İçeriğe atla

Ebû Said Bahadır

Ebu Said Bahadır Han
Ebu Said Bahadır adına basılan sikkeler.
İlhanlı hükümdarı
Hüküm süresi1316 - 1335
Önce gelenOlcaytu
Sonra gelenArpa Han
Doğum2 Haziran 1305
Ucan, İlhanlı Devleti
Ölüm30 Kasım 1335 (30 yaşında)
Karabağ, İlhanlı Devleti
DefinSultaniye, İlhanlı Devleti
Eş(ler)iBağdat Hatun
Dilşad Hatun
Tam adı
Ebu Said Bahadır Han
HanedanBörçigin
BabasıOlcaytu
Diniİslam

Ebu Said Bahadır (d. 2 Haziran 1305, Ucan - ö. 30 Kasım 1335, Karabağ), Olcaytu'nun oğlu ve İlhanlı Devleti'nin 9. hükümdarıydı.

Yaşamı

1306'da daha bebekken Moğollar ona kahraman anlamına gelen Bahadır (modern Moğolca'da Баатар) unvanını verdiler. Bu unvan ona tekrar, 1322'de, hâlâ Olcaytu'nın velahtı iken, Altın Ordu ordusunu yenip Rinçin Keraitinin isyanını bastırmasından dolayı verildi. Ebû Said, 1323'te Memlüklerla anlaşma imzalayarak Suriye savaşını sona erdirdi.

Emir Çoban'ın nüfuzu altına girmesi

Ebû Said tahta çıktığında 12 yaşındaydı ve iktidar başkumandan Emir Çoban'ın elindeydi. Hükümdarlığının başlarında, Emir Çoban'ın entrikaları sonucu âlim ve vezir Fazullah Reşîdüddîn'in kafasını kestirdi. Ebû Said'ın kız kardeşi Sati Beg ile evli olan Emir Çoban, böylece ülkenin en nüfuzlu kişisi haline geldi. 1325'te Çoban, Altın Ordu hanı Muhammed Uzbek komutasında bir orduyu daha yendi ve onların topraklarını istila etti.

Ebû Said, Çoban'ın kızı Bağdat Hatun'a âşık oldu. Bağdat Hatun, nüfuzlu biri olan Hasan Büzürg'la evliydi. Ebû Said, Hasan Büzürg'u Bağdat Hatun'dan boşanmaya mecbur etti ve sonra da kendisi Bağdat Hatun ile evlendi.

Çobanoğulları'nın yönetinden uzaklaştırılması

Çoban ve oğulları devlet hazinesini istedikleri gibi harcıyorlardı. Ebû Said'in Bağdad Hatun'la evlenmesine Çoban'ın karşı çıkması da ilişkilerini bozmuştu. 1326'da Çoban ve oğulları, saldırmaya hazırlanan Çağataylar'a karşı bir sefere çıkıp oğullarından bir tek Demask Kaca'yı sarayda bırakınca Ebu Said bu fırsattan yararlandı. Ağustos 1327'de Ebu Said, Olcaytu'nun cariyelerinden biriyle ilişkilerini bahane ederek Demask Kaca'yı öldürttü. Daha sonra Ebu Said, Çoban ve oğullarına karşı bir kampanya başlattı. Ordusu tarafından terkedilince Çoban kaçmak zorunda kaldı. Ebu Said, Çoban'ın yanına sığınmış olduğu Herat valisine emir yollayarak Çoban'ı öldürttü. Bu arada Memluklar'a sığınan Çoban'ın oğlu Timurtaş da, Ebû Said'in talebi üzerine Memluk sultanı En-Nasır Muhammed tarafından öldürtüldü.

Sultan Ebû Said Bahâdir dönemi ve sonrasında “Bâtınîllik” hareketleri

Nezarî ve Kuhistanî gibi Şîʿa-i Bâtıniye dâîleri ise Moğollar'ın aldıkları bu ağır yenilgiden hiç de müteessir olmayıp, bilâkis olanca güçleriyle Kuhistan ve Kom gibi koyu Bâtınî merkezlerinde fa'aliyet ve neşriyâtlarına olanca güçleriyle devam ettiler.[1] Şirâzlı Kadı'ûl-Kazat Muhabb'ed-Dîn Ebû İbrahim Temimî'nin sarf ettiği tüm çabalara rağmen Faris vilâyeti ahalisi “Şîʿa-i Bâtın’îyye” mezhebine girmişlerdi.[2]Olcaytu’nun vefatından sonra tahta oturan İlhanlı hükümdârı Ebû Said Bahâdir Han’ın sünnîleri himâye etmesi neticesi devrin meşhur sufîlerinden Alâ’ed-Devle Semnanî ile Abd’ûr-Razzak Kâşî’nin zâviyeleri epey alâka ve ehemmiyet görmeğe başlamıştı.[3]

Maverâünnehir’de bir yüzyıldan daha uzun süren buhranların sebepleri arasında “Sultan Ebû Said Bahâdir” iktidarının yetersizliği ve Şiî dâ’îlerle girişmiş olduğu mücadeleler başta gelmekteydi.[4] Ebû Said Bahâdir Han'ın H. 736 / M. 1336 tarihinde vefatı üzerine Hulâgû’nun erkek evlâdından gelen soyu da böylece tamamen kurumuş oldu. Ebû Said’in vefatını müteakip ortaya bazı küçük devletçikler ortaya çıktı. Bu yeni “Emaretler” arasında en fazla göze çarpan iki hükümetten birisi Emîr Çoban diğeri ise “İlkâniyan” adını alan Celâyiroğulları’ndan Emîr Hasan sülâlesiydi. Muzafferîler de, Serbedârlar da siyâsi birer oluşum yarattıktan sonra Timur’un ortaya çıkmasıyla yok olup gittiler.[5]

Bu devirde Alevî-Bâtınî tekkelerin hükûmetler üzerindeki itibârları

İmamiyye’nin ulularından addedilen “Seyyid Kıvâm’ed-Dîn Mer’aşî”, Şiîliğin en kuvvetli câzibe merkezi olarak hizmet veren ve Horasan bölgesinin merkezî konumunda bulunan Âmûl kentindeki tekkesinden, bütün “Şîʿa-i Bâtınî’yye” hareketlerini denetim altında tutmaktaydı. Bu devirde Horasan Valisi olan “Efrasiyab” da derviş elbisesi giyerek Seyyid Kıvâm'ed-Dîn Mer'aşî'ye intisap edenler arasında yer almıştı. Fakat daha sonra Seyyid Kıvâm'ed-Dîn'in yükselen şöhreti karşısında kaygılanan öteki Âmûl âlimleriyle ittifak kurarak neyfedilmek üzere Kıvâm'ed-Dîn'i hapsettirdi. O gece Efrasiyab'ın veliâhtı Seyf'ed-Dîn'in aniden vefat etmesi halkın Seyyid hakkındaki i'tikatlarının daha da kuvvetlenmesine sebep oldu. Halk zindana hücum ederek Seyyid Kıvâm'ed-Dîn'i oradan kurtarıp başlar üzerinde taşıyarak “Rabo” köyündeki tekkesine getirdiler. H. 730 / M. 1330 tarihinde ise Kıvâm'ed-Dîn'nin üzerine Efrasiyab komutasında hücuma kalkan “kuvayi te’dibiye” de ağır bir yenilgiye uğradı. Bu müsademede Efrasiyab ile birlikte bulunan üç oğlu da Seyyid'in müridleri tarafından öldürüldü. Üç yüz dervişiyle birlikte Mazenderan dağlarının en sarp yerlerine çekilen “Seyyid Kıvâm’ed-Dîn Mer’aşî” o yörelerin mutlak hâkimi oldu.[6]

Serbedârlar devrinde “Alevî-Bâtınîllik” hareketleri

Serbedârlar tarafından sürekli olarak desteklenen ve himaye edilen Şia-i Bâtıniye mezhebi bu sayede yaptığı hamlelerle yeniden hayât bulmağa uğraşmaktaydı. Serbedârlar hükûmeti Horasan'da meşhur Ebû Bekir Beyhakî’nin de memleketi olan Beyhak kasabasına bağlı “Şîʿa-i Bâtıniye” mezhebinin en yaygın olduğu “Paştin” köyünde doğan Abd'ûr-Razzak adında bir kişi tarafından kurulmuştu.[7][8] Şeyh Cevrî'nin hâlifesi Emîr Seyyid İzz'ed-Dîn Suğundî'nin nâkibi olan “Seyyid Kıvâm’ed-Dîn” daha İlhanlılar devrinde “Mazenderan” ve “Sari” yörelerinde şiddetli Şiî propagandalarını başlatmış bulunmaktaydı. Bu devirde Horasan’da hiç eksik olmayan isyânların başında mutlaka bir şeyh ya da Şia-i Bâtıniye tarafından idare edilmekte olan bir zâviye bulunmaktaydı. H. 737 / M. 1337 yılında Serbedârlar Hükûmeti’nin kurucusu olan Abd’ûr-Razzak’ın kardeşi Vecd’ed-Dîn’in de aralarında yer aldığı çok mühim kuvvetlerle Tus şehrinin üzerine yürüyen Hasan Cevrî müridlerinden “Derviş Aziz” tarafından Horasan'da büyük bir ihtilâl çıkartıldı. Türkistan, Belh, Tirmiz, Herat, Hâf, Khûhistan, Kerman, Meşhed, Nişapur gibi büyük şehirlerin tamamı Hasan Cevrî müridlerinin denetimi altına alındı.

Ölümü ve sonası

Ancak, Ebu Said bir varis bırakmadan veya halef seçmeden 1335'te Karabağ'da öldü. Tuluy Han'ın hanedanından Arpa Han yönetimi ele geçirdi. Arpa, Bağdat Hatun'un Ebu Said'i öldürtmüş olduğunu iddia ederek onu idam ettirdi.

Ebu Said'in ölümünü izleyen yıllarda İlhanlı devleti, güçlü ailelerin (Çobanîler, Celayirîler) birbirleriyle mücadeleleri ve Serbedâriler gibi dinî-siyasi oluşumların faaliyetleri ile zayıfladı. İlhanlı devleti bütünlüğünü kaybetti, Moğollar, Türkler ve Persler tarafından yönetilen küçük krallıklara parçalandı. Seyyah İbni Battuta, İran'a ikinci gelişinde, 20 yıl önce o kadar muazzam olan bir diyarın bu kadar hızlı erimesine hayret etmiştir.

Kaynakça

  1. ^ Tezkire-i Devlet-Şâh, Sayfa 64.
  2. ^ Tabâkât-ı Süpkî, [Kütüphane-i Umumî, yazma nüsha, No: 956].
  3. ^ Mevlânâ Câmî, Nefeat’ûl-Üns.
  4. ^ Hâfız Ebrû, Zübdet’ût-Tevârih.
  5. ^ Düvel’il-İslâmiyye, İngilizceden tercüme eden Hâlil Edhem, Sayfa 356.
  6. ^ Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 4, Sayfa 22. (Seyyid Zâhir’ed-Dîn’in Taberistan tarihinden naklen.)
  7. ^ Sahâif’ûl-İhbâr, Cilt 3, Sayfa 16.
  8. ^ Ravzat’ûl-Saffaç, Cilt 5, Sayfa 243.

Bibliografya

  • Atwood, Christopher P. (2004). The Encyclopedia of Mongolia and the Mongol Empire. Facts on File, Inc. ISBN 0-8160-4671-9. (İngilizce)
  • Roux, Jean-Paul (1993), Histoire de l'Empire Mongol, Paris:Fayard, ISBN 2-213-03164-9 (Fransızca)
Önce gelen:
Muhammed Hüdabende (Olcaytu)
(1304 - 1316)

İlhanlılar İmparatorluğu
Hulagu Hanedanı

1316 - 1335
Sonra gelen:
Arpa Han
Toluy Han Hanedanı (1335–1336)

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Bektaşîlik</span> Sufi/tasavvufî tarikat

Bektâşîlik, adını 13. yüzyıl Anadolu'sunun İslâmlaştırılması sürecinde etkin faaliyet gösteren ve Hoca Ahmed Yesevî'nin öğretilerinin Anadolu'daki uygulayıcısı konumunda olan Hacı Bektaş-ı Veli'den alan, daha sonra ise 14. ilâ 15. yüzyıllarda Azerbaycan ve Anadolu'da yaygınlaşan Hurûfilik akımının etkisiyle ibahilik, teslis (üçleme), tenasüh ve hulul anlayışlarının da bünyesine katılmasıyla 16. yüzyılın başlarında Balım Sultan tarafından kurumsallaştırılan, On İki İmam esasına yönelik sufi/tasavvufî tarikat.

Babâ'îyye ya da Babâîlik, Horasan doğumlu olan Ebû'l-Bekâ Baba İlyâs bin Ali el-Horasânî ve müridi Baba İshâk Kefersudî'nin ayaklanması ile tanınan Vefâî Tarikatı çevrelerine verilen addır. Gerçek Ehl-i Beyt sevgisini ön planda tutan ve Irak'ta yaşayan Seyyid Ebu'l Vefâ'ya nisbetle anılan bu tarikât Anadolu'ya Dede Karkğın ve hâlifeleri ile yayılmış ve "Babâîlik" olarak tanınmıştır. Şiîlik ile doğrudan ilgisi yoktur. Ancak o dönemdeki benzer tasavvufî çevreler Sünnî ve Şiî yorumları içinde birleştirip meczettiği için daha sonraki yorumların farklılaşmasına zemin hazırlamış ve çoğunlukla hadiselerin çok farklı bir mahiyet arzettiği sanılmıştır. Hareketin temelinde o zamanlarda Anadolu'da fa'al olan Baba İshak gibi Şîʿa-i Bâtın’îyye dâ’îlerinin getirdiği fikirler yatmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Sâhib Ataoğulları Beyliği</span>

Sâhib Ataoğulları Beyliği Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasında sonra Afyonkarahisar ve çevresinde kurulan II. Dönem Anadolu Beylikleri'ndendir. Anadolu Selçuklu Devleti veziri Sâhib Ata Fahreddin Ali'nin oğulları tarafından kurulan beylik, 1275-1341 yılları arasında varlığını sürdürdü.

Kızılbaş, eski dinî inanış ve kültürleri ile İslamiyeti kendilerine has bir şekilde birleştirip Şiilik'ten etkilenen Safevi Tarikatı müridleri için kullanılan terim.

<span class="mw-page-title-main">Hacı Bektaş-ı Veli</span> Anadolu ermişi

Hacı Bektâş Velî ; mistik, seyyid, mutasavvıf, âlim ve İslam filozofu. Alevi-Bektâşiliğin fikir ve isim öncülerindendir. Kendisinin yolunu takip edenlere Bektâşi adı verilir.

Şücâ'ed-Dîn Ebû'l-Bekâ Baba İlyâs bin Ali el-Horasânî, 13. yüzyılda Bâbâ'îyye Tarikâtı'nın Anadolu'daki önderlerindendir.

<span class="mw-page-title-main">Olcaytu</span> İlhanlı hükümdarı

Olcaytu, İlhanlı hükümdarı. Şiîlik ilk kez onun döneminde İran'ın resmi mezhebi ilan edilmiştir.

Baba İshâk Kefersudî, Vefâîyye tarikâtına bağlı Horasan önderlerinden Dede Karkğın’ın müridi olan Şücâ’ed-Dîn Ebû'l-Bekâ Baba İlyâs bin Ali el-Horasânî'nin taliplerinden olup en önde gelen Alevî Türkmen halifesidir. Bu sebeple Babai ayaklanması'nın propaganda ve teşkilatlanma safhasından, fiilen başlatılıp yürütülmesine dek her hususta Baba İlyas adına hareket etme yetkileriyle donatılmıştı.

Serbedâriler, İlhanlı Devleti'nin yıkılışından sonra İran'da kurulan ve Horasan ile Esterabad yörelerinde 1337-1381 arasında hüküm süren devlet. Yöneticileri Şii inancına sahipti.

Hasan-ı Büzürg veya Büyük Hasan, Celâyirî devletinin kurucusu ve ilk sultanı.

<span class="mw-page-title-main">Bâtınîlik</span> İslam dininin kutsal kitabı olan Kuranın bâtıni tevillere dayanan ezoterik yorumu

Bâtınîlik ya da Bâtınîyye ; İslamda Kur'an ayetlerinin görünür anlamlarının dışında, daha derinde gerçek anlamları bulunduğu inancı, ayetleri buna göre yorumlayan akıma Bâtınîlik, bu düşünceyi benimseyen kişiye de Bâtınî denir. Şiîlikte bu anlamları ancak Tanrı ile ilişki kurabilen ve Ali'nin soyundan gelen masum On İki İmam'ın bilebileceğine inanılır.

Fâtımîler devrinde Alevîler Hicrî üçüncü asırda Afrika'da devam eden propagandalar neticesinde Fâtımîler'in yayılmaları da daha hızlı ilerlemekteydi. Doğudan batıya doğru durmadan akın eden Alevîler Ehl-i Beyt’in maruz kaldıkları haksızlıkları en feci bir tablo şeklinde tasvir ederek Afrika halkını şiddetli bir Alevîlik yandaşlığıyla Abbâsîler aleyhine teşkilâtlandırıyorlardı. İşte böyle bir ortamda “Ebû Muhammad Ubeyd Allâh el-Mehdi Billah ibn Razî ʿAbd Allâh” Rakkade kentinde hilâfet ilân ederek “Benî Merdar”, Cezâyir merkezli “Benî Rüstem Haricî Hanedânlığı” ve “Benî İdris Alevî Hanedânlığı” hükûmetlerini nihâyete erdirdi. Bu yoğun çalışmalar neticesinde istilâ hudutları da genişleyerek “Delta” kıt’asına kadar dayandı. Sonunda Mısır’ın “Mûiz’ed-Dîn Allâh” tarafından feth edilmesi üzerine Fâtımîler, olanca güçleriyle Abbâsî Hâlifeliği’nin kaşısına çok kuvvetli bir “Alevî Devleti” olarak dikilmeyi başardılar. Hicrî dördüncü asrın ortasında H. 358 / M. 969 tarihinde Kahire kenti inşa edilerek, sadece Şiîliğin eğitim ve öğrenimi maksadıyla meşhur “Ezher Medresesi” kuruldu. Sünnî Ulemâ tedrisattan men'edildiği gibi yeni şehir Kahire de Fâtımî Payitahtı olarak seçildi.

Timur İmparatorluğu devrinde Alevîler

Bu devirde Anadolu'da Bâtınîliğin en önemli propaganda merkezini Sultan Mes'ud evvel tarafından yaptırılmış olan Mes'udiye tekkesi temsil ediyordu. Anadolu Selçukluları’nın nüfuz ve hâkimiyet sahaları tamamen Moğollar’ın denetim ve müsaadesine tâbi bulunuyordu. Birçok şehirlerde İlhanlılar’ın himâyesi altında Şiîliği neşreden “Bâtın’ûl-Mezhep Babalar” tarafından açılan zâviyelerin sayıları da gün geçtikçe artmaktaydı. Moğollar'ın nüfuzuyla Mes'udiye Medresesi müderrisi Sünnî âlimlerden “Şeyh Mecd’ed-Dîn İsâ” azledilerek yerine Şîʿa-i Bâtıniyye’nin en değerli dâîlerinden “Şems’ed-Dîn Ahmed Baba” atandı.

İlhanlılar devrinde Alevîler Moğolların en güçlü devirlerinde Kara-Kurum saraylarında itibar sahibi olan Budist ve Hristiyan din adamlarıyla karşı karşıya gelen İslâmiyet mensupları çok büyük tehlikelere maruz kalmışlardı. İlhanlılar’ın henüz kudret sahibi olmadıkları devirlerde Cengiz’in kurduğu büyük imparatorluk henüz parçalanmamıştı. Onun yerine geçen “Oktay Han” ise Cengiz’in koyduğu yasaları taviz vermeden uygulamaktaydı. Bilhâssa Kayuk Han devrinde Moğol âdetlerinden kaynaklanan yasaların hâkimiyeti altında yaşayan Müslümanlar büyük işkencelere maruz kalarak ezilmekteydiler. Argon Han devrinde ise Müslümanlar çok şiddetli bir mezâlime maruz kaldılar.

Emir Çoban, Çoban Noyan ya da Emir Çoban Suldus olarak da bilinir,, İlhanlı emiri.

Şiîliğin kronolojik tarihi Nüfuslarına göre bir tahmin yapılacak olunursa, yaklaşık olarak Dünya'daki toplam Müslüman nüfusun %87-88'i Sünni ve yaklaşık %11-12'si de büyük bir ekseriyeti Onikiciler i'tikadına mensup olan Şiîler'den müteşekkildir. 12-15 Milyon arasında olan İsmaili nüfusu da Şiîliğin içerisinde yaklaşık olarak %10'nun üzerinde, tüm İslâm Dîni içerisinde ise %1'in hemen üzerindedir.

Bağdat Hatun, Güngör Dilmen'in 1973'te yazdığı iki perdelik tiyatro oyunudur.

Bağdat Hatun, İlhanlı hükümdarı Ebû Said Bahadır'ın eşi.

Arpa Han, Arpa Ke'un ya da Gavon ya da Gawon olarak da bilinir, İran’da yer alan Moğol devleti İlhanlılar'ın çözülmesi sırasında, 1335 ile 1336 yılları arası hükümdarlık yapmıştır.