İçeriğe atla

Dezenkarnasyon

Dezenkarnasyon, sözcük anlamıyla “etten ayrılma” anlamına gelip, ölüm denilen olaya Spiritüalist terminolojide verilen addır; solunum ve kalp atışlarının durmasıyla anlaşılan bu olay, Spiritüalizm’de “ruh ile yoğun (fiziksel) beden arasındaki ilişkinin kesin olarak kesilmesi” şeklinde tanımlanır. Fakat buradaki “etten ayrılma” ifadesi vücudun içinden çıkıp gitmek anlamında değil, ruhun vücut üzerindeki hakimiyetini durdurması, vücudu etki altında tutmayı bırakması anlamında kullanılır; çünkü madde-dışı bir varlık olan ruh için, mekanla ilgili olan girmek ve çıkmak fiilleri kullanılamaz. Spiritüalist terminolojideki terimlerle dezenkarnasyon, ruhun, perisprisini bedenden çekerek konsantrasyonunu spatyuma kaydırmasıdır.

Ölümün spiritüalistlere göre anlamı

Spiritüalist görüşe göre, her ölüm aynı zamanda bir doğumdur; çünkü fiziksel bedenini terk etmek spatyumda doğmak demektir. Ruh'un amaç ve etki sahibi, şuurlu ve madde-dışı bir varlık olduğunu kabul eden pek çok düşünür, deneysel spiritüalistler gibi, dünya yaşamını geçici bir rüya, ölüm olayını ise rüyanın bitmesiyle uyanma ve ruhun asli vatanına dönüşü olarak yorumlamıştır.

Spiritüalistlere göre dezenkarnasyonun oluşumu

Spiritüalist görüşe göre, ölüm aşama aşama gerçekleşen bir olay olup, can çekişmesi sırasında insan maddi belirtiler bakımından ölmüş sayılmasa da, ruh maddeden kısmen kurtulmuş durumdadır, yani spatyuma geçişi başlamış durumdadır. Ruh bu sırada adeta iki alemde yaşıyor gibidir. Bu durum, ruh ve beden ilişkisinin gevşediği hipnozdaki üç aşamayı andırır: Ölenin “teşevvüş” adı verilen bocalama hali hipnozdaki telkin aşamasına, öldükten sonraki uyuşukluk hali hipnozdaki katalepsi aşamasına, spatyumdaki lüsidite hali de hipnozdaki somnambül aşamasına benzer.

İlk aşama

Teşevvüş adı verilen hal şöyle açıklanır: Yeryüzündeki son dakikasını bitiren, gözünü derhal öteki alemde açmaz; bir geçiş dönemi geçirir. Bu geçiş aşamasının en belirgin özellikleri, dezenkarne olan (bedenini terk eden) varlığın, bedenini terk etmiş olduğunu anlayamaması ve maddeye bağlılığını, dünyevi alışkanlıklarını (dünyevi düşünme alışkanlığı vs.) terk edememesi yüzünden girmekte olduğu yeni aleme uyum gösterememesidir. Bu bocalama, kargaşa haline teşevvüş ve bu aşamaya “kendiliğinden imajinasyon aşaması” adı verilir.

Ölüm hakkında vecizeler

  • Ölüm, asıl vatanına ulaşmak için ruhun kurtuluşundan başka bir şey değildir.(...) Her beşikte bir mezarın tohumu vardır.” (Platon)
  • Hiçbir insan yok olmak için yaratılmamıştır.” (Camille Flammarion)
  • Ancak ölümden sonradır ki, hakikaten yaşamaya başlarız.” (Çiçero)
  • Asil ruhlar için ölüm, karanlık bir tutsaklık yaşamının sona ermesidir. Dünyada bütün çabalarını kötü işlerde kullanmış olan ruhlar içinse ölüm bir rahatsızlıktır.” (Plütark)
  • Yaşam bir rüyadır, ölüm de bir uyanış.” (Voltaire)
  • Ölüm bütün servetleri denk kılar. Cenaze töreninin görkemi onları tekrar derecelendirmez.” (Montesquieu)
  • Ölmekten ne korkarsın;korkma, ebedi varsın.(…) Ölür ise ten ölür;canlar ölesi değil.(...) Kara toprağın altında, gül deren elleri gördüm.” (Yunus Emre)
  • Can, sahrasına vararak tenden ve dünya sıkıntısından kurtuldu. O âlem, zerre zerre diridir. Her zerresi nükteden anlar, söz söyler (…) Başsız ayaksız seferler eder, dişsiz dudaksız şekerler yerdim. Sakinleriyle zahmetsiz zikre, beyinsiz fikre dalar, onlarla latifeler ederdim. Gözlerim kapalı olarak bir alem görür, elsiz avuçsuz güller devşirirdim.” (Mevlana Celaleddin Rumi)
  • İnsanlar için gerçek olan dünya yaşamıdır, uykudayken yaşanılanlar birer rüyadır, spatyumun idrakli ruhları içinse dünya yaşamı bir rüya gibidir." (Allan Kardec,spiritizmin kurucusu)

Ayrıca bakınız

  • Spatyum

Kaynakça

  • Ruh ve Kainat, Bedri Ruhselman
  • Ruh ve Kainat dergileri (vecizeler)

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Reenkarnasyon</span> ölümden sonra ruhun yeniden bedenlendiği inancı

Reenkarnasyon veya ruh göçü, ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğine inanan spiritüalistlerin bu olaya verdiği addır. Reenkarnasyon kavramı Asya dinlerindeki tenasüh kavramından biraz farklı olmakla birlikte, benzerlik arz eder. Günümüzde ruh göçüne inanan insanların sayısı bir milyarı aşmaktadır. Ayrıca Dürzîlik ve Nusayrîlik gibi Orta Doğu'da yayılmış bazı dinlerde de bu inanış mevcuttur.

<span class="mw-page-title-main">Ruh</span> yaşayan bir varlığın manevi özü

Ruh, can ya da tin; din ve felsefede, insan varlığının fiziksel olmayan yönü ya da özü olarak tanımlanır ve genellikle bireysellikle eşanlamlı olarak ele alınır. Teolojide ruh kişinin tanrısallığa ortak olan kısmı olarak tanımlanır ve genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.

Tekâmül, sözlük anlamı "olgunlaşma", "gelişim" ve "evrim" olan bir terimdir.

<span class="mw-page-title-main">Kılavuzluk</span>

İnisiyasyon (Süluk) ya da kılavuzluk kimi ansiklopedilerde bireyin spiritüel gelişimi için, ‘spiritüel tesir’i alıp aktarabilen bir üstadın sert ve sürekli kontrolü altında, bir düzen ve disiplin içinde, sınavlara dayalı tarzda, metotlu olarak eğitimi şeklinde tanımlanmaktadır. İnisiyasyon sözcüğünün kökeni, Latincede “bir yere girme, iştirak etme, kabul edilme, başlama” anlamındaki “initium” sözcüğüdür. Osmanlı tarikat geleneğinde bulunan “süluk” kelimesi de, “iplik, sıra, dizi, yol, meslek, tutulan yol” anlamlarındaki Arapça “silk” sözcüğünden gelmektedir. Bir inisiyasyonda üstat tektir, öğrenci ancak inisiyasyonu tamamladığı zaman inisiye olur. İnisiyasyonu tamamlamamış olanlara inisiye denmez.

<span class="mw-page-title-main">Rüya</span> diğer adıyla düş, uykunun genel bir özelliği olup, uykunun REM evresi ile yakından ilgili, görsel ve işitsel algı ve duyulardır

Rüya ya da düş, uykunun genel ve karakteristik özelliklerinden biri olup, uykunun hızlı göz hareketi (REM) adlı evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel ve işitsel algı ve duygulardır. Rüyaların biyolojik içeriği, işleyişi ve maksatları tümüyle anlaşılmış değildir. Rüyalara “duyusuz algı”nın bir türü veya nesnesiz algı olarak da bakılabilir. Çeşitli inanışlara ve tahminlere de neden olan rüyalar, her zaman için ilginç ve yoruma açık bir konu oluşturmuşlardır. Farklı psikoloji ekollerinin, parapsikologların ve deneysel spiritüalistlerin rüyaları farklı biçimlerde açıklama çabaları olmuştur. Rüyaların işleyişinin açıklanması bilimsel topluluğun genel kabulüne göre varsayımlar düzeyinden öteye pek gidememiş olup, rüyalar hâlen esrarını korumakta olan bir inceleme alanını oluşturmaktadır. Rüyaların bilimsel incelenmesi oneiroloji adını alır.

Medyum, ruhlar alemi ile iletişime geçebildiğini ve ölülerle canlılar arasında iletişim kurabildiğini iddia eden kişi. Türkçeye Fransızcadan geçen sözcüğün kökeni Latince medium (aracı) sözcüğüne dayanır.

Spiritizm, Hermetistler’in ve Platon ve Pisagor gibi filozofların döneminden 19. yüzyıla dek sistemsiz bir şekilde dalgalanan, reenkarnasyonu kabul eden ruhçuluğun; Fransa’da Allan Kardec tarafından kurulan ilk sistemli biçimidir. Kardec’in sistemli hale getirdiği spiritizm adıyla bilinen deneysel spiritüalizmin belli başlı ilkeleri şöyle özetlenebilir:

Perispri, klasik ruhçuluk anlayışına göre, ruh ve beden bağlantısını sağlayan yarı maddî, akışkan bir bağdır; ruhun normal koşullarda göremediğimiz esîrî bedenidir. Madde-dışı bir varlık olan ruh madde evreninde icraatte bulunabilmek için doğal olarak bir araca gereksinim duyar ki, bu araca perispri adı verilir. Bu, ruhun bir bakıma mantosu, örtüsü ve dışa ait, maddi uygulama aracıdır. Fiziksel beden, perispri kalıbı üzerine kuruludur; insan bedeninin ruhtan beslenmesini sağlayan ve insan bedenini ayakta tutan perispridir. Ölümden sonra yok olmaz, ruha bağlı kalmaya devam eder. Perispriyi teozoflar astral, mantal, kozal bedenler şeklinde kısımlara ayırırlar.

<span class="mw-page-title-main">Değişik şuur halleri</span>

Değişik şuur hâlleri, parapsikolojide insanın uyanıkken bulunduğu olağan şuur hâlinden farklı şuur hâllerini kapsayan bir terim olarak kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Amenti</span>

Amenti, Antik Mısır tradisyonlarında ölüm olayı ile bedenlerini terk eden ruhların çeşitli ölüm-ötesi hallerini ve öte-âlem anlamını içeren bir terim olup, eski Mısır yazısında ünlü (sesli) harfler kullanılmadığından günümüzde Amentet, Amentit biçiminde ve diğer farklı biçimlerde de yazılmaktadır.

Bardo Thödol, insan ruhunun ölüm olayından tekrar doğmasına dek içinde bulunacağı koşulları ve geçireceği bilinç hallerini ayrıntılı bir biçimde açıklayan ve ruha ölüm sonrasında geçirebileceği haller konusunda rehberlik yapan bir Tibet kitabıdır. Batı'da bu kitaba Tibet Ölüler Kitabı denmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Yeraltı (mitoloji)</span>

Yeraltı, başta Şamanizmde sembolik anlamıyla, ölüm olayı ile bedenlerini terk edenlerin göçtükleri öte-alemi ifade etmek üzere kullanılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Egzorsizm</span>

Egzorsizm, görünmeyen bir varlığın etkisi altına girdiği sanılan kimseyi çeşitli yöntemlerle bu etkiden kurtarmaya çalışmak olarak tanımlanır.

Doğum işareti, spiritüalist terminolojiye ait bir terim olup, vücutta doğuştan bulunan, maddi bir nedenle açıklanamayan, varlığın geçmiş yaşamlarından kaynaklandığı ileri sürülen izlere verilen addır.

Uyku-uyanıklık arası, tam uyanmadan önceki (hipnopompik) ve aynı zamanda, uykuya dalmadan önceki (hipnogojik) yarı uyku hali olup, ayırt edici özellikleri, beyindeki neo-korteks tabakalarının etkin olmaması, yani duyu organlarından bilgi gelmemesi ve beynin alfa dalgaları yayınlamasıdır. Halk arasında tavşan uykusu olarak da bilinir.

Keşif ya da Osmanlıcadaki söylenişiyle keşf, sufi terminolojide kullanılan bir terim olup, kendisine eklenen sıfat ve adlara bağlı olarak çok değişik anlamlara gelmek üzere kullanılmıştır. Terim sözcük anlamıyla Arapçada “açığa çıkarma, örtülü olanı açma, gizli olanı meydana çıkarma, perdenin açılması, sezme, tahmin etme” anlamlarına gelir. Sufi terminolojide ise daha çok sezgiye ya da ilham olunmaya ve görünmez âlemle irtibata ilişkin anlamlarda kullanılır. Terimi bu anlamlarda kullananlardan biri olan ünlü Muhyiddin İbn Arabi'ye göre velîler de, bilgileri peygamberlere vahiy getiren meleğin aldığı kaynaktan alabilirler.

<span class="mw-page-title-main">Vecd</span> Şuur hali

Vecd, vecit ya da ekstaz, kimi sözlüklerde «ruhun dünyevi gerçeklikten kurtulduğu kendinden geçme ve coşkunluk hali» olarak tanımlanmakta olup, kişinin bilinci ve hafızası yerinde olmakla birlikte kendine ilişkin hiçbir algılamasının olmadığı ve kişinin tümüyle kendi haricindeki bir nesneyle ya da varlıkla ilgi kurduğu nadir şuur hallerinden biridir. Parapsikoloji’de « değişik şuur halleri»nden biri olarak ele alınan vecd, spiritüalist sözlüklerde ise «ruh ile beden ilişkisinin belirli bir dereceye kadar gevşediği, dış dünya ile bağların kesildiği özel bir hal, bir degajman hali» olarak tanımlanır.

Ölümden sonraki yaşam; din, felsefe ve mitolojide insanın dünyadaki fiziksel yaşamını tamamladıktan sonra ruh veya bilinç hâlinde sürdürdüğüne inanılan hayat. Öteki dünya ve İslam kökenli bir terim olan ahiret kavramları Türkçede, ölümden sonraki yaşamın sürdürüldüğüne inanılan mekanı tanımlamakta kullanılır.

Yula – Türk ve Altay halk inancında ve şamanizminde Rüya Ruhu. Yola veya Çula (Çola) da denir. İnsan ruhunun hareketli kısmıdır. Hayalgücü anlamına da gelir.

İlâhî Nizam ve Kâinat, Bedri Ruhselman’ın 1959 yılında ruhsal irtibat celseleri yoluyla almış olduğu ruhsal tebliğleri düzenleyerek yazdığı eserdir. Kitap Ruhselman’ın vasiyeti üzerine, 1959 yılından itibaren, görevlendirilmiş üç kişi tarafından zamanı gelince açığa çıkarılmak üzere, üç nüsha hâlinde, 54 yıl boyunca, İstanbul Karaköy’deki 5. Noter’de saklanmış, nihayet 2 Nisan 2013 tarihinde MTİAD1950 Yayınevi tarafından yayımlanarak piyasaya sürülmüştür.