Hukuk ya da tüze birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir. Ayrıca, toplumu düzen altına alan ve kişiler arası ilişkileri düzenleyen, ortak yaşamın huzur ve güven içinde akışını sağlayan, gerektiğinde adaleti yerine getiren, kamu gücü ile desteklenen ve devlet tarafından yaptırımlarla güvence altına alınan kurallar bütünüdür. Hukuk, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir.
Yargı, yasal anlaşmazlıkları/uyuşmazlıkları karara bağlayan ve yasal davalarda yasayı yorumlayan, savunan ve uygulayan mahkemeler sistemidir.
Hukuk felsefesi, hukukun doğasını ve hukukun diğer norm sistemleriyle, özellikle etik ve siyaset felsefesiyle ilişkisini inceleyen bir felsefe dalıdır. Felsefenin temel dallarından biri olan aksiyoloji içindeki etik başlığına bağlanır. Hukuk felsefesi ve içtihat sıklıkla birbirinin yerine kullanılır, ancak içtihat ekonomiye veya sosyolojiye uyan muhakeme biçimlerini kapsamaktadır.
Bazı yönetimler bağımsızlıklarını ilan etmiş ve egemen devletler olarak uluslararası toplumdan diplomatik tanınma talebinde bulunmuşlardır, ancak evrensel olarak bu şekilde tanınmamışlardır. Bu oluşumlar genellikle kendi toprakları üzerinde de facto kontrole sahiptir. Geçmişte bu türden bir dizi oluşum var olmuştur.
Egemen devlet, tanımlanmış sınırları, belli bir bölgede egemenliği, kalıcı bir nüfusu, bir hükûmeti, diğer devlet ve güçlerden bağımsızlığı ve diğer egemen devletlerle ilişki kurma kapasitesi olan devletlere verilen addır. Genellikle bir başka devlete bağımlı veya herhangi diğer güç veya devletin kontrolüne tabi değildir. Tanınmayan devletler de egemen devlet olabilir; ama bu tür devletler diğer egemen devletlerle ilişki kurmakta genellikle zorlanırlar.
Uluslararası hukukta diplomatik tanıma, bir devletin başka bir devlet veya yönetimin, statüsünü veya bir eylemini, kabul ettiği, dahilî ve uluslararası sonuçlar doğuran, tek taraflı bir politik eylemdir. Diplomatik tanıma de facto veya de jure olabilir, genelde tanıyan hükûmetin bir resmî açıklaması yoluyla bu gerçekleşir.
Nürnberg ilkeleri bir savaş suçunun ne şekilde teşkil ettiğini belirlemek için konulan bir dizi kuraldır. İlkeler II. Dünya Savaşı sonrasında Nazi Partisi üyelerinin Nürnberg Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaları sırasında temel hukuk prensiplerini belirlemek amacıyla Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından oluşturuldu.
Modern hukuk sistemleri dünyada genel olarak üç temel sistem veya bu sistemlerin kombinasyonları üzerine oturmaktadır: Anglo-Sakson Hukuku, Kıta Avrupası Hukuk Sistemi ve dinsel hukuk. Bununla birlikte her ülkenin hukuk sistemi kendi tarihi ile şekillendiğinden kendisine özgü farklılıklar içermektedir.
Japonya hukuk sistemi, Japonya'da hukuken düzenlenen kuralların bütünüdür.
Uzay hukuku, insanoğlunun uzayla ilgili faaliyetlerini düzenleyen hukuk organlarının bütünüdür. Uzay hukuku, tıpkı genel uluslararası hukuk gibi, çeşitli uluslararası antlaşmalar, sözleşmeler, BM'nin GKO kararları ile uluslararası kuruluşların kural ve düzenlemelerinden ibarettir. 'Uzay Hukuku' terimi BM'nin çalışmalarıyla yürürlüğe konan beş ayrı uluslararası anlaşma ve bu anlaşmaların tesis ettiği kural ve kaidelerin bütününü kapsamaktadır. Ayrıca birçok devlet uzay hukukuna dair faaliyetlerini düzenleyen "Ulusal Uzay Yasaları"nı da hayata geçirmiştir. Uzay hukuku alanı kapsamında değerlendirilen bazı önemli konular arasında; Dünya ve uzayda çevrenin korunması, uzay cisimlerinin sebebiyet verdiği hasarların sorumluluğu, anlaşmazlıkların giderilmesi, astronotların kurtarılmasına dair faaliyetler, uzay boşluğundaki potansiyel tehlikeler hakkında bilgi paylaşımı, uzaya dair teknolojilerin kullanımı ve uluslararası işbirliği kuralları sayılabilir. Bu alan uzaya dair faaliyetlerin temel prensiplerini de belirlemiştir. Bu prensipler arasında uzayın tüm insanlığın hizmetindeki bir bölge olarak tanımlanması, uzay boşluğunun devletler arasında ayrımcılık yapılmaksızın keşfi ve kullanım serbestisi ve uzay boşluğunun egemenlik alanı ilan edilemeyeceği gibi temel ilkeler yer alır.
Devletsiz millet, kendine ait bir devleti olmayan ve herhangi bir ulus devletin nüfus çoğunluğunu oluşturmayan milli veya etnik azınlıklar için kullanılan siyasi bir terimdir. Devleti olmayan milletler bazen dördüncü dünya ulusları olarak da anılırlar.
Sosyalist hukuk, komünizmin hakim olduğu eski SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerinde ve günümüzde Küba, Kuzey Kore ve yumuşatılmış şekilde Çin'de uygulanan Marksist-Leninist ideolojiye dayalı hukuk sistemi.
Kukla devlet, bağımsız gibi görünür ancak dış bir güce bağımlı olan bir devlettir. Genellikle malî çıkarlar gibi nedenlerle kurulmakta olup nominal olarak egemen olmakla birlikte yabancı bir güç tarafından etkin bir şekilde kontrol edilmektedir.
Devlet destekli terörizm, devletler veya devletlerle ilişkili ulusaltı gruplar tarafından stratejik, politik, dinî veya ekonomik hedeflere ulaşabilmek için hedef toplum üzerinde korku ortamı yaratmaya yönelik şiddet ve yıldırma eylemleridir.
Sovyetler Birliği'nin Baltık devletlerini işgali, Sovyetler Birliği'nin Molotov-Ribbentrop Paktı'na göre Estonya, Letonya ve Litvanya olmak üzere üç Baltık devletini Haziran 1940'ta askeri işgalidir. İşgalden sonra Ağustos 1940'ta kurucu cumhuriyetler olarak Sovyetler Birliği'ne ilhak edildiler. Bu ilhak, Batılı ülkeler ve çoğu kuruluşlar tarafından asla tanınmadı. 22 Haziran 1941'de Nazi Almanyası Sovyetler Birliği'ne saldırdı ve birkaç hafta içinde Baltık topraklarını işgal etti. Temmuz 1941'de Nazi Almanyası, Baltık bölgesini Reichskommissariat Ostland'a dahil etti. Kızıl Ordu'nun 1944'teki Baltık Taarruzu'nın bir sonucu olarak Sovyetler Birliği, Baltık devletlerinin çoğunu yeniden ele geçirdi ve 1945'te resmi olarak teslim olana kadar geri kalan Alman kuvvetlerini Kurlandiya Kuşatması'nda tuttu. Sovyetler Birliği'nin Baltık ülkelerini "ilhak işgali" veya sui generis işgali Ağustos 1991'de bağımsızlıklarını yeniden kazanmasına kadar sürdü.
Devletlerin Hak ve Görevlerine ilişkin Montevideo Sözleşmesi, 26 Aralık 1933'te Yedinci Uluslararası Amerikan Devletleri Konferansı sırasında Montevideo, Uruguay'da imzalanan bir antlaşmadır. Sözleşme, uluslararası teamül hukukunun bir parçası olarak kabul edilen bildirici devletlik teorisini sistemleştirmektedir. Konferansta, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin D. Roosevelt ve Dışişleri Bakanı Cordell Hull, İyi Komşuluk Politikası ilan ettiler. Bu politikanın amacı ABD'nin Kuzey ve Güney Amerika kıtasındaki ülkelerin içişlerine silahlı müdahalesine karşı çıkmaktadır. Montevideo sözleşmesi 19 devlet tarafından imzalandı. İmzalayan devletlerden üçünün kabulü küçük çekincelere tabi tutuldu. Bu devletler Brezilya, Peru ve Amerika Birleşik Devletleri'ydi.
Yasal tarih veya hukuk tarihi, hukukun nasıl geliştiği ve neden değiştiğini inceler. Hukuk tarihi, medeniyetlerin gelişimi ile yakından bağlantılıdır ve sosyal tarihin daha geniş bağlamında işler. Bazı hukukçular ve hukuk süreci tarihçileri hukuk tarihini, kanunların evriminin kaydı ve çeşitli hukuki kavramların kökenlerini daha iyi anlatan bir bakış açısıyla bu kanunların nasıl geliştiğine dair bir teknik açıklama olarak görmüşlerdir; bazıları ise hukuk tarihini entelektüel tarihin bir dalı olarak görür. Yirminci yüzyıl tarihçileri hukuk tarihini, sosyal tarihçilerin düşüncesiyle paralel bir çizgide, daha bağlamsal bir tarzda ele aldı. Hukuk kurumlarına; karmaşık kurallar, oyuncular ve sembollerden oluşan sistemler olarak baktılar ve bunları toplumla, sivil toplumun belirli yönlerini değiştirmek, onları uyarlamak, direnmesini sağlamak veya teşvik etmek için etkileşime giren unsurlar olarak gördüler. Bu tür hukuk tarihçileri, sosyal bilimler araştırma yöntemleriyle vaka geçmişlerini analiz etme, istatistiksel yöntemler kullanma, davacılar, dilekçe sahipleri ve yasal süreçlerdeki diğer taraflar arasındaki sınıf ayrımlarını ayrımlarını analiz etme eğiliminde oldular. Vaka sonuçlarını, işlem maliyetlerini ve karara bağlanmış dava sayısı analiz ederek, hukuk ve toplumun sadece hukuk teorisi, içtihat hukuku ve medeni hukuk çalışmalarıyla yapılabilecek olandan daha karmaşık bir resmine yasal kurumların, uygulamaların, prosedürlerin ve özetlerin bir analiziyle ulaşır.
Hukuk ve ekonomi veya hukukun ekonomik analizi, ekonomik teorilerin, çoğunlukla Chicago Ekonomi Okulundan akademisyenlerle başlayan, hukuk analizine uygulanmasıdır. Ekonomik kavramlar, yasaların etkilerini açıklamak, hangi hukuk kurallarının ekonomik açıdan verimli olduğunu değerlendirmek ve hangi hukuk kurallarının yürürlüğe gireceğini tahmin etmek için kullanılmaktadır. Hukuk ve ekonominin iki ana dalı vardır: Bunlardan birincisi, neoklasik ekonominin yöntem ve teorilerinin hukukun pozitif ve normatif analizine uygulanmasına dayanır. İkincisi ise ekonomik, politik ve sosyal sonuçlara daha geniş bir odaklanma ile hukuk ve yasal kurumların kurumsal analizine odaklanır. Hukuk ve ekonominin bu ikinci dalı, daha genel olarak siyasi kurumlar ve yönetişim kurumları üzerindeki çalışmalarla daha çok örtüşmektedir.
Hukuk bilimi, Roma hukuku, kilise hukuku, ticaret hukuku ve devrim dönemi mirasından sonra, medeni hukuk geleneğinin ana bileşenlerinden biridir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde öne çıkan Müslüman şeriat hukukunun bir bölümü de aile hukukudur. Bu yasa evlilik, çocuklar ve boşanma ile ilgilidir. Aile hukuku, Osmanlı İmparatorluğu'nda özel hukuk kategorisine girer. Aile ve miras hukuku, Osmanlı hukukunun tam merkezindeydi ve bu nedenle yabancı hukukun nüfuzundan en az etkilenmişti. Osmanlı İmparatorluğu'nda İslam toplumunda toplumsal cinsiyet rollerinin belirlenmesinde aile hukuku da önemli bir rol oynamıştır. Tanzimat Dönemi'nde Osmanlı Devleti'nin bürokrasiye ağırlık vermesiyle birlikte kendi idareleri altında yaşayan ailelerin doğum, evlilik, ölüm gibi bilgileri toplamaya başladılar.