İçeriğe atla

Diyet (İslam)

Diyet (Arapça دية ; çoğul diyāt) İslam hukukunda, cinayet, bedensel zarar veya maddi hasar durumlarında mağdur veya mağdurun varislerine ödenen mali tazminattır. Kısasa alternatif bir cezadır. Arapçada diyah ya da diyeh olarak ifade edilen kelime kan parası anlamına gelmektedir. Diğer anlamı kefalettir.

Kısas ilkesi eski toplumlarda temelde bir şahsın veya şahsın ait olduğu kabilenin işlenen suça eş değer şekilde cezalandırılması anlamına gelmekteydi. Yani göze göz, dişe diş, kulağa kulak ve cana karşılık can. Eski toplumlarda suçun şahsiliği ilkesi bulunmadığı için suçlu yerine bir başkası, örneğin en yakın akrabası cezalandırılabilir, çoğu zaman müessir fiilin kasdi bir eylem olup olmadığı da göz ardı edilerek her can için bir can veya kan bedeli alınırdı.[1]

Kısas İslam öncesi Arap toplumunda kabileler arasında süregiden savaşların çözümü için kullanılırdı. Kan döküldüğünde, kısas aşiret misillemesi şeklinde gerçekleşir, katil bulunamazsa yakın bir akraba öldürülebilir veya daha az onurlu bir ikame olarak kan bedeli alınırdı.[2] Ayrıca kısas toplumsal denklik şartı üzerinden yürütülür, öldürülen kişinin kadın, erkek, köle-hür insan, seçkin ya da sıradan olması göz önüne alınarak, katilin aşiretinden öldürülene denk birisi infaz edilirdi. Örneğin köleye karşılık ancak bir köle, kadına karşılık bir kadın öldürülebilirdi.[3]

Kısasta sosyal denklik şartı, sosyal olarak alt sınıfta bulunanların üst sınıftan birini öldürmelerinde kısasın uygulanacağı, üst sınıftan birinin alt sınıftan birini öldürmesi durumunda kısas uygulanamayacağı, ancak diyet ödenebileceği anlamına gelmektedir. Daaif, diyete benzer bir kavramın İslam öncesi Arabistan'da mevcut olduğunu ve bunun nakit yerine mal veya hayvan olarak ödendiğini belirtiyor.[4] İslam bilgini Joseph Schacht diyeti erkek bedeli anlamında "weregeld" olarak çevirir.

Kısasta toplumsal denklik şartı ve diyet ödemesi Bakara 178'de açıkça ifade edilmiştir. Şeriata göre kasdi olmayan öldürmelerde diyet ödenmesi yapılır. Cinayet fiilinde mağdurun ailesinin bu durumu kabul etmesi durumunda geçerlidir.

Tazminat miktarları

Diyet, tazminat oranları tarihsel olarak mağdurun cinsiyetine ve dinine göre değişmiştir.[5][6][7] Modern çağda diyet, İran, Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin hukuk sisteminde geçerlidir.[8] İran ve Pakistan'da diyet Müslümanlar ve gayrimüslimler için aynıdır,[9][10][11] Suudi Arabistan'da mağdurun dinine bağlı olarak farklılık gösterir.

İslam kaynaklarında

Kuran, bir Müslümanın başka bir Müslüman'ı öldürdüğü durumlarda, Kısas ve Diyet ilkesini belirlemektedir.[12]

"Yanlışlıkla olması dışında, bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin mümin bir köle âzat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir; ancak ölünün ailesi diyeti bağışlarsa o başka. Öldürülen, mümin olmakla birlikte size düşman olan bir topluluktan ise mümin bir köle âzat etmek lâzımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine teslim edilecek bir diyet vermek ve mümin bir köleyi âzat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi bilmektedir, hikmet sahibidir." Nisa Suresi, 92. ayet[13]

Hadis de bundan söz eder.

"Ebu Cuhayfe şöyle demiştir: Hz. Ali'ye: "Sizin yanınızda bir kitap var mıdır?" diye sordum. O: "Hayır, ancak Allah'ın kitabı, Müslüman bir adam’a verilen kavrama kabiliyeti ve bir de şu sahifedekiler vardır" dedi. Ben: "O sahifede ne var?" diye sordum. Ali: "Diyetler, esirin serbest bırakılması vardır. Bir Müslüman bir kafire karşılık olarak öldürülmez" dedi." (Sahih Buhari, 93-39-111)

"Mugire bin Şu'be'den rivayetle: Ömer, bir kadının kürtaj (başka birinin neden olduğu) hakkında sahabelere danıştı. Mugire şunları söyledi: Peygamber, bir erkek ya da kadın kölenin (diyet olarak) verilmesi gerektiğine karar verdi. Sonra Muhammed bin Mesleme, Peygamberimizin böyle bir karar verdiğine şahitlik ettiğini ifade etti." (Sahih Buhari)

Dindarlık ve ilmiyle takdir edilen halife Ömer ibn Abdülaziz, diyete hükmetti:

"Yahya, Malik'ten benimle, Ömer bin Abdulaziz'in bir Yahudi ya da Hristiyan öldürüldüğünde diyetinin hür bir Müslüman'ın diyetinin yarısı olduğu kararını verdiğini duyduğunu söyledi."

Geleneksel İslam hukukunda

İslam hukuku, öldürme olayını bedene ve mala verilen zarar gibi ele alır ve kasıtlı öldürme (cinayet) ve kasıtsız öldürmeyi arasında ceza açısından farklılık gözetmez.[14][15] Suçlu, Kısas olarak bilinen mukabele ile karşı karşıya kalır. ("Yaşam için yaşam, göz için göz, burun için burun, kulak için kulak, diş için diş ve yaralama için kısas."[16]) Alternatif bir seçim olarak (mağdur veya varislerin onaylaması durumunda) mağdura veya mağdurun varislerine diyet ödenir veya mağdurun veya mağdurun varisleri tarafından tamamenaffedilirler.[17][18] (yani diyet ödemekten de kurtulurlar)

Geleneksel şeriat anlayışına göre tüm ölüm, yaralanma ve hasar vakalarında savcı devlet değil, mağdur, mağdurun varisi veya kurbanın köle olduğu durumda köle sahibidir.[18]

Diyet pratikte haksız fiil davasında "mahkeme dışı anlaşmaya" benzer, ancak önemli farklılıklar vardır.

Şeriat uygulamasında haksız fiil benzeri hukuki sorumluluk anlaşması maddi hasarla sınırlıdır, bedensel yaralanma ve ölüm durumlarında ise "kan parası" tazminatı bir formülle (belirli sayıda devenin değeri) sabitlenir.[19][20]

Tüm şeriat mezheplerinde diyet'in değeri, mağdurun dini ve yasal statüsüne (özgür ya da köle) göre değişmektedir. Hür bir Müslüman için diyet değeri geleneksel olarak 100 devedir. Bu, 4.25 kg altın veya 29.7 ila 35.64 kg gümüşe karşılık gelen 1000 dinar veya 12000 dirheme eşit bir değerdir.

Kurbanın İslam dışı (zimmi) veya köle olması durumunda değer mezheplere göre değişmektedir.[20]

Diyet, katil tarafından, kendi malı ile ödenir. Katilin çocuk olması gibi durumlarda ise katilin ailesi tarafından diyet ödenir.[21][22]

Gayrimüslimler için kısas ve diyet

Şeriat mahkemelerinde diyet gayrimüslimler ve Müslümanlar için aynı değildir.[23][24] Müslümanlar ve gayrimüslimler, kasıtsız ölüm vakalarında, mahkûmiyet sürecinde eşit görülmemektedir.[6][7]

İslam'ın erken tarihinde, bir Müslüman zimmi, musta'min (kendisine can güvenliği için söz verilen yabancı) veya bir köle öldürdüğünde, Müslüman hukukçuların kısas ve diyetin uygulanabilirliği konusunda önemli anlaşmazlıkları vardı.[25]

Hanefi mezhebinin alimlerinin çoğu, bir Müslüman bir zimmi öldürürse, kısas'ın Müslümana karşı uygulanabilir olduğuna hükmetti, ancak bu bir diyet ödeyerek önlenebilirdi. Bir olayda, Hanefi hukukçusu Ebu Yusuf başlangıçta bir Müslüman bir zimmi öldürdüğünde kısas emretti, ancak bu emri (Halife Harun el-Reşid'in baskısı altında) kurbanın aile fertlerinin gayrimüslim vergisi (cizye)ni gönüllü olarak ödediğini kanıtlama şartına bağladı ve kısası diyet ile değiştirdi.[26]

Maliki, Şafi ve Hanbeli mezhepleri tarihsel olarak bir Müslüman (zimmi veya eman verilmiş farketmez) Müslüman olmayan bir kişi veya bir köle öldürdüğü takdirde kısası kural olarak reddediyor.[27][28] Bunun yerine varisleri için bir diyet ödenecektir. Hanefi ve Maliki mezheplerinde, eğer katil yargı süreci içerisinde doğal veya diğer sebeplerden ötürü ölürse, bir katilin malından gayrimüslim bir kişiye diyet ödenmezdi .[27] Diyet miktarları da yine mezheplere göre değişmekteydi;

Erken Hanefi ve Hanbeli ve Maliki alimleri, Müslüman ve gayrimüslim kurbanlar için ödenen diyeti eşit görürken, Maliki okulu gayrimüslimin diyet değerini Müslümanın yarısı, Şafi'i mezhebi ise üçte biri olarak değerlendirdi.[29] Caferi mezhebi, Müslüman olmayanların değerini müslüman erkekler için öngörülen 10.000 dirheme karşılık 800 dirhem olarak görüyordu.[20] Müslüman bir katil tarafından bir köle sahibine ödenecek tazminat değeri, köle için ödenen piyasa fiyatıdır.

Eğer kurban müste'min (yabancı gayrimüslim, izinli seyyah,) ya da bir mürted olsaydı, kurbanı öldüren Müslümanlara karşı ne kısas ne de diyet uygulanmazdı.[25][29]

Ödenecek diyet için farklı mezheplerin fıkıh alimleri gayrimüslimlere farklı değerler vermektedir; Yahudi ve Hristiyanlar dışında kalanlar için Hanefi, Maliki ve Şafi'i gibi Sünni İslam'ın mezhepleri ile Şii İslam mezhepleri, müşriklerin ve ateistlerin diyetini Müslümanın on beşte biri olarak kabul etmiştir.[6]

Müslüman ülkelerde

Modern çağda diyet, İran, Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin hukuk sisteminde önemli bir rol oynamaktadır.[8][30] Örneğin Suudi Arabistan'da Müslüman bir mağdurun mirasçılarının katilin infazı yerine Diyet'i isteme hakları vardır.[31]

Diyet miktarı, yasal kanunun bir parçasını oluşturduğu farklı devletler tarafından farklı şekilde hesaplanmaktadır. Pakistan ve Suudi Arabistan'da, miktar hakim tarafından belirlenir. Birleşik Arap Emirlikleri'nde devlet, mağdurun ailesi veya mirasçıları ile suçlu adına müzakere eder. İran'da, mağdurun ailesi veya varisleri doğrudan suçluyla müzakere eder.[8]

Bununla birlikte, Müslümanların ve gayrimüslimlerin diyet hakları Müslüman ülkeler arasında değişmiştir ve 20. yüzyılın sonlarında bazı ülkelerde eşit değildir ve Suudi Arabistan'daki 2010'larda eşitsiz kalmıştır.[28][7][32] Pakistan'da Müslüman vatandaşlar, gayrimüslim vatandaşlar ve yabancılar için diyet aynıdır.[9]

İran, 2003 yılında Müslümanlar ve gayrimüslimler için diyet'i eşitlemiştir.[7][10][11][32][33]

Somali halkının geleneksel yasası da diyeti kabul eder, ancak bunu farklı kabilelerin veya hatta aynı kabilenin bir parçası olabilecek alt gruplar veya mag arasında olmak olarak tanımlar.[34]

Bu ülkelerin bazıları ayrıca, yasal mevzuat uyarınca, insanların yaşamları için tazminat oranları hiyerarşisini tanımlamaktadır; dini ilişki ve cinsiyet genellikle bu Kan Parası (diyet) oranları için ana modüle edici faktörlerdir.

Suudi Arabistan

Suudi Arabistan'da, bir kişi kasıtlı veya kasıtsız olarak başka birini öldürdüğünde, öngörülen diyetin şeriat mahkemesi tarafından kararlaştırılması gerekir.

Tazminat miktarı sorumluluk yüzdesine dayanır. Diyet sadece cinayet için değil, aynı zamanda doğal olmayan ölüm durumunda, örneğin bir yangın, endüstriyel veya trafik kazasında ölümde de uygulanır, sürece bunun sorumluluğu sanığın üzerine düşer. Diyetin miktarı mağdurun dinine bağlıdır.[35]

İnsan Hakları İzleme Örgütü ve ABD'nin Din Özgürlüğü Raporu, Suudi Arabistan'ın şeriat mahkemelerinde, "Kazayla ölüm veya yaralanma tazminatının hesaplanmasının ayrımcı olduğunu belirtiyor. Bir mahkemenin Yahudi veya Hristiyan bir erkek davacı lehine bir karar vermesi halinde, davacı Müslüman bir erkeğin alacağı tazminatın sadece yüzde 50'sini alma hakkına sahiptir; diğer tüm gayri-Müslimler (Budistler, Hindular, Jainler, Sihler, Animistler, Ateistler) erkek bir Müslümanın alabileceği miktarın sadece on altıda birini almaya hak kazanır ".[7][36][37]

Suudi hâkimler herhangi bir yerleşimde son söz alırken, 2011 itibarıyla, Suudi Arabistan'daki bir Müslüman erkeğin diyet fiyatı, kazara ölüm için 300.000 riyal (80.000 $) ve kasıtlı cinayette 400.000 riyal (106.666 $) idi.[38] (Deve fiyatındaki artış nedeniyle fiyat o yıl artırıldı.)[38]

Suudi Arabistan'da diyet, 2013'te bir babanın beş yaşındaki kızını taciz edip öldürdüğü, ancak annesine para ödeyerek hapisten kurtulduğu bir davada olduğu gibi tartışmalı oldu.[15]

İran

Dört haram ayı boyunca; (Zilkad), Zilhicce, Muharrem ve Recep) Arap Yarımadasında ve daha sonra İslam dünyasında savaşlar ve cinayetler geleneksel olarak caydırıldığında, diyet oranları üçte bir oranında artar.[39]

İran'ın 1991 İslam Ceza Kanunu başlangıçta sadece Müslüman bir adam için diyeti belirtmiştir. Müslüman olmayanlar için diyet bir belirleme bulunmadığı durumlarda, İran hakimleri geleneksel Şii fıkıhına atıfta bulundular. 2003 yılında 1991 tarihli Kanunun 297. Maddesi Ayetullah Hamaney tarafından verilen fetvaya göre değiştirilmiştir. Bu, Müslümanlar ve gayrimüslimler için eşit diyetin tanınmasına neden oldu.[10][11] Bununla birlikte, 2006 ABD Dışişleri Bakanlığı İran Din Özgürlüğü Raporu'na göre, kadınlar ve Bahailer 2003'teki eşitleme hükümlerinden hariç tutulmuş ve Bahai kanının "Mübah yani cezasızlıkla dökülebileceği" olarak kabul edilmiştir.[40] 2013 İslam Ceza Kanunu (1991 kanunun yerini almıştır), 554. maddede Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki eşitliği tanımaktadır. 2013 ceza kanunu, cinayet vakalarında kadın ve erkekler için diyeti eşitlenmektedir. Bununla birlikte, Muhammed H. Tavana'ya göre, erkekler ve kadınlar arasındaki diyetin bedensel zarar durumlarında eşit olup olmadığı belirsizdir; karar İran mahkemelerine bırakılmıştır.

Irak

Irak'ta, Bedevi kabileleri, kan para talep etme pratiğini sürdürüyorlar, ancak bu laik yargı sisteminin yargılamalarını zorunlu olarak ortadan kaldırmıyor.[41]

Pakistan

Ağırlıklı olarak Sünni Müslüman olan Pakistan, 1990 yılında kısas ve diyet Yönetmeliğini tanıttı. Pakistan Ceza Kanunu'nun 229 ila 338 maddelerini değiştirdi.[42] Yeni yönetmelik, Pakistan Yüksek Mahkemesi'nin Şeriat Temyiz Mahkemesi tarafından talep edildiği üzere, İngiliz dönemi bedensel zarar ve cinayet suç cezalarını şeriat uyumlu hükümlerle değiştirdi. Ceza Muhakemesi Kanunu da kısasu'l cinayet veya bedensel zarar için eşit mukabele cezaları yerine, öldürülen bir kişinin yasal varislerine diyeti kabul etmesi için uzlaşmaya girmesi şeklinde değiştirilmiştir.. Demokratik olarak seçilen Navaz Şerif hükûmeti, 1997 yılında, parlamento Yasası ile kısas ve diyet şeriat hükümlerini yasa olarak yürürlüğe koyarak yönetmeliğin yerini aldı.[43] Şeriat uyumlu kısas ve diyet yasası, cinayeti topluma veya devlete karşı bir suç değil, özel bir suç haline getirdi ve böylece cinayet peşinde koşma, kovuşturma ve ceza mağdurun mirasçılarının ve vasilerinin sorumluluğu haline geldi. Pakistan Ceza Kanunu, Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki ayrımları ortadan kaldırarak Hanefi, kısas ve diyet hükümlerini modernize etti.[9]

Pakistan'ın diyet yasasından kaynaklanan tartışmalar, katillerin, diyet yasalarına göre 2016'da düzeltilen katili affetme yetkisine sahip olan kurbanın aynı aile fertleri tarafından öldürüldüğü kızların namus cinayeti davalarını içeriyor.[43][44] Başka bir mesele, faillerin maruz kaldığı tek cezanın, gelirlerinin veya servetlerinin küçük bir kısmını oluşturan parasal tazminatı ödemesi olduğu, varlıklı kişilerin kasten öldürülmesi veya bedensel olarak zarar görmesidir.[45]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ name="sabah.com.tr">https://www.sabah.com.tr/sozluk/sosyoloji/kisas-nedir 7 Eylül 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. ^ Tribal conflict management and resolution was built upon these two principles. In primitive societies, the most usual criteria for punishment is 'a life for a life'. This was also valid for the pre-Islamic Arabs. When blood was spilled, the system of mutual revenge took place in the form of tribal retaliation ( qisas ). If the killer could not be found, a close relative could be killed as a substitute or the bloodwit (diyah) was taken as a less-honourable substitution. https://zh.booksc.eu/book/52479161/c42c5a 29 Ocak 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  3. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 2 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 3 Şubat 2022. 
  4. ^ Lahcen Daaif, "Le prix du sang (diya) au premier siècle de l’islam" dans Hypothèses 2006, (Panthéon – Sorbonne), 2007, p. 339-340
  5. ^ Aaron Spevack (2014), The Archetypal Sunni Scholar: Law, Theology, and Mysticism, SUNY Press, 978-1438453712, p. 81
  6. ^ a b c Anver M. Emon (2012), Religious Pluralism and Islamic Law: Dhimmis and Others in the Empire of Law, Oxford University Press, 978-0199661633, pp. 234-235 Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "ame1" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: )
  7. ^ a b c d e State Department of the U.S. Government (2012), SAUDI ARABIA 2012 INTERNATIONAL RELIGIOUS FREEDOM REPORT 28 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., p. 4 Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "usstdept2" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: )
  8. ^ a b c Court Uncourt. Volume IV, Issue IV. STA Law Firm Dubai. 2018. s. 13. 8 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Temmuz 2020.  Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "sta" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: )
  9. ^ a b c The Application of Islamic Criminal Law in Pakistan. Brill. 2009. s. 49. ISBN 978-9004172258. 11 Ekim 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Temmuz 2020.  Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "PakistaniHanafi" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: )
  10. ^ a b c Tavana, Mohammad H (2014). Three Decades of Islamic Criminal Law Legislation in Iran: A Legislative History Analysis with Emphasis on the Amendments of the 2013 Islamic Penal Code. Electronic Journal of Islamic and Middle Eastern Law (EJIMEL), 2(9):24-38. pg. 35-6
  11. ^ a b c Tellenbach, Sylvia (2014). The Oxford Handbook of Criminal Law, Oxford University Press. pg. 261
  12. ^ Richard J. Terrill (2012), World Criminal Justice Systems: A Comparative Survey, Routledge, 978-1455725892, pp. 559
  13. ^ "Nisa Suresi, 92. Ayet". 6 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  14. ^ Tahir Wasti (2009), The Application of Islamic Criminal Law in Pakistan: Sharia in Practice, Brill Academic, 978-9004172258, pp. 283-288
  15. ^ a b Malik (5 Nisan 2013). "Paralysis or blood money? Skewed justice in Saudi Arabia". The Guardian. 18 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Şubat 2015.  Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "guardian 2014" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: )
  16. ^ "Maide/45". 5 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  17. ^ [Kur'an 4:92], and [Kur'an 5:45]
  18. ^ a b Rudolph Peters (2006), Crime and Punishment in Islamic Law, Cambridge University Press, 978-0521796705, pp. 44-49, 114, 186-187
  19. ^ Eugene Cotran and Chibli Mallat (1995), Yearbook of Islamic and Middle Eastern Law - 1994, Volume 1, Kluwer Law Publishers, 9041108831, pp. 275
  20. ^ a b c Rudolph Peters (2006), Crime and Punishment in Islamic Law, Cambridge University Press, 978-0521796705, pp. 51 Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "rpet51" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: )
  21. ^ Eugene Cotran and Chibli Mallat (1995), Yearbook of Islamic and Middle Eastern Law - 1994, Volume 1, Kluwer Law Publishers, 9041108831, pp. 275
  22. ^ Chibli Mallat (2007), Introduction to Middle Eastern Law, Oxford University Press, 978-0199230495, p. 18.
  23. ^ Arsani William, An Unjust Doctrine of Civil Arbitration: Sharia Courts in Canada and England, Stanford Journal of International Relations, Spring 2010, 11(2), pp. 40-47
  24. ^ M Kar (2005), Encyclopedia of Women and Islamic Cultures: Family, Law and Politics (Ed: Suad Joseph, Afsāna Naǧmābādī), Brill, 978-9004128187, pp. 406-407
  25. ^ a b Yohanan Friedmann (2006), Tolerance and Coercion in Islam: Interfaith Relations in the Muslim Tradition, Cambridge University Press, 978-0521026994, pp. 42-50
  26. ^ Yohanan Friedmann (2006), Tolerance and Coercion in Islam: Interfaith Relations in the Muslim Tradition, Cambridge University Press, 978-0521026994, pp. 42-43
  27. ^ a b Rudolph Peters and Peri Bearman (2014), The Ashgate Research Companion to Islamic Law, 978-1409438939, pp. 169-170
  28. ^ J. Norman D. Anderson (2007), Islamic Law in Africa, Routledge, 978-0415611862, pp. 372-373
  29. ^ a b Rudolph Peters and Peri Bearman (2014), The Ashgate Research Companion to Islamic Law, 978-1409438939, pp. 129-130
  30. ^ "WLUML: News and Views". 27 Eylül 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Temmuz 2020. 
  31. ^ AI REPORT 1998: SAUDI ARABIA 10 Ağustos 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Amnesty International
  32. ^ a b Ahmed Ali (1980), Compensation in Intentional Homicide in Islamic law, Journal of Islamic and Comparative Law, Volume 9, pp. 39-54
  33. ^ J Anderson (1951), Homicide in Islamic Law, Bulletin of the School of Oriental and African Studies, Cambridge University Press, Volume 13, pp. 811-828
  34. ^ For a more detailed explanation of its role in Somali customary law, see I.M. Lewis, "Clanship and Contract in Northern Somaliland", Africa 16 Temmuz 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 29 (1959), pp. 274-293
  35. ^ "I. DISPOSAL OF MORTAL REMAINS (LOCAL BURIAL/DESPATCH TO INDIA)" Consulate General of India, Jeddah, Retrieved on September 3, 2010.
  36. ^ Human Rights Watch (2004), Migrant Communities in Saudi Arabia 10 Ekim 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  37. ^ Saudi Arabia 27 Aralık 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. BUREAU OF DEMOCRACY, HUMAN RIGHTS, AND LABOR, US State Department, 2011 Report on International Religious Freedom (2011)
  38. ^ a b "Saudi Arabia triples blood money to SR300.000". Emirates 24/7 News. 11 Eylül 2011. 15 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Şubat 2015.  Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "s2472" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: )
  39. ^ Islamic Penal Code of the Islamic Republic of Iran - Book 4 - Article 299
  40. ^ "International Religious Freedom Report 2006, U.S. State Department". 17 Ekim 2008. 25 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Temmuz 2020. 
  41. ^ "Blood Money and Iraqi Tribal Justice" 15 Temmuz 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. by Jamie Tarabay. Weekend Edition Saturday, 9 December 2006. National Public Radio
  42. ^ Pros and cons of Qisas and Diyat law 20 Mayıs 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Dawn, Pakistan (September 16 2013)
  43. ^ a b Stephanie Palo, A Charade of Change: Qisas and Diyat Ordinance Allows Honor Killings to Go Unpunished in Pakistan 15 Temmuz 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 15 U. C. Davis Journal Int'l Law & Policy, Vol. 15 (2008-2009), pp. 93-118 Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "sp1" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: )
  44. ^ "Honour killings': Pakistan closes loophole allowing killers to go free". 1 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  45. ^ Mohammad Qadeer (2006), Pakistan - Social and Cultural Transformations in a Muslim Nation, Routledge, 978-0415492225, p. 172

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İslam İşbirliği Teşkilatı</span> 57 üye devleti bulunan uluslararası kuruluş

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Eylül 1969 tarihinde Fas'ın başkenti Rabat'ta toplanıp İslam ülkelerini çatısı altında toplamak üzere İslam Konferansı Teşkilatı adıyla kurulan 57 üyeye sahip, uluslararası hukuk tüzel kişiliğini haiz bir uluslararası teşkilattır.

<span class="mw-page-title-main">Şeriat</span> İslamî hukuk

Şeriat, Kur'an âyetleri ile Muhammed'in söz ve fiillerinden oluşan naslardan alimler sınıfının (Fukaha) çıkarımları (istinbat) ile oluşturulan dinî kanunlar toplamıdır. İslam'da ibadetler, muameleler ve cezalarla ilgili tüm kavram ve kuralları kapsar. Tarihsel seyir içerisinde kanun ve kuralların teorik (usul) ve pratik uygulama (füru/fetva) çalışmaları ile ilgilenen ve isimleri öne çıkan kişiler adına belirli toplum ve devlet yönetimlerinin de tercihlerini yansıtan fıkıh mezhepleri ortaya çıkmış, ancak şeriat hiçbir zaman tek başına geçerli bir hukuk sistemi olmamış, Ömer veya Emevilerden itibaren "örfi hukuk" ile birlikte kullanılmıştır. Şeriat’ın "insanlar arası ilişkiler bölümü” 1850’lerden itibaren “İslam hukuku” olarak yeni bir isimle sunulmaya başlanır. İslam hukukunda yer yer modern hukukla benzer argümanlar kullanılmasına rağmen aralarında bir takım temel farklar vardır. İslam'da hukuki argümantasyon olarak -insanların birbirlerinin maddi ve manevi alanlarına girmelerini yasaklayan- hak ve -üst makamın alt grup insanlara dengeli davranmasını içeren- adalet kavramları ön plana çıkarılır. Buna göre amirler emirleri altında bulunan insanların gözetimi ve onlara karşı adaletli olmakla, yönetilenler ise onlara itaatle yükümlüdürler. Adaletten sapan amire itaat edilip edilmeyeceği tartışmalıdır. Ayrıca bu anlayışta insanlar Allah'ın kulları (İbadullah) olmakta, şeriat onlara karşı adaletli davranmayı gerektirse bile eşit davranmayı gerektirmemektedir. Şeriat ile modern hukuk arasındaki farklardan belki de en önemlisi, insanların eşit ve özgür bireyler oldukları temelinde geliştirilen modern hukuktaki insan hakları kavramına karşılık, şeriat anlayışında bireysel özgürlük kavramı bulunmamasıdır. Dinî edebiyat ve söylemlerde sıkça kullanılan özgür irade kavramı günlük yaşam tarzını seçebilmesinde değil, kader karşısında insanın uhrevi sorumluluğu bağlamındaki felsefi tartışmalarda görülür. Kur'an'da 30 ayette tekrarlanan ve İslamcılığın temel motivasyonlarından birisi olan “şeriatta kötü olarak tanımlanan durumlar için güç kullanımı kişilerin ev, elbise, beden ve ibadet–inanç gibi özel alanlarına girmeyi gerektirse bile bu kişilerin (kul) hakkına tecavüz olarak değerlendirilmez.

<span class="mw-page-title-main">Suudi Arabistan</span> Orta Doğuda yer alan bir ülke

Suudi Arabistan veya Suudistan ya da resmî adıyla Suudi Arabistan Krallığı, Arap Yarımadası'nda bulunan en büyük ülkedir. Kuzeybatı'da Ürdün, kuzey ve kuzeydoğu'da Irak, doğuda Kuveyt, Katar, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri, güneydoğuda Umman, güneyde Yemen, kuzeydoğusunda Basra Körfezi ve batısında Kızıldeniz ile çevrilidir. Buraya iki kutsal caminin arazisi de denir; çünkü İslam'a göre iki kutsal şehir olan Mekke ve Medine bu ülkededir. Suudi Arabistan, Orta Doğu'daki bütün körfez ülkelerinde olduğu gibi hızla gelişmektedir.

<span class="mw-page-title-main">İslamcılık</span> Politik bir akım

İslamcılık, modern devlet ve devletçiklerin anayasal, ekonomik ve yargısal olarak, bu kesimde canlanma ya da otantikliğe dönüş olarak algılanan İslami uygulamalarla yeniden kurulması gerektiğini öne süren siyasi ideolojidir. Bu akımlardaki hakim anlayış Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker'in yerine getirilmesidir. Siyasal İslam'ın Seyyid Kutub ve Mevdudî gibi köktendinci öncüleri "Allah'ın sistemi" olarak gördükleri şeriata dayanmayan güç sahipleri olarak tanımladıkları tağuta isyanı tevhidin ön şartı olarak sundular.

<span class="mw-page-title-main">Kölelik</span> bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması

Kölelik, bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevla denir.

İslam hukuku dinsel kökenli hukuk kurallarını ve bunların uygulanma esaslarını tanımlar. Kimi zaman Fıkıh bilimi ile aynı anlamda kullanılır. Bazen de Şeriat kavramı kastedilmektedir.

Ölüm cezası olarak da bilinen ve daha önce adli cinayet olarak adlandırılan idam cezası, bir suçun cezası olarak bir kişinin öldürülmesinin devlet tarafından onaylanmış uygulamasıdır ve genellikle kişinin söz konusu cezayı gerektiren normları ihlal etmekten sorumlu olduğu sonucuna varmak için yetkili, kurallarla yönetilen bir süreci takip eder. Bir suçlunun bu şekilde cezalandırılmasını emreden hüküm, ölüm cezası olarak bilinir ve cezanın yerine getirilmesi eylemi infaz olarak adlandırılır. Ölüm cezasına çarptırılan veya infaz edilmeyi bekleyen mahkumlara "idam mahkumu" denir. Etimolojik olarak idam terimi, kafa kesme yoluyla infaz anlamına gelir, ancak infazlar asma, vurma, zehirli iğne, taşlama, elektrik verme ve gaz verme gibi birçok yöntemle gerçekleştirilir.

<span class="mw-page-title-main">İslam'da kölelik</span>

İslam'da kölelik, tarih boyunca birbirinden farklı şekillerde ve görüşlerde ele alınmış bir konudur.

Kısas ilkesi eski toplumlarda suç işleyen kişinin veya ait olduğu kabilenin işlenen suça eş değer şekilde cezalandırılması anlamına gelmekteydi. Yani göze göz, dişe diş, kulağa kulak ve cana karşılık can. Eski toplumlarda bireysel sorumluluk ilkesi bulunmadığı için suçlu yerine bir başkası, örneğin en yakın akrabası cezalandırılabilirdi. Çoğu zaman da fiilin kasdi bir eylem olup olmadığı da göz ardı edilir, her can için bir can veya kan bedeli alınırdı.

<span class="mw-page-title-main">Taşlama</span> idam cezası yöntemi

Taşlama, bir grubun bir kişiye taş atarak o kişiyi uzaklaştırma, kovma ya da sürgün etmek için kullandığı bir yöntemdir. Eski zamanlardan beri büyük suçlar için bir ceza biçimi olarak tasdik edilmiştir.

Suudi Arabistan'da insan hakları, Suudi kraliyet ailesinin egemenliği altında İslam dini hukukuna dayalı olması amaçlanan haklardır. Suudi Arabistan hükûmeti ve Suudi hukuk sistemi, dini ve siyasi azınlıklara, eşcinsellere, mürtedlere ve kadınlara yönelik muamelelerinden ötürü eleştirilmektedir. Suudi Arabistan Krallığı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'ne göre Ekim 1997'de Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşmesini onayladı. Suudi Arabistan'da insan hakları Suudi Arabistan Temel Kanununun 26. maddesinde belirtilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">İslam'da kadın</span> İslam toplumlarında kadının yeri

Müslüman kadınların deneyimleri farklı toplumlarda ve aynı toplum içinde büyük farklılıklar gösterir. Ortak yönleri ise, hayatlarını değişen derecelerde etkileyen, aralarındaki geniş kültürel, sosyal ve ekonomik farklılıklar arasında köprü kurmaya hizmet edebilecek ortak bir kimlik veren İslam dinine bağlılıklarıdır.

İnsan hakları ferdin insan olarak var olması ile kazanılan asli haklar olarak kabul edilir. Bu haklar insanın yaşadığı coğrafyaya ve fiziki gücüne göre kazanılmaz. Aksine bu haklar şahsın doğuştan kazanmış olduğu haklardır.

Suudi Arabistan'ın hukuk sistemi, hem Kur'an'dan hem de İslam peygamberi Muhammed'e atfedilmiş sünnetlerden türetilen İslamî Şeriat hukukuna dayanmaktadır. Muhammed'in ölümü sonrasında ortaya çıkan İslamî alim konsensüsleri ("icmâ") de Şeriat'ın kaynaklarından birini oluşturur. Suudi Arabistan'daki yargıçların yaptığı hukuksal yorumlar, İslam fıkhındaki literalist Hanbeli mezhebine ait Orta Çağ metinlerinden etkilenmektedir. Şeriat, Müslüman dünyasında eşsiz olarak kodifiye olmamış haliyle Suudi Arabistan'da kullanılmaktadır. Bununla birlikte hukuksal içtihatın yoksunluğu, ülkenin kanunlarının kapsamında ve içeriğinde büyük seviyede belirsizliklere neden olmuştur. Bu nedenle hükûmet, 2010'da Şeriat'ı kodifiye etmeye niyet ettiğini açıkladı; ancak bu konuda hâlâ bir ilerleme sağlanamamıştır. Şeriat ayrıca fikrî mülkiyet hukuku ve şirketler hukuku gibi modern sorunları kapsayan kraliyet kararnameleriyle dağıtılan düzenlemeler ile tamamlanmıştır. Buna rağmen Şeriat, özellikle ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve kontrat hukuku gibi dallarda hukukun ana kaynağını oluşturmaktadır ve Kur'an ile Sünnet ülkenin anayasası olarak ilan edilmiştir. Suudi devleti ne ait çok kapsamlı tescilli haklar, toprak hukuku ile enerji hukuku dallarının önemli bir özelliğini oluşturmaktadır.

İslam'dan çıkış genellikle bir Müslüman tarafından düşünce, söz veya fiil yoluyla İslam'ın terkidir. İslam'dan dönene mürted denir. Tanıma sadece başka bir dine dönen veya dini tamamen terk edenler değil küfür, sapkınlık veya inançsızlığı ima eden herhangi bir eylem veya söz yoluyla, İslam'ın "temel bir inanç veya akidesini" inkâr edenler de dahildir.

"Göze göz" karşılıklı adalet ilkesini ifade eden Çıkış Kitabı 21:23–27'de bulunan bir emirdir. Roma uygarlığında lex talionis, yaralayan kişinin, zarar gören tarafça aynı ölçüde cezalandırılması ilkesidir. Daha yumuşak yorumlarda mağdur yaralanmanın [tahmini] değerini tazminat olarak alabilirdi. Tazminat zarar ile orantılı olmalıydı.

Tonga'da İslam, küçük bir azınlık dinidir. Tonga'daki Müslümanlar çoğunlukla Sünni mezhebine mensuptur. Pew Araştırma Merkezi tarafından 2010 yılında yaklaşık 108.000 kişilik bir nüfusta Müslüman sayısının 1000'den az olduğu tahmin edilirken, Fiji Müslüman Birliği farklı raporlar yayınlamıştır.

İslâm ceza hukuku (şeriata göre ceza hukukudur. Fıkıhta Ukubat başlığı altında ele alınır. Açıkçası, İslam hukukunun ayrı bir "ceza hukuku" külliyatı yoktur. Suça bağlı olarak suçları üç farklı kategoriye ayırır - Had ("Allah'a karşı suçlar", cezası Kuran ve Hadislerde sabittir, Kisas işlenen suça denk ceza verilir Kuran ve sünnet ile belirlenmiştir. Tazir (cezası Kuran ve Hadislerde belirtilmeyen ve hükümdarın veya Kadının, yani hakimin takdirine bırakılan suçlara verilen cezalar. Bazıları dördüncü kategori olan Siyasah'ı eklerken diğerleri bunu Hadd veya Tazir suçlarının bir parçası olarak görüyor.

İslam Hukukunda tazir belirli suçlar için hakimin (kadı) veya devlet yöneticisinin takdirine bağlı olarak yapılan cezalandırma anlamına gelir.

<span class="mw-page-title-main">İslamcılığın eleştirisi</span>

İslamcılık veya Siyasal İslam olarak bilinen İslami uyanış hareketinin lider ve vaizlerinin fikir, hareket ve uygulamaları, gayrimüslimler yanında Müslümanlar tarafından eleştirilmiştir.