İçeriğe atla

Duygusal küntlük

Azalmış duygulanım (İng. reduced affect display), bazen duygusal küntlük, duygusal donukluk veya duygusal uyuşma olarak da bilinir, bireyde azalmış duygusal tepkenlik (İng. reactivity) durumudur. Bu durum, özellikle normalde duygusal tepkiler uyandırması beklenen konular hakkında konuşurken, duyguların sözlü veya sözsüz olarak ifade edilememesi ile karakterize edilir. Bu durumdaki bireylerde, ifade edici jestler nadirdir ve yüz ifadesi veya ses tonlamasında çok az değişiklik vardır.[1] Ayrıca, azalmış duygulanım otizm, şizofreni, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu,[2][3][4] şizoid kişilik bozukluğu veya beyin hasarının belirtileri olabilir.[5] Ayrıca bazı ilaçların (örneğin, antipsikotikler[6] ve antidepresanlar[7]) yan etkisi olarak da gözlenebilir.

Ancak, azalmış duygulanım apati ve anhedoniden ayrılmalıdır; bunlar açıkça duygusal hislerin eksikliğini ifade eder.

Türleri

Kısıtlı duygulanım

Kısıtlı veya sınırlı duygulanım (İng. constricted affect), bir kişinin duygularını ifade etme yeteneğinde ve duygusal tepkilerinin yoğunluğunda azalma ile karakterize edilir.[8]

Körelmiş ve düz duygulanım

Körelmiş duygulanım (İng. blunted affect), bireyin duygusal ifadesinin kısıtlı veya sınırlı duygulanıma göre daha şiddetli azaldığı, ancak düz duygulanıma göre daha hafif olduğu bir durumdur. "Düz ve körelmiş duygulanım arasındaki fark, duygusal ifade yoğunluğundadır. Düz duygulanımı olan bireylerin hiç veya neredeyse hiç duygusal ifadesi yoktur; genellikle başkalarında güçlü duygular uyandıran durumlara karşı hiç tepki vermezler. Körelmiş duygulanımı olan bireyler ise duygusal ifadelerinin yoğunluğunu belirgin şekilde azaltır".[9]

Yüzeysel duygulanım

Yüzeysel duygulanım (İng. shallow affect), tıbbi terminolojide körelmiş duygulanım (İng. blunted affect) ile eşdeğerdir. Psikopati Kontrol Listesi'nin (İng. Psychopathy Checklist) Faktör 1'inde, yüzeysel duygulanım psikopatinin yaygın bir özelliği olarak tanımlanmaktadır.[10]

Beyin yapıları

Körelmiş duygulanıma sahip şizofreni hastaları, duygusal uyaranlara maruz kaldıklarında fMRI taramalarında farklı beyin aktiviteleri gösterirler. Örneğin, körelmiş duygulanıma sahip olmayan şizofreni hastaları, olumsuz duygusal resimler gösterildiğinde şu beyin bölgelerinde aktivasyon gösterirler: mezensefalon, pons, anterior singulat korteks, insula, ventrolateral orbitofrontal korteks, anterior temporal pole, amigdala, medial prefrontal korteks ve ekstrastriyat görsel korteks. Buna karşılık, körelmiş duygulanıma sahip şizofreni hastaları aynı resimler gösterildiğinde mezensefalon, pons, anterior temporal pole ve ekstrastriyat görsel kortekste aktivasyon gösterirler.[11]

Limbik yapılar

Düz duygulanıma sahip şizofreni hastaları, duygusal uyaranlara tepki verirken limbik sistemlerinde azalmış aktivasyon gösterirler. Körelmiş duygulanıma sahip hastalarda, sinirsel süreçler beynin oksipitotemporal bölgesinde başlar, ventral görsel yol ve limbik yapılar üzerinden geçerek inferior frontal bölgelere ulaşır.[11] Yetişkin hint makaklarının amigdalasına erken yaşta verilen hasar, onların duygusal işlem yeteneklerini kalıcı olarak değiştirir. Amigdalanın hasar görmesi, pozitif ve negatif uyaranlara karşı körelmiş duygusal tepkilere yol açar. Bu etki, hint makaklarında geri döndürülemez; bebeklik döneminde meydana gelen hasar, daha sonraki yaşam dönemlerinde meydana gelen hasarla aynı etkiyi yaratır. Makakların beyni, önemli nöronal büyüme olsa bile, erken dönem amigdala hasarını telafi edemez.[12] Şizofreni hastalarındaki körelmiş duygulanım belirtilerinin, sadece amigdalanın yanıt verememesiyle değil, amigdalanın diğer duygusal işlem bölgeleriyle özellikle amigdala-prefrontal korteks bağlantısında entegre olamamasıyla ilgili olduğuna dair kanıtlar vardır.[13] Limbik bölgedeki hasar, şizofreni hastalarında amigdalanın duygusal uyaranları doğru bir şekilde yorumlamasını engeller, çünkü amigdala ile duygusal işlemle ilişkili diğer beyin bölgeleri arasındaki bağlantı zedelenir.[11]

Beyinsapı

Beyinsapının bazı bölümleri, kişinin çevresinden geri çekilmesi veya disengajman (ilişki kesme) ile karakterize edilen pasif duygusal başa çıkma stratejilerinden sorumludur. Bu durumlar arasında sessizlik, hareketsizlik ve düşük tepkisellik bulunur ve bunlar, körelmiş duygulanımda gözlenenlere benzer özellikler gösterir. Körelmiş duygulanıma sahip şizofreni hastaları, "üzgün" film kesitleri izlerken fMRI taramalarında beyin sapında, özellikle sağ medulla ve sol pons bölgelerinde aktivasyon gösterirler.[14] Aynı zamanda, körelmiş duygulanım teşhisi konmuş şizofreni hastalarında bilateral ortabeyin de aktive olmaktadır. Ortabeynin bu aktivasyonu, duygusal uyaranların algısal işlenmesiyle ilişkili otonom sinir sistemi tepkileriyle ilişkilidir. Bu beyin bölgesi, genellikle çeşitli duygusal durumlarda aktive olur. Körelmiş duygulanıma sahip şizofreni hastalarında ortabeyin ile medial prefrontal korteks arasındaki bağlantı bozulduğunda, dış uyaranlara karşı duygusal tepki eksikliği ortaya çıkar.[11]

Prefrontal korteks

Şizofreni hastaları ve duygusal küntlük yaşayanlar, ketiapin ile başarılı bir şekilde tedavi edildiklerinde, prefrontal kortekslerinde (PFC) aktivasyon görülür. PFC'nin aktivasyonundaki eksiklik, şizofreni hastalarında duygusal işlemenin bozulmasına neden olabilir. Sağlıklı bireylerde, mediyal PFC, dış dünyadan gelen duygusal uyaranlara yanıt verir. Bu bölge, duygusal deneyimleri ve davranışları düzenlemek için limbik yapıdan bilgi alıyor olabilir. Ketiapin ile tedavi edilen ve belirtileri azalan hastalar, sağ mediyal prefrontal girus ve sol orbitofrontal girus dahil olmak üzere PFC'nin diğer bölgelerinde de aktivasyon gösterirler.[14]

Anterior singulat korteks

Anterior singulat korteksin aktivasyonu ile hüzünlü film kesitlerini izlerken hissedilen hüzün duygusunun büyüklüğü arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Bu bölgenin rostral alt kısmı, duygusal sinyalleri algılamakta rol oynayabilir. Bu bölge, duygusal küntlük yaşayan şizofreni hastalarında farklılık göstermektedir.[11]

Tanılar

Şizofreni

Düz ve körelmiş duygulanım (İng. flat affect ve blunt affect), şizofreninin klinik sunumunda ayırt edici bir niteliktir. Bu bireylerde, gözlemlenen sessel ve yüz ifadeleri ile jest kullanımında azalma görülür.[15] Şizofrenide düz duygulanım üzerine yapılan bir araştırma, "düz duygulanımın erkeklerde daha yaygın olduğunu ve mevcut yaşam kalitesinin daha kötü olmasıyla ilişkili olduğunu" ve ayrıca "hastalığın seyrine olumsuz bir etkisi olduğunu" ortaya koymuştur.[16]

Çalışma ayrıca "duygu deneyimi ile ifadesi arasında bir ayrışma" olduğunu bildirmiştir[16], bu da "düz duygulanımın, düzleşmiş yüz ifadesi ve vokal vurgu eksikliği dahil, bireyin gerçek hislerini genellikle gizlediği" önerisini desteklemektedir.[17] Böylece, duygular eksik olmaktan ziyade sadece ifade edilmemiş olabilir. Öte yandan, "duyguların sadece baskılama (İng. repression) değil, gerçek dünyayla temasın kaybından kaynaklanan eksikliği, gözlemciye özel bir 'gariplik' izlenimi verir ... duyguların kalıntıları veya yerini alan ikameler genellikle öfke ve saldırganlık ile ilgilidir".[18] En uç vakalarda, tam bir "duygulanım durumlarından ayrışma" meydana gelir.[19] Bu fikri daha da desteklemek amacıyla, duygu düzenleme sorunlarını inceleyen bir çalışma, şizofreni hastalarının sağlıklı kontrol grubunun yapabildiği gibi duygusal ifadelerini abartamadıklarını bulmuştur. Katılımcılardan bir film sahnesi sırasında sahip oldukları duyguları ifade etmeleri istendiğinde, şizofreni hastaları duygularının davranışsal ifadesinde yetersizlik göstermiştir.[20]

Şizofrenide düz duygulanımın etiyolojisi (neden bilimi ile ilgili) üzerine tartışmalar devam etmektedir. Ancak, mevcut literatürün bir kısmı, dorsal yürütücü (İng. dorsal executive) ve ventral duygusal (İng. ventral affective) sistemlerdeki anormalliklere işaret etmektedir; dorsal hipoaktivasyon ve ventral hiperaktivasyonun düz duygulanımın kaynağı olabileceği ileri sürülmektedir.[21] Buna ek olarak, yazarlar ayna nöron sistemindeki (İng. mirror neuron system) yetersizliklerin de düz duygulanıma katkıda bulunabileceğini, bu eksikliklerin yüz ifadelerinin kontrolünde bozulmalara yol açabileceğini belirtmişlerdir.

Başka bir araştırmada, düz duygulanım sergileyen şizofreni hastalarının konuşma sırasında normal kontrollere kıyasla daha az vurgu yaptığı ve daha az akıcı göründüğü saptanmıştır. Normal denekler kendilerini daha karmaşık bir sözdizimi kullanarak ifade ederken, düz duygulanım sergileyen bireyler daha az kelime ve cümle başına daha az kelime ile konuşmaktadır. Düz duygulanım sergileyen bireylerin üzüntülü ve mutlu anlatılarda bağlama uygun kelime kullanımı, kontrol grubuyla benzerlik göstermektedir. Düz duygulanımın, duygusal işlemlemeden ziyade motor ifade yetersizliklerinden kaynaklandığı oldukça muhtemeldir. Gösterilen duygusal ifadeler etkilenmiş, ancak duyguların öznel, otonom ve bağlamsal bileşenleri sağlam kalmıştır.[22]

Travma sonrası stres bozukluğu

Travma sonrası stres bozukluğunun (TSSB) daha önce depresif duygudurumu, yeniden yaşama ve hiper uyarılma gibi olumsuz duygulara yol açtığı bilinmekteydi. Ancak son dönemlerde, psikologlar TSSB hastalarında körelmiş duygulanım ve olumlu duyguların hissetme ve ifade etme düzeyinde azalma üzerine de yoğunlaşmaya başlamışlardır.[23] Körelmiş duygulanım veya duygusal uyuşukluk, TSSB'nin sonuçlarından biri olarak kabul edilmektedir; çünkü zevk veren etkinliklere olan ilgiyi azaltır (anhedoni) ve başkalarından kopukluk hissi, sınırlı duygusal ifade ve duyguların davranışsal olarak ifade edilme eğiliminde azalma yaratır. Körelmiş duygulanım, TSSB'ye neden olan psikolojik stresli deneyimlerin bir sonucu olarak sıkça gazilerde görülmektedir.[23] Körelmiş duygulanım, TSSB'ye verilen bir yanıt olup, travma sonrası stres bozukluklarının merkezi belirtilerinden biri olarak kabul edilmektedir ve savaş bölgelerinde görev yapmış gazilerde sıkça görülmektedir.[24] TSSB'de körelmiş duygulanım, hastaların hissettiği aşırı anksiyete ile başa çıkmanın bir yolu olarak değerlendirilebilir.[25] Körelmiş duygulanımda, prefrontal korteksin de dahil olduğu devrelerde anormallikler bulunmaktadır.[26][27]

Değerlendirme

Duygudurum ve duygulanım değerlendirmeleri yapılırken, klinisyenin "gösterişli ifadenin kültürel farklılıklar, ilaç kullanımı veya durumsal faktörlerden etkilenebileceğini akılda tutması" önem arz eder;[5] halk ise "arkadaşlarına bu kriteri yüzeysel bir şekilde uygulamaktan kaçınmalıdır, aksi takdirde şizoid ve siklotimik kişiliklerin 'normal' popülasyonumuzda yaygın olması ve hipokondriyaya olan eğilimimiz nedeniyle yanlış yargılarda bulunma ihtimali yüksektir".[28]

Özellikle R. D. Laing, "şizoid, otistik, 'yoksul' duygulanım gibi 'klinik' kategorilerin... diğer kişinin eylemleriyle olan ilişkisi hakkında çıkarımlar yapmak için güvenilir, geçerli, kişisel olmayan kriterler olduğu varsayımına dayandığını; ancak böyle güvenilir veya geçerli kriterler yok" olduğunu vurgulamıştır.[29]

Ayırıcı tanı

Körelmiş duygulanım, tüm zevk duygularının azalması veya kesilmesi durumu olan anhedoni ile büyük benzerlik gösterir (bu durum zevk, mutluluk, eğlence, ilgi ve tatmin duygularını etkiler). Anhedoni durumunda, zevkle ilişkili duygular ya hiç ifade edilmez ya da çok az ifade edilir, çünkü bu duygular gerçekten deneyimlenmez veya azalır. Hem körelmiş duygulanım hem de anhedoni, şizofreninin negatif belirtileri olarak kabul edilir; yani, bu semptomlar bir eksikliğin göstergesidir. Şizofreninin diğer bazı negatif belirtileri arasında irade yitimi, aloji (özellikle bir beyin lezyonu sonucu konuşamama) ve katatonik davranış bulunur.

"Amigdala beynin geri kalanından ayrıldığında, olayların duygusal önemini değerlendirme konusunda belirgin bir yetersizlik ortaya çıkar; bu durum bazen 'duygusal körlük' olarak adlandırılır".[30] Bazı vakalarda, körelmiş duygulanım azalabilir, ancak bunun nedenine dair kesin kanıtlar bulunmamaktadır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Liddle, Peter F. (2007). "Schizophrenia: the clinical picture". Stein, George; Wilkinson, Greg (Ed.). Seminars in General Adult Psychiatry. Londra: Royal College of Psychiatrists. ss. 167-86. ISBN 978-1-904671-44-2. 
  2. ^ Ackner, B. (1954). "Depersonalisation: I. Aetiology and phenomenology". Journal of Mental Science. 100 (421). ss. 838-853. doi:10.1192/bjp.100.421.838. PMID 13222014. 
  3. ^ Saperstein, J.L. (1949). "Phenomena of depersonalization". The Journal of Nervous and Mental Disease. 110 (3). ss. 236-251. doi:10.1097/00005053-194911030-00005. PMID 18147948. 
  4. ^ Sierra, M.; Berrios, G.E. (2001). "The Phenomenological Stability of Depersonalization: Comparing the Old with the New". The Journal of Nervous and Mental Disease. 189 (9). ss. 629-636. doi:10.1097/00005053-200109000-00010. PMID 11580008. 
  5. ^ a b Sue, David; Sue, Diane M. (2012). "Mental Status Exam". Foundations of Counseling and Psychotherapy: Evidence-Based Practices for a Diverse Society. Hoboken: John Wiley & Sons. ss. 64-6. ISBN 978-1-118-54210-1. 
  6. ^ "Inkling". 14 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  7. ^ Price, Jonathan; Cole, Victoria; Goodwin, Guy M. (Aug 2009). "Emotional side-effects of selective serotonin reuptake inhibitors: qualitative study". The British Journal of Psychiatry. 195 (3). ss. 211-217. doi:10.1192/bjp.bp.108.051110Özgürce erişilebilir. PMID 19721109. 
  8. ^ Shives, Louise Rebraca (1 Ocak 2008). Basic Concepts of Psychiatric-mental Health Nursing (İngilizce). Lippincott Williams & Wilkins. s. 110. ISBN 9780781797078. 
  9. ^ A. Tasman/W. K. Mohn, Fundamentals of Psychiatry (2011) Section 25.2.3, "The difference between flat and blunted affect is in degree. A person with flat affect has no or nearly no emotional expression. They may not react at all to circumstances that usually evoke strong emotions in others. A person with blunted affect, on the other hand, has a significantly reduced intensity in emotional expression"
  10. ^ Harpur, T. J., Hare, R. D., & Hakstian, A. R. (1989). "Two-factor conceptualization of psychopathy: Construct validity and assessment implications". Psychological Assessment. 1 (1). ss. 6-17. doi:10.1037/1040-3590.1.1.6. 
  11. ^ a b c d e Fahim, Cherine; Stip, Emmanuel; Mancini-Marïe, Adham; Mensour, Boualem; Boulay, Luc J.; Leroux, Jean-Maxime; Beaudoin, Gilles; Bourgouin, Pierre; Beauregard, Mario (2005). "Brain activity during emotionally negative pictures in schizophrenia with and without flat affect: An fMRI study". Psychiatry Research: Neuroimaging. 140 (1). ss. 1-15. doi:10.1016/j.pscychresns.2005.06.003. PMID 16143498. 
  12. ^ Bliss-Moreau, Eliza; Bauman, Melissa D.; Amaral, David G. (2011). "Neonatal amygdala lesions result in globally blunted affect in adult rhesus macaques". Behavioral Neuroscience. 125 (6). ss. 848-58. doi:10.1037/a0025757. PMC 3313682 $2. PMID 21988521. 
  13. ^ Anticevic, A.; Repovs, G.; Barch, D. M. (2011). "Emotion Effects on Attention, Amygdala Activation, and Functional Connectivity in Schizophrenia". Schizophrenia Bulletin. 38 (5). ss. 967-80. doi:10.1093/schbul/sbq168. PMC 3446234 $2. PMID 21415225. 
  14. ^ a b Stip, Emmanuel; Fahim, Cherine; Mancini-Marïe, Adham; Bentaleb, Lahcen Ait; Mensour, Boualem; Mendrek, Adrianna; Beauregard, Mario (2005). "Restoration of frontal activation during a treatment with quetiapine: An fMRI study of blunted affect in schizophrenia". Progress in Neuro-Psychopharmacology and Biological Psychiatry. 29 (1). ss. 21-6. doi:10.1016/j.pnpbp.2004.08.015. PMID 15610941. 
  15. ^ Marder, Stephen R.; Galderisi, Silvana (February 2017). "The current conceptualization of negative symptoms in schizophrenia". World Psychiatry (İngilizce). 16 (1). ss. 14-24. doi:10.1002/wps.20385. PMC 5269507 $2. PMID 28127915. 
  16. ^ a b Gur, R. E; Kohler, C. G; Ragland, J D.; Siegel, S. J; Lesko, K.; Bilker, W. B; Gur, R. C (2006). "Flat Affect in Schizophrenia: Relation to Emotion Processing and Neurocognitive Measures". Schizophrenia Bulletin. 32 (2). ss. 279-87. doi:10.1093/schbul/sbj041. PMC 2632232 $2. PMID 16452608. flat affect was more common in men and was associated with worse current quality of life"..."an adverse effect on course of illness"..."dissociation between reported experience of emotion and its display 
  17. ^ Snyder, D. K.; Whisman, M. A. (2003). Treating Difficult Couples. s. 154. blunted affect, including flattened facial expressiveness and lack of vocal inflection ... often disguises an individual's true feelings. 
  18. ^ Fenichel, Otto (1946). The Psychoanalytic Theory of Neurosis. Londra. ss. 445-6. 
  19. ^ Symington, Neville (2003). Narcissism: A New Theory. Londra. s. 122. 
  20. ^ Henry, Julie D.; Green, Melissa J.; de Lucia, Amber; Restuccia, Corinne; McDonald, Skye; O'Donnell, Maryanne (1 Eylül 2007). "Emotion dysregulation in schizophrenia: Reduced amplification of emotional expression is associated with emotional blunting". Schizophrenia Research (İngilizce). 95 (1). ss. 197-204. doi:10.1016/j.schres.2007.06.002. ISSN 0920-9964. PMID 17630254. 
  21. ^ Lee, Jung Suk; Chun, Ji Won; Yoon, Sang Young; Park, Hae-Jeong; Kim, Jae-Jin (1 Ocak 2014). "Involvement of the mirror neuron system in blunted affect in schizophrenia". Schizophrenia Research (İngilizce). 152 (1). ss. 268-274. doi:10.1016/j.schres.2013.10.043. ISSN 0920-9964. PMID 24268934. 
  22. ^ Alpert, Murray; Rosenberg, Stanley D.; Pouget, Enrique R.; Shaw, Richard J. (2000). "Prosody and lexical accuracy in flat affect schizophrenia". Psychiatry Research. 97 (2–3). ss. 107-18. doi:10.1016/S0165-1781(00)00231-6. PMID 11166083. 
  23. ^ a b Kashdan, Todd B.; Elhai, Jon D.; Christopher Frueh, B. (2007). "Anhedonia, emotional numbing, and symptom overreporting in male veterans with PTSD". Personality and Individual Differences. 43 (4). ss. 725-735. doi:10.1016/j.paid.2007.01.013. PMC 2084052 $2. PMID 18769508. 
  24. ^ Amdur, Richard L.; Larsen, Randy; Liberzon, Israel (2000). "Emotional Processing in Combat-Related Posttraumatic Stress Disorder". Journal of Anxiety Disorders. 14 (3). ss. 219-38. doi:10.1016/S0887-6185(99)00035-3. PMID 10868981. 
  25. ^ Muenzenmaler, Kristina; Castille, Dorothy M.; Shelley, Anne-Marie; Jamison, Andrea; Battaglia, Joseph; Opler, Lewis A.; Alexander, Mary Jane (2005). "Comorbid Posttraumatic Stress Disorder and Schizophrenia-PTSD is particularly difficult to diagnose with schizophrenia, and the issues surrounding treatment of this comorbidity are addressed in". Psychiatric Annals. 35 (1). ss. 50-6. ISSN 1938-2456. OCLC 27724748. 
  26. ^ Panksepp, Jaak, (Ed.) (2004). Textbook of Biological Psychiatry. New Jersey: John Wiley & Sons. ISBN 978-0-471-43478-8. []
  27. ^ Shin, L. M.; Rauch, SL; Pitman, RK (2006). "Amygdala, Medial Prefrontal Cortex, and Hippocampal Function in PTSD". Annals of the New York Academy of Sciences. 1071 (1). ss. 67-79. Bibcode:2006NYASA1071...67S. CiteSeerX 10.1.1.523.5686 $2. doi:10.1196/annals.1364.007. PMID 16891563. 
  28. ^ Berne, Eric (1976). A Layman's Guide to Psychiatry and Psychoanalysis. Penguin. s. 207. 
  29. ^ Laing, R. D. (1969). Self and Others. Penguin. s. 128. 
  30. ^ Daniel Goleman, Emotional Intelligence, p. 15

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Şizofreni</span> bir akıl hastalığı

Şizofreni, benzer belirtilere sahip birtakım ruhsal hastalıklardır.

<span class="mw-page-title-main">Bipolar bozukluk</span> Depresyon dönemlerine ve anormal derecede yüksek ruh haline neden olan zihinsel bozukluk

Bipolar bozukluk veya İki uçlu duygudurum bozukluğu, her biri günlerden haftalara kadar süren depresif ve manik periyotlar ile karakterize edilen, bireyin tamamıyla sağlıklı bir duygudurum (ötimik) vaziyetine de girebildiği, bir duygudurum bozukluğudur. Yaşanan bu iki dönemin ortak özelliği, kişilerin duygudurumunda olağan seyrinden farklı özellikte ve süreklilik arz eden bir yaşantısı olmasıdır. Bu farklılıklar depresif dönemde yaşanan hüzünlü, özgüveni düşük ruh halindeki artış (disfori) ve bununla birlikte manik dönem olarak nitelendirilen neşedeki artıştır (öfori).

<span class="mw-page-title-main">Megalomani</span>

Megalomani, büyüklük hezeyanı ya da büyüklük kuruntusu, kişinin kendisine gerçekle uyuşmayan üstün nitelikler yakıştırmasıdır. Derin bir ruhsal sorunun belirtisidir. Megalomani, kendi başına bir hastalık değilse de oldukça şaşırtıcı bir psikolojik durumdur. Büyüklük hezeyanları kişinin, yetenekleri, nitelikleri ve yaşantısı hakkındaki mantıksız inançlara dayanır. Megalomani, kendini önemseme duygusunun gerçekliğe dayanıp abartılı bir biçim alan, aşırı bir özgüven değildir. Sağlıklı insanların yaklaşık % 10'u üstünlük düşüncesini yaşar ancak megalomaninin tüm kriterlerini içermezler. Farklı kültürlerdeki şizofreni hastalarında megalomani türlerine rastlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Depresif duygudurumu</span> düşük ruh hâli

Depresif duygudurumu, depresyon ya da bunalım, bir olay karşısında duyulan beklentilerin olumsuz yönde olması veya beklentilerin olumsuz yönde gittiği sanrısıdır. Bu duygu çoğu zaman; hiçbir zaman ve hiçbir şekilde gerçekleşemeyecek olan veya böyle olacağı sadece düşünülen beklentiler söz konusu olduğunda kendini belli eder. Umutsuzluk, özellikle öncesinde bu beklentiyi elde edemeyen insanların yaşayacağı bir duygudur.

<span class="mw-page-title-main">Prefrontal korteks</span>

Prefrontal korteks frontal lobun korteksi ve altında bulunan beyaz cevher en üst düzeydeki davranışların bütün bileşenlerinin bağlantılarını yapan limbik sistemle ve onları bütünleştiren, önemli duyu ve motor sistemlerinin arasındaki geri bildirim döngülerinin ve bağlantılarının yer aldığı alandır. Varsayılan durum şebekesine dahildir.

Aleksitimi ya da duygu körlüğü, duyguları tanımlama ve açıklama konusunda subklinik yetersizlik ile karakterize olan bir kişilik oluşumudur. Aleksitiminin temel özellikleri; duygusal farkındalıkta, sosyal bağlılıkta ve kişilerarası ilişkilerde bozukluk olarak sıralanabilir.

Dilinin ucunda fenomeni bilinen bir kelimenin bellekten geri çağırmadaki hata nedeniyle hatırlanamaması, bellekten kısmi geri çağırma ile birlikte her an hatırlanabileceği hissine kapılmaktır. Fenomenin ismi bu gibi durumlarda sıklıkla söylenen "Dilimin ucunda." sözünden gelmektedir. Hemen hemen evrensel bir durum olarak çok iyi bilinen bir kelimenin ya da ismin hatırlanmasında zorluk şeklinde bir bellek çağırma durumu olarak ifade edilir. Dilinin ucunda fenomeni sözcüksel erişimin aşama aşama gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.

Yankı belleği duyusal bellek kayıtlarından biridir; işitsel bilgiyi tutmaya özgü duyusal belleğin bir bileşenidir. Seslere yönelik duyusal bellek yalnızca insanların algıladıkları yankı belleğinin bir formudur. İçinde gözlerimizin uyarıları tekrar tekrar tarayabildiği görsel bellekten farklı olarak, işitsel uyarı tekrar tekrar taranamaz. Genel olarak, yankı bellekleri görüntüsel belleklerden biraz daha uzun zaman devreleri olarak depolanır. İşitsel uyarılar, işlenebilmeden ve anlaşılabilmeden önce kulak tarafından teker teker alınır/duyulur. Söz gelimi, radyoyu dinlemek bir dergi okumaktan çok daha farklıdır. Bir dergi tekrar tekrar okunabilirken, bir kişi belirli bir zamanda radyoya yalnızca bir seferlik kulak verebilir. Denilebilir ki yankı belleği bir bekleme tankı kavramı gibidir. Çünkü bir ses, takip eden ses duyulana kadar işlenmez (tutulur) ve ancak ondan sonra anlamlandırılabilir. Bu özel duyusal deponun büyük miktarlarda işitsel bilgiyi depolaması çok kısa bir zaman devresinde olabilmektedir. Bu yankısal ses zihinde yankılanır ve işitsel uyarının verilmesinden sonra çok bir kısa zamanda tekrarlanır (replay). Yankı belleği uyarıyı yalnızca bir dereceye kadar kabaca, primitif yönlerden şifreler, mesela ses perdesi (pitch), bağlantısız beyin bölgelerine yerleşimini belirler.

Yapılandırılmış duygu teorisi, duygu deneyimini ve algısını açıklayan bilimsel bir teoridir. Bu teori, Lisa Feldman Barrett tarafından, onlarca yıldır duygu araştırmacılarını şaşkına çevirdiğini iddia ettiği "duygu paradoksu" olarak adlandırdığı sorunu çözmek için önerildi ve şöyle açıkladı: İnsanlar günlük yaşamda canlı ve yoğun duygu deneyimlerine sahiptir: başkalarında "öfke", "üzüntü", "mutluluk" gibi duyguları gördüklerini ve kendi kendilerine "öfke", "üzüntü" yaşadıklarını bildirirler. Bununla birlikte, psikofizyolojik ve nörobilimsel kanıtlar, bu tür ayrı deneyim kategorilerinin varlığı için tutarlı bir destek sağlayamadı. Bunun yerine, deneysel kanıtlar, beyinde ve vücutta var olanın etkilendiğini ve duyguların, birbiri ardına çalışan birden çok beyin ağı tarafından inşa edildiğini öne sürüyor.

<span class="mw-page-title-main">Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu</span>

Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu, kişinin sürekli veya tekrarlayan depersonalizasyon veya derealizasyon duygularına sahip olduğu bir ruhsal bozukluktur. Depersonalizasyon, kişinin kendisinden kopuk hissetmesi olarak tanımlanır. Bireyler, kendi düşüncelerinin veya bedenlerinin dışarıdan bir gözlemcisi gibi hissettiklerini ve sıklıkla düşünceleri veya eylemleri üzerinde kontrol kaybı hissettiğini bildirebilirler. Derealizasyon, kişinin çevresinden kopması olarak tanımlanır. Derealizasyon yaşayan bireyler çevrelerindeki dünyayı sisli, rüya gibi / gerçeküstü veya görsel olarak çarpıtılmış olarak algıladıklarını bildirebilirler.

Geçmişe dönüş ya da istemsiz tekrar eden bellek, bireylerin eski deneyimleri ya da eski deneyimlerin ögelerini ani ve genellikle güçlü bir şekilde yeniden deneyimlediği psikolojik fenomendir. Bu deneyimler sevindirici, üzgün, heyecan verici veya herhangi başka bir duygu olabilir. Geçmişe dönüş terimi, özellikle, anı istemsiz hatırlandığında ve/veya bu anı insanın tekrar yaşayabileceği kadar yoğun olduğunda, bunun gerçek zamanda yaşanmadığını, sadece bir anı olduğunu fark edemeyeceği durumlarda kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Balmumu esnekliği</span>

Balmumu esnekliği, şizofreni, bipolar bozukluk veya diğer zihinsel bozukluklarla ilişkili olarak katatoninin psikomotor bir semptomudur. Bu da uyaranlara yanıtın azalmasına ve hareketsiz bir duruşta kalma eğilimine yol açar. Hastayı hareket ettirme girişimlerinde hasta tipik olarak yeni pozisyonda kalır. Deliryum vakalarında mumsu esneklik nadiren görülür. Mumsu esneklikle birlikte en az iki diğer katatonik semptom varsa katotoni teşhisi için yeterlidir.

Psikomotor retardasyon, bir bireyde düşüncenin yavaşlamasını ve fiziksel hareketlerin azalmasıdır. Psikomotor gerilik, konuşma ve duygulanım da dahil olmak üzere fiziksel ve duygusal tepkilerde gözle görülür bir yavaşlamaya neden olabilir.

Klozapin bir psikiyatrik ilaçtır ve ilk atipik antipsikotiktir. Şizofreni ve şizoaffektif bozukluklar dahil olmak üzere belirli ruh hali veya zihinsel bozuklukları tedavi etmek için kullanılır. Türkiye'de Clonex ismiyle satılır.

<span class="mw-page-title-main">Dokunsal halüsinasyon</span>

Dokunsal halüsinasyon ya da temas halüsinasyonu, gerçek dışı bir nesne ile fiziksel bir temasın gerçekleşiyor olduğuna dair dokunsal duyusal girdilerin yanlış algılandığı bir halüsinasyon türüdür. Bu tür, omurilikte ve talamusta üretilen ve birincil bedensel-duyusal korteks (SI) ila ikincil somatosensoriyel kortekse (SII) gönderilen dokunsal duyusal nöral sinyallerin sinyallerin hatalı entegrasyonundan kaynaklanır. Dokunsal halüsiyonasyon, bazı nörolojik hastalıkların, ör. şizofreni, Parkinson hastalığı, huzursuz bacak sendromu ve deleriyum tremens gibi, nükseden semptomlarından biridir. Hayalet uzuv ağrıları çeken hasta bireyler de temas halüsiyonasyonunun bir biçimini tecrübe ettikleri düşünülür. Dokunsal halüsiyonasyonlar kokain ve alkol gibi uyaranlarca da ortaya çıkabilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Selekoksib</span>

Celebrex markası altında satılan Selekoksib bir COX-2 inhibitörü ve nonsteroid antiinflamatuar ilaçtır (NSAID). Osteoartrit, yetişkinlerde akut ağrı, romatoid artrit, ankilozan spondilit, ağrılı adet kanaması ve jüvenil romatoid artritte ağrı ve iltihabı tedavi etmek için kullanılır. Ailesel adenomatöz polipozisi olan kişilerde kolorektal adenom riskini azaltmak için de kullanılabilir. Ağızdan alınır. Faydalar genellikle bir saat içinde görülür.

Anhedoni, bireysel motivasyon ve haz alabilme seviyesi/kabiliyeti başta olmak üzere, bireyin hedonik fonksiyonlarında çeşitli gerilemeleri/eksiklikleri ifade eden bir tanımlamadır. Terimin, günümüzden önceki dönemlere ait tanımlamalarında 'haz/zevk/keyif alamama hali' daha çok vurgulanırken, anhedoni günümüzde ilgili araştırmacılar tarafından motivasyon azalması, haz beklentisinin azalması (istek), tüketim hazzının azalması (ilgi/beğeni) ve pekiştirmeli öğrenme yetisinin gerilemesi ile ilişkilendirilmektedir. DSM-V tanımına göre anhedoni, depresif bozuklukların, madde kullanım bozukluklarının, psikotik bozuklukların ve kişilik bozukluklarının bir bileşenidir; ve bunların içinde haz alma kabiliyetinin azalması ya da daha önce keyif veren aktivitelere yönelik ilginin azalması olarak tanımlanır. ICD-10, anhedoni üzerine açık bir tanım barındırmasa da, anhedoniye eşlenik depresif semptom açıklamasında, DSM-V içeriğine benzer olarak, ilgi veya haz kaybı olarak bir tanımlama yapılmıştır.

Dezorganize şizofreni veya hebefreni, 2013'ten önce şizofreninin bir alt tipiydi. Şizofreninin alt tipleri, 2013'te yayınlanan DSM 5'te kaldırıldı. Bozukluk artık Uluslararası Hastalık Sınıflandırmasının (ICD-11) 11. revizyonunda da listelenmemektedir.

Çocukluk çağı şizofrenisi, şizofreninin özelliklerine benzer. Daha sonraki yaşlarda gelişir ancak 13 yaşından önce başlar ve teşhis edilmesi daha zordur.

Duygusal düzensizlik, uyarıcılara rağmen kişinin arzu edilen duygusal tepkisi kapsamı içinde olmayan bir dizi duygusal tepkidir.