüğünü yitirmesidir.

<span class="mw-page-title-main">Doğuştan gelen bağışıklık sistemi</span> omurgalılarda bulunan iki ana bağışıklık stratejisinden biri

Doğuştan gelen bağışıklık sistemi ya da doğal bağışıklık diğer organizmaların enfeksiyonlarına karşı spesifik olmayan yolla koruma yapan ev sahibinin savunmasındaki hücreleri ve mekanizmaları kapsayan bir bağışıklık sistemi çeşididir.

<span class="mw-page-title-main">Agranülosit</span>

Agranulositler, beyaz kan hücrelerinin, sitoplazmalarının granül içermemesiyle karakterize alt birimleridir.

Bağışıklık yetmezliği veya bağışıklık eksikliği, bağışıklık sisteminin herhangi bir nedenle baskılanması ve doğal davranışlarının kısıtlanması sonucunda savunma sistemi elemanları arasındaki koordinasyonun bozulması olgusudur. Memelilerin fizyolojik savunma sistemi 3 ana parçadan oluşur:

<span class="mw-page-title-main">Granülomatozis</span> organizmaya yabancı olan canlı veya cansız tüm etkenlere karşı bağışıklık sisteminin verdiği patofizyolojik bir mekanizmalar bütünü

Granülomatozis, organizmaya yabancı olan canlı veya cansız tüm etkenlere karşı bağışıklık sisteminin verdiği patofizyolojik bir mekanizmalar bütünüdür. Granülomatozis bazı otoimmun hastalığın da başlıca mekanizmasını oluşturur. Bir granülom'un yapısını temel olarak etken ve fibröz kapsül oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Majör bazik protein</span>

Eozinofil majör bazik proteini veya genellikle kısaltılmış olarak majör bazik protein, insanlarda PRG2 geni tarafından kodlanmaktadır.

Granülom, ortadan kaldırılamayan canlı etkenleri sınırlandırılmak ya da yabancı cisimlerin olumsuz etkilerini önlemek amacını taşıyan makrofajların oluşturduğu, yuvarlakça-oval hücre kümeleridir. Üç boyutlu düşünülürse küre ya da yumurta biçiminde olan makrofaj kümelenmesini lenfositlerden oluşan bir katman kuşatır. Lenfositlerin hemen dışında ise, olay uzadıkça yoğunlaşan bir kollajen lif artışı (fibrozis) vardır.

Granülomlu yangı, ortadan kaldırılamayan canlı etkenleri sınırlandırılmak ya da yabancı cisimlerin olumsuz etkilerini önlemek amacıyla oluşan bir kronik yangı türüdür.