İçeriğe atla

Enzim aktivatörü

Bacillus stearothermophilus fosfofruktokinaz. PDB: 6PFK​.

Enzim aktivatörleri, enzimlere bağlanan ve onların aktivitelerini artıran moleküllerdir. Bu moleküller enzim inhibitörlerinin tam tersi olarak görev yapar ve çoğunlukla allosterik düzenlemeler yoluyla metabolizmanın kontrol edilmesini sağlarlar. Bu şekilde işlev gören bir enzim aktivatörü olan fruktoz 2,6-bisfosfat, fosfofruktokinaz 1'i aktive eder ve glukagon hormonuna yanıt olarak glikolizin artmasına neden olur. Bazı durumlarda, eğer bir substrat bir enzimin katalitik alt birimine bağlanırsa, enzimin diğer alt birimlerinde hem substrat afinitesinde hem de katalitik aktivitede artışa yol açarak bir aktivatör olarak işlev görebilir.

Enzim aktivatörü örnekleri

Hekzokinaz-I

Hekzokinaz-I (HK-I), glikozun glikoliz yolağına girmesini sağlayan bir enzim aktivatörü olarak işlev görür. HK-I'in temel fonksiyonu, glikozu fosforilasyon yoluyla glikoz-6-fosfata (G6P) dönüştürmektir. HK-I, glikolizi başlatmanın yanı sıra, glikozun düşük bir seviyede kalmasını sağlayarak glikozun hücrelere verimli bir şekilde difüzyonun sağlanmasına da yardımcı olur. HK-I, bir α-sarmal ile birbirine bağlanan N-terminal bölgesi ve C-terminal bölgesi olmak üzere iki katalitik bölgeden oluşur. N-terminal bölgesi, C-terminal bölgesi için allosterik bir düzenleyici görevi görürken, C-terminal bölgesi yalnızca katalitik aktiviteden sorumludur. G6P konsantrasyonu, HK-I seviyesi için bir düzenleyici olarak işlev görürken, aynı zamanda bir geri besleme inhibitörü olarak da görev yapar. Düşük G6P konsantrasyonu HK-I'i aktive ederken, yüksek G6P konsantrasyonu ise HK-I'i inhibe eder.[1]

Glukokinaz

Glikolitik yolakta önemli bir enzim olan glukokinaz, vücuttaki glukoz metabolizmasının düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynar. Bu enzim, glukozun glikoliz sürecinde önemli bir adım olan glukoz-6-fosfata (G6P) dönüştürülmesinden sorumludur. Heksokinazın bir izozimi olan glukokinaz, glukoz tarafından tetiklenen insülin salgılanmasına yardımcı olduğu pankreas β hücrelerinde bulunur. Karaciğer, bağırsak ve beyin hücreleri gibi çeşitli dokularda da mevcut olan glukokinaz, bu bölgelerde glukozun hücre içi alımını ve metabolizmasını destekler.

Glukokinaz aktivatörleri, karaciğerde glukoz alımını artıran ve pankreatik β hücrelerinde insülin üretimini artıran, böylece enzimin aktivitesini artıran bileşiklerdir.[2] Bu aktivatörler özellikle tip 2 diabetes mellituslu bireylerde kan glukoz konsantrasyonlarını düşürücü etkilere sahiptir.

Glukokinazın özelliklerinden biri, glukoz düzenleyici proteinin (GKRP) glukoz seviyeleri düşük olduğunda hücre çekirdeğindeki enzimin inaktif formuna bağlandığı tek allosterik bölgesidir. Glukoz konsantrasyonu arttığında, glukokinaz-GKRP kompleksi parçalanır ve enzim glukozu fosforillemek için sitoplazmaya doğru hareket eder. glukozun kendisi glukokinaz için bir enzim aktivatörü görevi görerek karaciğer ve kas hücrelerinde glukoz alımını ve glikojen üretimini artırır.[3]

Kaynakça

  1. ^ Chen G, Zhang Y, Liang J, Li W, Zhu Y, Zhang M, Wang C, Hou J (February 2018). "Deregulation of Hexokinase II Is Associated with Glycolysis, Autophagy, and the Epithelial-Mesenchymal Transition in Tongue Squamous Cell Carcinoma under Hypoxia". BioMed Research International. 2018: 1-15. doi:10.1155/2018/8480762. PMC 5841093 $2. PMID 29682563. 28 Nisan 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Nisan 2024. 
  2. ^ Park K, Lee BM, Hyun KH, Han T, Lee DH, Choi HH (March 2015). "Design and Synthesis of Acetylenyl Benzamide Derivatives as Novel Glucokinase Activators for the Treatment of T2DM". ACS Medicinal Chemistry Letters. 6 (3): 296-301. doi:10.1021/ml5004712. PMC 4360162 $2. PMID 25815149. 28 Nisan 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Nisan 2024. 
  3. ^ Lenzen S (May 2014). "A fresh view of glycolysis and glucokinase regulation: history and current status". The Journal of Biological Chemistry. 289 (18): 12189-12194. doi:10.1074/jbc.R114.557314. PMC 4007419 $2. PMID 24637025. 28 Nisan 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Nisan 2024. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Protein</span> polipeptitlerin işlevsellik kazanması sonucu oluşan canlıların temel yapı birimi

Proteinler, bir veya daha fazla uzun amino asit artık zincirini içeren büyük biyomoleküller ve makromolekül'lerdir. Proteinler organizmalar içinde, hücrelere yapı ve organizmalar sağlayarak ve molekülleri bir konumdan diğerine taşıyarak metabolik reaksiyonları katalizleme, DNA kopyalama, uyaranlara yanıt verme dahil olmak üzere çok çeşitli işlevler gerçekleştirir. Proteinler, genlerinin nükleotit dizisi tarafından dikte edilen ve genellikle faaliyetini belirleyen özel 3D yapıya protein katlanmasıyla sonuçlanan amino asit dizilimlerinde birbirlerinden farklıdır.

<span class="mw-page-title-main">Hormon</span> İç salgı bezlerinden kana geçen ve organların işlemesini düzenleyen adrenalin, insülin, tiroksin ve benzeri fizyolojik etkisi olan maddelerin genel adı

Hormon,, çok hücreli organizmalarda fizyoloji ve davranışı düzenlemek için karmaşık biyolojik süreçler yoluyla uzak organlara veya dokulara gönderilen sinyal molekül sınıfıdır.

<span class="mw-page-title-main">Fosfor</span> simgesi P ve atom numarası 15 olan element

Fosfor, simgesi P ve atom numarası 15 olan ve insan vücudunda kalsiyumdan sonra en fazla bulunan kimyasal elementtir.

<span class="mw-page-title-main">Fermantasyon</span> kimyasal çürüme

Fermantasyon, hücre içinde oksijen yokluğunda meydana gelen metabolik bir faaliyet olarak ‘NAD+'yi yeniden oluşturmak için glikozun glikoliz yoluyla kısmi oksidasyonunu takip eden metabolik adımlar’ şeklinde tanımlanmaktadır. Fermantasyon anaerobik şartlarda, yani oksidatif fosforilasyon olamadığı durumlarda, glikoliz yoluyla ATP üretimini sağlayan önemli bir biyokimyasal süreçtir. Biyokimyanın fermantasyonla ilgilenen dalı zimolojidir.

<span class="mw-page-title-main">Siklik adenozin monofosfat</span>

Siklik adenozin monofosfat, kısaltma cAMP ve cyclic AMP olarak da bilinir. cAMP adenozin trifosfat (ATP) tan elde edilir ve çeşitli organizmalarda cAMP bağımlı yolda hücre içi sinyal iletiminde kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Endokrin sistem</span>

Hayatta kalmak, büyümek ve çoğalmak için, insan dahil çok hücreli bir organizmanın, fizyolojik talepleri ve çevresel zorlukları karşılamak için dokular, organlar ve organ sistemleri arasında etkili bir uyuma sahip olması gerekmektedir. Endokrin sistem, iç ve dış koşullara yanıt vermektedir. Ayrıca kanalsız organ ve dokulardaki salgı hücreleri tarafından üretilen hormonlar aracılığıyla iletişim kurmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Enzim</span> biyomoleküller

Enzimler, kataliz yapan biyomoleküllerdir. Neredeyse tüm enzimler protein yapılıdır. Enzim tepkimelerinde, bu sürece giren moleküllere substrat denir ve enzim bunları farklı moleküllere, ürünlere dönüştürür. Bir canlı hücredeki tepkimelerin neredeyse tamamı yeterince hızlı olabilmek için enzimlere gerek duyar. Enzimler substratları için son derece seçici oldukları için ve pek çok olası tepkimeden sadece birkaçını hızlandırdıklarından dolayı, bir hücredeki enzimlerin kümesi o hücrede hangi metabolik yolakların bulunduğunu belirler.

Pozitron emisyon tomografisi adı verilen ve damar yolu ile enjekte edilen metabolik radyoaktif ajanların biriktiği normal veya patolojik dokuları görüntüleyen bir sintigrafi ve tomografi tekniği. Genel anlamda metabolik veya fonksiyonel görüntüleme için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Hipoglisemi</span>

Hipoglisemi, kan şekerinin olması gerektiğinden daha düşük olması durumudur.

<span class="mw-page-title-main">Hekzokinaz</span>

Hekzokinaz (glukokinaz) glukozun glikoliz olmasının başlangıcında glukoz C6 atomunu fosforlayarak glukoz-6-fosfata cevirir. Fizyolojik koşullarda reaksiyon geri dönüşümsüzdür. Glukokinaza kardeş enzim olup sadece karaciğerde çalışır. Enzimin kendi ürünü olan glukoz-6-fosfat tarafından allosterik olarak inhibe edilir. Glukokinazın aksine glikoza afinitesi yüksektir ve karaciğerde, normal şartlar altında sabit bir oranda doymuş ve aktif olarak bulunur. Böylece karaciğerin gereksinimlerini karşılamak için yeterli glikolizi sağlar. Düşük Km ve düşük Vmax değerine sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Diyabet</span> Kandaki glikoz seviyesinin aşırı artmasından kaynaklanan metabolik bozukluk

Diabet ya da Diabetes mellitus, sıklıkla yalnızca diabet ya da diyabet veya halk arasında şeker hastalığı olarak adlandırılan, genellikle kalıtımsal ve çevresel etkenlerin birleşimi ile oluşan ve kandaki glukoz seviyesinin aşırı derecede yükselmesiyle (hiperglisemi) sonuçlanan metabolik bir bozukluktur. Vücutta kan şekerinin düzenlenmesi pek çok sayıda kimyasal madde ve hormonun karmaşık etkileşimi sonucunda sağlanır. Şeker metabolizmasının düzenlenmesinde rol oynayan hormonlardan en önemlisi pankreasın beta hücrelerinden salgılanan insülin hormonudur. Diyabetes Mellitus ya insülin salgılanmasındaki yetersizlik ya da insülinin etkisindeki veya insülin cevabındaki bir bozukluk sonucunda ortaya çıkan yüksek kan şekerinin yol açtığı birkaç grup hastalığı tanımlamak için kullanılan ortak bir terimdir.

Sülfonilüre türevleri tip 2 diyabet tedavisinde kullanılan oral antidiyabetik ilaç sınıflarından biri. Temel etkilerini pankreasın beta hücrelerinden insülin salgılanmasını artırarak gösterirler.

Lipoprotein lipaz, şilomikron ve VLDL lipoproteinlerindeki trigliseritleri bir monoasilgliserol molekülü ve serbest yağ asitlerine hidrolizleyen, lipaz türü bir enzimdir. Reaksiyon ürünleri dokunun kullanımına yarar. Kofaktör olarak apolipoprotein C-II'ye gerek duyar.

<span class="mw-page-title-main">Enzim inhibitörü</span>

Enzim inhibitörü, bir enzime bağlanan ve onun etkinliğini azaltan bir moleküldür. Bir enzimin aktivitesini engellemek, bir patojeni öldürebildiği veya bir metabolik dengesizliği düzeltebildiği için, çoğu ilaç aslında birer enzim inhibitörüdür. Ayrıca herbisit ve pestisit olarak da kullanılırlar. Enzimlere bağlanan her molekül inhibitör değildir; enzim aktivatörleri enzimlere bağlanıp onların enzim aktivitesini artırırlar.

Pastör (Pasteur) etkisi, oksijenin fermantasyon olayı üzerine olan inhibitör etkisidir.

<span class="mw-page-title-main">Kan şekeri seviyesi</span>

Kan şekeri seviyesi, kan şekeri konsantrasyonu veya kan glukoz seviyesi, insanların ve hayvanların kanında bulunan glukoz miktarıdır. Glukoz basit bir şekerdir ve her zaman 70 kilogram ağırlığında bir insanın kanında yaklaşık 4 gram glukoz bulunur. Vücut, metabolik homeostazın bir parçası olarak, başta karaciğer ve pankreas ve bunların yanında ekstrahepatik dokular ve birkaç hormonun rol oynadığı, çok duyarlı homeostatik bir mekanizma ile kan glukoz seviyelerini sıkı bir şekilde düzenler. Glukoz, iskelet kası ve karaciğer hücrelerinde glikojen formunda depolanır. Aç kalan bireylerde, kan glukozu karaciğer ve iskelet kasındaki glikojen depoları harcanarak sabit seviyede tutulur.

<span class="mw-page-title-main">Allosterik düzenleme</span>

Biyokimyada, allosterik düzenleme, bir enzimin, enzimin aktif bölgesi dışındaki bir bölgede bir efektör molekülün bağlanması ile düzenlenmesidir.

<span class="mw-page-title-main">Amilin</span>

Amilin veya adacık amiloid polipeptidi (IAPP), 37 kalıntılı peptit hormonudur. Pankreasın β hücrelerinden yaklaşık 100:1 (insülin:amilin) oranında insülin ile eşgüdümlü olarak salgılanmaktadır. Amilin, mide boşalmasını yavaşlatarak ve tokluğu artırarak glisemik düzenlemede rol oynamaktadır, böylelikle yemek sonrasında kan şekeri düzeylerindeki ani artışları önlemektedir.

De novo sentez, kısmi bozunmadan sonra geri dönüşümün aksine, şekerler veya amino asitler gibi basit moleküllerden karmaşık moleküllerin sentezini ifade eder. Örneğin, format ve aspartat gibi küçük öncü moleküllerden yapılabildikleri için diyette nükleotidlere ihtiyaç yoktur. Metionin ise diyette gereklidir, çünkü homosisteine indirgenebilir ve daha sonra homosisteinden yeniden üretilebilirken, de novo sentezlenemez.

<i>lac</i> operon

Laktoz operonu E. coli ve birçok diğer enterik bakteri tarafından laktozun taşınması ve metabolizması için gerekli olan bir operon dur. Çoğu bakteri için glukoz tercih edilen karbon kaynağı olsa da, lac operonu beta-galaktozidaz aktivitesi aracılığıyla glukozun kullanılamadığı durumlarda laktozun etkili bir şekilde sindirilmesini sağlar. Lac operonunun gen regülasyonu açıkça anlaşılan ilk genetik düzenleyici mekanizmadır, bu yüzden prokaryotik gen regülasyonunun önde gelen bir örneği haline gelmiştir. Bu nedenle, genellikle giriş seviyesindeki moleküler ve hücresel biyoloji derslerinde tartışılır. Bu laktoz metabolizma sistemi, François Jacob ve Jacques Monod, bir biyolojik hücrenin hangi enzimi sentezleyeceğini nasıl bildiğini belirlemek için kullanılmıştır. Lac operonu üzerine yaptıkları çalışma, 1965'te Fizyoloji veya Tıp dalında Nobel Ödülü kazandı.