Liberalizm, bireysel özgürlük üzerine kurulan bir siyasi felsefe veya dünya görüşüdür. Bireysel özgürlük ve bireysel haklar düşüncesiyle yola çıkan liberalizm, daha sonraki yıllarda farklı türlere bölündü ve bireylerin eşitlik ilkesinin de önemini vurgulamaya başladı. Klasik liberalizm bireysel özgürlüklerin rolünü vurgularken, sosyal liberalizm özgürlüğe vurgu yaptığı kadar; bireylerin eşitlik hakkı ilkesinin önemine vurgu yapar ve özgürlük ile eşitlik arasında denge kurmayı amaçlar. Liberal görüşü savunanlar geniş bir görüş dizisi benimsemekle birlikte genellikle ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü, basın özgürlüğü, sivil haklar ve sivil özgürlükler, seküler devlet, liberal demokrasi, ekonomik ve siyasi özgürlük, hukukun üstünlüğü, özel mülkiyet ve piyasa ekonomisi gibi fikirleri destekler.
Monarşi ya da tek erklik, bir hükümdarın devlet başkanı olduğu bir yönetim biçimidir. Saltanatın bir başka adıdır. Genellikle seçim dışı yöntemler kullanılır. Bu hükümdar, Türkçede kral, imparator, şah, padişah, prens, emir, kağan, hakan, han gibi çeşitli adlar alabilir. Monarşiyi diğer yönetim biçimlerinden ayıran en önemli özellik, devlet başkanının bu yetkiyi yaşamı boyunca elinde bulundurmasıdır. Hükümdar öldükten sonra onun soyundan biri gelir. Yani yetki genellikle babadan oğula geçer. Demokrasilerde ise devlet başkanı seçimle işbaşına gelir. “Monarşi” sözcüğü Türkçeye Fransızcadan (Monarchie) geçmiştir. Cezalandırma ve bağışlama yetkileri sadece hükümdarın elindedir. Otoritenin bir kralın veya bir imparatorun elinde olduğu yönetim türüdür.
Anarşizm, toplumsal otoritenin, tahakkümün, erkin ve hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitli politik felsefeleri ve toplumsal hareketleri tanımlayan sosyal bir terimdir. Anarşizm, her koşulda her türlü otoriteyi reddetmektir. Reddedilen bu otoritelere patriyarki ve kapitalizm de dahildir.
Cumhuriyet, siyasi gücün halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı bir devlet yönetim şeklidir ve yapısı gereği monarşinin yokluğu üzerine kuruludur.

Aristokrasi ya da soylu erki, iktidarın imtiyazlı ve genellikle soya bağlı bir toplum sınıfının elinde bulunduğu siyasi hükûmet şeklidir. Ekonomik, toplumsal ve siyasi gücün soylular sınıfının elinde bulunduğu tarihi yönetim biçimidir. Sözcük "soylular sınıfı" anlamında da kullanılmaktadır.
Siyaset veya politika, gruplar arasında kararların alındığı veya bireyler arasındaki güç ilişkilerinin, kaynakların dağıtımı veya statü gibi diğer etkileşim biçimlerinin ilişkilendirildiği bir dizi faaliyeti ifade eder. Siyaset ve hükümeti inceleyen sosyal bilim dalı ise siyaset bilimi olarak adlandırılır.

Hizbullah, Lübnan'da bulunan, hem sivil hem de askeri kanadı olan Şiî inançlı siyasi ve askeri parti. 1982 yılında başta İsrail'i, o zamanlar işgal etmekte olduğu Güney Lübnan'dan çıkartmak ve ardından İsrail'i yıkmak amacıyla kurulmuştur.

Burjuva; köylü, işçi ya da soylu sınıfına dahil olmayıp, sosyal statüsünü ve gücünü, eğitiminden, işveren konumundan ve zenginliğinden alan kentli kişi. Bu kimselerin oluşturduğu sosyal sınıfa burjuvazi denir. Bu kavram Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından yazılan Komünist Manifesto'da "kapitalist orta sınıf" anlamında kullanılmıştır. Zaman zaman eleştirel olarak "materyalist veya basmakalıp uygulamalara sadık" anlamında kullanılır.

Totalitarizm, tüm yetkilerin merkezîleştirildiği, devlete ve hükûmet yöneticilerine mutlak itaat beklendiği diktatörlükvari yönetim biçimidir. Totalitarizm ile yönetilen devletler totaliter devlet olarak bilinir. Totalitarizmde bireysel özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolüne bırakılır.

Thomas Hobbes, felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette monarşiyi benimseyen bir İngiliz filozoftur. En tanınmış eseri olan 1651 tarihli Leviathan, Batı siyaset felsefesinin izleyeceği yolu çizmiş ve baş ucu eseri olmuştur. Leviathan, Tevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan devletin simgesidir. Bir siyaset felsefecisi olarak tanınsa da, tarih, geometri, etik ve genel felsefe gibi pek çok alanla ilgilenmiştir.
Transhümanizm; insanın fiziksel ve bilişsel yeteneklerinin artırılması, yaşlanma ve hastalanma gibi arzu edilmeyen veya gereksiz görülen yönlerinin ortadan kaldırılması amacıyla teknoloji ve bilimden faydalanılması gerektiğini öne süren uluslararası bir entelektüel ve kültürel harekettir. Transhümanist düşünürler, bu amaçla insan geliştirme tekniklerinin ve yüksek teknolojinin kullanılması imkânlarını ve muhtemel sonuçlarını tartışırlar.

Faşizm, ilk olarak İtalya'da Benito Mussolini tarafından oluşturulan, otoriter devlet üzerine kurulu radikal bir aşırı milliyetçi politik ideolojidir. İlkeleri ve öğretileri, La dottrina del fascismo adı altında Giovanni Gentile tarafından yazılmıştır. Benito Mussolini'nin kurucusu olduğu Ulusal Faşist Parti'nin İtalya'da iktidara gelmesinin ardından, faşizm birçok milliyetçi ideolojiye örnek olmuştur. Hitler'in nasyonal sosyalizmi ve Franco'nun falanjizmi, faşizmden çok etkilenmişlerdir.
Korporatizm, toplumun tarım, emek, askeri, iş, bilim veya lonca dernekleri gibi şirket grupları tarafından ortak çıkarlar temelinde örgütlenmesini savunan kolektivist bir siyasi ideolojidir. Terim, Latince corpus veya "insan vücudu"ndan türetilmiştir.
Sosyal demokrasi, reformist ve aşamalı yöntemlerle laissez-faire kapitalizminin yarattığı eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı hedefleyen politik bir ideolojidir.

Ulusal Faşist Parti, Benito Mussolini'nin faşizmin politik ifadesi olarak 9 Kasım 1921 tarihinde Roma'da kurduğu siyâsî parti. Faşizmi bu zamandan önce Faşist Mücadele Birliklerinin İttifakı isimli teşkilata bağlı Fasci olarak bilinen gruplar temsil ediyordu. Partinin temel politikaları, milliyetçilik, vatanseverlik, cumhuriyetçilik, korporatizm ve popülizm üzerine kuruluydu. Cumhuriyetçi Faşist Parti ile birlikte şu anda İtalya'da anayasa tarafından yeniden kurulması yasaklanan iki partiden biridir.

Solculuk, genellikle bir bütün olarak toplumsal hiyerarşiye veya belirli toplumsal hiyerarşilere karşı çıkarak, toplumsal eşitlik ve eşitlikçiliği destekleyen ve bunu sağlamaya çalışan siyasi ideolojiler yelpazesidir. Sol siyaset tipik olarak, taraftarlarının toplumda diğerlerine göre dezavantajlı olarak algıladıkları kişiler için endişe duymanın yanı sıra, uygulandıkları toplumun doğasını değiştiren radikal yollarla azaltılması veya ortadan kaldırılması gereken haksız eşitsizlikler olduğuna dair bir inancı da içerir.

Çatışmada ölüm, çatışma sırasında yaşamını yitiren insanlar için kullanılan askerî bir terimdir. Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı bu terimi herhangi bir çatışmaya girmediği halde düşman veya dost ateşi ile vurulan askerler için kullanmaz. Yani araçlar ile yapılan kazalar ile düşman olmayan veya terörist saldırılarda yaşamını yitirenler bu tanıma girmemektedir. Bu terim çatışma bölgesinde bulunan tüm kara, deniz veya hava birlikleri için kullanılmıştır.
Konfesyonizm, din ve siyasetin de jure karışımı olan bir hükümet sistemidir. Tipik olarak siyasi ve kurumsal gücün konfesyonist topluluklar arasında orantılı olarak dağıtılmasını gerektirir.
Liberal korporatizm, liberal siyasi partiler ve örgütler tarafından ekonomik korporatizmin uygulanmasıdır ve hizmet ve tarım sektörleri gibi toplum içindeki çeşitli grupların müzakere çıkarlarını tanır ve ekonomi politikaları konusunda devletle müzakere yapmalarına izin verir. Liberal korporatizm, düzenli çıkar gruplarına güç verilmesine karşı olan liberal pluralizm yanlılarıyla sıklıkla çatışma içindedir. İngiliz liberal filozof John Stuart Mill, eşitlik yaratmak ve işçilere yönetimde söz sahibi olabilmelerini sağlamak için korporatist benzeri ekonomik birlikteliklere destek verdi. Diğer korporatizm biçimlerinin aksine, liberal korporatizm kapitalizmi veya bireyciliği reddetmez, ancak işletmenin, üyelerinin ihtiyaçlarını tanıyarak kâr hedefine ulaşmanın ötesine geçmesini gerektiren bir toplumsal kurum olduğuna inanır. Bu liberal korporatist etik, Taylorizm'e benzerken, kapitalizm firmasının demokratikleştirilmesini talep etmiştir. Liberal korporatistler, yönetimin seçiminde tüm üyelerin dahil edilmesinin onları yönetim sürecine dahil edeceğini ve etik ile verimlilik, özgürlük ile düzen, özgürlük ile rasyonaliteyi "uzlaştıracağını" düşünmüşlerdir.
Muhafazakâr korporatizm, liberalizme ve Marksizme bir yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Liberalizmin kültürel çoğulculuğunu, Marksizmin politik radikalizmini ve diyalektik materyalizmini ve her ikisinin de laik tutumlarını reddeder. Muhafazakâr korporatizmin ekonomik sistemleri, statüye dayalı refah devletini, belirgin fakat aşırı olmayan gelir farklarını, ılımlı sosyal hiyerarşileri, ılımlı sosyal hakları ve bazı sosyal dışlanmaları içerdiği belirlenmiştir. Muhafazakâr korporatizm aynı zamanda faşist korporatizmden farklı olarak korporatist bir siyasi kültürdür, çünkü diktatörlük tarafından güç kullanılarak düzen sağlamaz, zaten var olan ve devam eden bir kültürdür. Muhafazakâr korporatist kültür, üyelerinin paylaştığı varolan değerlere dayanır ve bu nedenle büyük bir polis gücüne ihtiyaç duymaz. Muhafazakâr korporatist kültürün teorik meşruiyet kaynağı gelenek ve doğuştaki hiyerarşidir. Üyeleri rasyonel varlıklar olabilir ancak kültür kendisini açıklamak için neden sunmaz, faşist korporatist kültürün yaptığı gibi; bunun yerine her zaman böyle yapıldığına başvurur. Onlar, geleneklerin toplumun meşru temelini oluşturduğunu düşünürler.