İçeriğe atla

Dziady (III. Bölüm)

Henryk Kuna tarafından yapılan eserdir. Eser Dziady'den bir sahne göstermektedir

Dziady (III. Bölüm), Adam Mickiewicz'in kaleme aldığı Dziady dizisinin üçüncü eseridir. Eser 1832'de Dresden'de yazılmıştır.[1] İlk kez 1832'de şiirin dördüncü cildi (toplu baskı olarak) ve bir yıl sonra ayrı bir baskı olarak yayınlandı. Araştırmacılar, Dziady'ın bu bölümünü siyasi-tarihsel ve metafizik konuların tek bir eserde bir araya gelmesi nedeniyle Polonya romantik dramasının başyapıtı olduğunu kabul eder. Eser, yazıldığı yere ithafen bazen Dziady Drezdeńskie olarak anılır.[2]

Bu dramanın karakteristik bir özelliği süreksizliğidir. Sayısız olay örgüsünün hiçbiri tamamlanmadı, kahramanların kaderi belirsizdir (yıldırım çarpmasından ölen Doktor hariç). Eserin tarihsel planı iki kısma ayrılmıştır: açık (gerçekliğin resmi boyutu) ve gizli (şehitlik, komplolar ve ulusal kurtuluş mücadelesi). Açık kısımda (Lviv yakınlarındaki bir çiftlik evi, Varşova Salonu, Senatör), şair acımasız bir analist ve parçada sunulan grubun eleştirel bir gözlemcisi oluyor. Bu topluluk, "sol" ve "sağ" taraflara bölünmüştür.

Dziady'nin bu bölümünün özelliklerinden biri, İsa'nın acısı ile kendi devletlerinden yoksun bırakılan ve zulüm gören Polonyalıların kurban edilmesi arasındaki paralelden yararlanmayı içeren mesihçiliktir. Mickiewicz'e göre, bu fedakarlık, Mesih'in kurtuluşunun tekrarı olduğu için evrensel olmalıdır.

Etimoloji

Dziady'ın ilk anlamı atalar, ikinci anlamı ise çok uzun yıllar öncesinde ölen atalarının ruhlarını çağıran Belarusların ve Litvanyalıların bu dini törene verdikleri addır.

İçeriği

Gustaw karakteri

Vilnius'taki Basilian manastırında Adam Mickiewcz hapishanesinin anısına yapılan plaket

Dziady III. Bölüm, Filomatların hikâyesiyle başlar. Ardından kitap, Gustaw adında bir gencin hikâyesini anlatır. Gustaw, Maryla adında saraylı bir kıza âşık olur. Maryla'da Gustaw’ı sever ancak bir kontla evlenir. Evlilik haberi, Gustaw’ı oldukça üzer ve aldatılmışlık hissiyatı ile birlikte aşk acısı çekmeye başlar. Acıya daha fazla katlanamayacağını düşünür ve intihara teşebbüs eder. Ancak Gustaw’ın intiharı başarısızlıkla sonuçlanır. Mickiewicz, Kırım Soneleri gibi eserlerinde olduğu gibi yaşamından kesitlere yer vermiştir. Bu romantik edebiyatın temel özelliklerinden bir tanesidir. Mickiewicz de oluşturduğu Gustaw karakteri gibi Maryla adında soylu bir kıza aşık olmuştur. Maryla kitapta olduğu gibi aşka karşılık verse de kontla evlenmiştir. Böylece Mickiewicz, Gustaw gibi hayal kırıklığına uğramıştır.[3]

Hapishane

Gustaw hikayesi Dziady bölümlerinin (I. bölüm dışında) ortak olduğu tek konudur. Ancak Gustaw asıl kırılmayı üçüncü bölümde yaşar. Gustaw III. bölümde hapishaneye düşmüştür. Aşk acısını yaşayan Gustaw, hapishanede kendisini ülkesi için savaşmaya adayan kahramana evrilmiştir: “Gustaw burada öldü, Konrad burada doğdu”. Bu nokrada Romantizmin ağır toplarından Goethe'den etkilenen Adam Mickiewicz, Goethe'den ayrılmaktadır. Goethe, Genç Werther'in Acıları'nda Werther'i öldürürken, Mickiewicz, Goethe'nin aksine, kahramanını öldürmez. Bu tarz dönüşümler Romantik dönem Polonya edebiyatında oldukça rastlanır. Eserlerde bu tür dönüşümlerin yaşanmasının sebebi ise Polonya'nın bulunduğu durumdur. Çünkü milliyetçilik insanı tekrar tanımlar ve onlara yeni bir güç verir.

Hapishane sadece dönüşümün sembolü değil aynı zamanda Polonya Mesihçiliğinin oluşumunun da merkezidir. Mahkûmlar, kaderlerini bilmeden (ne tür bir cezaya çarptırılacakları belli değildir) hapishanede çok kötü koşullar altında yaşamaktadır. Mahkûmların dış dünyayla bir bağlantısı yoktur. Aileleriyle görüşemedikleri gibi pencereleri tahtalarla kapanmasından dolayı gündüz gece ayrımını bile yapamamaktadırlar. Bunun yanında Rus gardiyanlar, mahkûmları hem zehirlemekte hem de şiddet uygulamaktaydı. Mahkûmlar, işkence altında olumsuz anlamda değişseler de Mickiewicz, bu değişimi asilleşme olarak görmüştür. Sibirya’ya sürgün edilme cezasına çarptırılan mahkumlar, işkence gördükleri için onları götürecek araçlara bile binebilecek halde değildir. Bu nedenle mahkumlar, muhafızların yardımıyla araçlara binebiliyordu. Mickiewicz bu noktada Polonya Mesihçiliğinin temelini atar. Mickiewicz, mahkumları çarmıha gerilen İsa’ya benzetir. Mahkûmlar, İncil'de anlatılan İsa'ya benzemektedir: cılız omuzlar ve yürüyemeyecek halde olan bedenler.

Toplumun yansıtılması

Mickiewicz, her ne kadar idealler üzerinden dünya kurgulasa da kendi toplumunu yansıtırken belli bir oranda objektif analiz yapmaktadır. Mickiewicz bir senatörün balo verdiği sahneyi betimlediği Varşova Salonu bölümünde Polonya toplumunu oldukça detaylı incelemiştir. Burada iki ayrı gruptan bahsedilir: toplumun önemli kısmı adeta ihanet edercesine Çar’ın sevgisini kazanabilmek için çabalamaktayken, Polonyalıların önemli bir kesimi ise ülkesi için kaygılanan ve işgalcilerin her türlü baskılara rağmen geleneklerine sahip çıkarak varlığını devam ettirmeye çalışmaktadır. İkinci grup, bu bölümde “kapı önünde” olarak tasvir edilmektedir. Çünkü bu grup, yurtlarının esaretini düşünmektedir. Kendi kültürlerinin ağırlığını korumasından yana oldukları için kutlamalarda yer almak istemezler. Birinci grup ise, “masa etrafında” toplananlardır. Yüksek kademede olan insanlar (generaller, subaylar, üst düzey memurlar vb.) bu grupta bulunmaktadır. Modaya ayak uyduran bu kişiler, Polonya kültürüne uzak durmaya çalışmaktadır ve sosyete gözükebilmek için Fransızca konuşmakta ve Fransız edebiyatıyla ilgilenmektedir. Onlara göre özgürlük için mücadele etmenin bir anlamı yoktur. İkinci grup ise toplum için sanat anlayışına sahiptir ve vatanseverliği edebiyatla topluma aşılamaya çalışmaktadır. "Hainler" ise edebiyatın şiddet ve kahraman içerikli (yani vatansever içerikli) değil aşk içerikli olmasını savunuyordu. Yani "hainler", çara destek vermesi yetmezmiş gibi vatansever edebiyatı da engellemeye çalışmaktadır. Mickiewicz'e göre toplum belli bir ölçekte parçalanmış yapıdadır.

Konard

Muskovitlerin arkadaşlarına (alıntı)

Daha sonrasında Mickiewicz, yaşanan olayları "Büyük Doğaçlama" bölümünde Konard (namıdiğer Konard) karakteri üzerinden sorgulamaya başlar. İnsanlar acı çekerken (burada kasıt Polonya halkıdır), sonsuz güç sahibi ve merhametli tanrı nerededir? Buna benzer sorular soran Konard, en nihayetinde tanrının hiçbir şeyi umursamayan bir varlık olarak tanımlar. Konard, bundan sonra aşkı için ölmeye hazır olan bir romantikten, tanrının emirlerinden vazgeçmeyi bile göze alarak vatanı için yapacağı savaşa hazırlanan bir vatansevere dönüşmüştür. Vatansever Konard, halkını o kadar sever ki onların yerine acı çekmektedir ve Konard bu özelliğinden dolayı kendisini üstün insan olarak görmektedir. Bu bilinçlenemeden çok kısa bir sonra Konrad'a bir kartal saldırır. Mickiewicz burada Polonya halkının işgalciler karşısındaki kaderini betimlemektedir. Düşmanı yenmenin yolu doğrudan savaşmak değildir Mickiewicz'e göre. Yine önceki bölümlerde olduğu gibi Mickiewicz, yaşamından bir kesiti romana yansıtmaktadır. Mickiewicz sürgüne giderken Rus Ordusunun kuvvetini görmüş ve Rus Ordusuna karşı savaşmanın yerine onlara karşı oyun oynaması gerektiğini düşünmüştür. Konrad'ta eserde bu düşünceleri paylaşmış ancak anlaşılmamıştır ve bu nedenle kendisini yalnız bir şair olarak yorumlar. Konrad en sonunda anlaşılması için Tanrı'ya dua eder. Ancak Tanrı, kibirli Konrad'ı umursamaz. Daha sonra Konrad'ın Tanrı'ya olan isyanı artar ve sıradan insanlardan üstün olduğunu düşünen Konrad, kendisini Tanrı'yla kıyaslar.[4] Tanrı kötülüğü düzeltmezken, Konrad milletinin acısını ortadan kaldırmak için kendi canı uğruna mücadele etmektedir. Konrad bir yandan ulusun mutluluğu için mücadele ederken diğer yandan bunun için Tanrı'yla mücadele etmek ister. Konrad bu amaç için Tanrı'dan dünya üzerinde hakimiyet kurmasını sağlamasını istemektedir. Tanrı dünyayı akılla yönetirken, Konrad, dünyayı akılla değil sevgi ve sözcüklerle yönetecek ve böylece dünyada kötülük kalkacaktır. Konrad'a göre akılla yönetim kötülüğü doğurmaktadır ve bu nedenle Konrad Tanrı'yı eleştirir. En sonunda Konrad, Tanrı'yı düelloya davet eder ancak Tanrı Konrad'ı muhatap bile almaz. Tanrı en sonunda Konrad'ı Rahip Piotr vasıtasıyla affeder. Büyük Doğaçlama bölümünün diğer özelliği de, hapishane bölümünde temeli atılan Polonya Mesihçiliği'nin devam ettirilmesidir. Mickiewicz, Polonya halkının acılarının detaylıca ele alınan bu bölümde Polonya halkı ile İsa'nın yaşadığı acılar arasında benzerlik kurulmaktadır. Mickiewicz, diğer romantik Polonyalı yazar gibi Mesihçilik anlayışıyla Ruslara karşı kaybeden Polonya halkına umut aşılanmak istenmektedir: acılar, dünyayı kurtarmak için çekilmesi için gereklidir.

Rahip Piotr’un Gündüz Düşü

Ancak Polonya Mesihçiliğinin detaylandırılması Rahip Piotr'un Gündüz Düşü bölümünde yapılmıştır. Bu bölümde eserin en önemli kısmı harika doğaçlama kısmıdır. Burada Konard ile Rahip Piotr arasında bir diyalog bulunmaktadır. Bu bölümde Mickiewicz, Rahip Piotr aracılığıyla Polonya halkının durumunu dinsel motiflerle açıklamaktadır. Kendisi dahil Polonya halkının önemli kısmı Avrupa'nın dört bir yanına dağılmıştır. Bir kısmı sürgün cezası alırken bir kısmı başta Fransa olmak üzere diğer Avrupa ülkelerine kaçmaktadır. Mickiewicz, bu durumu Mesih'in kutsal yolda çektiği acıya benzetir. Ona göre Polonya ulusu, tıpkı İsa gibi Karpatların en yüksek tepesi olan Üç Taç'ta çarmıha gerilmiştir. Bununla birlikte Leh halkının çektiği acılar, İsa'nın çektiği acılara benzetilerek verilen acıların Tanrı tarafından verildiği belirtilerek çekilen acılar anlamlandırılmıştır. Rahip Piotr Polonya ulusunu kurtarmak ister. Ancak Rahip Piotr, Konrad gibi Tanrı'yla çakışmaz. Rahip Piotr, ibadet ettiği sırada gündüz düşü görür ve hikâye başlar. Tanrı, Konrad'ın küstahlığı nedeniyle ona cevap vermezken, Rahip Piotr'un göstermiş olduğu tevazu nedeniyle Polonya'nın geleceğini gösteren rüyayı ona bahşetmiştir. Piotr rüyasında, İsa'nın acısını, ardından Sibirya'ya sürgün edilen Polonyalıları ve bu grubun arasından kaçan küçük bir çocuk gördü. Piotr, bu çocuğun Polonyalıların kurtarıcısı olacağını ilan eder ve 40 ve 4 adını verir. 40 rakamı oruç sayısıyken, 4 rakamı İncil'de de geçen element sayısı, cennetteki kutsal ırmak ve vaazcı sayısıdır. Rüyanın ardından Piotr, Polonya'nın ulusların İsa'sı olduğunu yani tüm dünyanın kurtarıcısı olarak ilan eder. Bunun yanında Polonya'nın bu duruma gelmesine sebep olan Rusya Hirodes ile Fransa ise Pilatus ile temsil edilmiştir. Mickiewicz, Çarın despot yönetiminden sadece Polonya ulusunun değil aynı zamanda Rusların da acı çektiğini belirtir. Böylece Mickiewicz, Ruslar ve Polonyalılar arasında değil ezilenler ile ezenler arasında bir dikotomi kurar ve bu ikiliği metafiziksel aleme dayandırarak meşrulaştırır.

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 15 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2021. 
  2. ^ "Arşivlenmiş kopya". 15 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2021. 
  3. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 14 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 15 Mayıs 2021. 
  4. ^ "Arşivlenmiş kopya". 15 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2021. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Johann Wolfgang von Goethe</span> 18. ve 19. yüzyılda yaşamış Alman yazar, siyasetçi, ressam ve doğabilimci

Johann Wolfgang Von Goethe, Alman hezarfen; edebiyatçı, siyasetçi, ressam ve doğabilimcidir. 1776 yılından itibaren, Weimar dukalığının bakanı olarak çeşitli idari ve siyasi görevlerde bulunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Romantizm</span> sanat akımı

Romantizm veya Coşumculuk, 1800 ve 1850 yılları arasında Avrupa'da edebiyatı, müziği, felsefeyi ve sanatı etkileyen entelektüel bir akımdı. Bir ölçüde Sanayi Devrimi'ne, Aydınlanma Çağı'na aristokratik sosyal ve siyasi düzenine, doğanın bilimsel rasyonalizasyonuna ve klasisizme tepki olarak doğan, doğaya ve duygulara verdiği önemle bilinen bir akımdır. Ortaya çıkışında ise 1789 Fransız İhtilali sonrasındaki toplumsal, siyasal ve düşünsel yapının etkileri vardır.

<span class="mw-page-title-main">Hristiyanlık</span> tek tanrılı İbrahimî bir din

Hristiyanlık, Nasıralı İsa'nın yaşamına, öğretilerine ve vaazlarına dayanan, tek Tanrılı İbrahimî bir dindir. Günümüzde Hristiyanlık, dünya nüfusunun yaklaşık %30,1'ini oluşturmaktadır ve 2,4 milyarı aşkın takipçisi ile dünyanın en kalabalık dinidir. Takipçilerine, "Mesihçi" anlamına gelen Hristiyan veya Nasıralı İsa'ya ithafen İsevi veya Nasrani denir. Kitâb-ı Mukaddes'e inanan takipçileri, Yahudi metni olan Tanah'ta kehanet edilen İsa'nın Mesih olarak gelişinin bir Yeni Ahit olduğuna inanırlar.

Alman edebiyatı, Orta Avrupa'da yaşayan Almanca konuşan toplulukların edebi yaratısıdır. Almanya, Avusturya, İsviçre ve bunların yanındaki Alsas (Fransa), Bohemya (Çekya) ve Silezya (Polonya) gibi bölgelerdeki çalışmaları kapsar.

Hristiyan anarşizmi, Hristiyanların sadece İsa'nın öğretilerinde vücut bulan Tanrı'ya karşı sorumlu olduklarını, tek gerçek otorite kaynağının Tanrı olduğunu kabul eden ve savunan inanç veya felsefi öğreti. Çoğu Hristiyan anarşist pasifisttir, savaşı ve şiddet kullanmayı reddeder.

<i>Genç Wertherin Acıları</i> Johann Wolfgang von Goethenin Yazdığı Roman

Genç Werther'in Acıları, Johann Wolfgang von Goethe tarafından 1774 yılında ve iki haftada yazılmış mektup romandır. Goethe, bu romanı yazdığında 25 yaşındaydı. Romanın piyasaya çıkmasının ardından hem pek çok intihar vakası ile karşılaşılmış, Almanya sokakları bir "Werther salgınına" uğramış, ortalığı mavi ceket, sarı pantolon giyen duygulu gençler istila etmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Matta İncili</span> Yeni Ahitin ilk bölümü

Matta İncili, Kutsal Kitap'ın dizisine ait olan kanonik bir kitaptır. Yunanca Kutsal Yazıların ya da Yeni Ahdin ilk kitabıdır. Bu incilin Matta adlı bir adam tarafından yazıldığı genellikle kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Markos İncili</span> Yeni Ahitin ikinci bölümü

Markos İncili, Kutsal Kitap dizisine ait olan kanonik bir kitaptır. Yunanca Kutsal Yazıların ya da Yeni Ahdin ikinci kitabıdır. Bu incilin Markos adlı bir adam tarafından yazıldığı genellikle kabul edilir. Markos'un bölümleri ve konuları vardır.

<span class="mw-page-title-main">Jean Meslier</span> Fransız rahip (1664 – 1729)

Jean Meslier, Fransız rahip ve filozof. Din ve din adamlarına olan güvenini kaybetmesinin ardından din eleştirisi yapan Meslier, ateist olmuştur. Meslier'nin eleştirileri sadece Hristiyanlıkla sınırlı kalmayıp diğer tüm dinleri de kapsıyordu. Eserinin XXXIII ve XXXIV. bölümlerinde İsa'nın akıl sağlığı konusuna değinerek, İsa'nın "kelimenin tam anlamıyla deli ve bir fanatik" olduğunu ifade etmiştir. Bunun yanında, Tanrıyı bir Kimera olarak tasvir etmiş ve ahlâkın, Tanrı ile temellendirilmeden de var olduğunu ve 'ruh' kavramının var olmadığını savunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Weimar Klasisizmi</span> Kültür ve Edebiyat Akımı

Weimar Klasisizmi, Avrupa'nın bir kültür ve edebiyat akımıdır. Taraftarları Romantizm, klasisizm ve Aydınlanma düşüncelerini sentezleyerek yeni bir hümanizm ortaya koymaya çalışmışlardır. Akım, 1772'den 1805'e kadar Johann Wolfgang Goethe, Johann Gottfried Herder, Friedrich Schiller ve Christoph Martin Wieland'ı kapsamış ve genellikle 1778-1805 yılları arasında Goethe ve Schiller üzerine yoğunlaşmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Sienalı Katerina</span>

Sienalı Katerina, Dominiken Tarikatı'nın laik bir üyesi ve mistiktir. 1461 yılında Papa II. Pius tarafından kanonize edilmiş, 1970 yılında Papa VI. Pavlus tarafından Kilise Doktoru ilan edilmiştir. Yortusu 24 Nisandır.

<span class="mw-page-title-main">Magdeburglu Mechtild</span>

Magdeburglu Mechtild, Alman rahibe, şair ve mistik.

<span class="mw-page-title-main">Romantik dönem Polonya edebiyatı</span> Edebiyat Türü

Romantik dönem Polonya edebiyatı, 1822-1863 yılları arasında Polonya edebiyat tarihinde, Avrupa'daki geç romantizm eğilimine karşılık gelen dönemdir.

<span class="mw-page-title-main">Kırım Soneleri</span>

Kırım Soneleri, Adam Mickiewicz'in 1825 yaz ve sonbaharında Kırım Yarımadası'na yaptığı yolculuğu anlatan 18 soneden oluşan dizedir. Soneler 1825-1826 yıllarında yazılmış ve 1826'da Odessa Soneleri ile birlikte Moskova'da yayımlanmıştır. Soneler, Polonya edebiyatındaki ilk sonelerdir ve bu yapıttan sonra dönemin yazarlar arasında soneler serisini başlattı. Soneler, Johann Wolfgang von Goethe'nin West-östlicher Divan'ndan bir slogan içerir ve Kırım'daki seyahat arkadaşlarına ithaf edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Konrad Wallenrod</span>

Konrad Wallenrod, 14. yüzyılda hüküm süren Litvanya Büyük Dükalığı'nda geçen, Adam Mickiewicz tarafından 1828'de Lehçe yazılmış şiiridir.

<span class="mw-page-title-main">Polonya Ulusu ve Polonya Hacının Kitapları</span>

Polonya Ulusu ve Polonya Hacının Kitapları, 1832'de Paris'te Kasım Ayaklanması'nın bastırılmasından kısa bir süre sonra Adam Mickiewicz tarafından yazıldı. Eser iki bölüme ayrılıyor: "Polonya ulusunun kitapları" ve "Polonya hac kitapları". Her ikisi de hem ideoloji hem de sanat açısından bir bütün oluşturur. "Polonya ulusunun kitapları ve Polonya hacları" aslında nesir şiiri şeklinde yazılmış siyasi bir incelemedir. Bu eserde Mickiewicz Dziady'ın III. bölümünde gösterdiği mesihik fikirleri detaylandırmaktadır. Bu eserden sonra Mickiewicz, Pan Tadeusz'u kaleme almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Juliusz Słowacki</span> Polonyalı şair

Juliusz Słowacki (1809-1849), günümüz Ukrayna topraklarına bulunan Krzemieniec'de doğdu. Babası Euzebiusz Słowacki, o yıllarda Wołyn'da edebiyat profesörlüğü yapıyordu. Ardından Vilnius Üniversitesine geçen Euzebiusz Słowacki, ailesiyle birlikte Vilnius'a taşındı. Ancak Juliusz Słowacki beş yaşındayken babası tüberkülozdan dolayı öldü. Kocasının erken ölümünden sonra, Salomea'ye miras kaldı ve oğluyla birlikte Krzemieniec'e geri döndü. Oldukça güzel olan Salomea, 1818'de, üst düzey seçkinler arasındaki sayısız temas sayesinde Vilnius Üniversitesinden bir tıp profesörü ve Litvanya'nın elitlerinden olan August Bécu ile yeniden evlendi. Profesör August Bécu, Juliusz'un sanata olan eğilimini fark etmişti. Annesi ise sanatla ilgilenmesini istemiyordu. Ancak hiçbir zaman üzerinden atamayacağı içe dönük ve melankolik ruha sahip olan Juliusz Słowacki, sürekli Fransız ve İngiliz edebiyatıyla ilgileniyordu.

<span class="mw-page-title-main">Anhelli</span>

Anhelli, Juliusz Słowacki'nin şiiri, Polonya göçünün geleceği ve Polonya'nın bağımsızlığı için verilen mücadele hakkında kötümser bir eserdir. Yapıt, Adam Mickiewicz tarafından yazılan Polonya Ulusu ve Polonya Hacının Kitaplarının bir kopyası olarak kabul edilir ve İncil'e atıfta bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Üç Ozan</span>

Üç Ozan, Polonya Romantik edebiyatının ulusal şairleridir. Polonya egemen devletinin varlığını sona erdiren Polonya'nın parçalanması sırasında sürgünde yaşadılar ve çalıştılar. Rus iktidarına karşı 1830 Ocak Ayaklanmasının ardından yazdıkları trajik şiirsel oyunları ve epik şiirleri, Polonya'nın yabancı güçlerden bağımsızlık mücadelesi etrafında dönüyordu.

<span class="mw-page-title-main">Arap (şiir)</span>

Arap, Juliusz Słowacki'nin Kasım 1830'da Varşova'da yazdığı bir şiirdir. Ancak şiir, Nisan 1832'de Słowacki'nin Şiir adlı eserinin ilk cildinde yayınlandı. Słowacki'nin Michał Rola Skibnicki'ye ithaf ettiği bu koleksiyondaki iki doğu şiirinden biridir.