İçeriğe atla

Eleştirel teori

Max Horkheimer (sol önde), Theodor W. Adorno (sağ önde) ve Jürgen Habermas (sağ arkada) 1965 yılında Heidelberg'de.

Eleştirel teori; Immanuel Kant, Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Max Weber, Karl Marx ve Sigmund Freud'un düşüncelerinin etkisi temelinde; sosyal ve beşeri bilimler bilgisiyle toplum ile kültür inceleme ve eleştirisine dayanan sosyal teori. Eleştirel teori, epistemolojik olarak; nesnelleştirici değil, düşünsel olduğu için doğabilimsel teorilerden farklıdır.[1]

Kavramın farklı köken ve geçmişlerle iki boyutu vardır: sosyoloji ve edebiyat teorisi. Diğer yandan "eleştirel teori", eleştiri üzerine kurulu teoriler için genel olarak kullanılan bir kavramdır. Eleştirel teorisyen Max Horkheimer'e göre bir teori; insanları, bulundukları kısıtlayıcı koşulları değiştirerek onları özgürleştirdiği kadar eleştireldir.[2]

Eleştirel teori, dar anlamda Frankfurt Okulu'nun 1930'lu yıllarda Friedrich Nietzsche ve Sigmund Freud gibi düşünürlerin eserlerine oluşan eğilimle gelişen Batı Marksizmi, diğer bir deyişle neo-Marksist felsefesine dayanır.[3][4]

Frankfurt Okulu'ndan beş teorisyen, eleştirel teorinin temel anlamıyla var olmasına olanak sağlamıştır: Herbert Marcuse, Theodor W. Adorno, Max Horkheimer, Walter Benjamin ve sonradan kısmen Jürgen Habermas. Jürgen Habermas ile, eleştirel teori Alman idealizminden uzaklaşmış ve Amerikan faydacılığına yaklaşmıştır. Sosyal yapı ve üstyapı düşüncesi, eleştirel teoride kalmış az miktardaki Marksist kavramdan biridir.[5]

Postmodern eleştirel teori

Modernist eleştirel teori, politik-ekonomik bir sistem olarak kapitalizm ve endüstrinin evrimine eşlik eden hakimiyet ve adaletsizlik biçimleri ile ilgilenir. Postmodern eleştirel teori ise sosyal sorunları tarihsel ve kültürel bağlamlara dayandırarak, bu bağlamları veri toplama ve analiz etme süreçlerine dahil ederek ve bulguları göreceleştirerek siyasallaştırır.[6]

Postmodern eleştiri araştırmaları, karakterinde aynı zamanda temsil krizini barındırır. Temsil krizi ise araştırmacıların eserlerinin, diğer durağan eserlerin objektif tasvirleri olduğu fikrinin reddedilmesidir. Bunun yerine pek çok postmodern araştırmacı, çalışmalarında ve yazılarında; eserlerinin politika ve yazınlarında fikirlerin çeşitlendirilmesini tercih eder.[7]

Dil ve yapı

1960 ve 1970'li yıllardan itibaren dil, sembolizm, metin ve anlam; Ludwig Wittgenstein, Ferdinand de Saussure, George Herbert Mead, Noam Chomsky, Hans-Georg Gadamer, Roland Barthes, Jacques Derrida ile dilbilim, analitik felsefe, yapısal dilbilimi, yorumbilim, göstergebilim, yapısöküm alanlarındaki diğer düşünürlerin etkisiyle, beşeri bilimlerin teorik alanında görülmeye başlanmıştır.

1970 ve 1980'li yıllarda Jürgen Habermas, eleştirel teoriyi bir "iletişim teorisi" olarak yeniden tanımladığında, o zamana kadar var olan eleştirel teorinin yolu ikiye ayrıldı ve iki farklı tür oldu. Eleştirel teorinin bu her iki türü de insan tarafından yaratılan iletişim, kültür ve politik bilinç üzerine odaklanmaktadır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Atıflar
  1. ^ Balkız; S. 4
  2. ^ Horkheimer; S. 244
  3. ^ Balkız; S. 2
  4. ^ Bkz. Bohman; "Critical Theory"
  5. ^ Outhwaite; S. 5-8
  6. ^ Lindlof; Taylor; S. 52
  7. ^ Lindlof; Taylor; S. 53
Genel

Dış bağlantılar


İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Jürgen Habermas</span> Alman felsefeci/felsefe profesörü, sosyolog ve siyaset bilimci

Jürgen Habermas, Alman felsefeci/felsefe profesörü, sosyolog ve siyaset bilimci. Müzakereci demokrasinin babası olarak bilinir.

Postmodernizm, modernizmin sonrası ve ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla ve hatta bunların yadsınmasıyla birlikte yürütülmektedir. 20. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan postmodernizm; mimari, felsefe, edebiyat, resim gibi alanlarda kendini göstermiştir.

<span class="mw-page-title-main">Frankfurt Okulu</span>

Frankfurt okulu, Almanya'da 1923 yılında kurulan ve sosyoloji, siyaset bilimi, psikanaliz, tarih, estetik, felsefe, müzikoloji gibi farklı disiplinlerden insanları bir araya getiren Toplumsal Araştırma Enstitüsü'nün bir düşünce akımı olarak ifade edilmesidir. Okulun genel yaklaşım biçimi eleştirel teori olarak adlandırılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Theodor W. Adorno</span> Alman filozof ve toplumbilimci (1903 – 1969)

Theodor W. Adorno, , Alman felsefeci, toplumbilimci, bestekâr ve müzikbilimci.

Frankfurt Okulu'nun, özellikle Max Horkheimer ve Theodor W. Adorno tarafından geliştirilen ve kullanılan ve Okul'un genel yaklaşımını ifade ana kavramlardan birisi de kültür endüstrisi. Okul'un özgül Marksizm anlayışlarını açıkça gösterir bu kavramlaştırma, çünkü geleneksel Marksizm düşüncesindeki altyapı-üstyapı ya da ekonomi-kültür gibi temel ayrımları dışta bırakır. Geleneksel Marksizm altyapı-üstyapı kavramlarıyla ve özellikle de altyapıya verilen ağırlıklı rol ile ilgilenir. Frankfurt Okulu'nda ise bu anlayış, yerini yeni bir durum olarak tespit ettikleri altyapı-üstyapı kaynaşması fikrine bırakır.

<span class="mw-page-title-main">Herbert Marcuse</span> Alman filozof ve toplumbilimci (1898 – 1979)

Herbert Marcuse Alman - Amerikan filozof, sosyolog, politik felsefeci, Frankfurt Okulu'nun Eleştirel teorisi'ne yaptığı katkılarla tanınmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Batı Marksizmi</span>

Batı Marksizmi, ilk olarak genel anlamda Perry Anderson'un Batı Marksizmi Üzerine Düşünceler kitabında bahsettiği anlamda, 19. yüzyıldan ve 20. yüzyıla Marksizmin Batı'daki hikâyesinden oluşur. Bu anlamda Marks'ın eserinden bugüne kadarki gelişimi, ayrışmaları, iç bölümlenmeleri, farklılıklarıyla teorik ve politik bir sistematik öğreti olarak Marksizmin Batı düşüncesindeki ve pratiğindeki yeri değerlendirilir. Karl Kautsky ve Lenin'in tartışmaları da bu bağlamda genel anlamdaki bu Batı Marksizmi içinde yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Psikanaliz</span> Freudun çalışmaları üzerine kurulmuş bir psikolojik kuramlar ve yöntemler ailesi

Psikanaliz, kısmen bilinçdışı zihinle ilgilenen ve birlikte zihinsel bozukluklar için bir tedavi yöntemi oluşturan bir dizi teori ve terapötik tekniktir. Bu disiplin 1890'ların başında, çalışmaları kısmen Josef Breuer ve diğerlerinin klinik çalışmalarından kaynaklanan Sigmund Freud tarafından kurulmuştur. Freud, 1939'daki ölümüne kadar psikanaliz teorisini ve pratiğini geliştirmiş ve rafine etmiştir. Bir ansiklopedi maddesinde, psikanalizin temel taşlarını "bilinçdışı zihinsel süreçler olduğu varsayımı, bastırma ve direnç teorisinin kabulü, cinselliğin ve Oedipus kompleksinin öneminin takdir edilmesi" olarak tanımlamıştır. Freud'un meslektaşları Alfred Adler ve Carl Gustav Jung, psikanalizin bireysel psikoloji (Adler) ve analitik psikoloji (Jung) olarak adlandırdıkları dallarını geliştirdiler, ancak Freud'un kendisi bunlara yönelik bir dizi eleştiri yazdı ve bunların psikanaliz biçimleri olduğunu kesinlikle reddetti. Psikanaliz daha sonra Erich Fromm, Karen Horney ve Harry Stack Sullivan gibi neo-Freudyen düşünürler tarafından farklı yönlerde geliştirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Antikapitalizm</span>

Antikapitalizm ya da kapitalizm karşıtlığı, bugüne kadar genel veya özel bir isim almamışsa da, genellikle sosyalist ya da anarşist politik görüşlü insanların istediği düzen biçiminin bir parçasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Max Horkheimer</span> Alman filozof ve toplumbilimci (1895 – 1973)

Max Horkheimer, Musevi kökenli Alman düşünür ve toplumbilimcidir.

Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir.

Politik psikoloji kavramı günümüzde algıladığımız şekilde ilk olarak Frankfurt Sosyal Araştırmalar Enstitüsü veya diğer adıyla Frankfurt Okulu’nun çalışmaları ile ortaya çıkmıştır. Theodor W. Adorno, Max Horkheimer, Herbert Marcuse ve Erich Fromm'un Marksist Felsefe ve Klasik Psikanaliz'e dayalı felsefeleri sonucu gelişmiştir. Özellikle Wilhelm Reich, Sovyet toplumunda demokrasinin gelişimi ve kitle davranışları, toplumların yönetime verdiği tepkiler hakkında çalışmalar yürütmüştür. Frankfurt Okulu felsefecileri, I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'da demokrasinin işleyememesi nedeniyle ekonomi ve iletişim ile psikoloji arasındaki sınırları genişleterek çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Daha sonra Jürgen Habermas'ın politik psikoloji alanında çalışmaları olmuştur.

Uluslararası ilişkiler teorileri uluslararası ilişkilerin kuramsal perspektiften çalışma alanıdır. Analiz edilebilen uluslararası ilişkilere kavramsal çerçeveden bakılabilmeye olanak sağlar. Ole Holsti uluslararası ilişkiler teorilerini, yalnızca teoriyle alakalı göze çarpan olayları görmeye olanak sağlayan renkli bir güneş gözlüğüne benzeterek tanımlamaktadır. Örneğin realizmi savunan bir kimse, konstrüktivizmi savunan bir kimsenin çok önemli gördüğü bir olayı tam aksine hiç umursamayabilir. Uluslararası ilişkiler teorilerinde üç temel teori vardır: realizm, liberalizm ve inşacılıktır.

Neo-Marksizm, Marksizmi ve Marksist teoriyi tipik olarak eleştirel teori, psikanaliz veya varoluşçuluk gibi diğer entelektüel geleneklerden unsurları birleştirerek değiştiren veya genişleten 20. yüzyıl yaklaşımlarını kapsar.

<span class="mw-page-title-main">Emma Eckstein</span> Avusturyalı psikoanalist ve yazar (1865-1924)

Emma Eckstein, Avusturyalı yazar. Sigmund Freud'un en önemli hastalarından biriydi ve 1897 yılında kısa bir süre de psikanalist olarak çalıştı. Freud için "hem meslektaşı hem de hastası" olan "ilk kadın analist" olarak tanımlandı. Analist olarak, daha çok cinsel ve sosyal hijyen alanında çalışırken, aynı zamanda kendi tarifiyle "asalak gibi kişiye musallat olan hayal kurma eyleminin" genç kızların hayatını nasıl etkilediğini de araştırdı.

<span class="mw-page-title-main">Sosyolojinin dalları</span>

Aşağıdakiler, sosyoloji disiplinine genel bakış ve güncel bir rehber olarak sunulmaktadır:

Psikanalitik teori, psikopatolojiyi tedavi etmek için klinik bir yöntem olan psikanalizi yönlendiren kişilik organizasyonu teorisi ve kişilik gelişiminin dinamiğidir. İlk olarak 19. yüzyılın sonlarında Sigmund Freud tarafından ortaya konan psikanalitik teori, ortaya atılışından bu yana birçok iyileştirme geçirdi. Psikanalitik teori, yirminci yüzyılın son üçte birinde, 1960'lardan sonra psikolojik tedavilerle ilgili eleştirel söylem akışının bir parçası olarak tam olarak öne çıktı. Freud, beyin analizini ve fizyolojik çalışmalarını durdurmuş ve odağını zihni ve zihni oluşturan ilgili psikolojik özellikleri incelemeye, özgür birliktelik ve aktarım olgularını kullanarak tedaviye kaydırmıştı. Çalışması, yetişkinlerin zihinsel işleyişini etkileyebilecek çocukluk olaylarının tanınmasını vurguladı. Genetik ve daha sonra gelişimsel yönleri incelemesi psikanalitik teoriye özelliklerini kazandırdı. 1899'da Rüyaların Yorumu'nu yayınlamasıyla başlayan teorileri öne çıkmaya başladı.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal hareket teorisi</span>

Sosyal hareket teorisi, sosyal bilimler içinde, genellikle sosyal mobilizasyonun neden meydana geldiğini, ortaya çıkardığı biçimleri açıklamaya çalışan disiplinler arası bir düşünceler bütünüdür. Sosyal hareketlerin oluşumu ve işleyişinin potansiyel sosyal, kültürel ve politik sonuçları üzerine incelemeler içerir.

Kültürel Marksizm, Frankfurt Okuluʼnu modern ilerici hareketlerin, kimlik politikalarının ve politik doğruculuğun kaynağı olarak gösteren aşırı sağcı antisemitik bir komplo teorisidir. Komplo teorisi, gelenekçi muhafazakarlığın sözde “Hristiyan değerleri”ni zedeleyen ve bunların yerine kültürel olarak liberal değerleri koymayı amaçlayan planlı bir kültür savaşı yoluyla Batı toplumunu yıkmaya yönelik süregelen ve kasıtlı bir akademik ve entelektüel çaba olduğunu ileri sürmektedir.