Gey, eşcinsel anlamında bir sıfat, terim ve isim. Genellikle eşcinsel erkekleri belirtmek üzere kullanılan terim, aynı zamanda eşcinsel kadınları tanımlamak için de kullanılmaktadır. Türkçeye İngilizcedeki "gay" kelimesinden; İngilizceye ise Eski Fransızcadaki "gai" kökeninden geçmiştir. Aslen "neşeli, umursamaz" ve "canlı renkli, gösterişli" anlamlarına gelen gey terimi ilk olarak 1960'lı yıllardan itibaren erkek eşcinseller tarafından kendilerini tanımlamak amacıyla kullanılmaya başlanmıştır. İngilizcedeki "gay" kelimesinin diğer anlamlarında kullanımı da zamanla yok olmaya yüz tutmuştur. Kadın eşcinsel anlamına gelen lezbiyen kelimesi ise 1800'lü yıllardan beri kullanılmaktadır.

Sanat, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmıştır. Bu tanımlardan en yaygın kabul göreni sanatın edebiyat, resim, müzik, tiyatro, sinema, mimari ve heykel alt türlerinden oluştuğu görüşüdür. Bugün sanat terimi birçok kişi tarafından çok basit ve net gözüken bir kavram gibi kullanılabildiği gibi akademik çevrelerde sanatın ne şekilde tanımlanabileceği, hatta tanımlanabilir olup olmadığı bile hararetli bir tartışma konusudur.

İslamofobi, kelime anlamı olarak "İslam korkusu" demektir. İslam dinine ya da Müslümanlara karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir.
İnanç, en geniş tanımıyla bir kişinin belli bir iddiayı ya da varsayımı, sezgisel yol ile (hissetme) "doğru" ya da "yanlış" kabul ettiği psikolojik bir durumdur. İnanç merkezli bir beyne sahip birey için ampirik veya bilimsel ispatın bir önemi yoktur. İnancın tanımlanmasının bir başka yolu ise bunun gerçek olma olasılığına karşı pozitif yönde tutum gösteren bir tutumun zihinsel temsil olarak görülüyor olmasıdır. Antik Yunan düşüncesi bağlamında inanç kavramıyla ilgili olarak pistis ve doxa olmak üzere iki ilgili terim belirlenmiştir. Basitleştirilmiş olarak, pistisin "güven" ve "itimat", doxanın ise "görüş" ve "kabul" anlamlarına geldiği söylenebilir. İngilizcedeki "ortodoks" sözcüğünün kökeni doxaya dayanmaktadır. Jonathan Leicester, inancın gerçeği göstermek yerine eylemde bulunma amacına sahip olduğu görüşünü önermektedir.

Burjuva; köylü, işçi ya da soylu sınıfına dahil olmayıp, sosyal statüsünü ve gücünü, eğitiminden, işveren konumundan ve zenginliğinden alan kentli kişi. Bu kimselerin oluşturduğu sosyal sınıfa burjuvazi denir. Bu kavram Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından yazılan Komünist Manifesto'da "kapitalist orta sınıf" anlamında kullanılmıştır. Zaman zaman eleştirel olarak "materyalist veya basmakalıp uygulamalara sadık" anlamında kullanılır.
Ademimerkeziyetçilik veya adem-i merkeziyetçilik ya da ademi merkeziyetçilik, devlet merkezinin gücünü azaltarak yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılmasını savunan siyasi görüş. Özellikle planlama ve karar alma ile ilgili faaliyetlerin bir merkezden dağıtıldığı veya devredildiği süreçtir. Yetki, grup veya içindeki daha küçük gruplara verilir. Ademimerkeziyet kelimesi, Arapça "merkezin yokluğu" anlamına gelir. Liberal ideolojinin savunduğu görüşlerden biridir.

Seks işçisi, cinsel hizmet sunarak para kazanan kişidir. Seks işçisi terimi zaman zaman fahişe, rent, jigolo gibi kelimelerle ile aynı anlamlı kullanılsa da akademisyenler "seks işçisi"ni seks endüstrisinde yer alan striptizciler, porno oyuncuları, telefonla seks çalışanları insanların bütününü kastedecek şekilde kullanır. Bu kavramı genelde feminist akademisyenler ve yazarlar da, erkekegemen toplumun "fahişe" sözcüğüne yüklediği kötü yan anlamlara ve aşağılamak amacıyla kullanılmasına tepki olarak, yine belirli bir kısmı sanat için seks işçiliği yapan bu insanların emeğine saygılarını göstermek için yerine "seks işçisi" terimini kullanmaktadırlar.
Kanonik sözcüğü, Yunanca kanon kökünden türemiş bir sıfat. "genel olarak kabul edilen" veya "otoritelerce doğrulanmış" anlamlarında kullanılır. Teolojiden matematiğe kadar çok geniş bir kullanım alanı vardır.

İslam sanatı, İslâm kültürünün büyük bir bölümünü oluşturur. İslamî sanat(lar) terimi görece yeni bir terimdir ve genel olarak modern bir kavram olarak ele alınabilir. Terim ile kastedilen İslam topraklarında üretilen, İslam kültürünün izini taşıyan sanat eserleridir; eserlerin illâ ki Müslüman için veya Müslümanlar tarafından yapılmış olması gerekmez. Nitekim birçok Hindu, Hristiyan ve Yahudi sanatçılar İslamî sanat eserleri verdikleri gibi, Müslümanlar tarafından yapılan bazı sanat eserlerinin alıcıları, sahipleri gayri müslimdir. Zaman zaman tarihi İslamî sanat eserleri ve sanatçılar çağdaş zamanlarda dinîden ziyade millî sanat açısından değerlendirilmiştirler; bununla birlikte bu genelde yanlış bulunur zira İslamî sanatlarda tarih boyunca ortak olan değer ve vurgu İslamdır ve sanatlar birçok etnik grubun katkısının sonucu olarak ortaya çıkmışlardır. Nitekim o dönemlerde İslam topraklarında bulunan vatandaşların da ayırıcı özelliği etnik gruplarından ziyade dinleriydi ve bu sebeple de bugün birçok tarihî İslamî sanatçının yaşadığı toprağa bakarak etnik kökenini bilmek çok zordur.
Satirik şiir eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay veya durum iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir. Bunlarda Didaktik şiir özellikleri de görüldüğünden, Didaktik şiirler içinde de incelenebilir. Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa alınması daha doğrudur.

Hiciv, hicviye ya da yergi, edebiyat ve sanatta, bir kişi, bir olay ya da durumun, iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirildiği bir türdür..

Işık gölge, sanatta karanlık ve aydınlığın oluşturduğu zıtlık için kullanılan bir terimdir. Terim çoğunlukla tüm düzenlemeyi etkileyen, vurgulanmış zıtlıklar için kullanılır. Fakat ressamlar ve sanat tarihçileri vücut gibi üç boyutlu nesnelere hacim kazandırmak için yapılan, güçlü olmayan etkiler için de kullanırlar.

İğneişi, tekstil sanatları ve konfeksiyon süslemesi el becerilerinde geniş bir terimi ifade eder. Yapımında İğne kullanılan herhangi bir şey için iğne işi adlandırması yapılabilir. Tanım tekstil el sanatı aletlerini örnek kroşe kancasını içererek genişler.
Nükte veya epigram, her türlü konuda yazılmış kısa manzumelere verilen addır. Ancak epigramlar daha çok kısa ve özlü eleştiriler için kullanılmıştır. Epigramlar, kısa, keskin zekâ ürünü ve düşündürücü ifadelerdir. Epigram kelimesi Yunanca ἐπίγραμμα epigramma yani "yazıt" kökünden gelmektedir. Yazın tarihinde iki bin yıllık bir geçmişleri vardır. Doğu edebiyatlarının temelini oluşturan selâse-i lisâniyye'de bu terim nükte olarak karşılık bulmuştur. Nükteler yalnızca manzume olarak yazılmamıştır. Nasrettin Hoca fıkralarında olduğu gibi Doğu edebiyatlarına ait birçok mensur nükte örnekleri de vardır. Nükte, Arapçada: ince manalı, zarif ve şakalı söz anlamına gelir. Nükte, fıkra ve şaka kavramlarıyla bağlantılı olup aynı şeyi ifade etmez. Yalnızca bazı fıkra ve şakalar nüktelidir.

Bir ses mühendisi sesin kaydı, düzenlemesi, karıştırması ve yeniden üretimi ile ilgilenir. Birçok ses mühendisi film, radyo, televizyon, müzik, elektronik ürünler ve bilgisayar oyunlarına ses üretmek için teknolojileri yaratıcı şekilde kullanırlar. Alternatif olarak, ses mühendisi terimi akustik mühendisliği alanı içinde çalışan yeni ses teknolojileri geliştiren bir bilim insanını veya mühendisi ifade edebilir.
Heteronormativite, heteroseksüelliğin toplumsal ve doğal norm olarak kabul edilmesi veya bu kabulü içeren kültürel yapı. Biyolojik olduğu kadar toplumsal da bir iddiadır. Toplumsal ve kültürel bir yapı olarak, "insanlık ile heteroseksüelliğin eşanlamlı olduğu" iddiasını içerir ve dolayısıyla insanın kadın ve erkek olarak birbirini tamamlayan iki ayrık ve zıddına yönelimli cinsiyetten olduğu kabulünü barındırır. Bu bağlamda heteronormativitenin doğrudan cinsel yönelime dair bir norm olduğu sonucu çıkarılabileceği gibi, dolaylı olarak cinselliğe, biyolojik cinsiyete, cinsiyete ve cinsiyet rollerine dair normatif bir algı ve norm iddiası olduğu da söylenebilir. Herhangi bir kişinin eşini mutlaka karşı cinsten varsaymak, heteronormatif bir bakış açısına örnek gösterilebilir.

Konservatuvar kelimesi, Türkçeye İngilizce, Fransızca ve İtalyanca gibi Latin kökenli dillerden girmiştir ve hepsinin okunuşu, bugün Türkçede kullanılan konservatuvar kelimesine benzemektedir. Bazı kaynaklarda konservatuvar olarak da yazılmaktadır.
Tek eşlilik ya da monogami, bir kişinin hayatı boyunca ya da belirli bir zaman süresince tek eşli olması durumudur. Bu terim, hayvanlar için de kullanılır.
"Sanat için sanat" veya "sanat, sanat içindir", sanatın herhangi bir didaktik, ahlaki ya da faydacı işlevinden ayrılarak asıl değerinin yalnızca "gerçek" sanat olduğunu ifade eder. 19. yüzyılda Fransızcadaki "l'art pour l'art" sloganın Türkçeye geçmiş halidir. Terim, bazen ticari olarak kullanılır. Bu cümlenin bir Latince versiyonu, Metro-Goldwyn-Mayer'ın bir sloganı olarak kullanılmakta ve sinema filmi logosundaki Aslan Leo'nun kükreyen başındaki çemberin içinde bulunmaktadır.

Kinetik sanat, izleyici tarafından algılanabilen hareketi içeren veya etkisi için harekete bağlı olan bir sanat türüdür. İzleyicinin sanat eserine bakış açısını genişleten ve çok boyutlu hareketi içeren kanvas tablolar, kinetik sanatın en eski örnekleridir. Daha yerinde bir ifadeyle, kinetik sanat, günümüzde en sık üç boyutlu heykellere ve doğal olarak hareket eden veya makineyle çalıştırılan cep telefonları gibi figürlere atıfta bulunan bir terimdir. Hareketli parçalara genellikle rüzgar, motor veya gözlemci tarafından güç verilir. Kinetik sanat, çok çeşitli birbiriyle örtüşen teknikleri ve stilleri kapsar.