İçeriğe atla

Durub-i Emsal-i Osmaniye

Durûb-ı Emsâl-i Osmaniyye, Şinasi (1826-1871) tarafından derlenip yazılan ilk Türk atasözleri kitabıdır. 1863 yılındaki ilk baskısında 1500 kadar atasözü, 300 kadar deyime yer vermiş; 1870 yılındaki 2. baskısında bu sayı, 2500'e, Ebûzziya Tevfik'in 1885 yılında eserin 3. baskısına ekledikleriyle (1506 adet) birlikte 4006'ya ulaşmıştır.[1]

"Osmanlı Örnek Atasözleri" olarak adlandırabilecek bu eser; 3592 adedi Türkçe, 414'ü yabancı (64'ü Arapça, 226'sı Farsça, 122'si Fransızca, 2'si Latince) olmak üzere 4006 adet atasözü ve deyimi konu başlıklarında (kişi adıyla ilgili olanlar, yer adıyla ilgili olanlar vb.) alfabetik sırayla ele alması, daha önemlisi Osmanlı divan şiiri ve nesrindeki kullanılış şekilleriyle tespit etmesi bakımından sahasındaki en büyük eserdir.

Mektubî Kaleminde kâtip adayı olan henüz yirmi üç yaşındaki bir gencin devletçe gönderildiği Paris’te edebiyat ve dil çalışmalarını sürdürmesi (1849-1854), bu yıllarda araştırmacı (Doğu kültürleri araştırmacıları De Sacy, Pavet de Courteille), şair (Lamartine), yazar (Ernest Renan) ve dil bilimcilerle (Littre) tanışıp dostluk kurması ve bazılarıyla çalışma imkanı bulması, yurda döndüğünde Encümen-i Daniş'te (Bilim Kurulu) görev yapması böyle bir külliyatı oluşturmasında önemli olmuştur. 1851 yılında Société Asitique’e üye seçilen Şinasi, 1865 yılında Fransa’ya gidip sözcük çalışmalarına yönelmiş, 1867 yılında İstanbul’da bir basımevi açarak eserlerinin basımıyla uğraşmıştır.

Halkın söz söyleme yetkisini "yasalara", sözün gücünü "fikir, zikir, şükür" temeline, "halkı bilinçlendirmek için yazma" ilkesini de halka beslediği sorumluluk duygusuna dayandıran Şinasi, Türk edebiyatındaki ilkler içerisine ata yadigârı olan böyle bir kültür hazinesini katmıştır. Şinâsi, Türk gazeteciliğinin ve Tanzimat gazeteciliğiyle gelen yeni bir edebiyatın kurucusu; sade halk nesrinin, gazetede tefrika yoluyla tanınan batılı edebî türlerin ilk bilimli temsilcisi olmakla tanınmaktadır.

Kaynakça

  1. ^ Yeşiloğlu, Ayşegül Mine (Aralık 2005). "Durûb-ı Emsâl-i Osmaniye". Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 2 (7): 148-151. 10 Eylül 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ağustos 2024. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Edebiyat</span> sözlü ya da yazılı anlatıma dayanan sanat

Edebiyat, yazın veya literatür, dil aracılığıyla; duygu, düşünce, hayal, olay, durum veya herhangi bir olgunun edebî bir tarzda ve etkili bir şekilde yazılı veya sözlü anlatımını gerçekleştiren; malzemesi söz ve ses; muhatabı insan olan bir sanat dalıdır. Edebî yazılar yazan sanatçılara edebiyatçı denir. Daha kısıtlayıcı bir tanımla, edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülmüştür. Bunun nedeni, günlük kullanımdan farklı olarak edebiyatın, dil ürünü olmasıdır.

Atasözü geçmişten günümüze gelen, uzun deneyimlerden yararlanarak kısa ve özlü öğütler veren, toplum tarafından benimsenerek ortak olarak kullanılan kalıplaşmış sözlerdir. Türkçede "sav" ve "irsal-i mesel, darb-ı mesel" olarak da adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">İbrahim Şinâsî</span> Türk gazeteci, yazar ve şair

İbrahim Şinasi Efendi, Türk gazeteci, yayımcı, şair ve oyun yazarı.

<span class="mw-page-title-main">Ahmed Vefik Paşa</span> 196. Osmanlı sadrazamı

Ahmet Vefik Paşa, Yunan asıllı Osmanlı devlet adamı, diplomat, çevirmen ve oyun yazarı. İlk ilmî Türkçülerden biridir. İki defa Maarif Nazırlığı yaptı; ilk Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda, İstanbul vekili olarak yer aldı ve başkanlığı üstlendi. 4 Şubat 1878–18 Nisan 1878 ve 1 Aralık 1882–3 Aralık 1882 tarihleri arasında iki defa sadrazamlık görevine getirilmiştir.

Divan edebiyatı, Türk kültürüne has süslü ve sanatlı bir edebiyat türüdür. Bu edebiyata genellikle "divan edebiyatı" adı uygun görülmekte olup bunun en büyük nedenlerinden birisinin şairlerin manzumelerinin toplandığı kitaplara "divan" denilmesi olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan, divan edebiyatı gibi tabirlerin modern araştırmacılar tarafından geliştirildiğini ve halk-tekke-divan edebiyatları arasındaki ayrımların bazen oldukça muğlak olduğu ve bu edebiyatlar arasında ciddi etkileşimlerin de bulunduğu vurgulanmalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Türkoloji</span> Türk dili, tarihi, edebiyatı ve halk bilimi araştırmalarını konu edinen bilim dalı

Türkoloji (Osmanlı Türkçesi: Türkiyat [تركيات], İngilizce: Turcology, Fransızca: Turcologie) veya Türklük bilimi; Türk halklarının filolojisi, antropolojisi, edebiyatı ve tarihi başta olmak üzere genel bir somut ve somut olmayan kültürel miraslarını sistematik bir şekilde derleyen, araştıran ve inceleyen bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Sözlük</span> dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını), söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren, sözcüğün kökünü esas alarak, bunların başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını, değişik kullanışlarını gösteren yazılı

Sözlük, bir dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını), söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren, sözcüğün kökünü esas alarak, bunların başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını, değişik kullanışlarını gösteren yazılı eserdir. Eski dilde lügat, kamus denir. Leksikografi sözlükbilimidir. Sözlükçüye leksikografır denir. Lügatça, sadece bir kitapta geçen terimleri anlatır (glossary).

Saltuknâme, 13. yüzyıl alp-erenlerinden olan ve Rumeli’nin Türkleşmesinde büyük rolü bulunan Sarı Saltuk'un efsanevi hayatını anlatan Anadolu Türk destanlarından biridir. Eserde, Sarı Saltuk'un menkıbelerinin yanı sıra, dönemin önemli kişilerinin menkıbeleri ve bu kişilerin Sarı Saltuk ile olan münasebetleri de anlatılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Ziya Paşa</span> Osmanlı Türkü şair, mütefekkir ve devlet adamı

Ziya Paşa doğum adıyla Abdülhamid Ziyâeddin, Tanzimat devri devlet ve fikir adamı, gazeteci ve şairdir. Osmanlı İmparatorluğu'nda 19. yüzyılın en önemli devlet adamlarından birisidir ve Tanzimat edebiyatının en fazla eser veren yazarlarındandır. Şinasi ve Namık Kemal ile birlikte “Batılılaşma” kavramını ilk defa ortaya atan Osmanlı aydınları arasında yer alır.

Tanzimat edebiyatı, Tanzimat döneminin kültürel ve siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya çıkmış edebiyat akımı. 3 Kasım 1839'da Mustafa Reşid Paşa tarafından ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasi alanda gerek edebî ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Şinasi ile Agah Efendi'nin birlikte çıkarmış olduğu Tercüman-ı Ahval bu edebiyatın başlangıcı olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Ebüzziya Tevfik Bey</span> yazar, gazeteci

Ebüzziya Mehmet Tevfik Bey, Türk gazeteci, yazar, yayıncı, hattat.

<span class="mw-page-title-main">Ahmed Midhat</span> Osmanlı yazar, gazeteci ve çevirmen

Ahmed Midhat, Türk yazar, gazeteci ve yayıncı. Tanzimat dönemi yazarlarındandır. Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. 1870'te Devir (Çağ) adıyla bir gazete çıkardı ancak ilk sayıda kapandı. Çok kısa zaman sonra Bedir adıyla çıktı. 1878'de çıkarmaya başladığı ve yayın hayatını 1921'e kadar sürdürmüş olan Tercüman-ı Hakikat gazetesi Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biri olmuştur. Kabri Fatih Camii içinde II. Mehmed'in türbesinin de bulunduğu ayrı kısımdadır.

<span class="mw-page-title-main">Türk edebiyatı</span> Türkçe yazılmış edebî eserler

Türk edebiyatı, Türk yazını veya Türk literatürü; Türkçe olarak üretilmiş sözlü ve yazılı metinlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Agâh Efendi</span> Osmanlı devlet adamı ve aydın

Çapanzade Agâh Efendi, Tercüme Odasından yetişen Genç Osmanlı Cemiyeti üyesi, gazetecilik de yapmış Osmanlı devlet adamı ve aydını.

<span class="mw-page-title-main">Ahmet Rasim</span> Türk yazar, gazeteci, tarihçi, milletvekili (1864 - 1932)

Ahmet Rasim, Türk yazar, gazeteci, tarihçi, milletvekili.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlıca</span> Osmanlı İmparatorluğunda kullanılan dil

Osmanlıca veya Osmanlı Türkçesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk anayasası olan 1876 tarihli Kânûn-ı Esâsî'de geçtiği hâliyle Türkçe, 13 ile 20. yüzyıllar arasında Anadolu'da ve Osmanlı Devleti'nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılmış olan, Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalan Türk dili. Alfabe olarak çoğunlukla Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır. Halk arasında bazen bu dil dönemi için "Eski Türkçe" de kullanılmaktadır.

Türkçede deyim, evrensel deyim gibi, genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz kümesidir. Türkçede deyimler diğer dillerdeki, yani evrensel anlamdaki, deyimlerin genel özelliklerine uymakla birlikte birçok ayrı özelliği ve anlamı da kendilerinde bulundurur.

<span class="mw-page-title-main">Necip Asım Yazıksız</span> Türk asker, müderris, tarihçi, Türkolog, milletvekili

Necip Asım Yazıksız, asker, müderris, tarihçi, Türkolog, milletvekili.

Mahmud Beyazidi Kürt tarihçisi, İslam âlimi ve Kürdolog.

Emsâl veya tekil haliyle Mesel sözcüğü, aslında Arap dilindeki atasözlerini tanımlamak için kullanılan edebi bir terimdir. Arap edebiyatında, bu atasözlerinin derlendiği Kitâbu'l-Emsâl adlı verilen eserler telif edilmiştir. Bu nedenle aslen çoğul bir kelime olan emsâl tabirinin terimleşmiş şekilde kullanıldığı gözlemlenmektedir.