Efendi-köle diyalektiği
G. W. F. Hegel |
---|
Kişiler |
Immanuel Kant Johann Wolfgang von Goethe Johann Gottlieb Fichte Friedrich Hölderlin Friedrich Schelling Arthur Schopenhauer Søren Kierkegaard Baruch Spinoza |
Eserler |
Tinin Görüngübilimi Mantık Bilimi Felsefi Bilimler Ansiklopedisi Philosophie des Rechts Tarih Felsefesi Üzerine Dersler |
Okullar |
Hegelcilik Mutlak idealizm Britanya / Alman idealizmi Hegelci diyalektik Efendi-köle diyalektiği |
İlgili maddeler |
Sağ Hegelciler Genç Hegelciler Yeni Hegelcilik Marx'ın yabancılaşma teorisi |
Efendi-köle diyalektiği (Almanca Herrschaft und Knechtschaft) Hegel'in felsefesinde anahtar öğelerden biridir. Bu, Hegel'in, özbilinçliliğin nesnel bilince zıt olarak nasıl oluştuğunu açıklamak için yazdığı bir hikâye ya da mittir. Bu, en önemli eseri olan Tinin Görüngübilimi'nde yer almaktadır. Egemenlik-esirlik diyalektiği olarak da bilinmektedir.
Tanıma
Hegel için, çok önemli bir nokta olarak özbilinçlilik, ilk olarak başkasının özbilinçliliği kabul edilmeden tanınamaz. Felsefe tarihi boyunca böyle bir fikir; sonuçları aynı zamanda Avrupa Felsefesi için bir sınır olacak, daha önce hiç ifade edilmemişti.
Hegel'in Miti
Bu mitin nasıl işlediğini açıklamak için iki insanın (yarı-insandır bunlar çünkü henüz özbilinçli değillerdir ) karşılaşması örneğini kullanır. Hegel'in özbilinçlilik düşüncesi doğal bilimlerin tanımladığı beyin değil, kendini fark etmeden önce özgürlüğü için mücadeleden geçmiş olan; bir tarihi olandır.
Hegel'in kullandığı soyut dil hiç kimsenin bu miti hiçbir zaman yalın bir şekilde ifade etmesine izin vermez. Bu bir çocuğun ya da yetişkinin gelişimi sırasında yaşadığı özbilinçlilik, insanlık tarihinin başlagıcından itibaren oluşan özbilinçlilik ya da bir ulus ya da toplumun özgürlüğü fark etmesi olarak okunabilir.
Mit belli sayıdaki aşamalarda gerçekleşir, Hegel'in sublasyon (İngilizce Sublation /Almanca Aufhebung: bir varlığı veya kavramı daha üst bir seviyeye yükselterek onu hem engelleyen hem de koruyan değişim) kavramı ekseninde; iki çelişkili momenti daha üstün bir birlikteliğe yükselterek yürütülür.
İlk Karşılaşma
İlk olarak iki "bilinçlilik" karşı karşıya gelir ve başka birini görmekten şaşkındır. Birbirlerini görmezden gelmeyi tercih edebilirler; bu durumda hiçbir şekilde özbilinçlilik biçimlenmez ve her biri diğerini sırf bir nesne olarak görür. Ya da aynada kendisini görmesi gibi hipnotize olur ve daha önce kendi vücutlarıyla yaşadıkları ilişki gibi, kendilerini teyit etmek için denemelere girişir.
Hegel'e göre,
“ | "İnsan ötekine yaklaşırken kendi öznesini yitirir, çünkü kendi varlığını başka bir canlıda bulur; ikinci olarak, öteki ile beraber, ötekini asıl gerçek olarak dikkate almadığından [burada, yarı öz bilinçlilik açısından gerçek anlayışı olarak düşünülmeli] bu yolla sublasyona uğrar,ancak kendini karşısındakinde bulur." | „ |
Tepki
"Ben" başka bir "Ben"i görür ve üzerinde uzlaşılan kendi üstünlük ve kontrol noktalarını bulur. Ötekini görmezden gelir ya da kendisi için bir tehdit olarak algılar. Kendi öz belirliliği ve gerçekliği daima örtülü kalmıştır. Özbilinçliliğe doğru ilerlemek için kendini yeniden bulmanın tek yolu üstünlük için bir mücadeleye girmektir.
Ölüm Mücadelesi
Ölüme kadar bir mücadele devam eder. Eğer ikisinden biri ölmek zorundaysa özbilinçliliğin etkinliği başarısızlığa uğrar. Hegel, bu başarısızlık durumuna, yoksullaşma veya sublasyona gerek duymayan "eksi yoksullaşma" der. Bu ölümden kölelik anlaşması, görüşmesi veya köleliğin kabullenilmesiyle sakınılabilir. Bu mücadelede Efendi, Efendi olarak ortaya çıkar çünkü Efendi kimliğinin yaşamına bağlı olduğunu görmediği süre boyunca ölümden korkmaz. Öte yandan köle bu ölüm korkusu yüzünden köleliğe razı olur. Bu korku kölenin önemli bir parçasıdır çünkü bu korku kölenin daha ilerideki gelişiminin ön koşulu olacaktır.
Dengesizlik
Kaynakça
- [1] 20 Haziran 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.