Endonezya, resmî adıyla Endonezya Cumhuriyeti, Hint ve Pasifik okyanusları arasında, Güneydoğu Asya ve Okyanusya'da toprakları bulunan bir ülkedir. 17 binden fazla adadan oluşur. Bu adaların en büyükleri Sumatra, Cava ve Sulavesi ile kısmen Borneo ve Yeni Gine'dir. Endonezya dünyanın en büyük ada ülkesidir, 1.904.569 km²'lik yüzölçümüyle dünyada 14. sıradadır. 280 milyon civarında nüfusuyla dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesi ve aynı zamanda en kalabalık Müslüman ülkesidir. Cava dünyanın en kalabalık adasıdır ve nüfusun yarıdan fazlasına ev sahipliği yapar.
Mitoloji, mit veya söylen bilimi belirli bir din veya kültürdeki insanlık ile evrenin yaratılış ve doğasını, geleneklere özgü inanç ve uygulamaların sebebini açıklamaya yönelik söylencelerin tümü. Mit (söylen) sözcüğü gerçekte doğru olmayan bir hikâye veya anlatı için tercih edilir ve çoğunlukla bir yanlışlık, doğru olmayan unsur vurgusu barındırır.
Kaba Taş Devri, Yontma Taş Devri veya bilimsel adıyla Paleolitik Çağ olarak tanımlanan Eski Taş Çağı günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce başlamış ve 12.000 yıl önce son bulmuştur. Ancak verilen bu tarihlerin dünya geneli içinde geçerli olduğunu ve yerel olarak değişmeye açık bulunduğunu da belirtmek gerekir. İnsanlık tarihinin %99'u gibi çok büyük bir bölümünü kapsayan bu çağ, aynı zamanda ilk insan atalarının ortaya çıkışı ve ilk aletlerin üretimi yoluyla insanın kavrama yeteneği ve temsil etmesiyle de söz konusu tarihin gelişimi içinde çok önemli bir yer tutmaktadır.
İnsan ya da modern insan, primatların en yaygın türüdür. İki ayaklılığı ve yüksek zekâsıyla karakterize edilen büyük insansı maymun olan insan, çeşitli ortamlarda gelişip son derece karmaşık araçlar geliştirmiş, karmaşık toplumsal yapılar ve medeniyetler oluşturmuştur. İnsanlar son derece sosyaldir; tek bir insan, ailelerden ve yaşıt gruplarından şirketlere ve siyasi devletlere kadar iş birliği yapan, farklı ve hatta rekabet eden sosyal grupların çok katmanlı bir ağına ait olma eğilimindedir. Bu nedenle, insanlar arasındaki sosyal etkileşimler, her biri insan toplumunu destekleyen çok çeşitli değerleri, sosyal normları, dilleri ve gelenekleri oluşturmuştur. İnsanlar aynı zamanda son derece meraklıdır: Olguları anlama ve etkileme arzusu, insanlığın bilim, teknoloji, felsefe, mitoloji, din ve diğer bilgi çerçevelerindeki gelişimini motive etmiştir; insanlar aynı zamanda antropoloji, sosyal bilimler, tarih, psikoloji ve tıp gibi alanlar aracılığıyla da kendilerini incelerler.
İnsanın evrimi, modern insanın evrimsel kökenini ve ne tür evrimsel süreçlerle ortaya çıktığını incelediği gibi insanın en eski atalarını ve atasal kökenlerini de konu edinir. Bunun yanında insanla ortak ataları paylaşan ve insan ile yakın akraba olan türlerin evrimini ve kökenini de araştırır. İnsan evrimi, konu olarak 1863 yılında T. H. Huxley tarafından oluşturulan bilim dalı primatolojiyi ve günümüz maymunlarının tüm canlılar ile onların eski atalarının fosillerini de dikkate almaktadır. Bunun yanında insanın evrimsel tarihi üzerindeki çalışma ve araştırmalar fiziksel antropoloji, paleoantropoloji, primatoloji, arkeoloji, dilbilim, genetik ve embriyoloji dâhil olmak üzere birçok bilimsel alanı de içerir.
Homo erectus, en eski kalıntıları 2 milyon yıl öncesine tarihlendirilen, Pleistosen'de yaşamış soyu tükenmiş bir arkaik insan türüdür. Örnekleri Homo (insan) cinsinin ilk tanınabilen üyeleri arasındadır.
Homo habilis, yaklaşık 2.3 ila 1.65 milyon yıl önce Doğu ve Güney Afrika'nın Erken Pleistosen'inden soyu tükenmiş bir arkaik insan türüdür. 1964'te türün tanımlaması üzerine, H. habilis oldukça tartışmalıydı ve birçok araştırmacı, o zamanlar bilinen diğer tek erken hominin olan Australopithecus africanus ile sinonim (eşdeğer) olmasını önerdi; ancak H. habilis, zaman geçtikçe ve ilişkili daha çok keşif yapıldıkça daha çok kabul gördü. 1980'lere gelindiğinde, H. habilis'in bir insan atası olduğu ve doğrudan modern insanlara yol açan Homo erectus'a evrimleştiği öne sürüldü. Bu bakış açısı şimdi tartışılıyor. Güvensiz tür tanımlamasına sahip birkaç örnek H. habilis'e atanmış, bu da türün bölünmesi için argümanlara, yani yalnızca ilkinin geniş destek aldığı "H. rudolfensis" ve "H. gautengensis" adlı yeni türlerin önerilmesine neden olmuştur.
Homo floresiensis ya da Flores insanı Pleyistosen'de Flores Adası'nda yaşamış bir arkaik insan türüdür. Bu türe ait ilk fosillerin 2003 yılında keşfedilmesi ve çok az olması nedeniyle bu insanlar hakkındaki bilgiler oldukça azdır. İlk aşamada bu insanların kretenizm hastalığına sahip olan bir Homo sapiens alt türü olduğu düşünülse de Homo erectus'un küçülmüş bir versiyonu olduğu da ortaya atılmıştır. Yeni incelemeler ışığında Homo floresiensis fosillerinin, Homo sapiens'lere ait olmadığı kesinleşmiştir.
Homo, modern insanı ve yakın akrabalarını içeren insansı cinsine verilen ad. Cinsin üyeleri genelde "insan" adıyla birlikte anılır. En erken üyesi, en eski kalıntıları 2.3 milyon yıl öncesine tarihlenen Homo habilis olup modern insan dışındaki yaşayan son türü olan Homo neanderthalensis'in (Neandertal) yaklaşık 40.000 yıl öncesine kadar yaşadığı düşünülmektedir. Homo floresiensis türünün ise 50.000 yıl öncesine kadar var olduğu düşünülüyor. Homo, Paranthropus cinsi ile birlikte, muhtemelen Australopithecus africanus ile kardeştir ve kendisi de Pan soyundan, şempanzelerden ayrılmıştır.
Homo rudolfensis, Alt Pleyistosen'de Doğu Afrika'da yaşamış bir hominin türüdür. 1986 yılında Valery Alekseyev tarafından KNM-ER 1470 katalog numaralı Homo habilis fosilinin analizi ile ayrı bir tür olarak tanımlanmıştır.
Abraham Ortelius Flaman haritacı ve coğrafyacı. Genellikle ilk modern atlas olarak kabul edilen, 70 harita içeren Theatrum Orbis Terrarum adlı eseriyle bilinir.
Arkaik insanlar, anatomik olarak modern görünüme sahip olan insana karşıt olarak Homo cinsinin bazı çeşitlerini kapsayan, geniş tanımlı bir terimdir. Terim, Homo heidelbergensis, Homo rhodesiensis, Homo neanderthalensis, Homo naledi, Homo ergaster ve Homo antecessor türlerini kapsar. Neandertaller gibi iri yapılı olan ilkel diğer insanlar Neandertallere özgü, özellikle yüz çizgilerindeki yapısal aşırılıkları taşımazlar. Birkaç Homo türü, yaklaşık 300 bin yıl öncesinde en erken erken modern insanların ortaya çıkışından önceki ve bu dönemin çağdaşı olan geniş arkaik insan kategorisi altında gruplandırılmıştır. Güney Etiyopya'dan Omo-Kibish I, Fas'taki Jebel Irhoud ve Güney Afrika'daki Florisbad kalıntıları Homo sapiens'in en eski kalıntıları arasındadır.
Alageyik Mağarası insanları veya Alageyik insanı, hiçbir modern insan iskeletine benzemeyen ve şimdiye kadar bulunmuş olan en yakın tarihli bir insan türü. 14.500 ile 11.500 yıl öncesi bir döneme tarihlenen fosillerin bir kısmı Çin'in güneyindeki Yünnan bölgesinde Mengzi şehrinin yakınındaki Maludong'da, kalanı ise Guangxi bölgesine komşu Longlin'deki bir mağarada bulundu. Avladıkları alageyiklerden yola çıkılarak "Alageyik İnsanları" olarak adlandırılan bu yeni insan türü, arkaik ve modern insanın özelliklerini taşıyor ve modern insanın gen havuzuna katkıda bulunmadan soyu tükenmiş ayrı bir insan türü olabileceği düşünülüyor.
Cava insanı ya da Cava adamı, 1891'de Endonezya'nın Java Adası'nda bulunan insan (Homo) fosillerine verilen isim. Eugène Dubois'in öncülük ettiği kazı grubu; diş, kafatası parçası ve uyluk kemiği keşfetti. Fosillerin, insanlar ve insansı maymunlar arasındaki "kayıp halka" olduğunu savunan Dubois, türe "Anthropopithecus erectus" ismini verdi, fakat sonra "Pithecanthropus erectus" olarak değiştirdi.
Sinir sistemlerinin evrimi, hayvanlarda sinir sistemlerinin ilk gelişimine kadar uzanır. Nöronlar, hareketli tek hücreli ve kolonyal ökaryotlarda bulunan aksiyon potansiyellerinin mekanizmasını uyarlayarak çok hücreli hayvanlarda özel elektrik sinyal hücreleri olarak geliştirildi. Karmaşık protozoalarda bulunanlar gibi birçok ilkel sistem, hareketlilik ve hayatta kalmak için gerekli diğer yönler için elektriksel olmayan sinyalleme kullanır. Veriler, mesajlaşma için kimyasal bir gradyan kullanan bu sistemlerin bugün bilinen elektrik sinyal hücrelerine dönüştüğünü gösteriyor.
Paranthropus robustus, Güney Afrika'daki, İnsanlığın Beşiği'de Erken Pleistosen ve muhtemelen Orta Pleistosen döneminde yaklaşık 2,27 ila 0,87 milyon yıl önce yaşamış bir australopithecine türüdür. Kromdraai, Swartkrans, Sterkfontein, Gondolin, Cooper's ve Drimolen Mağaralarında tespit edilmiştir. İlk olarak 1938'de keşfedildi, tanımlanan ilk erken homininler arasındaydı ve Paranthropus cinsi için tip tür haline geldi. Bununla birlikte, bazıları tarafından Paranthropus'un geçersiz bir gruplama olduğu ve Australopithecus ile eşanlamlı olduğu iddia edilmiştir, bu nedenle tür genellikle Australopithecus robustus olarak da sınıflandırılır.
Solo insanı, Geç Pleistosen'de, yaklaşık 117 ila 108 bin yıl önce, Endonezya'nın Cava Adası'nda Solo Nehri boyunca yaşamış, H. erectus'un bir alt türüdür. Bu popülasyon, türün bilinen son popülasyonudur. Ngandong köyü yakınlarında kazılan 14 üst kafatası parçası, iki kaval kemiği ve bir pelvis parçasından ve sınıflandırmaya bağlı olarak muhtemelen Sambungmacan'dan üç kafatası ve Ngawi'den bir kafatasından bilinmektedir. Ngandong sahası ilk olarak 1931'den 1933'e Willem Frederik Florus Oppenoorth, Carel ter Haar ve Gustav Heinrich Ralph von Koenigswald başkanlığında kazıldı. Ancak daha fazla çalışma, Büyük Buhran, 2. Dünya Savaşı ve Endonezya Bağımsızlık Savaşı nedeniyle ertelendi. Tarihsel ırk kavramlarına uygun olarak, Endonezyalı Homo erectus alt türü başlangıçta Avustralyalı Aborijinlerin doğrudan ataları olarak sınıflandırılmıştı. Ancak Solo insanının artık yaşayan bir torunu olmadığı düşünülmüyor, çünkü kalıntılar, kabaca 50.000 ila 55.000 yıl önce başlayan bölgeye modern insan göçünden çok öncesine tarihlenir.
Apidima Mağarası, Güney Yunanistan'da, Mani Yarımadası'nın batı kıyısında yer alan ve dört küçük mağaradan oluşan bir komplekstir. Mağaranın sistematik olarak incelenmesi sonucunda Paleolitik çağa ait Neandertal ve Homo sapiens fosilleri ortaya çıkarıldı.
Petralona mağarası, ayrıca Kızıl Taşlar Mağarası olarak da bilinir, Yunanistan'ın Halkidiki yarımadasındaki Selanik şehrinin yaklaşık 35 kilometre (22 mi) güney doğusunda, Petralona köyünün yaklaşık 1 kilometre (0,62 mi) doğusunda, Katsika Dağı'nın batı eteğinde deniz seviyesinden 300 m (984 ft) yükseklikte yer alan bir karstik oluşumdur. 1960 yılında fosilleşmiş bir arkaik insan kafatası bulunduğunda bölge halkın dikkatini çekti. Mağara, erozyon nedeniyle kayada yarıklar oluşmasından sadece bir yıl önce (1959) tesadüfen keşfedilmişti. Etkileyici sarkıt ve dikit oluşumlarıyla dikkat çeken ve yoğun miktarda fosil barındıran mağara kısa sürede jeologları ve paleontologları kendisine çekti. Onlarca yıl süren kazılardan sonra mağara halka açıldı ve bilimsel çalışmalara ait belgeler bitişikteki bir arkeoloji müzesinde sunulmaya başlandı.
Paleoantropolojide, "Afrika'dan Çıkış" teorisi, yeni tek köken hipotezi, yer değiştirme hipotezi veya yakın zamanlı Afrika kökeni modeli olarak da adlandırılan modern insanın yakın zamanlı Afrika kökeni, anatomik olarak modern insanların, coğrafi kökeni ve ilk göçlerinin bilim dünyasında yaygın kabul gören modelidir. Homo erectus ve daha sonra da Homo neanderthalensis'in, kısaca homininlerin Afrika dışına ilk yayılışlarının izini süren bir modeldir.