Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

Divan, Divan edebiyatı şairlerinin belli bir düzene göre şiirlerini topladıkları yapıt.
Kaside, genellikle din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan bir şiir formudur. Ancak kaside biçiminin şiirin farklı konuları için de kullanıldığı vakidir. Kaside sanatı, öncelikli olarak Araplar tarafından geliştirilmiştir. Kaside, klasik Arap şiirinin en yüksek hali kabul edilmektedir. Eski Arap edebiyatında kasideler birkaç farklı dahili kısımdan oluşacak şekilde nazmedilmiştir.

Gazel, Türkçe Divan edebiyatının en yaygın nazım şeklidir. Gazel sözcüğü sözlük tarifi ile "kadınlarla sevgi üzerine konuşmak, söyleşmek" anlamına gelir.
Divan edebiyatı, Türk kültürüne has süslü ve sanatlı bir edebiyat türüdür. Bu edebiyata genellikle "divan edebiyatı" adı uygun görülmekte olup bunun en büyük nedenlerinden birisinin şairlerin manzumelerinin toplandığı kitaplara "divan" denilmesi olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan, divan edebiyatı gibi tabirlerin modern araştırmacılar tarafından geliştirildiğini ve halk-tekke-divan edebiyatları arasındaki ayrımların bazen oldukça muğlak olduğu ve bu edebiyatlar arasında ciddi etkileşimlerin de bulunduğu vurgulanmalıdır.

Hayâlî Bey (خيالى) Türk Divan edebiyatı şairinin mahlası. Asıl Adı Mehmet'tir. “Bekâr Memi” diye anılmıştır. Eserleri zengin bir hayal gücüyle yazılmış, ince ve duyarlı bir üsluba sahiptir.
Methiye, edebiyatta bir kimseyi veya bir şeyi övmek için yazılmış şiirlerdir. Methiyeler, genellikle padişahları, sadrazamları, devlet ileri gelenlerini ve din büyüklerini övmek için yazılan kasidelerdir. Ancak kaside şeklinden başka nazım şekilleri ile söylenmiş methiyeler de vardır.

Cenap Şahabeddin, Türk şâir ve yazar.
Beyit, iki mısradan meydana gelen nazım parçası. Batı edebiyatında beyte "kuple" denir. Divân edebiyatında nazım birimi sayılan beyit, aynı vezinde olan ve birbiri peşinden gelen iki mısradır. Çoklukla anlamın tamamlandığı bir bölüm beytin bir nazım birimi olarak kabul edilmesi yüzünden, divan edebiyatı şiirlerinde konu birliği pek az görülür. Divan şairinin bütün düşüncesi, beyitleri meydana getirecek kafiyelerle ikişer mısra söyleyebilmekti. Divan edebiyatındaki bu şiir anlayışı, Türkiye'de "Edebiyat-i Cedide" ile değişmeye başlamıştır. Anlamın bir beyitte tamamlanmasının şart olmadığı sonraki beyitte, hattâ daha sonraki beyitlere geçebileceği hakkındaki örnekler, bu edebiyat akımı ile edebiyatımızda gelişmiştir. Böylece, bir nâzım şeklinde konu birliğine önem verilmesi yoluna geçilebilmiştir.

Ebu Nuvas veya tam ismiyle Ebu Nuvas el-Hasen b. Hani el-Hakami, Abbâsî Döneminin en meşhur şairidir. Özellikle hamriyyâtı ile tanınmaktadır.
Arap Edebiyatı, anadili Arapça olan ulusların ortaya koymuş oldukları edebiyat eserlerini kapsar. Arapça Arap Yarımadası'nda ilkçağlardan beri kullanılan bir dildir. İslam dininin ortaya çıkışından sonra yayılarak İspanya'dan Endonezya'ya kadar uzanan bir alanda 600 yıl boyunca kültür dili durumuna gelmiştir.
Mehmet Rüştü Şardağ, Türk siyasetçi, yazar, besteci, şair.
Zâtî, tanınmış bir Divan Edebiyatı şairidir. Ziya Paşa tarafından Türk şiirine temel koyan şairlerin üçüncüsü olarak anılmıştır. Çok sayıda şiir yazmış olması nedeniyle değişik eserlerin değişik estetik standartlarda olması sonucu ortaya çıkmıştır.
Hoca Dehhani, Horasanlı şair ve bilim insanı. Divan Edebiyatı'nın ilk şairidir. 13. yüzyıl ile 14. yüzyıl arasında yaşamıştır.

Kays b. el-Mulavvah, Emevî Döneminin en önemli Arap şairlerinden birisidir. Pek çok doğu edebiyatında karşımıza çıkan Leylâ ile Mecnûn anlatısındaki ana karakterdir. Şairin gerçekten yaşayıp yaşamadığı yahut ne zaman doğup öldüğü tam olarak bilinmemektedir.

Antere olarak da bilinen Antere bin Şeddad b. Amr el-Absî, hem şiiri hem de maceracı hayatıyla ünlü İslam öncesi Arap şövalyesi ve şairiydi. Baş şiiri, efsanevi olarak Kabe'de askıya alındığı söylenen yedi askı koleksiyonu olan Muallakat'ın bir parçasını oluşturur. Hayatının açıklaması uzun ve abartılı bir romantizmin temelini oluşturur.
Hamriyyât, klasik Arap edebiyatında şarap konusunu ele alan şiirlere verilen isimdir. Hamriyye terimi, hamriyyât için kullanılan ifadelerden bir diğeridir.
Beşşâr b. Bürd el-'Ukaylî Abbasi döneminin en meşhur şairlerinden biridir. el-Muvelledûn denilen şairlerin en çok şiir nazmedenlerinden birisi olduğu bilinmektedir. Muhdes şairler arasında sınıflandırılmaktadır. Kaynaklarda, "ibikli" veya "küpeli" manasına gelen el-mura''as lakabıyla anıldığı belirtilmiştir. Şiirlerinde Zerdüştlük eğilimi gösteren bazı ifadelere rastlamak mümkündür. Döneminin önemli hiciv şairlerinden biridir. Buna karşın, methiye, mersiye ve gazel türlerinde de yeteneğini ortaya koyduğu şiirler nazmetmiştir.
Hudbe b. Haşram el-Uzri, Emevî döneminin başlarında yaşamış önemli Arap şairlerinden biridir. Söylediği gazel şiirleri meşhurdur. Bir kasidesinde, seçkin bir şair olduğunu, şiirleriyle kabilesini koruyacağını ve kabilesinin hasımlarını hicvedeceğini belirtmektedir.
el-Velîd b. 'Ubeydi'l-lah el-Buhturî, Abbasi döneminde yaşamış meşhur bir Arap şairidir.