Doktor Nâzım
Doktor Nâzım | |
---|---|
Maârif-i Umûmiye nâzırı | |
Görev süresi 21 Temmuz 1918 - 8 Ekim 1918 | |
Hükümdar | VI. Mehmed |
Başbakan | Talat Paşa |
Yerine geldiği | Ali Münif Bey |
Yerine gelen | Gelenbevizade Mehmet Said |
11. Fenerbahçe SK Başkanı | |
Görev süresi 1915-1916 | |
Yerine geldiği | Mehmet Sabri Toprak |
Yerine gelen | Refik Ahmet Nuri Sekizinci |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | 1872 Selanik, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm | 26 Ağustos 1926 (54 yaşında) Ankara, Türkiye |
Milliyeti | Türk |
Partisi | İttihat ve Terakki |
Bitirdiği okul | Askeri Tıbbiye İdadisi Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Sorbonne Üniversitesi |
Mesleği | Hekim, siyasetçi |
Doktor Nâzım veya Selanikli Mehmed Nazım Bey (1872[1][2]- 26 Ağustos 1926), Türk siyasetçi, hekim, 22 Temmuz 1918-8 Ekim 1918 arası Maârif Nazırı ve 1915-16 dönemi Fenerbahçe SK fahri başkanı.[3] İttihat Terakki Cemiyeti'nin kurucu liderlerinden ve Jön Türk Devrimi'nin öncü isimlerindendir. Askeri Tıbbiye'de okuduğu dönemlerde, daha sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun bir dönemine hükmedecek İttihat Terakki Fırkası'nın ve Teşkîlât-ı Mahsûsa'nın kurulmasında, örgütlendirilmesinde ve Osmanlı toplumunda büyük bir dönüşüm sağlayan meşrutiyetin yeniden ilanında oldukça önemli rol almış birkaç yöneticisi arasındadır.
1893 yılında gittiği Paris'te 14 yıl boyunca cemiyetin gelişmesi ve Meşrutiyet'in yeniden ilanı için çalıştı.[4] II. Meşrutiyet'in ilanını sonuçlandırmak için 1907 yılında İzmir ve Selanik'e geçti, bunu başaran ekibin başında yer aldı. II. Abdülhamid'e etkin muhalefet düzenlediği dönemlerde daha çok demokrasi ve özgürlük ideolojileri temelinde siyaset yaptıysa da, 1911 yılından sonra İmparatorluğa karşı artan etnik bölücü faaliyetler, tüm ideolojik düşüncesini tamamıyla değiştirdi ve işlediği Osmanlıcılık siyaseti, Türk Milliyetçiliğine evrildi. Ayrıca bu dönemlerde Bahaddin Şakir ile birlikte 1913-1918 yılları arasında faaliyet gösteren Teşkîlât-ı Mahsûsa‘nın kurucusu oldu.[5][6][7][8] Daha sonrasında I. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar ideolojik olarak yönettiği cemiyette verilen bütün kararlarda söz sahibi oldu.[9][10]
I. Balkan Savaşı sırasında 1912'de Selanik'in Yunanların eline geçmesi üzerine, Türk milliyetçisi olduğu gerekçesiyle yargılanmaksızın Atina'da bir hücrede tutuldu ve psikolojik baskıya maruz kaldı. İttihat Terakki Cemiyeti'nin talebi üzerine serbest bırakılarak İzmir'e gönderildi. Bu yaşadıklarının da etkisiyle savaştaki Bulgarların gerçekleştirmiş olduğu savaş suçlarını eleştiren ve Osmanlı Hristiyanlarından intikam alınmasını isteyen makaleler yayınladı.[2]
1915-16 döneminde Fenerbahçe SK'nın Başkanlık makamında bulundu. Osmanlı Devleti'nde son Talat Paşa hükûmeti içinde, kendisi istemediği halde Talât Paşa'nın ısrarlarına karşın Maârif Nazırı (eğitim bakanı) olarak yer aldı. Osmanlı'nın yenilgisi ile biten I. Dünya Savaşı'ndan sonra İttihatçı arkadaşlarıyla beraber Avrupa'ya kaçtı ve 1922'de yurda dönebildi. Çeşitli siyasi etkinlikleri nedeniyle daha önce üç kez idam cezası alan Doktor Nâzım, son olarak 1926'da Atatürk'e karşı düzenlenen İzmir Suikastı'ndan dolayı kendisine suç isnat edildi ancak, bu konuya dair hakkında herhangi bir delil bulunamamasına karşın idamına karar verildi.[11][12][13][14]
Yaşamı
1872'de[4] Selanik'te dünyaya geldi. Babası, Selanik Türklerinden abani sarıklı bir ağa olarak tanınan Vardarlı Makedonya Türkleri boyuna mensup[15] Hacı Abdülhamid Efendi, annesi Ayşe Hanım'dır.[16] Babasını henüz bebekken kaybetti. Rüştiye (ortaokul) eğitimini Selanik'te tamamladıktan sonra 1885'te 15 yaşındayken İstanbul Askerî Tıbbiye İdâdîsi'ne girdi. Bu okuldaki üç yıllık eğitimin ardından Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'ye (Askeri Tıp Akademisi) girdi. Öğrencilik yıllarında Namık Kemal'in yazılarının etkisinde kaldı ve Tıbbiyede 4 Haziran 1889 tarihinde kurulan, daha sonra İttihat-Terakki adını alacak olan İttihâd-ı Osmânî Cemiyeti'ni Tıbbiyeden bir grup arkadaşıyla beraber kurmuş, ilk yıllarından itibaren cemiyet içinde aktif görevler almıştır. Öğrenimi sürmekte iken; 1893 yılında tıbbiyeden arkadaşları Ahmet Verdani ve Ali Zühtü Bey'lerle birlikte, daha önce buraya gelmiş bulunan Ahmed Rıza Bey'in grubuyla siyasi bağlantı kurmak amacıyla Paris'e gitmiş ve orada iki cemiyeti birleştirerek “Osmanlı İttihat ve Terakki” cemiyetini kurmuştur. Daha sonra ise burada, yarıda kalan öğrenimini tamamlamak için Sorbonne Üniversitesi'nin Tıp Fakültesi'ne kaydolmuştur.[17][18]
Avrupa yılları
Doktor Nâzım ve arkadaşları, Paris'e kendilerinden 5 yıl önce gelen ve II. Abdülhamit'e karşı muhalefet eden Ahmet Rıza Bey ile iletişim kurmak, ona cemiyeti yurt dışında temsil etmesini önermekle görevlendirilmişti. Doktor Nâzım, Avrupa'daki Jön Türkler ile Osmanlı topraklarındaki muhalif gençlerin “Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti” adı altında birleşmesine öncülük etti. Cemiyetin başkanlığını ilk etapta Ahmed Rıza üstlendi. Daha sonra Paris'teki İttihatçı gençleri bir araya toplamak amacıyla bir gazete çıkarılmasını teklif etti. Bunun üzerine 1 Aralık 1895'te Ahmed Rıza ile birlikte Meşveret gazetesini yayımladı. Burada "vatan" ve "millet" konularını içeren yazılar yazdı, II. Abdülhamid yönetimini eleştirdi. "Fransız modeli" bir yapılanmanın gerektiğini belirterek "demokratik" ve "laik" görüşleri savundu. Yazılarında “örgütlü muhalefet“ tezini işleyen Doktor Nâzım, 1894'te Osmanlı Terakkî ve İttihat Cemiyeti'nin kurulmasında etkili oldu.[19] Doktor Nâzım, yarım kılan tıp eğitimini 1895'te Paris'te, Sorbonne Üniversitesi‘nde tamamlayarak, jinekolog doktor oldu ve Paris Hastanesi'nde göreve başladı.[20][21][22]
1896 yılında II. Abdülhamit, İttihatçıların darbe yapacağına ilişkin bir istihbarat alması üzerine bir yandan İstanbul'da büyük bir tutuklama operasyonu düzenlerken diğer yandan da Fransız hükûmetine; Paris'teki Jön Türk gençliği sınırdışı etmesi için baskılarını arttırmıştı. Bu baskılar sonucu Doktor Nâzım ve arkadaşları Fransa'dan sınır dışı edildi. Bu olay sonrası Belçika'da geçerek, eylemlerine buradan devam eden örgüt, yine II. Abdülhamid'in ısrarlarıyla buradan da sınır dışı edilince İsviçre'ye geçti. Doktor Nâzım, burada Tunalı Hilmi ve Abdullah Cevdet gibi isimlerin aralarında bulunduğu genç aydınları da örgüte kazandırdıktan sonra, gizlice Paris'e gitti. Doktor Nâzım'ın yoğun çabaları sonucunda, Temmuz 1897'de II. Abdülhamid'in baskısı ile kapatılmış, bir süre Belçika'ya ve ardından Cenevre'ye taşınan Meşveret gazetesinin ve cemiyetin tekrar Paris'e dönüşü gerçekleştirildi ve ardından, 1899'da yapılan kongrede yine Ahmed Rıza Bey'i destekledi. Bu arada cemiyete; yeni üyelerin kaydedilmesinde ve maddi yardım sağlanmasında çok etkisi oldu.[23]
Cemiyetin 1896'da Paris'te düzenlediği olağanüstü toplantısında Mizancı Murad'ın başkan seçilmesinden sonra, cemiyetin merkezi Cenevre'ye taşındı ancak Mizancı Murad ile anlaşamayan Ahmed Rıza'nın Paris'te kalıp Fransızca Meşveret'i yayınlaması uygun görülmüştü. Doktor Nâzım da, onunla birlikte Paris'te kaldı. Zamanla cemiyet içerisindeki anlaşmazlıkların artması üzerine cemiyetin birtakım üyeleri, Ahmed Rıza ve Doktor Nâzım'ın cemiyetten çıkarılmasına karar verip bunu Mizan'da yayınladılar. (bu gelişme üzerine Mizancı Murad, başkanlığı bırakmak zorunda kalmış; yerine cemiyetin başkanlığına Çürüksulu Mahmud Bey getirilmiştir.[4]) Cemiyet, kısa süre sonra dağılma sürecine girdi; Haziran 1897'de II. Abdülhamit'in serhafiyesi Ahmet Celalettin Paşa ile cemiyet namına görüşen Mizancı Murad, padişah affı ile İstanbul'a dönünce; onu, Türk sefaretlerinde görev kabul eden diğer Jön Türkler izledi. Doktor Nâzım, Sultanın tekliflerini kabul etmeyip, geriye kalan bir avuç hürriyet yanlısından birisiydi. Arkadaşları ile birlikte Meşveret'i yayınlamayı sürdürdü.[24]
Jön Türkler'i birleştirmek amacıyla Prens Sabahattin'in girişimiyle 4-9 Şubat 1902'de Paris'te I. Jön Türk Kongresi'nde Doktor Nâzım, “Prens Sabahaddin'ci” grupla düşünsel ayrılığa düştü. Prens Sabahaddin ve Ali Kemal'in başını çektiği grup, düzenlenecek bir ihtilal için başka devletlerin işbirliğini uygun görüyor, Ahmet Rıza ve Doktor Nâzım ise bunu kabul etmiyordu. Kongre, bir karar alamadan dağıldı. Aynı tarihlerde İstanbul'da, Padişah fermanı ile Doktor Nâzım hakkındaki ilk idam kararı verildi.[25]
Selanik ve İzmir
Prens Sabahaddin, 1907 yılında Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti adıyla yeni bir dernek kurarken; Doktor Nâzım, Bahattin Şakir ile birlikte Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti'nin başını çekti.[4] Cemiyetin kadrolaşma ve teşkilâtlanma görevi 1907'de kendisine verildi. Onun gayretleriyle yurt içinde ve dışında yeni şubeler açıldı ve teşkilât aktif bir hale geldi. Bildiriler hazırlayarak her şubenin neler yapması gerektiğini, teşkilât ve kadrolaşma usullerini ayrıntılı biçimde anlattı. Siyasî faaliyetlerinden dolayı Doktor Nâzım vatan haini ilân edilerek idam cezasına mahkûm edilmiş olduğundan gizlice yurda dönmek için bazı teşebbüslerde bulundu. Aynı yıl, Talat Bey'in başını çektiği, merkezi Selanik olan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'nin daveti üzerine Rum komitacıların yardımıyla Selanik'e geçti. Selânik'te Midhat Şükrü Bleda'nın evinde kaldı. Burada iken çalışmalarını yoğunlaştırıp teşkilâtı bütünleştirme girişiminde bulundu. İki örgüt, 27 Eylül 1907'de imzalanan bir belge ile birleştirildi. Doktor Nâzım, “Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti” adının kullanılmasını kabul ettirdi. Doktor Nâzım ile İttihat ve Terakkî Cemiyeti yöneticileri, Selanik'te bir ihtilâlin yapılmasını karara bağlamışlardı. II. Abdülhamid yönetimine karşı gerçekleştirilecek ihtilâli ancak İzmir Kolordusu önleyebilirdi. Doktor Nâzım'ın esas amacı İzmir Kolordusu'na mensup subayları cemiyete üye yapmak ve onların yardımını sağlamaktı. İzmir'e varınca Binbaşı Tâhir Bey ve Halil Menteşe ile irtibat kurdu. Jandarma zâbiti Eşref Kuşçubaşı ile birlikte çalışmalarını yürüttü. İzmir'de Eşref Kuşçubaşı'nın jandarma, Sâmi Bey'in polis ve Reşid Bey'in İzmir inzibat âmirliklerine tayin edilmesi Doktor Nâzım'ın buradaki komitacılık faaliyetlerini kolaylaştırdı. İzmir'de Evliyâzadeler'den Refik Bey'in kızı Beria Hanım'la tanıştı ve daha sonra 1909 yılında onunla evlendi. İzmir'de çeşitli yerlerde merasimler düzenleyip kadrolaşmayı temin etti. Aydın ve Denizli'ye giderek tanınmış kişileri cemiyete üye yaptı. Çakıcı Mehmed Efe ile görüşüp onu II. Abdülhamid'e karşı yapılacak ihtilâle katılmaya davet etti. Böylelikle, II. Abdülhamit'in istibdat yönetimine karşı Paris'teki sivil örgütlenmenin yanı sıra, Selanik'te de askeri bir örgütlenme oluşmuştu.
23 Temmuz 1909 - 23 Temmuz 1910 tarihleri arasında İttihat ve Terakkî Cemiyeti'nde kâtib-i umûmî (genel sekreter) olarak görev yapan Doktor Nâzım, Selanik'teki cemiyet ile yakınlaşması sonucu hürriyetin dağa çıkarak kazanılacağına kanaat getirdi. Payitaht'tan, Rumeli'deki ayaklanmaları bastırması için İzmir'deki konuşlu 3. Ordu'nun Selanik'e gönderilmesi emredilince, İzmir'deki askerler arasında örgütlenmeyi sağlamak için “Hoca Yâkub Efendi, Selânikli Nâzım, Yâkub Ağa, Tütüncü Yâkub Ağa, Rüstem” kimliğiyle İzmir'e gidip dükkân açtı. Bu dükkânda propaganda faaliyetleri yürüttü, birçok genci cemiyetin yeminli üyesi yaptı.
Makedonya'daki Kolağası Niyazi Bey ve ardından Binbaşı Enver Bey'in dağa çıkıp ihtilali başlatmasından sonra bölgeye gönderilen İzmir ordusunun ilk taburları Selanik rıhtımına çıktıklarında ihtilale katıldılar. 23 Temmuz 1908'de Makedonya'nın Köprülü Hükûmet Konağı önünde İkinci Meşrutiyet ilan edildi. O sırada Milas'ta bulunan Doktor Nâzım, ihtilal haberini alınca Selanik'e geçti; diğer yöneticiler gibi Londra Oteli'nin balkonundan nutuk verdi.[4]
II. Meşrutiyet
Dr. Nâzım, Meşrutiyet'in ilanından sonra “Anadolu Vilayetleri Umumi Valisi” görevine getirildiği için İzmir'e döndü ancak aktif görevde yer almak yerine perde arkasında kalmayı istiyordu.[4] Bu nedenle bir süre Selanik Belediye Hastanesi Baştabibi olarak çalıştı, ancak cemiyet merkez komitesinin sürekli üyesi olup 1911'e kadar cemiyetin genel sekreterliğini yaptı.
31 Mart İsyanı
31 Mart İsyanı'ndan sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın iktidar olmasıyla başlayan ittihatçı avı sırasında 9 Kasım 1912'de Yunanistan'da yakalandı.
Bâb-ı Âli Baskını'nın ardından iktidara gelen ittihatçıların çabalarıyla serbest bırakıldı ve yurda döndü.
1912-1918
Doktor Nâzım, cemiyette çeşitli komisyonların yanında Paris'te, İttihat-Terakki Cemiyeti için birlikte çalıştığı yakın arkadaşı ve Fenerbahçe eski başkanlarından Dr. Hamid Hüsnü Kayacan'ın telkinleriyle 1915-16 döneminde Fenerbahçe Spor Kulübü'nün bir devre fahri başkanlığını yürüttü. Daha sonrasında Celâl Sahir Erozan ile birlikte İzmir'de önce “Halka Doğru” dergisini çıkarmış ve Türk Ocakları'nın kuruluşu ve gelişiminde yardımcı olmuştur.[26] Balkan Savaşı sırasında Hilal-i Ahmer adına; Selanik Devlet Hastanesi'nde baştabip iken, Yunan komitacıları tarafından esir alınarak Atina'ya götürülmüştür. Hapishanede 11 ay boyunca kaldığı bu dönemde Yunan komitacılar tarafından yoğun bir psikolojik saldırı altına alınmış ve kendisine İstanbul ve Selanik'in Yunanlar tarafından işgal edildiği, Selanik'teki annesi ile kızkardeşinin de İstanbul'a sürgün edildiği söylenerek, psikolojik baskı altında tutulmuştur. I. Dünya Savaşı'na girilmeden 2 ay önce İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yoğun ısrarları sonrasında serbest bırakıldı ve İstanbul'a geri döndü. Burada Türkler'in ekonomik yönden fakir olduklarını görünce onları kalkındırma yolunda çalışmalar yaptı; iktisat kongreleri düzenleyerek ticaretle meşgul olmalarını teşvik etti. Rumelihisarı'nda kolektif bakkallık şirketi kurdu. I. Dünya Savaşı sırasında askere gitmek istediyse de İttihat ve Terakkî Cemiyeti'nin merkez-i umûmî üyeliği görevinde kalması daha uygun bulundu. Savaş esnasında Talat Paşa'nın zorlaması ile Men‘-i İhtikâr Komisyonu üyeliğini kabul etti. 11 ay süren Atina'daki mahpusluk dönemdeki yaşadığı travmalar sonrasında I. Balkan Savaşı'nda Bulgar ve Yunan komitacıların, Müslüman ahaliye yaptığı mezalimleri gerekçe göstererek, Osmanlı İmparatorluğu'nda bulunan Hristiyan tebaadan intikam alınması için yazılar yazmıştır. Merkez-i Umumi'de, yani cemiyetin yüksek kurulunda Osmanlı Devleti'nin, I. Dünya Savaşı'na dahil olunma tartışmalarının yapıldığı dönemde, Osmanlı Devleti'nin, harbe katılmamasından yana olmuştur.
Maarif Nazırlığı
21 Temmuz 1918'de yeni kurulan hükûmette, istemediği halde Talat Paşa'nın ısrarına karşın, kısa bir süre Talat Paşa kabinesinde Maarif Nazırı (Eğitim Bakanı) oldu. Üç ay süren bu görevi sırasında devlet malını titizlikle koruduğu, hatta şahsına ayrılan makam arabasına bile binmediği belirtilir.[1] Nazırlığı sürecinde ayrıca Avrupa'ya tahsil için Osmanlı gençlerinin gönderilmesini teşvikledi. I. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın yenilmesinden sonra hükûmet düştü; İttihat ve Terakki Partisi ise kendisini feshetme karar aldı.
Almanya ve Rusya
Üst düzey İttihatçılar, bir Alman denizaltısı ile 2 Kasım 1918'de Almanya'ya giderken, aralarında bulunanlardan birisi de Doktor Nâzım idi. 5 Temmuz 1919'da işgal kuvvetlerinin baskısı ile Divan-ı Harb-i Örfi tarafından gıyabında ikinci kez idam kararı çıktı.
Berlin'de iken, İtilâf devletleri karşısında ezilen Müslüman milletlerin haklarının siyasal düzlemde korunması için İslâm İhtilâlleri Cemiyeti'nin kurulmasına yönelik çalışmalara katıldı. Enver Paşa'nın Bolşevikler'e esir düştüğünü öğrenince onu kurtarmak amacıyla Moskova'ya gitti ve onun hapisten çıkarılmasını sağladıktan sonra Berlin'e döndü. Berlin'de Müslüman milletlerin lehinde propaganda yapmak maksadıyla bir büro açtı. Burada yaptığı çalışmalarda Anadolu'da devam eden Millî Mücadele'yi destekledi. 1921'de Moskova ve Batum'a gitti ve buralarda da İslâm İhtilâlleri Cemiyeti'nin çalışmalarını yürüttü. Enver Paşa'nın yanında kalarak onun Anadolu'ya girip Mustafa Kemal Paşa'ya muhalif bir duruma düşmesini engelledi. Cemâl Paşa ile Çarçu'da buluştu ve Buhara'da Türkler'in teşkilatlanması çalışmalarında bulundu. Ancak Enver Bey'in askerî faaliyetleri bu çalışmaların aksamasına sebep oldu. Bunun üzerine Buhara'dan Moskova'ya döndü. Daha sonra bir süre tekrar Almanya'da yaşadı. 1922 yılında sırasıyla Ermeni Kırımı ile suçlanan Talat Paşa, Sait Halim Paşa, Bahaddin Şakir, Cemal Azmi ve Cemâl Paşa'lar'ın; Ermeni suikastçılar tarafından öldürülmesi, kendi hayatı hakkında endişelenmesine yol açtığından Alman polisinden koruma talep etti.
Doktor Nâzım, Talat Paşa'nın katilinin cezalandırılması ve Paşa'nın bir büstünün yapılması için uğraş verdi.[4] Bu arada, Avrupa'da verimsiz olduğunu, Ankara'ya geçmek istediğini Mustafa Kemal Paşa'ya birden çok kez yazdıysa da cevap alamadı. Bunun hayal kırıklığı ile Moskova'ya Enver Paşa'nın yanına gitti. Sakarya Meydan Muharebesi'nin kazanıldığı haberi gelince Enver Paşa ile yolları ayrıldı.[4] Yakın arkadaşı şair Nâzım Hikmet'in de yardımıyla hatıralarını yazmaya başladı ama bunları tamamlayamadı ve yayınlayamadı.
Enver Paşa Bolşevikler ile çarpışınca, Ruslar'ın kendisini Moskova'dan uzaklaştırmak istemesi üzerine Almanya'ya geri döndü. Ancak Almanya'da, Ermeni komitacılar tarafından öldürülme riski hala mevcuttu. İzmir'in kurtuluşundan sonra siyasî faaliyetlerde bulunmamak kaydıyla yurda dönmesine izin verildiğinden İzmir'e geldi.[27]
Yurda dönüşü ve idamı
1922'de İzmir'e yerleşen Doktor Nâzım siyasetten elini eteğini çekti. Cumhuriyetin ilanından sonra da bacanağı Dışişleri Bakanı Doktor Tevfik Rüştü Aras başta olma üzere eski İttihatçılarla görüşmeye devam etti. Yahya Kemal Beyatlı'ya göre Doktor Nâzım "katı, sinirli, sözünden dönmeyen, son derece dürüst, demokrat" bir şahıstır. Ermeni Soykırımı hakkında herhangi bir delil olmamasına rağmen suçlanmıştır. Bunun sebebinin ise 10 yıl süreyle İttihat ve Terakkî Cemiyeti merkez-i umûmî üyesi olması ve İngiltere karşıtı bir politika izlemesinden kaynaklanan bir “suizan”dan ibaret olduğu belirtilmiştir.
17 Haziran 1926'daki İzmir Suikastı dolayısıyla tutuklanan İttihatçılar arasında yer aldı. 1 Temmuz 1926 tarihinde tutuklandıktan sonra Ankara'ya getirildi. Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından yargılandı. Bu olayla ilgili herhangi bir bilgisi ve suçu olmadığını söyleyerek hakkındaki iddiaları reddetti. Mahkeme tarafından kendisine suikast ile alakalı hiçbir soru sorulmamış, mahkeme boyunca yalnızca İttihat-Terakki Cemiyeti dönemindeki faaliyetleri hakkında sorgulanmıştır.[28][29] Mahkeme heyeti ve savcılık iddianamesince kendisine şu yazılı suçlar atfedilmiştir;
- Mütareke yıllarında yurt dışında Ankara Hükûmeti aleyhine Enver Paşa ile gizli bir teşkilatta çalışmak, Batum Kongresi ve Batum macerası.
- Cavit Bey'in evinde yapılan toplantıya katılmak.
- Terakkiperver Partisi'ne maddi ve manevi yardımda bulunmak ve Şükrü Bey'e İzmir'deki seçim sonuçları hakkında mektup yazmak.[30]
Doktor Nazım, bu suçlamalar dışında Enver Paşa'nın Moskova'dan kendisine yazdığı mektuptan dolayı da suçlu bulunmuştur.[31] Ancak bununla birlikte hayatı boyunca 3. kez idama mahkûm edildi ve karar 26 Ağustos 1926 Perşembe gecesi Cebeci'de asılmak suretiyle infaz edildi. Daha sonra 1956 yılında İzmir Suikastı yargılamaları birçok kişi tarafından tartışılmış ve bu tarihte bir iade-i itibar girişiminde bulunulmuş olsa da bu olay sonuçlanamamıştır. İzmir suikastı davasına bakan yargıçlardan Ali Kılıç ise; “Ben bu davaya bakan hâkimim. Görüşümü verdiğim kararla belirtmiştim. Bugün o kararların müdafaası yalnız benim şahsıma kalmıştır. Bu işten çekinmem. Adli hata olup olmadığının araştırılması için hukuki bir yol varsa, elbette bu yola başvurulabilir” şeklinde beyanat vermiştir.[32]
Kaynakça
- ^ a b Eyicil, Ahmet. "NÂZIM BEY - TDV İslâm Ansiklopedisi". Türkiye Diyanet Vakfı. 23 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mart 2021.
- ^ a b Üngör, Prof. Dr. Uğur Ümit (2016) [2009]. Modern Türkiyenin İnşası: Doğu Anadolu'da Ulus, Devlet ve Şiddet (1913-1950). İstanbul: İletişim Yayınları. s. 97.
- ^ Ahmet Eyicil, “Doktor Nazım Bey”, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş ve Gelişmesine Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınları Sempozyumu Bildirileri” (haz. Abdulkadir Yuvalı), Kayseri 1996, s. 197-206.
- ^ a b c d e f g h Vahit İpekçi, Dr. Nâzım Bey’in Siyasal Yaşamı, Yeditepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, İstanbul 2006
- ^ Kâzım Karabekir, I. Dünya Savaşı Anıları, Cihan Harbine Neden Girdik? Cihan Harbine Nasıl Girdik? Cihan Harbini Nasıl İdare Ettik: Irak Cephesi Erzincan ve Erzurum’un Kurtuluşu Sarıkamış, Kars ve Ötesi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2011, s.144.
- ^ Osman Selim Kocahanoğlu, İttihat - Terakkî’nin Sorgulanması ve Yargılanması Meclis-i Mebusân Tahkikatı Teşkilât-ı Mahsusa Ermeni Tehcirinin İçyüzü Dîvân-ı Harb-i Örfi Muhakemesi, İstanbul, 1998.
- ^ Enver Pascha, “Um Tripolis” (At Tripoli), Hugo Bruckmann Verlag, Munich, 1918, s. 7 vd.
- ^ Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin 1906-1907 Senelerine Ait Muhaberatının Kopya Defteri, s. 119-123, 180-181
- ^ Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat Terakki, Ankara 2001, s.28
- ^ Hüseyin Cahit Yalçın, İttihatçı Liderlerin Gizli Mektupları, İstanbul, 2002, s.109
- ^ TBMM Arşivi, dosya nr. 10:239-31, defter nr. 109; dosya nr. 10:239-31, defter nr. 170-11; dosya nr. 239/31, defter nr. 8; dosya nr. 239/31, defter nr. 11.
- ^ Ankara İstiklal Mahkemesi Zabıtnamesi, Doktor Nazım Bey'in Birinci Defteri, TBMM Arşivi Dosya No: 239-31, Defter No: 1-8
- ^ Cavid Bey'in Sorgusu (Ankara İstiklal Mahkemesi), Yakın Tarihimiz 26 Temmuz 1962, Cilt: 2, Sayı: 24
- ^ Tek Adam (III. Cilt). Şevket Süreyya Aydemir. Remzi Kitabevi. 17 Haziran 1965. s. 271-284. Erişim tarihi: 28 Eylül 2002.
- ^ Ahmet Eyicil, Doktor Nazım Bey, Ankara 2004, s.24-26
- ^ Yahya Kemal Beyatlı, Siyâsî ve Edebî Portreler, İstanbul 1968, s. 112-120
- ^ Ankara İstiklâl mahkemesi Zabıtnamesi, Doktor Nazım Bey'in Birinci Defteri, TBMM Arşivi, Dosya No: 239/31, Defter No: 1/8, sy: 1
- ^ Ahmet Bedevi Kuran, İnkılap Tarihimiz ve Jön Türkler, İstanbul 1945, s.31
- ^ Ahmed Bedevi Kuran, Osmanlı İmparatorluğu’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde İnkılâp Hareketleri, İstanbul 1959
- ^ Eşref Kuşçubaşı, Doktor Nazım ve Hizmetleri, Karakteri Hakkındaki Görüşlerim (El Yazması) sy.28
- ^ Mithat Şükrü Bleda, İmparatorluğun Çöküşü, İstanbul 1986, s. 14-18, 24-25, 101-102, 157
- ^ Kazım Karabekir, “İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat Terakki Erkanı”, İstanbul 1990, s.318-319 19
- ^ Yahya Kemal Beyatlı, Siyasi ve Edebi Portreler, İstanbul 1987, sy:8
- ^ Kazım Karabekir, İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1896-1909, İstanbul 1982, sy: 467
- ^ Kâzım Nami Duru, İttihat ve Terakki Hatıraları, İstanbul 1957, s. 8
- ^ Meşveret Gazetesi, 6 Kanun-i Sani 108, 10 Receb, 1313 Birinci sene numara 3, 5.1.
- ^ Ahmet Eyicil, “Doktor Nazım Bey”, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş ve Gelişmesine Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınları Sempozyumu Bildirileri (haz. Abdulkadir Yuvalı), Kayseri 1996, s. 197-206
- ^ Hâkimiyet-i Milliye, 3 Ağustos 1926, Sayı: 1821
- ^ Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı, İstanbul 1981, s. 36
- ^ Falih Rıfkı Atay, "İddianame", "Hâkimiyet-i Milliye", 3 Ağustos 1926, Sayı: 1821
- ^ TBMM Arşivi, Ankara İstiklal Mahkemesi Zabıtnamesi, İzmir Suikasti, Dosya No: 239-31, Defter No: 11, sy: 1-3
- ^ Akşam Gazetesi, 27 Ağustos 1956.
Sportif görevi | ||
---|---|---|
Önce gelen: Mehmet Sabri Toprak | 11. Fenerbahçe SK Başkanı 1916-1918 | Sonra gelen: Refik Ahmet Nuri Sekizinci |