Alevilik, Ali ve On İki İmam'ın öğretilerini öğretmiş olduğu varsayılan Hacı Bektaş-ı Veli'nin mistik Alevi İslami öğretilerini takip eden yerel bir İslami gelenektir. Alevi öğretileri dede adı verilen din adamları tarafından aktarılır. İslam'ın altı iman esası kabul edilir, ancak yorumlamada diğer mezheplerle farklılıklar bulundurur. Alevi öğretileri, yerel bir Türk dünya görüşüyle harmanlandı ve İslam'ın heterodoks bir yorumuna yol açtı. Geçmişin aksine günümüz Alevilerinin bir kısmı kendini Müslüman olarak tanımlandırmamaktadır. Hak-Muhammed-Ali teslis inancına bağlıdırlar.
Seyyid, İslam peygamberi Muhammed'in kızı Fatıma ve torunları Hasan, Hüseyin, Zeynep, Rukiyye, Ali, Ümame ve Ümmü Gülsüm'ün soyundan olduğu inanılanlar genel olarak bu adla anılır. Hanımlar için Seyyide sıfatı kullanılır.
Tarikat veya tarik kelimesi "yol" tarikat "yollar" anlamına gelir, "Allah'a ulaştıran yol" mânâsında kullanılmaktadır. Tarikatlar Selçuklu ve Osmanlı'ya özgü düşünce ve inanç hareketleri olarak değerlendirilmektedir. Birçok tarikatın menşei Hicri 5./Miladi 11. asırda Abdülkâdir Geylânî'nin yolundan gidenler tarafından oluşturulan Kadiri Tarikatıdır. Ebû Sâlih Muhyiddîn Abdülkâdir Geylânî, neseben hem Hasanî ve hem de Hüseynîdir. Abdulkadir Geylânî'nin soyundan gelen evlat ve torunları da yaşadıkları muhitlerde “şerîf”, “şurefâ”, “seyyid” olarak anılmışlardır.
Ali bin Ebu Talib, İslam Devleti'nin 656-661 yılları arasındaki halifesi. İslam peygamberi Muhammed'in damadı ve amcası Ebu Talib'in oğlu olan Ali, Muhammed'in İslam'a davetini kabul eden ilk erkek kişidir. Sünni İslam'a göre Ali, dört halifenin sonuncusu, Şii İslam'a göre ise imamların ilki ve Muhammed'in hak vârisidir. Şii ve Sünni İslam arasındaki farklılaşmanın ana nedeni Muhammed'in gerçek vârisinin kim olduğu konusundaki görüş farklılığından ileri gelmektedir.
Fatıma bint Muhammed, Fatımatü'z-zehra, İslam peygamberi Muhammed'in kızı, Ali bin Ebu Talib'in eşi.
Muaviye bin Ebu Süfyan, İslam Devleti'nin Hasan'dan sonraki halifesi ve Emevi Hanedanı'nın kurucusudur.
Hasan bin Ali bin Ebu Talib, Ali bin Ebu Talib ve Fatıma’nın büyük oğulları ve İslam peygamberi Muhammed'in ilk torunudur. Şiâ çoğunlukla onu on iki imamlarının ikincisi kabul eder, çok küçük bir fırkaya göre ise ikinci imam Hüseyin bin Ali'dir. Bununla birlikte hem Sünni, hem de Şiî ve Alevî İslam anlayışında çok önemli bir yeri vardır; onun, peygamberin Ehli beyt'inden olduğu konusunda herkes hemfikirdir. Babası ile 37 yıl, dedesi ile ise 8 yıl birlikte bulunmuştur. Soyundan gelenlere Şerif denilir.
Şiilik veya Şia, Muhammed'den sonra devlet yönetiminin Ali'ye ve onun soyundan gelenlere ait olduğu fikrini savunan; Ali ile birlikte onun soyundan gelen imamların günahsızlığına, yanılmazlığına ve bizzat Allah tarafından imam olarak seçildiklerine dair inanışların ortak adıdır. İslam dünyası içerisinde Müslüman nüfusun yüzde 10-15'lik kısmını oluşturur. Siyasi saiklerle ortaya çıkan bu ayrılık, zaman içinde fıkhi ve itikadi bir alt yapı kazanarak mezhepleşmiştir.
Şerif, İslam Peygamberi Muhammed'in kızı Fatıma'nın büyük oğlu ve On İki İmamların ikincisi olan Hasan'ın soyundan gelenlere denir. Hasan'ın kardeşi Hüseyin'in soyundan gelenlere ise Seyyid denmektedir.
Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib, İslâm peygamberi Muhammed'in torunudur. Dördüncü Hâlife olan Ali bin Ebu Talib'in oğludur. Annesi, Muhammed'in kızı Fatıma Zehra’dır. On İki İmâmlar'ın üçüncüsü olan Hüseyin bin Ali, İslam Devleti’nin bir Emevî saltanatına dönüşmemesi için mücadele vermiş ve Emevîler tarafından öldürülmüştür. Soyundan gelenler Hüseynî ya da Seyyid olarak tanımlanır.
Teberra İmâmiyye-i İsnâaşeriyye Şiîğinde yaygın olan ve İslâm Dini'nin peygamberi Muhammed'in ailesi ve ailesinin soyundan gelenleri (yani Ehl-i Beyti) sevmeyenleri sevmemek, düşman olanlara düşman olmak gibi anlamlar taşıyan bir kavramdır.
Zeynelâbidîn, Ali bin Hüseyin veya Ali el-Asgar, İslam peygamberi Muhammed'in torunu olan Hüseyin'in oğullarından biridir. Annesi ise İran'ın fethinden sonra Müslüman olup, Hüseyin ile evlenen son Sasani İmparatoru III. Yezdigirt'in kızı olan Sasani-Pers prensesi Şehri Bânû Gazele'dir. İsnâaşeriyye’nin dördüncü ve İsmâiliyye’nin üçüncü imamı kabul edilir, tâbiîndendir.
Muhammed el-Bakır, On İki İmâmlar'ın beşincisidir. Dördüncü imam ve Hüseyin'in oğlu olan Ali bin Hüseyin'in (Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn) oğludur. Ayrıca annesi de ikinci imam Hasan bin Ali'in kızı olan Fatıma bint Hasan el-Mûctebâ'dır. İmâmet i'tikadına göre hem anne hem de baba tarafından İslâm dininin son peygamberi Muhammed'le akrabalık ilişkisi bulunan ilk imâmdır. Bir İslâm âlîmi olan "Muhammed el-Bakır" diğer bütün Ehl-i Beyt mensûbu imâmları gibi Sünnîlerce de sevilen ve sayılan büyük bir İslam önderidir.
On Dört Masum, Şii İslam'a göre doğal olarak günahtan beri olan on dört kişiyi niteler. Bunlar, İslam Peygamberi Muhammed, kızı Fatıma ve On İki İmâmlar'dır.
Ehli Aba veya Ehli Kisa hadisi, İslam peygamberi Muhammed'in sırtında abası olduğu halde, abanın altına, Fatıma'yı, Ali bin Ebu Talib'i, Hasan'ı ve Hüseyin'i alması ve Ahzab Suresi'nin "Ey Ehli Beyt! Allah sizden günahı gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor." mealindeki 33. ayetini okumasını anlatır. Ehl-i Aba olayı, Şiilikteki İmametin köklerinin dayandığı önemli olaylardandır.
Mehdî el-Muntazar veya Muhammed el-Mehdi, Şiiliğin tüm kollarını ifade eden İmamiye'nin resmî itikadına göre on ikinci imam. Hâlen gaybet halinde olduğuna, ileride gelerek dünyada adaleti sağlayacağına inanılır. Hasan el-Askerî'nin oğludur, İslam peygamberi gibi adı Muhammed, künyesi ise Ebu'l-Kasım'dır. Mehdî el-Muntazar 15 Şaban 255 hk. Samarra'da doğdu. Hasan Askeri oğlunun dünyaya gelişini gizlemiş ve kendi yaşamı boyunca onu güvendiği az sayıda yakınlarına göstermiş. Mehdi beş yaşında iken, babasının ölümünden sonra, h. 260 yılında imamet makamına erdi. Bu tarihten beri Küçük Gaybet'i bitene kadar dört kişi aracılığıyla, naip diye bilinen elçiler, insanlarla iletişim kurmaktaydı. Bu gizleniş 328/940 yılına kadar sürmüştür. Bu tarihte son naibin ölmüş ve büyük Gaybet başlamıştır. Bu süreye Gaybet-i Suğra dönemi denilir. Gaybet-i Suğra'nın tamamladıktan sonra büyük Gaybet başlamıştır. Büyük Gaybet şimdiye kadar devam eder ve tıpkı hadislerin bildirdiğine göre Mehdî el-Muntazar'ın zuhur tarihi ve Büyük Gaybetinin süreci hiçbir şekilde belli değildir.
Dört Sadık Sahabe, İslâm mezheplerinden olan Şiâ'nın İslam peygamberi Muhammed'in ölümünden sonraki Hilâfet ihtilafında, peygamberin damadı, amcasının oğlu ve Ehl-i Beyt İmamlarının birincisi olan Ali bin Ebu Talib'i destekleyen dört sadık sahabeyi kastetmektedir. Bu kişiler şunlardır:
- Ammar bin Yasir
- Ebu Zer el-Gifari
- Mikdad ibn Esved el-Kindî
- Selman el-Farisi
Hasan-ı Basrî, (642–728), İslam'ın erken döneminde yaşamış sufi, zahid ve âlim. İslam peygamberi Muhammed'in, Bedir Savaşı'nda savaşan 70 kişi de dahil olmak üzere sahabinin çoğunu gören Hasan-ı Basrî tabiin neslindendendir. Ümmü Seleme'nin evinde yetişti. Cemel ve Sıffin muharebelerinde Ali'nin taraftarlarından olduğu bilinmektedir.
Tathir Ayeti, Ahzab Suresinin otuz üçüncü ayetinin bir bölümü. Şiîler'e göre bu ayet, İslâm dîni peygamberi Muhammed'in Ehl-i Beyt'inin tamamının "ismet" sıfatına hâiz olduğunu belirleyen ayettir. İsmi "pâklanılmak" anlamına gelir.
Sefine Hadisi, İslam peygamberi Muhammedʼin meşhur hadislerinden biridir. Hadiste Muhammed’in Ehl-i Beyti, Nuh’un gemisine benzetilmiştir. Ona sığınanlar kurtulacaklar. Bu yüzden bu hadis, Sefine/Gemi Hadisi adıyla ünlenmiştir. Sefine hadisi güvenilir Şii ve Sünni kaynaklarında zikredilmiştir.