İçeriğe atla

Eleştirel rasyonalizm

Kontrol Edilmiş

Kritik rasyonalizm ya da Eleştirel rasyonalizm, Karl Popper tarafından “Bir ifadeye bilinelerden mantıken ulaşılamıyorsa yine de onu mantıken yanlışlamak mümkün olabilir.” temelinde geliştirilen epistemolojik bir felsefedir. Hume’u takiben Popper; zaten bilinenlere (temelsizce yeni varsayımsal bilgiler) ekleyerek genişleten, spesifik gözlem bütünlerine dayanarak genel prensipler türeten, geniş genellemeler yapan, hükmünün doğruluğu öncülerinin kanıtlarına (kantitatif yahut kalitatif karakterleri göz önüne alınarak) dayalı olarak ‘olası’ olan herhangi bir tümevarımsal muhakemeyi yani tümdengelimsel mantıktan daha fazla bilgi temin edebilen herhangi bir mantığı reddetti. Diğer bir deyişle eğer bir şeyi mantıken ileri süremiyorsak en azından mantıken yanlışlamaya çalışmalıyız. Bu da Popper'i yanlışlanabilirlik kriterine götürdü.[1]

Yanlışlanabilirlik[2]

Yanlışlanabilirlik, Popper'in Bilimsel Araştırmanın Mantığı (1934) isimli kitabında tanıttığı bilimsel teori ve hipotezlerin tümdengelimsel bir değerlendirme standardıdır. Popper yanlışlamacılığı hem siyah kuğu problemi olarak da bilinen tümevarım problemine hem de sınır belirleme problemine köşe taşı çözümü olarak önerdi.

Tümevarım Problemi (Siyah Kuğu Problemi)[3]

Hume tarafından formüle edilen tümevarım problemi, geleceğin geçmişe benzeyeceğine inanma nedenlerimizi veya daha genel olarak önceki gözlemlere dayalı olarak gözlemlenmemiş şeyler hakkındaki tahminleri sorgular. Gözlemlenenden gözlemlenmeyene yapılan bu çıkarım tümevarımsal çıkarımlar olarak bilinir ve Hume herkesin bu tür çıkarımlar yaptığını ve yapması gerektiğini kabul ederken bunları haklı çıkarmanın döngüsel olmayan bir yolu olmadığını savunarak rasyonalitenin aydınlanma sütunlarından birinin altını oyar.

Geleneksel tümevarımcı görüş, iddia edilen tüm ampirik yasaların -gerek günlük yaşamda gerekse bilimsel metot vasıtasıyla- bir tür akıl yürütme yoluyla savunulabileceğidir. Sorun şu ki birçok filozof böyle bir meşruiyet bulmaya çalıştı ancak önergeleri başkaları tarafından kabul edilmedi. Tümevarımcı görüşü bilimsel görüş olarak tanımlayan C. D. Broad, bir keresinde tümevarımın “bilimin zaferi ve felsefenin skandalı” olduğunu söylemişti. Binaenaleyh Popper'in kritik rasyonalizmi, tümevarımsal gerekçelendirmelerin bilimde asla kullanılmadığını iddia etti ve bunun yerine bilimin hipotezleri tahmin etme, tümdengelimsel olarak sonuçları hesaplama ve ardından ampirik olarak onları yanlışlamaya çalışma prosedürüne dayandığını öne sürdü. Ek olarak siyah kuğu meselesini özetleyecek olursak: Siyah kuğular vardır ancak “Bütün kuğular beyazdır.” ifadesini yanlışlayan siyah kuğular var olmasaydı bile farzımuhal bir siyah kuğu bulunma ihtimali bu ifadeyi yanlışlanABİLİR kılardı.

Sınır Belirleme Problemi[4]

Bilim felsefesinde ve epistemolojide sınır belirleme problemi, bilim ile bilim-dışı arasında nasıl ayrım yapılacağı sorusudur. Bilim ile sözde-bilim, sanat, edebiyat ve inançlar gibi insan faaliyetinin diğer ürünleri arasındaki sınırları inceler. Tartışma, bilim felsefecileri ve çeşitli alanlardaki bilim insanları arasındaki iki milenyumu aşkın diyalogdan sonra devam ediyor.

Yanlışlanabilirliğin özü

Bir teori yahut hipotez mevcut teknolojilerle yetinen bir ampirik test tarafından mantıken aksi iddia edilebilir yapıdaysa yanlışlanabilir yapıdadır. Popper, mantıki bir kriter olarak yanlışlanabilirliğin Lakatos’un yanlışlamacılığında tartışılan ilgili “yanlışlığı kanıtlanma kapasitesi” konseptinden müstakil olduğu hususunda ısrar etmiştir. Mantıki bir kriter olsa bile maksadı teoriyi öngörebilir ve test edilebilir nitekim pratikte kullanışlı hale getirmektir.

Popper, yanlışlanabilirliği zamanında mantıksal pozitivizmde geçerli ve sezgisel olarak kendi kavramına benzer olan doğrulanabilirlik konseptine muhalefeten çıkarmıştı. Argümanı, “Tüm kuğular beyazdır.” gibi bir iddiayı doğrulamanın tek yolunun birinin teorik olarak tüm kuğuları gözlemlemesiyle olacağı yönündedir ki bu mümkün değildir. Bunun yerine yanlışlanabilirlik, tek bir siyah kuğu gözlemlemek gibi teorik açıdan iddiayı mantıksal olarak yanlışlamak için makul ve yeterli olacak anormal örneği arar. Öte yandan Duhem-Quine tezi kesin deneysel yanlışlamaların imkansız olduğunu ve hiçbir bilimsel hipotezin kendi başına tahminlerde bulunamayacağını çünkü hipotezin ampirik testinin bir veya daha fazla arka plan varsayımı gerektirdiğini söyler.

Popper'a göre mantıksal tarafta açık bir asimetri vardır ve yanlışlanabilirlik, mantıksal bir kriter olduğu için Duhem sorununa sahip değildir. Deneysel araştırmanın Duhem sorunu ve tümevarım gibi diğer sorunları vardır fakat Popper'a göre yalnızca bir teori yanlışlanabilir olduğunda mümkün olan istatistiksel testler eleştirel bir tartışmada yine de yararlı olabilir. Deborah Mayo gibi filozoflar Popper'ın istatistiksel ve veri modellerinin bilimsel rolüne ilişkin açıklamasına “boyunun yetmediğini” düşünürler.

Yanlışlanabilirliğin süksesi

Bilimi, bilim-dışı ve sözde-bilimden ayırmada anahtar bir kavram olarak yanlışlanabilirlik, birçok bilimsel tartışmada ve uygulamada belirgin bir şekilde rol oynamıştır hatta yasal emsal olarak kullanılmıştır.

Popper başka birçok eserinde de kritik rasyonalizm hakkında yazdı: The Open Society and its Enemies (1945), Conjectures and Refutations (1963), Unended Quest (1976), The Myth of the Framework (1994)

Kaynakça

  1. ^ "Wikipedia". 27 Ocak 2004 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  2. ^ "Wikipedia". 18 Aralık 2003 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  3. ^ "Wikipedia". 29 Aralık 2003 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  4. ^ "Wikipedia". 23 Ağustos 2004 tarihinde kaynağından arşivlendi. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Coğrafya</span> karasal yüzeyi, bu yüzeyler içerisinde yaşayan toplulukları ve birbirleriyle etkileşim halinde olan bölgeleri, yerleri ve konumları inceleyen bilim

Coğrafya; beşerî (insanî) sistemleri ve yeryüzünü araştıran, bunlar arasındaki ilişkiyi neden-sonuç ve dağılış ilkesine bağlı olarak inceleyen ve sorgulayan bir bilim dalıdır. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca “γεωγραφία” gaia (yer) ve gráphein sözcüklerinden türemiştir. Türkçesi yerçizim sözcüğüdür. Zamanımızdan 2200 yıl önce coğrafya terimini ilk kullanan kişi Eratosthenes olmuştur. Gregg ve Leinhardt (1994), coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar:

<span class="mw-page-title-main">Bilim</span> bilgiyi inşa eden ve organize eden sistematik sistem ve bu sistem tarafından üretilen bilgi kümesi

Bilim veya ilim, nedensellik, merak ve amaç besleyen, olguları ve iddiaları deney, gözlem ve düşünce aracılığıyla sistematik bir şekilde inceleyen entelektüel ve uygulamalı disiplinler bütünüdür. Kimi kullanımlarda bu tanımın "ilim" için geçerli olmadığının altını çizmek gerekir. Çünkü bilim somut, evrensel olayları kendine konu edinmişken ilim doğaötesi olaylarla da ilgilenebilir fakat somut kanıt sunmaz. Bilimi sınıflandıran bilim felsefecileri bilimi formal bilimler, sosyal bilimler ve doğa bilimleri olmak üzere üçe ayırır. Bilimin diğer tüm dallardan en ayırt edici özelliği, savunmalarını somut kanıtlarla sunmasıdır. Bu sayede bilim, bilinmeyen olguları açıklamamıza ve evreni idrak etmemize güçlü destek olur.

<span class="mw-page-title-main">Epistemoloji</span> bilginin doğası, kapsamı ve kaynağı ile ilgilenen felsefe dalı

Epistemoloji ya da bilgi felsefesi, bilgiyle ilgilenen bir felsefe dalıdır. Epistemologlar, bilginin doğası, kaynağı ve kapsamı, epistemolojik gerekçelendirme, inancın rasyonelliğini ve diğer çeşitli konuları incelemektedir. Epistemoloji, felsefenin etik, mantık ve metafizikle birlikte dört ana dalından biri olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

<span class="mw-page-title-main">Karl Popper</span> Avusturyalı-Britanyalı bilim felsefecisi

Sir Karl Raimund Popper CH FBA FRS, Yahudi kökenli Avusturyalı-İngiliz filozof, akademik ve sosyal yorumcu.

Tanrı'nın varlığıyla ilgili argümanlar filozoflar, teologlar ve diğer düşünürler tarafından öne sürülmüştür. Felsefi terminolojide, Tanrı'nın varlığı problemi, tanrı ontolojisinin bilgi kuramı ile ilgilidir. Bilgi kuramı, epistemoloji, bilgiye olan yaklaşımı, doğru bilgiye nasıl ulaşılacağını inceler. Ontolojiyse, varlık/yokluk konuları üzerindeki argümanlardan oluşur. Yani, tanrı ontolojisinin bilgi kuramı, Tanrı'nın var olup olmadığı konusunda nasıl akıl yürüteceğimiz üzerinedir.

<span class="mw-page-title-main">Imre Lakatos</span>

İmre Lakatos, bilimsel gelişmeye ilişkin araştırma programlarıyla ün kazanmış olan çağdaş bilim felsefecisi. Lakatos, aynı zamanda klasik bilim anlayışına yönelik itirazlarıyla tanınmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Sözdebilim</span>

Sözdebilim veya sahte bilim, bilimsel argümanlar kullanılarak ileri sürülen ancak bilimsel çalışmaların gerektirdiği materyal, yöntem, doğrulanabilirlik gibi standartları taşımayan veya yeterli bilimsel araştırma ile desteklenmeyen iddia, inanç, bilgi ve uygulamalar bütününe verilen addır. Sözde bilim genellikle belirsiz, çelişkili, eleştirilere yönelik aşırı tepki ve kişiselleştirmeler, destekleyici verilerin abartılması, sonuçlara yönelik doğrulanması olanaksız abartılı iddialar ile karakterize, kullanıcıları açısından da sosyal, maddi-manevi kazançlar sağladığı düşünülebilecek konular üzerinden yürütülür.

<span class="mw-page-title-main">Bilim felsefesi</span>

Bilim felsefesi, epistemoloji, ontoloji, etik ve estetik gibi felsefenin temel alt bölümlerinden birisidir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Doğa bilimleri</span> doğal dünyayı inceleyen bilim dalları

Doğa bilimleri, gözlem ve deneylerden elde edilen ampirik kanıtlara dayalı olarak doğal olayların tanımlanması, anlaşılması ve tahmin edilmesiyle ilgilenen bilim dallarından biridir. Akran değerlendirmesi ve bulguların tekrarlanabilirliği gibi mekanizmalar, bilimsel ilerlemelerin geçerliliğini sağlamaya çalışmak için kullanılır.

Post pozitivizm, 20. yüzyılın başından itibaren pozitivizme yönelik geliştirilen eleştirilerle birlikte biçimlenen ve bilim felsefesindeki tartışmalarla 60'lı yıllarda belirginleşen pozitivizm sonrası bir kuramsal/felsefi bilim düşüncesini belirten akımdır.

Eleştirel düşünme akıl yürütme, analiz ve değerlendirme gibi zihinsel süreçlerden oluşan bir düşünme biçimidir. Eleştirel düşünme yerine kimi zaman tartışma mantığı ya da biçim dışı (enformel) mantık terimleri de kullanılmaktadır. Sorgulama ve şüpheciliğe dayanan eleştirel düşünme sağduyu ve bilimsel kanıtlarla uyuşan net hükümlere varmak için somut veya soyut konular üzerinde düşünme süreçlerini de içermektedir. Bu yönüyle diğer bir düşünme biçimi olan yaratıcı düşünmeyi tamamlamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Argüman</span> ikna etmeye çalışmak ya da sabitleştirmek veya gerçek bir sonuca varmak

Mantık ve felsefede argüman; sonuç ve onun doğruluk derecesini belirlemeye yönelik verilen öncüllerden kurulmuş bir dizi ifadedir. Bir argüman ifadelerden oluşur. Bunlardan biri sonuç, diğerleri sonucun doğruluğuna dayanak olarak verilen öncüllerdir. Herhangi bir düşünceyle karşılaştığımızda, o düşüncenin içerdiği esas iddiayı ileten ifade argümanın sonucu; onu destekleyen diğer tüm ifadeler argümanın öncülleridir. Bir argümanın doğal dildeki mantıksal formu, sembolik biçimsel dilde temsil edilebilir ve doğal dilden bağımsız şekilde, matematik ve bilgisayar bilimlerinde biçimsel olarak tanımlanmış argümanlar yapılabilir.

Bilimsel kuram; iyi kanıtlanmış, sürekli olarak test edilen ve doğrulanan deney ve gözlem ile bilimsel metot aracılığıyla elde edilen, doğanın bazı yönlerinin açıklamasıdır. Tüm bilimsel bilgiler gibi, bilimsel kuramlar doğaları gereği tümevarımsaldır, tahmin edilebilir gücü ve açıklayıcı kuvveti amaçlar. Bilimsel bir kuramın gücü, açıklayabildiği durumların çeşitliliği, anlaşılabilirliği ve kolaylığı ile ilişkilidir. Yeni bilimsel kanıtlar elde edildikçe, yeni bulgulara uymaması durumda, bilimsel bir kuram reddedilebilir ya da değiştirilebilir. Böyle durumlarda, daha doğru bir kuram benimsenir. Bazı durumlarda, doğruluğu kesin olmayan, değiştirilmemiş bir bilimsel kuram, özel bazı durumlara benzerliği açısından kullanışlı ise yine de kuram olarak ele alınır. Bilimsel kuramlar test edilebilir ve yanlış/çürütülebilir tahminler üretebilirler. Bilimsel kuramlar doğal olaylardan sorumlu bazı nedensel elementleri açıklarlar ve fiziksel evrenin yönleri ile elektrik, kimya, astronomi gibi özel araştırma alanlarını tahmin etmek ve açıklamak için kullanılırlar. Bilim insanları kuramları, teknolojiyi geliştirmek ve hastalıklara çare bulmak gibi amaçlar dışında, daha sonraki bilimsel bilgiler için temel olarak da kullanırlar. Bilimsel kuramlar, bilimsel bilginin en güvenilir, en kesin ve kapsamlı formudur. Bu, varsayım, hipotez ya da tahmin anlamlarına gelebilen kuram kelimesinin genel kullanımından büyük ölçüde farklıdır.

<span class="mw-page-title-main">Yanlışlanabilirlik</span> Bir önermenin yanlışlığının kanıtlanabilme ihtimali

Bir önerme, hipotez ya da teori; özünde yanlış olduğunun kanıtlanabilme ihtimali varsa; yanlışlanabilirdir. Bir yargıyı geçersiz kılacak herhangi bir gözlem yapmak ya da argüman sunmak mümkünse bu yargı yanlışlanabilirdir. Bu anlamda, yanlışlamak ile geçersiz kılmak eş anlamlıdır. Bilimsel bir önerme yanlışlanabilme özelliği barındırır. Yanlışlanabilirlik ilkesi, bilim ile bilim dışı olanı, bilgi ile inancı ayırmak için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Britanya felsefesi</span> Britanyalıların felsefi geleneği

Britanya felsefesi, Britanyalıların felsefi geleneğine atıfta bulunur. "Britanya felsefesinin yerel özellikleri şunlardır: sağduyu, karmaşıklıktan hoşlanmama, soyut yerine somut olanı güçlü bir tercih ve arada bir şiir incisinin gömülü olduğu belli bir garip yöntem dürüstlüğü".

<span class="mw-page-title-main">Bilim tarihi yazıcılığı</span> Bilim Tarihi Tarihi

Bilim tarihi yazımı, bilim tarihi olarak bilinen tarih alt disiplininin tarih ve metodolojisinin, disipliner yönleri ve uygulamaları ile kendi tarihsel gelişiminin incelenmesidir.

Larry Laudan, Amerikalı bir bilim filozofu ve epistemologdur. Pozitivizm, realizm ve rölativizm geleneklerini şiddetle eleştirdi ve popüler meydan okumalara karşı ayrıcalıklı ve ilerici bir kurum olarak bilim görüşünü savundu. Laudan'ın "araştırma gelenekleri"ne ilişkin felsefi görüşü, Imre Lakatos'un "araştırma programlarına" önemli bir alternatif olarak görülüyor.

Bilimsel gerçekçilik, bilim tarafından tanımlanan evrenin, nasıl yorumlanabileceğine bakmaksızın gerçek olduğunu savunan görüştür. Bilimsel gerçekçiliğe inanan bir kişi, bilimin evrendeki hem fiziksel hem de metafiziksel gerçekleri bulmak için kullanılabileceği yönündeki görüşleri nedeniyle, evrenin bilim tarafından tanımlandığı şekliyle doğru olduğunu kabul etmektedir.