İçeriğe atla

Dil gelişimi

Dil gelişimi; ses, sembol ya da sözcüklerin o dile ait kural ve kullanımlar çerçevesinde gelişmesi süreci.[1] Kültürel açıdan bakıldığında, çocukların genellikle 4-5 yaşına kadar olan dil gelişimi sürecinde seslerin nasıl sözcükler haline geldiğini ve bu oluşan sözcükleri kendi düşüncelerini ifade etmek için nasıl bir araya getirerek kullanabileceklerini öğrenebildikleri görülmektedir.[2] Bu öğrenme sürecinde en çok kendi aile ortamları ve yaşadıkları sosyal çevrenin etkili olduğu bilinmektedir.[3]

Dil gelişiminin inceleniş şekli

Literatürde dil kazanımı, alıcı dil ve ifade edici dil olmak üzere başlıca iki kategoride incelenmektedir:

Alıcı Dil: Sözel uyaranların duyu sinir ağı ve işitsel algısal süreçler aracılığı ile alınması ve anlaşılmasını ifade eder.[4]

İfade Edici Dil: Duyu-sinir ve motor sinir işlevler (örn. nefes alma, ses çıkarma, rezonans, artikülasyon mekanizmaları gibi) ile zihinsel kavramın bir ses imgesi aracılığıyla ifadesidir.

Bebekler dil öğrenmeye ilk etapta kullanılan dildeki sesleri öğrenerek başlarlar.[4] Bebekler ve çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar, ifade edici dil becerilerinden önce alıcı dil becerilerinde ustalaştıklarını ortaya koymaktadır.[5]

Teorik çerçevesi

Dil edinimi konusunda farklı görüşler ortaya konmaktadır:

Başta B.F. Skinner olmak üzere davranışçı bakış açısında olan teorisyenler dil öğreniminde; pekiştirmenin, taklit etmenin ve yetişkinlerin verdikleri tepkilerin izlenilmesinin önemine vurgu yapmaktadırlar. Dolayısı ile davranışçı görüşte çevresel faktörler dil gelişiminde ilk sırada yer almaktadır. Bu süreçte özellikle  aile üyeleri ve diğer erişkinlerin vermiş olduğu gülümseme, sarılma gibi tepkilerle çocukların dili kullanma becerisi konusunda  şartlandırıldığı ve iletişimlerinin pekiştirildiği fikrine odaklanılmıştır. Yine bu yaklaşıma göre  aile üyelerinden başlayarak çocuğun yakın çevresindeki bireylerin değer yargıları, çocukla kurdukları ilişkilerinde çocuğun dil gelişimi üzerinde oldukça etkili olduğu belirtilmektedir.[3]  

Sosyal Etkileşim Yaklaşımı

Bu yaklaşıma göre dil öğreniminde sosyal ve kültürel ortam önemlidir. Çocuklar dili etkileşim ve iletişim bağlamında  öğrenirler.  

Nativist Yaklaşım

Bu yaklaşıma göre ise dil öğrenim becerisi doğuştan gelmekte ve genetik olarak da nesilden nesile aktarılmaktadır.

Biyolojik Yaklaşım

Dil gelişiminin biyolojik temellere dayandırıldığı bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın öncülerinden  Noam Chomsky, dil öğreniminde doğuştan sahip olduğumuz mekanizmaların kolaylaştırıcı etkisinden söz eder. Bu bağlamda insan beyninin, bireyin dilin yapısını anlamasına ve belirli dillere özgü kural ve özellikleri öğrenmek için stratejiler ve teknikler geliştirmesine olanak tanıyan bir dil edinim cihazına (Language Acquisition Device-LAD) sahip olduğunu savunur.[6]

Normal Konuşma Gelişimi

Konuşma gecikmesi olup olmadığının tespiti için öncelikle dil öğrenimindeki  basamakların bilinmesi önemlidir. Normal konuşma gelişiminde sırasıyla; agulama, babıldama, ekolali, jargon (anlaşılmaz konuşma), sözcükler, sözcüklerin bir araya getirilmesi ve cümle kurma  aşamaları birbirini izler. Aylara göre bakıldığında bebeklerde  1 ay-1 yaş arası "söz öncesi iletişim evresi"dir. Bu evrenin 2. ve 3. aylarında anne-babaların agucuklar olarak tanımladığı seslemelere sık rastlanır. 4. ve 6. aylarda [ba], [da] gibi ünsüz-ünlü sıralı mırıldanmalar (babıldama) başlar. 7. ve 9.  aylarda, [bababab], [adada] gibi evrensel özellikler taşıyan heceler üretilir. Çıkarılan [dada], [bababa], [mamam] gibi tekrarlı sesler ailelerin bebeklerinin gerçek sözcükler söylediklerini sanmalarına neden olur. "Söz düzeyi ilk sözcük evresi" olarak adlandırılan 12. ve 18. ay arasında çocuklar genellikle yaklaşık 10-50 arası kelime dağarcığına  ulaşırlar. Ekolalinin olduğu ve jargon sözcük kullanımının yoğun olduğu bu dönemde çocuğun konuşmasının  %20-25'i başkalarınca anlaşılabilir düzeydedir.  2 yaşına geldiklerinde en az 50 sözcük dağarcığına sahiptirler, iki kelimeli cümle kurabilirler, jargonlar büyük oranda azalmaya başlamıştır ve konuşmasının %60-70'i başkaları tarafından anlaşılır. 2-2.5 yaşları arasında çocukların konuşabildiği sözcük sayısı 400'e kadar çıkabilir, 2-3 sözcüklü cümleler kurabilir, isimleri ve zamirleri uygun şekillerde kullanabilir düzeye gelmiştir ve bununla birlikte ekolali azalmıştır. 2.5-3 yaş arasında çoğulları ve geçmiş zamanı kullanır, 3 nesneyi doğru sayabilir, 3-5 sözcüklü cümleler kurabilir ve konuşmasının %80-90'ı başkaları tarafından anlaşılır. 3-4 yaşlarda 3-6 sözcüklü cümleler kurabilir, sorular sorabilir, öykü anlatabilir ve konuşmasının tamamına yakını anlaşılır. 4-5 yaşlarında ise 6-8 sözcüklü cümleler kurabilir.[7][8]

Konuşma Gecikmesinin Nedenleri

Konuşma gecikmesinin olası nedenleri arasında zihinsel yeti eksikliği, işitme kaybı, maturasyonel dil gecikmesi, sözel anlatım bozukluğu, karışık dili algılama, sözel anlatım bozukluğu, bilingualizm, psikososyal yoksunluk, otizm, seçici konuşmazlık, serebral palsi sayılabilir.

Çevresel Faktörler

Sosyoekonomik Etkiler

Boylamsal nitelikteki çalışmalarında farklı sosyoekonomik düzeydeki çocukların 0-3 yaş dönemindeki kelime edinimlerini  araştırmışlardır ve  çocuğun yetiştiği ev ortamındaki düşük, orta ve yüksek sosyoekonomik düzeyin çocukların duydukları kelime sayısını etkilediğini göstermişlerdir (Örn. Düşük SED 616 kelime, orta SED 1.252 kelime, yüksek SED 2.153 kelime).[9] Çocukların yaşadıkları sosyoekonomik düzeye göre üç yaşına geldiklerinde karşılaştıkları kelime sayıları arasındaki farkın, yaklaşık 30 milyona kadar çıkabildiği belirtilmektedir. Literatürde yer alan diğer araştırma sonuçları da ailelerin sosyoekonomik düzeylerinin,[10][11][12][13] eğitim seviyelerinin[14][15] ve ev-içi okuryazarlık ortamlarının[16][17] çocukların kelime bilgileri ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Erken çocukluk döneminde çocukların dil gelişimi daha hızlıdır ve bu dönemde ailelerin çocuklarıyla birlikte kitap okuma, oyun oynama, şarkı söyleme ve sohbet etme gibi kelime açısından zengin etkileşim ve deneyimler sunmaları çocuklarının kelime hazinelerini artırmalarına katkı sağladı görülmüştür.[18][19][20]

Annenin Eğitim Durumunun Etkisi

Çocuklarda hem alıcı hem de ifade edici dil becerilerinde anne eğitim durumunun kilit rolde olduğu ve bu becerilerin kazanımında anlamlı farklılıklara yol açtığı bulunmuştur. Anne ve babanın eğitim durumunun karşılaştırıldığı çalışmalarda annenin  eğitim durumu ile çocuğun alıcı ve ifade edici dil kelime testinden aldığı puanlar arasında pozitif bir ilişki olduğu belirtilirken babanın eğitim durumu  dikkate alındığında ise çocuğun sadece ifade edici dil kelime testinden aldığı puanların  anlamlı farklılık gösterdiği bildirilmiştir.[21]

Kaynakça

  1. ^ Akpunar, G.Ş. ve Duman, G. (2019). Anaokulu çocuklarının ifade edici dil becerilerinin incelenmesi. Turkish Journal of Primary Education, 4(2), 98-111.
  2. ^ Smith, E.E., Nolen- Hoeksema, S., Fredrickson, B.L., Loftus, G.R., Bem, D.J. ve Maren, S. (2017). Atkinson& Hilgard: Introduction to Psychology(5). (Ö. Öncül ve D. Ferhatoğlu, çev.). Arkadaş Yayınevi. (2003).
  3. ^ a b Çakır, T. (2004). Çocukta dil gelişimi ve kuramsal yaklaşımlar. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, (3), 139-162.
  4. ^ a b Karacan, E. (2000). Bebeklerde ve çocuklarda dil gelişimi. Klinik Psikiyatri, 3(4), 263-268.
  5. ^ Fraser, C., Bellugi, U. ve Brown, R. (1963). Control of grammar in imitation, comprehension and production. Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior, 2, 121-135.
  6. ^ Dağabakan, F.Ö. ve Dağabakan, D. (2007). Dil ve çocukta dil gelişim kuramları. Milli Eğitim, 36(174), 155 - 161.
  7. ^ Toppelberg, C.O. ve Shapiro, T. (2000). Language Disorders: A 10-year research updates review. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, (39), 143-152.
  8. ^ Topbaş, S. (Ed.). (2000). Dil ve Kavram Gelişimi (4). Kök Yayıncılık.
  9. ^ Hart, B. ve Risley, T. R. (2003). The early catastrophe: The 30 million word gap by age 3. American Educator, 27(1), 4-9.
  10. ^ Aydoğan, Y. ve Koçak, N. (2003). Okul öncesi çocukların dil gelişimlerine etki eden faktörlerin incelenmesi. Millî Eğitim Dergisi, 159, 76-81.
  11. ^ Dereli, E. ve Koçak, N. (2005). Okul öncesi eğitime devam eden 4-6 yaş arasındaki çocukların ifade edici dil düzeylerinin bakım tarzı ve anne-baba eğitim düzeyi açısından incelenmesi (Konya ili örneği). Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 14, 245-253.
  12. ^ Erkan, P. (1990). Sosyoekonomik ve eğitim düzeyleri farklı olan ailelerin 48–60 aylar arasındaki çocukların dil yapılarının incelenmesi. [Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi]. Hacettepe Üniversitesi.
  13. ^ Rodriguez, E. T. ve Tamis‐LeMonda, C. S. (2011). Trajectories of the home learning environment across the first 5 years: Associations with children‟s vocabulary and literacy skills at prekindergarten. Child Development, 82(4), 1058-1075.
  14. ^ Koçak, N., Ergin, B. ve Yalçın, H. (2014). 60-72 aylık çocukların Türkçe dil kullanımı düzeyleri ve etki eden faktörlerin incelenmesi. KMÜ Sosyal ve Ekonomık Arastırmalar Dergisi, 16 (Özel Sayı II), 100-106.
  15. ^ Yıldırım Doğru, S. S., Alabay, E. ve Kayılı, G. (2010). Normal gelişim gösteren ve öğrenme güçlüğü olan çocukların sözcük dağarcığı ile dili anlama düzeylerinin belirlenmesi. İlköğretim Online, 9(3), 828-840.
  16. ^ Altun, D., Tantekin Erden, F. ve Snow, C. E. (2018). A multilevel analysis of home and classroom literacy environments in relation to preschoolers‟ early literacy development.Psychology in the Schools, 55(9), 1098-1120.
  17. ^ Lohndorf, R. T., Vermeer, H. J., Carcamo, R. A. ve Mesman, J. (2018). Preschoolers‟ vocabulary acquisition in Chile: the roles of socioeconomic status and quality of home environment. Journal of Child Language, 45(3), 559-580.
  18. ^ Niklas, F. ve Schneider, W. (2015). With a little help: Improving kindergarten children‟s vocabulary by enhancing the home literacy environment. Reading and Writing, 28(4),491-508.
  19. ^ Toub, T. S., Hassinger-Das, B., Nesbitt, K. T., Ilgaz, H., Weisberg, D. S., Hirsh-Pasek, K. ve Dickinson, D. K. (2018). The language of play: Developing preschool vocabulary through play following shared book-reading. Early Childhood Research Quarterly, 45,1-17.
  20. ^ Williams, K. E., Barrett, M. S., Welch, G. F., Abad, V. ve Broughton, M. (2015). Associations between early shared music activities in the home and later child outcomes: Findings from the Longitudinal Study of Australian Children. Early Childhood Research Quarterly, 31, 113-124.
  21. ^ Altun, D. (2019) 60-71 aylık okul öncesi dönemdeki çocukların alıcı ve ifade edici dil kelime bilgisinin teknoloji kullanımı ve ailesel faktörlere göre incelenmesi. Uluslararası Türkçe Edebiyat KültürEğitim Dergisi, 8(2), 1158-1182.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Dil</span> insanlar arasında iletişim kurmayı sağlayan doğal bir iletişim aracı

Dil, insanlar arasında anlaşmayı ve iletişimi sağlayan doğal bir araç, kendisine özgü kuralları olan ve ancak bu kurallar içerisinde gelişen canlı bir varlık, çok boyutlu kavramlar bütünü; temeli tarihin bilinmeyen dönemlerinde atılmış bir gizli anlaşmalar düzeni, seslerden örülmüş toplumsal bir kurum ve yapıdır.

<span class="mw-page-title-main">Zekâ geriliği</span> nörogelişimsel bozukluk

Zihin yetersizliği veya mental retardasyon, zihinsel işlev kapasitesi, normal kabul edilen sınırların anlamlı ölçüde altında olan ve uyumsal davranışlarda yetersizlikleri olan bireyleri tanımlamak için kullanılır. Zihinsel işlevlerde görev alan beyin bölgelerinin, sinir hücrelerinin ve beyin ağında meydana gelen bir sapma veya zihinsel işlevlerde görev alan beyin bölgelerinde meydana gelebilecek bir zedelenme sonucu oluşan ve 18 yaşından önce gelişim dönemlerinde farklılık olarak kendisini gösteren Nörogelişimsel bir bozukluktur.

Gelişim psikolojisi, bireyin kronolojik yaşıyla onun davranışının türü arasındaki ilişkiyi inceler. Duyu organlarının yaşın ilerlemesine paralel olarak nasıl geliştiği, konuşma gibi oldukça karmaşık önemli bir davranışın, hangi yaş aşamalarında ne gibi gelişim basamakları gösterdiği gelişim psikologlarının üzerinde çalıştığı sorunlara birkaç örnek oluşturur. Gelişimsel psikolojinin diğer bir konusu da çocukların içinde büyüdüğü çevre özellikleriyle onun geliştirdiği davranış türleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Günümüzde gelişim psikolojisi; çocuğun gelişimi ile ilgilendiği kadar, yaşlılık konusuyla da ilgilenir.

<span class="mw-page-title-main">Dilbilim</span> insan dilinin araştırılması

Dilbilim, dil bilimi, lengüistik ya da lisaniyat; dilleri dilbilgisi, söz dizimi (sentaks), ses bilgisi (fonetik), ses bilimi (fonoloji), biçimbilim (morfoloji) ve edimbilim (pragmatik) gibi çeşitli yönlerden yapısal, anlamsal ve bildirişimin çıkış bağlamını temel alarak sözlerin gönderimlerini ve iletişimde dilin yaptırım gücünü inceleyen bilim dalıdır.

Tanrı ya da ilah, Klasik teistik inanç sistemlerinde Mutlak Varlık, Mutlak Benlik ve tüm varoluşun temel kaynağı olarak görülen varlık. Tek tanrılı inançlarda evrenin tek yaradanı ve yöneteni olarak kabul edilir. Çok tanrılı inançlarda genelde ilahların cinsiyeti bulunur ve eril olanlarına tanrı, dişi olanlarına tanrıça denir. Tektanrılı ve henoteistik inançlardaki Tanrı kavramını tanımlamak için ise sadece tanrı sözcüğü kullanılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Fince</span> Sondan eklemeli Finlandiyanın resmi dili

Fince (

<span class="mw-page-title-main">Anaokulu</span>

Anaokulu, 36-72 aylık çocukları, hayata ve ilkokula hazırlamak için, yarım gün veya tam gün eğitim veren okul öncesi eğitim kurumu. Resmi ya da özel olarak kurulabilirler. Orman anaokulu türü de bulunur. Ana sınıfı ile anaokulunu birbirine karıştırmamak gerekir. Bu bağlamda anaokulu; tamamen 36-72 aylık çocukların eğitimine göre tasarlanmış ve yapılmış kurumlardır. Bu kurumlarda her şey çocuklara göre düzenlenir. Öğretmenler bu alanda eğitim almış kişilerden ya da geçerli yerlerden sertifika almış eğitimcilerden seçilir. Tam gün ya da yarım gün eğitim verilebilir. Ana sınıfları ise ilkokul bünyesinde açılır ve 48-72 aylık çocuklara yarım gün eğitim verilir. Binanın yapılmasında okul öncesi çocuklarından çok, ilkokul öğrencileri baz alınır. Anaokulunda çocukların sağlıklı beslenmesi için onlara kahvaltı, öğle yemekleri ve atıştırmalıklar verilir.

<span class="mw-page-title-main">Animizm</span> Nesnelerin, yerlerin ve yaratıkların hepsinin ayrı bir ruhani öze sahip olduğuna dair dini inanç

Animizm ya da Canlandırmacılık, doğanın bir bütün olarak ve her varlığın teker teker maddi varlığının ötesinde bir de ruha sahip olduğunu kabul eden görüş. Animizm, hayvanları, bitkileri, kayaları, nehirleri, hava sistemlerini, insan eserlerini ve bazı durumlarda sözcükleri canlı, fail ve özgür iradeye sahip olarak kabul eder. Animizm bir din olmaktan öte bir din sistemidir. Animizm, mantıksal temellerin ve prosedürlerin ötesinde doğaüstü evrene odaklanan metafizik bir inançtır ve özellikle maddi olmayan ruh kavramına odaklanır.

<span class="mw-page-title-main">Japonca</span> Doğu Asya dili

Japonca, Japonlar tarafından konuşulan Japon dil ailesine bağlı bir dildir. Başta Japonya ve Japon diasporasındakiler olmak üzere yaklaşık 128 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. Japonya'da de facto millî dil olarak kabul edilip Palau'da tanınmış azınlık dilidir.

<span class="mw-page-title-main">Down sendromu</span> genetik bozukluk

Down sendromu, trizomi 21 ya da mongolizm; genetik düzensizlik sonucu insanın 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom bulunması durumu ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan genetik bir bozukluktur. Down sendromu, bireyin 1 yaşından daha uzun süre yaşayabildiği tek otozomal trizomidir.

Cümle veya tümce; bir ifade, soru, ünlem veya emiri dile getiren; kendi başına anlamlı sözcükler dizisi. Çoğunlukla özne, tümleç ve yüklemden meydana gelir. Bazen yan cümleciklerle anlamı pekiştirilir veya genişletilir.

<span class="mw-page-title-main">Helen Keller</span>

Helen Keller, Amerikalı pedagog ve aktivist.

İletişim, iletilmek istenen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir. Organizmaların çeşitli yöntemlerle bilgi alışverişi yapmalarına olanak tanıyan bir süreçtir. İletişim tüm tarafların üzerinden bilgi alışverişi yapılacak ortak bir dili anlamalarına ihtiyaç duyar.

Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Sınıflandırılması diller için belirlenmiş değerlendirme ve referans sistemidir.

Psikodilbilim veya ruhdilbilim, psikolojik süreçlerle dilsel etkenler arasındaki iletişimi çalışan disiplindir. Bu disiplin başat olarak dilin nasıl işlendiği, zihin ve beyinde nasıl temsillendiği ile ilgilenir; yani, insanların dili edinmesini, kullanmasını, anlamasını ve üretmesini sağlayan psikolojik ve nörobiyolojik faktörlerle...

Nepotizm, kayırmacılık veya akraba kayırma, öznel ve adil olmayan şekilde yapılan ayrımcılık.

Söz varlığı, kelime dağarcığı, kelime hazinesi, sözcük dağarcığı ya da vokabüler, bir kişi veya bir grup insan tarafından kullanılan ya da anlaşılan tüm dildeki kelimelere verilen isimdir. Tam anlamıyla terim; "belirli bir kişi tarafından bilinen ve kullanılan tüm kelimeler" olarak tanımlanır. Bu bilgi genellikle yaşla birlikte gelişerek dilde kelime dağarcığı, iletişim ve bilgi edinme için yararlı ve temel bir araç görevi görür. Kapsamlı bir kelime bilgisi edinmek, ikinci bir dil öğrenirken karşılaşılan en büyük zorluklardan biridir. Bununla birlikte kelime bilgisi anadil için de aynı tanımla ifade edilir.

<span class="mw-page-title-main">Reseptif afazi</span>

Reseptif afazi, duyusal afazi veya arka afazi olarak da bilinen Wernicke afazisi, bireylerin yazılı ve sözlü dili anlamakta zorlandıkları bir afazi türüdür. Wernicke afazisi olan hastalar, tipik konuşma hızında, düzgün bir söz dizilimi olan ve zahmetsiz bir akıcı konuşma gösterirler. Yazma da tıpkı konuşma gibi içerik veya anlamdan yoksun olma eğilimindedir. Çoğu durumda, Wernicke afazisi olan bireylerde motor kusurlar (hemiparezi) oluşmaz. Bu nedenle, çok fazla anlamı olmayan büyük miktarda konuşma üretebilirler. Wernicke afazisi olan kişiler genel olarak konuşmalarındaki hatalarını ve anlamsızlığın farkında değildirler. Genellikle en belirgin dil eksikliklerinin bile farkına varmazlar.

Duygu düzenleme, bireyin hedeflerine ulaşması için duygusal tepkilerini kontrol edebilmesi, olası duygusal tepkilerini gözlemleyebilmesi, değerlendirebilmesi ve değiştirebilmesidir. Duygu düzenlemenin temel amacı duyguları değiştirmektir. Yani duygu düzenleme sürecinde insanlar, o anki yoğun duygusuyla spontane karar vermemek için epey bir çaba sarf ederler. Ancak duygu düzenlemenin otomatikleşen ve çaba gerektirmeyen şekilde olabileceğine ilişkin görüşler de vardır. Öte yandan duygu düzenleme becerisi, bir duyguyu değiştirmek veya kontrol etmekten çok daha karmaşık bir sürece sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Okumak</span> okuma eylemi

Okuma, harflerin, sembollerin vb. anlamlarını görerek veya dokunarak anlama sürecidir.