İçeriğe atla

Doğal öldürücü hücre

Bir insan donöründen alınan doğal öldürücü hücrenin renkli taramalı elektron mikrografı. Kredi bilgileri: NIAID

Doğal öldürücü hücre veya doğal kâtil hücre diye adlandırılan bir çeşit lenfosit hücresi.

Doğal öldürücü hücreler kemik iliğinde yapılırlar, kan, kemik iliği ve dalakta bulunurlar. Doğal bağışıklığın bir parçasını oluşturan doğal öldürücü hücrelerin uyarılmaya ihtiyaçları yoktur. Mikropları direkt saldırarak imhā etmezler, bunun yerine virüsler tarafından enfekte edilmiş vücut hücrelerine ve kanser hücrelerine saldırırlar.

Doğal kātil hücreler bağışıklık sisteminin özelleşmemiş savunma hücreleridir. Doğal kātil hücreler (NK - Natural Killers) kandaki lenfositlerin %10’unu oluşturur. Bunlar, T ve B lenfositlerde bulunan, antijen reseptörleri için gen kodlanmasının yeniden düzenlenmesinden yoksundur. NK hücreler, MHC sınıf 1 moleküllerinin normal seviyelerini gösteren hücrelere saldırmaz, ancak yabancı MHC’leri öldürürler, öyle ki MHC I ifadesi azalmış olan veya namevcut olan olanları da öldürürler. Bu durum, sıklıkla viral enfeksiyonlarda ve kanserde görülür. NK hücreleri periferik kanda, azurofilik (kırmızı) granüller içeren büyük lenfositler olarak saptanabilir. (büyük lenfositler = large granular lymphocytes – LGLs)

Doğal öldürücü hücreler büyük görünümlü lenfositlerdendir, fagositik değillerdir (fagositoz yapamazlar). Saldırdıkları hücrenin zarını zayıflatıp su ve iyonların hücrenin içine difüze olmasını (girmesini) sağlarlar. Artan basınç nedeniyle saldırılan hücre parçalanır.

NK hücrelerinin gelişimi

CD7,CD2 ve bazen de CD5 taşıyan NK-hücre/T-hücre progenitörleri kemik iliğinde, fetal karaciğerde ve timusta bulunur. Kemik iliği stromal hücrelerinde çok sayıda üretilen IL-15, NK hücrelerinin ayırt edilmesinde çok önemlidir;IL-2 ve IL-18 ise NK hücrelerinin daha ileri olgunlaşmalarına yardımcı olmaktadır.

IgG'nin Fc bölümü için olan düşük afiniteli (eğilimli, yakın ilgili) reseptör (CD16) ve CD56 adhezyon (yapışma/yapıştırma) molekülü tipik NK hücresi işaretleyicileridir.

NK hücreleri tarafından hedefin tanınması

En çok sayıda aktive edici ve inhibe edici NK-hücre reseptörleri kromozom 19 geni üzerinde kodlanmıştır. NKp46,NKp30 ve NKp44 (doğal sitotoksik reseptörler, NCRs) gibi aktive edici reseptörler, NK-hücrelerin hedef hücrelere “kilitlenmesini” sağlamaktadır. Bunlar imminoglobülin (Ig) süperfamilyasına (/ailesine) aittir ve küçük intrasitoplazmik kuyrukları vardır. Bu nedenle doğal kātil hücrelerin aktivitelerini tetikleyebilmek için zinciri, Fc Rl ve DAP12 gibi uyum sağlayıcı polipeptidlerle birleşme gereksinimi duyarlar. Bunların ligandları hala bilinmemektedir. Dördüncü tetikleyici reseptör NKG2D’dir. Bu uyum sağlayıcı molekül DAP10 ile birleşen bir C-tipi lektin homodimerdir. NKG2D reseptörleri MICA ve MICB denilen MHC sınıf I bağlantılı proteinlerle birbirlerini etkilemektedirler, ki bu proteinler normal hücrelerde zayıf olarak ifade edilir lakin üst düzenlenmeleri stres hücrelerinde ve tümör hücrelerinde yapılır. Bu proteinler klasik MHC 1 moleküllerine benzerler fakat peptidlerle bağ yapmazlar ve 2 mikroglobülinlerle birleşmezler.

Pek çok reseptör, klasik MHC molekülü tanımlamalarıyla karıştırılır. Antijene özel T hücrelerinden farklı olarak, bu reseptörler genellikle farklı HLA sınıf I alellerinden oluşan bütün takımı tanır fakat peptid/MHC komplekslerini tanımaz. Bunlar iki büyük familya (aile) olarak gruplandırılabilirler: kātil hüce immünoglobülin benzeri reseptörler (killer cells immunoglobulin-like receptors –KIRs) ve immünoglobülin benzeri kopyalar (immunoglobulin-like transcripts – ILTs, ayrıca leukocyte immunoglobulin-like receptors yani lökosit immunoglobulin benzeri reseptörler – LIRs- olarak da bilinirler). KIR’lar sadece NK hücrelerde ve T-hüclerinin bir alt grubunda bulunurken, ILT/LIR’lar aynı zamanda monositler, dentritik hücreler ve B hücrelerinde de bulunur. Bu reseptörler, çoğunlukla intrasitoplazmik kuyruklarının yapısına bağlı olarak, aktivasyon veya inhibisyona aracılık ederler. Çoğu durumda, uzun sitoplazmik kuyruk, immünoreseptör tirozince zengin inhibisyon motifi (immunoreceptor Tyrosine-rich inhibition motif –ITIM)’ın varlığını belirtir. ITIM, aktive edicireseptörlerden gelen hücre içi uyum sağlama sinyallerini bloke etmekten sorumlu özgül bir fosfatazı tetikler. Kısa sitoplazmik kuyruklu reseptörler ITIM’dan yoksundur ve aktive edici sinyale uyum sağlamak için ITAM (immünoreseptör tirozin içerikli aktive edici motif – immunoreceptor tyrosine-based activating motif) içeren adaptör moleküller DAP12 veya FcR gibi uyum sağlayıcı polipeptidlerle birleşirler. KIR ve LIR familyalarının (ailelerinin) her ikisi için de bir düzineden fazla farklı reseptör tanımlanmıştır. NK hücre reseptörlerinin 3. sınıfı, C-tipi lektin-benzeri reseptör ailesine aittir (daha önce aktive edici NKG2D reseptörleri olarak bahsedildiği gibi). Buna rağmen çoğu NK reseptörleri hem aktive edici hem de inhibe edici izoformlarda bulunmaktadır, bu gösterir ki ITIM ilişkili reseptörlerden gelen inhibe edici sinyaller çoğunlukla aktive edici sinyallerden baskın olmaktadır.

NK hücrelerin sitolitik mekanizmaları

Hedef hücrelerin, programlanmış hücre ölümü veya apoptozis tanımlarını da kapsayan “hücre intiharı”nı tetikleyici CD95 antijeni (Fas veya APO-1 de denir) gibi apoptozis reseptörleri olması nonsecretory (salgısız) liziz gerektirir.

NK hücrelerinin en yaygın liziz mekanizması litik granül salmalarıdır. Granüller, konukçu hücrenin membranında porlar yaratan bir protein olan perforin ve farklı proteinazların oluşturduğu bir grup olan granzimleri içerir. Perforin varlığında, granzim B hücre ölümüne neden olan kaspazları (caspase) aktive ettiğin hücre çekirdeğine (nukleusuna) ulaşır. NK hücreleri antibadi kaplı hücreleri yok edebilirler. Antibadinin, NK hücresi üzerindeki Fc reseptörüne (CD16) bağlanması, proteolitik enzim salınmasına neden olarak antibadiye bağlı hücre aracılı sitotoksiklik (antibody-dependent cell mediated cytotoxicity – ADCC) sitolitik programını aktive eder.

Ayrıca bakınız

İlgili Araştırma Makaleleri

Akyuvarlar ya da lökosit olarak da adlandırılan beyaz seri kan hücreleri; ilikte ve lenf bezlerinde üretilirler. Bağışıklık sisteminin hücresel bileşenini oluşturan, vücudu bulaşıcı hastalıklara ve yabancı maddelere karşı korumaya koşullanmış hücrelerdir. Sağlıklı bir yetişkin insanın bir milyon hücreli kanında 4×103–11×103 adet, bir başka tanımla bir damla kanda yaklaşık 4.000 ilâ 11.000 arasında akyuvar bulunur.

Mast hücresi veya mastosit,(mikroskobik görüntü) bazik boyalarla boyanan, histamin ve heparin açısından zengin granüllere sahip bir hücredir. Bağışıklık sisteminde önemli bir rolü vardır, özellikle alerji ve anafilaksideki yeriyle tanınır.

<span class="mw-page-title-main">Aşırı duyarlılık</span> Tıbbi durum

Aşırı duyarlılık reaksiyonları, bağışıklık sistemi işlevlerinin kendi dokularına zarar verecek (patolojik) düzeylere ulaştığı olgular için yapılan bir tanımlamadır. Bağışıklık sistemi, organizmayı yabancı antijenlerden korumaya yönelik bir dizi işlev için kurgulanmıştır. Örneğin, bir birey daha önce karşılaştığı bir antijenle ikinci kez karşılaştığında, bu antijene karşı gerekenden çok daha güçlü immun yanıtlar meydana verelebilir. Doku zarar­larına neden olan bu yanıtlara aşırı duyarlılık reaksiyonları adı verilir. Aşırıduyarlılık reaksiyonlarının 2 ana grubu vardır:

<span class="mw-page-title-main">Lenfosit</span> akyuvar tipi

Lenfosit, bir lökosit (akyuvar) tipidir. Kanda dolaşan lökositlerin yaklaşık olarak yarısını oluştururlar. Pluripotansiyel kök hücrelerden (hemositoblast) ürerler. Kanda dolaşan lenfositler, alyuvarlardan biraz büyükçe oldukları halde yine de küçük hücre grubuna girerler. Ayrıca lenfosit bir bağ doku hücresidir. Perifer dolaşımda bulunan lenfosit alt grupları kabaca T, B ve NK hücreler olarak sınıflandırılabilir. Kanda dolaşan lenfositlerin ortalama %80'ini T hücre, %10'unu B hücre geri kalan %10'unu ise NK hücreler oluşturmaktadır. Bu oranlar hücrelerin alındığı dokuya göre değişebilmektedir. Timusta hücrelerin nerede ise %90'ı T hücre iken dalak ve lenf düğümünde %30-40 oranında T hücre görülmekte, B hücreler daha baskın oranda (%60-70) izlenmektedir.

<span class="mw-page-title-main">T hücresi</span>

T hücreleri, lenfositlerin bir alt kümesini oluşturur ve bağışıklık yanıtında önemli bir yere sahiptir. 'T' kısaltması timüsden gelmektedir ki timüs bu hücrelerin son olgunlaşma evrelerinin geçtiği organdır.

<span class="mw-page-title-main">Bağışıklık sistemi</span> canlılarda hastalıklara karşı koruma sağlayan biyolojik savunma sistemi bütünü

Bağışıklık sistemi, bir canlıdaki hastalıklara karşı koruma yapan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden işleyişlerin toplamıdır. Sistem, canlı vücudunda geniş bir çeşitlilikte, virüslerden parazitik solucanlara, vücuda giren veya vücutla temasta bulunan her yabancı maddeye kadar tarama yapar ve onları, canlının sağlıklı vücut hücrelerinden ve dokularından ayırt eder. Bağışıklık sistemi, çok benzer özellikteki maddeleri bile birbirinden ayırabilir, örneğin; bir amino asidi farklı olan proteinleri bile birbirinden ayırabilecek özelliğe sahiptir. Bu ayrım, patojenlerin konak canlıdaki savunma sistemine rağmen enfeksiyon yapmaları için yeni yollar bulmalarına, bazı uyumlar sağlamalarına neden olacak kadar karmaşıktır. Bu mücadelede hayatta kalmak için patojenleri tanıyan ve onları etkisizleştiren bazı mekanizmalar gelişmiştir. Doğadaki tüm canlılar kendilerinden olmayan doku, hücre ve moleküllere karşı savunma sistemlerine sahiptirler. Hatta bakteriler gibi basit tek hücreli canlılarda da onları viral enfeksiyonlara karşı koruyan enzim sistemleri bulunur. Yüksek canlılardaysa çok daha karmaşık bir bağışıklık sistemi vardır. Omurgalılarda bağışıklık sistemi özel işlevlere sahip çok sayıda farklı hücre ve molekül içermektedir.

<span class="mw-page-title-main">İnflamasyon</span> iltihaplanma

İnflamasyon, canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre dejenerasyonu ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Fagositoz</span>

Fagositoz, bir fagositin solid partikülleri yakalayıp yutması ve sitoplazmasında oluşturduğu fagosom adı verilen boşluğa hapsederek eritme (sindirme) çabasıdır. Fagosite ettikleri başlıca solid partiküller canlı etkenler (mikroplar), ölü hücre ve doku artıkları, suda erimeyen mineraller ve metal tuzları, yabancı cisimler vb. oluşumlardır. Fagositler ve fagositoz olgusu ilk kez 1882 yılında İlya İlyiç Meçnikov tarafında bulundu. Bu buluşu ona Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülünü kazandırdı.

TLR9 ya da Toll benzeri reseptör 9, bağışıklık sisteminde rol oynayan Toll benzeri reseptörler ailesinin bir üyesi olan bir gen ve bunun ürünü olan proteindir. CD289 olarak da isimlendirilir.

<span class="mw-page-title-main">Doğuştan gelen bağışıklık sistemi</span> omurgalılarda bulunan iki ana bağışıklık stratejisinden biri

Doğuştan gelen bağışıklık sistemi ya da doğal bağışıklık diğer organizmaların enfeksiyonlarına karşı spesifik olmayan yolla koruma yapan ev sahibinin savunmasındaki hücreleri ve mekanizmaları kapsayan bir bağışıklık sistemi çeşididir.

<span class="mw-page-title-main">Edinilmiş bağışıklık sistemi</span> Özelleşmiş, sistemik hücreler ve süreçlerden oluşan bağışıklık sistemi alt sistemi

Edinilmiş bağışıklık sistemi ya da Edinilmiş bağışıklık ya da Akkiz (acquired) immunite yüksek oranda özelleşmiş bütün sisteme etki edebilen hücreler ve patojenik mücadeleleri ortaya çıkaran süreçlerle düzenlenen bağışıklık sistemi çeşididir.

Antijen sunumu, vücuttaki bağışıklık sisteminin, makrofajlar, dendritik hücreler ve diğer hücre çeşitleriyle antijenleri yakalama ve onları T-hücreleri ile tanımlama sürecidir. Edinilmiş bağışıklık sisteminin temelleri, bağışıklık sistemi hücrelerinin kendi hücreleri ile enfektöz patojenleri tanıması arasındaki kapasitede yatar.

Kalıp tanıma reseptörleri veya PRRler, mikrobiyal patojenler veya hücresel stresle ilgili molekülleri tanımak için bağışıklık sistemi hücrelerince üretilen proteinlerdir. Örnek, desen veya patern tanıma reseptörleri olarak da adlandırılabilmektedirler.

Biyokimyada reseptör veya almaç, birbiriyle kısmen örtüşen iki anlama karşılık gelir.

V(D)J rekombinasyonu, bağışıklık sisteminin immunoglobulin (Ig) ve T hücre reseptörlerinin (TCR) üretiminin erken evrelerindeki genetik rekombinasyon mekanizmalarıdır.

Majör histokompatibilite kompleksi veya büyük doku uygunluk kompleksi, bütün omurgalılarda geniş bir gen ailesi tarafından kodlanan bir hücre yüzey molekülüdür. MHC molekülleri, bağışıklık hücreleri lökositler ile diğer lökositler veya vücut hücreleri arasındaki etkileşimlere arabuluculuk ederler. MHC, organ nakli için donörlerin uyumluluğunu belirlemenin yanı sıra, kişinin otoimmün hastalıklar için duyarlılığı hakkında da bilgi vermektedir. İnsanlarda MHC moleküllerine ilk kez lökositlerde rastlandığı için insan lökosit antijeni (HLA) ismi de verilir.

Santral tolerans, negatif seçilim olarak da bilinir, otoreaktif T ve B lenfositlerin öldürülmesi işlemidir. Söz konusu negatif seçilim, immün hücrelerinin bireyin kendi proteinlerine karşı yanıt oluşmasının engellenmesini sağlar.

Moleküler onkoloji; tümörlerin moleküler düzeyde araştırıldığı ve kanser kimyası ile ilgilenen disiplinler arası bir daldır. Kanser riskinin öngörülmesinden kanserin tedavi edilmesine kadar birçok konuda önemli rol oynamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">İmmünsüpresif ilaç</span> bağışıklık sistemi aktivitesini engelleyen ilaç

İmmünsupresif ajanlar, immünsupresanlar ve antirejeksiyon ilaçları olarak da bilinen immünsupresif ilaçlar, bağışıklık sisteminin aktivitesini engelleyen veya önleyen ilaçlardır.

Bir immünojen, konak bir organizmaya maruz kaldığında B hücresi (humoral/antikor) ve/veya T hücresi (hücresel) adaptif bağışıklık tepkileri oluşturan herhangi bir maddedir. Antikor üreten immünojenler antijen olarak adlandırılır. Antikor üreten immünojenler konak antikorları tarafından doğrudan bağlanır ve antijene özgü B hücrelerinin seçici olarak genişlemesine yol açar. T hücreleri oluşturan immünojenler, konak antijen sunan hücreler tarafından işlendikten ve sunulduktan sonra konak T hücreleri tarafından dolaylı olarak bağlanır.