İçeriğe atla

Dilbilgisi

Kontrol Edilmiş

Dilbilgisi ya da gramer (Grekçeγραμματική, grammatiki), bir dilin ses, biçim ve cümle yapısını inceleyip, kurallarını saptayan bilim dalı. Bir dili seslerinden cümlelere kadar, içerdiği bütün dil birliklerini, geniş bir şekilde anlam ve görevlerini kapsayacak şekilde inceler ve sözcüklerden anlam üretmeyi sağlar. Dilbilgisi kuralları, bir grup tarafından hazırlanmayıp, o dili kullanan insanların zaman içinde gerekli kuralları yaratmaları veya var olan kuralları dilin gelişimine göre değiştirmeleri sonucu oluşur. Bir dili veya bir dilin değişkesini akıcı olarak konuşanlar bu kuralları içselleştirmişlerdir.

Dilbilgisi incelediği dil unsurlarına göre kendi içinde bölümlere ayrılır. Dilin seslerini inceleyen kısmına ses bilgisi (fonetik), yapı yönünden kelime ve şekilleri konu edinen kısmına şekil bilgisi (morfoloji veya sarf), kelime ve şekillerin çıkış yerlerini, yani menşelerini araştıran kısmına menşe veya türeme bilgisi (etimoloji), kelime ve şekillerin aralarındaki münasebetler ile cümleleri inceleyen dalına ise cümle bilgisi veya söz dizimi, sentaks veya nahv, dilin anlam oluşturma mekanizmalarını inceleyen kısmına semantik denmektedir. Dil ancak bu saydığı unsurlarla tamamlandığı gibi, dilbilgisi de bu unsurlardan oluşmaktadır. Bu bölümlerin hemen hepsi dilbilgisi içinde ayrı ayrı incelenmelerine rağmen, birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılmazlar ve her zaman birbirlerine karışırlar. Bu yüzden dilbilgisi, bir dili bütün cepheleriyle bir bütün olarak ele alıp incer.

İnsanoğlu tarihi akış içinde, zamanla biriken bilgiler sayesinde hemen her şeyi inceleme ve araştırma konusu yapmış, dillerin sırrını çözmeye çalışmış ve böylece yeni bir bilim dalı ortaya çıkarmıştır. Dillerin incelenmesi, Eski Yunan ve Hintlerden başlayarak dillerin bağlı olduğu kuralla saptanmaya çalışılmış ve bu kuralların ortaya çıkardığı bilgiye de gramer bilgisi denmiştir. Buna paralel olarak her dilin sözcük dağarcığı toplanarak sözlükler ortaya çıkmıştır. Gramer sayesinde dillerin doğru okunup yazılması gerçekleşmiştir.

Tarihçe

Dilbilgisi çok eski bilimlerdendir. Grekçeden, Latinceye, oradan diğer dillere yayılmıştır. En eski gramercilerin Hintler olduğu bilinir. MÖ 1. yüzyılda batıda dilbilgisinin kurucusu Aristoteles kabul edilir. Aristo, grameri, mantığın aynası haline getirmiştir. Dionysos MÖ 1. yüzyılda Dilbilgisi Sanatı adıyla ilk dilbilgisi kitabını yazmıştır. MS 4. asırda Romalı Donatus'un yazdığı dilbilgisi kitabı, batıda yıllarca okutulmuştur. Bunların dışında İskenderiye dil okulunun gramer ve sözlük konularında önemli yer tuttuğu görülür. İslami devirde görülen dilbilgisi çalışmaları daha çok bu okulu örnek almıştır. Emevilerden itibaren İslam dünyasında pek çok gramer kitabı ve sözlük yazılmıştır.Türkiye'de 1858 yılında rüşdiyelerin açılması ile dilbilgisi okutulmaya başlanır.

18. yüzyıla kadar filozofların elinde kalan dil, onlar tarafından şekilci mantığın sözdeki şekli olarak yorumlandığı gibi, düşüncenin de değişmez kanunlarına bağlılığı şeklinde değerlendirilmiştir. Böylece dilbilgisi yalnız gramerin değil, aklın da temsilcisi olmuştur. Fakat 19. yüzyıldan sonra dilin apayrı bir kurum olduğu, kendi kanunlarına bağlı, canlılığa sahip bulunduğu fikri ortaya çıkmıştır. Yine bu dönemde diller arasındaki akrabalıklar saptanırken, dillerin ayrı aileler oluşturduğu keşfedilmiştir. Böylece dilleri inceleyen, karşılaştırmalı dilbilgisi ortaya çıkmıştır. Ayrıca dilbilgisinin; bir dilin tarihini ve zaman içindeki değişme ve gelişmesini inceleyen tarihi dilbilgisinin yanında, bir dilin veya lehçenin belirli bir zamandaki durumunu konu edinen tasviri dilbilgisi gibi çeşitleri vardır. Bunun yanında bütün dilleri karşılaştırarak, sınıflara ayıran, onların iç ve dış kanunlarını araştıran bilim dalına da genel dil bilimi denmektedir. Ayrıca dillerle uğraşan ve bir dil üzerinde araştırmalar yapan dil bilginine de dilbilimci adı verilmektedir.

Türkçe ilk dilbilgisi kitabı, bugün elde bulunmayan Kaşgarlı Mahmud'un 11. asırda yazdığı Cevahirü'n-Nahv adlı eseridir. Ebu Hayyan'ın Arap diliyle, Arapça dilbilgisi yöntemine göre düzenlenmiş eseri Kitabü'l-İdrak li-Lisani'l-Etrak (yazılışı 1312 baskı 1931) ilk Türk dilbilgisidir. Osmanlı Türkçesinde yazılmış ilk dilbilgisi kitabı ise; Bergamalı Kadri'nin Müyessiret-ül-Ulum (1530) adlı eseridir.

19. yüzyıla kadar bütün dilbilgisi kitaplarında Arap dilbilgisi yöntemi izlenmiştir. Türk dilinin yapısı, kaideleri bu usule göre tespit edilmiştir. Kimisinde Arap, kimisinde Fransız dilbilgisi yöntemine uyularak yazılan, Osmanlıcanın yapısını anlatan eserler şunlardır:

  • Ahmed Cevdet ve Fuad paşaların Medhal-i Kavaid (1851),
  • Kavaid-i Osmaniye (1865),
  • Kavaid-i Türkiye (1875),
  • Abdullah Ramiz Paşanın Lisan-ı Osmani'nin Kavaidini Havi Emsile-i Türki (1866),
  • Ali Nazmi'nin Lisan-ı Osmani (1880),
  • Selim Sabit'in Nahv-ı Osmani (1881),
  • Abdurrahman Fevzi'nin Mikyasül-Lisan Kırtasü'l-Beyan (1881),
  • Manastırlı Rıfat'ın Külliyat-ı Kavaid-i Osmaniye (1885),
  • Şemseddin Sami'nin Nev-Usul Sarf-ı Türki (1892),
  • Necib asım'ın Osmanlı Sarfı (1894).

Fransız dilinin yöntemini uygulayan yazarlar ve eserleri:

  • Şeyh Vasfi, Mufassal Yeni Sarf-ı Osmani (1901),
  • Mufassal Nahv-ı Osmani (1901);
  • Hüseyin Cahid Türkçe Sarf u Nahv (1908);
  • Ahmed Cevad, Lisan-ı Osmani (1912);
  • Anton Tıngır; Türk Dilinin Sarf-ı Tahlisi.

Meşrutiyet döneminde Tedkikat-ı Lisaniye Encümeni tarafından Maarif Nezaretince Sarf ve Nahv-ı Türki (1930) yayınlanmıştır.

Cumhuriyet döneminde kurulan Dil Encümeni (1928) abece ve dilbilgisi hakkında da iki rapor hazırlamış; 1928'de Latin harfleri TBMM'de kabul edilmiş, bir süre sonra da 1932'de Türk Dili Tedkik Cemiyeti kurulmuştur. Daha sonra ortaöğretimde kullanılacak dilbilgisi kitabını Tahsin Banguoğlu hazırlamıştır (1940). Bu tarihten sonra dilbilgisi çalışmaları iki kolda gelişir. İlk ve ortaöğretimde kullanılmak üzere yazılan dilbilgisi kitapları ile Türkçenin ana grameri vasfında ilim dilbilgileri ve monogrofiler (T.N. Gencan, K. Demiray, A.C. Emre ve Prof. Dr. M. Ergin gibi...) Ayrıca Prof. Dr. Faruk K. Timurtaş, tarihi Türkiye Türkçesi ile ilgili olarak Eski Türkiye Türkçesi ile Osmanlı Türkçesi Grameri III, adlı eserlerini bu dönemde vermiştir.

Avrupa'da Türk dili ve dilbilgisi üzerindeki çalışmaların tarihi çok eskidir. Alman H. Megiser'in (1612) eseri, yazarı bilinmeyen İbrahim Müteferrika baskısı eser (1732) gibi Birinci Dünya Savaşından sonra Türklere karşı duyulan ilgiyle Avrupa üniversitelerinde doğu dilleri ve Türk dili bölümleri açıldı ve pek çok Türkçe dilbilgisi kitapları yazıldı. J.W. Redhouse (1884), J. Deny (1912), J.Nemeth (1916), Ettore Rossi (1939), S.Topalina (1940), A.N.Koronov (1941), A.Tietze, S.G.Lisse (1943), Harbert Jansky (1943), Robert Godel (1945), N. Nitek (1945), Normon A. Mcquown (1946), Heinz Appenzeller (1948), P.H.Rühl (1949), L.Rosony (1960), G.L.Lewis (1967).

Türk dillerinin karşılaştırmalı dilbilgisi yazılmamış olmakla beraber bu alanda yerli ve yabancı birçok bilim insanı çalışmıştır. W.Radloff (1882-1883), A.Cevad Emre (Türk Lehçeleri Mukayeseli Grameri 1949), N.K. Dimitriev (1956-1959, 1961, 1962) gibi.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Türk alfabesi</span> Türkçenin yazımında kullanılan alfabe

Türk alfabesi, Türkçenin yazımında kullanılan Latin alfabesi temelli alfabedir. 1 Kasım 1928 tarihli ve 1353 sayılı yasayla tespit ve kabul edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Türkçe</span> Türk halkının Oğuz Türkçesi dili

Türkçe ya da Türk dili, Güneydoğu Avrupa ve Batı Asya'da konuşulan, Türk dilleri dil ailesine ait sondan eklemeli bir dildir. Türk dilleri ailesinin Oğuz dilleri grubundan bir Batı Oğuz dili olan Osmanlı Türkçesinin devamını oluşturur. Dil, başta Türkiye olmak üzere Balkanlar, Ege Adaları, Kıbrıs ve Orta Doğu'yu kapsayan eski Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında konuşulur. Ethnologue'a göre Türkçe, yaklaşık 90 milyon konuşanı ile dünyada en çok konuşulan 18. dildir. Türkçe, Türkiye, Kuzey Kıbrıs ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nde ulusal resmî dil statüsüne sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Dilbilim</span> insan dilinin araştırılması

Dilbilim, dil bilimi, lengüistik ya da lisaniyat; dilleri dilbilgisi, söz dizimi (sentaks), ses bilgisi (fonetik), ses bilimi (fonoloji), biçimbilim (morfoloji) ve edimbilim (pragmatik) gibi çeşitli yönlerden yapısal, anlamsal ve bildirişimin çıkış bağlamını temel alarak sözlerin gönderimlerini ve iletişimde dilin yaptırım gücünü inceleyen bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ahmed Cevdet Paşa</span> Osmanlı devlet adamı

Ahmed Cevdet Paşa veya Lofçalı Ahmed Cevdet Paşa, Osmanlı Devleti'nde on dokuzuncu asırda yetişen Türk devlet ve ilim adamı, tarihçi, hukukçu, şair.

Selim Sabit Efendi, Osmanlı eğitim bilimci.

<span class="mw-page-title-main">Sözlük</span> dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını), söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren, sözcüğün kökünü esas alarak, bunların başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını, değişik kullanışlarını gösteren yazılı

Sözlük, bir dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını), söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren, sözcüğün kökünü esas alarak, bunların başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını, değişik kullanışlarını gösteren yazılı eserdir. Eski dilde lügat, kamus denir. Leksikografi sözlükbilimidir. Sözlükçüye leksikografır denir. Lügatça, sadece bir kitapta geçen terimleri anlatır (glossary).

Eski Türkçe, Türk yazı dilinin ilk dönemidir. Dönem Orhun Türkçesi ve Eski Uygur Türkçesi olmak üzere iki altdönemde incelenir. Orhun Türkçesinin kesin tarihlere dayandırılabilir ilk belgesi olan ve VIII. yüzyılın ortalarına tarihlenen Orhun Yazıtlarından Uygur Türkçesinin tarihe karıştığı XIII. yüzyıla değin sürer. Doğu Asya'dan Doğu Avrupa'ya dek önemli bir coğrafyada konuşulduğu anlaşılmaktadır. İlk dönemlerinde yabancı etkilerden epey uzak ve dönemin diğer dillerine göre oldukça yalın olduğu, Uygur çağında git gide zenginleştiği ve yabancı dillerden etkilendiği anlaşılmaktadır. Dil XIII. yüzyılda ölse de türlü Türk toplulukları tarafından yazı dili olarak kullanıldığı XVII. yüzyıla tarihlenen Altun Yaruk nüshasından anlaşılmaktadır.

Türkçe dil bilgisi, Türkçeyi meydana getiren ses, sözcük yapılışı, sözcük hazinesi, anlam değişmeleri, tümce kuruluşu ve yapısı gibi ögeleri inceleyip kurallara bağlayan dil bilgisi bütünüdür.

Karahanlı Türkçesi, Hakaniye Türkçesi, Karahanlıca veya Hakaniye lehçesi, Türk dilinin tarihinde konuşulmuş ve yazılmış olan tarihî dönemlerinden biridir. Türk dilini eski, orta, yeni olarak üç döneme ayıran Türkologlara göre Karahanlı Türkçesi, Orta Türkçenin ilk dönemini oluşturur. Böyle düşünen Türkologlara göre 10.-15. yüzyıllar arası Orta Türkçe dönemidir. 13. yüzyıldan itibaren Türk yazı dilinin (Kuzey-) Doğu ve (Güney-) Batı olarak iki ayrı kol hâlinde geliştiğini göz önünde bulunduran diğer bir kısım Türkologlar, Karahanlı Türkçesini Eski Türkçe içine alır. Bugüne ulaşan metinleri 11. ve 12. yüzyıllara ait olan Karahanlı Türkçesi, Eski Uygur Türkçesiyle çağdaştır.

Sözdizim, söz dizimi ya da Fransızcadan ödünçleme biçimiyle sentaks, doğal dillerdeki cümle kurma ilke ve kurallarını inceleyen ve bu dildeki cümlelerin esnekliğini inceleyen dilbilim dalıdır.
Eski Yunanca "birlikte düzenleme, dizme" anlamına gelen sentaks terimi dilbilimde, doğal dillerde nasıl cümle oluşturulacağına dair bir kurallar ve prensipler çalışmasıdır. Bir bilim dalına ait olmasına ek olarak “Modern İrlandacanın Sözdizimi"nde olduğu gibi, sözdizim terimi herhangi bireysel bir dilin cümle yapısına hâkim olan kurallara ve prensiplere de doğrudan ilgili olarak da kullanılır. Sözdizim, dilin yatay, yani satır şeklinde dizilen bir sistem olduğunu gösterir. Bu diziliş, sesten, morfemlere, morfemlerden daha büyük öbeklere dilin her seviyesinde mevcuttur. Sözdizimin yalnız cümle seviyesini gösteren bir terim olarak kullanılması doğru ama eksik bir kullanımdır.

Kaynaştırma ünsüzü veya yardımcı ünsüz, Türkçede iki ünlü harf yan yana gelemeyeceği için, ünlü ile biten bir kök veya gövdenin sonuna eklenen ve yine bir ünlü ile başlayan ekin önüne gelen ünsüzü belirtir. Sadece Türkiye Türkçesi için değil, bütün tarihî ve çağdaş Türk yazı dillerinde temel kaynaştırma ünsüzü veya yardımcı ünsüz /y/ ve /n/ sesleridir. Bu ünsüz; kök+ek veya ek+ek durumlarında, iki ünlü yan yana geldiğinde kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Ahmet Cevat Emre</span> Türk siyasetçi, dilbilimci, çevirmen ve yazar

Ahmet Cevat Emre, Türk siyasetçi, dilbilimci, çevirmen ve yazar.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlıca</span> Osmanlı İmparatorluğunda kullanılan dil

Osmanlıca veya Osmanlı Türkçesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk anayasası olan 1876 tarihli Kânûn-ı Esâsî'de geçtiği hâliyle Türkçe, 13 ile 20. yüzyıllar arasında Anadolu'da ve Osmanlı Devleti'nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılmış olan, Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalan Türk dili. Alfabe olarak çoğunlukla Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır. Halk arasında bazen bu dil dönemi için "Eski Türkçe" de kullanılmaktadır.

Eski Anadolu Türkçesi veya Eski Türkiye Türkçesi, 13. yüzyılın başlarında oluşup sonrasında Anadolu ve Rumeli'de kullanılan Oğuz Türkçesi temelindeki ölü dildir. Batı Türkçesinin ilk dönemini teşkil eden Eski Anadolu Türkçesine Batı Türkçesinin bir oluş, bir kuruluş devresi olarak bakılmaktadır. Batı Türkçesini Eski Türkçeye bağlayan birçok bağlar bu devrede henüz kendisini iyice hissettirmektedir. Bu devreden sonraki Türkçede görülen birçok yeni şekiller bu devrede henüz Eski Türkçedeki eski şekillerinin izlerini taşımaktadırlar.

Üretici dil bilgisi, kuramsal dil biliminde sözdizimle ilgili belirli bir yaklaşımı ifade etmektedir. Bir dilin üretici dil bilgisi, o dildeki dilbilgisel cümle oluşturacak kelimelerin kombinasyonlarını veren dizileri tahmin etmeye çalışır. Üretici dil bilgisi yaklaşımlarının çoğu, bir cümlenin biçim bilgisel yapısını tahmin etmeye odaklanır.

<span class="mw-page-title-main">Necip Asım Yazıksız</span> Türk asker, müderris, tarihçi, Türkolog, milletvekili

Necip Asım Yazıksız, asker, müderris, tarihçi, Türkolog, milletvekili.

İlgi eki veya tamlayan eki, dil bilgisinde bir varlığın kime ait olduğunu bildiren bu ek, Türkiye Türkçesinde ünsüzle biten ad kök ve gövdelerine {+In} "-ın, -in, -un, -ün" ve ünlüyle bitenlerden sonra {+nIn} "-nın, -nin, -nun, -nün" şekillerine sahiptir. Bu ek, sözcüklerin genitif hâlini oluşturmakta kullanılır. Sadece "ben" ve "biz" zamirlerine eklendiğinde -im şekline dönüşür. Belirtili isim tamlamalarında ilk sözcüğe (tamlayana) eklendiği için tamlayan eki olarak da bilinir. "i" harfi, büyük ve küçük ünlü uyumuna uyacak şekilde dar ünlülerden birine dönüşebilir:

<span class="mw-page-title-main">Memlûk Kıpçakçası</span> Mısır ve Suriyede Memlûk Sultanlığında kullanılmış Eski Kıpçakçaya giren ölü bir Türk dili

Memlûk Kıpçakçası ya da Mısır Kıpçakçası, Mısır‐Suriye Kıpçakçası veya Arap harfli Kıpçak Türkçesi, aşağı yukarı XIII. yüzyılın ortalarından XV. yüzyılın sonuna kadar Mısır ve Suriye'de Memlûk Sultanlığında kullanılmış Eski Kıpçakçaya giren ölü bir Türk dilidir. Eski Kıpçak Türkçesine ait eserlerin büyük çoğunluğu Memlûkler döneminde kaleme alınmıştır. Bu sahadaki eserlerin dili XV. yüzyılın sonlarına doğru yerini bütünüyle Oğuz Türkçesine bırakmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Şeyh Vasfi</span>

Şeyh Vasfî adıyla tanınan Kefevî Tekkesi şeyhi Ali Vasfî Efendi Türk yazar, şeyh ve mutasavvıf şairi.

Şirvanlı Ahmed Hamdi Efendi, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde yaşamış çok yönlü bir devlet ve bilim insanı.