Tümör (ur; neoplasm; tumor) tanımı önceleri vücuttaki herhangi bir şişlik ya da kitle için kullanılırdı. Sonraları hücrelerin kuralsız ve sınırsız çoğalmaları nedeniyle oluşan kitleler için kullanılmaya başlandı. Yaşamın herhangi bir döneminde organizmanın bir bölümündeki hücreler biyolojik niteliklerini düzenleyici kurallara uyum göstermez ve sınırsız olarak çoğalabilir (otonomi). Bu nitelikleri içeren bir kitleye tümör ya da neoplazm (neoplasm; yeni gelişen kitle) adı verilir. Tümör kitleleri vücudun kendi hücrelerinden yapılıdır.

Kist, yakındaki dokuya kıyasla ayrı zara ve bölünmeye sahiptir. Bu nedenle, bir kese oluşturmak için bir araya toplanmış bir hücre kümesidir. Bununla birlikte, bir kistin ayırt edici yönü, böyle bir kesenin "kabuğunu" oluşturan hücrelerin, verilen konum için tüm çevre hücrelerle karşılaştırıldığında belirgin şekilde anormal olmasıdır. Hava, sıvı veya yarı katı madde içerebilir. Bir irin topluluğuna kist değil, apse adı verilir. Oluştuktan sonra, bazen bir kist kendiliğinden çözülebilir. Bir kist çözülemediğinde, cerrahi olarak çıkarılması gerekebilir; ancak bu, türüne ve konumuna bağlıdır.
Tek katlı yassı epitel, organizmadaki en dayanıksız epiteldir. Travmalara, basınca ve mekanik olaylara duyarlıdır. Hücreler birbirine çok sıkı bağlıdır. Bu nedenle organizmada bariyerlerin olduğu yerlerde bulunurlar. Akciğer, beyin ve retina gibi bölgelerde özel yapılarla bariyer oluşumu vardır. Burada tek katlı yassı epitel birbirine sıkı bağlarla bağlıdır ve kandan dokulara zararlı maddelerin geçişini engeller. Atardamar, toplardamar ve lenf gibi tüm damarları döşeyen epiteldir. Damarları döşeyen tek katlı yassı epitele endotel denir. Böbrekte bowman kapsülünün paryetal yaprağını oluşturur. Akciğerde alveol keseleri ve akciğer kapillerleri bu epitel ile döşelidir. Plevra, periton ve perikart boşluklarını çevreler. Burada mezotel adını alır. Böbreğin henle ansı denilen bölgesi ve sertoli hücreleri de tek katlı yassı epitel ile döşelidir.
Epitel doku, Epitelyum ya da Örtü doku, vücudun iç ve dış yüzeyini örten, araları çok sıkı olan epitel hücrelerinden oluşmuş, altlarında bazal lamina denilen bir tabaka bulunduran, özelleşmiş bir dokudur.

Böbrek diyalizi böbrekleri artık bu işlevleri doğal olarak yapamayan kişilerde fazla su, çözünen maddeler ve toksinlerin kandan uzaklaştırılması işlemidir. İlk başarılı diyaliz 1943 yılında gerçekleştirilmiştir.

Son dönem böbrek hastalığı (ESRD) olarak da bilinen böbrek yetmezliği, böbreklerin artık kandaki atık maddeleri yeterince filtreleyemediği ve normal seviyelerin %15'inden daha azında çalıştığı tıbbi bir durumdur.

İnsanlarda böbrekler, memeli böbreklerinin genellikle dış lobülasyon belirtileri göstermeyen, çok loblu, çok papiller şekilli, iki adet kırmızımsı kahverengi fasulye biçimli kan filtreleyen organlardır. Bunlar retroperitoneal boşlukta solda ve sağdadır ve yetişkin insanlarda yaklaşık 12 santimetre uzunluğundadır. Kanı eşleşmiş renal arterlerden alırlar; kan eşleşmiş renal venlere çıkar. Her böbrek, atılan idrarı mesaneye taşıyan bir tüp olan üretere bağlıdır.
Konjenital kistik akciğer hastalığı nadir gelişim anomalilerini (anormallik) içeren ve akciğer ve solunum yollarında bozukluklara yol açan çeşitli hastalıklara verilen genel bir addır. Günümüzde bu akciğer lezyonlarının genellikle doğum öncesinde, embriyonun gelişim aşamaları sırasında oluştuğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla anne adaylarının doğum öncesi dönemde tıbbi muayeneleri ve bilgilenmeleri önem taşımaktadır.
Metaplazi (metaplasia) epitelyal ya da mezenkimal, olgun bir hücre türünün başka türden bir hücreye dönüşmesi olgusudur. Genellikle, tekrarlayan bir dokusal saldırıya (enflamasyon, mekanik ya da kimyasal tahriş, enfeksiyon) tepki olarak belirir; amaç, daha iyi bir savunma durumuna geçiştir. Metaplazide yeni dokunun yapısı ve fonksiyonu normaldir. Epitelyal metaplazilerin bir bölümü bir süre sonra kansere dönüşebilir.
Displazi (dysplasia) kavramı, patolojik olgunun nedenlerine ve türüne göre farklı anlamlar içerir:

Hidronefroz (hydronephrosis) ve obstrüktif üropati, idrar yollarındaki sıvı akışının durması sonucu ortaya çıkan bir tablodur. Sıvı akışının bozulmasındaki en büyük etken idrar yollarının tıkanmasıdır; bu nedenle, “obstrüktif üropati” olarak nitelendirilirler. Uzun süren tıkanmalarda böbrek dokusuna yüklenen sıvı basıncı atrofiye neden olur (basınç atrofisi).

Erozyon (erosion) ve Ülser (ulcus), deri ve mukozaların nekrozlu yangısıdır. Deri ve mukozalardaki yüzeysel nekrozla erozyon (erosion) denir. Yalnız epitel tabakası ortadan kalkmıştır. Rejenerasyonla iz bırakmadan iyileşir ya da derinleşerek ülser halini alır. Bir ülserde, deri ve mukozanın epitel örtüsüyle birlikte daha derin katmanlar da nekroza uğrar, erir ve yerinde defekt bırakır.
Konjenital (doğumsal) böbrek anomalileri, üriner sistemdeki konjenital anomalilerinin önemli bir bölümüdür. Üriner sistemin konjenital anomalilerindeki kalıtımsal nitelikler tam olarak çözümlenememiştir. Olguların yaklaşık 1/5'i kalıtsaldır ve büyük çoğunluğu otosomal dominant yolla aktarılır; otosomal resesif kalıtım oldukça seyrektir. Çoğu olgudaki nedenin gebelikte yaşanan sorunlar olduğu varsayılmaktadır. Böbrek anomalileri, doğumsal üriner sistem anomalilerinin sıkça karşılaşılan sorunlardan biridir; yaklaşık 10 çocuktan 1'i bu tür bir anomali (kusur) ile doğar. Böbrek anomalilerin çoğu yapısal bozukluklar gösterirken bir bölümü de metabolik sorunlarla ortaya çıkar.
Kistik renal displazi, böbrekte yapısal bozuklukların görüldüğü bir anomalidir; mikrosopik incelemelerde kıkırdak dokusu, ilkel mezenkimal yapılar ve ilkel borucuklar gibi böbrek dokusunda bulunmaması gereken dokular saptanır. Etkilenen böbreğin biçimi de bozuktur. Olguların büyük bölümünde üreter, mesane ve üretra gibi idrar yolları anomalileri de vardır. Böbreklerden biri ya da ikisi etkilenir. Etkilenen böbreğin çıplak gözle yapılan incelemelerinde, çok sayıda kist içeren, iri ve biçimsiz bir yapı seçilir. Kistler farklı büyüklüktedir. Nefronlar normaldir; ancak, idrar toplama borucuklarının (tubulus) yapısı bozuktur.

Polikistik böbrek hastalığı, böbreklerin görece sık karşılaşılan kistik hastalıklarındandır. 2 tip polikistik böbrek hastalığı vardır;
- Otosomal dominant polikistik hastalık
- Otosomal resesif polikistik hastalık

Böbrek medullasının kistik hastalığı, böbrek korteksinden çok medulla katmanını etkileyen bir kistik hastalıktır. İki tür medüller kistik hastalık vardır:
Böbrek medullasının kistik hastalığı, böbrek korteksinden çok medulla katmanını etkileyen bir kistik hastalıktır. İki tür medüller kistik hastalık vardır:
- Medüller sünger böbrek
- Nefronoftizi

Basit böbrek kistleri, çok sık rastlanan, herhangi bir belirti vermeyen kistik yapılardır. Çoğu otopsilerde ya da ultrasonografi incelemelerinde saptanır. Olguların bir bölümündeki kist-içi kanamaları radyolojik incelemelerde görülebilecek biçimde kireçleşebilir. Bazı hastalarda kistlerin hızla büyümesine bağlı ağrı görülebilir. Kistler tek ya da çok sayıda olabilir. Genellikle 1–5 cm çaplarındadır; daha büyüklerine de rastlanabilir. Kistik boşlukla berrak bir sıvıyla doludur.

von Hippel-Lindau hastalığı (Hemangioblastoma), otozomal dominant yolla aktarılan kalıtsal bir hastalıktır. Birçok organda kapiller hemangioblastoma olarak adlandırılan tümör vardır. Beyincikte (serebellum) içi sıvıyla dolu kistik bir boşluğu dolduran kapiller hemangioblastoma kitlesi bu hastalıkta karşılaşılan temel bulgudur. Bu yerleşime ek olarak gözde ağ tabakada (retina) ve/veya beyin sapında kapiller hemangioblastoma saptanır. Ayrıca akciğer, karaciğer, böbrek, pankreas, epididim hemangioblastomaları olabilir. Damar tümörü dışında böbrek kanseri, adrenal bezde ya da çevresinde feokromositoma, pankreasta nöroendokrin tümör, kulakta endolenfatik kese tümörü bulunabilir. Böbreklerde, epididimde ve pankreasta kistler vardır. Kan incelemelerinde, hemangioblastomada üretilen eritropoietinin etkisiyle aşırı alyuvar üretimi (polisitemi) saptanır. Ağız mukozasında çok sayıda varis vardır.

Bir nabothian kisti, serviksin yüzeyinde mukusla dolu bir kisttir. Çoğu zaman, ektoserviksin tabakalı skuamöz epitelinin endoserviksin basit kolumnar epiteli üzerinde büyüdüğü zaman ortaya çıkarlar. Bu doku büyümesi servikal kriptleri bloke edebilir, kriptlerin içinde servikal mukusu hapseder. Ufak boyutlu naboth kistleri zaman içerisinde birleşerek dev boyutlara nadiren ilerleyebilir. Bu şekildeki büyük naboth kistlerinde serviks uterinin rezerv dokusu destrükte olduğundan, gebelik sürecinde erken doğumlara neden olabilmektedir.