İçeriğe atla

Eleanor J. Gibson

Eleanor J. Gibson
Eleanor Gibson, 1993
DoğumEleanor Jack
7 Aralık 1910(1910-12-07)
Peoria, Illinois
Ölüm30 Aralık 2002 (92 yaşında)
Columbia, Güney Karolina
VatandaşlıkAmerikan
EğitimSmith College (B.A., 1931) (M.S., 1933)
Yale Üniversitesi (Ph.D., 1938)
EvlilikJames J. Gibson
ÖdüllerUlusal Bilim Madalyası (1992)
Psikolojiye Seçkin Bilimsel Katkı APA Ödülü (1968)
The American Psychological Foundation Gold Medal Award for Life Achievement in Science (1986)
Kariyeri
DalıPsikoloji,
gelişim psikolojisi,
karşılaştırmalı psikoloji,
deneysel psikoloji,
ekolojik psikoloji
Doktora
danışmanı
Clark L. Hull
EtkilendikleriJames J. Gibson
(m. 1932; ö. 1979)

Eleanor Jack Gibson (7 Aralık 1910 - 30 Aralık 2002), bebeklerde okuma gelişimi ve algısal öğrenme konularına odaklanmış Amerikalı bir psikologdur. Kariyerine 1932 yılında Smith College'da öğretim görevlisi olarak başlayan Gibson, ilk çalışmalarını lisans öğrencisiyken yaptığı araştırmalara dayanarak yayınlamıştır. Gibson, Büyük Buhran ve cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle karşılaştığı birçok engeli, kendi ilgi alanlarıyla birleştirebileceği araştırma fırsatları bularak aşmayı başardı. Gibson, eşi James J. Gibson ile birlikte, insanların çevrelerine uyum sağlamalarına olanak verdiği için algının ne kadar önemli olduğunu vurgulayan Gibsoncu ekolojik gelişim teorisini yarattı. Belki de psikolojiye en bilinen katkısı, hem insan hem de hayvan türlerinde derinlik algısını inceleyen ve bebeklerde algısal gelişimin yeni bir anlayışına yol açan "görsel uçurum " olmuştur. Gibson 1971 yılında Ulusal Bilimler Akademisi'ne, 1972 yılında Ulusal Bilimler Akademisi'ne ve 1977 yılında Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi'ne seçilmiştir. 1992 yılında Ulusal Bilim Madalyası ile ödüllendirilmiştir.

İlk yılları

Eleanor (kızlık soyadı Jack) Gibson 7 Aralık 1910'da Peoria, Illinois'de doğdu. Babası William Alexander Jack, hırdavat toptancılığı konusunda uzmanlaşmış bir iş adamıydı. Annesi Isabel Grier Jack, Smith College 'dan mezun olmuş bir ev kadınıydı. Gibson'ın 1916 doğumlu Emily Jack adında bir kardeşi vardı.[1]

Ailesi

Gibson, eşi James Gibson ile Smith'teki ilk yılının sonunda bir mezuniyet partisine katılırken tanıştı. James asistan profesördü ve Gibson, James'le tanıştıktan bir gün sonra programını James'in ileri deneysel psikoloji dersini de içerecek şekilde değiştirdi. Eylül 1932'de evlendiler. İlk çocukları James J. Gibson, Junior, 1940 yılında doğdu. İkinci çocukları Jean Gibson ise 1943'te doğdu. Gibson, çocuklarına ve öğretmenliğe odaklanmak için araştırmaya birkaç yıl ara vermeye karar verdi.[1]

Eğitimi

Gibson, dil eğitimi almak amacıyla on altı yaşında Smith College'a gitmeye başladı. Lisans derecesiyle 1931 yılında mezun oldu. Smith'teyken deneysel psikolojiyle ilgilenmeye başladı.[2] Gibson yüksek lisansını Smith'te tamamladı ve 1933'te mezun oldu.[1] Gibson 1935 yılında Yale Üniversitesi'nde doktorasına başladı. Yale'e devam ederken Gibson karşılaştırmalı psikolojiyle ilgilenmeye başladı. Başlangıçta Gibson, Robert Yerkes'ten tez danışmanı olmasını istemişti. Yerkes, kadınların laboratuvarında çalışmasına izin vermediğini belirterek reddetti. Davranış psikoloğu olan Clark L. Hull, aynı teorik bakış açısına sahip olmamalarına rağmen[3][4] Gibson'ın tez danışmanı oldu.[1] Gibson, davranışçı terminolojiyi kullanarak farklılaştırma üzerine tezini tamamladı. Yale'de geçirdiği bir yılın ardından Gibson gerekli sınavları geçerek Northampton, Massachusetts'e geri döndü ve Smith'te ders vermeye devam etti. Tezini iki yıl sonra 1938'de tamamladı ve bu noktada Yale'den doktorasını aldı.[2]

Akademik hayatı

Gibson 1932 yılında Smith College'da öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. Yale Üniversitesi'nde doktora yapmak için 1935'te bir yıl ara verdikten sonra Smith College'a eğitmen olarak geri döndü. Gibson 1940'ta Smith'te yardımcı doçent oldu.[1] 1941'de James Gibson'dan Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri Uçuş Eğitim Komutanlığı'nda algı araştırması yapması istendi ve bunun üzerine aile Fort Worth, Teksas'a taşındı. Bir süre sonra Santa Ana, Kaliforniya'ya taşındılar. İkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra Northampton, Massachusetts'e geri döndüler. Gibson 1946 yılında Smith College'daki görevine yeniden başladı.[2]

1949 yılında James Gibson Cornell Üniversitesi'nde işe girince aile Ithaca, New York'a taşınmak zorunda kaldı. Gibson, kocasıyla aynı bölümde çalışmasını yasaklayan anti-nepotizm politikaları nedeniyle Cornell'de iş bulamadı. Böylece Gibson ücretsiz bir araştırma görevlisi oldu. Araştırmalarını Cornell'deki diğer öğretim üyelerine ulaşarak ve Psikoloji profesörü Howard Liddell ile birlikte çalışarak sürdürdü. Gibson, Liddell'in Davranış Çiftliği Laboratuvarı'nda çalışarak yavru hayvanlarla çalışma ve onları yetiştirme deneyimi kazandı.[4][5] Gibson'ın gelişim konusuna olan ilgisi hayvanlarla çalıştıktan sonra arttı.[5] Liddell'in Davranış Çiftliği, Görsel Uçurum'a yol açan davranışın keşfinin gerçekleştiği yerdir. Gibson burada iki yıl boyunca araştırma yaptıktan sonra, keçilerden oluşan kontrol grubunun dağıtıldığını öğrenince Davranış Çiftliği'nden ayrıldı.[2] Gibson daha sonra algısal öğrenme üzerinde çalışmak için Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri'nden fon ve Birleşik Devletler Donanması'ndan hibe aldı. Bu konuyu daha fazla araştırmak için Gibson ve kocası James, anlamsız karalamaların algılanması üzerine bir çalışmanın ortak yazarı oldular ve sonunda farklılaştırma teorisine yol açtılar.[1] Ayrıca, Richard Walk Cornell Üniversitesi'nde işe alındığında, Gibson ve Walk farklı ortamlarda yetiştirilen sıçanlar üzerinde ayrımcılık öğrenimini araştırmaya karar verdiler ve sonunda Görsel Uçurum deneyine yol açtılar.[2] Walk, George Washington Üniversitesi'nde çalışmaya devam etmek için Cornell Üniversitesi'nden ayrıldığında birlikte çalışmaları sona erdi.[2]

1966 yılında James başka bir yerde iş buldu ve artık Cornell Üniversitesi'nde çalışmıyordu. Nepotizm karşıtı politikaların artık bir sorun teşkil etmemesi üzerine Gibson, Cornell'de kadrolu profesör oldu. Walk ile akademik ortaklığı sona erdikten sonra Gibson'dan okuma süreçlerini daha iyi anlamayı amaçlayan disiplinler arası bir projeye katılması istendi.[2]

1972 yılında Gibson, Susan Linn Sage Psikoloji Profesörü oldu ve kendisine ait bir laboratuvar tahsis edildi. Bu noktada Gibson odağını bebeklerde algıya çevirdi ve yeni laboratuvarını bir bebek algısı laboratuvarına dönüştürdü.[1]

Gibson, eşi James'in öldüğü yıl olan 1979'da fakültedeki görevinden emekli olmak zorunda kaldı. Emekliliğinden önce diğer üniversiteleri ziyaret etmeye başladı ve bunu daha sonra uzun yıllar sürdürdü. Gibson 1987 yılına kadar laboratuvarında çalışmaya devam etti ve bu tarihte kızına daha yakın yaşamak için Middlebury, Vermont'a taşındı.[2]

Zeitgeist (Zamanın Ruhu)

Eleanor Gibson, Büyük Buhran döneminde ve cinsiyet ayrımcılığının norm olarak kabul edildiği dönemde yaşamıştır.[2] Zaman ve sosyal normlar kariyerini etkilemiştir. Gibson, lisans ve yüksek lisans derecelerini tamamlamak üzere Smith College'a gitti. Smith College, o dönemde Gibson'a kadınları akademisyen ve bilim insanı olmaya zorlayan ve teşvik eden bir atmosferde bulunma fırsatı sağlamıştır. Büyük Buhran'ı yaşaması onu öyle etkiledi ki, mali sorunlar ve evlilik nedeniyle doktora programına ancak yıllar sonra başlayabildi. Doktorasını almak üzere Yale Üniversitesi'ne gitmeden önce Smith College'da iki yıl boyunca laboratuvar dersleri veren bir eğitmen olarak kaldı.[2]

Zamanın ruhuna uygun olarak, Yale Üniversitesi, Smith College'ın aksine, kadınların kariyerlerini desteklemiyordu. Yale Üniversitesi Gibson'ın lise sonrası eğitimi için mali yardım sağlamadı. Smith Koleji, Gibson'a Yale Üniversitesi'nde eğitimine devam etmesi için okul ücretini karşılayan bir burs verdi. Eleanor Gibson'ın karşılaştırmalı psikolojiye güçlü bir ilgisi vardı. İlgi alanları onu tez danışmanı olarak Robert Yerkes'e yaklaştırdı.[2][3] Cinsiyet ayrımcılığı norm olduğu için Yerks başlangıçta Gibson'ı reddetti. Yerkes kadınların laboratuvarında çalışmasına izin vermedi.[3] Gibson birçok cinsiyet engeliyle karşılaştı ancak hedeflerini tamamlamak için alternatifler aradı. Gibson, Yale Üniversitesi'ndeki çalışmalarını başarıyla tamamlayarak 1938 yılında doktorasını aldı.[2]

Gibson'ın akademik kariyeri savaş nedeniyle[3] ve 1941'de Pearl Harbour'a yapılan saldırıdan sonra kesintiye uğradı.[2] Eşi James Gibson, Ordu Hava Kuvvetleri Uçuş Eğitim Komutanlığı'nda araştırma yaparken ona Teksas'ta ve daha sonra Kaliforniya'da eşlik etti. Eleanor Gibson 4 yıllık bir aradan sonra akademik kariyerine Smith College'da öğretmen olarak devam etti.[2]

1949'da Gibson ve kocası Smith Koleji'nden ayrılarak Cornell Üniversitesi'ne taşındı.[3] Cornell, o dönemde kadınları öğretim kadrosuna almıyordu.[5] Cornell'de ayrıca, kocası James Gibson'ın Psikoloji bölümünde işe alınmış olması nedeniyle Gibson'ın öğretim üyesi olarak çalışmasına izin vermeyen bir anti-nepotizm kuralı vardı.[4] Gibson, 16 yıl boyunca[3] ücretsiz olarak araştırma görevlisi olarak çalışacaktı.[4] Gibson, cinsiyet ayrımcılığı ve anti-nepotizm kurallarıyla karşı karşıya kalırken araştırmalarına devam etti.

Ölümü

Eleanor Gibson son yıllarında kitap yazmaya ve yayınlamaya odaklanmıştı. Amacı, düşünce gelişimini göstermekti. "An Odyssey in Learning and Perception"[6] (Öğrenme ve Algılamada Bir Serüven) başlıklı kitabı, 1930'lardan başlayarak akademik makalelerinin bir derlemesidir. Kitap, algısal öğrenme ve gelişime yönelik 50 yıllık çalışmalarını kapsamaktadır.[2]

2002 yılında, ölümünden önce Gibson son bir kitap yayınladı. Son kitabı başlangıçta kişisel bir aile tarihi olarak yazılmış, ancak daha sonra iki psikoloğun hayatları hakkında bir hikâyeye dönüşmüştür.[2] Son kitabına şu başlığı vermiştir: "Olanakları algılamak: İki psikoloğun portresi."[7] Gibson 30 Aralık 2002'de Kolombiya, Güney Karolina'da öldü.

Psikolojiye katkıları

Algısal öğrenme

Gibson, eşi James Gibson'ın çalışmalarından oldukça etkilenmiştir. Birlikte Gibson ekolojik gelişim teorisini geliştirmişlerdir. Bu teori, algısal öğrenme üzerine yaptığı araştırmaları etkilemiştir.

Gibson, algısal öğrenme konusunda kökten farklı yeni bir görüşe ihtiyaç olduğuna inanıyordu. Başlıca çalışmalarından biri çocukların çevrelerini nasıl algıladıklarına dair adımları içeriyordu.[8] Gibson ve eşi, öğrenmenin yönünün çevreye dair iç görünüzü veya algınızı güçlendirmek olduğunu savundu.[9] Bu algısal öğrenme süreci Gibson ve eşi tarafından farklılaşmanın bir parçası olarak kabul edildi. İnsanlar ilk olarak benzer görünen her şeyi gruplar halinde kategorize etme eğilimine sahiptir. Başka bir deyişle, insanlar aşırı genelleme eğilimindedir. Algısal öğrenme ile insanlar, farklı uyarıcıların belirli kalıpları ve özellikleri gibi uygun ayrımları yapmayı öğrenerek aşırı genelleme eğilimiyle savaşabilir. Gibson ve eşinin bunu tanımlamak için kullandıkları bir örnek, düzenli olarak şarap tadımına katılan birinin birçok şaraptaki farklılıkları tadabilmesidir. Ancak ilk kez katılan biri, tüm şarapların olmasa da pek çoğunun tadının aynı olduğunu düşünebilir.[8]

Gibson, bu algısal öğrenme kavramını açıklığa kavuşturmak için eşi James ile birlikte anlamsız karalamaların algılanmasını araştırmak üzere ortak bir çalışma yürütmüştür. Çalışma üç farklı gruptan oluşuyordu. İlk grupta 6 ila 8 yaşlarında on katılımcı vardı. İkinci grupta 8½ ila 11 yaş arası on katılımcı yer almıştır. Üçüncü grupta ise yetişkinlerden oluşan on iki katılımcı yer almıştır.[9]

Katılımcılardan, birçok farklı boyutta benzer karalamalardan oluşan bir setten standart bir karalamayı tanımlamaları istenmiştir. Karalamalar üç ila beş arasında değişen sarmallar içeriyordu ve uzunlukları farklıydı. Bazı sarmallar saat yönünde spiral çizerken bazıları saat yönünün tersine spiral çizmektedir. Deneyde, her kartın üzerinde farklı bir karalama bulunan bir deste kart vardı. Destede ayrıca başka figürlerle basılmış çeşitli kartlar da vardı.[8] Katılımcılara yaklaşık 5 saniye boyunca bakmaları için bir hedef verilmiştir. Bazı kartların üzerinde hedefle aynı olan bobinlerin basılı olduğu bilgisi verildi. Daha sonra, her bir kart yaklaşık 3 saniye boyunca katılımcıya sunuldu.[9] Hedefle aynı olan kartları seçmekle görevlendirildiler.[8] İlk denemede, kart destesi hedefe benzeyen 17 karalamadan ve hem hedeften hem de birbirinden çok farklı olan diğer 12 baskıdan oluşuyordu.[9]

Sonuçlar, üç grubun çeşitli seviyelerde ve çeşitli oranlarda öğeleri tanımlamayı ve ayırt etmeyi öğrendiğini göstermiştir. İlk denemede, en küçük katılımcıların bulunduğu grup, ortalama 13,4 ile hedefle aynı olan karalamaların çoğunu tanımlayabilmiştir. Bunu, ortalama 7,9 ile üçüncü gruptan daha fazla tanımlama yapan daha büyük çocukların bulunduğu grup takip etti. Yetişkinlerden oluşan grup ise ortalama 3.0 ile en az özdeş karalamayı yapmıştır. Bununla birlikte, sonuçlar yetişkin grubunun ortalama 3,1 denemede mükemmel tanımlamayı başarabildiğini, daha büyük çocuk grubunun ise ortalama 4,7 denemede bunu başardığını göstermiştir.[9] Aksine, ilk gruptaki küçük çocukların çoğu hedefle herhangi bir doğru bobini eşleştirememiştir.[8] Mükemmel tanımlamaya ulaşmak için gereken deneme sayısına çalışma süresi içinde ulaşılamamıştır.[9]

Başlangıçta standart karalama diğer karalamalardan ayırt edilemiyordu ancak tekrarlanan testlerden sonra standart karalama netleşti. Katılımcılar, herhangi bir düzeltme yapılmadan standart doğru bir şekilde tanımlanana kadar test edilmiştir. Gibson'lar daha sonra, katılımcıların çağrışımsal bir süreç yoluyla algılamayı öğrenmesinden ziyade, uyarıcının algı için tüm bilgileri içerdiğini belirtmiştir. Bu da algısal öğrenmenin, bir gözlemcinin bir uyarıcının farklı yönlerine karşı daha duyarlı hale gelmesiyle algılanan şeyde meydana gelen bir değişiklik olarak yeniden tanımlanmasıyla sonuçlanmıştır. Çalışmanın başlangıcında, uyarıcıların veya bobinlerin çoğu aynı görünmektedir. Ancak pratikle birlikte katılımcılar uyaranları birbirinden ayırmayı öğrenir. Algısal öğrenme süreci, tekrarlama yoluyla zaman içinde daha hızlı gerçekleşir.[8]

Gibson, farklılaşmanın hem evrimsel psikoloji hem de gelişimsel psikoloji için çok önemli bir unsur olduğunu belirtmektedir. Algısal öğrenme, insanların çevrelerindeki uyaranlara farklı ancak uygun şekilde yanıt vermelerini sağlar.[8] Gibson, algılayan kişi ile çevresi arasındaki bağlantıların algısal gelişimin gerçekleştiği alan olduğunu söylemiştir. Gibson, bir kişinin ancak bir nesneyi diğerinden ayırt edebildiği ve bu nesnenin özelliklerini tanımlayabildiği takdirde özgüllüğün algısal öğrenimini gerçekleştirmiş olduğunu belirtmektedir.[9]

Gibson'ın algısal öğrenme alanında yaptığı bir diğer çalışma da sözcüklerin ve yazım kalıplarının algılanmasıdır. Okumayı öğrenmek çocuk gelişiminde çok önemli bir unsurdur ve kelimeler okuyucu tarafından algılandığında farklı anlamlara gelebildiği için karmaşıktır. Gibson, bir okuyucunun kelimeleri anında ayırt edebilecek aşamaya gelmesini sağlayan faktörlerle ilgilenmiştir. Gibson, alfabenin belirli kombinasyonlarının telaffuzunun diğerlerinden daha kolay olması nedeniyle telaffuz edilebilirliğin okuma üzerinde etkisi olduğunu savunmaktadır. Belirli harfler, kelimelerin belirli konumlarında iyi bir şekilde eşleşerek daha kolay algılanmasını sağlar. Gibson'a göre, bu belirli yazım şekilleri aynı şekilde telaffuz edilir. Örneğin, "glurck" harflerinin pozisyonları İngilizce bir kelime olmamasına rağmen telaffuz edilebilir. Öte yandan, "ckurgl" harflerinin telaffuzu o kadar kolay değildir. İngilizce bilen bir kişi "gl" harflerinin pek çok kelimenin başında, "ck" harflerinin ise pek çok kelimenin sonunda yer aldığını fark edebilir. Kelimelerdeki bu tür yazım kalıpları, okuyucunun telaffuz edilecek kelimeleri kolayca algılamasını sağlar.[8]

Farklılaşma teorisi

Eleanor Gibson, algısal öğrenme üzerine yaptığı araştırmalarda özellikle farklılaştırma teorisi olarak adlandırdığı teoriyle ilgilenmiştir.[10] Farklılaştırma teorisi, duyusal uyarımlardan alınan bilgilerde, bireylerin çevredeki nesneleri ve deneyimleri, ayırt edici özellikler olarak adlandırılan benzersiz özellikleri tanımlayarak ayırt ettiğini belirtir.[10]

Eleanor Gibson, küçük çocukların farklı "harf benzeri formlar" arasında nasıl ayrım yaptıklarını incelemek için bir çalışma yaptı.[11] Çalışmada kullanılan çocuklar 4 ila 8 yaşları arasındaydı.[11] Çocuklara incelemeleri için sayfanın sol tarafındaki bir sütunda 13 standart harf benzeri form verildi.[11] Her harf benzeri formda dönüşümler olarak adlandırılan çeşitli varyasyonlar satırlar boyunca verildi.[11] Dönüşümler ya formdaki çizgileri değiştirerek ("topolojik dönüşüm" ve "çizgiden eğriye dönüşüm") görünümdeki küçük değişiklikler ya da formu aynı tutarken harfin perspektifinde bir değişiklik ("rotasyonel-tersine dönüşüm" ve "perspektif dönüşümü") idi.[11] Çocuklara verilen görev, hangi dönüşümlerin standart formlardan farklı olmadığını belirlemek ve göstermekti.[11] Genel olarak, yaş arttıkça, yapılan yanlış farklılaşmaların miktarı azaldı.[11] Ancak bu, dönüşümlerin zorluk seviyesine bağlı olarak değişiyordu.[11] Sonuçlar, 4 ila 5 yaş arası çocukların formların tüm varyasyonlarında büyük zorluklar yaşadıklarını, 6 ila 8 yaşındakilerin ise çok daha iyi performans gösterdiğini ve standart harf benzeri formlar ile gösterilen varyasyonlar arasında ayrım yapabildiklerini göstermiştir.[11] Aşağıdaki liste, yaş arttıkça hatalarda en büyük azalmaya (en büyük iyileşme) sahip olan dönüşümlerden en küçüğüne (en az iyileşme) doğru sıralanmıştır: rotasyonel-tersine çevirme, çizgiden eğriye, perspektif, topolojik.[11] Bu sonuçlar, algısal öğrenme üzerine yapılan araştırmalara, çocukların harflerin tanımlanmasının büyük bir bileşeni olan farklılaşma için kullanılacak ayırt edici özellikleri öğrendiklerini öne sürdükleri için katkıda bulunmaktadır.[11]

Görsel uçurum

Eleanor, görsel uçurumun ilhamı kendiliğinden keşfedildiğinde keçilerde baskı yapma nın gelişimini ve sürecini inceliyordu.[12] Bebek keçilerden birini yıkarken diğeri doğmak üzereydi.[12] Hızlı hareket ederek, keçiyi yerden yükseltilmiş bir nesneye yerleştirdi.[12] Yenidoğan, yerleştirdiği yerden hareket etmedi ve derinlik algısının bir göstergesi oldu.[12]

Görsel uçurum çalışması başlangıçta tasarlandığında, Gibson Cornell'deki bir profesör Richard Walk ile araştırma yapıyordu.[12] Walk & Gibson, sıçanların gelişimini ve bunun yetiştirme ortamlarından nasıl etkilendiğini inceliyordu.[12] Walk & Gibson, deneylerine koyu renkli yetiştirilmiş fareleri dahil etti ve bunların yetiştirilmesi son derece zaman aldı.[12] 1) sıçanlardan en iyi şekilde yararlanmak isteyen, 2) hem Eleanor'un keçilerle olan deneyiminden hem de 1934'te Lashley & Russell tarafından yapılan benzer bir önceki deneyden ilham alan bir kombinasyon,[13] görsel uçurumla derinlik algısını inceleme fikrini üretti.[12]

Walk & Gibson, sıçanlarda, tavuklarda, kaplumbağalarda, kuzularda, yavru keçilerde, domuzlarda, köpeklerde, kedilerde ve maymunlarda görsel derinlik algısını inceledi.[14] Sıçanlarla yapılan orijinal çalışmada, aparat, ortası boyunca ince bir tahta ile "zemine paralel ve 53 inç üstünde" duran iki cam levhadan yapılmıştır.[14] Sıçanlar ya sığ ve derin tarafı olan deney grubuna ya da derin tarafı olmayan, sadece sığ olan bir kontrol grubuna yerleştirildi.[14] Çalışmanın sonuçları, deney grubundaki sıçanların zamanlarının çoğunu sığ tarafta geçirdiğini, kontrol durumundaki sıçanların ise bir tercih göstermediğini göstermiştir.[14] Daha sonra, aynı kontrol koşulu ile birlikte, sığ olmayan her iki derin tarafa sahip bir aparat ile bir takip çalışması yapıldı.[14] Takip çalışmasının sonuçları, sıçanların çoğunun merkez tahtasında kaldığını ve camın üzerine yürümesinin kontrol durumundaki sıçanlardan daha uzun sürmediğini göstermiştir.[14] Gibson daha sonra tavukları, kaplumbağaları, kuzuları, çocukları (yavru keçiler), domuzları, köpekleri, kedileri ve maymunları test etmek için daha büyük bir cihaz kullandı; hepsi benzer sonuçlar gösteriyor.[14]

Walk & Gibson, daha önce bulunan derinlik algısının doğuştan gelip gelmediğini belirlemek için karanlık yetiştirilmiş ve ışıkla yetiştirilen sıçanlarla daha fazla deney yaptı.[14] Sonuçlar benzerdi.[14] Bu, derinlik algısının tüm hayvanlarda doğal olma ihtimalini gösterdi.[14] Ancak, kedilerle test edildiğinde bu sonuç bulunamadı.[14] Bu, derinlik algısının bazı türlerde doğuştan geldiği, bazılarında (kediler gibi) derinlik algısını öğrenmeleri gerektiği inancını göstermiştir.[14]

Son olarak, Walk & Gibson, insan bebeklerinde görsel derinlik algısını daha büyük bir aparatla inceledi.[14] Bebekler 6 aylıktan 14 aya kadar değişiyordu.[14] Her çocuk, annesi sığ tarafta veya derin tarafta durarak orta tahtaya yerleştirildi ve çocuğu anneye doğru sürünmeye motive etmeye çalıştı.[14] Sonuçlar, bebeklerin çoğunluğunun (yaklaşık% 90) sığ tarafa sürüneceğini, ancak sadece% 10'unun derin tarafa sürüneceğini göstermiştir.[14] Derin tarafa sürünmeyi reddeden bebeklerin, anneleri o tarafta dururken ya sürünerek uzaklaştıkları ya da ağlayacakları gözlenmiştir.[14] Bu sonuçlar, "ortalama bir insan bebeğinin sürünebildiği anda derinliği ayırt ettiğini" göstermektedir.[14]

Mirası

Övgüler

Gibson hayatı boyunca aşağıdaki ödülleri aldı:

  • APA Award for Distinguished Scientific Contributions to Psychology (1968)[1] (APA (Amerikan Psikoloji Derneği) Psikolojiye Seçkin Bilimsel Katkılar Ödülü)
  • The G. Stanley Hall Award for Distinguished Contribution to Developmental Psychology (1970)[1] (G. Stanley Hall Gelişim Psikolojisine Seçkin Katkı Ödülü)
  • Elected to the National Academy of Sciences (1971)[1] (Ulusal Bilimler Akademisi'ne seçildi)
  • Elected to the National Academy of Education (1972)[1] (Ulusal Eğitim Akademisi'ne seçildi)
  • Yale University's Wilbur Cross Medal (1973)[1] (Yale Üniversitesi Wilbur Cross Madalyası)
  • Elected to the American Academy of Arts and Sciences (1977)[1] (Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi'ne seçildi)
  • Howard C. Warren Medal from the Society of Experimental Psychologists (1977)[1] (Deneysel Psikologlar Derneği'nden Howard C. Warren Madalyası)
  • The Distinguished Scientific Contribution Award from the Society for Research in Child Development (1981)[1] (Çocuk Gelişimi Araştırma Derneği Üstün Bilimsel Katkı Ödülü)
  • The American Psychological Foundation Gold Medal Award for Life Achievement in Science (1986)[1] (Amerikan Psikoloji Vakfı Bilimde Yaşam Boyu Başarı Altın Madalya Ödülü)
  • The National Medal of Science (1992)[1] (Ulusal Bilim Madalyası)
  • Buna ek olarak, 1972'de Smith College ve 1996'da Yale Üniversitesi'nden dereceler de dahil olmak üzere 11 onursal derece aldı.[1]

Görsel Uçurum Çalışması'ndan sadece birkaç yıl sonra, Bilimsel Ödüller Başkanı ve Komitesi adına George Armitage Miller, Gibson'a Seçkin Bilimsel Katkılar için APA Ödülü verdi.[15] Yıllık kongrede, algısal öğrenme ve gelişim alanındaki olağanüstü çalışmalarıyla tanındı. James Birren ve Muzafer Sherif ile birlikte, her birine bilimsel psikoloji alanına katkılarının bir yazısı ve bin dolarlık bir çek sunuldu.[15] Bu onun kabulünün başlangıcıydı.

Gibson'ın 1979'da emekli olmasının ardından,[2] Minnesota Üniversitesi, Güney Carolina Üniversitesi, Indiana Üniversitesi, Connecticut Üniversitesi, Emory Üniversitesi ve Pekin Üniversitesi de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki kurumlarda[2] araştırma ve fakülte atamaları yoluyla katılımını sürdürdü.[2]

APA'nın Washington, D.C.'deki yıllık toplantısında, Eleanor Gibson'ın Psikolojik Bilimler Altın Madalya Ödülü'nün sahibi olduğu açıklandı. Altın Madalya Ödülleri, Kuzey Amerika'da yaşayan 65 yaşın üzerindeki Amerikalı psikologlara verildi.[3] Gibson, profesyonel, bilimsel ve kamu yararı alanlarındaki seçkin ve ömür boyu süren başarılarıyla tanındı ve sonuçta ona altın bir madalyon ve iki bin dolarlık bir çek kazandırdı. Bilimsel bulguları ile algı bilgisini bugüne kadar ilerletmeye devam etmektedirler.[3]

Gibson, 1992 yılında başkan George H. W. Bush tarafından sunulan Ulusal Bilim Madalyası'nı alan on psikolog arasındaydı.[2] 30 yıllık kuruluştan sonra, Ulusal Bilim Madalyası, Gibson'ın onu alan on psikologdan biri olduğu 304 alıcıya verildi.[8] Gibson, şu anda lisans programlarında öğretilmekte olan Görsel Uçurum Çalışması ile hatırlanacak.

Anısına

92 yaşındayken, Gibson 30 Aralık 2002'de öldü. Algı, bebek gelişimi ve okuma dahil olmak üzere psikolojinin birçok alanına önemli ölçüde katkıda bulunan deneysel bir psikologdu.[16] 1949'da Cornell Üniversitesi psikoloji bölümünde araştırmacı olarak çalıştı. Gibson daha sonra 1966'da profesör olarak atandı ve Cornell'de profesörlük yapan ilk kadın oldu. Altı yıl sonra, Susan Linn Bilge Psikoloji Profesörü seçildi.[16]

Gibson sadece psikoloji alanında değil, aynı zamanda etkileşime girdiği insanlar üzerinde de bir etki bıraktı. Montana Üniversitesi 'nde yardımcı provost ve emekli psikoloji profesörü olan Arlene Walker-Andrews, Gibson'ın Cornell'deki öğrencilerinden biriydi.[17] Gibson, okul yılına bir ay kala araştırmasının bir parçası olma fırsatı verdi. Arlene, hepsi yepyeni öğrenciler olan lisansüstü araştırmacılardan oluşan bir ekibin parçasıydı, ancak Jackie onlara tam kredi vermeyi asla başaramadı.[16] Arlene onu "yetenekli bir akıl hocası" olarak gördü ve cömertliği, esnekliği ve istekliliği hakkında konuştu. Lisansüstü öğrencilerine asla değer vermedi ve onlara her zaman bağımsız akademisyenler gibi davrandı. Gibson'ı takdir eden Arlene, iş ahlakı, kararlılığı, ham zekası ve öğrencilerin büyümesine ve gelişmesine olan bağlılığı ile olağanüstü bir model olduğunu belirtti.[16]

Yayınlanmış eserleri

Eleanor Gibson, psikolojik alanda öğrenme literatürünü genişleten iki büyük etkili kitap yayınladı. İki kitabı şunları içeriyordu: Principles of Perceptual Learning and Development (Algısal Öğrenme ve Gelişim İlkeleri)[10] ve The Psychology of Reading (Okuma Psikolojisi).[18]

Gibson, yaşamı boyunca birkaç akademik çalışma yayınladı:

  • Gibson, E. J. (1939). Sensory generalization with voluntary reactions. Journal of Experimental Psychology, 24, 237–253. doi:10.1037/h0062877
  • Gibson, E. J. (1940). A systematic application of the concepts of generalization and differentiation to verbal learning. Psychological Review, 47(3), 196–229. doi:10.1037/h0060582
  • Gibson, E. J. (1941). Retroactive inhibition as a function of degree of generalization between tasks. Journal of Experimental Psychology, 28(2), 93-115. doi:10.1037/h0056366
  • Gibson, E. J. (1942). Intra-list generalization as a factor in verbal learning. Journal of Experimental Psychology, 30(3), 185–200. doi:10.1037/h0058505
  • Gibson, E. J. (1952). The role of shock in reinforcement. Journal of Comparative and Physiological Psychology, 45(1), 18–30. doi:10.1037/h0057667
  • Gibson, E. J. (1969). Principles of perceptual learning and development. New York: Appleton-Century-Crofts.
  • Gibson, E. J. (1980). Eleanor J. Gibson. In G. Lindzey (Ed.), A history of psychology in autobiography (Vol. 7, pp. 239–271). San Francisco, CA: W H Freeman & Co.
  • Gibson, E. J. (1988). Exploratory behaviour in the development of perceiving, acting, and the acquiring of knowledge. In Rosenzweig, M. R., Porter, L. W. (Eds.), Annual Review of Psychology (Vol. 39, pp. 1–41). Palo Alto, CA: Annual Reviews.
  • Gibson, E. J. (1991). An odyssey in learning and perception. Cambridge, MA: MIT Press.
  • Gibson, E. J. (1994). Has psychology a future? Psychological Science, 5, 69–76. doi:10.1111/j.1467-9280.1994.tb00633.x
  • Gibson, E. J. (2002). Perceiving the affordances: A portrait of two psychologists. Mahwah, NJ: Erlbaum.

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r Caudle, F. M. (2003). Eleanor Jack Gibson (1910-2002). American Psychologist, 58(12), 1090-1091.doi:10.1037/0003-066X.58.12.1090
  2. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t Eppler, M. (2006). Eleanor Jack Gibson: 1910-2002. The American Journal of Psychology, 119(1), 121-127.
  3. ^ a b c d e f g h American psychological foundation awards for 1986: Gold medal Awards. (1987). American Psychologist, 42(4), 327-332.
  4. ^ a b c d Rodkey, E. N. (2011, July). The woman behind the visual cliff. Monitor on Psychology, 42(7).[1] 28 Mart 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  5. ^ a b c Szokolszky, A. (2003). An interview with Eleanor Gibson. Ecological Psychology, 15(4), 271-281.doi:10.1207/s15326969eco1504 2
  6. ^ Gibson, E. J. (1991). Learning, development, and conceptual change. An odyssey in learning and perception. Cambridge, MA: The MIT Press.
  7. ^ Gibson, E. J. (2002). Perceiving the affordances: A portrait of two psychologists. Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum Associates
  8. ^ a b c d e f g h i Benjafield, J. G. (2015). A History of Psychology (4th ed.). Don Mills, ON, Canada: Oxford University Press
  9. ^ a b c d e f g Gibson, J. J., & Gibson, E. J. (1955). Perceptual learning: Differentiation or enrichment? Psychological Review, 62(1), 32-41.
  10. ^ a b c Gibson, E. J. (1969). Principles of perceptual learning and development. New York: Appleton-Century-Crofts.
  11. ^ a b c d e f g h i j k Gibson, E. J., Gibson, J. J., Pick, A. D., & Osser, H. (1962). A developmental study of the discrimination of letter-like forms. Journal of Comparative and Physiological Psychology, 55(6), 897-906.doi:10.1037/h0043190
  12. ^ a b c d e f g h Rodkey, N, E. (2015). The visual cliff’s forgotten menagerie: rats, goats, babies, and myth-making in the history of psychology. Journal of the History of the Behavioural Sciences, 51(2), 113-140. doi: 10.1002/jhbs.21712
  13. ^ Lashley, K. S., Russel, J. T. (1934). The mechanism of vision. XI. A preliminary test of innate organization. Pedagogical Seminary and Journal of Genetic Psychology, 45, 136-144.
  14. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r Gibson, E. J., & Walk, R. D. (1960). The “visual cliff”. Scientific American, 202(4), 64-71.doi:10.1038/scientificamerican0460-64
  15. ^ a b Eleanor Jack Gibson: Distinguished scientific contribution award. (1968). American Psychologist, 23(12), 861-863.doi:10.1037/h0020776
  16. ^ a b c d "In appreciation: Eleanor Gibson. (2003, April). Observer, 16(4)". 18 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Mart 2023. 
  17. ^ "Department of Psychology. (2015)". 5 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Mart 2023. 
  18. ^ Gibson, E. J., & Levin, H. (1975). The psychology of reading. Cambridge, MA: MIT Press.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

<span class="mw-page-title-main">Algı</span> Duyusal bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi

Algı, psikoloji ve bilişsel bilimlerde duyusal bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelir. Algı, duyu organlarının fiziksel uyarılmasıyla oluşan sinir sistemindeki sinyallerden oluşur. Örneğin, görme gözün retinasına düşen ışıkla, işitme kulağa gelen ses ile oluşur. Algı bu sinyallerin sadece pasif bir şekilde alınması değildir. Öğrenme, dikkat, hafıza ve beklenti ile şekillenebilir. Algı, bu "yukarıdan aşağıya etkileri" kapsadığı gibi duyusal girdinin "aşağıdan yukarıya" işlenmesini de içerir. "Aşağıdan yukarıya işlemler", basitçe, düşük seviye bilgi kullanılarak daha yüksek seviyede bilginin oluşturulmasıdır. Yukarıdan aşağıya işlemler ile kastedilen, kişinin kavram ve beklentilerinin algıyı etkilemesidir. Algılama, sinir sisteminin kompleks işlemlerine dayanır, ancak bilinçsel farkındalığın dışında gerçekleştiği için çoğu zaman kişilere zahmetsizce gerçekleşir gibi gelir.

<span class="mw-page-title-main">Hermann Ebbinghaus</span> Alman psikolog

Hermann Ebbinghaus, unutma eğrisi ve aralık etkisinin keşfi ile tanınan, deneysel hafıza çalışmalarına öncülük eden Alman psikolog. Öğrenme eğrisini tanımlayan ilk kişidir. Ünlü yeni Kantçı filozof Julius Ebbinghaus'un babasıdır.

Ara verme etkisi öğrenmenin zamana yayıldığında daha iyi olması, sıkıştırılmış tekrarlama yerine aralıklı tekrarlamanın tercih edilmesidir. Pratik olarak bu etki "tıkınma" denebilecek sınav gecesi çalışmasının uzun bir zaman çerçevesinde aralıklı çalışmak kadar etkili olmayacağını öne sürer. Bu etki öğreneni zorlar, ancak uzun süreçte daha iyi öğrenme sağlar.

Kültürlerarası psikoloji, değişkenlik ve değişmezlik de dahil olmak üzere, farklı kültürel koşullar altında insan davranışlarının ve zihinsel süreçlerin bilimsel bir çalışmasıdır. Davranış, dil ve anlamdaki kültürel farklılığı tanımak için araştırma yöntemlerini genişleterek psikolojiyi genişletmeyi ve geliştirmeyi amaçlar. Akademik bir disiplin olarak psikoloji büyük ölçüde Kuzey Amerika ve Avrupa'da geliştiği için, bazı psikologlar, evrensel olarak kabul edilen yapıların, daha önce varsayıldığı kadar değişmez olmadığı konusunda endişe duymuşlardır, özellikle de diğer kültürlerde dikkate değer deneyleri çoğaltma girişimlerinin değişen başarıları vardır. Etki, biliş, benlik kavramları ve psikopatoloji, anksiyete ve depresyon gibi ana temaları ele alan teorilerin, diğer kültürel bağlamlara "dışa aktarıldığında" dış geçerliliğe sahip olup olamayacağı, kültürel psikoloji, kültürel farklılıkları hesaba katmak için kültürel farklılıkları hesaba katmak için tasarlanmış yöntemleri kullanarak bunları yeniden inceler. Her ne kadar bazı eleştirmenler kültürlerarası psikolojik araştırmalardaki metodolojik kusurlara işaret etseler ve kullanılan teorik ve metodolojik temellerdeki ciddi eksikliklerin psikolojideki evrensel ilkeleri araştırmaya engell olduğunu iddia etseler de, kültürler arası psikologlar, fizik veya kimya gibi evrenselleri aramaktan ziyade farklılıkların (varyans) nasıl ortaya çıktığını araştırmaya yönelmektedirler.

Psikolojide bir uyaran, bir organizmada duyusal veya davranışsal bir tepki ortaya çıkaran herhangi bir nesne veya olaydır.

Psikoloji temel bilimi, psikoloji alanında yapılan araştırmaların bazıları, uygulanan psikolojik disiplinlerde yapılan araştırmalardan daha "temel" dir ve doğrudan bir uygulaması yoktur. Psikoloji içerisindeki temel bilim yönelimini yansıttığı düşünülen alt disiplinler arasında biyolojik psikoloji, bilişsel psikoloji, nöropsikoloji vb. alt dallar sayılabilmektedir. Bu alt disiplinlerdeki araştırmalar, metodolojik titizlik ile karakterizedir. Psikolojinin temel bilim olarak kaygı, davranış, biliş ve duyguların altında yatan yasaları ve süreçleri anlamaktır. Temel bilim olarak psikoloji, uygulamalı psikoloji için bir temel sağlar. Uygulamalı psikoloji, aksine, temel psikolojik bilimlerin ortaya koyduğu psikolojik ilkelerin ve teorilerin uygulanmasını içerir; bu uygulamalar zihinsel ve fiziksel sağlık ayrıca eğitim gibi alanlarda sorunların üstesinden gelmeyi veya refahı artırmayı amaçlamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Bobo bebeği deneyi</span> 1961 ve 1963te Albert Bandura tarafından yetişkin bir modelin bir Bobo bebeğine (devrildiğinde kendi kendine kalkan bir oyuncak) saldırganca hareketlerini izledikten sonra çocukların davranışlarını incelediği zaman yapılan deneylerin kolekti

Bobo bebeği deneyi, nüfuzlu bir psikolog olan Albert Bandura tarafından yapılan deneylerin ortak adıdır. 1961 ve 1963 yıllarında bir yetişkin insan modelin Bobo bebeğine saldırgan bir şekilde davranmasını izledikten sonra çocukların davranışını gözlemlemiştir. Deneyin farklı varyasyonları vardır. En dikkate değer deney, insan modelinin ödüllendirildiğini, cezalandırıldığını veya Bobo bebeğini fiziksel olarak taciz etmenin bir sonucu olmadığını gördükten sonra çocukların davranışlarını ölçmekti. Bu deneyler Bandura'nın sosyal öğrenme kuramını test etmek için kullandığı ampirik yöntemlerdir. Sosyal öğrenme kuramı, insanların büyük ölçüde gözlemleyerek, taklit ederek ve biçimlendirerek öğrendiklerini söyler. Bu kuram insanların sadece kendilerinin ödüllendirildikleri veya cezaaman öğrenmediklerini, aynı zamanda başkalarının ödüllendirildiğini veya cezalandırıldığını izleyerek de öğrenebileceklerini gösterir. Bu deneyler önemlidir; çünkü gözlemsel öğrenmenin etkileri ile ilgili daha birçok çalışma ile sonuçlanmıştır. Çalışmalardan elde edilen yeni verilerin, örneğin çocukların şiddet içeren medyayı izleyerek nasıl etkilenebileceğine dair kanıt sunaraktan gerçekçi çıkarımları vardır.

<span class="mw-page-title-main">Stephen Kosslyn</span> Amerikalı psikolog

Stephen Michael Kosslyn, Amerikalı bir psikolog, sinirbilimci ve öğrenme bilimi uzmanıdır. Kossyln, şu anda Foundry College'ın Başkanı ve CEO'sudur. Foundry College; çalışan yetişkinlere öngörülebilir gelecekte otomasyona uğramayacak iş alanlarında internet üzerinden iki yıllık eğitim veren bir üniversitedir. Bundan önce, Kosslyn KGI'de Minerva Okulları'nın Kurucu Dekanı ve Baş Akademik Görevlisiydi. Bundan önce de Kosslyn; William James'in Anısına John Lindsley Psikoloji Profesörü ve Harvard Üniversitesi Sosyal Bilimler Dekanıydı.

Bu liste dikkate değer psikologları ve psikoloji alanında önemli katkıda bulunan insanları gösterir. Liste söz konusu olan kişilerin soyadlarının alfabetik sıralanması sonucu oluşturulmuştur.

Kantitatif psikoloji veya Nicel psikoloji, insan veya hayvan psikolojik süreçlerinin matematiksel modellemesi, araştırma tasarımı ve metodolojisi ve istatistiksel analizine odaklanan bilimsel bir çalışma alanıdır. İnsan yeteneklerini ölçmek için testler ve diğer cihazları içerir. Kantitatif psikologlar, psikolojik ölçüm teorisi ve tekniği ile ilgili bir alan olan psikometri olanlar da dahil olmak üzere çok çeşitli araştırma yöntemleri geliştirir ve analiz eder.

Neal Elgar Miller, Amerikalı deneysel psikolog. Fizik, biyoloji ve yazarlık dahil olmak üzere çeşitli ilgi alanlarına sahip enerjik bir insan olarak tanımlanan Miller, bunların yanında psikoloji alanına da girdi. Bilimlerde bir arka plan eğitimi olan Miller, profesörlerden ve önde gelen psikologlardan davranışsal psikoloji ve fizyolojik psikolojinin çeşitli alanlarında, özellikle de davranışa organların tepkileri ilişkilendiren çalışmaları için ilham aldı.

<span class="mw-page-title-main">Anne Treisman</span> İngiliz psikolog (1935 – 2018)

Anne Marie Treisman, bilişsel psikoloji alanında uzmanlaşmış bir psikolog.

Endel Tulving, Estonya doğumlu Kanadalı deneysel psikolog ve bilişsel sinirbilimcidir. İnsan hafızası üzerine yaptığı araştırmalarda semantik ve epizodik hafıza arasındaki ayrımı ortaya koymuştur. Tulving, Toronto Üniversitesi'nde fahri profesördür. Baycrest Sağlık Bilimleri Rotman Araştırma Enstitüsüne 1992 yılında Bilişsel Sinirbilim alanında katılmış ve 2010 yılında emekli olana kadar orada çalışmıştır. 2006'da Kanada'nın en yüksek sivil onuru olan Kanada Nişanı almıştır.

Susan E. Carey, Harvard Üniversitesi'nde Psikoloji Profesörü olan Amerikalı bir psikologtur. Dil edinimi, çocuklarda kavram gelişimi, zaman içindeki kavramsal değişimler ve yönetici işlevlerin önemi üzerine çalışmaktadır. Bebekler, küçük çocuklar, yetişkinler ve insan olmayan primatlar üzerinde deneyler yapmıştır. Kitapları arasında Conceptual Change in Childhood (1985) ve Origins of Concepts (2009) bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Margaret Floy Washburn</span>

Margaret Floy Washburn, 20. yüzyılın başlarında öne çıkan psikologlarından biri olarak en çok hayvan davranışı ve motor teori geliştirme alanındaki deneysel çalışmaları ile tanınıyordu. Psikoloji branşında doktoraya sahip olan ilk kadın (1894), Mary Whiton Calkins ardından APA'da başkan olarak görev alan ikinci kadındı (1921) ve de Deneysel Psikologlar Derneği'ne seçilen ilk kadındı. 2002 yılında yayımlanan “A Review of General Psychology” anketi; Washburn'ü John Garcia, James J. Gibson, David Rumelhart, Louis Leon Thurstone ve Robert S. WoodWorth ile birlikte 20. yüzyıldaki en çok araştırılan psikologlarda 88. sıraya getirdi.

<span class="mw-page-title-main">Mary Whiton Calkins</span> Amerikalı filozof ve psikolog (1863 – 1930)

Mary ; 30 Mart 1863 - 26 Şubat 1930 ), bilgilendirilmiş teori hakkında çalışan ve hafıza, rüyalar ve özbenlik üzerine araştırmalar yapmış Amerikalı bir filozof ve psikologdur. 1903 yılında, Calkins, meslektaşları tarafından seçilerek en değerli elli psikolog listesinde on ikinci olmuştur. Cinsiyeti nedeniyle Harvard Üniversitesi tarafından doktorası reddedilmiştir.

Shelley Elizabeth Taylor (1946), Los Angeles, California Üniversitesi'nde seçkin bir psikoloji profesörüdür. Yale Üniversitesi'nden Doktora derecesini almış ve Harvard Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalışmıştır. Üretken bir bilimsel dergi makalesi ve kitap yazarı olan Taylor, ana disiplini olan sosyal psikoloji ile ilgili iki alt alanda uzun süredir önde gelen bir figür olmuştur: sosyal biliş ve sağlık psikolojisi. Kitapları arasında The Tending Instinct ve Susan Fiske ile yazdığı Social Cognition bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">James J. Gibson</span> Amerikalı psikolog (1904 – 1979)

James Jerome Gibson Amerikalı bir psikologtu.

David Everett Rumelhart, matematiksel psikoloji, sembolik yapay zeka ve paralel dağıtılmış işlemleme çerçevelerinde çalışan ve insan bilişinin biçimsel analizine birçok katkıda bulunan ABD'li bir psikologtu. Bu ilgilerinin yanında bilişe yönelik formel dilbilim yaklaşımlarına büyük ilgi gösterdi ve bütün hikâyelerin yapısını haritalayabilen bir formel gramer inşa etme olasılığını araştırdı.