İçeriğe atla

Dolomit

Dolomit, kendisinin de meydana geldiği kalsiyum, magnezyum, karbonat gibi beyaz renge sahiptir (Dolomit'in üzerinde yer alan ise zincifredir.

Dolomit, kalsiyum ve magnezyumlu karbonat birleşiminde meydana gelen bir mineral.

Kırılgan bir mineral olup özgül ağırlığı 2,8 - 3,2 g/cm³ ve sertliği 3,5-4 arasındadır. Isıtıldığında köpürerek çözündüğü için kalsitten ayrılmaktadır.

Kimyasal bileşimi: CaMg(CO3)2
Kristal sistemi  : Hegzagonal
Sertlik  : 3,5-4
Özgül ağırlık  : 2,8-3,2

Dolomit hem bir minerali CaMg(CO3)2 hem de bu minerali ana bileşeni olarak içeren kayacı tanımlamakta kullanılan bir sözcüktür.

Dolomit minerallerinin oluşturduğu kayaçlara dolotaşı adı da verilmektedir. Bu kayaçların oluşumu dolomitin doğrudan kimyasal bir çökelme ile değil kireç taşlarının magnezyum bakımından zengin suların etkisi altında oluştuğu bilinmektedir. Aşırı buharlaşmanın olduğu denizden bir yükselti ile ayrılmış yarı kapalı ortamlarda suyun magnezyum bakımından giderek zenginleşmesi, tabana çökmüş kalsitten ibaret çamurun bu yoğun çözeltilerle etkileşmeye girerek dolomite dönüşmesi mümkün olabilir.

Dünya'da ve Türkiye'de oldukça geniş yayılma alanına sahip olup rezerv problemi olmayan bir mineraldir.

120 milyon ton civarında olan dünya üretiminin neredeyse yarısı Amerika Birleşik Devletleri'nde gerçekleştirilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nin dışında Birleşik Krallık, Avusturya, Belçika, Japonya, Polonya, İspanya, Kanada, Brezilya, Almanya ve Avustralya yılda 1 milyon tonun üzerinde dolomit üreten ülkelerdir.

Dünya'da 3 milyon tonun üzerindeki ihracatın 2 milyon tonunu Belçika ve Kanada yapmaktadır. 2 milyon ton civarında ithalatın ise 1,3 milyon tonu Japonya tarafından yapılmaktadır.

Dünya'da dolomit büyük miktarlarda ve çok değişik sektörlerde kullanılmasına rağmen Türkiye'de üretimin çok önemli bölümü sadece demir-çelik ve cam sanayinde kullanılmaktadır. Dolomitik mermer ise kalsitik mermere nazaran asit tepkimelerine ve yüzey aşınmasına daha dayanıklı olması sebebiyle inşaat ve mimari projelerde yoğun olarak kullanılmaktadır.

Petrolün hazne kayacı özelliği göstermesinden dolayı dolomitler jeolojide büyük önem taşımaktadır.

Tarihi

Büyük olasılıkla mineral olarak dolomit ilk 1768'de Carl Linnaeus tarafından tanımlanmıştır.[1] 1791'de, Fransız doğa bilimci ve jeolog Déodat Gratet de Dolomieu (1750–1801) tarafından, önce eski Roma kentindeki binalarda ve de daha sonra Dolomit Alpleri olarak bilinen dağlarda toplanan örnekler kayaç olarak tanımlandı. Kuzey İtalya. Nicolas-Théodore de Saussure ilk olarak Mart 1792'de mineral ismini verdi.[2]

Özellikleri

Dolomit minareli, üçgen-eşkenar dörtgen sistemde kristalleşir. Beyaz, ten rengi, gri veya pembe gibi renklerde kristaller oluşturur. Dolomit, kalsiyum ve magnezyum iyonlarının alternatif bir yapısal düzenlemesine sahip olan karbonattır. İnce toz formunda olmadığı sürece, soğuk seyreltik hidroklorik asit içinde kalsitte olduğu gibi hızla çözünemez ya da köpüremez.[3] Kristalleşme oldukça yaygındır.

Dolomit, baskın demir ankerit ve baskın magnez kutnohorit arasında katı bir çözelti olarak bulunur.[4] Yapıda az miktarda bulunan demir, kristallere sarı veya kahverengi bir ton verir. Yapıdaki manganez ikameleri de yaklaşık yüzde üç MnO'dur. Yüksek mangan içeriği kristallere pembe renk vermektedir. Kurşun, çinko ve kobalt da yapı içerisindeki magnezyumun yerini alır. Dolomit minerali, bileşik huntit Mg3Ca (CO3) 4 ile yakından ilişkilidir. Dolomit hafif asidik suda çözülebildiğinden, dolomit alanları akifer olarak önemlidir ve karstik arazi oluşumuna katkıda bulunmaktadır.[5]

Dolomitik Mermer

Kireçtaşı, çoğunlukla CaCO3 içeren sedimanter bir kayaçtır. Dolomit ise CaCO3 ve MgCO3 içeren kayaçlardır. Aragonit (CaCO3) kalsitle aynı kimyasal özelliğe sahip olmasına rağmen kristal yapısı bakımından farklıdır. Aragonit, kalsitin zaman içerisinde altere olması ile oluşmuş metastabil bir mineraldir. Diğer karbonatlı mineraller siderit (FeCO3), ankerit (Ca2MgFe(CO3)) ve magnezit (MgCO3) 'dır. Magnezit genellikle kireçtaşı ve dolomitle beraber bulunur ancak az miktarda bütünün içinde yer almaktadır. Benzer özellikleri sebebiyle, karbonatlı mineralleri bir diğerinden ayırt etmek pek kolay olmamaktadır. Özgül ağırlık, renk, kristal formu ve diğer fiziksel özellikleri, kayacın monomineralik olması koşuluyla, tanımlamalarda yardımcı olmaktadır. Çok ince kristal yapılarına sahip olan dolomitik mermerler (tane boyu yaklaşık 0,37mm dir) kalsitik mermerlere nazaran daha yüksek bir özgül ağırlığa sahiptir sahiptir. Yoğunlukları 2,8g/cm³ ile 3,2g/cm³ arasında değişkenlik arz etmekte olup uygulamada 3g/cm³ olarak hesaplanmaktadır. Ayrıca seyreltilmiş hidroklorik asit çözeltisinde farklı minerallerin çözünme hızları, bu tür minerallerin arazide tanınmaları için yararlı bir yöntem olarak bilinmektedir. Kalsit, seyreltilmiş HCI çözeltisinde dolomitten çok daha fazla çözünmektedir. Böylece eğer taze bir yüzey üzerinde bu yöntem denenecek olursa, dolomitin bulunduğu yüzeye el lensi ile bakıldığında çeşitli rölyefler görülecektir. Diğer bir teknik boyama tekniğidir bu teknik aslında aragonit-kalsit ve dolomit yönünde azalan çözünme farklılığı esasına dayanmaktadır. Ancak bu yöntemin arazide kullanılması oldukça zordur, genellikle laboratuvar ortamında kullanılmaktadır. X-Ray difraktometre teknikleri esas olarak iri boyutlu numunelerin karbonat mineralojisinin laboratuvar ortamında belirlenmesi için kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde kayaç içerisindeki kalsit dolomit oranı veya bu minerallerin yüzde değerleri bilinen bir standarda göre kıyaslanarak bulunabilir. Binoküler mikroskop kullanılarak yapılan ince kesit analizleri de bu karbonatlı kayaçların tanınmalarında yardımcı olmaktadır. Kalsit, dolomit ve ankerit'in ince kesitlerde boyama işlemi yapılmadan tanınmaları oldukça zordur. Bu tanımlamalar sırasında, karbonat taneciklerinin tipi, dokusu ve yapıları araştırılmaktadır. Tanımlamalarda kullanılan en önemli unsurlardan birisi de fosil ve fosil izleridir.

Diğer önemli bir ayırt edici özellik de renktir. Renk minerallerin kabaca saflığı hakkında fikir sahibi olunmasına yardımcı olur. Ancak, bunun yanıltıcı da olabileceği unutulmamalıdır. Karbonat dışı mineralin küçük bir miktarı, renk değişiminin olması için yeterli olmaktadır. En meşhur yapı taşlarından, Hindistan kireçtaşı % 0.2 'den daha az Fe2O3 içermekte ve bu içerik, malzemeye kahverengi ve sarımsı kahverengi bir renk vermektedir. Keza, Carthage Mermeri ise kahverengi ve fosilli bir malzeme olup, % 0.2 daha az demir ve alüminyum oksit içermektedir. Çok yüksek saflıktaki kireçtaşları, hafif kahverengi ile kül renginden beyaza uzanan bir renk içermektedir. Yeşil ve kül rengi gibi renkler içeren kireçtaşları genellikle, demir oksit veya karbonlu materyal içerdiğinin göstergesi olarak algılanmaktadır. Oksidasyon durumu arttıkça, renkler yeşile, kahverengiye ve kırmızıya doğru değişmektedir. Renk referans kartı, kayaç tanımlamalarında önemli katkı sağlayabilmektedir. Karbonatlı kayaçlardaki değişik miktarda ve tipte bulunan safsızlıklar, eğer söz konusu kayaçların yararlılık derecesini etkiliyorlarsa ekonomik açıdan önemli olmaktadırlar. Her safsızlık ile ilgili olarak en önemli iki soru vardır. Bunlar; ne kadar bulunur ve dağılımı nasıldır? sorularıdır. Bu safsızlıkların dikkate değer bir miktarı, kayaç içinde dissemine dağılımı ise bazı kullanım alanları için sorun olabilmektedir. Diğer taraftan safsızlıklar tabakalı bir şekilde kayaç içinde konsantre olmuşsa, bunlar bir zayıflık düzlemi oluşturarak, kayacın performansını olumsuz yönde etkileyebilmektedirler.[6]

Formasyon

Modern dolomit oluşumunun Brezilya'nın Rio de Janeiro sahili boyunca fazla doymuş tuzlu lagünlerde, yani Lagoa Vermelha ve Brejo do Espinho'da anaerobik koşullar altında oluştuğu bulunmuştur. Dolomitin sadece sülfat azaltıcı bakterilerin, yardımı ile gelişeceği inanılmaktadır.[7] Bununla birlikte, sıcaklığı düşük dolomit, organik madde ve mikrobik hücre yüzeyleri bakımından zengin olan doğal ortamlarda ortaya çıkmaktadır.[8] Bu, organik madde ile ilişkili karboksil grupları tarafından magnezyum kompleksleşmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.[9] Jeolojik kayıtta büyük dolomit yatakları vardır, ancak mineral modern ortamlara nispeten daha nadirdir. 1999 yılında ilk kez tekrar edilebilir, inorganik düşük sıcaklıklı dolomit ve manyezit sentezleri yayınlandı. Bu laboratuvar deneyleri, yarı kararlı bir "öncünün" ilk çökelmesinin, periyodik çözünme ve yeniden çökelme aralıkları boyunca kademeli olarak, kararlı faza nasıl değişebileceğini gösterdi. Bu geri dönüşümü bulunmayan jeokimyasal reaksiyonun seyrini düzenleyen genel prensip "Oswald'ın adım kuralını çiğnemek" olarak tanımlanmıştır.[10]

Kullanımları

Cortina d'Ampezzo yakınındaki Dolomitlere mineral adı verilmektedir.

Dolomit, süs taşı, beton agregası ve magnezyum oksit kaynağı olarak ve de ayrıca magnezyum üretimi için Pidgeon işleminde kullanılmaktadır. Önemli bir petrol rezervuar kayasıdır ve kurşun, çinko ve bakır gibi ana metallerin büyük tabakalara bağlı Mississippi Vadisi Tipi cevher yatakları için ana kaya olarak hizmet etmektedir.

Kalsit kireçtaşının nadir veya çok maliyetli olduğu durumlarda, bazen demirin yerine ve çeliği eritmek için dolomit bir akış olarak kullanılmaktadır.

Bahçecilikte, dolomit ve dolomitik kireç taşı, topraklara ve topraksız saksı karışımlarına pH tamponu ve magnezyum kaynağı olarak eklenebilmektedir.

Dolomit, suyun ph'ındaki tampon değişiklikliğine yardımcı olması için deniz (tuzlu su) akvaryumlarında substrat olarak da kullanılılmaktadır.

Kalsine dolomit ayrıca biyokütlenin yüksek sıcaklıklarda gazlaştırılmasında katranın tahrip edilebilmesi için bir katalizör olarak da kullanılmaktadır.[11] Parçacık fiziğinin araştırmacıları, dedektörlerin mümkün olan en fazla sayıda egzotik parçacığı algılanabilmesini sağlamak için dolomitin katmanlarının altında parçacık dedektörleri oluşturmayı sever. Dolomit nispeten daha az miktarda radyoaktif madde içerdiğinden, arka plan radyasyon seviyelerine katkıda bulunmadan kozmik ışınların oluşturduğu parazitlere karşı izole edilebilmektedir.[12]

Kaynakça

  1. ^ Linnaeus, C. (1768): Systema naturae per regnum tria naturae, secundum classes, ordines, genera, species cum characteribus & differentiis. Tomus III. Laurentii Salvii, Holmiae, 236 p. On p.41 of this very book, Linnaeus stated (in Latin): "Marmor tardum - Marmor paticulis subimpalpabilibus album diaphanum. Hoc simile quartzo durum, distinctum quod cum aqua forti non, nisi post aliquot minuta & fero, effervescens." In translation: "Slow marble - Marble, white and transparent with barely discernable particles. This is as hard as quartz, but it is different in that it does not, unless after a few minutes, effervesce with "aqua forti
  2. ^ Saussure le fils, M. de (1792): Analyse de la dolomie. Journal de Physique, vol.40, pp.161-173.
  3. ^ ""Dolomite Mineral - Uses and Properties" geology.com". 26 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mayıs 2020. 
  4. ^ Klein, Cornelis and Cornelius S. Hurlbut Jr., Manual of Mineralogy, Wiley, 20th ed., p. 339-340 ISBN 0-471-80580-7
  5. ^ Kaufmann, James.Sinkholes 4 Haziran 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 2013-06-04 at the Wayback Machine. USGS Fact Sheet. Retrieved on 2013-9-10.
  6. ^ "MTA - Dolomit". 11 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  7. ^ Vasconcelos C.; McKenzie J. A.; Bernasconi S.; Grujic D.; Tien A. J. (1995). "Microbial mediation as a possible mechanism for natural dolomite formation at low temperatures". Nature. 337 (6546): 220–222. :Bibcode 2013PNAS..11014540R 18 Nisan 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.doi 10.1038/377220a0
  8. ^ Snyder, Glen T.; Matsumoto, Ryo; Suzuki, Yohey; Kouduka, Mariko; Kakizaki, Yoshihiro; Zhang, Naizhong; Tomaru, Hitoshi; Sano, Yuji; Takahata, Naoto; Tanaka, Kentaro; Bowden, Stephen A. (2020-02-05)."Evidence in the Japan Sea of microdolomite mineralization within gas hydrate microbiomes" 8 Mayıs 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..Scientific Reports 10 (1): 1–13.10.1038/s41598-020-58723-yISSN2045-2322
  9. ^ Roberts, J. A.; Kenward, P. A.; Fowle, D. A.; Goldstein, R. H.; Gonzalez, L. A. & Moore, D. S. (1980). "https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3767548/ 7 Mayıs 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.". Proceedings of the National Academy of Sciences of the United State 110 (36): 14540–5. Bibcode:2013PNAS..11014540R. doi:10.1073/pnas.1305403110. PMC 3767548. PMID 23964124.s of America.
  10. ^ Deelman, J.C. (1999): "Low-temperature nucleation of magnesite and dolomite"Archived 2008-04-09 at the Wayback Machine, Neues Jahrbuch für Mineralogie, Monatshefte, pp. 289–302.
  11. ^ A Review of the Literature on Catalytic Biomass Tar Destruction 4 Şubat 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 2015-02-04 at the Wayback Machine National Renewable Energy Laboratory.
  12. ^ Short Sharp Science: Particle quest: Hunting for Italian WIMPs underground https://web.archive.org/ 2020-05-10 at the Wayback Machine. Newscientist.com (2011-09-05). Retrieved on 2011-10-10.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kireç taşı</span> genellikle mercan, foraminifera ve yumuşakçalar gibi deniz canlılarının iskelet parçalarından oluşan bir karbonat tortul kayaç

Kireç taşı genellikle mercan, foraminifera ve yumuşakçalar gibi deniz canlılarının iskelet parçalarından oluşan bir karbonat tortul kayaçtır. Başlıca maddeleri kalsiyum karbonatın farklı kristal formları olan kalsit ve aragonit minerallerdir. Yakından ilişkili bir kaya, yüksek oranda mineral dolomit içeren dolomittir. Eski USGS yayınlarında, dolomit magnezyum kireç taşı olarak anılırdı, artık magnezyum eksikliği olan dolomitler veya magnezyum açısından zengin kalkerler olarak ayrılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Mineral</span> inorganik kristalleşmiş katı madde

Mineral, doğal şekilde oluşan, homojen, belirli kimyasal bileşime sahip inorganik kristalleşmiş katı bir maddedir. Buna göre minerallerin özellikleri şöyledir; doğal olarak oluşur, herhangi bir parçası bütününün özelliklerini taşır, belirli bir kimyasal formülü vardır, katı hâlde olup nadiren sıvıdır ve inorganiktir.

<span class="mw-page-title-main">Kalsit</span>

Kalsit, kimyasal formülü CaCO3 olan kristalleşmiş kalsiyum karbonat. Saydam, beyaz, sarı, rustik yeşil ve mavimsi renkte olabilir. Sertliği 3, özgül ağırlığı 2.71'dir. Soğuk ve seyreltik hidroklorik asitte (tuz ruhu) şiddetli bir köpürme ile ayrışır. Çakı ile çizilir. CO2'li sularda çözünerek Ca(HCO3)2 yapar.

<span class="mw-page-title-main">Mermer</span> heykel ve yapı malzemesi olarak yaygın olarak kullanılan katmansız metamorfik kaya

Mermer, metomorfizma olayı sonucunda kalker ve dolomitik kalkerlerin yeniden kristalleşmesiyle meydana gelmiş bileşimdir. Bileşimlerinin %90-98'i CaCO3'ten (Kalsiyum karbonat) oluşmaktadır. Düşük oranda MgCO3 (Magnezyum karbonat) içermektedir. CaCO3 kristallerinden oluşan mermerlerde esas mineral “Kalsit” tir. Aynı zamanda az miktarda silis, silika, feldspat, demiroksit, mika, fluorin ve organik maddeler bulunabilir. Renkleri genellikle beyaz ve grimsidir. Fakat yabancı maddeler nedeniyle sarı, pembe, kırmızı, mavimtırak, esmerimsi ve siyah gibi renklerde de olabilirler. Mikroskop altında incelendiğinde, birbirine iyice kenetlenmiş "Kalsit Kristalleri"nden oluştuğu görülür.

Mika bir düzleme göre çok iyi dilinimli bir takım mineralleri içeren bir mineraller grubudur. Dilinim (şistozite), yaprakcıkları elastik olarak bükülebilir. Dilinim yüzeyleri sedef parıltıdır. Mika grubu mineraller, yer kabuğunu oluşturan kayaçlar içerisinde ortalama % 3.8 oranında dağılım frekansına sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Magnezit</span> Magnezyum içeren bir madensel tuz

Magnezit, magnezyumun başlıca filizlerinden biri.

<span class="mw-page-title-main">Piroksen</span>

Piroksen, mantonun önemli bileşenlerinden biri olduğu sanılan, magmatik ve metamorfik taşlarda sıkça rastlanan karmaşık bir inosilikat mineral grubudur.

<span class="mw-page-title-main">Biyotit</span>

Biyotit (K(Mg, Fe)3AlSi3O10(F, OH)2), mika ailesinin koyu renkli demirce zengin üyesidir. Diğer mikalar gibi levha yapısına sahiptir. Biyotit siyah parlak görünüşe sahiptir, bu onu diğer ferromagnezyen minerallerden ayırmaya yardım eder. Hornblend gibi biyotit de granit gibi kıtasal kayaçların bileşenidir.Biyotit 1998 yılına kadar mineral parçası olarak görülmüş fakat 1998 yılında Uluslararası Mineral Birliği tarafından mineral grubu olarak adlandırılmıştır. Biyotit terimi hala arazide bulunup analiz edilmemiş koyu renkli mika parçalarını tanımlamada kullanılmaktadır.Biyotit ismi 1847 yılında Fransız fizikçi Jean Baptiste Biot'un anısına ve yaptığı çalışmalara ithafen J.F.L Hausmann tarafından verilmiştir.Biyotit grubun üyeleri levha silikat minerallerdir. Demir,magnezyum,silikon,alüminyum,oksijen ve hidrojen elementleri bir araya gelerek potasyum iyon bağlarıyla birbirlerine zayıf bir şekilde bağlanırlar. "Demir Mika" terimi bazen demir yönünden zengin biyotitler için kullanılır bazı durumlarda dolgun mika yapılı hematitlerde de kullanılır. Biyotit bazı durumlarda "Siyah Mika" olarak da adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Tortul kayaçlar</span>

Üç ana kayaç türünden biri olan tortul kayaçlar, yeryüzünde en çok görülen kayaç türüdür. Dünya'nın yüzeyinin yaklaşık yüzde 75'ini yerkabuğunun ise yaklaşık yüzde 8'ini kaplarlar. Bu kayaçlar genellikle tabakalı olarak bulunurlar ve içerisinde organizma kalıntıları (fosil) bulundururlar. Sarkıt ve dikitler bu kayaçların oluşturduğu jeolojik yapılara örneklerdir. Tortul kayaçların büyük bir kısmı dış etmenler tarafından yeryüzünün aşındırılmasıyla meydana gelen çeşitli büyüklükteki unsurların (sediman) taşınarak çukur sahalara biriktirilmesi sonucu oluşmuşlardır. Bu olaya genel anlamda tortullaşma denir. Biriken unsurlar önceleri boşluklu gevşek bir yapıya sahiptirler. Fakat zamanla sıkışıp sertleşirler. Bir birikme sahasında, sonradan biriken unsurlar öncekiler üzerinde birikerek ağırlıkları vasıtasıyla basınç yaparlar. Bu basınç sonucu unsurlar, aralarındaki boşlukların küçülmesi ve büyük ölçüde ortadan kalkmasıyla sıkışır ve sertleşirler. Tortul depoların veya kayaçların oluştukları ortamlar yerden yere farklılık gösterirler.

<span class="mw-page-title-main">Kireç</span>

Kireç, kireç taşının çeşitli derecelerde (850-1450 °C) pişirilmesi sonucu elde edilen, suyla karıştırıldığında, tipine göre havada veya suda katılaşma özelliği gösteren, beyaz renkli, inorganik esaslı bir bağlayıcı madde türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Kuvarsit</span>

Kuvarsit, genel olarak kuvars kumu tanelerinin, silisten meydana gelmiş bir çimento ile birbirlerine çok sağlam şekilde bağlanmalarıyla oluşmuş direnci yüksek bir kayaç olup, sedimanter ve metamorfik olmak üzere 2 çeşidi mevcuttur. Kuvarsitin kimyasal bileşimi, kuvars, kumtaşı ve kuvars kumu gibi SiO2 olup, ancak kuvarsit içerisinde çeşitli miktarlarda feldspat, mika, kil, manyetit, hematit, granat, rutil, kireçtaşı vb. bulunabilir.

<span class="mw-page-title-main">Kalsiyum karbonat</span> En az % 38 kalsiyum içeren bir bazik ürün

Kalsiyum karbonat, halk arasında kireç taşı olarak bilinen bir tür kimyasal bileşiktir. Bileşik formülü CaCO3 şeklindedir. Bu bileşik doğada en fazla eski kayaçlarda ve deniz kabuklarında bulunur. Kalsiyum karbonat, antiasitlerin bir üyesi olsa da, fazlası biyolojik olarak zararlıdır.

Karbonat mineralleri karbonat iyonu (CO32-) içeren minerallerdir.

Ortorombik kristal sistemi kristal kafes yapılarından biridir. Bu sistemde a, b ve c eksenleri farklı boylarda, bunlar arasındaki açılar da 90o'e eşittir a≠b≠c ve α=β=γ=90° olmalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Evaporit</span>

Evaporit, sulu bir çözeltinin buharlaşmasıyla kristalleşme ve yoğunlaşma sürecinde sonuçlanır. Evaporit suda çözünen mineral sedimentin (mineralin) ismidir. İki çeşit tuz taşı birikintisi vardır:

  1. Okyanus birikintisi olarak da bilinen marine ve göller gibi suyun ana bloklarında bulunmaktadır.
  2. Evaporit tuz taşları çökelti kayaları olarak bulunur.
<span class="mw-page-title-main">Ayrışma (jeoloji)</span>

Ayrışma, çözünme veya günlenme, yerkabuğunu oluşturan kayaçların yüzey kısımlarında fiziksel ve kimyasal etkenlerle meydana gelen değişimlerdir. Bu etkenlerin yanında atmosferdeki gazlar, sıcaklık, su, organizmalar da ayrışmada etkilidir.

<span class="mw-page-title-main">Mağara incisi</span>

Mağara incisi, sığ mağara gölcüklerinde oluşan, gruplar hâlinde ya da tek olarak bulunabilen mağara oluşumlarıdır. Şekilleri küresel, silindirik, kübik veya düzensiz olabilen mağara incilerinin çapları, bir kum tanesi boyutundan 15 santimetreye kadar değişir. Renkleri genelde beyaz veya gridir. Kırmızı, sarı, portakal rengi, kahverengi ve siyah olanlarına da rastlamak mümkündür.

<span class="mw-page-title-main">Skarn</span>

Skarnlar veya taktitler, metasomatizma adı verilen bir süreçle oluşan sert, iri taneli metamorfik kayalardır. Skarnlar, kalk-silikat mineralleri olarak da adlandırılan kalsiyum-magnezyum-demir-manganez-alüminyum silikat mineralleri bakımından zengin olma eğilimindedir. Bu mineraller, hidrotermal akışkanlar magmatik veya tortul kökenli bir protolit ile etkileşime girdiğinde meydana gelen değişimin bir sonucu olarak oluşur. Çoğu durumda, skarnlar, dolomit veya kireç taşından oluşan bir karbonat tabakasına giren faylar veya kayma bölgelerinde ve çevresinde bulunan granitik bir plütonun girmesiyle ilişkilidir. Skarnlar bölgesel veya kontakt metamorfizmasına göre oluşabilir ve bu nedenle nispeten yüksek sıcaklık ortamlarında oluşabilir. Metasomatik süreçlerle ilişkili hidrotermal akışkanlar, magmatik, metamorfik, meteorik, denizel veya hatta bunların bir karışımından kaynaklanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Mağara çökelleri</span>

mağara çökeli, genellikle mağara oluşumları olarak bilinir, bir mağarada oluşan ikincil maden yataklarıdır. mağara çökelleri tipik olarak kireçtaşı veya dolomit çözelti mağaralarında oluşur. İlk olarak Moore (1952) tarafından ortaya atılan "mağara çökeli" terimi, Yunanca "mağara" + " yatak " sözcüklerinden türetilmiştir. Çoğu yayındaki mağara çökeli" tanımı, özellikle madenlerde, tünellerde ve diğer insan yapımı yapılardaki ikincil maden yataklarını hariç tutar. tepe ve kuvvetli mağaralarda mağara çökelleri oluşturan "ikincil mineralleri" daha net bir şekilde tanımladı:

"İkincil" bir mineral, ana kaya veya döküntüdeki bir birincil mineralden bir fizikokimyasal reaksiyonla türetilen ve / veya bir mağaradaki benzersiz bir dizi koşul nedeniyle biriken bir mineraldir; yani, mağara ortamı mineralin çökelmesini etkilemiştir.