İçeriğe atla

Einstein senkronizasyonu

Einstein senkronizasyonu (veya Poincaré–Einstein senkronizasyonu), farklı yerlerdeki saatlerin sinyal değişimleri vasıtasıyla senkronize edilmesi yöntemidir. Bu senkronizasyon yöntemi, halihazırda 19. yüzyılın ortalarında telegrafçılar tarafından kullanılmıştır; ancak ışık sinyalleri üzerine uygulayan ve görelelik teorisindeki temel rolünü fark eden Henri Poincaré ve Albert Einstein tarafından meşhur edilmiştir. Temel değeri, tek bir eylemsiz çerçevedeki saatler içindir.

Einstein

Einstein'ın 1905'teki formülüne göre, anında 1 no.lu saat'ten 2 no.lu saat'e doğru bir ışık sinyali gönderiliyor ve aynı anda geri dönüyor, mesela bir ayna vasıtasıyla, ışık sinyalinin 1 no.lu saat'e geri ulaştığındaki süre ise olsun. Bu senkronizasyon yöntemi 2 no.lu saat'in 1 no.lu saatle eşzamanlı yapılması (senkronizasyonu) için yapılır ve bu senkronizasyonda ışın yansımasının olduğu ana ise diyebiliriz.

.[1]

olarak tanımlanır.

Aynı senkronizasyon, taşıma hızının kaybolacağı kadar "yavaş" bir limitte, üçüncü bir saat'i, 1 no.lu saat'ten 2 no.lu saat'e taşıyarak da elde edilir. Literatürde tartışılmasına rağmen saat senkronizasyonu için pek çok fikir deneyi de aynı sonucu vermiştir.

Sorun, bu senkronizasyonun gerçekten tutarlı bir şekilde herhangi bir olaya bir zaman etiketi atamada barışılı olup olmadığıdır. Bu amaçla koşulları sağlayan bir durum bulunmalıdır.

(a) saatler bir kez senkronize edilince senkronize kalırlar,
(b1) senkronizasyon dönüşlü, yani her saat kendi tarafından senkronize edilir (otomatik olarak şartları yerine getirdi),
(b2) senkronizasyon simetrik, yani eğer saat A saat B ile senkronize ise, saat B de saat A ile senkronizedir,
(b3) senkronizasyon geçişli, yani eğer saat A saat B ile senkronize ve saat B de saat C ile senkronizeyse, saat A saat C ile senkronizedir.

Eğer (a) noktası tutuyorsa o zaman saatlerin senkronize olduğunu söylemek mantıklıdır. Verilen (a)da, eğer (b1)–(b3) tutuyorsa o zaman senkronizasyon küresel zaman fonksiyonu t'yi kurmamıza olanak tanır. t=sabit dilimler "eşzamanlılık dilimi" olarak adlandırılır.

Einstein (1905) (a) ve (b1)–(b3)ün ışığın ilerleyişinin fiziksel özellikleriyle kolaylıkla doğrulanabileceğine indirgenme ihtimalini fark etmedi. Onun yerine "Bu senkronizasyon tanımının çelişkilerden bağımsız olduğunu varsayalım ve her sayıdaki nokta için mümkün olduğunu; ve takip eden (b2–b3) ilişkiler evrensel olarak geçerlidir.."Bu nedenle ve yeni gelişmelerin pek de iyi bilinmemesinden dolayı, bazı fiziksel makaleler hala görelik kuramı önermeleri arasında Einstein senkronizasyonunun tutarlılığı varsayımını sunmaktadır.[]

Max Von Laue[2] ilk kez Einstein'ın senkronizasyonunun tutarlılığı problemini çalışan kişidir[3]). L. Silberstein,[4] çoğu iddialarını görelik üzerine olan kitabında okuyucular için alıştırma olarak bırakmasına rağmen, benzer bir çalışma sunmuştur. Max von Laue'nin tezleri H. Reichenbach[5] and found a final shape in a work by A. Macdonald.[6] tarafından yeniden ele alındı ve A. MacDonald tarafından çalışmalarında son şekline kavuştu. Einstein senkronizasyonunun önceki koşulları sağlıyor oluşunun çözümü ancak ve ancak takip eden iki koşulla karşılanır.

(i) Kırmızıya kayma olmayacak: Eğer A noktasından A'daki saat tarafından kaydedilen ve Dt kadar zaman sonra iki parlama gönderilirse, B'deki bir saat tarafından kaydedilmiş Dt kadar zaman sonra ayrı ayrı B'ye ulaşırlar.
(ii) Reichenbach'ın gidiş-dönüş koşulu: Eğer bir ışık demeti A'dan başlayan ABC üçgeni üzerine gönderilirse (ve B ve C'deki aynalarca yansıtılan), bu durumda A noktasına geri dönme olayı takip edilen istikametten bağımsızdır (ABCA veya ACBA). Bir kez saatler senkronize edilince tek yönlü ışık hızını ölçebilir. Buna rağmen, Einstein'ın senkronizasyonunun uygulanabilirliğini garanti eden önceki koşullar, tek yönlü ışık hızının her karede aynı olarak ortaya çıkacağı anlamına gelmez. Düşünün

(iii)Von Laue ve Weyl's'nin gidiş-dönüş koşulu: L uzunluğundaki bir kapalı yoldan ışık ışınının geçmesi için gereken zaman L/cdir. Burada L yolun uzunluğu ve c de yoldan bağımsız bir sabittir.

Bir teori[7] (çıkış noktası von Laue ve Weyl'ye kadar takip edilebilir)[8] ancak ve ancak Einstein senkronizasyonunun sürekli uygulanabilir olduğunda Laue-Weyl'nin gidiş dönüş koşulunu sağlar (örneğin (a) ve (b1)–(b3) sağlar) ve senkronize saatlere göreli tek yönlü ışık hızı tüm karelerde sabittir. Laue-Weyl koşulunun önemi, bahsi geçen zamanın sadece bir saatle ölçülebileceği gerçeğinin üstüne kuruludur buna göre bu koşul senkronizasyon kurallarına dayanmaz ve deneysel olarak kontrol edilebilir. Nitekim, Laue-Weyl gidiş-dönüş koşulunun sağladığı eylemsizlik çerçevesinde deneysel olarak doğrulanmıştır.

Uzak saatlerin senkronizasyonundan önce tek yönlü hızı ölçmek anlamsız olduğundan, tek yönlü ışık hızı ölçümü iddiasındaki deneylerin genelde Laue-Weyl gidiş dönüş koşullarının yeniden yorumlanmasının doğrulanması olarak görülmesi mümkündür.

Einstein senkronizasyonu sadece eylemsiz çerçevelerde böyle doğal görünür. Kolaylıkla bunun yalnızca bir anlaşma olduğu unutulabilir. Dönen çerçevelerde, özel görelilikte bile, Einstein senkronizasyonu dışı geçişlilik yararlılığını azaltır. Eğer saat 1 ve saat 2 doğrudan senkronize değilse, saatler arası bir zincir kullanılmışsa, senkronizasyon seçilen yola bağlıdır. Dönen diskin çevresindeki senkronizasyon, kullanılan yola bağlı azalmayan zaman farkını verir. Bu Sagnac etkisinde ve Ehrenfest paradoksunda önemlidir. Küresel konumlandırma sistemi GPS bu konudan etkilenir.

Einstein senkronizasyonunun uzlaşımcılığının somut tartışmaları Reichenbach'a dayanır. Bu senkronizasyonun alışılmışlığını inkâr girişimlerinin yalanlandığı kabul edilir, Malament argümanlarının kayda değer bir hariç tutulması ile, nedensel bağlantının küresel ilişkisinden çıkarılabilir. Bu yerleşse de yerleşmese de konu tartışmalıdır.

Tarihçe: Poincaré

Senkronizasyonun alışılmışlığının bazı özellikleri Henri Poincaré[9][10] tarafından öngörülmüştür.1898 yılında (felsefi bir makalede) ışık hızının tüm yönlerde sabit olması ilkesinin fiziksel kanunlar ile basit bir şekilde formülize edilmesinin faydasını savundu. Ayrıca farklı yerlerdeki olayların eşzamanlılığının tanımının sadece bir kuralı olduğunu gösterdi.[11] Bu kurallara dayanarak, ama şimdilerde yürürlükten kaldırılmış esîr teorisinin çerçevesinde, 1900 yılında Poincaré saat senkronizasyonunu tanımlamak için aşağıdaki kuralı önerdi: esîr içinde hareket eden iki gözlemci A ve B, saatlerini optik sinyaller aracılığıyla senkronize eder. Görelilik ilkesinden ötürü esîrde durağan olacağına inanırlar ve ışık hızının tüm yönlerde sabit olacağını kabul ederler. Bu nedenle sinyallerin sadece iletim süresini göz önünde bulundurmanız gerekir ve daha sonra gözlemcilerin geçişlerini incelemesi gerekir, saatleri senkronize olsun veya olmasın.

Çeşitli noktalara yerleştirilecek bazı gözlemciler olduğunu varsayalım ve ışık sinyallerini kullanarak kendi saatlerini senkronize etsinler. Ölçülen sinyallerin iletim sürelerini ayarlama girişiminde bulunurlar, ancak ortak hareketlerinin farkında değillerdir ve sonuç olarak sinyallerin eşit hızla iki yönde de yolculuk edeceğini düşünelim. Geçiş sinyallerinin gözlemlerini gerçekleştirirler, biri A'dan B'ye yol alır, B'den A'ya farklı bir yolculukla takip edilir. Ayarlanmış saatler tarafından gösterilen yerel zamandır. Eğer ışık hızı ise, de dünyanın hızıdır ki biz onu eksenine paralel kabul ediyoruz ve pozitif yönde olduğunu. Böylece; .[12]

1904 yılında Poincaré aynı prosedürü aşağıdaki yöntemle göstermiştir:

Optik sinyallere göre kendi saatler ayarlamak isteyen iki gözlemci düşünün; sinyalleri değişsinler, ancak onların da bildiği gibi ışık iletimi anlık değildir, onlar geçmek için dikkatlidir. İstasyon B, istasyon A'nın sinyalini algıladığı zaman, istasyon A'nın saati sinyal gönderme anında saat işaretlememelidir ama bu saat iletim süresini temsil eden bir sabite göre artar. Varsayalım ki, örneğin, istasyon A saati saat 0'ı işaretlediğinde sinyalini göndersin ve istasyon B o sinyali algılasın ve saatini işaretlesin. Eğer t=yavaşlık iletim süresini temsil ediyorsa saatler ayarlanır ve bunu doğrulamak için istasyon B kendi sırasında bir sinyal gönderir ve saatini 0'a işaretler; sonra istasyon A algıladığında saatini t olarak işaretlemelidir. Sonra kronometreler ayarlanır. Ve aslında onlar aynı fiziksel anda aynı saati işaretler, ama bir şartla, iki istasyon sabit olduğunda. Aksi halde iletim süresi iki anlamda aynı olmaz, çünkü istasyon A, örneğin, B'den kaynaklanan optik karışıklığı karşılamak için ileri gider ancak istasyon B ise A'dan kaynaklanan karışıklık gelmeden önce kaçar. Bu şekilde ayarlanmış saatler işaretlenmez, bu nedenle, gerçek zaman; işaretleme yaparlar ve bu işarete yerel zaman denir, bu yüzden bunlardan biri diğerinden yavaş olur.[13]

Kaynakça

  1. ^ Einstein, A. (1905), "Zur Elektrodynamik bewegter Körper" (PDF), Annalen der Physik, 17 (10), ss. 891-921, Bibcode:1905AnP...322..891E, doi:10.1002/andp.19053221004, 20 Şubat 2005 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi, erişim tarihi: 10 Ocak 2015 . See also English translation 25 Kasım 2005 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. ^ Laue, M. (1911), Das Relativitätsprinzip, Braunschweig: Friedr. Vieweg & Sohn .
  3. ^ Minguzzi, E., "The Poincaré-Einstein synchronization: historical aspects and new developments", . Phys.: Conf. Ser., cilt 306, s. 012059, Bibcode:2011JPhCS.306a2059M, doi:10.1088/1742-6596/306/1/012059 
  4. ^ Silberstein, L. (1914), The theory of relativity, Londra: Macmillan .
  5. ^ Reichenbach, H. (1969), Axiomatization of the Theory of Relativity, Berkeley: University of California Press .
  6. ^ Macdonald, A. (1983), "Clock synchronization, a universal light speed, and the terrestrial red-shift experiment", American Journal of Physics, 51 (9), ss. 795-797, Bibcode:1983AmJPh..51..795M, doi:10.1119/1.13500 
  7. ^ Minguzzi, E. and Macdonald, A. (2003), "Universal one-way light speed from a universal light speed over closed paths", Foundations of Physics Letters, 16 (6), ss. 593-604, arXiv:gr-qc/0211091 $2, Bibcode:2003FoPhL..16..593M, doi:10.1023/B:FOPL.0000012785.16203.52 
  8. ^ Weyl, H. (1988), Raum Zeit Materie, New York: Springer-Verlag  Seventh edition based on the fifth German edition (1923).
  9. ^ Galison (2002).
  10. ^ Darrigol (2005).
  11. ^ Poincaré, Henri (1898), "The Measure of Time", The foundations of science, New York: Science Press, ss. 222-234 
  12. ^ Poincaré, Henri (1900), "La théorie de Lorentz et le principe de réaction", Archives néerlandaises des sciences exactes et naturelles, cilt 5, ss. 252-278 . See also the English translation 26 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
  13. ^ Poincaré, Henri (1904), "The Principles of Mathematical Physics", Congress of arts and science, universal exposition, St. Louis, 1904, 1, Boston and New York: Houghton, Mifflin and Company, ss. 604-622 

Yazılar

  • Darrigol, Olivier (2005), "The Genesis of the theory of relativity" (PDF), Séminaire Poincaré, cilt 1, ss. 1-22, doi:10.1007/3-7643-7436-5_1, 8 Kasım 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF), erişim tarihi: 12 Ocak 2015 
  • D. Dieks, Becoming, relativity and locality, in The Ontology of Spacetime, online 27 Haziran 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • D. Dieks (ed.), The Ontology of Spacetime, Elsevier 2006, ISBN 0-444-52768-0
  • D. Malament, 1977. "Causal Theories of Time and the Conventionality of Simultaniety," Noûs 11, 293–300.
  • Galison, P. (2003), Einstein's Clocks, Poincaré's Maps: Empires of Time, New York: W.W. Norton, ISBN 0-393-32604-7
  • A. Grünbaum. David Malament and the Conventionality of Simultaneity: A Reply, online 2 Temmuz 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • S. Sarkar, J. Stachel, Did Malament Prove the Non-Conventionality of Simultaneity in the Special Theory of Relativity?, Philosophy of Science, Vol. 66, No. 2
  • H. Reichenbach, Axiomatization of the theory of relativity, Berkeley University Press, 1969
  • H. Reichenbach, The philosophy of space & time, Dover, New York, 1958
  • H. P. Robertson, Postulate versus Observation in the Special Theory of Relativity, Reviews of Modern Physics, 1949
  • R. Rynasiewicz, Definition, Convention, and Simultaneity: Malament's Result and Its Alleged Refutation by Sarkar and Stachel, Philosophy of Science, Vol. 68, No. 3, Supplement, online 29 Haziran 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • Hanoch Ben-Yami, Causality and Temporal Order in Special Relativity, British Jnl. for the Philosophy of Sci., Volume 57, Number 3, pp. 459–479, abstract online

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Özel görelilik</span> izafiyet teorisi, uzay ve zaman arasındaki ilişkiyi açıklayan bir bilimsel teoridir

Fizikte, özel görelilik teorisi veya izafiyet teorisi, uzay ve zaman arasındaki ilişkiyi açıklayan bir bilimsel teoridir. Albert Einstein'ın orijinal çalışmalarında teori, iki varsayıma dayanmaktadır:

  1. Fizik yasaları, tüm süredurum referans çerçevelerinde değişmezdir.
  2. Işık kaynağının veya gözlemcinin hareketinden bağımsız olarak vakumdaki ışığın hızı, tüm gözlemciler için aynıdır.
<span class="mw-page-title-main">Genel görelilik</span> kütle-zaman ilişkisini tanımlayan teori

Genel görelilik teorisi, 1915'te Albert Einstein tarafından yayımlanan, kütleçekimin geometrik teorisidir ve modern fizikte kütle çekiminin güncel açıklamasıdır. Genel görelilik, özel göreliliği ve Newton'un evrensel çekim yasasını genelleştirerek, yerçekimin uzay ve zamanın veya dört boyutlu uzayzamanın geometrik bir özelliği olarak birleşik bir tanımını sağlar. Özellikle uzayzaman eğriliğine maruz kalmış maddenin ve radyasyonun, enerjisi ve momentumuyla doğrudan ilişkilidir. Bu ilişki, kısmi bir diferansiyel denklemler sistemi olan Einstein alan denklemleriyle belirlenir.

<span class="mw-page-title-main">Henri Poincaré</span> Fransız matematikçi ve fizikçi

Jules Henri Poincare Fransız matematikçi, teorik fizikçi, mühendis ve bilim felsefecisiydi. Yaşamı boyunca var olduğu şekliyle disiplinin tüm alanlarında mükemmel olduğundan, genellikle bir bilge ve matematikte "Son Evrenselci " olarak tanımlanır.

Takyon, ışıktan hızlı giden farazi parçacıklardır. İlk tanımı Arnold Sommerfeld'e atfedilmişse de, aslında ilk olarak George Sudarshan ve Gerald Feinberg tarafından yazılmıştır. Çoğu fizikçi için fiziğin bilinen yasaları ile tutarlı değildir, çünkü ışıktan daha hızlı parçacıkların olamayacağı tahmin edilmektedir. Takyonlar, Albert Einstein'in ünlü Genel görelilik yasasındaki v2 /c2 ifadesindeki cismin hızı (v) ışık hızından (c) büyük olursa ne olur sorusunun cevabıdırlar. Bu nedenle takyon parçacıklarının kütleleri reel sayı ile değil karmaşık sayılar ile ifade edilir aynı zamanda v daima c den büyük olacağından, takyonlar için en yavaş hız ışık hızıdır. Ancak tam olarak ışık hızında da olamazlar çünkü ışık hızında olursalar v2/c2 = 1 olacağından bu ifade tanımsız olur. Bununla birlikte, negatif kare kütle alanlar genellikle, "takyonlar" olarak adlandırılır ve aslında modern fizikte önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Potansiyel tutarlı teoriler, ışıktan daha hızlı parçacıkların Lorentz değişmezinin kırılmasına dahil olanlara izin verir böylece özel göreceliğin altında yatan simetriye, ışığın hızı bir bariyer değildir, Böylece gerçek dünya için sınır olan ışık hızı burada da değerini korur. Buradan çıkarılacak sonuç ise, takyonların varlığının fizik ve matematik kurallarına aykırı olmadığıdır. Bunu takyonların varlığına delil olarak gösterenler vardır. Aynı (v)>(c) değerlerinin zaman denklemi içinde yerine konulması sonucunda zaman kavramının takyonlar için tıpkı kütle gibi imajiner olduğunu gösterir. Zaman gerçek olmadığı içinde zamanın oku olan entropi artışı söz konusu olmaz ve bu nedenle takyonlar evreni gerçek evrenin aksine büzüşmezler tam tersine sanal kütleleri nedeniyle çekim etkisine girmediklerinden evreni gererler. Böylece, başlanılan noktaya geri dönülen bir küresel evren modeli yerine takyon evreni için kenarları olmayan bir sonsuz evren söz konusudur. Ayrıca takyonların hızı enerjileri azaldıkça artar. Bu nedenle radyasyon yaydıkları varsayıldığında, azalan enerjileri nedeniyle sürekli hızlanırlar ve nihayet sıfır enerji için sonsuz hıza ulaşırlar. Enerji azaldıkça hızları arttığından dolayı kuvvet denilen etki hareketle aynı yönde olduğunda takyonların hızını arttırmaz tam tersine yavaşlatır. Birçok fizikçinin nötrino ve teorik takyonların özellikleri arasındaki olası bağlantıyı anlamaya çalışmış olduğuna dikkat etmek önemlidir.

Açısal İvme, açısal hızın birim zamandaki değişimidir. SI birim sistemindeki birimi: rad/s² dir ve genellikle Yunan harfi alfa ile gösterilir.

<span class="mw-page-title-main">Tork</span> bir kuvvetin nesnenin ekseninde, dayanak noktasında ya da çevresinde dönme eğilimi

Tork, kuvvet momenti ya da dönme momenti, bir cismin bir eksen etrafındaki dönme, bükülme veya burulma eğilimini dönme ekseni merkezine indirgeyerek ölçen fiziksel büyüklüktür. Torkun büyüklüğü moment kolu uzunluğuna, uygulanan kuvvete ve moment kolu ile kuvvet vektörü arasındaki açıya bağlıdır.

Fizikte ve matematikte, matematikçi Hermann Minkowski anısına adlandırılan Minkowski uzayı veya Minkowski uzayzamanı, Einstein'ın özel görelilik kuramının en uygun biçimde gösterimlendiği matematiksel yapıdır. Bu yapıda, bilinen üç uzay boyutu tek bir zaman boyutuyla birleştirilerek, uzay zamanını betimlemek için dört boyutlu bir çokkatlı oluşturulmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Eğrilik</span>

Geometri'de iki çeşit eğrilik tanımlanır. Eğrilik ve özeğrilik. Tarihte ilk olarak 2-boyutlu ve 3-boyutlu uzayda parametrik eğrilerin eğriliği incelendi. Daha sonraki aşamada 2-boyutlu ve 3-boyutlu yüzeylerin eğriliği incelendi ve ortalama eğrilik, Gaussian eğrilik gibi kavramlar ortaya çıktı.

Yılmaz kütleçekim kuramı, Türk teorik fizikçi Hüseyin Yılmaz (1924-2013) tarafından ortaya atılan ve daha sonra birkaç kişinin de birlikte katkı verdiği, düşük çekimli alanlarda Einstein'ın genel görelilik kuramı ile örtüşen ancak olay ufkuna izin vermeyen dolayısıyla da karadelik içermeyen klasik alanlı bir çekim kuramıdır.

Fizikte, Lorentz dönüşümü adını Hollandalı fizikçi Hendrik Lorentz'den almıştır. Lorentz ve diğerlerinin referans çerçevesinden bağımsız ışık hızının nasıl gözlemleneceğini açıklama ve elektromanyetizma yasalarının simetrisini anlama girişimlerinin sonucudur. Lorentz dönüşümü, özel görelilik ile uyum içerisindedir. Ancak özel görelilikten daha önce ortaya atılmıştır.

Einstein'ın genel görelelik teorisine göre Schwarzschild metriği Einstein'ın alan denklemlerinin çözümüyle ortaya çıkmıştır. Küresel bir kütlenin dışındaki elektik yükü, angular momentumu ve evrensel kozmolojik sabiti sıfır varsayılan yerçekimsel alanı tarif eder. Bu çözüm yıldızlar veya gezegenler gibi düşük hızlarda dönen cisimler için oldukça yararlıdır. Dünya ve Güneş de bu cisimlere örnek olarak verilebilir. Bu çözüm ismini çözümünü 1916 yılında yayınlayan Karl Schwarzschild'den almıştır.

Elektromanyetizma fiziğinde, Abraham-Lorentz kuvveti elektromanyetik radyasyon yayması nedeniyle hızlanan yüklü bir parçacıktaki geri tepme kuvvet idir. Ayrıca radyasyon reaksiyon kuvveti veya kendinden kuvvet denir. Formül özel görelilik teorisini önceler ve ışık hızı düzeninin hızlarında geçerli değildir. Bunun göreli genellemesine "Abraham-Lorentz-Dirac kuvveti" denir. Bunların her ikisi de kuantum fiziği değil, klasik fizik 'in bilgi kapsamındadır. Bu nedenle yaklaşık olarak Compton dalga boyu veya altındaki mesafelerde geçerli olmayabilir. Ancak tamamıyla kuantum ve göreli olan benzer bir formül vardır, bu formül "Abraham-Lorentz-Dirac-Langevin denklemi" olarak adlandırılır.

Elektromanyetik kütle başlangıçta, elektromanyetik alanın ya da öz-enerjinin ne kadar olduğunu gösteren, yüklü parçacıkların kütlesine katkıda bulunan, bir klasik mekanik kavramıydı. İlk defa 1881 yılında J.J. Thomson tarafından elde edildi ve bir süreliğine tek başına eylemsizlik kütlesinin dinamik açıklaması olarak da kabul edildi. Bugün, kütle, momentum, hız ve tüm enerji çeşitlerinin ilişkileri, elektromanyetik enerji de dahil, Albert Einstein'ın özel görelilik ve kütle-enerji eşdeğerliği bazında incelenmektedir. Temel parçacıkların kütle nedeni olarak, göreceli Standart Model çerçevesinde Higgs mekanizması halen kullanılmaktadır. Ayrıca, yüklü parçacıkların elektromanyetik kütle ve iç enerjileri ile ilgili problemler hala araştırılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Spektral yoğunluk</span>

Güç spektrumunun zaman serileri bu sinyale sebep olan frekans bileşenlerinin dağılımını tanımlar. Fourier analizine göre herhangi bir fiziksel sinyal, farklı frekanslara ayrışabilir ya da devamlı bir sıra boyunca frekans spektrumlarına dönüşebilir. Belirli bir sinyal veya herhangi bir sinyal çeşitlerinin istatistiksel ortalaması içerdiği frekans bileşenlerine göre analiz edilir.Buna da spektrum denir.

Fizikte ikiz paradoksu olarak adlandırılan ve düşünsel olarak gerçekleştirilmiş bir deney bulunmaktadır. Bu deney tamamen aynı özelliklere sahip olan ikizlerden birinin uzaya gönderilmesi ve diğerinin de dünya üzerinde kalması sonucu aralarındaki görünüm farkının zamana bağlı olarak nasıl değiştiği düşüncesi üzerine ortaya çıkarılmıştır. Uzaya gönderilen kardeşlerden biri yüksek hızlı bir roket tarafından uzaya fırlatılmış ve orada bir seyahate gönderilmiştir. Uzun bir zaman sonra evine döndüğündeyse ikiziyle yaş ve vücut olarak büyük bir farklılık ile karşılaşmıştır. Dünyada kalan ikizin daha hızlı yaşlandığı çünkü dünyadaki zamanın daha hızlı aktığı düşünülmektedir. Bu bir paradoks değil bir ikilemdir. Bu ikilem Genel relativite yasasının geliştirilmesinde de rol oynamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Göreli Doppler etkisi</span>

Relativistik Doppler Etkisi ya da Göreli Doppler etkisi, adını ünlü bilim insanı ve matematikçi Christian Andreas Doppler'dan almakta olup, kısaca dalga özelliği gösteren herhangi bir fiziksel varlığın frekans dalga boyu Dalga boyu, bir dalga görüntüsünün tekrarlanan birimleri arasındaki mesafedir. Yaygın olarak Yunanca lamda (λ) harfi ile gösterilmektedir. hareketli bir gözlemci tarafından farklı zaman ve/veya konumlarda farklı algılanması olayıdır. Bu da göreli olduğunu belirtir. Herhangi bir A konumundan B konumuna gitmek icin fiziksel bir dalga ortamı'na ihtiyaç duyan dalgalar icin Doppler Etkisi hesaplamaları yapılırken, dalga kaynağı ve gözlemcinin birbirine göre konum, yön ve hızlarının yanında dalganın içinde veya üzerinde hareket ettiği dalga ortamının da fiziksel yapısı dikkate alınmak zorundadır. Eğer söz konusu dalga herhangi bir A konumundan B konumuna gitmek için fiziksel bir dalga ortamına ihtiyaç duymuyor ise Doppler Etkisi hesaplamalarında sadece dalga kaynağının ve gözlemcinin birbirine göre birim zamandaki konumlarının değerlendirilmesi yeterlidir. Göreli doppler olayı değişikliği olduğu frekansa ışık kaynağının göreceli hareketine göredir ve, Göreli Doppler etkisi relativistik olmayan farklı Doppler etkisi denklemleri dahil olarak zaman genişlemesi etkisini özel görelilik ve referans noktası olarak yayılma ortamı dahil değildir. Lorentz simetri gözlenen frekanslar için toplam farkı anlatır.

<span class="mw-page-title-main">Optik otokorelasyon</span>

Optikte çeşitli otokorelasyon fonksiyonları deneysel olarak gerçekleştirilebilir. Yoğunluk otokorelasyon ve interferometrik otokorelasyon yaygın olarak kilitli lazerler tarafından üretilen ultra kısa darbelerin süresini tahmin etmek için kullanılır iken, alan otokorelasyonu ışık kaynağının spektrumunu hesaplamak için kullanılabilir. Lazer darbe süresi kolayca optoelektronik yöntemlerle ölçülemez çünkü fotodiodun ve osiloskopların tepki süreleri en iyi 200 femtosaniyelik mertebesindedir ancak lazer darbeleri ancak birkaç femtosaniyelik kadar kısa üretilebilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Görelilik teorisi</span> zamanın göreceli olduğunu söyleyen teori

Görelilik teorisi, Albert Einstein'ın çalışmaları sonucu önerilen ve yayınlanan, özel görelilik ve genel görelilik adlarında birbirleriyle ilişkili iki teorisini kapsar. Özel görelilik, yer çekiminin yokluğunda tüm fiziksel fenomenler için geçerlidir. Genel görelilik, yer çekimi yasasını ve bu yasanın diğer doğa kuvvetleri ile ilişkisini açıklar. Astronomi de dahil olmak üzere kozmolojik ve astrofiziksel alem için geçerlidir.

Zaman sabiti matematikte ve fizikte genliği zamanla asimptotik olarak artan veya azalan fonksiyonların genliğinin artış veya azalış hızını gösteren bir sabittir. ile gösterilir.

<span class="mw-page-title-main">Konvolüsyon</span>

Matematikte ve özellike fonksiyonel analizde konvolüsyon ya da evrişim, bir fonksiyonun şeklinin başka fonksiyon tarafından nasıl modifiye edildiğini gösteren bir integral işlemdir. Bir ile fonksiyonunun konvolüsyonu,