
Deri, cilt veya ten, bazı hayvanların vücutlarını kaplayan en üst katman olup, altında barındırdığı kas ve organları koruyan doku tabakalarından oluşan bir örtü sistemi organıdır. Bu tabakanın altında yağ tabakası vardır. Yağ tabakası canlının vücudunu sıcak tutar ve darbelere karşı korur. Burada bulunan ter bezleri boşaltıma yardımcı olur. Deri solunumu nemli vücut yüzeyinde gerçekleşir. Hücrelerde oluşan (O2) oksijen difüzyonla atılır. CO2'de difüzyonla atılır. Bu canlıların gelişmiş organları yoktur. Dış ortamla gaz alışverişi nemli deriden difüzyonla geçer. Derinin nemli kalması mukus tabakası ile gerçekleşir.

Yanık, ısı, elektrik, kimyasal madde, sürtünme ya da radyasyon nedeniyle et veya deri üzerinde meydana gelen bir yaralanma çeşididir. Yalnızca derinin üst katmanını etkileyen yanıklar yüzeysel veya birinci derece yanık olarak tanımlanmaktadır. Yanık bazı alt katmanlara da geçtiğinde, kısmi kalınlıkta yanık ya da ikinci derece yanık olarak nitelendirilir. Tam kalınlıkta veya üçüncü derece yanıklarda, yara derinin tüm katmanlarına geçmiş olur. Dördüncü derece yanıkta ise yara ilaveten kas veya kemik gibi daha derin dokuları da etkiler.

Farmakoloji ve toksikolojide uygulama yolu, bir ilacın, sıvının, zehrin veya başka bir maddenin vücuda alınma yoludur.

Kapsaisin (8-metil-N-vanilil-6-nonenamid), Biber cinsine ait bitkiler olan acı biberlerin aktif bileşenidir. İnsanlar da dahil olmak üzere memeliler için tahriş edici ve nörotoksin kimyasaldır ve temas ettiği herhangi bir dokuda yanma hissi üretir. Kapsaisin ve birkaç ilgili alkaloid'e kapsaisinoidler denir ve muhtemelen belirli memelilere ve mantarlara karşı caydırıcı olarak acı biber tarafından ikincil metabolitler olarak üretilir. Saf kapsaisin hidrofobik, renksiz, çok acı, seffaftan mumsu katıya değişen bir bileşiktir.

Bisfenol A (BPA), öncelikle çeşitli plastiklerin üretiminde kullanılan bir kimyasal bileşiktir. En yaygın olarak organik çözücülerde çözünen, fakat suda da çok zayıf çözünürlüğe sahip renksiz bir katıdır. BPA, fenol ve asetonun yoğunlaştırılmasıyla endüstriyel ölçekte üretilir ve 2022'de 10 milyon tona ulaşması beklenen küresel bir üretim ölçeğine sahiptir.

Cilt kanseri, deriden kaynaklanan kanserdir. Vücudun diğer kısımlarını istila etme veya yayılma yeteneğine sahip anormal hücrelerin türemesinden kaynaklanırlar. Bazal hücreli karsinom, Skuamöz hücreli karsinom ve melanom olmak üzere üç ana cilt kanseri türü vardır. İlk ikisi, daha az yaygın olan bir dizi cilt kanseri ile birlikte melanom dışı cilt kanseri olarak bilinir. Bazal hücreli kanser yavaş büyür ve etrafındaki dokuya zarar verebilir ancak uzak bölgelere yayılma veya ölümle sonuçlanma olasılığı düşüktür. Genellikle üzerinde küçük kan damarları bulunan parlak, ağrısız, kabarık bir cilt alanı olarak görülür veya ülserli kabarık bir alan olarak ortaya çıkabilir. Skuamöz hücreli cilt kanserinin yayılma olasılığı daha yüksektir. Genellikle üstü pullu sert bir yumru olarak ortaya çıkar ancak ülser de oluşturabilir. Melanomlar en agresif olanlardır. Belirtileri arasında boyutu, şekli, rengi değişen, düzensiz kenarları olan, birden fazla renge sahip, kaşıntılı veya kanayan bir ben yer alır.

Hipotalamus-hipofiz-adrenal aks ya da Limbik-Hipotalamus-hipofiz-adrenal aks (LHPA), kompleks geribildirim mekanizmalarına sahip nöroendokrin bir yolak.

Etidyum bromür moleküler biyoloji laboratuvarlarında nükleik asitleri flüoresan işaretlemekte kullanılan bir enterkalasyon ajanıdır. Bu molekül morötesi ışığa maruz kalınca turuncu renkte ışınır, DNA'ya bağlı olması halinde ışığın seviyesi 20-kat daha fazla olur. Jel elektroforezi gibi laboratuvar tekniklerinde DNA görüntülenmesinde etidyum bromürün bu özelliğinden yararlanılır. Bu bileşik, Homidium adı altında, veterinerler tarafından 1950'lerden beri büyükbaş hayvanlarda tripanozomosis tedavisinde kullanılmıştır. Etidyum bromürün kuvvetli bir mutajendir. Bundan dolayı kanserojen ve teratojen olduğu tahmin edilmektedir ama dikkatli bir şekilde test edilmemiştir.
İzosiyanatların, hammaddesi petroldür. Poliüretan üretiminde sıvı kimyasallar ve sertleştirici olarak kullanılır. İzosiyanatlar, izosiyanat grubu (-NCO) bileşikler içerir. Poliüretan köpüklerin, termoplastik elastomerlerin, spandex liflerinin ve poliüretan boyaların bileşenleri olan poliüretan polimerleri üretmek için alkol (hidroksil) grupları içeren bileşiklerle reaksiyona girerler ayrıca izosiyanatlar metallerle de bağ yapabilir. İzosiyanatlar, tüm poliüretan ürünlerinde hammadde olarak kullanılır. İzosiyanatların reaktiflik derecesi oldukça yüksektir. Elyaflarda, kaplamalarda ve elastomerlerde yaygın şekilde kullanılırlar ve gün geçtikçe otomobil endüstrisinde, otomobil tamirlerinde ve bina yalıtım malzemelerinde daha fazla kullanılmaktadır. İçerisinde izosiyanat bulunduran püskürtme poliüretan ürünleri, metal kullanılan malzemeler için koruyucu kaplamalar da dahil çimento, ahşap, cam elyafı, çelik ve alüminyum korumak için geniş bir çevrede perakende, ticari ve endüstriyel kullanımlar için geliştirilmiştir. Odun selülözünün hidroksil grupları ile üretanlar kovalent bağ oluşturdukları için çok kuvvetli tutkallar üretilebilir. İzosiyanatlar içerisinde N = C = O fonksiyonel grubu olan bir organik kimyasal ailesidir. Endüstriyel ortamlarda bulunan en yaygın izosiyanatlar, bunlar:
- Toluen diizosiyanat (TDI)
- Metilen bis (fenilizosiyanat) (MDI) veya metilen difenil diizosiyanat
- Naptalen diizosiyanat (NDI)
- Heksametilen diizosiyanat (HDI)
- İzofor diizosiyanat (IPDI)

Organofosfatlar (fosfat esterleri olarak da bilinir) genel yapısı O=P(OR)3 olan bir organofosforlu bileşik sınıfıdır. Fosforik asit esterleri olarak kabul edilebilirler. Birçok fonksiyonel grupta olduğu gibi, organofosfatlar da, DNA, RNA ve ATP gibi önemli biyomoleküller ve birçok insektisit, herbisit ve sinir ajanları gibi önemli örneklerle birlikte çok çeşitli formlarda ortaya çıkar.

Retinoidler, A vitamini vitamerleri olan veya kimyasal olarak benzer özelliklere sahip olan kimyasal bileşiklerin bir sınıfıdır. Retinoidler tıpta, epitel hücre büyümesini düzenledikleri için geniş bir kullanım bulmuşlardır.

Adapalen, özellikle hafif-orta derecede aknenin tedavisinde kullanılan üçüncü jenerasyon topikal retinoiddir. Ayrıca keratoz pilarisinin yanı sıra diğer cilt hastalıklarının tedavisinde de reçetesiz olarak kullanılır. Komedonların baskın olduğu akne vakalarına karşı etkilidir.

Toksisite, bir maddenin organizmaya zarar verme derecesidir. Toksikolojinin ilgi konusudur. Akut toksisite bir maddenin tek bir maruziyetten ya da kısa sürede birçok maruziyetten dolayı sebep olduğu kötü etkilerini açıklar. Akut toksisite olarak bilinmesi için, kötü etkiler, maddenin maruziyetten sonraki 14 gün içinde gerçekleşmelidir.
Metal zehirlenmesi veya metal toksisitesi; belirli metallerin belirli biçim ve dozlarda yaşam üzerindeki zehirleyici etkisidir. Birtakım metaller, zehirli çözünür bileşikler oluşturduklarında zehirlidir. Birtakım metallerin biyolojik bir rolü yoktur, başka bir deyişle yaşam için zorunlu (esansiyel) minerallerden değildir veya belirli bir türevdeyken zehirlidir. Söz konusu metalin kurşun olması durumunda, kurşunun ölçülebilir herhangi bir miktarının sağlık üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Metal zehirlenmesinin genellikle ağır metaller ile anlamdaş olduğu düşünülür, ancak berilyum ve lityum gibi daha hafif metaller de belirli durumlarda zehirli olabilir. Bütün ağır metaller özellikle zehirli değildir ve demir gibi bazı metaller canlıda çok önemli bir yer tutar. Metal zehirlenmesinin tanımı, anormal derecede yüksek dozlarda zehirli etki gösteren eser elementleri de kapsayabilir. Metal zehirlenmesinin tedavisi için şelasyon tedavisi bir seçenek olabilir; bu yöntem, metalleri vücuttan uzaklaştırmak için şelasyon ajanlarının uygulanmasını içine alan bir tekniktir.

Pemfigus nadir görülen ve deri ve mukoza zarlarını etkileyen bir grup kabarcık oluşturan otoimmün hastalığa verilen genel isimdir İsim, "püstül" anlamına gelen Yunanca "pemphix" kökünden türemiştir.
Tıbbi toksikoloji, tıbbın bir yan dalıdır. Toksik maddelere kazayla veya kasıtlı olarak maruz kalma sonucu ortaya çıkan akut ve kronik zehirlenmelerin önlenmesi, izlenmesi, değerlendirilmesi ve tedavisini kapsayan bilim dalıdır. Tıbbi toksikologlar, akut veya kronik zehirlenme, advers ilaç reaksiyonları (ADR'ler), aşırı dozda uyuşturucular, zehirlenmeler, endüstriyel kazalar ve diğer kimyasal maruziyetler dahil olmak üzere çok çeşitli sorunların değerlendirilmesi ve tedavisi ile ilgilenmektedir.

Stratum granülozum epidermisin stratum spinozum katmanının üzerinde ve stratum korneum katmanının altında yer alan ince bir hücre katmanıdır. Alttaki stratum spinozumdan yukarı çıkan keratinositler, stratum granülozumda granüler (tanecikli) hücreler olarak bilinir. Granüler hücrelerde keratin filamentlerini birbirlerine bağladığı düşünülen histidin ve sistein miktarınca zengin proteinleri içeren keratohyalin granülleri bulunur; bu nedenle keratohyalin granüllerinin temel işlevi, ara keratin filamentlerini birbirlerine bağlamaktır.

Keratinositler, derinin en dış katmanı epidermiste bulunan temel hücre tipidir. Keratinositler, insanlardaki epidermal deri hücrelerinin 90%'ını oluşturur. Derinin bazal katmanındaki bazal hücreler bazen bazal keratinositler olarak da adlandırılır. Keratinositler ısı, ultraviyole radyasyon, su kaybı, ve, bakteri, mantar, parazit ve virüs gibi patojenik etmenlerin neden olduğu çevresel hasara karşı bir bariyer oluşturur. Bazı yapısal proteinler, enzimler, lipitler ve antimikrobiyal peptitler, derinin bariyer işlevinin korunmasına katıkıda bulunur. Keratinositler, epidermisin alt tarafındaki epidermisteki epidermal kök hücrelerden farklılaşır ve yüzeye doğru hareket eder, sonunda korneositlere dönüşür ve insanlarda 40-56 gün arasında soyulur.
Temas sonrası önleme, maruziyet sonrası profilaksi ve maruziyet sonrası önleme olarak da bilinen temas sonrası profilaksi, enfeksiyonun ortaya çıkmasını önlemek için bir patojene maruz kaldıktan sonra başlatılan herhangi bir önleyici tıbbi tedavidir.

Farmakolojide etki mekanizması terimi, bir ilaç maddesinin farmakolojik etkisini ürettiği spesifik biyokimyasal etkileşimi ifade eder. Bir etki mekanizması genellikle bir enzim veya reseptör gibi ilacın bağlandığı spesifik moleküler hedeflerden bahsetmeyi içerir. Reseptör bölgeleri, ilacın kimyasal yapısına ve orada meydana gelen spesifik etkiye dayalı olarak ilaçlar için spesifik afinitelere sahiptir.