İçeriğe atla

Eleştirel düşünme

Eleştirel düşünme (kritik düşünme) akıl yürütme, analiz ve değerlendirme gibi zihinsel süreçlerden oluşan bir düşünme biçimidir. Eleştirel düşünme yerine kimi zaman tartışma mantığı ya da biçim dışı (enformel) mantık terimleri de kullanılmaktadır. Sorgulama ve şüpheciliğe dayanan[1] eleştirel düşünme sağduyu ve bilimsel kanıtlarla uyuşan net hükümlere varmak için somut veya soyut konular üzerinde düşünme süreçlerini de içermektedir. Bu yönüyle diğer bir düşünme biçimi olan yaratıcı düşünmeyi tamamlamaktadır.

Eleştirel düşünürler tüm duyulardan, yazılı veya sözlü ifadelerden, gözlem, deney ve akıl yürütmeden elde ettikleri verileri bir araya getirirler. Eleştirel düşünme bireyin tartışmaları safsatalardan ayırabilmesine, yargılama yetisinin gücüne, inançlarının şekillenmesine, yeğlemelerinin ve eylemlerinin doğru ve geçerli olmasına önemli katkıda bulunur.

Eleştirel düşünce özellikleri

Geliştirilen bir argümanın, ne denli eleştirel düşünme ürünü olduğunu anlamak için bir dizi ölçüte gereksinme bulunmaktadır. Bu ölçütlere göre bir argümanı inceleyerek, argümanın ulaştığı sonuçların sağlamlığının düzeyi hakkında fikir edinmek mümkündür. Eleştirel düşünceyi eleştirel olmayan düşünceden ayırmayı sağlayan başlıca düşünce özellikleri şunlardır:

  • İlgililik: Geliştirilen argüman ve argümanı meydana getiren ögeler ele alınan konuya ilişkin olmalıdır.
  • Geçerlilik: Argümanı teşkil eden önermeler sağduyu, veri, bilgi ve kanıta dayalı olarak savunulabilir ve geçerlenebilir olmalıdır.
  • Açıklık ve anlaşılabilirlik: Argümanı meydana getiren önerme ve çıkarımlar herhangi bir yanlış anlamaya veya anlam karmaşasına meydan vermemelidir.
  • Dengelilik (genişlik ve derinlik): Argümanı meydana getiren önermelerin kapsamı ve ayrıntı düzeyi yeterli olmalıdır.
  • Mantıklılık: Önermeler doğru biçimde sıralanmalı ve birbirleri ile doğru olarak ilişkilendirilmeli, argüman uygun bir mantık silsilesi izlemelidir.
  • Doğruluk: Argümanın sonunda varılan sonuçlar, argümana temel oluşturan veri, bilgi, kanıt ve varsayımlar tarafından desteklenmelidir.
  • Adillik: Argüman konunun paydaşları arasında—özellikle sağduyu ve bilgi sahibi olanlarda—güvenilirlik ve adalet hissi uyandırmalıdır.

Eleştirel düşünme süreci

Eleştirel düşünme süreci beş aşamadan oluşmakta ve ele alınacak konunun belirlenmesi ile başlamaktadır. Ardından konu ile ilgili veri, bilgi ve kanıtlar toplanmakta; farklı argümanlar ve bakış açıları incelenmekte; incelenen argümanların dayandığı varsayım, veri, bilgi ve kanıtlar gözden geçirilmektedir. İkinci aşamada elde edilen bulgular üçüncü aşamada bir değerlendirmeye tabi tutulmakta, gereksiz ya da geçersiz olanlar ayıklanmaktadır. Kalanlar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar saptanmakta, bağlantılar ve ilişkiler tanımlanmaktadır. Dördüncü aşamada kalan veri, bilgi ve kanıtlar mantıksal bir çerçeveye oturulmaktadır. Beşinci ve son aşamada ise mantık çerçevesi içerisinde varılan sonuçlar sunulmakta; sonuçların geçerliliği ve sağlamlığı hakkında bir yargıya varılmaktadır.

Eleştirel düşünme becerileri

Eleştirel düşünürler eleştirel düşünme süreci boyunca, ele alınan konuyu yeterince sağlam biçimde tartışabilmek için bir dizi beceriye gereksinme duymaktadır. Başlıca eleştirel düşünme becerileri şunlardır:

  • Ayıklamak: Bir argümanı oluşturmak üzere bir araya getirilmiş tümce ya da önermelerden hangisinin geçerli olduğunu belirlemek; kalanları kullanmamak.
  • Bağlantılandırmak: Bir argümanı oluşturmak üzere bir araya getirilmiş tümce ya da önermeleri doğru bağlaçları kullanarak birbirleri ile mantıksal olarak ilişkilendirmek.
  • Benzetmek: Bir argümanda betimlenen kişi, nesne, eylem, olgu ya da kavramlar arasındaki benzer özelliklerin, bu benzerliklerin gücünün ayırdına varmak.
  • Çözümlemek: Karmaşık bir konuyu uygun biçimde alt konulara bölerek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamak.
  • Eleştirmek: Bir argümana konu olan kişi, nesne, eylem, olgu ya da kavramlar hakkında ya da argümanı oluşturan önermeler hakkında olumlu ya da olumsuz bir yargıya varmak.
  • Eşleştirmek: Bir argümana konu olan kişi, nesne, eylem, olgu ya da kavramlar arasında ya da argümanı oluşturan önermeler arasında ilinti kurmak.
  • Hipotez oluşturmak: Ortada yeterli veri, bilgi ve kanıt yokken, bir argüman oluşturabilmek amacı ile varsayımda bulunmak ya da açıklama önermek.
  • Karşılaştırmak: Bir argümana konu olan tümceler ya da argümanda betimlenen kişi, nesne, eylem, olgu ya da kavramlar arasındaki ortak özellikleri ve farklılıkları değerlendirmek ve belirlemek.
  • Kümelendirmek: Bir argümanda betimlenen kişi, nesne, eylem, olgu ya da kavramların aralarındaki benzer özellikleri saptamak; bu benzerlikleri kullanarak onları gruplamak.
  • Neden-sonuç ilişkisi kurmak: Biribirini izleyen iki olgudan, ardılın öncülü hangi neden veya nedenlerden izlemesi gerektiğini geçerli ve sağlam bir biçimde açıklamak.
  • Öngörmek: Geçmişe ya da bugüne değin veri, bilgi ve kanıtlardan yola çıkarak gelecekte ne olacağını önceden kestirmek.
  • Örüntü ve istisnaları belirlemek: Bir argümanı oluşturan kişi, nesne, eylem, olgu ya da kavramlarda yinelenen özelliklerin ayırdına varmak ve—varsa—istisnaları belirlemek; istisnalardan yola çıkarak örüntünün genelliği hakkında yargıya varmak.
  • Plan yapmak: Düne ve bugüne değin veri, bilgi ve kanıtlardan yola çıkarak; ve karşılaşılabilecek belirsizlikleri de göz önüne alarak gelecekte ne ya da neler yapılması gerektiğine ilişkin karar vermek.
  • Sentezlemek: Bir argümanı oluşturan ve kimi zaman biribiri ile ilintisiz ya da çelişkili görünen veri, bilgi, kanıt ve tümcelerden yola çıkarak genel ya da özgün bir sonuca varmak.
  • Sınıflamak: Önceden belirlenmiş ölçütlere göre bir argümanda betimlenen kişi, nesne, eylem, olgu ya da kavramlardan ortak özellikler gösterenleri gruplamak.
  • Sıralamak: Önceden belirlenmiş bir ölçüte göre bir argümanı meydana getiren tümceleri ya da argümanda betimlenen kişi, nesne, eylem, olgu ya da kavramları sıradüzensel olarak dizmek.
  • Tümdengelimsel (dedüktif) çıkarım yapmak: Bir genellemeden yola çıkarak, belirli bir kişi, nesne, eylem ya da olguya veya bunlardan oluşan bir gruba değin çıkarımda bulunmak.
  • Tümevarımsal (endüktif) çıkarım yapmak: Gözlem, deney ya da araştırma yolu ile toplanan veri, bilgi ve kanıtlara dayanarak bir kişi, nesne, eylem ya da olguya veya bunların meydana getirdiği bir gruba değin genelleme yapmak.
  • Veri, bilgi ve delil toplamak: Bir hipotezi kanıtlamak, bir konuda argüman geliştirmek ya da geliştirilmiş bir argümanı kuşkuya olabildiğince yer bırakmayacak şekilde desteklemek üzere, konu ile ilgili gerçekleri gözlem, ölçüm, deney ya da araştırma yolu ile bir araya getirmek.

Düşünme çeşitleri

Eleştirel düşünmeEleştirel olmayan düşünme
Mantıksal düşünmeMantıksal olmayan düşünme
Deneysel (ampirik) düşünmeSezgisel düşünme
Yararcı (pragmatik) düşünmeArzuya dayalı düşünme
Kuşkucu düşünmeYetkeci (otoriteye dayalı) düşünme
Yansıtmalı (reflektif) düşünmeDogmatik düşünme
Gerçekçi (realist) düşünmeİdealist düşünme
İstatistiksel düşünmeMutlakçı düşünme
Çözümsel (analitik) düşünmeVasat düşünme

Eleştirel düşünmenin geleceği

McKinsey Küresel Enstitüsü (MGI) tarafından geliştirilen modelde 5 ana 25 alt kategoride birçok yetkinliğin gelecekte ne kadar önemli olacağının analizi yapılmıştır. Bu analizin sonucunda ileri düzey okur-yazarlık ve eleştirel düşünme yetkinlikleri için 2030 yılında daha çok önemli olacağı gözlemlenmiştir. Grafikteki değişimde artış görülmüş ki aynı grafikte negatif eğilime sahip yetkinlikler de vardır.Değişim yüzdesindeki fark diğer bazı yetkinliklere göre az olsa da gelecekte daha bilinçli ve eleştirel düşünen bireylere ihtiyaç olacağı görülmektedir.[2]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Düşünme biçimleri nelerdir?". Eğitim Sözlüğü. 3 Ocak 2021. 6 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Şubat 2021. 
  2. ^ Gelecekte çalışma hayatında bizleri neler bekliyor?, Geleceğin Meslekleri (Haziran 2021). "İşlerin Geleceği ve Geleceğin İşleri". Bilim ve Teknik, 643. ss. 18-37. 27 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Eylül 2022. 

Kitaplar

  • Allen, M. (2004). Smart Thinking: Skills for Critical Understanding and Writing. 2. Basım. Oxford University Press.
  • Browne, M. N. ve S. M. Keeley. (2009). Asking the Right Questions: A Guide to Critical Thinking. 9. Basım. Prentice Hall.
  • Moore, B. N. ve R. Parker. (2008). Critical Thinking. 9. Basım. McGraw-Hill.
  • Özdemir, O. (2008). Eleştirel Düşünme. Kriter Yayınları.
  • Sinnott-Armstrong, W. ve R. J. Fogelin. (2009). Understanding Arguments: An Introduction to Informal Logic. 8. Basım. Wadsworth.
  • Şahinel, S. (2002). Eleştirel Düşünme. Pagem A Yayıncılık.
  • Tittle, P. (2011). Critical Thinking: An Appeal to Reason. Routledge.
  • Walton, D. N. (1989). Informal Logic: A Handbook for Critical Argumentation. Cambridge University Press.
  • Wright, L. (2001). Critical Thinking: An Introduction to Analytical Reading and Reasoning. Oxford University Press.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Pragmatizm</span> Felsefi akım

Pragmatizm, felsefede; uygulayıcılık, uygulamacılık, pragmacılık, fiîliyye, faydacılık, yararcılık gerçeğe ve eyleme yönelik olan, pratik sonuçlara yönelik düşünme temelleri üzerine kurulmuş olan felsefi akımdır. William James (1842-1910) tarafından popüler hale getirilmiştir. Onun felsefe ekolünden olanı yapmak, başarmak anlamına da gelir. Hem iyinin teorisi hem de doğrunun teorisidir. İyinin teorisi olarak faydacılık refahcıdır (welfarist). İyi en fazla faydayı sağlayandır ve burada fayda zevk, tatmin veya bir nesnel değerler listesine göre tanımlanır. Bir doğru teorisi olarak ise faydacılık neticecidir (consequentialist). Doğru hareket bir şeyin uygulanabildiği ölçüde gerçek olduğu savına dayandırılmıştır. Bir fikrin doğruluğu faydalılığı, kullanışlılığı veya işlerliği gibi gözlemlenebilir etkilerine göre belirlenir.

Teori veya kuram, bilimde bir olgunun, sürekli olarak doğrulanmış gözlem ve deneyler temel alınarak yapılan bir açıklamasıdır. Kuram, herhangi bir olayı açıklamak için kullanılan düşünce sistemidir. Genel anlamda kuram, bir düşüncenin genel, soyut ve ussal olmasıdır. Ayrıca bir kuram, açıklanabilir genel bağımsız ilkelere dayanmaktadır. Bu ilkelere bağlı kalarak doğada sonuçların nasıl örneklendirileceğini açıklamaya çalışır. Sözcüğün kökü Antik Yunan’dan gelmektedir. Ancak günümüzde birçok ayrı anlamlarda kullanılmaktadır. Kuram, varsayımla (hipotez) aynı anlama sahip değildir. İkisinin de anlamı başkadır. Kuram bir gözlem için açıklanabilir bir çerçeve sağlar ve kuramı sağlayacak olan sınanabilir varsayımlar tarafından desteklenir.

Safsata, bir düşünceyi ortaya koyarken ya da anlamaya çalışırken yapılan yanlış çıkarsamadır. Safsatalar ilk bakışta geçerli ve ikna edici gibi görülebilen fakat yakından bakıldığında kendilerini ele veren sahte argümanlardır.

<span class="mw-page-title-main">İroni</span> alaycı bir şekilde fikri reddetme

İroni, söylenenin tam tersinin kastedildiği ifadedir. Söylenen ya da yapılan eylem, ciddi görüntüsü altında, karşıt söylenceyi ya da eylemi, çelişki noktasına çekmeyi hedefler. Mizahtan farklı olarak, ironi daha eleştirel yaklaşır. İroni mimik, jest ve tonlama ile söylemek istenenin altını, dolaylı çizer.

<span class="mw-page-title-main">Nagarjuna</span>

Nagarjuna, M.S. 2. yüzyılda yaşamış ve değilleme mantığıyla ün kazanmış olan ünlü Budist düşünür. Dünyayı anlama, yorumlama ve varlığın gizini çözme girişimlerinin zorunlu olarak sınırlarla karşılaşacağını ve eşyanın boş olduğunu öne süren Nagarjuna, yalnızca bilge kişinin, varlıkla ilgili olarak var mı yok mu sorusuna takılmadan, "ne var, ne yok" diyeceğini, her şeye tepeden bakacağını ve tartışmadan susacağını savunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Gilbert Ryle</span>

Gilbert Ryle (1900-1976), çağdaş İngiliz filozofudur. Dil felsefesi geleneği içinde yer alır. Ludwig Wittgenstein'ın felsefi sorunlara yaklaşımını paylaşan İngiliz sıradan dil filozofları kuşağının bir temsilcisiydi. Aristoteles'ten etkilenip, Edmund Husserl ve Meinong'la da ilgilenen Ryle'ın en önemli iki kitabı Zihin Kavramı ve İkilemler'dir.

<span class="mw-page-title-main">Moritz Schlick</span>

Moritz Schlick, Alman filozof ve fizikçi. Viyana Çevresi'nin kurucularından ve zamanının önde gelen mantıkçı pozitivistlerinden biri olan Schlick, hem Yeni-Kantçı eğilimleri ve hem de Husserl'in felsefesini reddetmiş, felsefede analitik ve mantıksal yöntemlerin önemini vurgulayarak, algıyı eleştirel bir tarzda analiz etme çabası vermiştir. Bilgi konusunda, Kant'a ve Kantçılığa karşı çıkarak, empirist bir bakış açısı benimseyen, matematiğin ve mantığın önermelerinin, sentetik a priori önermeler olmayıp, tanım gereği doğru olan, analitik, yani içerik yönünden boş olan önermeler olduğunu öne süren Moritz Schlick, Poincare'de söz konusu olan uzlaşımcılığa da şiddetle karşı çıkıp, bilimsel kuramların, doğrulukları tekabüliyete bağlı olan kavramlardan meydana gelen a posteriori bir sistem olduğunu iddia etmiştir. Şu halde, önermeleri mantıksal bakımdan zorunlu olan analitik önermeler ve gerçek bir içeriği olan empirik ya da sentetik a posteriori önermeler olarak ikiye ayıran Schlick, mutlak kesin bilgiye ulaşmanın olanaksız olduğunu öne sürmüş; yapılabilecek en iyi şeyin, bilimin gerçekliği betimlerken oluşturduğu önerme sistemlerine yönelmek olduğunu belirtmiştir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Toplum</span> aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanların tümü

Toplum ya da cemiyet, bir arada yaşayan canlıların oluşturduğu topluluktur. Sosyolojide toplum, onu oluşturan canlıların basit bir toplamından ziyade, farklı biçimler ve özellikler gösterip özgün olan ve nesnel yasalar gereğince insanların maddi üretim içindeki gündelik hayat faaliyetleriyle ve sınıfsal savaşımıyla değiştirilen ve gelişen ilişkilerden oluşan sisteme denir. Bir nevi örgütlenmedir.

<span class="mw-page-title-main">Mantıksal pozitivizm</span>

Mantıksal pozitivizm, Viyana Çevresi olarak adlandırılan filozofların felsefi düşünüş sistemlerini adlandırır. Başlıca temsilcileri Moritz Schlick, Rudolph Carnap ve Otto Neurath olan bu çevre, yeni pozitivistler ya da mantıkçı empiristler olarak da adlandırılır. Bu çevrenin oluşumunda önemli etkisi olan isim Ernst Mach'tır ki Mach'ın Viyana'da belirli dönemlerde mantık, fizik ve felsefe profesörlüğü yaptığı bilinmektedir. Mantıksal pozitivizmin çok farklı konumlardaki ve disiplinlerdeki filozofları bir araya getirir. Söz konusu akımın içinde sayılan ya da sayılmış olan belli başlı filozoflar şöyledir: Ernest Nagel, Hans Hahn, Kurt Gödel, Felix Kaufmann, Philipp Frank, Bertrand Russell, Whitehead, A. J. Ayer, Wittgenstein.

Piaget Teorisi; bilme, anlama, yorumlama ve öğrenme eylemlerini gerçekleştirmeyi sağlayan zihinsel etkinliklerin genel adıdır.

Tahmin, gündelik dilde, bilinmeyen bir şey hakkında hakkında rastgele veya belirsiz bilgi kullanarak bir sonuca varmaktır. Elde var olan bilgiye dayanarak bir çıkarım yapılır, bu çıkarıma dayanarak geleceğe dönük bir öndeyi yapılabilir. Hem çıkarım, hem de öndeyi için gündelik dilde tahmin sözcüğü kullanılır.

Yaratıcı düşünme, yeni nesnelerin, süreçlerin ya da kavramların ortaya çıkmasını sağlayan düşünme sürecidir. Yaratıcı düşünme yeni ve özgün fikriler biçiminde tezahür etmektedir. Yeni fikirler rastlantısal olarak ortaya çıkabildiği gibi, görece sistematik bir sürecin sonucu olarak da ortaya çıkabilmektedir. Yaratıcı düşünme giderek yaratıcı eyleme dönüştüğünde, çok yalın kişisel ve günlük sorunlara çözüm bulmaktan, kurumlara ve toplumlara dek kendini hissettiren paradigma değişimlerine varan bir yelpaze oluşturur. Belirli bir sorun için o soruna özgün yaratıcı bir çözüm üretmek durumsaldır. Buna karşın, belirli bir problem türüne özgü yaratıcı bir yöntem, teknik ya da çözüm üretmek ise yaratıcı bir genellemedir. Yaratıcı düşünmeyi eleştirel düşünmeden ayıran başlıca özellik, mevcut fikirlerden yola çıkarak bilgi, sağduyu ve mantık kullanımı ile bir yargıya varmak yerine, mevcut fikirlere ek olarak yenilerini önermesidir. Eleştirel düşünme süreci analitik ve dikeydir. Önermeler mantık çerçevesinde birbirine bağlı zincirler ve bu zincirler arasındaki mantıksal bağlardan oluşan bir ağ oluşturarak argümanı meydana getirmektedir. Bu nedenle eleştirel düşünmeye dikey düşünme veya programlı düşünme adı da verilmektedir. Yaratıcı düşünme süreci ise yanaldır. Mevcut önermelere ek olarak ileri sürülen yeni önermelerin mevcut önermelerle arasındaki bağ görece daha zayıf, hatta kimi zaman tümüyle kopuktur.Yeni fikirlerin kendi başlarına saçma olması gerekmemekle birlikte, bu fikirler kimi zaman kendilerini çağrıştıran öncüllere göre saçma olarak kabul edilebilmekte; hatta geçerli oldukları durumlarda bile, bireysel ya da sosyo-kültürel nedenlerle yadsınabilmektedir. Yaratıcı argümanlar mantıksal bir disiplinden görece daha uzaktır. Bu anlamda, yaratıcı düşünme, eleştirel düşünmeyi tamamlamakta ve yanal düşünme olarak da adlandırılmaktadır.Yaratıcı düşünceye olanak tanımak ve yeni fikirler üretmek için kullanılabilecek bireysel ya da grup düşünme süreçlerini içerisinde barındıran pek çok teknik bulunmaktadır. Bu teknikler arasında beyin fırtınası, zihin haritaları, rastegele sözcükler, öykü tahtaları, mecazî (metaforik) düşünme, NLP ve bulanık düşünme yer almaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Düşünme</span> Düşünce (fikir) üretimi ile sonuçlanan zihinsel süreç

Düşünme, sistematik ya da rastlantısal olarak düşünce (fikir) üretimi ile sonuçlanan, bir sonuca varmak maksadıyla bilgileri çok yönlü değerlendirmeyi içeren zihinsel bir süreç ve aynı zamanda herhangi bir şeyler arasında bağ kurma eylemidir. Düşünme sırasında insan beyninin değişik bölgelerinde meydana gelen değişikliklerin aygıtlar yardımıyla gözlenmesine ve beynin anatomik yapısının ayrıntıları ile bilinmesine karşın, düşünmenin fizyolojik bir süreç olarak ayrıntılı betimlemesini yapmak henüz mümkün olmamıştır. Psikolojik açıdan düşünme daha çok algı ve anlakla (zekayla) ilintilendirilmekte, problem çözme ve karar verme bağlamında ele alınmaktadır. Düşünme her türden akıl yürütmenin yanı sıra, sezme veya düş kurma şeklinde de tezahür edebilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Euthyphron ikilemi</span> Platonun yarattığı, ahlakın kökeni üzerine etik problem

Euthyphron ikilemi ya da İlahi buyruk teorisi ilk kez Platon'un Euthyphron ile diyaloğunda ortaya atılmış olan felsefi ve teolojik problem. Kısaca "ahlaki davranışlar tanrı tarafından emredildiği için mi ahlakidir, yoksa ahlaki olduğu için mi tanrı tarafından emredilmiştir" şeklinde bir sorudan ibarettir ve 2400 yıldır din felsefesinin temel sorularından biri olmuştur. İkilem tek tanrılı dinlerdeki teolojik tartışmalarda küçük bir farklılıkla yeniden kurulmuştur. İkilemde ya birinci ya ikinci seçenek tercih edilmek zorunda kalınmış, Hristiyanlıkta Ockham ile Augustinus, İslamiyette de Eş'ariyye ve Mutezile akımları iki farklı ucu desteklemiştir. Din felsefesindeki bu tartışma bugün de canlılığını korumaktadır.

Metaetik, etik anabilim dalının etik özelliklerinin, anlatım ve bildirimlerinin, tutumlarının ve yargılarının doğasını anlamak, arayıp bulmak ve ortaya çıkarmak maksadıyla uğraşan koludur.

Olgu, var olduğu, doğru olduğu veya gerçekleştiği kabul edilen şeydir. Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat olarak da tanımlanabilir. Bir gerçeğin geçerliliğini sınamanın en yaygın yolu doğrulanabilirlik testidir; yani, deney yoluyla gösterilip gösterilemeyeceğidir. Gerçekleri kontrol etmek için genellikle standart referans kaynakları kullanılır. Bilimsel gerçek, dikkatli gözlemler veya ölçümler yoluyla doğrulanmış olgulardır.

Epistemolojide, fideizm, inancın akıldan bağımsız olduğunu veya akılla çatıştığını ve belirli gerçeklere ulaşmada akıldan üstün olduğunu savunan teori. Latince "inanç" anlamına gelen "fide" kelimesinden türetilmiştir.

Resim kuramı, Wittgenstein'ın Tractatus Logico-Philosophicus adlı kitabında ortaya koymaya çalıştığı dilbilimsel referans ve anlam teorisidir. Almanca Bild kelimesi, dilimize resim olarak çevrilir. Resim kavramı, 1870’lerden itibaren Alman fizikçiler tarafından kullanılmaya başlandı. Bild kavramının ilk kullanımları analoji, teori, model ve hatta nihayetinde düşünce, önerme ve dil anlamlarında ortaya çıkmıştır. Epistemolojik ve ontolojik varsayımlar tarafından farklı anlamlarda kullanılmış olmasına rağmen ortak olarak fiziksel dünya hakkında kullanılmaktaydı. Ancak Ludwig Wittgenstein resim kuramıyla düşüncelerin dile getirilişlerine, yani dile sınır çizmeye çalışmıştır. Dilin sınırlarını belirlemeye çalışan Wittgenstein, öncelikle dilin özünü kavramaya girişir. Wittgenstein'a göre bütün felsefe "dil eleştirisidir" ve felsefe tarihinde tartışılan soruların çoğunun bir önemi yoktur. Çünkü filozofların çoğunluk soruları dil mantığımıza dayanan hatalardan kaynaklanmaktadırlar ve yine bu nedenle cevaplanmaya gereksinimleri bulunmaz; saçmadırlar. Bu yüzden felsefenin biricik görevi de dili yanılgılardan ve aldatıcı kullanımlardan arındırmaktır. Bu bağlamda Wittgenstein'ın birinci dönem çalışmalarının bir sonucu olarak felsefe, dili konu edinerek dil felsefesini ayrı bir alan olarak görmüştür. Aynı sebeplerle Wittgenstein'ın resim kuramı genellikle dilin resim kuramı ya da anlamın resim kuramı olarak anlaşılır.

Ram Roy Bhaskar, eleştirel gerçekçilik (EG) olarak adlandırılan felsefi hareketin başlatıcısı olarak bilinen İngiliz bilim filozofuydu. Bhaskar, bilimin görevinin nicel yasaların keşfinden ziyade "dünyanın fenomenlerini üreten kalıcı ve sürekli aktif doğa mekanizmalarının bilgisinin üretimi" olduğunu savundu. Bu bağlamda deneysel bilimin yalnızca laboratuvarın içinde değil dışında da etki ediyorsa anlamlı olduğunu vurguladı. Mekanizmalar ve nedensel etkiler hakkındaki bu gerçekçiliği sosyal bilim felsefesine uygulamaya devam etti ve ayrıca felsefenin ve insani bilimlerin eleştirel rolünü desteklemek için bir dizi argüman geliştirdi. Bhaskar'a göre, toplum çalışmalarının bilimsel olması mümkündür ve öyle olması arzu edilir.