İçeriğe atla

Ebeveyn

Jean Eugène Buland, Ebeyenlerin Mutluluğu 1903

Ebeveyn kavramı, temel anlamda çocuğa bakım vermekle sorumlu olan biyolojik ya da evlat edinen anne ve/veya babayı kapsamaktadır.[1]

Ebeveyn kavramı

Uzun yıllar aile kavramı geleneksel bakış açısıyla, evli heteroseksüel bir çift ve onların biyolojik çocuklarını ifade etmek için kullanılmıştır fakat toplumsal ve kültürel düzeyde yaşanan değişiklikler hem aile yapısını değiştirmiş hem de ebeveynlik tanımlarını farklılaştırmıştır.[2] Evli, hiç evlenmemiş veya boşanmış biyolojik ya da evlat edinen anneler ve babalar temel bakım verenler olarak nitelendirilmektedir ancak kardeşler, büyükanneler, büyükbabalar ya da aile içinden olmayan diğer bakım verenler çocuğun bakımını sorumluluk edindiklerinde onların da ebeveynlikleri çok önemli hale gelmektedir.[1]

Ebeveyn tutumları

Ebeveyn tutumları ile ilgili de birçok çalışma yapılmış ve bu çalışmalar ebeveynlik davranışlarının etkilerini anlamlandırmada oldukça etkili olmuştur. Ebeveyn tutum çalışmalarının öncü isimlerinden biri olan Baumrind (1971),[3] ebeveynlik stilleri modelini üç ebeveyn tutumuyla tanımlamıştır: Otoriter, izin verici ve demokratik tutum.

Maccoby ve Martin 1983 yılında Baumrind'in[4] çalışmalarından yola çıkarak yaptıkları sınıflamada bu üç tutuma ek olarak izin verici ebeveynliğin bir alt tipi olan ihmalkâr tutumu ortaya koymuşlardır.[5] Yapılan araştırma sonuçlarına göre demokratik tutum çocuğun gelişiminde olumlu bilişsel, duygusal ve sosyal sonuçlar doğurmaktadır.[4] Ebeveynin çocuğuna karşı sıcak ve destekleyici davranışlarının, çocuğun saldırgan davranışlarını kontrol etmesini sağladığı saptanmıştır.[6] Sosyal yaşamda ve okulda uyum ile pozitif ilişkili olduğu görülmüştür.[4] Otoriter ebeveynlik, düşük girişkenlik düzeyi ve saldırgan davranış ile pozitif; akran kabulü, sosyallik yeteneği ve okulda akademik başarı ile negatif ilişkili bulunmuştur.[5] Otoriter tutumunun çocukta yüksek kaygı düzeyi ve davranış problemleriyle sonuçlandığı görülmüştür.[4][6] Tanımlanan dört ebeveynlik tutumu ise şu şekilde sınıflandırılmaktadır:

Demokratik ebeveynlik

Baumrind tarafından tanımlanan ikinci bir ana-baba tutumu, demokratik tutumdur. Otoriter ebeveynler gibi, demokratik ebeveynlik tarzına sahip ebeveynler, çocuklarının izlemesi beklenen kurallar ve yönergeler oluşturur.[5] Ancak, bu ebeveynlik tarzı çok daha demokratiktir. Demokratik tutum yol göstermekle birlikte bireyselliği destekler. Aileler sorun odaklı ve mantıklı bir şekilde çocuğun etkinliklerine rehberlik etmektedirler.[7] Demokratik ebeveynler çocuklarına duyarlıdır ve soruları dinlemeye isteklidir. Bu ebeveynler de çocuklarından çok şey beklerler ancak çocuklar beklentileri karşılamada başarısız olurlarsa, ebeveynler ceza vermek yerine daha ilgili ve bağışlayıcı olmaktadır.[4] Bu ebeveynler sıcaklık, geri bildirim ve yeterli destek sağlayarak çocuklarının bağımsızlık, öz kontrol ve öz düzenleme gibi beceriler geliştirmelerine yardımcı olmaktadırlar.[4][6]

İhmalkâr ebeveynlik

Baumrind tarafından tanıtılan üç ana stile ek olarak, psikolog Eleanor Maccoby ve John Martin, ihmalkâr ebeveynlik olarak bilinen dördüncü bir tarz önermiştir.[5] İhmalkar tutumda çocuğa hiç kontrol uygulanmadığı gibi sevgi ve ilgi de gösterilmez.[8] Bu gruba giren ebeveynler genellikle hoşgörü ile boş vermeyi birbirine karıştırır, çocuklarına hiç karışmaz, onlardan hiçbir şey istemez, onların istek ve gereklerine ise çok az yanıt verirler. Bu ebeveynler çocuklarını hiçbir şekilde denetlemez, davranışlarına sınırlama getirmezler.[3][4][5] Bu tutum çocuğun sağlık hizmetlerini aksatarak çocuğun aslında istenmediğini hissettirmek ve çocuğa karşı düşmanca tutumlar beslemek olarak tarif edilebilir.[3][4][5] Bu tip ailelerde yetişen çocuklarda kendisinden daha zayıf olanı ezme, tüm çevresine karşı nefret besleme, kimseye güvenememe, çevresindekilere düşmanca tutum sergileme düşüncelerine sahip olabilmektedirler.[9]

Müsamahakâr (hoşgörülü) ebeveynlik

Baumrind tarafından tanımlanan son tarz, müsamahakar ebeveynlik tarzı olarak bilinen ebeveynlik tutumudur. Bu ebeveyn tutumunda çocuk sıcak bir ilgi ve kabul görmesine rağmen, çocuğa sınırlama getirme veya çocuğun kontrolü konularında bir eksiklik söz konusudur ve bu durum çocuğa sınırsız özgürlük verilmesine olanak tanımaktadır.[4] Bazen hoşgörülü ebeveynler olarak adlandırılan müsamahakar ebeveynler, çocuklarından çok az talepte bulunurlar.[6] Müsamahakar ebeveynler genellikle çocuklarıyla daha çok anne ya da baba rolünde değil kendilerini arkadaş olarak tanımlarlar.[4] Bu gevşek veya tutarsız bir disiplin yaklaşımıyla çocuğun genelde istenmeyen davranışları görmezden gelinmektedir.[10] Cezadan kesinlikle kaçınmakta ve zaman zaman da hoşgörü adı altında çocukları ihmal edilmektedirler.[7] İhmal edilen bu çocuklar eleştiriye açık olmadıkları için kendilerini geliştirememekte ve sosyal iletişimde gecikmeler yaşayabilmektedirler.[4]

Otoriter ebeveynlik

Baumrind tarafından tanımlanan üç ana-baba tutumundan biri, otoriter tutumdur. Bu ebeveynlik tutumunda, çocukların ebeveynler tarafından belirlenen katı kurallara uyması beklenir. Bu tür kurallara uymamak, genellikle ceza ile sonuçlanır. Otoriter ebeveynler bu kuralların arkasındaki mantığı açıklamamaktadır.[3] Ebeveyn-çocuk ilişkisi zayıftır ve sadece disiplin üzerinedir.[7] Çocuklarının olağanüstü davranmasını ve hata yapmamasını beklerler, hatalar genellikle oldukça sert bir şekilde cezalandırılır ve çocukların genellikle neyi yanlış yaptıklarını açıklamazlar.[4][5] Baumrind bu ebeveynleri “itaat ve statü odaklı; emirlerinin açıklama yapılmadan uyulmasını bekliyorlar” şeklinde tanımlamaktadır.[3] Otoriter tutum, Türkiye'de birçok ailede gözlenebilen bir tutumdur.[6] Çocuklar uymak zorunda oldukları bu kuralların baskısı sebebiyle içe dönük bir kişilik sergilemektedirler.[6]

Helikopter ebeveynlik

Y kuşağı jenarasyonunun üniversite ve iş yaşamında görülmeye başlanmasıyla helikopter ebeveynlik kavramına yönelik ilgi bilim insanları çevrelerinde oluşmaya başlamıştır.[11] İlk olarak psikolog Foster Cline ve eğitimci Jim Fay tarafından tanımlanan helikopter ebeveynlik kavramı, çocuklarıyla durmaksızın iletişim kuran, onlar adına kararlar alan, çocukların karşılaştıkları her türlü problemin çözümünde destek olmaktan çok problemi çözen ebeveyn özelliklerine ve önceki kuşaklara göre ebeveynlerinin rehberliğine ve desteğine çok daha fazla bağımlı olan çocukların özelliklerine işaret etmektedir.[11]

Özellikle gelişmiş, refah düzeyi yüksek, sanayileşmiş Batı toplumlarında değişen toplumsal yaşam gereklilikleri doğrultusunda, çocukların mükemmel yetişkinler olarak yetişmesini amaçlayan ebeveynlik hedeflerinin Türkiye bağlamında da sanayileşme, kırdan kente göç, eğitim düzeylerinin artması gibi toplumsal değişimler ile görülmeye başlandığı ifade edilmektedir ([12]). Kağıtçıbaşı ve Ataca, söz konusu değişim ile birlikte ebeveynler için çocuğun ifade ettiği değerin değişim[13] gösterdiğini savunmaktadır. Sosyoekonomik gelişme ile birlikte çocuğun, ailenin geçimine katkı sağlaması ya da yaşlılık dönemleri için ebeveynlere bir güvence sağlaması gibi maddi değerlerinin düştüğü; çocukların ana babalarına hissettirdiği gurur, başarı duygusu, neşe gibi psikolojik değerlerinin ise yükseldiği ortaya koyulmuştur.[14] Kırdan kente göç ve çocuğun psikolojik değerinin yükselmesi ile birlikte çocuğun değişen toplumsal yapının gerekliliklerine uygun bireyler olarak yetiştirilmesini gerektirecek ana-babalık hedefleri şekillenmiştir.[15]

Sosyalleşen, içine doğduğu kültürü edinen çocuğun bu süreci yaşamasında ona en büyük desteği ve rehberliği sağlayan kişiler anne-babasıdır.[16] Çocuğun sosyalleştirilme sürecinde etkin bir katılım sağlayan ebeveynler çocuğun gelişimi için birçok olumlu sonucun ortaya çıkmasını sağlayabilmektedir.[17] Ancak ebeveyn katılımı ile görülen birçok olumlu sonucun karşısında, katılım ve denetim ile çocuğun özerkliği arasında bir dengenin kurulamaması çocuk için olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.[18] Yukarıda belirtildiği üzere, çocukların içinde yaşanılan toplumun gerekliliklerine sahip olarak yetişmeleri için şekillenen hedefler, anne-babanın müdahaleci katılımı sebebiyle olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.[12] Ebeveynlerin, çocuklarının yaşamlarına aşırı müdahalesine işaret eden helikopter ebeveynlik hedefleri, çocukları potansiyel olumsuz sonuçlardan korumak ve başarıyı garantilemek için tasarlanmaktadır.[19] Bu doğrultuda hareket eden helikopter ebeveynlerin en fazla öne çıkan nitelikleri, çocuklarına dair başarı beklentilerinin çok yüksek olması ve abartılı olarak çocuklarını hayatlarının tek ilgi odağı yapmaları, çocuklarının genç yetişkinlik dönemlerinde dahi bireysel yaşantılarına müdahil olmaları,[11] sıklıkla çocuklarından söz etmeleri, çocuklarının her ânını etkinliklerle doldurmaya çalışmaları, çocuğun yapabileceği işleri ve sorumlulukları onun yerine yapmaları, karşılaşılan problemleri çocuğunun yerine çözmeye çalışmaları, çocuğun okul hayatı ve problemleri ile öğretmene rahatsızlık verecek ölçüde ilgilenmeleri[19][20] olarak ifade edilmektedir. Helikopter ebeveynlerin yukarıda sıralanan özellikleri itibarıyla çocuklarında, özellikle üniversite ve iş yaşamı boyunca bir takım olumsuz sonuçların görüldüğü belirtilmektedir.[11]

Terri LeMoyne ve Tom Buchanan tarafından üniversite öğrencileri ile yürütülen bir çalışmada, helikopter ebeveynliğe maruz kalma ile öznel iyi oluş arasında olumsuz yönde; helikopter ebeveynliğe maruz kalma ile eğlence amaçlı ağrı kesici tüketimi arasında ise olumlu yönde anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Helikopter ebeveynlerin çocuklarının problemlerine kendi problemleri gibi yaklaşarak çözme çabası, hayatlarına sıklıkla müdahale etmesi, üniversite öğrencilerinin iyi oluşlarını olumsuz yönde etkilemekte ve depresyon, kaygı gibi psikopatolojilere daha kolay yakalanmalarına neden olmaktadır.[21] Benzer şekilde Schiffrin ve ark. tarafından üniversite öğrencileri ile yürütülen bir çalışmada, ebeveynlerinin yüksek katılımını ve müdahalesini bildiren öğrencilerin daha yüksek düzeyde depresif belirtiler ve daha düşük düzeyde yaşam doyumu bildirdikleri görülmüştür. Bununla birlikte öğrencilerin öznel iyi oluşları ile algılanan helikopter ebeveynlik arasında olumsuz bir ilişki olduğu ortaya konulmuş ve öznel iyi oluşun olumsuz etkilenmesinin nedeni, öğrencilerin özerklik ve yeterlilik hislerinin helikopter ebeveynler tarafından zedelenmesi olarak belirtilmiştir.[18] Odenweller, Booth-Butterfield ve Weber, helikopter ebeveynliğin sonuçlarını incelediği çalışmasında, çalışmanın örneklemini yalnızca üniversite öğrencileri ile sınırlı tutmamış, Y kuşağı olarak nitelendirilen 1982 yılı ve sonra doğumlu bireyleri katılımcı olarak belirlemiştir. Yapılan çalışmadan elde edilen sonuçlar, helikopter ebeveynlik ile otoriter ebevenylik stili, katılımcılarda uyma eğilimi ve diğerlerine bağımlılık  arasında olumlu bir ilişki olduğunu göstermiştir. Otoriter ebeveynlik, katılımcılarda uyma eğilimi ve diğerlerine bağımlılığın, algılanan helikopter ebeveynlik ile birlikte yükselmesi, helikopter ebeveynlerin çocukların ihtiyaç duyduğu özerkliğe imkan tanımayacak şekilde sosyalleştirildiğine işaret etmektedir.[11]

Türkiye bağlamında helikopter ebeveynlik

Yukarıda belirtilen tüm çalışmalar Türkiye dışında gerçekleştirilmiş olup, Türkiye bağlamında yapılan bilimsel çalışmaların yeterli düzeyde olmadığı belirtilmiştir.[22] Türkiye bağlamında yapılan bilimsel çalışmaların yeterli olmadığı vurgulanmış olsa da helikopter ebeveynlik kavramını Türk kültüründe inceleyen çalışmaların olduğu bilinmektedir.[12][22] HAsan Yılmaz ve Ayşe Büyükcebeci tarafından Türk üniversite öğrencileri ile yürütülen bir çalışmada, Batı literatürü ile tutarlı olacak şekilde, algılanan helikopter ebeveynlik ile öznel iyi oluşun temel yaşam becerileri boyutu arasında olumsuz bir ilişki olduğu görülmüştür. Bu bulgu, katılımcıların algıladıkları helikopter ebeveynlik düzeyinin arttıkça temel yaşam becerilerinde bir düşüş gözlendiği şeklinde yorumlanmaktadır.[22] Yaşin ve Demir tarafından yürütülen bir diğer çalışmada ise derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak katılımcılardan ayrıntılı bilgiler elde etmek amaçlanmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular, helikopter ebeveynlere sahip olduklarını düşünen Y kuşağı katılımcıların, kendilerini başarısız hissettiklerini, aidiyet sorunları deneyimlediklerini, kendilerini gerçekleştiremediklerini düşündüklerini ve bir konuda hedef koyup o hedefe odaklanamadıklarını göstermiştir.[12]

Türkiye bağlamında ve yurt dışında gerçekleştirilen çalışmalar birbirleriyle tutarlı bir şekilde, helikopter ebeveynliğe maruz kalmanın, özellikle genç yetişkinliğe adım atılan üniversite ve iş yaşamı dönemlerinde genç yetişkin evlatlarda, özerklik problemleri, uyum, aidiyet, olumlu kendilik algısı ve temel yaşam becerileri sorunlarına neden olduğunu göstermektedir.[11][12] Erken çocukluk ve ergenlik dönemlerinde ebeveyn katılımının birçok olumlu sonuçlara yol açabileceği bilinse de[17] ebeveyn katılımı ile çocuğun özerkliği arasında denge halinin kurulmamış olması olarak nitelendirilebilecek olan helikopter ebeveynliğin, çocukların yaşamlarını zorlaştıracağı bilimsel kanıtlarla gösterilmektedir.[18]

Ebeveynlikle ilgili temel kuramlar ve yaklaşımlar

Ana babalığı ifade eden ebeveynlik kavramına yönelik birçok kuramsal bakış açısı bulunmaktadır. Genel Sistem Kuramı ile İletişim Kuramı, Aile Yapısı ve Aile Değişimi Kuramı bu kuramlara örnektir.

Genel Sistem Kuramı ve İletişim Kuramı

Kuramsal yaklaşımlardan en geniş açıklamalara sahip olan Genel Sistem Kuramı, Bertalanffy tarafından 20. yüzyılın ortalarında oluşturulan biyoloji odaklı bir kuramdır.[23] Genel Sistem Kuramı’na göre her sistem parçalara sahiptir, her parçanın da kendine ait bir sistemi bulunmaktadır ve bu sistemler birbirleriyle uyumlu bir etkileşim içindedir.[24] Aralarında bir bilgi alışverişinin bulunduğu ve bir amaca sahip olan sistemler çevrenin etkileri sonucunda kendilerini yeniden düzenleyerek çevreye uyum sağlamaktadırlar.[25] Aile kavramı Genel Sistem Kuramı çerçevesinde incelendiğinde ailenin bir sistem oluşturduğu ve bu sistemin okul, kültür ve din gibi daha büyük sistemlerin bir parçası olduğu görülmektedir. Aile, diğer sistemlerle kurduğu ilişkiler doğrultusunda kendisini düzenlemektedir. Aile sistemi içindeki iletişimleri de açıklayan bir diğer kuram olan ve Watzlawick, Beavin ve Jackson tarafından 1967 yılında geliştirilen İletişim Kuramı, eylemsizlik durumunun da bir mesaj taşıdığını ve kişiler herhangi bir davranışta bulunmamayı tercih etseler dahi bunun bir anlamının var olduğunu savunmaktadır. Birey tarafından iletilen mesajlar iletişim içinde oldukları diğerleri tarafından fark edilir, böylece iletişim sağlanır ve kişi etkileşim içinde bulunduğu aile ve toplumdan etkilenir.[23]

Aile Yapısı

İnyupik ebeveynler

Aile sistemini inceleyen farklı bakış açıları aile sisteminde var olan değişimleri ailenin sahip olduğu farklı özelliklerle açıklamaya çalışmaktadır.[23] Aile sistemi içinde, aile üyelerinin oluşturduğu ebeveyn alt sistemi, karı koca alt sistemi ve kardeşler alt sistemi olmak üzere farklı sistemler bulunmaktadır ve bu sistemler aile üyelerine farklı roller ve gereklilikler yüklemektedir.[24]

Karı koca alt sistemi değerlendirildiğinde, Amerika toplumu için yaklaşık 34 yıllık bir süreç karşılaştırıldığında evliliğin eskisi kadar merkezi bir role sahip olmadığı ve evlenmeyen bireylerin sayısında artışın bulunduğu gözlenmektedir.[26] Türkiye’de ise evliliğin hala merkezi bir öneme sahip olduğu görülmektedir.[23]

Ebeveyn alt sistemi incelendiğinde ise, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)tarafından 2012 yılında yayınlanan İstatistiklerle Çocuk[27] verilerine göre çocuk nüfusu genel nüfusun %30’u iken, İstatistiklerle Çocuk raporunun 2019 yılındaki verileri sonucunda çocuk nüfusunun %27,5 olduğu görülmektedir.[28] Çocuk nüfusundaki bu düşüşün nedenlerinden bazıları kente göç, özellikle kadınların eğitim düzeyinin yükselmesi ve çalışan kadın sayısındaki artış olarak görülmektedir.[23]

Aile Değişimi Kuramı

Aile Değişim Kuramı ise aile yapısı, aile sistemi ve aile etkileşimi kavramları çerçevesinde temellendirilmiştir.[29]  Kağıtçıbaşı, aile yapısına etki eden doğurganlığın sosyoekonomik değerler açısından incelendiği çalışmalara farklı bir yön kazandırmıştır.[30] 1970’li yıllara kadar Çocuğun Değeri çalışmalarında ekonomik değişimler, doğurganlık oranları gibi değişkenlerle açıklanmaya çalışılmıştır ancak Kağıtçıbaşı, doğurganlık oranlarının doğrudan ekonomik nedenlerle açıklanamayacağını, çocuğun değerinin bu iki değişken arasında bir etkiye sahip olduğunu ifade etmiştir.[29]

Çocuğun Değeri ve Aile Değişimi çerçevesinde yaklaşık otuz yıllık bir süreçte ve üç kuşağın incelendiği bir çalışmada çocuğun değeri, ekonomik/faydacıl değer, sosyal değer ve duygusal değer olmak üzere üç farklı kavram çerçevesinde değerlendirilmiştir.[14]

  • Ekonomik değer, çocuğun kendi ailesi tarafından oluşturulan maddi beklentileri ve çocuğun büyüdüğünde yaşlanan ailesine sağlayacağı bakımı ifade etmektedir. Emeklilik kavramının bulunmadığı zamanlarda ailenin çocuğa ekonomik açıdan bağlılığı anlamına gelen yaşlılık güvencesi, çocuğun ekonomik değeri açısından değerli bulunmaktadır.
  • Çocuğun sosyal değeri, özellikle ailenin soyadının devamlılığı için önemli olan erkek çocuğa verilen değer doğrultusunda ifade edilmektedir. Çocuk sahibi olmakla birlikte elde edinilen sosyal statü için çocuğa değer verilmesi anlamındadır.
  • Çocuğun duygusal değeri ise çocuk sahibi olmanın aile için mutluluk, gurur gibi psikolojik katkıları ile ifade edilmektedir.[29]

Birçok ülkede doğurganlık oranlarındaki farklılığın çocuğun duygusal değerine etki etmediği ancak düşük ekonomik gelire sahip ülkelerde çocuğun ekonomik değerinin diğer ülkelere göre daha yüksek olduğu bulunmuştur.[31] Bununla birlikte ekonomik durumun çocuğun değeri üzerinde etkisinin olduğu görülmektedir ve düşük gelirli ülkelerde çocuğun ekonomik değeri yüksekken çocuğa verilen duygusal değer, ekonomik gelirin yüksek olduğu ülkelerden daha azdır.[30]

Kağıtçıbaşı tarafından Çocuğun Değeri çalışmalarının etkisiyle oluşturulan Aile Değişim Kuramı üç farklı aile modeli sunmaktadır.[29]

  • Bağımlı aile modeli kırsal kesimdeki geleneksel aile modelini ifade etmektedir, bu aile modelinde ataerkil bir aile yapısının bulunduğu ve ilişkilerin daha sıkı olduğu görülmektedir. Bağımlı aile modelinde çocuğun ekonomik/faydacıl değeri önemlidir ve bu yüzden ailenin çocuklarından maddi beklentileri çoktur. Ayrıca çocuğun aileye itaati beklenmekte ve çocuğun aileden bağımsızlığı aile için bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bu nedenle çocukta ilişkisel ve özerk olmayan bir benlik gelişimi görülmektedir.
  • Bağımsız aile modelinde ise bireyci kültürün etkili olduğu kentsel ve Batılı toplumlardaki çekirdek aile yapısı açıklanmaktadır. Bu aile modelinde, çocuğun psikolojik değeri büyük öneme sahiptir ve çocuğun aileye itaat etmesi yerine kendi kendine yetebilen özerk bir birey olması beklenmektedir. Bağımsız aile modelinde yetiştirilen çocuklarda özerk ve ayrık benlik gelişimi görülmektedir.
  • Üçüncü model ise bağımsız aile modeli ile bağımlı aile modelinin sentezini oluşturan psikolojik/duygusal bağlı aile modelidir. Bu üçüncü model, modernleşme kavramı ile ifade edilen basit anlamda Batılılaşma düşüncesinin yanlışlığı ile aile kavramının değişiminin modern Batılı çekirdek aile tarzına yönelik bir ilerleyişle olacağı düşüncesine karşı olarak oluşturulmuştur. Değişen ve gelişen sosyoekonomik durumun ve eğitim imkanlarının artması ile bireylerin eğitim düzeylerindeki iyileşmenin etkisiyle kentsel alanlarda çocuğun ekonomik değerinin azaldığı görülmüştür. Çocuğun eğitim hayatına girmesi ve aileye maddi açıdan bağlılığın devam etmesi ile aile için çocuğun artık maddi bir kaynak olmadığı tam tersine ekonomik bir maliyete neden olduğu görülmektedir. Ayrıca emeklilik imkanların ortaya çıkması, ailenin çocuğun ekonomik anlamda katkı sağlamasına yönelik beklentilerini azaltmıştır. Bu durum çocuğun bağımsızlığının aile için artık bir tehdit oluşturmamasını sağlamıştır. Böylece özerkliğini kazanan çocukta aile bağlarına duyulan önemin devam etmesi sonucuyla da özerk/ilişkisel benlik gelişimi görülmektedir.[29]

Ebeveyn kontrolü

Kültürün değişmez bir yapıya sahip olmadığı ve sürekli olarak yenilenen dinamik bir sistem olduğu düşünüldüğünde ebeveynlerin çocuklarını yetiştirirken benimsedikleri davranışlar, düşünceler ve pratikler üzerinde kültürel farklılıkların etkili olduğu sonucu çıkarılmaktadır.[32] Ebeveyn sevgisi boyutu kültürel farklılıklara karşı daha az duyarlıdır ancak ebeveyn kontrolü kültürel bağlam temelinde incelendiğinde önemli farklılıklar göstermektedir.[33] Kağıtçıbaşı'na (2012) göre ebeveyn kontrolü, sosyokültürel farklılıklar temelinde çocuğa verilen değer açısından kültürel farklılıklara karşı daha duyarlıdır.[33]

Ebeveyn kontrolünün kültürel olarak farklılıklara sahip olması kontrolün nasıl tanımlandığı ve hangi boyutlar altında incelendiği ile ilişkilidir. Kontrolü psikolojik kontrol ve davranışsal kontrol olmak üzere iki temel boyut altında inceleyen Barber'e göre (1996)[34] psikolojik kontrol, çocuğun düşünme süreçlerine ve kendini ifade etme biçimine etki eden duygusal ve psikolojik müdahalelerdir. Davranışsal kontrol ise çocuğun davranışlarının izlendiği ve denetlendiği bir müdahale biçimidir.

Kentli orta sınıf Türk ailelerin üç neslinde annelerin, babaların çocuk yetiştirme pratikleri ve benlik saygısının incelendiği bir çalışmada anne ve babaların çocuk yetiştirme pratikleri dört faktör temelinde değerlendirilmiştir. Şefkat, kontrol, disiplin ve özerklik bağlamında incelenen ebeveyn pratikleri çocukların ebeveynlerine yönelik algıları ve ebeveynlerin kendilerine yönelik algıları doğrultusunda ayrıştırılmıştır. Çocukların algıladıkları anne kontrolü ile çocukların annelerinden aldıkları özerklik desteği ile ilişkili algıları arasında negatif bir ilişki bulunmuştur. Bununla birlikte çalışmanın bulguları değerlendirildiğinde çocuklar kontrolü, şefkat eksikliği olarak görmektedir.[35]

Kültürlerarası ve kültür içi karşılaştırmaların yapıldığı bir çalışmada genç yetişkinlerin anne ve babalarının uyguladıkları kabul ve kontrol davranışları incelenmiştir. Kontrol davranışı psikolojik kontrol ve katı kontrol olmak üzere iki boyutla değerlendirilmiştir. Amerikalı ve Türk katılımcıların ebeveynlerine yönelik algıladıkları kabul boyutunda istatistiksel bir farklılık bulunmazken kontrol boyutları farklılık göstermiştir. Türkiye’de psikolojik kontrol daha çok algılanırken Amerika’da katı kontrolün daha çok algılandığı bulunmuştur. Her iki kontrol boyutu da kabul boyutu ile negatif ilişkilidir. Aynı zamanda Türkiye içinde farklı kültürel yapıları incelemek amacıyla Türkiye metropol, batı ve İç-Doğu Anadolu olmak üzere üç farklı bölge temelinde değerlendirilmiştir. Bölgesel karşılaştırmalar sonucunda da kontrol ve kabul arasında negatif ilişki bulunmuştur ancak bu negatif ilişkinin gücü Batı bölgelerinde daha fazladır.[36]

Ebeveyn çocuk ilişkisinde ebeveyn kontrolü farklı boyutlarda incelenmiş ve kontrol birçok çalışmada birbirinden farklı olarak tanımlanmıştır. Türkiye'de Babalığı Anlamak Serisi 1: Türkiye’de İlgili Babalık ve Belirleyicileri Raporunda kontrol ve disiplin babalığın zorlayıcı bir yönü olarak değerlendirilmiştir. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) tarafından yürütülen bu çalışmada kontrol davranışı, çocuğun hem yaşına hem de gelişimsel düzeyine bağlı olarak oluşturulan, kurallar koyan ve sınırlayıcı yöntemler olarak ifade edilmektedir. Çocuk yanlış bir davranışta bulunduğunda kontrol ve disiplin bir cezalandırma yöntemi olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun aksine her babanın çocuğuna kural koymadığı ve kurallar koymanın çocuğun özerkliğinin kısıtlanması olarak gören babaların da olduğu bir diğer bulgudur.[37]

Ebeveyn kontrolü ile ilgili çalışmalardaki bulguların çocuğun ebeveyn kontrolüne ilişkin algıları çerçevesinde değerlendirilmesi de gerekmektedir. Çocuk, ebeveynlerin uyguladıkları kontrolü haklı ve gerekçelendirilmiş bulursa kontrol bir sevgi eksikliği olarak algılanmamaktadır ve çocuk için daha olumlu sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Aynı zamanda kültürel bağlam içerisinde kontrolün toplumsal olarak nasıl algılandığı da çocuğun ebeveyn kontrolünü haklı görüp görmemesine etki etmektedir.[33]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b Luster, Tom; Okagaki, Lynn (21 Nisan 2006). Parenting: An Ecological Perspective (İngilizce). Routledge. ISBN 978-1-135-61735-6. Erişim tarihi: 19 Aralık 2020. 
  2. ^ Abraham, Haim (1 Ocak 2017). "A Family Is What You Make It? Legal Recognition and Regulation of Multiple Parents". American University Journal of Gender, Social Policy & the Law. 25 (4). 15 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Aralık 2020. 
  3. ^ a b c d e Baumrind, Diana (1971). "Current patterns of parental authority". Developmental Psychology. 4 (1, Pt.2): 1-103. doi:10.1037/h0030372. ISSN 1939-0599. 3 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2021. 
  4. ^ a b c d e f g h i j k l "Anne-Baba Tutum ve Davranışlarının Psikolojik Etkileri: Türkiye'de Yapılan Çalışmalara Toplu Bakış". scholar.googleusercontent.com. 19 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2021. 
  5. ^ a b c d e f g Yayıncılık, Nobel Akademik. "YAŞAM BOYU GELİŞİM Gelişim Psikolojisi - Life-Span Development Kitabını indirimli fiyata Satın Al". Nobel Akademik Yayıncılık. 19 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2021. 
  6. ^ a b c d e f Şanli, Deniz; Öztürk, Candan (1 Kasım 2015). "Anne Babaların Çocuk Yetiştirme Tutumları ve Tutumlar Üzerine Kültürün Etkisi". Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Elektronik Dergisi. 8 (4): 240-246. ISSN 2149-0333. []
  7. ^ a b c Baumrind, Diana (1966). "Effects of Authoritative Parental Control on Child Behavior". Child Development. 37 (4): 887-907. doi:10.2307/1126611. ISSN 0009-3920. 10 Aralık 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2021. 
  8. ^ "Çocuk ve Ergen Gelişimi - Mary J. Gander Harry W. Gardiner   | KPSS, ÖABT, ALES, DGS, YKS, LGS, YDS, GYS Kitapları | Pegem.net İnternetteki Kitapçınız". www.pegem.net. 2 Haziran 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2021. 
  9. ^ Hoeve, Machteld; Dubas, Judith Semon; Eichelsheim, Veroni I.; van der Laan, Peter H.; Smeenk, Wilma; Gerris, Jan R. M. (1 Ağustos 2009). "The Relationship Between Parenting and Delinquency: A Meta-analysis". Journal of Abnormal Child Psychology (İngilizce). 37 (6): 749-775. doi:10.1007/s10802-009-9310-8. ISSN 1573-2835. PMC 2708328 $2. PMID 19263213. 
  10. ^ Robinson, Clyde C.; Mandleco, Barbara; Olsen, Susanne Frost; Hart, Craig H. (1 Aralık 1995). "Authoritative, Authoritarian, and Permissive Parenting Practices: Development of a New Measure". Psychological Reports (İngilizce). 77 (3): 819-830. doi:10.2466/pr0.1995.77.3.819. ISSN 0033-2941. 
  11. ^ a b c d e f Odenweller, Kelly G.; Booth-Butterfield, Melanie; Weber, Keith (1 Eylül 2014). "Investigating Helicopter Parenting, Family Environments, and Relational Outcomes for Millennials". Communication Studies. 65 (4): 407-425. doi:10.1080/10510974.2013.811434. ISSN 1051-0974. 
  12. ^ a b c d e Yaşin, Çisil OKANT; Özcan, Nilüfer DEMİR (22 Ekim 2020). "TÜRKİYE'DE HELİKOPTER EBEVEYN SAHİBİ OLAN Y NESLİNİN, AİDİYET, YAŞAM BECERİSİ VE ÖZGÜVEN PROBLEMLERİ". Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi. 7 (2): 450-470. ISSN 2147-4958. []
  13. ^ Erol, Pelin ÖNDER; Aloğlu, Ebru (25 Mayıs 2017). "Çocuğun Değeri ve Aile Değişimi: Türkiye'den Otuz Yıllık Bir Portre". Sosyoloji Dergisi (35): 77-101. ISSN 1300-5642. []
  14. ^ a b Kagitcibasi, Cigdem; Ataca, Bilge (2005). "Value of Children and Family Change: A Three-Decade Portrait From Turkey". Applied Psychology (İngilizce). 54 (3): 317-337. doi:10.1111/j.1464-0597.2005.00213.x. ISSN 1464-0597. []
  15. ^ "Arşivlenmiş kopya". 10 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2022. 
  16. ^ "Ana Babalık". Kağıtçıbaşı, Ç. (2017). Kültür ve ana babalık: Kuram ve uygulama çıkarsamaları. M. Sayıl ve B. Selçuk (Ed.), Ana babalık kuram ve araştırma içinde (s. 61-79). Koç Üniversitesi Yayınları. 19 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ocak 2021. 
  17. ^ a b "Ana Babalık". Çorapçı, F. (2012). Ailede duygu sosyalleştirme süreci ve çocuğun sosyo-duygusal gelişimi. M. Sayıl ve B. Selçuk (Ed.), Ana babalık kuram ve araştırma içinde (s. 271-289). Koç Üniversitesi Yayınları. 19 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ocak 2021. 
  18. ^ a b c Schiffrin, Holly H.; Liss, Miriam; Miles-McLean, Haley; Geary, Katherine A.; Erchull, Mindy J.; Tashner, Taryn (1 Nisan 2014). "Helping or Hovering? The Effects of Helicopter Parenting on College Students' Well-Being". Journal of Child and Family Studies (İngilizce). 23 (3): 548-557. doi:10.1007/s10826-013-9716-3. ISSN 1573-2843. 
  19. ^ a b C. Bradley-Geist, Jill; B. Olson-Buchanan, Julie (1 Ocak 2014). "Helicopter parents: an examination of the correlates of over-parenting of college students". Education + Training. 56 (4): 314-328. doi:10.1108/ET-10-2012-0096. ISSN 0040-0912. 
  20. ^ Fingerman, Karen L.; Cheng, Yen-Pi; Wesselmann, Eric D.; Zarit, Steven; Furstenberg, Frank; Birditt, Kira S. (2012). "Helicopter Parents and Landing Pad Kids: Intense Parental Support of Grown Children". Journal of Marriage and Family (İngilizce). 74 (4): 880-896. doi:10.1111/j.1741-3737.2012.00987.x. ISSN 1741-3737. PMC 4553417 $2. PMID 26336323. 1 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ocak 2021. 
  21. ^ LeMoyne, Terri; Buchanan, Tom (1 Temmuz 2011). "Does "Hovering" Matter? Helicopter Parenting and Its Effect on Well-Being". Sociological Spectrum. 31 (4): 399-418. doi:10.1080/02732173.2011.574038. ISSN 0273-2173. 
  22. ^ a b c Yilmaz, Hasan; Büyükcebeci, Ayşe (23 Eylül 2019). "Bazı Pozitif Psikoloji Kavramları Açısından Helikopter Ebeveyn Tutumlarının Sonuçları". Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi. 9 (54): 707-744. ISSN 1302-1370. []
  23. ^ a b c d e Ağdelen, N. (2017). Aile değerleri ölçeği. S. Cesur vd. (Ed), Sosyal psikolojide değerler ve ahlak: Kuramlar ve ölçekler içinde (s.27-36). Ankara: Nobel Yayın.  
  24. ^ a b Hallaç, Saliha; Öz, Fatma (6 Kasım 2014). "Aile Kavramına Kuramsal Bir Bakış". Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. 6 (2): 142-153. doi:10.5455/cap.20130625102321. ISSN 1309-0658. Erişim tarihi: 27 Ekim 2020. []
  25. ^ Kaban, Zeynep Y. (4 Nisan 2014). "Genel Sistem Teorisi ve Sibernetik". Marmara İletişim Dergisi. 8 (8): 219-226. ISSN 1300-4050. Erişim tarihi: 27 Ekim 2020. []
  26. ^ Smith, T. W. (2008). Changes in family structure, family values, and politics, 1972-2006. (Report No. 53 GSS Social Change) National Opinion Research Center, University of Chicago. http://www.gss.norc.org/Documents/reports/social-change-reports/SC53%20Changes%20in%20Family%20Structure%20Family%20Values%20and%20Politics%201972-2006.pdf
  27. ^ "Türkiye İstatistik Kurumu. (2012). İstatistiklerle çocuk, 2012 (Yayın No. 13488)". 28 Aralık 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  28. ^ "Türkiye İstatistik Kurumu. (2019). İstatistiklerle çocuk, 2019 (Yayın No. 33733)". 28 Aralık 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  29. ^ a b c d e Kağıtçıbaşı, Ç. (2017). Çocuğun değeri ve aile. Benlik, Aile ve İnsan Gelişimi: Kültürel Psikolojide Kuram ve Uygulamalar (4. baskı) içinde (s. 145-180). Koç Üniversitesi Yayınları.
  30. ^ a b Trommsdorff, G. (2013). Toplumsal değişim ve insan gelişimi açısından çocuğun değeri. S. Bekman ve A. Aksu-Koç (Ed.), İnsan gelişimi, aile ve kültür: Farklı bakış açıları içinde (s.133-154). Koç Üniversitesi Yayınları.
  31. ^ Trommsdorff, Gisela (2007). "Socio-Demographic Changes in Japan and Germany and Cross-Cultural Comparisons of the Value of Children": 243-265. 18 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Aralık 2020. 
  32. ^ Bornstein, M. ve Güngör, D. (2013). Gelişim biliminin kültür ve çocuk bakımı. S. Bekman ve A. Aksu-Koç (Ed.), İnsan gelişimi, aile ve kültür: Farklı bakış açıları içinde (s.113-132). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.
  33. ^ a b c Kağıtçıbaşı, Ç. (2012). Kültür ve ana babalık: Kuram ve uygulama çıkarsamaları. Sayıl, M. ve Yağmurlu, B. (Edt.) (2012). Ana Babalık: Kuram ve Araştırma içinde (s. 61-79). Koç Üniversitesi Yayınları.  
  34. ^ Barber, Brian K. (1996). "Parental Psychological Control: Revisiting a Neglected Construct". Child Development. 67 (6): 3296-3319. doi:10.2307/1131780. ISSN 0009-3920. 17 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Aralık 2020. 
  35. ^ Sunar, D. (2013). Kentli Türk ailelerin üç neslinde annelerin, babaların çocuk yetiştirme pratikleri ve benlik saygısı. S. Bekman ve A. Aksu-Koç (Ed.), İnsan gelişimi, aile ve kültür: Farklı bakış açıları içinde (s.173-187). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.
  36. ^ Dinn, A. A. ve Sunar, D. (2017). Çocuk Yetiştirme Tutumları ve Bağıntılarının Kültür içi ve Kültürlerarası Karşılaştırılması. Türk Psikoloji Dergisi, 32(79), 95–110. https://www.psikolog.org.tr/tr/yayinlar/dergiler/1031828/tpd1300443320170000m000020.pdf 4 Haziran 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  37. ^ Anne Çocuk Eğitim Vakfı. Türkiye'de babalığı anlamak serisi I: Türkiye'de ilgili babalık ve belirleyicileri raporu. İstanbul: AÇEV yayınları. 2017 https://www.acev.org/directory/turkiyede-ilgili-babalik-ve-belirleyicileri-ana-rapor 7 Mart 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

İlgili Araştırma Makaleleri

Çiğdem Kağıtçıbaşı, Türk bilim insanı, psikolog.

<span class="mw-page-title-main">Baba</span> çocuğun erkek ebeveyni

Biyolojik olarak baba, anneye sperm vererek bir çocuğun dünyaya gelmesinde rol alan erkek. Genlerin yarısı babadan gelir. Bununla birlikte "baba" tanımı sosyolojiden hukuka, farklı alanlarda farklı şekillerde açıklanır.

Çocuk istismarı bir çocuğa bir yetişkin tarafından fiziksel ya da psikolojik olarak kötü davranılmasıdır. Ayrıca çocuklara kötü muamele, çocuk istismarı ve ihmali ile çoğu zaman aynı anlama gelir. Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını şöyle tanımlar: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir."

<span class="mw-page-title-main">Pedagog</span>

Pedagog, çocuk ve ergenin psikolojisini, psikososyal, bilişsel ve duygusal gelişimini takip eden, gerektiğinde ebeveynlere psikolojik ve pedagojik danışmanlık yapan, çocuk ve ergenler ile çalışan psikolojik danışmanlardır. Pedagoglar, toplum tarafından kabul gören normlar doğrultusunda çocuklardaki bedensel, zihinsel, duygusal ve psikososyal gelişimlerini inceler, buralarda meydana gelen sapmaların düzeltilmesinde rol alırlar. Türkiye'de bu unvana sahip olmak için Eğitim Fakültesi bünyesinde bulunan Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim dalında 4 yıllık ihtisas yapmak gereklidir.

<span class="mw-page-title-main">Ergenlikte eşcinsellik</span>

Ergenlikte eşcinsellik, ergenlik süresi içerisinde keşfettiği eşcinsel kimliği ya da ergenlikte çocuğun yaşadığı homoseksüellik benzeri eğilim taşıyan davranışlar bütünü. Çocukluk ve ergenlik çağında çocuğun başından geçen eşcinsel dürtü ve eğilimler bütünü olarak adlandırılır. Bu cinsel dürtüler bireyin cinsel yönelimi, cinsel kimlik arayışı sürecinde kendini bulmasında önemli bir yere sahiptir.

Benlik kurgusu, kişinin kendine dair algısını, kendisiyle ilgili farkındalığını sosyal etkileşimler sonucu oluşturduğu bir yapıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ekolojik sistemler teorisi</span>

Ekolojik sistemler teorisi, Urie Bronfenbrenner’in (1917-2005) 1940’lı yıllar boyunca çocukluk ve arkadaşlık örüntülerine dayanan çalışmalarından ortaya çıkmıştır. Ekolojik sistemler kuramı üzerinde, Sovyet gelişim psikoloğu Lev Vygotsky ve Alman doğumlu psikolog Kurt Lewin’in önemli etkileri bulunmaktadır. Kuram; hem gelişim psikolojisinde hem de kültür ve insan gelişiminin incelenmesinde ileri sürülen ekolojik-ortamsal yaklaşımlara temel olmuştur. Aktif bireyin; fiziksel, toplumsal ve kültürel çevre içerisinde karşılıklı etkileşimini temel alan dinamik bir modeldir. Çocuğun sosyalizasyonunu şekillendiren ekolojik bağlam; kişiler arası ilişkilere ve bu ilişkilerin bağlam ile ilişkisine vurgu yapmaktadır. Her bağlam, başarılı uyuma engel olan veya başarıyı sağlayan belirli riskler ve koruyucu faktörler içermektedir. Çocuk geliştikçe ortamındaki etkileşimler daha karmaşık hale gelmektedir. Bu karmaşıklık, çocuğun fiziksel ve bilişsel yapıları büyüdükçe ve olgunlaştıkça ortaya çıkabilir.

<span class="mw-page-title-main">Toplumsal cinsiyet sosyolojisi</span> sosyolojinin alt dalı

Toplumsal cinsiyet sosyolojisi, kadın ve erkek arasındaki farkılılıkların kültürel ve toplumsal olarak nasıl kurulduğunu, kadın ve erkeğin sosyal yapı içindeki durumlarını, kadınlık ve erkeklik kimliğinin oluşum sürecini inceleyen sosyoloji alt dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Kurumlar sosyolojisi</span>

Toplum, ortak bir coğrafi mekandan, kurumsallaşma davranış biçimleri sergileyen ve bir arada yaşayan bireylerden oluşmuş bir bütündür. Toplumu oluşturan bireyler arasında düzenli ilişkiler ve davranış kalıpları vardır. Davranış kalıpları, dil ve kültür sayesinde oluşur. Toplumun sahip olduğu bu davranış kalıpları zamanla değişebilir.

Psikomotor gelişme, fiziksel yapıdaki değişikliklerin (büyümenin) santral sinir sisteminin gelişimiyle koşut ve uyumlu olması olgusudur. Prenatal dönemden başlar ve yaşam boyu sürer. Büyürken öğrenme, öğrendikçe gelişme ve geliştikçe olgunlaşma olgusudur; son aşamada olgunlaşma ve öğrenme yaşla uyumlu bir düzeye gelir.

Otoriter kişilik; muhafazakarlık, toplumsal normların ve geleneksel değerlerin sürdürülmesine karşı duyulan kuvvetli bir ihtiyaç ve bu değerlere aykırı davranışlarda bulunanların cezalandırılması için sert yasa ve kuralların gerekliliğine inanma eğilimlerin kümelendiği kişilik özelliğidir.

<span class="mw-page-title-main">Baumrind'in ebeveynlik stilleri</span>

Baumrind'in ebeveynlik stilleri, gelişim psikoloğu Diana Baumrind'in 1960'larin başında yaptığı araştırmalara dayanarak öne sürdüğü anne baba tutumu sınıflandırmasıdır.

Aile Değişim Kuramı, sosyal psikolog Çiğdem Kağıtçıbaşı tarafından kültür, aile ve benlik arasındaki bağları anlamak için geliştirilmiş bir modeldir.

Çocuk ve Genç Suçluluğu, çocuktaki anti-sosyal eğilimlerin yasa müdahalesi gerektiren duruma gelmesi.

Boş yuva sendromu, ailenin son çocuğunun da evden ayrılmasıyla birlikte ebeveynlerin yaşadığı psikolojik semptomlardır. Ebeveynler üzüntü, korku, kayıp duyguları yaşayabilirler ve ebeveynlik rollerini tanımlamada zorluk çekebilirler. Çocukların evden ayrılmasının yaratabileceği olumsuz etkiler her ne kadar daha çok olsa da ebeveynlere birlikte geçirebilecekleri boş zaman ve birbirleriyle yeniden ilişki kurma fırsatı da oluşturabileceğinden olumlu sonuçları da olabilir.

Cinsiyet rolleri, erkekler ve kadınlar için uygun davranış beklentileri yaratan, kültürel olarak etkilenen stereotiplerdir. Bu rollerin anlaşılması, daha dört yaşındaki çocuklarda belirgindir. 3 ila 6 ay arasındaki çocuklar, erkek ve kadın yüzleri arasında ayrım yapabilir. On aya kadar, bebekler belirli nesneleri dişiler ve erkeklerle ilişkilendirebilir, örneğin çekiç erkeklerle veya atkı dişilerle ilişkilendirebilir. Cinsiyet rolleri medya, aile, çevre ve toplumdan etkilenir. Bir çocuğun cinsiyet rollerine ilişkin anlayışı, akranlarıyla nasıl sosyalleştiğini ve ilişki kurduğunu etkiler . Biyolojik olgunlaşmaya ek olarak çocuklar, aile yapısına, doğal oyun modellerine, yakın arkadaşlıklara ve okul hayatının kalabalık sosyal ormanına gömülü, cinsiyete özgü bir dizi sosyal ve davranışsal norm içinde gelişirler . Çocuklukta karşılaşılan toplumsal cinsiyet rolleri, bireyin benlik kavramının şekillenmesinde büyük rol oynar ve bireyin yaşamının ilerleyen dönemlerinde ilişkiler kurma biçimini etkiler.

Baba depresyonu, ebeveyn depresyonundan kaynaklanan psikolojik bir bozukluktur. Baba depresyonu özellikle babalarda ve erkek bakıcılarda görülen ruh hali değişimidir. 'Baba' biyolojik ebeveyn, üvey ebeveyn, sosyal ebeveyn veya sadece çocuğun bakıcısı anlamında kullanılabilir. Bu duygudurum bozukluğu, kaygı, uykusuzluk, sinirlilik, sürekli çöküntü ve ağlama dönemleri ve düşük enerji dahil olmak üzere doğum sonrası depresyona (PPD) benzer semptomlar gösterir. Ayrıca aile ilişkilerini ve çocukların yetiştirilme dönemlerini olumsuz etkileyebilir. Ebeveyn depresyonu teşhisi konan ebeveynler genellikle erken gebelik, doğum ve doğum sonrası dönemde artan stres ve kaygı seviyeleri yaşarlar. Ebeveyn depresyonu olanlar bunu erken geliştirmiş olabilir, ancak bazılarına daha sonra, çocuk yürümeye başlayınca, çocukken veya genç bir yetişkin olduktan sonrada teşhis konabilir.

Paylaşılan ebeveynlik (sharenting), sharing (paylaşmak) ve parenting (ebeveynlik) kelimelerinin birleşimi olup ebeveynlerin çocukları hakkında hassas içerikleri internet platformlarında yayınlaması kavramıdır. Bu kavram 2010 gibi yakın bir tarihte icat edilmiş olsa da, "sharenting" Amerika Birleşik Devletleri, İspanya, Fransa ve Birleşik Krallık'ta yaygın varlığıyla uluslararası bir fenomen haline geldi. Bu nedenle "sharenting", sosyal medyada tartışmaları ateşledi. Kötüleyenler, bunun çocuğun mahremiyetini ihlal ettiğini ve ebeveyn-çocuk ilişkisine zarar verdiğini düşünüyor. Taraftarlar, uygulamayı ebeveynlerin çocuklarına duydukları gururun doğal bir ifadesi olarak çerçeveliyor ve eleştirmenlerin paylaşım gönderilerini bağlamın dışında ele aldıklarını savunuyorlar.

Kaplan ebeveyn ebeveynlerin çocuklarının başarısını garanti altına almak için büyük yatırım yaptığı sıkı bir ebeveynlik şeklidir. Kaplan ebeveynler özellikle çocuklarını yüksek düzeyde akademik başarı veya müzik, spor gibi yüksek statülü ders dışı etkinliklerde başarı elde etmeye zorluyor. "Kaplan anne" terimi, Yale Hukuk Fakültesi profesörü Amy Chua tarafından 2011 tarihli anı kitabı Battle Hymn of the Tiger Mother'da kamuoyunun bilgisine sunuldu.

<span class="mw-page-title-main">Ebeveynlik stilleri</span>

Ebeveynlik stili, bir ebeveynin çocuğuyla etkileşimde bulunurken ve onu büyütürken kullandığı davranış, tutum ve yaklaşımların hepsini kapsayan bir durumdur. Ebeveynlik stilleri üzerine yapılan çalışma sonucunda ebeveynlerin ebeveynlik kalıplarında farklılık gösterdiği ve bu kalıpların çocuklarının gelişimi ve refahı üzerinde önemli bir etkiye sahip olabileceği görülmüştür. Ebeveynlik stilleri, geniş uygulama ve tutum kalıplarını kapsadığı için belirli bir modeli yoktur. Ebeveynlik stilleri aynı zamanda ebeveynlerin çocuklarına tepki verme ve onlardan talepte bulunma aşamalarını da kapsar.