İçeriğe atla

Diş minesi

1.Diş 2.Mine 3.Dentin 4.Pulpa 7. Sement 17. 18. 22.
Enamel (ing): Dişin mine kısmı; Cementum (ing): Dişin sement kısmı

Diş minesi (Latince: Substantia adamantinea, İngilizce: Enamel) vücudun en sert ve en yoğun mineralleşmiş maddesidir;[1] dentin sement ve pulpa ile beraber dişi oluşturan dört ana dokudan biridir. Normal olarak dişin görünür dental kısmıdır ve ve mutlaka alttan dentin ile desteklenmelidir. Minenin yüzde doksanaltısı mineralden geri kalanı ise su ve organik maddeden oluşur.[2] Minenin normal rengi açık sarıdan grimsi beyaza kadar çeşitlilik gösterir. Minenin altında dentin bulunmayan dişin uç kısımlarında renk bazen hafif bir mavi tona dönebilir. Mine yarısaydam olduğu için, dentinin rengi ve mine altındaki herhangi bir dolgu maddesi bir dişin fiziksel görünümünü güçlü bir şekilde etkiler. Mine dişin yüzeyinde farklı kalınlıklarda bulunur ve en kalın olarak tüberkül denilen tepe çıkıntılarında 2.5 mm; en ince olarak ise klinik açıdan mine-sement sınırında bulunur.[3] Minenin temel minerali bir kristalize kalsiyum fosfat olan hidroksiapatittir.[4] Minedeki minerallerin büyük çoğunluğu yalnızca gücü açısından değil kırılganlık açısından da değerlendirilmektedir.[5] Diş minesi, Mohs sertlik skalası açısından 5 ile değerlendirildiğinden insan vücundaki en sert maddedir. Dentin, 3-4 sertlik derecesi ile, daha az mineralize ve daha az kırılgan olarak, mineyi desteklemektedir ve sağlamlık için gereklidir.[4] Dentin ve kemiğin tersine, mine kollajen içermez. Bunun yerine amelogenin ve enomelin adında iki benzersiz protein içermektedir. Bu proteinlerin işlevleri tamamen anlaşılmamış olsa da bunların diğer işlevlerinin yanı sıra, bir iskelet desteği gibi işlev görerek minenin gelişimine yardım ettikleri düşünülmektedir.[6]

Yapısı

Minenin temel birimi mine çubuğudur.[4] Daha önce mine prizması denilen, çapı yaklaşık olarak 4 μm - 8 μm uzunluğunda olan mine çubuğu, düzenli bir yapı içinde sıkıca bir araya getirilmiş bir hidroksiapatit kristalleri paketidir.[1] Enine kesiti alındığında en güzel bir anahtar deliğine benzetilebilecek olan bu yapının üst kısmı ya da başı dişin taç kısmına doğru ve alt kısmı veya kuyruğu diş köküne doğru durmaktadır.

Her bir mine çubuğundaki kristallerin düzeni oldukça karmaşıktır. Hem ameloblastlar (mine oluşumunu başlatan hücreler) hem de Tomes lifleri kristallerin düzenlerini etkiler. Mine çubuğunun baş tarafındaki mine kristalleri çubuğun uzun eksenine paralel olarak durmaktadır.[1][3] Kristallerin yönlenmesi mine çubuğunun kuyruk kısmında uzun eksenden hafifçe uzaklaşır.[1]

Minenin organik kısmı, hidroksiapatit kristallerine gömülmüş kollagen fibrillerden oluşmuştur. Minenin organik yapısı içerisinde başlıca metionin ve histidin olmak üzere 16 değişik aminoasit bulunur. Ayrıca organik kısımda, kalsifikasyona yardımcı olan fosfor yüksek oranda bulunur. Minenin yapısındaki en önemli proteinler "Enomelin" ve "Amelogenin"dir. Bunlar, organik bölümün organizasyonunu sağlar. Ayrıca "Lösin" de diş minesinin organik yapısındaki önemli bir proteindir. Minedeki suyun %25 lik kısmı apatit kristallerine bağlıdır. Diğer kısmı ise apatit kristallerini bir kabuk gibi sarar.

Diş minesinin, yıllarca sert, cansız, geçirgenliği olmayan bir doku olduğuna inanılmıştır. Ancak son yirmi yılda yapılan ileri düzey elektron mikroskobileri, diş minesinin elek gibi geçirgen bir doku olduğunu, özellikle mikromolekülleri kolaylıkla geçirdiğini ortaya çıkartmıştır. Mine sertliği, bölgelere göre farklılık gösterir. Mine, Bilkers Sertlik Derecesine göre yüzeyde 400, orta bölgelerinde 350-370, mine-dentin sınırında 250-270 birim sertliktedir. Yaşlandıkça, pulpa nın çekilmesi ve organik maddelerin azalmasına bağlı olarak mine sertleşir, esnekliğini yitirir ve kırılganlaşır.

Mine, milyonlarca mine prizmasından oluşur(1 mm3 de 3000-4000 mine prizması). Mine prizmaları kıvrımlar çizerek yüzeye ulaşır. Bu oluşuma "Hunter-Schreiger Bantları" denir. Mine prizmalarının yönleri, çürük oluşumu ve ilerlemesinde önemlidir.

Mine, elektron mikroskobunda incelendiğinde, 20-80 mikron aralıklarla üst üste gelmiş tabakalardan oluştuğu gözlenmiştir. tabakaların üst üste çökeldiği izlenimi vermektedir. Bu tabakaların oluşturduğu çizgilere "Retriuz çizgileri" denir. Bu çizgiler kesici kenarda 13°, kolede (diş boynunda) 45°lik açılarla mine dış yüzeyine ulaşır. Minenin dış yüzeyine ulaştığı yere "periki mati" denir. Periki mati, genç dişlerde makroskobik olarak (gözle) görülebilir. İntramental çizgiler olarak da adlandırılır.

Retriuz çizgileri, anomali olmayıp fizyolojik oluşumlardır. Oluşumları hakkında öne sürülen birçok görüş vardır, bunlardan başlıcaları:

  • Fizyolojik bir kalsifikasyon ritmidir.
  • Mine dokusu kalsifiye olurken durakladığı her aralıkta oluşan çizgilerdir.

Retriuz çizgilerine üst dişlerde pek rastlanmaz.

Neonatal Çizgi (doğum çizgisi): Doğum esnasında, halihazırda çene kamiklerine oluşan dişlerin dentinogenezinde meydana gelen duraksama sonucu oluşan net çizgilerdir.

Dipnotlar

  1. ^ a b c d Ross ve ark. (2006), s. 441
  2. ^ Cate (1998), s. 1
  3. ^ a b Cate (1998), s. 219
  4. ^ a b c Johnson (1999)
  5. ^ Cate (1998), s. 218
  6. ^ Cate (1998), s. 198

Bibliyografya

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Biyoloji</span> canlıları inceleyen bilim dalı

Biyoloji ya da dirim bilimi, yaşamın bilimsel olarak incelenmesidir. Geniş bir kapsama sahip bir doğa bilimidir ancak onu tek ve tutarlı bir alan olarak birbirine bağlayan birkaç birleştirici teması vardır. Örneğin, tüm organizmalar, gelecek nesillere aktarılabilen genlerde kodlanmış kalıtsal bilgileri işleyen hücrelerden oluşur. Bir diğer ana tema ise yaşamın birliğini ve çeşitliliğini açıklayan evrimdir. Enerji işleme, organizmaların hareket etmesine, büyümesine ve çoğalmasına izin verdiği için yaşam için de önemlidir. Son olarak, tüm organizmalar kendi iç ortamlarını düzenleyebilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Eozinofil polimorflar</span>

Eozinofiller, bazende asidofiller denilen çeşitli beyaz kan hücreleridir ve omurgalılarda çok hücreli parazitler ve belirli enfeksiyonlarla mücadeleden sorumlu bağışıklık sistemi'nin bileşenlerinden biridir. Mast hücreleri ve bazofiller ile birlikte alerji ve astım ile ilişkili mekanizmaları da kontrol ederler. Kana geçmeden önce kemik iliği'nde hematopoez sırasında gelişen granülositlerdir bundan sonra son olarak farklılaşır ve çoğalmazlar. Akyuvarların yaklaşık %2-%3'ünü oluştururlar.

<span class="mw-page-title-main">Organik kimya</span> karbon temelli bileşiklerin yapılarını, özelliklerini, tepkimelerini ve sentez yollarını inceleyen kimya dalı

Organik kimya, organik bileşiklerin ve organik maddelerin yani karbon atomlarını içeren çeşitli formlardaki maddelerin yapısını, özelliklerini ve reaksiyonların bilimsel çalışmasını içeren, kimyanın bir alt dalıdır. Yapının incelenmesi yapısal formüllerini belirler. Özelliklerin incelenmesi, fiziksel ve kimyasal özellikleri ve davranışlarını anlamak için kimyasal reaktivitenin değerlendirilmesidir. Organik reaksiyonların incelenmesi doğal ürünlerin, ilaçların ve polimerlerin kimyasal sentezini ve bireysel organik moleküllerin laboratuvarda ve teorik çalışma yoluyla incelenmesidir.

<span class="mw-page-title-main">İnsan dişi</span> besinleri parçalamak için kullanılan insanların ağzındaki kalsifiye beyazımsı yapı

İnsan dişi, besinleri yutmaya ve sindirmeye hazırlık aşamasında keserek ve ezerek besinlerin mekanik olarak yıkımında görev yapar. İnsanlarda, her birinin belirli bir işlevinin olduğu kesici diş, köpek dişi, küçük azı dişi ve azı dişi olmak üzere dört tip diş vardır. Kesici dişler besini keser, köpek dişleri besini koparır ve küçük azı ve azı dişleri besini ezer. Dişlerin kökleri maksilla ya da mandibula içerisine yerleşmiş ve diş eti ile kaplanmıştır. Dişler yoğunluğu ve sertliği farklı çeşitli dokulardan yapılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Dentin</span>

Dentin, dişlerin mezoderma kökenli kemiğe benzer yapıdaki temel tabakasıdır. Kuru ağırlığının %70-75'inin kalsiyum tuzu olması nedeniyle kemikten daha serttir.

Diş taşı ya da tartar, dişlerin çevresinde biriken gıda artıklarının uzun süre kalması sonucu oluşan sert, mineralize yapılardır. Yetişkinlerin yaklaşık %90'ında diş taşı mevcuttur. İnsanlar dışındaki diğer hayvanlarda da tartar varlığı tespit edilmiştir.

Amelogenin diş minesinin gelişiminde bulunan düşük moleküler ağırlığı olan bir proteindir ve hücrelerarası madde proteinleri ailesindendir. Gelişmekte olan mine %30 proteinden oluşur ve bu proteinlerin % 90'ı amelogenindir. Henüz tam olarak anlaşılmamış olsa da, amelogeninlerin işlevinin diş gelişimi sırasında mine çubuklarını düzenlemek olduğu düşünülmektedir. Son araştırmalar bu proteinin, minenin mineralizasyonu sırasında hidroksiapatit kristallerinin harekete geçirilmesi ve büyütülmesini yönettiğini göstermektedir.Ayrıca amelogeninlerin dişin kök yüzeyindeki sementi oluşturan hücreleri yönlendirerek sement gelişimine yardımcı oldukları görülmektedir.

Daha önce mine prizması denilen, çapı yaklaşık olarak 4 μm - 8 μm uzunluğunda olan mine çubuğu, düzenli bir yapı içinde sıkıca bir araya getirilmiş bir hidroksiapatit kristalleri paketidir.Enine kesiti alındığında en güzel bir anahtar deliğine benzetilebilecek olan bu yapının üst kısmı ya da başı dişin taç kısmına doğru ve alt kısmı veya kuyruğu diş köküne doğru durmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Streptococcus mutans</span>

Streptococcus mutans çoğunlukla insan ağız boşluğunda bulunan gram-pozitif, fakültatif anaerobik bir bakteridir ve diş çürüğünün oluşumunda önemli bir etkendir. Mikroorganizma ilk kez 1924'te Clarke tarafından tanımlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Diş anatomisi</span>

Diş anatomisi, anatominin çalışma alanlarından biri olup insan dişi yapılarını inceler. Dişlerin gelişimi, görünüşü ve sınıflandırılması bu çalışma alanı içerisine girer. Diş oluşumu doğumdan önce başlar ve dişlerin doğal morfolojisi o sıralarda belirginleşir. Diş anatomisi aynı zamanda taksonomik bir bilimdir. Dişleri ve onları oluşturan yapıları isimlendirmek çalışma alanı içerisine girer ve bu bilgiler diş tedavilerinde pratik bir amaca hizmet eder.

<span class="mw-page-title-main">Yapı</span> bir nesne veya sistemdeki birbiriyle ilişkili unsurların düzenlenmesi ve organizasyonu veya bu şekilde organize edilmiş nesne veya sistem

Yapı, maddi bir nesne veya sistemdeki birbiriyle ilişkili unsurların düzenlenmesi ve organizasyonu veya bu şekilde organize edilmiş nesne veya sistemdir. Maddi yapılar, binalar ve makineler gibi insan yapımı nesneleri ve biyolojik organizmalar, mineraller ve kimyasallar gibi doğal nesneleri içerir. Soyut yapılar bilgisayar bilimlerindeki veri yapılarını ve müzik formunu içerir. Yapı türleri arasında bir hiyerarşi, çoktan çoğa bağlantılar içeren bir bağlantı veya uzayda komşu olan bileşenler arasındaki bağlantıları içeren bir kafes bulunur.

Ameloblastin, insanlarda AMBN geni tarafından kodlanan bir mine matris proteinidir.

Tuftelin, diş minesinde bulunan asidik fosforile bir glikoproteindir. İnsanlarda, Tuftelin proteini TUFT1 geni tarafından kodlanır. Diş minesinin mineralizasyonunda rol oynadığı düşünülen ve çürüğe duyarlılıktan sorumlu asidik bir proteindir. Ayrıca hipoksiye adaptasyon, mezenkimal kök hücrelerin işlevi ve nörotrofin sinir büyüme faktörüne bağlı nöronal diferansiyasyon ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Mineralize dokular</span>

Mineralize dokular, yumuşak matrisler içerisinde mineraller bulunan biyolojik dokulardır. Tipik olarak bu dokular koruyucu bir kalkan görevi görür veya yapısal destek oluşturur. Kemik, yumuşakça kabukları, derin deniz süngeri Euplectella türleri, ışınlılar, diatomlar, boynuz kemiği, tendon, kıkırdak, diş minesini ve dentin mineralize dokulara örnektir.

<span class="mw-page-title-main">Odontoblast</span>

Omurgalılarda, odontoblast, diş pulpasının dış yüzeyinin bir parçası olan nöral krest kökenli bir hücre olup dentinogenezde görev alır. Dentinogenez, kök yüzeyindeki sementin üstünde ve diş minesinin altında bulunan dentin maddesinin yapımıdır.

Dentinogenez, dişlerde büyük oranda bulunan bir madde olan dentinin oluşumudur. Dentinogenez, pulpanın dış duvarında yer alan özel bir biyolojik hücre tipi olan odontoblastlar tarafından gerçekleştirilir ve diş gelişiminin çan safhasının geç dönemlerinde başlar. Odontoblastların farklılaşmasından sonra görülen dentin oluşumunun farklı safhaları sonucunda farklı dentin tipleri üretilir: mantle dentin, primer dentin, sekonder dentin ve tersiyer dentin.

<span class="mw-page-title-main">Periodontal ligament</span> Dişleri içinde bulundukları kemiğe bağlayan lifler

Periodontal ligament, genellikle PDL olarak kısaltılır, dişi içinde bulunduğu alveol kemiğine bağlayan bir grup özel bağ dokusu lifidir. Bir tarafı kök sementine, diğer tarafı alveol kemiğine bağlanır.

<span class="mw-page-title-main">Kofaktör (biyokimya)</span>

Kofaktör, bir enzimin bir katalizör olarak aktivitesi için gerekli olan, bir kimyasal reaksiyonun hızını artıran, protein olmayan bir kimyasal bileşik veya metalik iyondur. Kofaktörler, biyokimyasal dönüşümlere yardımcı olan "yardımcı moleküller" olarak düşünülebilir. Kofaktörler tipik olarak, işlevlerini enzimlere bağlı kalarak yerine getirmeleri açısından ligandlardan farklılık gösterir.

Estetik diş hekimliği veya kozmetik diş hekimliği, estetik ve kozmetik yönümlü diş hekimliği dalıdır. Genellikle dişlerin ve diş etlerinin ve/veya ısırığın görünümünü iyileştiren herhangi bir diş tedavisine atıfta bulunmak için kullanılır. Diş temizliği, diş parlatma, diş beyazlatma, diş kaplama işlemleri, porselen diş, diş protezi, diş dolgusu, diş mücevheri, diş implantı ve braket ekleme estetik görevlerine dahildir. Öncelikle diş estetiğinde renk, pozisyon, şekil, boyut, uyum ve genel gülümseme görünümünde iyileştirmeye odaklanır. Pek çok diş hekimi, bu alandaki özel eğitim, uzmanlık ve deneyimlerine bakılmaksızın kendilerini "estetik diş hekimi" olarak adlandırır. Bu durum hastalar açısından yanıltıcı ve etik olmayan bir durum olarak nitelendirilmektedir. Amerikan Diş Hekimleri Birliği, estetik diş hekimliğini diş hekimliğinin resmi bir uzmanlık alanı olarak kabul etmemektedir. Ancak hala kendilerini estetik diş hekimi olarak tanıtan diş hekimleri mevcuttur.

Kök kanal tedavisi

Kanal tedavisi, endodonti'de enfeksiyonun ortadan kaldırılması ve dekontamine edilmiş dişin gelecekteki mikrobiyal istiladan korunması ile sonuçlanması amaçlanan, enfekte diş pulpası için uygulanan bir tedavidir. Kök kanalları ve bunlarla ilişkili pulpa odası, sinir dokusu, kan damarları ve diğer hücresel varlıkların doğal olarak yaşadığı bir diş içindeki fiziksel oyuklardır. Bu öğeler birlikte diş pulpasını oluşturur.