İçeriğe atla

Eklem

Eklemin yapısı.

Eklem, iki veya daha fazla kemiğin, vücut bölümlerinin hareket edebilmesini sağlamak maksadıyla birleştiği kısıma verilen ad.

Sınıflandırma

Eklemler yapısal ve fonksiyonel olmak üzere iki tip sınıflandırmaya tabi tutulurlar.

Yapısal sınıflandırma

Fibröz eklemler

Eklemi oluşturan kemikler birbirine fibriz bir doku aracılığıyla bağlanmıştır. Yapısal özellikleri nedeniyle bu gruba dahil edilen syndesmosis tipi eklemler dışındakiler hareketi olmayan eklemlerdir.

  • Sutura: Yalnız kafatasında görülen eklemlerdir.Kemiklerin ekleme katılan kenarları arasında ince fibröz bir ligament yer alır yenidoğan bebeklerde henüz kafatasını oluşturan kemikler tam temas halinde olmadığından, kemikler arasında fibröz bağlarla örtülmüş yumuşak alanlar kolaylıkla hissedilebilir. Halk arasında bıngıldak ya da yumuşak nokta olarak bilinen bu yapılara biz anatomide fonticulus adı veriyoruz. Sutura tipi eklemler, eklemi oluşturan kemikler arasındaki diş şekillerine göre farklı adlar alırlar.
  1. Eğer kemik kenarları testere dişi şeklinde sivri ise bu sutura tipine sutura serrata adı verilir. Sutura sagittalis'i buna örnek olarak verebiliriz.
  2. Eğer kemik kenarlarındaki uzantılar diş şeklinde ise buna sutura denticulata adı verilir. Örneğin sutura lambdoidea'nın büyük bir bölümü böyledir.
  3. Eğer kemik kenarları parietal kemik ve temporal kemiğin pars squamosa'sında olduğu gibi birbirlerinin üzerlerine oturuyorlarsa buna sutura squamosa adı verilir. Sutura squamosa'nın kenarları testere dişi şeklinde olduğunda sutura libbosa adı verilmektedir.
  4. Palatin kemikler arasında ya da palatin kemikler ile maxilla arasında olduğu gibi kemiklerin yan yana gelmiş eklem yüzleri birbirini tamamlar şekilde kabaca birleştikleri sutura tipine ise sutura plana adı verilmektedir.
  5. Son olarak schindylesis çıkıntılı bir kemiğin diğer kemik üzerinde bulunan yarığa girmesi ile oluşan özel bir sutura tipidir ki buna ala vomeris'deki yarığa giren rostrum sphenoidale örnek olarak verilebilir.
  • Gomphosis: Mandibula ve maxilla'daki alveollerle dişler arasında görülen özel bir fibröz eklem tipidir. Lig. periodontale adı verilen fibröz doku diş kökünü sıkıca bağlar. Bu eklemin harekerli olması tahmin edersinizki patolojik bir durumdur ve dişinizi yakında kaybedeceksiniz anlamına gelir.
  • Syndesmosis: Bu fibröz eklem tipinde kemikler birbirlerine fibröz ligamentler veya membranlar aracılığıyla bağlanmışlardır. Bu eklem tipine art. radioulnaris'i ve art. tibiofibulare'yi örnek olarak verebiliriz.Art. radioulnaris'te radius ve ulna membrana interossea antebrachii, art. tibiofibulare'de ise tibia ve fibula membrana interossea cruris aracılığıyla birbirine sıkıca bağlanmış durumdadır. Örneğin membrana interossea antebrachii önkolun pronasyon ve supinasyon hareketlerine izin verebilecek kadar geniştir. Art. sacroiliaca'nın arka bölümünde çoğu kaynakta, kemikler arasında yer alan fibröz interosseous ligament ve kısıtlı hareket kabiliyeti nedeniyle syndesmosis tipi eklem olarak kabul edilmektedir.

Kartilaginöz eklemler

Eklem yüzleri kıkırdakla örtülü olup sınırlı hareketler yapabilen bu eklemler içerdikleri kıkırdak tipine göre ikiye ayrılırlar.

  • Synchondrosis: Kemiklerin hyalin kıkırdakla birleştiği bu eklem tipi yaygın olarak primer kartilaginöz eklem olarak da adlandırlır. Bu eklemlerin büyük bir kısmı gelişme döneminde görülen erişkin dönemde ise kemikleşen eklemlerdir. Bu eklemlere örnek olarak uzun kemiklerin epifiz ve diafiz bölümleri arasında yer alan ve kemiğin büyümesine olanak tanıyan katilaginöz epifiz plağını örnek olarak verebiliriz. Kemik büyümesi tamamlandığında epifiz plağı kemikleşir. Vücutta sınırlı sayıda kalıcı olan synchondrosis'de bulunur ve 1. kaburgayı sternuma bağlayan cartilago costalis buna örnek olarak verilebilir.
  • Symphysis: Sekonder kartilaginöz eklem olarak da bilinen bu eklem tipinde kemikler fibröz doku ve-veya fibröz kıkırdak aracılığıyla birbirine kuvvetli bir şekilde bağlanmışlardır. Bu eklem tipi için en tipik örnek discus intervertebralisler aracılığıyla birbirine bağlanmış olan columna vertebralis'tir. Ossis pubis arasında bulunan symphysis pubis art. manibriosternalis ve yeni doğan bebeklerde mandibulanın sağ ve sol yarımlarının birleştiği symphysis menti bu grup eklemlere verilebilecek diğer örneklerdir.

Synovial eklemler

Bir synovial eklemin diyagramı.
Eklem tipleri:
1-Spheroidea; 2-Ellipsoidea; 3-Sellaris; 4-Gingylimus; 5-Trachoidea

Synovial eklemler vücuttaki eklemlerin büyük bir bölümünü oluşturan ve fonksiyonel olarak en önemli olan tam hareketli eklemlerdir. Omuz ekleminde olduğu gibi sadece basitçe karşı karşıya gelen iki kemikten oluşan synovial eklemlere art. simplex adı verilir. Dirsek ekleminde olduğu gibi ikiden fazla kemiğin oluşturduğu ya da meniscus, discus gibi yapıların eklemin yapısına katıldığı synovial eklemlere ise art. composita (complexa) adı verilmektedir.

  • Gingylimus: Dışbükey eklem (konveks) yüzü makara, içbükey (konkav) eklem yüzü ise makarayı içine alacak şekilde olup eklem yüzleri birbirine uygunluk gösterir. Bu grup eklemler yalnızca transvers eksen etrafında flexion-extansion hareketleri yapabildiklerinden menteşe şeklinde eklemler olarak da bilinirler. Harekerin görüldüğü yerlerde bu eklemlerin eklem kapsülü ince ve gevşektir, ancak eklem güçlü yan bağlarla güçlendirilmiştir. Bu tip ekleme art. humeroulnaris ve art. interphalangea örnek olarak verilebilir.
  • Art. Sellaris: Her iki eklem yüzü birbirini saran eyer şeklinde olduğundan bu isim verilmiştir. Transvers ve sagittal olmak üzere iki ekseni vardır. Transvers eksen etrafında flexion-extansiyon, sagittal eksen etrafında ise abduction-adduction yaptırırlar. Bu iki ekseni birlikte kullanarak sınırlı bir sirkumdiksion da yapabilirler. Art. carpometacarpea pollicis ve art. calcaneocuboidea bu eklem tipi için en tipik örneklerdir.
  • Art. Trachoidea: Dış bükey eklem yüzü silindir, iç bükey eklem yüzü ise osteofibroz bir halka şeklindedir. Dışbükey yüzü tamamen içine alabilecek bir içbükey yüz bulunmadığından dış bükey yüzün bir kısmı bir bağ aracığıyla sarılır. Bu eklemler tek eksenli olup, yalnızca vertical eksen etrafında rotasyon hareketleri yapabilirler. Bu eklem tipine örnek olarak art. radioulnaris proximalis ve distalis, art. atlantoaxialis mediana örnek gösterilebilir. Art. atlantoaxialis mediana'da dens axis, atlasın arcus anteriorunun arkasındaki yer alan fovea dentis ile lig. transversum atlantis'in oluşturduğu halka içerisinde rotasyon hareketleri yapar.
  • Art. Ellipsoidea (condylaris): Dışbükey eklem yüzü ortadan ikiye bölünmüş bir yumurta, içbükey eklem yüzü ise, bunu içine kısmen alacak oval çukur şeklindedir. Transvers ve sagittal olmak üzere iki ekseni vardır. Daha uzun olan transvers eksen etrafında yapılan flexion-extansion hareketlerinin açısı, daha kısa saggirtal eksen etrafında yapılan abduction-adduction hareketlerinden geniştir. Sınırlı circumduction da yapılabilinir. Art. radiocarpea ve art.metacarpophalangeales bu eklem tipine örnek olarak gösterilebilir.
  • Art. Bicondylaris: Dış bükey eklem yüzü iki kondil, içbükey eklem yüzü ise sığ çukur şeklinde olan eklemlerdir. Art. genus bu eklem tipinin tipik örneğidir. Hareket bakımından menteşe şeklinde ekleme (ginglymus) benzer ancak flexion-extansiyon dışında, bazı pozisyonlarda çok az da olsa rotasyon ve yan tarafa kayma hareketleri yapabilir. Bir diğer örnek; art. talocruralis'dir.
  • Art. Spheroidea (cotylica): Dışbükey eklem yüzü bir küre, içbükey eklem yüzü ise bu küreyi kısmen içine alan yuvarlak bir çukur şeklindedir. Sagittal, transvers ve vertical olmak üzere üç ana eksende sırasıyla, abduction-adduction, flexion-extension ve rotasyon hareketleri yapabilirler. Ayrıca eksenlerin tümünü kullanarak circumduction hareketi de yaparlar. Genellikle bu tip eklemlerde, proximaldeki kemik hareketsiz, distaldeki hareketlidir. Ancak distaldeki kemik tespit edilirse, proximaldeki kemik daha hareketli olabilir. Art. humeri ve art. coxae bu tür eklemin en güzel örnekleridir.
  • Art. Plana: Eklem yüzlerinden biri düz, çok hafif içbükey ya da çok hafif dışbükeydir. Diğer eklem de buna uyacak şekildedir. Eklem yüzleri düz olduğundan belirli bir eklem söylemek mümkün değildir ve eklem yüzlerinin bulunduğu düzlemlerde sınırlı kayma hareketleri yapabilir. Art acromioclavicularis, artt. Intermetatarsea, artt. intercarpea, art. atlantoaxialis lateralis ve art. zygapophysialis (omurların proc. articularisleri arasındaki eklemler) bu eklem tipine örnek olarak gösterilebilir.

Fonksiyonel sınıflandırma

  • Oynar eklemler: Kol ve bacak kemikleri bağlantı yerlerindeki eklemler oynar eklemlerdir. Bunlar iki bağlantı kemiğinin, eklem yerlerinde istenen hareketi verecek şekilde oynayabilmesini sağlamış olurlar. Böylece bu eklemlerin bulunduğu kemikler, çeşitli hareket yeteneğine sahip eklemler özelliğini kazanmış olurlar.

Oynar eklemlerdeki kemiklerden birinin başı, öbür kemiğin çukuruna girmiş şekildedir. İki kemik, birbirlerine eklem bağları ile bağlanmıştır. Kemiklerin birbirlerine sürtünmeleri sırasında aşınmaları önlemek için, bu eklem yüzlerinde kıkırdak yastıkları ve buraları yumurta akı bir madde ile sıvayarak kaygan hale getiren eklem kesecikleri bulunur. Eklem aralığındaki bu sıvının korunması ve her iki kemiğin hareket kabiliyetinin sağlanması görevide eklem kapsülüne aittir. Oynar eklemlerin etrafında bir de hareketleri sağlayan ve eklem kapsülünü koruyan ligamentler vardır. Kasların bitiş noktalarını oluşturan ligamentler aynı zamanda eklemin hareketlerinin yönlerini belirler. Bazı oynar eklemlerin iç kısmında yani kapsülün içinde kalacak şekilde menisküs denilen yapılar ve iç ligamentler bulunur.

  • Oynamaz eklemler: Kafatası kemiklerinin birbirlerine eklendikleri yerlerdeki eklemlerdir. Buradaki eklem yerleri, bir testerenin dişleri gibi birbirlerine geçme şeklindedir. Kemikler, bu girinti ve çıkıntılarla birbirlerine oynamayacak şekilde eklenmiş durumdadırlar.
  • Yarı oynar eklemler: Omurgayı meydana getiren omurların birbirlerine olan eklemlerindeki eklemlerdir. Bunlar sınırlı olarak hareket ederler.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Omur</span> Vertebral kolondaki kemik

Omur ya da vertebra, omurgayı oluşturan 33-34 kemikten her birine verilen bir addır. Kafatasının hemen altından başlayıp kuyruk sokumuna dek uzanırlar. Omurgada 7 adet boyun omuru, 12 adet sırt omuru, 5 adet bel omuru, 5 sakral vertebra (sakrum) ve 4 de koksigeal (koksiks) vertebra bulunur. Bu vertebraların ilk 24 tanesi birbirine eklemler aracılığıyla bağlanmıştır. Bunlara presakral vertebralar denilir. Kalan 9 vertebradan daha üstteki 5 tanesinin birleşmesinden sakrum meydana gelmiştir. En altta bulunan küçük ve tam gelişmemiş 4 vertebranın birleşmesinden koksiks denilen kemik meydana gelmiştir. Bu vertebraların her birinin yapısı içlerinden geçen oluşumlara ve fonksiyonlarına göre değişiklik göstermesine karşın, hepsinin ortak özellikleri vardır.

<span class="mw-page-title-main">Omurga</span> omurgalılarda bulunan kemikli yapı

Omurga, yani columna vertebralis vücudu destekleyen servikal, torasik, lumbar, sakral ve koksiks olarak gruplanan 26 kemikten 33 vertebradan oluşan ana yapıdır. Omurga, vücudu desteklemek üzere torasik ve pelvik uzuvların arasında bir köprü oluşturur.

Distorsiyon,eklemin fizyolojik sınırlarını aşan, ani bükülme ve gerilme sonucu eklem yüzlerinin ani olarak birbirinden ayrılmasıdır.Bunun sonucilu kapsül ve bağlardan bir kısmı gerilir veya yırtlır.Genellikle bilek ve diz eklemlerinde görülür.Kemik uçları birbirinden tamamen ayrılmadığı için uygulanan güç kalkınca eklem yine eski haline dönebilir.Eklem bütünlüğününün bozulmaması burkulmayı çıkıktan ayıran en önemli özelliktir.

<span class="mw-page-title-main">İskelet</span> vücudun destek yapısını oluşturan kısmı

İskelet, çoğu hayvanın vücudunu destekleyen yapısal çerçevedir. Farklı iskelet türleri vardır: bir organizmanın vücut şekline yapısal destek sağlayan sert bir dış kabuk olan dış iskelet; organların ve yumuşak dokuların bağlı olduğu iç sert bir çerçeve olan iç iskelet; ve vücut sıvılarının basıncı ile desteklenen esnek bir iç yapı olan hidroskelet.


Artrit, eklemlerde vücut tarafından üretilen bir iltihaptır. Bu iltihap mikrobik değildir, vücut tarafından üretilir. Artrit tek bir hastalık değildir, 100'den fazla farklı hastalık artrit ile ilişkilidir. Bazı formları çok ağır seyreder, bazıları ise dönem dönem kendini gösteren hafif şiddete olan artritlerdir. Dirsek eklemlerinde zorlanmaya bağlı olarak kas liflerindeki yırtık gibi basit romatizmal hastalıklardan, romatoid artrit (ra) spondiloartrit (spa) gibi tüm vücudu etkileyen ağır hastalıklara kadar farklı hastalık grupları bunun içinde yer alır. Sistematik lupus eritematozus gibi artritle ilişkili ancak vücudun akciğer, kalp ve böbrekler gibi hayati organlarını etkileyebilen romatizmal hastalıklar da artritle olan ilişkileri nedeniyle bu grupta yer almaktadır.

İnsan vücudunun belirli bölümlerindeki hareketler; bir takım anatomik terimlerle ifade edilir. Hareketle ilgili bu anatomik terimlerde genellikle anatomik duruşa göre belirlenmiş bir referans noktası kullanılır. Bu referans noktası vücudun orta hattı, uzvun orta hattı ya da hareketin yapıldığı eklemin kendisi gibi yerler olabilir. Aynı zamanda referans noktası kullanılarak belirlenmiş bu hareketler, vücudun bazı bölümlerinde farklı isimler alabilir.

Kollajen hareket sisteminin yapı taşlarını, özellikle kemik, kıkırdak, lif ve eklemleri oluşturan protein. Bu protein birbiri üzerine sarılmış üç alfa zincirinden meydana gelir. Tip I, tip II, tip III şeklinde isimlendirilen 30 farklı türü tanımlanmıştır. Bu çeşitlilik moleküler yapıdan kaynaklanmaktadır. Kollajenin ana molekülü tropokollajendir. Tropokollajenler hücrenin içinde üretilen prokollajenlerden oluşur. Toz veya sıvı gibi farklı formlarda, takviye edici gıda olarak da sunulmaktadır. 2000 Dalton ve altındaki molekül ağırlığına sahip kolajen peptitlerin, vücuttaki emilimleri daha yüksektir.

<span class="mw-page-title-main">Cüzzam</span> Mycobacteria leprae veya lepromatosisin neden olduğu kronik enfeksiyon

Cüzzam veya lepra, Hansen basili adı verilen bir mikroorganizmanın yol açtığı, çevresel sinir sistemi ve deri başta olmak üzere birçok sistem ve organı etkileyebilen, bulaşıcı bir hastalıktır. Ancak bulaşma ihtimali yok denecek kadar azdır, bu nedenle uzun yıllar bulaşıcı bir hastalık olarak kabul edilmemiş ancak halk arasında en az veba kadar bulaşmasından korkulan bir hastalık olmuştur. İnsandan insana bulaştığı düşüncesi temelde bir varsayımdır, zira henüz nasıl bulaştığı kanıtlanamamıştır. Hastalık eski dönemlerde miskin hastalığı olarak da adlandırılmıştır. Çağlar boyu çok korkulan bir hastalık olan cüzzam, birçok yazıya ve sinema yapıtına da konu olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">İnsan dişi</span> besinleri parçalamak için kullanılan insanların ağzındaki kalsifiye beyazımsı yapı

İnsan dişi, besinleri yutmaya ve sindirmeye hazırlık aşamasında keserek ve ezerek besinlerin mekanik olarak yıkımında görev yapar. İnsanlarda, her birinin belirli bir işlevinin olduğu kesici diş, köpek dişi, küçük azı dişi ve azı dişi olmak üzere dört tip diş vardır. Kesici dişler besini keser, köpek dişleri besini koparır ve küçük azı ve azı dişleri besini ezer. Dişlerin kökleri maksilla ya da mandibula içerisine yerleşmiş ve diş eti ile kaplanmıştır. Dişler yoğunluğu ve sertliği farklı çeşitli dokulardan yapılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Diz</span> diz kapağı çevresindeki bölge

Diz, uyluk kemiği (femur) ile kaval kemiği (tibia) arasındaki menteşe biçimli bir eklemdir. Eklem iç ve dış olmak üzere iki bölümlüdür. Eklem ön taraftan diz kapağı ile korunur.

<span class="mw-page-title-main">Os frontale</span>

Os frontale, bu tek kemik kafanın ön kısmını meydana getirir. Alın kemiği bir yandan kafa boşluğunun ön bölümünün büyük bir kısmını ve göz çukurunun üst kısmını meydana getirir.Kemik iki ana parçadan oluşmaktadır: Dikey sedef parça ve göz-çukuru burun parçası

<span class="mw-page-title-main">Ayak bileği</span> insan anatomisinde ayak ile bacağın birleştiği yer

İnsan anatomisinde ayak bileği eklemi, ayak ile bacağın birleştiği yerde oluşmuştur. Ayak bileği veya talocrural eklem, tibia ve fibulanın iki distal ucunu bağlayan sinoviyal menteşe tipi bir eklemdir. Tibia ve talus arasındaki eklem, daha küçük olan fibula ve talus arasındaki eklemden daha fazla ağırlık taşır.

<span class="mw-page-title-main">İnsan kas-iskelet sistemi</span> İnsanlara kas ve iskeletlerini kullanarak hareket etme yeteneği kazandıran organ sistemi

İnsan kas-iskelet sistemi, insanlara kas ve iskelet sistemlerini kullanarak hareket etme yeteneği veren bir Organ sistemidir. Kas-iskelet sistemi vücuda şekil, destek, denge ve hareket sağlar.

<span class="mw-page-title-main">Kıkırdak doku</span>

Kıkırdak esnek ve pürüzsüz bir bağ dokusu türüdür. Yarı şeffaf ve gözeneksiz bir doku türüdür. Genellikle perikondriyum adı verilen sert ve lifli bir zarla kaplıdır. Tetrapodlarda, eklemlerdeki uzun kemiklerin uçlarını eklem kıkırdağı olarak kaplar ve korur ve göğüs kafesi, kulak, burun, boğaz, boyun, bronşiyal tüpler ve omurlar arası diskler de dahil olmak üzere birçok vücut parçasının yapısal bileşenidir. Kıkırdaklılar gibi diğer taksonlarda ve aynı zamanda cephalaspidomorphide iskeletin çok daha büyük bir kısmını oluşturabilir. Kemik kadar sert ve katı değildir ancak kastan çok daha sert ve çok daha az esnektir. Kıkırdak matrisi glikozaminoglikanlardan, proteoglikanlardan, kollajen liflerinden ve bazen elastinden oluşur. Genellikle kemikten daha hızlı büyür.

<span class="mw-page-title-main">Corpus maxillae</span>

Üstçene kemiği gövdesi ya da Corpus maxillae, üst çene kemiğinin orta bölümünü oluşturur. İç kısmında boşluk bulunan bu cismin iç ve dış olmak üzere iki yüzü; üst, ön, alt ve arka olmak üzere dört kenarı vardır.

<span class="mw-page-title-main">Atlas (anatomi)</span>

Atlas, anatomide omurganın en üstündeki (ilk) boyun omurudur.

<span class="mw-page-title-main">Anatomik terminoloji</span> Vikimedya liste maddesi

Anatomik terminoloji, uluslararası alanda anatomist, zoolog ve sağlık uzmanlarınca kullanılması amacıyla hazırlanmış bilimsel bir anatomi terminoloji standardıdır. Anatomik terimler Antik Yunan dönemine ve Latince'ye ait kelimeler, ön ek ve son ekler barındırırlar. Bu terimler uzmanlar arasında anlaşma açısından bir standard sağlar ve anlam karmaşasını ortadan kaldırır. Örneğin, el bileğinde oluşan bir yarayı tarif ederken kullanılan anatomik terimler yaranın tam olarak nerede olduğunu, konunun uzmanlarına kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tarif eder. Her uzmanlık alanının kendine has terimleri olur. 1998 yılında hazırlanan standardın adı Terminologia Anatomica yani Anatomik Terminoloji dir. Öte yandan 2017'de yayınlanan makalesinde Strezelec bu standardın içerdiği hataları nedeniyle eleştirilerini sunmuştur.

Kraniyosinostoz, kraniyosinostozis (craniosynostosis), kraniyofasiyal malformasyonların ve maksillofasiyal sendromların önemli bir bölümünde etkileri görülebilen konjenital bir patolojidir. Bu olgudaki temel bulgu kafatası eklemlerinin erken kapanmasıdır; etkilediği anatomik bölgelerde ortaya çıkan malformasyonlar, hangi suturaların ne düzeyde kapanmış olmasıyla orantılıdır. Malformasyonlar genellikle etkilenen eklemin dikey yönünde belirgindir.

<span class="mw-page-title-main">Gorgonopsia</span> etçil terapsid kladı

Gorgonopsiyenler (Gorgonopsia), Geç Permiyen'in baskın etçil terapsit grubu. Permiyen'de, kesit olarak oval olan ve tırtıklı bir arka kenar taşıyan büyük ölçüde genişlemiş üst ve alt köpek dişleri tarafından av üzerinde beslenmeye uyum sağlamış, nispeten nadir, küçük etoburlar olarak ortaya çıkarlar. Bununla birlikte, Geç Permiyen'in geri kalanında, gorgonopsiyenler baskın karasal etoburlardı ve aynı zamanda çağdaş Rus yataklarında da bulunurlar. Şimdiye kadar Güney Afrika ve Rusya dışında tamamen bilinmiyorlar ve diğer son Permiyen terapsit gruplarının aksine, tek bir gorgonopsiyenin bile Triyas'ın sonuna kadar hayatta kaldığı bilinmiyor.

<span class="mw-page-title-main">Karpal kemikler</span> eli ön kola bağlayan bileği (veya karpusu) oluşturan sekiz küçük kemik

Karpal kemikler veya el bileği kemikleri, eli ön kola bağlayan bileği oluşturan sekiz küçük kemiktir. "Karpus" terimi Latince carpus ve Yunanca καρπός (karpós) kelimelerinden türetilmiştir ve "bilek" anlamına gelmektedir. İnsan anatomisinde el bileğinin ana rolü, elin etkili bir şekilde konumlandırılmasını ve ön kolun ekstansör ve fleksörlerinin güçlü bir şekilde kullanılmasını kolaylaştırmaktır ve bireysel karpal kemiklerin hareketliliği el bileğindeki hareket özgürlüğünü artırır.