İçeriğe atla

Eichmann in Jerusalem

Eichmann in Jerusalem: A Report on the Banality of Evil
YazarHannah Arendt
Dilİngilizce
YayımcıViking Press
Medya türüBasılı (Ciltli, Karton kapaklı)
Sayfa312

Eichmann in Jerusalem: A Report on the Banality of Evil politik teorist Hannah Arendt'in 1963 çıkışlı kitabıdır. Arendt, Adolf Hitler'in iktidara yükselişi sırasında Almanya'dan kaçan bir Yahudidir ve Adolf Eichmann'ın duruşmasında The New Yorker için muhabirlik yaptı. Revize edilmiş ve genişletilmiş bir baskısı 1964 yılında yayımlandı.

Eichmann

Arendt Eichmann'ın mahkemede verdiği ifadeyi ve mevcut tarihsel kanıtları alıp kitabında Eichmann hakkında bazı gözlemler yaptı:

  • Eichmann mahkemede, her zaman Immanuel Kant'ın koşulsuz buyruk felsefesine bağlı kalmayı denediğini ifade etti. Arendt, Eichmann'ın Kant'tan yanlış dersi çıkarttığını belirtti: Eichmann koşulsuz buyruktaki örtük karşılıklılık prensibini ve altın kuralı anlamamış, sadece bir adamın hareketlerinin genel hukukla örtüştüğü kavramını anlamıştı. Eichmann uyguladığı kanunların ruhunu kanun koyucunun kendisi onaylamış gibi takip etmeye çalıştı. Kant'ın koşulsuz buyruk formülleştirmesinde kanun koyucu insanın kendi ahlakı ve herkes birer kanun koyucuyken Eichmann'ın formülleştirmesinde kanun koyucu Hitler'di. Eichmann bu durumun Nihai Çözüm'ü ifa etmekle görevlendirildiğinde değiştiğini iddia etti; bu noktada Arendt onun "Kantçı ilkelere göre yaşamaktan vazgeçtiğini, bildiğini ve kendisini 'artık kendi eylemlerinin efendisi olmadığı' ve 'herhangi bir şeyi değiştiremeyeceği' düşünceleriyle teselli ettiğini iddia etti.
  • Eichmann'ın kendi için düşünememe durumunu, sürekli "basmakalıp sözleri ve kendi icadı klişeleri" kullanması ile örneklendirdi. Adam gerçekçi olmayan dünya görüşünü ve iletişim becerilerinden yoksunluğunu, Hitler'in politikalarının uygulanışını bir şekilde makbul kılan "bürokrasi dili" (Amtssprache) ve "üstü kapalı konuşmayı" Sprachregelung sürdürerek kapattı. Rosenberg, Şiddetsiz İletişim isimli kitabında, Eichmann in Jerusalem kitabında geçen bu kısımdan alıntı yapmış; Eichmann ve subay arkadaşlarının sorumluluğu reddetmek için kullandıkları dile özel bir isim verdiklerini ve bu adlandırmanın Amtssprache olduğunu belirtmiştir. Örneğin, bir işi neden yaptıkları sorulduğunda cevap Mecburdum. olmuştur. Neden mecbur oldukları sorulduğunda ise cevap Üstlerimizin emriydi, Kurumun politikasıydı, Kanun böyleydi. ve benzeri şekildedir.[1]

Bibliografya

Kaynakça

  1. ^ Marshall B. Rosenberg Şiddetsiz İletişim

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler</span> Nazi Almanyası diktatörü (1933–1945)

Adolf Hitler (Almanca telaffuz: [ˈadɔlf ˈhɪtlɐ],

<span class="mw-page-title-main">Hannah Arendt</span> Alman asıllı Amerikalı filozof, tarihçi ve yazar (1906-1975

Hannah Arendt, Almanya doğumlu Yahudi kökenli Amerikalı siyaset bilimcidir. Çoğu kişi tarafında felsefeci olarak da bilinmekle birlikte, kendi felsefenin "bireyin kendi"ne dair sorunlarla uğraştığını söyleyerek bu sıfatı reddetmiştir. Siyaset bilimci olarak tanımlanmayı istemesinin sebebi çalışmalarının "tekil olarak insana değil, dünyada yaşayan ve dünyayı kaplayan insanlığa" odaklanmış olmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Adolf Eichmann</span> Holokostun önemli organizatörlerinden biri olan Alman Nazi komutanı

Otto Adolf Eichmann, Hitler'e sunduğu "Yahudi Sorununun Nihai Çözümü" önerisiyle Holokost'un en büyük organizatörlerinden biri olmuş Alman-Avusturyalı SS-Obersturmbannführer'di.

<i>Çöküş</i> (film)

Çöküş, 1945 yılı Nazi Almanyası'nda Adolf Hitler'in son günlerini ve Berlin'in düşüşünü anlatan 2004 yılı yapımı Almanca tarihi bir savaş drama filmidir. Oliver Hirschbiegel'in yönetmenliğini yaptığı filmin senaryosu Joachim Fest isimli tarihçinin yazdığı Inside Hitler's Bunker adlı eserden esinlenilmiştir. Son günlere ait anılar kısmen Albert Speer'in kısmen de Hitler'in sekreteri Traudl Junge'nin Until the Final Hour adlı kitaplarına dayanmaktaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Marshall Rosenberg</span> Amerikalı psikolog (1934 – 2015)

Marshall Rosenberg, Şiddetsiz İletişim Süreci'ni (Nonviolent Communication) geliştirmiş olan Amerikalı psikologdur.

<span class="mw-page-title-main">Alfred Rosenberg</span> Alman mimar ve Nazi Partisi mensubu siyasetçi (1893-1946)

Alfred Rosenberg, Nazi Partisi'nin ideoloğu olarak bilinen Alman siyasetçidir.

Angela Maria "Geli" Raubal, Adolf Hitler'in üvey yeğeniydi. Hitler'in üvey kızkardeşi olan Angela Raubal ve Leo Raubal'ın ikinci kızıydı. Hitler ona Geli der; o da Hitler'e Alfi Dayı derdi. Geli Hitler'in izni olmadan hiçbir yere gidemez ve hiç kimseyi göremezdi.

Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi 100 sayfayı aşmayan oldukça kısa bir metin olmasına rağmen Immanuel Kant'ın ahlak felsefesinin temellerini ortaya koyduğu en önemli metindir. Ahlak felsefesi alanında sistematik bir eser hazırlama girişiminden ilk kez 1768'de bahseden Kant, yazımına 1783 yılında başladığı eserin ilk baskısını 1785 tarihinde, en önemli eseri kabul edilen Saf Aklın Eleştirisi'nden dört yıl sonra yaptı. Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi aslen Pratik Aklın Eleştirisi'ne hazırlık olarak düşünülmüştü. Bu eserde ortaya konan ahlak felsefesinin esasları Pratik Aklın Eleştirisi'nde ve geç bir dönemde yazdığı Ahlak Metafiziği'nde geniş biçimde açıklanır ve incelenir.

<span class="mw-page-title-main">Avrupa'da II. Dünya Savaşı'nın sonlanması</span>

Avrupa'da II. Dünya Savaşı'nın sonlanması, Almanya'nın Nisan ayında başlayarak Mayıs ortalarına kadar Sovyetler Birliği ve Batılı Müttefiklerine teslim olmasıyla savaşın sona ermesidir.

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler'in psikopatografisi</span>

Adolf Hitler'in psikopatografisi Alman Führer ve Reichskanzler Adolf Hitler'in akıl hastalığından muzdarip olduğu hipotezi ile ilgilenen psikiyatrik edebiyat için bir şemsiye terimdir, ancak Hitler'e ömrü boyunca hiçbir zaman herhangi bir akıl hastalığı teşhisi konmamıştır. Hitler sıklıkla, yaşamı boyunca ve ölümünden sonra bipolar bozukluk, şizofreni ve psikopati gibi zihinsel bozukluklarla ilişkilendirilmiştir.

Vita Contemplativa, anlam olarak derin düşünce demektir. Sosyolojik araştırmaların gerçekleştirildiği çağdaş döneme gelmeden önce, derin düşünceyi içeren yaşamın doğası gereği aktif yaşamdan daha üstün olduğu görüşü hakimdir. Bu durum insanların bir eyleme kalkışmaksızın sadece düşünerek esas mutluluğa ulaşacağı düşüncesinin sonucu niteliğindedir. Bu anlamda çağların getirileri olarak vita contemplativa ve vita activa kavramları birbirleriyle sürekli karşılaştırılmış, kimi dönemlerde vita contemplativanın kimi dönemlerde ise vita activanın daha üstün olduğu savunulmuştur. Vita activa ile vita contemplativanın anlamları birbirleriyle tamamen zıt yöndedir. Öyle ki vita activa ise hareketli yaşam anlamına gelmektedir. Vita activa mutluluğa ulaşmanın düşünmekle değil eylemlilikle mümkün olacağını nitelendirmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler'in cinselliği</span>

Adolf Hitler'in cinselliği uzun süredir tarihsel ve bilimsel tartışmaların yanı sıra spekülasyon ve söylenti meselesidir. Yaşamı boyunca bir dizi kadınla ilişkisi olduğuna dair kanıtlar bulunmakla birlikte, eşcinselliğe karşı olan antipatisinin kanıtı ve eşcinsel davranışlarda bulunduğuna dair bir kanıt yoktur. Hitler'in adı, ikisi intihar eden bir dizi olası kadın sevgiliyle bağlantılıdır. Üçünden biri intihar girişiminden sekiz yıl sonra komplikasyonlardan öldü ve dördüncüsü de intihar girişiminde bulundu.

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler'in tabloları</span>

II. Dünya Savaşı'na kadar geçen yıllarda Almanya'da Nazi Partisi lideri Adolf Hitler de bir ressamdı. Yüzlerce eser üretti ve Viyana yıllarında (1908-1913) hayatını kazanmak için tablolarını ve kartpostallarını sattı. Profesyonel olarak çok az başarı elde etmesine rağmen, hayatı boyunca resim yapmaya devam etti.

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler'in siyasi görüşleri</span> Hitlerin politik düşünceleri

Adolf Hitler'in siyasi görüşleri tarihçilere ve biyografilere bir miktar zorluk çıkarmıştır. Antisemitizm, anti-komünizm, anti-parlamentarizm, Alman Lebensraum gibi bazı sabit temalar olmasına rağmen, yazıları ve yöntemleri, Ari ırkının üstünlüğüne ve aşırı bir Alman milliyetçiliğine olan inancı genellikle ihtiyaca ve o dönemin koşullarına göre uyarlanmıştır. Hitler, kişisel olarak "Yahudi Bolşevizmi"ne karşı savaştığını iddia etmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler'in ölümüyle ilgili komplo teorileri</span>

Adolf Hitler'in ölümüyle ilgili komplo teorileri, 30 Nisan 1945'te Führerbunker'da intihar ettiği gerçeğiyle çelişmektedir. Bu teorilerin çoğu, Hitler ve eşi Eva Braun'un hayatta kaldığını, Almanya ve Avrupa'dan kaçtığını savunuyor. Bu teoriler popüler kültürde bir miktar teşhir edilmiş olsa da, bu bakış açıları tarihçiler ve bilimsel uzmanlar tarafından çürütülmüş saçak teoriler olarak görülüyor.

Kategorik imperatif, Immanuel Kant'ın deontolojik ahlak felsefesinde temel bir kavramdır. 1785 yılında kaleme aldığı "Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi" adlı eserinde tanıttığı bu kavram, eylem motivasyonlarını değerlendirme yoludur. En bilinen özgün formülasyonu şu şekildedir: "Yalnızca aynı zamanda evrensel bir yasa olmasını isteyebileceğin bir ilkeye göre hareket et."

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler bibliyografyası</span> Vikimedya liste maddesi

Adolf Hitler'in bu bibliyografyası, yalnızca İngilizce ve kurgusal olmayan bir bibliyografyadır. Hitler hakkında yazılmış binlerce kitap var; bu nedenle, bu her şeyi kapsayan bir liste değildir. Listeyi daha kolay yönetilebilir hale getirmek için liste gruplara ayrılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Holokost için ispatlar ve belgeler</span>

Nazi Almanyası'nın 1941 ve 1945 yılları arasında yaklaşık altı milyon Yahudi'yi öldürmesi olan Holokost, tarihte en iyi şekilde belgelenmiş soykırımlardan biridir. Tüm Yahudi kurbanlarını listeleyen bir belge olmamasına rağmen yaklaşık altı milyon Yahudi'nin öldürüldüğüne dair kesin kanıtlar vardır. Ayrıca; Nazilerin, Yahudileri imha kamplarında ve gaz vagonlarında öldürdüğüne ve bunu Nihai Çözüm planı altında sistematik olarak yaptığına dair kanıtlar vardır.

<span class="mw-page-title-main">Popüler kültürde Adolf Hitler</span>

1933-1945 yılları arasında Almanya'nın diktatörü olan Adolf Hitler, Almanya'da tanınmış bir politikacı haline geldiğinden beri popüler kültürde temsil edilmiştir. Kendine özgü imajı muhalifleri tarafından sık sık parodileştirildi. Parodiler, iktidarda olduğu dönemde Almanya dışında çok daha belirgin hale geldi. İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana Hitler'in hem ciddi hem de hicivsel temsilleri popüler kültürde öne çıkmaya devam etmiş ve bazen önemli tartışmalara yol açmıştır. Birçok kitap ve filmde Hitler ve Nazizm arketipik kötülük rolünü üstlenmektedir. Bu yaklaşım kurguyla sınırlı olmayıp, Hitler'i bu şekilde ele alan kurgusal olmayan yazarlar arasında da yaygındır. Hitler başka açılardan da hayranlık uyandırmaya devam etmiştir; Alman Tarih Müzesi'nde geniş katılımlı bir sergi de benzer örnekler arasındadır.

<span class="mw-page-title-main">Pozitif Hristiyanlık</span>

Pozitif Hristiyanlık Nazi Almanyası içinde, Alman halkının ırksal saflığının, ırkçı Nazi ideolojisini İznik Hristiyanlığının temel veya önemli unsurlarıyla karıştırarak korunması gerektiği inancını destekleyen bir hareketti. Adolf Hitler bu terimi 1920 Nasyonal Sosyalist Program'ın 24. maddesinde kullandı ve "Parti, kendisini herhangi bir mezhebe bağlamadan Pozitif Hıristiyanlığın bakış açısını temsil ediyor" dedi. Nazi hareketi Almanya'nın yerleşik kiliselerine düşmandı. Yeni Nazi düşüncesi olan Pozitif Hristiyanlık, Nazi hareketinin Hristiyan karşıtı olmadığını ima ederek Almanya'nın Hristiyan çoğunluğunun korkularını yatıştırdı. Bununla birlikte, 1937'de Nazi Kilise İşleri Bakanı Hanns Kerrl, "Pozitif Hıristiyanlığın" "Havari İmanına bağlı" olmadığı ve Hristiyanlığın dayandığı "Tanrı'nın oğlu olarak Mesih'e imana" bağlı olmadığı, bunun yerine Nazi Partisi tarafından temsil edildiği açıklandı: "Führer yeni bir vahyin müjdecisidir" dedi. Hitler'in Pozitif Hristiyanlığı geleneksel bir Hristiyan inancı olarak kamuya sunması farklıydı. Hitler'in Nazi antisemitizmiyle uyum için Kiliselerle birleşik bir barışta ısrar etmesine rağmen, pozitif Hristiyanlık savunucuları da kendilerini Mesih'in Yahudi kökenlerinden ve Hristiyan İncil'inden uzaklaştırmaya çalıştılar. Bu tür unsurlara dayanarak, pozitif Hristiyanlığın çoğu kendisini geleneksel İznik Hristiyanlığından ayırdı ve sonuç olarak, Katolik, Doğu Ortodoks veya Protestan olmalarına bakılmaksızın genel olarak tüm ana Trinitarian Hristiyan kiliseleri tarafından mürted olarak kabul edildi.