İçeriğe atla

Ehl-i Re'y

Ehl-i Rey (Arapça أهل الرأي ya da 'liberal teologlar', asṣḥāb al-ray'y, re'y'in savunucuları, 'sağduyu' ya da 'rasyonel sağduyu') yasal kararlara varmak için muhakemenin kullanılmasını savunan erken bir İslami hareketti.[1] Bunlar, İslam'ın ikinci yüzyılında ehl-i kelam (spekülatif ilahiyatçılar) ve ehl-i hadis (sonunda galip gelen gurup) yanında İslam hukukunun kaynaklarını tartışan üç ana gruptan biriydi.[2] Ehl-i Re'y ya da Dirâyet Ehli, Ehl-i Hadis ekolüne karşı olarak kurulmuş olan, o günün anlayışında Modernist ya da Akılcı İslâm olarak da tanımlanan İslâmî düşünce ekolüdür.

"Ehl" sahip ve taraftar anlamlarına, Re'y ise fıkıh literatüründe “müctehidin, hakkında açık bir nas bulunmayan fıkhî bir konuda belli metotlar uygulayarak ulaştığı şahsî görüş” anlamında kullanılır[3]

Fıkıh literatüründe ictihad ve şahsi görüşe başvurmaktan sakınıp, daha çok hadislerle yetinme yolunu tercih eden Islam alimlerine "Ehl-i Hadis"; Hadisi kabul etmekle beraber, insanların problemlerini çözmede şahsi görüş ve içtihadlarını da kullanan Islam alimlerine de "Ehl-i rey" tabiri kullanılagelmiştir.

Fıkıh tarihinde Hicaz Mektebi genellikle ehli hadisin temsilcileri, Irak Mektebi de ehl-i reyin temsilcileri olarak görülmüş, birincilerin imamı olarak Imam Malik, ikincilerin imamı olarak da Imam Ebu Hanife kabul edilmiştir.

Hanefi mezhebinin ilk dönem fakihlerinin de aralarında bulunduğu savunucuları, re'y terimini kıyas gibi "sağlam" veya "kabul edilmiş" muhakemeye atıfta bulunmak için kullandılar.[1] Ehl-i hadisten muhalifleri, Kuran ve sahih hadislerin İslam hukukunun tek kabul edilebilir kaynakları olduğunu kabul ettiler ve ister kıyas, ister istislah (kamu yararının dikkate alınması) veya hiyal (yasal hileler) şeklinde olsun re'y'in hukuk ilminde herhangi bir şekilde kullanılmasına karşı çıktılar.[4] Daniel W. Brown'a göre Ehl-i reʾy, bir hadisin "bazen ümmetin "sürekli uygulaması" ve "hakkaniyetin genel ilkeleri" gibi "başka ağır basan ilkelere" de tabi olması gerektiğini düşündü.[5]

Zamanla, Hanefi ve Maliki hukukçuları, ehl-i hadis hareketi tarafından savunulan Kur'an ve hadislerin önceliğini yavaş yavaş kabul etmeye başladılar ve diğer yasal akıl yürütme biçimlerinin kullanımını bu kaynakların yorumuyla sınırladılar.[4] Buna karşılık, ehl-i hadis hareketine önderlik eden Hanbelî hukukçular, uygulaması sıkı bir şekilde kutsal metinlere dayandığı sürece kıyas kullanımını yavaş yavaş kabul etmeye başladılar.[4]

Yaşar Nuri Öztürk Ebu Hanife ve Hanefilik üzerine yaptığı araştırmalarda, Ebu Hanife de kısa bir süre sonra mezhebin dönüştürülerek akılcı çizgiden uzaklaştırıldığı vurgusunu yapar.[6]

Ayrım mutlak değildir, çünkü İmam Malik farklı oranlarda rey ve içtihad kullandığı gibi, Ebu Hanife de diğer imamlara göre az sayıda bile olsa hadis kullanmıştır. Bu eğilim sonraki dönemlerde de devam etmiştir.

Dini ve sosyolojik temel

Rey ehli tutumları için Mu'az bin Cebelin Kitap ve sünnetle halledemeyeceği problemleri Reyi ile çözeceğini söylediğinde Muhammedin bunu takdir etmesini ve Ömer'in Ebu Musa el-Eşarı'ye: "Kitap ve Sünnette bulunmayan meselelerde gönlüne (vicdanına ve reyine) kulak ver ve onları benzerlerine kıyasla" diye emir vermesiyle temellendirir.

Bu durum, işaret ettiğimiz gibi, biraz da kişilerin mizacıyla, mesuliyet ve görev yüklenip yüklenmemeleriyle alakalıdır. Mesuliyet yokken görüş beyan etmekten sakınan birisi, mesuliyet yüklenince buna mecbur kalabilir.

"Rey" (içtihad) geniş anlamıyla hem nassı anlamayı, hem kıyas yapmayı, hem de nasların öyle ya da böyle delaleti olmayan yeni problemlere şeriatın ruhuna uygun hükümler istinbat etmeyi içine alır. Irak Mektebi olarak bilinen ehl-i re'y hadisi diğerlerinden daha az kullanmışlardır. Bunun sebepleri vardır:

1. İbn-i Mesud gibi re'ye çokça başvuran bir sahabenin oradaki fıkıhçılara örnek olması.

2. Irak'ın hadis nakilcileri yönünden fakirliği 3. Irak'ın herkesin kendi görüşünü destekleyen hadisler uydurduğu karışık bir bölge olması. Bu sözlerin hangilerinin uydurma, hangilerinin otantik olduğunun ayırt edilememesi. 4. Irak bölgesinin örfi ve yaşayış biçimi farklı idi. Hüküm vermede örfe de itibar etme gereği orada içtihadın çoğalmasına sebeğ oldu.

Re'yde maharet kazanmak Iraklıları "Farazi fıkıh" denen bir uygulamaya götürdü ve olmamış meseleleri de hükme bağladılar.

Ayrıca Ehli Rey kıyası hafi ya da istihsan gibi terimler kullanıdıkları halde, ehli hadis de istislah ve Medine ehlinin örfü gibi metotlar kullandılar. Sonraki dönemlerde gelişen etkileşimler farklı gurupları birbirine yaklaştırmış olabilir. Örneğin ehli hadisin önderleri olan meşhur yedi Medine fakihinin beşi reycilikleriyle tanınırlar. Ebu Hanife'nin talebeleri olan Imameyn de hadisi daha çok kullanmışlardır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b Encyclopedia of Islam (3rd ed.) Ahl al- raʾy
  2. ^ Rethinking tradition in modern Islamic thought. Cambridge University Press. 1996. s. 13. ISBN 0521570778. 21 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mayıs 2018. 
  3. ^ "EHL-i RE'Y - TDV İslâm Ansiklopedisi". TDV İslam Ansiklopedisi. 1 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2021. 
  4. ^ a b c A History of Islamic Societies. Cambridge University Press (Kindle edition). 2014. ss. 130-131. ISBN 978-0-521-51430-9.  Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım)
  5. ^ Rethinking tradition in modern Islamic thought. Cambridge University Press. 1996. ss. 14-15. ISBN 0521570778. 21 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mayıs 2018. 
  6. ^ https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/10069 []

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hadis</span> İslam peygamberi Muhammede isnat edilen sözler ve fiiller

Hadis, Muhammed'e atfedilen ve onun sözleri, fiilleri, onaylamaları ve sıfatlarını içeren bilgilerdir. Hadis âlimleri buna sahabe ve tabiînin söz ve fiillerini de eklemişlerdir. Ancak bunlar kaynak olma bakımından Muhammed'in fiil ve sözleri ile aynı seviyede değildirler ve hadis ilmi içerisinde farklı şekilde isimlendirilirler.

<span class="mw-page-title-main">Fıkıh</span>

Fıkıh, anlayış, anlayış tarzı veya derinliği anlamına gelen kelime, terim olarak İslami kanunların teorik ve pratik uygulama (fetva) çalışmalarına verilen ismi ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Ebu Hanife</span> Hanefî mezhebinin öncüsü ve imamı olan din bilgini

Ebû Hanîfe veya tam adıyla Ebû Hanîfe Numân bin Sâbit bin Zûtâ bin Mâh İslam dininin dört fıkıh mezhebinden birisi olan Hanefi mezhebinin kurucusu ve Sünni fıkhının en büyük üstâdlarından biri sayılan İslam fıkıh ve hadis bilgini. Asıl adı "Nu’man bin Sâbit" olup sevenlerince ismi "İmâm-ı Â’zam" unvanıyla birlikte anılır.

<span class="mw-page-title-main">Sünnilik</span> en yaygın İslam mezhebi

Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat, kısaca Ehl-i Sünnet ya da Sünnîlik, İslam dininin dünya üzerindeki iki büyük kolundan biri ve %77-80'lik bir oran ile en büyük mensubunun bulunduğu mezhepler grubudur. Zaman zaman Sünnî İslam veya Sünnî mezhebi ifadesi de kullanılır. Günümüzde Sünnîlik, kendi içerisinde günümüzde yaşayan iki akaid mezhebi, dört fıkıh mezhebini içermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Şafii</span> Şafi mezhebinin kurucusu ve imamı

Şafii, İslam hukuku bilgini. Şafii mezhebinin kurucusudur.

İslâm dîni fıkhî mezhepleri; İslam coğrafyasında dînî bölünmeleri ifade etmekle birlikte bu bölünmelerin başlangıcı dînî değil, siyâsî ve sosyal bölünmelerden oluşmaktadır.

Zahiri mezhebi ya da Zâhiriye, bir İslâm dini fıkhı mezhebidir. İslâmî hükümleri Kur'ân ve sünnetin zâhirî mânâsına bakar. İbni Hazm, âyet ve hadislerin zahir, yani görünen mânâlarından başka hiçbir delili ve kıyası kabul etmezdi.

Tebeut tabiin, İslâm'da tâbiûnu gördüğüne inanılan kimselere verilen isim. Sünnîlere göre sahabe ve tabiinlerle birlikte Dünya’ya gelmiş en iyi nesillerden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Mâtürîdî</span>

Mâtürîdî ya da tam adıyla Ebû Mansûr Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî,, İslam dininin iki itikadi mezhebinden birisi olan Mâtürîdîlik mezhebinin kurucusu ve Hanefîlik mezhebine bağlı olanların itikad imamı sayılan İslâm alimi.

İtikâdî mezhepler veya Akide mezhepleri ya da İnanç mezhepleri, İnançla ilgili konular İslam'da başlangıçta bir fıkıh dalı kabul edilen kelâm, daha sonra ilm-i tevhid olarak adlandırılmıştır. Daha sonraları Fıkıh, amelî meseleler üzerinde, kelâm ise itîkâdî meseleler üzerinde yoğunlaşmıştır. Müslümanlar, İslâm Peygamberi Muhammed döneminde akıllarındaki soruları hemen ona sorabiliyorlardı. Ancak peygamberin ölümünden sonra sorularına cevap bulamayınca zamanın büyük İslam alimleri Kur'an'ı akıl ile yorumlamaya koyuldular. Böylelikle de i'tikadi mezhepler oluşmuş oldu. Bu mezhepler farklı coğrafyalara yayıldı ve oralarda benimsendi.

İslam mezhepleri, başlangıçta İlk dönemlerde Ali ile Muâviye b. Ebû Süfyân arasındaki savaş ve İslâm toplumundaki bölünme Ehl-i Sünnet, Şîa ve Hâricîler şeklinde ilk mezhepsel ayrışmayı beraberinde getirmiştir.

Sünnet veya Sünnet-i Seniyye, tarz, yol anlamına gelen bir İslamî terimidir. Muhammed'in farz olarak tanımlanan Kur’an emirleri dışındaki davranışları ve herhangi bir konuda söylemiş olduğuna inanılan söz, fiil (eylem) ve takrirlerine verilen addır. Fıkıh'ta Ef'âl-i mükellefîn'den sayılır.

Ebû Yûsuf Yâkûb İbn-i İbrâhîm-i Ensâri Hanefî fıkıh ve hadis bilgini.

<span class="mw-page-title-main">Hanefilik</span> İslam mezhebi

Hanefîlik ya da Hanefî mezhebi, İslam dininin Sünnî (fıkıh) mezheplerinden biri. Hanefilerin itikatta (inançta) mezhepleri ise Mâtürîdîliktir. İsmini asıl adı Nûman bin Sâbit olan kurucusu Ebu Hanife'den (699-767) alır. Başta Türkiye, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi Türkî ülkeler olmak üzere Balkanlar, Tacikistan, Afganistan, Suriye, Ürdün, Bangladeş ve Pakistan'da yaygındır. Dört Sünnî mezhebin nüfus açısından en genişidir. Takipçileri, Sünni nüfusun yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Hanefîlik, günümüzde en çok bağlısı bulunan fıkıh mezhebidir. Mezhebin görüşleri El-İhtiyar adlı eserde bir araya toplanmıştır.

İbrahim en-Nehai, Tabiun dönemi hadis ve fıkıh bilgini. Ebu Hanife'nin zamanında esasları belirlenen ve onun öğrencilerinin temele oturttuğu 'içtihatta akılcılığı' esas alan ve 'rey ehli' olarak bilinen Irak Ekolü'nün kurucusudur.

Muhammed bin Hasan eş-Şeybânî, Hanefî Mezhebi'nin Ebû Hanîfe'den sonraki en ünlü iki bilgininden birisidir. Ebû Yûsuf ile beraber Hanefî mezbenin esaslarının kayda geçirilmesinde büyük emeği geçmiştir.

Irak Fıkıh Ekolü, İslam dininde aklı temel alarak yeni bir fıkıh metodu geliştirmiş olan bilimsel bir harekettir. İlk temellerini sahabe Abdullah bin Mesud'un attığı bu hareket, Kufe ve Basra şehirlerinde şekillenerek, etkisini özellikle Horasan ve Maveraünnehir gibi Arap olmayan bölgelerde göstermiştir.

İbn Kayyim El-Cevziyye, 14. yüzyılda yaşamış Arap tefsir hadis ve fıkıh bilgini. Aynı zamanda İbn Teymiyye'nin en önde gelen ilim talebesi.

<span class="mw-page-title-main">Ehl-i Hadis</span>

Ehl-i Hadis, İslam ın 2./3. yüzyıllarında Kuran'ı ve sahih hadisi hukuk ve inanç gibi meselelerde tek otorite olarak gören hadis alimlerinin bir hareketi olarak ortaya çıkan Sünni İslam'ın İslami bir okuluydu. Taraftarları aynı zamanda rivayetçi veya bazen de gelenekçiler olarak anılmıştır. Gelenekçiler, dördüncü İslami yüzyılda mezheplerin ortaya çıkmasından önce Sünni ortodoksluğun en yetkili ve baskın bloğunu oluşturuyordu. Ehl-i Hadis, hukuki muhakemelerini bilgilendirilmiş görüş رَأْي (re'y) veya yaşayan yerel uygulama عُرْف (ʽörf) üzerine temellendiren ve genellikle aşağılayıcı bir şekilde Ehl er-Re'y olarak anılan çağdaş fıkıhçıların çoğuna karşı çıktı. Gelenekçiler taklid suçlandılar veya kutsal metinler olmadan re'y) uygulamasını kınadılar. Buna karşılık ittiba'yı savundular. Buna karşılık Ehl-i Hadis, Kutsal Yazılara bağlı kalarak içtihadı savundu.

Hadis eleştirisi, İslam peygamberi Muhammed'in söz, eylem, sessiz onaylarından oluşan ve kanonlaştırılmış İslamî literatür türünün eleştirisidir.