Ateroskleroz, atardamarları (arterleri) etkileyen bir hastalıktır. Yaygın olarak "damar sertleşmesi" olarak adlandırılan arteriosklerozun bir türüdür. Orta boy ve büyük arterlerde görülen "aterom" veya "plak" olarak adlandırılan yapısal bozukluklardan (lezyonlardan) oluşur. Aterom, hangi safhada olduğuna bağlı olarak çeşitli yapılar barındırabilir:
Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) halinde yapışması olgusudur; oluşan pıhtı kitlesine trombüs ya da trombus (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.
İnme, beyne giden zayıf kan akışının hücre ölümüne neden olduğu tıbbi bir durumdur. İnmenin iki ana türü vardır: kan akışının yetersizliğinden kaynaklanan iskemik ve kanamadan kaynaklanan hemorajik. Her ikisi de beynin bazı bölümlerinin düzgün çalışmamasına neden olur.
Kan damarları dolaşım sisteminin organlarındandır. Görevleri kanı vücudun bölümlerine taşımak olan kan damarlarının farklı türleri vardır. Temel kan damarı tipleri atardamarlar (arter) ve toplardamarlardır (ven). Atardamarlar kanı kalpten alıp vücudun farklı bölümlerine taşırken, toplardamarlar vücudun farklı bölümlerinden kanı kalbe taşırlar. Bununla birlikte iki istisna mevcuttur: pulmoner arter kirli kan, pulmoner ven ise temiz kan taşır. Vücuttaki en büyük damar kanın kendisi aracılığıyla tüm vücuda doğru pompalandığı aort atardamarıdır. Vücutta bulunan her organın en az bir tane temiz kanı kalpten getiren ve birden fazla kirli kanı kalbe götüren damarı vardır. İnsan vücudundaki damarların toplam uzunluğu 100 km kadardır.
Phlegmasia coerulea dolens ven trombozunun nadir görünen, ağır bir türüdür. Bu klinik tabloda, etkilenen segmentin tüm venöz yolları tıkanmıştır. Derin ven trombozu kökenli bu tablo, özellikle malinite barındıran durumlarda veya hamilelikle ilişkili olarak oluşmaktadır. Derin ven trombozu oluşumunu takiben, trombozun giderek ilerler biçimde tüm derin venöz sistemi tıkamasıyla oluşan bu tabloya arteryel vasospazmın da eklenmesi ile ekstremite ödemli, soluk, ağrılı bir hal alır ve bu duruma "beyaz/soluk, ağrılı iltihap" anlamına gelen "Phlegmasia alba dolens" denir. Ancak phlegmasia alba dolens'te kollateral damarlar ya hiç tutulmamış ya da coerulea dolens'teki kadar yaygın olarak tutulmamıştır, venöz dönüş sorunlu olsa da kısmen sağlanabilmektedir. Dolayısıyla ödem, Phlegmasia coerulea dolens tablosunda daha belirgindir.
İskemi (ischemia) yerel kanlanma eksikliğidir.
Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) halinde yapışması olgusudur; damar içinde oluşan pıhtı kitlesine trombus ya da trombüs (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.
Beyin zarları veya meninksler, beyin ve omuriliği sarmalayan üç zara verilen isimdir. Memelilerde beyin zarları sert zar, örümceksi zar ve ince zar bölümlerinden oluşur. Beyin omurilik sıvısı, araknoid mater ile pia mater arasındaki subaraknoid boşlukta bulunur. Bu zarların temel işlevi, merkezi sinir sistemini korumaktır.
Embolizm, bir kütlenin kan akımıyla sürüklenerek damarları tıkamasına embolizm (embolism), bu cisme embolus denir. Kan akımıyla sürüklenen kütle maddenin her türden fiziksel niteliğini taşıyabilir. Bir embolizm sürecinin etkisi, embolusun kaynağı ve izlediği yol ile belirlenir. Trombuslardan kökenli emboluslar en sık görülen embolizm türünü oluşturur (tromboembolizm).
Serebral dolaşım kalpten pompalanan kanın beyin içerisindeki damar ağında dolaşımını ifade etmektedir. Bu dolaşım miktarı dakikada ortalama 750 ml'dir ve kardiyak çıkışın % 15'tir. Kalpten çıkan oksijenlenmiş kan, arterler ile beyne gelir, bu esnada glikoz ve diğer metabolitlerde beyne taşınır. Metabolizma ürünleri ve oksijeni azalmış kan ise venler ile toplanarak kalbin sağ kulakçığına getirilir. Beyne gelen kan miktarı bazı faktörler ile değişir ve bu değişimleri hızlı şekilde dengelemek için beynin otoregülasyon mekanizmaları vardır.
Superior sagittal sinüs beynin orta kısmında, falks serebrinin üst kısmında, duranın iki yaprağı arasında kalan, median fissür boyunca uzanan en büyük toplar damarlardan biridir. Beyin yüzeyinden aldığı venöz kanın ve beyin omurilik sıvısının sistemik dolaşıma geçmesini sağlar.
Sinus rektus beynin oksipital lobun altında, orta hatta, duranın iki yaprağı arasında venöz kan taşıyan bir yapıdır. Rozental'in bazal veni ve inferior sagittal sinus birleşerek sinus rektusu oluşturur. Sinus rektus daha sonra konfluens sinuumda superior sagittal sinus ile birleşir.
Transvers sinus insan kafatasında, oksipital kemiğin alt kısmında, her iki tarafta kendine ait oluk içerisinde seyreden, tentoriyum serebellinin iki yaprağı arasındaki boşluktan oluşan, konfluens sinuumdan aldığı kanı sigmoid sinuse aktaran venöz bir yapıdır.
Sigmoid sinus ismini şekli nedeniyle Sigma harfinden almaktadır. İnsan beyninin posterior dural venöz sinüslerindendir.
Kavernöz sinus dural venöz sinuslerden biridir. Sella turcicanın yanında, sfenoid kemik ve temporal kemik arasında, lateral sellar kompartman olarak tanımlanan alan içerisinde bulunur.
Galen veni ya da diğer adıyla Vena serebri magna insan beyninin en büyük toplar damarlarından biridir. Bu veni ilk tanımlayan kişi Yunan doktor Galen'dir.
Superior oftalmik ven önde angular ven ile bağlantı halinde olan nazofrontal ven olarak başlar. Oftalmik arter gibi optik kanal içerisinde seyretmez. Dönüşü boyunca boşaltıcı drenaj bağlantıları alır. Lateral rektus kasının iki başı arasından arkaya doğru uzanır ve burada superior orbital fissür mediyal duvarından geçerek kavernöz sinuse boşalır. Seyri boyunca etmoidal venlerden ve vortikoz venlerden dallar alır.
Kavernöz sinus trombozu kafa kaidesinde, sfenoid kemiğin sella turcicanın her iki yanında yer alan, beyindeki venöz kanın kalbe gönderilmesinde rol kavernöz sinusun kan pıhtısı ve mikroorganizmalar ile tıkanması durumudur.
Anterior fasiyal ven yüzün yüzeyel ve büyük toplar damarlarından biridir. Burun kökünden Angular ven olarak başlar. Aynı gövde ile aşağı ilerler, nazal küçük venler bu seyirde fasiyal vene katılır. Seyri fasiyal arter ile birliktedir fakat arter gibi kıvrımlı seyir izlemez.
Serebral venöz sinus trombozu beyinde venöz kanı taşıyan dural venöz sinuslerde pıhtı oluşmasına bağlı ortaya çıkan dolaşım bozukluğu ve beraberinde ortaya çıkan klinik durumu tanımlamak için kullanılır. Semptomlar baş ağrısı, bulanık görme, bulantı, kusma, nöbet, tek veya çift taraflı kuvvet kayıpları, duyu kayıplarıdır.