İçeriğe atla

EmDrive

Deneyler ve ölçüm ekipmanları için NASA Eagleworks laboratuvarında oluşturulmuş EmDrive Motoru.

EmDrive, günümüzdeki mevcut bilimsel bilgilerle (örneğin Newton Kanunlarıyla) çeliştiği halde işlerliğe sahip olduğu iddia edilmiş, magnetron ve rezonatörden oluşan bir motor yapısıdır. En son deneysel veriler, daha önceki çalıştığına dair ve birbiriyle tutarsız çeşitli ölçümlerin deneysel hatalarla açıklanabileceğini göstermiştir.

İlk defa mühendis Roger Shawyer tarafından ortaya konmuştur. Onda kullanılan Magnetron mikrodalgalar üretmektedir. Salınım enerjisi yüksek kalite faktörünün rezonatöründe biriktirilmektedir. Yazarın açıklamasına göre, özel bir formdaki kapalı rezonatörde sabit elektromanyetik salınım dalgalarının varlığı, çekimin kaynağıdır.

Denemelerin kronolojik sıralaması

2002

2002 yılının Aralık ayında İngiliz Araştırma Şirketi "Satellite Propulsion Research" tarafından 0,02 H kuvvetindeki ilk çalışan prototip tanıtılmıştır. Şirket, Uzay Mühendisi Roger Shawyer tarafından kuruldu.

2006

2006 yılının Ekim ayında aynı şirket tarafından 0,1 H kuvvetindeki prototip sergilendi.

2010

2008-2010 yılları arasında Çindeki Kuzeybatı Politeknik Üniversitesinde, Profesör Yang Juan'ın gözetiminde  0,72 H kuvvetindeki prototip oluşturuldu.

2011

2006-2011 yılları arasında Guido Fetta yönetimindeki Amerikan Şirketi "Cannae LLC" (Q-Drive ismiyle de bilinir) tarafından benzer tipte bir motor oluşturuldu.

2014

2013-2014 yıllarında motor, Johnson Uzay Merkezindeki NASA «Eagleworks» laboratuvarında denendi. Çalışmalar Harold G. White denetiminde sürdü, bu süreçte sıra dışı bir sonuç alındı-İtme değeri 0,0001 H civarında. White'a göre, bir rezonatör, manyetik hidrodinamik yardımıyla(Kuantum dalgalanmaları varlığında) itmeyi uygulayan sanal plazma toroidinin oluşması yöntemiyle çalışabilir.

Deney, onlarca Mikro-Newton kuvveti algılayabilen dönen bir sarkaçta yapıldı. (Kapalı bir vakum odasında, oda sıcaklığında ve normal atmosfer basıncında gerçekleştirildi.)

Rezonatör deneyleri çok düşük güçlerde gerçekleştirilmiştir (2002 yılındaki Scheuer deneyindekinden 50 kat, 2010 yılında Çin'de gerçekleştirilen deneyden 150 kat daha düşük), ama 5 deneme sonrası net itme, güç 17 Volt iken 91, 2 Mikro-Newton değerinde ölçüldü.

2015

2015 yılının Temmuz ayında Martin Tajmar önderliğinde Dresden Teknik Üniversitesinde de bu konu ile ilgili deneyler gerçekleştirildi. Bu deneyler, EmDrive'in işlerliğini ne çürütebildi ne de doğrulayabildi.

2016

EmDrive'in işlerliği ile ilgili fizik kavramlarının tersine farklı teorik açıklamalar ortaya atıldı.

17 Ağustos 2016  tarihinde Guido Fett, yörüngede deneysel bir örnek başlatma (Cannae Drive) ve test etme niyetinin olduğunu açıkladı.

2016 yılının Kasım ayında NASA Eagleworks laboratuvarında çalışan mühendislerin yürüttüğü EmDrive'ın işlerliği hakkındaki deneylerin sonuca ulaştığı bilgisi yayınlandı. Bu makalede, motorun havasız ortamda 1, 2±0,1 мН/кВт itme oluşturabileceği kabul edilmiştir. (40, 60 ve 80 Volt da doğrulandı.)

2021

Dresden Teknik Üniversitesinde Martin Tajmar önderliğinde çalışan ekip bilinen fizik kanunlarıyla uyumsuz herhangi bir sonuç çıkmadığına dair sonuçlarını üç makalede sundu. Daha önceden alınmış ve karşılıksız itki gibi görünen sonuçların, cihazın sıcaklıkla birlikte genleşmesi sırasında ağırlık merkezindeki kaymalardan kaynaklanmış olacağına dair bulgular sunuldu.[1]

Ayrıca bakınız

Notlar

  1. ^ Tajmar, Martin; Neunzig, Oliver; Weikert, Marcel. "High-Accuracy Thrust Measurements of the EMDrive and Elimination of False-Positive Effects". ResearchGate (İngilizce). Erişim tarihi: 8 Nisan 2021. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Isaac Newton</span> İngiliz matematikçi ve fizikçi (1642–1727)

Isaac Newton, İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom, mucit, simyacı, teolog ve filozoftur. 1687 yılında yayımladığı Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri) kitabıyla klasik fizik mekaniğinin temelini oluşturmuş ve bu eser, dünya tarihinin en önemli bilimsel kitaplarından biri olmuştur. Bu eserle birlikte kendi adıyla anılan evrensel kütleçekim yasası ve üç hareket yasasını ortaya koymuş ve kendisinin yaratmış olduğu bu etki, bilim tarihindeki kilometre taşlarından biri olmuştur. Newton'ın evrensel kütleçekimi ve hareketin üç kanunu, sonraki üç yüzyıl boyunca bilim dünyasına egemen olmuştur.

Fizikte, kütle, Newton'un ikinci yasasından yararlanılarak tanımlandığında cismin herhangi bir kuvvet tarafından ivmelenmeye karşı gösterdiği dirençtir. Doğal olarak kütlesi olan bir cisim eylemsizliğe sahiptir. Kütleçekim kuramına göre, kütle kütleçekim etkileşmesinin büyüklüğünü de belirleyen bir çarpandır (parametredir) ve eşdeğerlik ilkesinden yola çıkılarak bir cismin kütlesi kütleçekimden elde edilebilir. Ama kütle ve ağırlık birbirinden farklı kavramlardır. Ağırlık cismin hangi cisim tarafından kütleçekime maruz kaldığına göre ve konumuna göre değişebilir.

<span class="mw-page-title-main">Newton'un hareket yasaları</span> Bilimsel Yasalar

Newton'un hareket yasaları, bir cisim üzerine etki eden kuvvetler ve cismin yaptığı hareket arasındaki ilişkileri ortaya koyan üç yasadır. İlk kez Isaac Newton tarafından 5 Temmuz 1687 tarihinde yayımlanan Philosophiae Naturalis Principia Mathematica adlı çalışmada ortaya konmuştur. Bu yasalar klasik mekaniğin temelini oluşturmuş, bizzat Newton tarafından fiziksel nesnelerin hareketleri ile ilgili birçok olayın açıklanmasında kullanılmıştır. Newton, çalışmasının üçüncü bölümünde, bu hareket yasalarını ve yine kendi bulduğu evrensel kütleçekim yasasını kullanarak Kepler'in gezegensel hareket yasalarının elde edilebileceğini göstermiştir.

1. Yasa
Eylemsiz referans sistemi adı verilen öyle referans sistemleri seçebiliriz ki, bu sistemde bulunan bir parçacık üzerine bir net kuvvet etki etmiyorsa cismin hızında herhangi bir değişiklik olmaz. Bu yasa genellikle şu şekilde basitleştirilir: “Bir cisim üzerine dengelenmemiş bir dış kuvvet etki etmedikçe, cisim hareket durumunu korur.”
2. Yasa
Eylemsiz bir referans sisteminde, bir parçacık üzerindeki net kuvvet onun çizgisel momentumunun zaman ile değişimi ile orantılıdır:
<span class="mw-page-title-main">Makine mühendisliği</span> Mühendislik

Makine mühendisliği, mekanik sistemlerin tasarım, analiz, imalat ve bakımı için mühendislik fiziği ve mühendislik matematiği ilkelerini malzeme bilimi ile birleştiren bir mühendislik dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Rudolf Diesel</span>

Rudolf Christian Karl Diesel, dizel motorun mucidi Alman makine mühendisi.

<span class="mw-page-title-main">Helikopter</span>

Helikopter, dikey kalkış ve iniş yapabilen döner kanatlı bir hava taşıtıdır. İsmin kökü Yunancada heliko pteron yani hareketli kanatlar anlamından gelir. Fransız Gustave Ponton d'Amécourt tarafından 1861'de ortaya atılmıştır. 1907 yılında Fransız Paul Cornu ilk motorlu helikopteri uçurmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Roket</span> itiş için kullanılan pirokinetik motor; yanıcı silah için bkz. Q2037215

Roket bir uzay aracı, hava aracı, araç, atkı veya bombadır. Roket, roket motorundan itme gücü elde eder. Roket motoru egzozu tamamen roket içinde taşınan roket itici yakıtından oluşur. Roket motorları etki ve tepki ile çalışır ve sadece egzozlarını yüksek hızda ters yönde dışarı atarak roketleri ileri doğru iter ve bu nedenle uzay boşluğunda çalışabilir. Etimolojik kökeni İtalyancada "bobin" anlamına gelen rocchetto olup, silindirik şekil benzerliğinden ötürü modern anlamında sahiplenilen kelimenin kullanımı 20. yüzyıl başlarında savaş gemilerinin öz itmeli ateşleme mermilerine dayanmaktadır. Türk Dil Kurumuna göre Türkçeye Fransızca roquette kelimesinden geçmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Elektrik mühendisliği</span> elektrik, elektronikle ilgili mühendislik disiplinleri

Elektrik Mühendisliği veya Elektrik-Elektronik Mühendisliği; elektrik, elektronik ve elektromanyetizma üzerine çalışan ve bunları kullanarak çeşitli donanım ve sistemlerin tasarımı ve geliştirilmesi ile ilgilenen kapsamlı bir mühendislik disiplinidir. 19.yüzyıldan itibaren telefon, telgraf, elektrik enerjisisinin üretimi, dağıtımı ve geniş ölçekte kullanımıyla birlikte ayrı bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır. 20. yüzyılda yarı iletken teknolojisinin gelişimi, transistörün icadı, mikroişlemcilerin ve bilgisayarların gelişimi ile daha kapsamlı bir disiplin haline gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Turbofan</span> jet motor türü

Turbofan, itişi egzoz gazıyla beraber, ön kısımdaki geniş fanla da sağlanan güvenilir ve bakımı kolay jet motoru tipidir. Ön kısmı büyük, arka kısmı koni şeklinde ve daha küçüktür. Genelde yolcu uçaklarında kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">X-4 Bantam</span> çift jet motorlu küçük deneme uçağı

Northrop X-4 Bantam; yatay kuyruğu olmayan, bunun yerine yuvarlanma ve dalma kontrolleri olan elevatör ve aileronları yerine elevon adı verilen tek bir parça kullanılmış, çift jet motorlu küçük deneme uçağı. Bazı aerodinamikçilerin yatay kuyruğu ortadan kaldırarak transonik hızlarda kanatların yol açtığı süpersonik şok dalgalarının yatay kuyrukla etkileşmei sorununu ortadan kaldırmayı umuyorlardı, ancak X-4'ün deneyleri bu umudu boşa çıkardı.

<span class="mw-page-title-main">McDonnell Douglas AV-8B Harrier II</span> İngiliz-Amerikan yapımı savaş uçağı

AV-8B Harrier II gerçek anlamda V/STOL uçaklarının içinden en çok tanınanıdır. Bir adet Rolls Royce Pegasus II motoruna sahiptir. Motor uçağın tam ortasındadır ve uçağın iki yanında görünen hava girişleri ortadaki Rolls Royce Pegasus II motorunu beslemektedir. İlk Harrier II uçuşu 1981 sonbaharında gerçekleştiğinde asıl Hawker P.1127'nin ilk uçuşundan beri 21 yıl geçmişti. P.1127, 1957 tasarımı bir Fransız motor konsepti üzerine yapılandırılmış ve geliştirilmişti. Proje finansmanı Britanyalı Bristol Engine Co. ve ABD Hükûmeti tarafından “Müşterek Silah Geliştirme Programı” (MWDP) dahilinde karşılanmıştı.

<span class="mw-page-title-main">Model roket</span>

Aynı zamanda, düşük güç roketi olarak da bilinen model roket alçak irtifalara ulaşmaya göre tasarlanan ve çeşitli yöntemlerle kurtarılan küçük bir roketdir.

<span class="mw-page-title-main">Jet motoru</span> fosil yakıtlı motor türü

Jet motoru veya diğer adıyla tepkili motor, atmosferden aldığı havayı sıkıştırıp jet yakıtıyla yakarak ısıtan havacılık motoru. Bu ısıtma sonucunda ortaya çıkan gazları, hızla dışarı püskürterek, ters yönde bir itiş gücü oluşturur ve bu güçle, motorun bağlı olduğu aracın hareket etmesi sağlanır. Bu motorlar, Newton'ın hareket yasalarına bağlı olarak geliştirilmiştir. Bu yasaya göre; her etki eşit büyüklükte ve ters yönde bir tepki doğurur.

<span class="mw-page-title-main">Turbojet</span> jet motor türü

Turbojet, hava solumalı, havacılık sektöründe kullanımı olan bir jet motorudur. Motorun termodinamik çevrim patenti 19. yüzyılda Brayton tarafından alınmış olmasına rağmen, İngiltere'de Frank Whittle ve Almanya'da Hans von Ohain tarafından birbirinden bağımsız olarak 1930'lu yılların sonlarında çalışır prototipleri geliştirilmiştir. Günümüzde daha çok askerî uçaklarda ve süpersonik yani "ses üstü" hızlarda uçuş yapan hava taşıtlarında kullanılır. Geçmişte ise 70'li yıllardan 2003 yılına dek hizmet veren Concorde uçağı, turbojet kullanan ve seri üretimi yapılan yegane yolcu uçağı olmuştur. Turbojet motorlar, çok yüksek miktarda itiş gücü üretirler ve böylece çok kısa sürede ivmelenme sağlayarak monte edildiği uçağı ses üstü hızlara çıkartır. Ekstra hız ve ivme sağlamak için turbojet motorlara artyakıcılar eklenir.

<span class="mw-page-title-main">Fizik tarihi</span> fizik biliminin tarihi

Fizik, felsefe ürünü bir çalışma alanıdır ve bu yüzden 19. yüzyıla kadar doğa felsefesi diye adlandırıldı. Ünlü fizik bilgini Isaac Newton (1642-1726) bile temel yapıtını "Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri" olarak adlandırmış ve kendisini de bir doğa filozofu olarak görmüştür. Günümüzde ise fizik; madde, enerji ve bunların birbiri arasındaki ilişkiyi inceleyen bir bilim dalı olarak tanımlanır. Fizik bir bakıma en eski ve en temel kuramsal bilimdir; onun keşifleri doğa bilimleri'nin her alanı hakkındadır çünkü madde ve enerji; doğanın temel ögeleridir. Diğer bilim dalları genellikle kendi alanlarıyla sınırlıdır ve fizikten sonradan ayrılıp bir bilim dalı olmaya hak kazanmış diye düşünülebilinir. 16. yüzyılda fizik doğa bilimlerinden ayrılmış, Rönesans dönemi sonrasında hızla artan bilgi birikimi ile mekanik, optik, akustik, elektrik gibi alt bilim dalları ortaya çıkmıştır. Fizik günümüzde klasik fizik ve modern fizik olarak ikiye ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Ağırlıksızlık</span>

Ağırlıksızlık ya da ağırlığın yokluğu aslında dışarıdan uygulanan kuvvetler, genellikle yerden koltuktan yataktan vb. uygulanan temas gerektiren kuvvetler, sonucu oluşan baskı ve gerilmenin yokluğudur. Sezgilere aykırı bir şekilde düzgün kütleçekimsel kuvvet tek başına gerilmeye ve baskıya neden olmaz ve b tip bir kuvvetin bulunduğu ortamda serbest düşüşte olan bir cisim g- kuvveti algılamaz ve ağırlıksız hisseder. Bu ayrıca sıfır g- kuvveti olarak adlandırılır. Cisimler kütleçekimi dışındaki kuvvetlere maruz kaldığında, santrifüjde ya da dönen bir uzay istasyonunda ya da roketleri ateşlenen bir uzay mekiğinde, kuvvet cismin eylemsizliğini bastırdığından ağırlık hissi oluşur. Bu tip durumlarda, ağırlık hissi, kütleçekimsel alan sıfır dahi olsa baskı durumu ile oluşabilir. Bu tip durumlarda g kuvveti hissedilir ve cisimler ağırlıksız değildir. Kütleçekimsel alan düzgün olmadığında serbest düşüşteki bir cisim gelgitsel kuvvetler hissedecektir ve cisim baskısız değildir. Bir karadeliğin yanında bu tip gelgitsel kuvvetler çok güçlü olabilir. Dünya göz önüne alındığında bu tip kuvvetler oldukça küçüktür. Özellikle de küçük boyutlu cisimler için. Örneğin insan vücudu veya bir uzaymekiği için. Ve bu durumlarda genel ağırlıksızlık hissi korunmuş olur. Bu durum mikroyerçekimi olarak da bilinir ve yörüngede dolanan uzay mekiklerinde oldukça yaygındır.

Anti-kütleçekimi, kütleçekim etkisinden bağımsız bir alan veya obje yaratma düşüncesidir. Bu, serbest düşme veya yörünge olduğu gibi kütleçekimi altında ağırlığın azalması ya da kütleçekim gücünü elektromanyetizma veya aerodinamik kaldırma gibi birtakım başka güçlerle dengeleme anlamına gelmez. Anti-kütleçekimi bilimkurguda da yinelenen bir kavramdır, özellikle de uzay aracı sevki bağalamında. Buna H.G. Wells’in Ay'da ilk insanlar kitabındaki kütleçekimini bloklayan cisim “Cavorite” örnek olarak verilebilir. Newton’un evrensel kütleçekim yasasına göre kütleçekimi, bilinmeyen birtakım yollarla iletilen bir dış kuvetti. 20. yüzyılda Newton'un kuramının yerini genel görelilik aldı. Genel göreliliğe göre göre kütleçekimi, bir güç değil; uzay zamanı geometrisinin sonucudur. Kurama göre, özellikle sağlanmış bazı koşullar haricinde Anti-kütleçekimi imkânsızdır.

<span class="mw-page-title-main">Woodward etkisi</span>

Mach etkisi olarak da adlandırılan Woodward etkisi, tahmin edilen üç Mach etikisinden en az bir tanesi ve 1990 yılında James F. Woodward tarafından önerilen bir hipotezin parçasıdır. Hipoteze göre, geçici kütle dalgalanmaları, herhangi bir nesnenin düzgün hızlanma sırasında iç enerjiyi absorbe ettiğini söylemektedir. Bu etkiyi hızlandırmak, Woodwrad ve diğerlerinin çeşitli deneylerde ölçmeye çalıştığı tepkisiz bir itme oluşturabilir. Eğer Woodward etkisi kanıtlanabilirse, uzay aracı motorlarının tasarımında maddeyi hızlandırmak için zorlamaya gerek duymayan alan itme motorları için kullanılabilir. Böyle bir motor ise, bir Mach etkisi iticisi olarak da adlandırılan (MET), uzay yoluculuklarında bir devrim olacaktır. Bu zamana kadar, bu etkisinin varlığı henüz kanıtlanamamıştır. Etkiyi kullanmak ve geçerliliğini sağlamak için yapılan deneyler Woodward ve diğerleri tarafından sürdürülmektedir. Hipotezin henüz deneysel bir kanıtı olmadığı gibi, bilimsel çevreler tarafından da destek görmemiştir.

Pratt & Whitney Rocketdyne (PWR), sıvı yakıt kullanan roket motorları tasarlayan ve üreten bir Amerikan şirketidir. United Technologies Corporation'ın tamamen sahip olduğu bir yan kuruluş olan Pratt & Whitney'in bir bölümüdür. Merkezi Kaliforniya'da, Los Angeles'teki Canoga Park'tadır. 2013 yılında şirket GenCorp'a satıldı ve Aerojet Rocketdyne'in bir parçası haline geldi.

<span class="mw-page-title-main">TRA-100</span>

TRA-100, İlk Türk roketatarıdır. Türkiye 'nin yerli jet uçakları roket atıcısıdır. 20 Temmuz 1974 tarihinde başlayan Kıbrıs Barış Harekatı'nda, Türk F-100 jetlerinde kullanılan LAU-60A tipi Amerika kökenli roketatarın Türk Hava Kuvvetleri envanterinde azalması üzerine gündeme gelmiştir. LAU-60A tipi roketatarlar, ABD ve Belçika'dan 2000 dolara temin edilmektedir. Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Emin Alpkaya, bu roketatarların Türkiye'de üretilip, harekâtta kullanılması ve daha ucuza mal edilmesi için girişimlerde bulunmuştur. Neticede, Eskişehir'de bulunan TCDD Lokomotif ve Motor Sanayii Müessesesinde (ELMS) yapımı kararlaştırılmıştır. Eskişehir Hava Üssü Lojistik Daire Başkanı Alb. Turgut Kutlu, ELMS Müdürü Ahmet Deviren'e 21 Temmuz 1974 tarihinde sözlü olarak başvurmuş ve projenin Eskişehir'de yapımına başlanmıştır. TRA-100 projesinin başına İmalat Atölye Müdürü İsmet Çelik getirilmiş; Şahin Erdem, Hayri Mumcu ve İsmet Sayın ile birlikte dört kişilik ekip kurulmuştur. İlk roketatar prototipi kısa sürede tamamlanmıştır. 19 Şubat 1975 tarihinde Org. Alpkaya ve Korg. Tahsin Şahinkaya'nın ELMS'yi ziyareti üzerine gizlilikle yürütülen proje basına yansımıştır. Alpkaya, fabrikada yaptığı konuşmada şu sözleri sarf etmiştir: