İçeriğe atla

Devlet sosyalizmi

Devlet sosyalizmi, Ferdinand Lassalle tarafından teorileştirilen; sosyalist hareket içinde, kapitalizmden sosyalist üretim tarzına veya komünist topluma geçişte geçici bir önlem olarak ya da sosyalizmin bir özelliği olarak, üretim araçlarının devlet mülkiyetini savunan, özel mülkiyete karşı politik ve ekonomik bir ideolojidir.[1][2] Tüm endüstrilerin ve doğal kaynakların devlet mülkiyetinde olduğu, devlet tarafından kontrol edilen planlı bir ekonomiyi savunur.[3]

İktisat Sözlüğü ise "Doktrindeki sınırları berrak olmayan ve günümüzde pek kullanılmayan bir terimdir. On Dokuzuncu Yüzyıl sonlarında Marksizm akımı dışında kalan ve kaynağını Hegelizm'den alan solcu iktisadi fikir hareketleri bu terimle ifade edilmiştir. Kürsü Sosyalizmi ile Devlet Sosyalizmini birleştiren doktrin tarihi yazarları olmuştur. Rodbertus ile Lassalle'in doktrindeki yerlerini ilmi sosyalizmden ayırarak Devlet sosyalizmi içinde gösterenlere rastlanmıştır. Avusturya'da Schaffle'in ve İngiltere'de Leslie ile Ingram'ın devlet sosyalizmini temsil ettiklerini belirten tahlilciler görülmüştür. Devletçilik, müdahalecilik ve dirijizm kavramlarıyla devlet sosyalizmi teriminin aynı anlamda veya yakın anlamlarda kullanıldığı dikkate çarpmıştır." şeklinde devlet sosyalizmini tanımlamıştır.[4]

Mahmut Esat Bozkurt ise devlet sosyalizmini şöyle tanımlar: "Devlet Sosyalizmi, özel mülkiyeti tanıyan, fakat insanın insan tarafından sömürülmesini önlemek ve milli kalkınmayı başarmak için devlete ekonomik işlerde kontrol ve teşebbüs hak ve yetkilerini kabul eden bir sistemdir."[5]

Zaten terim olarak, devlet sosyalizmi, Sovyetler Birliği gibi Marksist-Leninist devletlerin ekonomik sistemlerine atıfta bulunarak, devlet planlamasının bu ekonomilerdeki rolünü vurgulamak için genellikle devlet kapitalizmi ile birbirinin yerine kullanılır ve söz konusu sistemin eleştirmenleri buna daha fazla atıfta bulunur.[6]

Bugün, devlet sosyalizmi esas olarak Marksist-Leninistler ve sosyalist bir devleti destekleyen diğer sosyalistler tarafından savunulmaktadır.[7][8]

Tarihsel Gelişimi

Devletin sosyalizmdeki rolü sosyalist hareketi ikiye böldü. Devlet sosyalizmi felsefesi ilk olarak Ferdinand Lassalle tarafından açık bir şekilde açıklanmıştır. Karl Marx'ın bakış açısının aksine, Lassalle, ana işlevi mevcut sınıf yapılarını korumak olan sınıf temelli bir iktidar yapısı olarak devlet kavramını reddetti. Lassalle, devletin "sönmeye" mahkûm olduğu şeklindeki Marksist görüşü de reddetti. Lassalle, devleti sınıfsal bağlılıklardan bağımsız bir varlık ve bu nedenle sosyalizmin başarılması için gerekli olacak bir adalet aracı olarak görüyordu.[9]

Devlet sosyalizmi, geleneksel olarak, sanayinin kamulaştırılması yoluyla üretim araçlarının kamu mülkiyetini elde etmenin bir yolu olarak görülmüştür. Bunun, sosyalist bir ekonomi inşa etme sürecinde bir geçiş aşaması olması amaçlanmıştır. Kamulaştırmanın amaçları, zenginleri mülksüzleştirmek ve sanayiyi konsolide etmekti, böylece kâr, özel servetten ziyade kamu finansmanına gidecekti. Ulusallaştırma, üretimi sosyalleştirme, çalışan yönetimini tanıtma ve üretimi kârdan ziyade doğrudan kullanım için üretmek üzere yeniden düzenlemeye yönelik uzun vadeli bir sürecin ilk adımı olacaktı.[10]

Atatürk ve Devlet Sosyalizmi

Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkeye devlet sosyalizmini getirmek istediğini bazı kaynaklar iddia etmektedir.

Bunlardan birisine, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1919'da Samsun'a çıkışının ardından Havza'da, Sovyet heyetinin başında bulunan bir albayla yaptığı görüşmede tanık olunmuştur. Atatürk, Sovyet albayının yönelttiği, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin biçimi konusunda, "Yâni Bolşevikliğin prensipleri üzerine kurulmuş bir cumhuriyet değil mi, Generalim?" sorusuna karşılık, "Öyle olacak, devlet sosyalizmi dersek, daha doğru söylemiş oluruz" yanıtını vermiştir.[11]

Yine Kurtuluş Savaşı döneminde çıkarılan Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde, devlet sosyalizmine dair şöyle bir yazı bulunur: "Sosyalizmin pek çok esaslarını, milli idaremizi bozmadan alır, tatbik ederiz. Şirketleri yavaş yavaş millileştiririz. Hükümet tekelini halk lehine çoğaltırız ve ayrıntısı burada uzun sürecek daha birçok ıslahat yaparız. Özel tabiriyle, bir nevi devlet sosyalisti oluruz. Fakat hakiki vasfımız, Avrupa matbuatının verdiği isimdir: Ulusçu Türk hükümeti!"[12]

Sabiha Sertel, Ağaoğlu Ahmet Bey ile yaptığı bir konuşmayı şöyle anlatmaktadır:

Bir gün Türk Ocağı binasında yapılan bir toplantıda, anayasa komisyonunda üye olan Ağaoğlu Ahmet Bey'e, sınıfsız toplumdan ne anladıklarını sordum. Cevap verdi:

"Onu ben de anlamadım. 'Türk milleti bir bütündür, sınıflar yoktur,' diyorlar. Her millet bir bütündür. Ama içinde sınıflar vardır. Sınıfsız bir toplum ancak sosyalist rejimde olur. Oysa biz, sosyalist bir anayasa yapmıyoruz. Sosyalist bir cemiyet kurmuyoruz. Bizim hazırladığımız tasarı özel mülkiyetin korunması, serbest rekabet, ticaret serbestliği esaslarına dayanıyor. Bu liberal bir anayasadır. Şimdiye kadar yazdığımız maddeler bu temele dayandı. Şimdi bize devletçilikten bahsediyorlar. Sınıfsız toplumdan söz açıyorlar. Devletçiliğin anayasaya girmesini istiyorlar. Bu şimdiye kadar kabul edilen maddelere zıttır. Mustafa Kemal'le bu konu üzerinde uzun boylu konuştuk. Kızdı, 'Ben Socialisme d'Etat [devlet sosyalizmi] istiyorum,' dedi. Kendisine bu anayasanın sosyalizm esaslarına göre değil, liberalizm esaslarına göre hazırlandığını, halkçılığın, demokrasinin icabı olduğunu söyledim. Devletin, kapitalist rejimlerde de kamu kuruluşlarını murakabe ettiğini, istediği zaman kârı sınırlandırdığını, söyledim. Devletçiliğin anayasaya girmesine lüzum olmadığını bildirdim. Fakat Mustafa Kemal'e dert anlatamıyorum."

Ağaoğlu'nun Atatürk'le yaptığı bu konuşma, 1924 Anayasası'nın ne şartlar altında hazırlandığını, Atatürk'ün, etrafındaki gerici, liberal, tutucu bir kadroyla devrimci bir anayasa yapmakta çektiği zorlukları belirten bir konuşmadır.[13]

Atatürk, Vatandaş İçin Medeni Bilgiler kitabı için el yazısı ile devlet sosyalizmi hakkında şu cümleleri yazmıştır:

Fakat, birer fikir olarak aldığımız bağlılık teorileri icaplarını tatbikatta "toplumsal güvenceler" adı altında toplamak mümkündür.

Bu toplumsal güvencelere devlet sosyalistliğine yaklaşarak varılabilir. Bu yol kanun yoludur.

  1. İş kurumu.
  2. Şehirlerin ve atölyelerin sağlık koruması.
  3. Bulaşıcı hastalıklara karşı korunma.
  4. Amelenin ihtiyarlığa ve kazalara karşı sigortası.
  5. Hasta ve ihtiyar yoksullara mecburi yardım.
  6. Çiftçi sandıkları.
  7. Yardım cemiyetleri kurulması.
  8. Ucuz evler yapılması.
  9. Mektep çocukları için mekteplerde bakkallar.
  10. Bütün bu gibi cemiyetlere devlet bütçesinden yardım.

Bu ve buna benzer hususları temin için kanunlar.

Bağlılığın saydığımız şekilde tatbikleri çoktur; fakat bu tatbikler fikri her yerde teveccüh görmüş değildir; çok eleştirilere de uğramaktadır. Bilhassa bağlılık teorisinin tatbiklerini, ferdin mesuliyet duygusunu zayıflatan veyahut yok eden bir hareket görenler vardır. Diyorlar ki, aczimizi, kusurumuzu, ayıplarımızı cemiyetin üstüne atmak, ferdi mesuliyeti kaldırmaktır. Halbuki ahlak kanununun temeli ferdi mesuliyettir.[14]

Ankara Erkek Lisesi Tarih Muallimi Samih Nafiz Bey şunları demektedir:

"(... ] İkinci devre tarih imtihanı devam ederken, saat 16'da dışarıda büyük bir günü müjdeleyen motosiklet sesleri ... sonra Büyük Gazi imtihan salonuna girdiler. [ ... ] O, aynı tez üzerinde kah derinleşiyor, kah yayılıp karşısındakinin bilgi sathını araştırıyordu. Orta Asya'dan başlayan büyük akının, dünyaya medeniyet salan asil Türk milletinin binlerce yıllık tarihini en ince teferruatına kadar soruyor, onun derin ve şerefli menkıbelerini dinleyenler ruhlarında bir gurur duyuyorlardı. Tarihin bizzat tarih karşısında sorguya çekilmesi ne heyecanlı idi. Sonra coğrafyaya dönüyor, anayurt üzerinde ısrar ediyor, Türk çocuklarının yurda ait bilgileri, yurda ait imkanları tamamen hazmetmelerini istiyordu. Hele bir tanesi, bir muallim oğlu olan Aydın için sorduğu çetin sorulardan sonra söylediği söz ona ve onun ailesine ne büyük bir şeref çelengi idi. Saat on altıdan yirmi bir otuza kadar bazen bize sordurarak hem hocayı hem talebeyi tetkik eden, bazen kendi sorarak arzu ettiği neticeye dinleyenleri sürükleyen Büyük Gazi, şüphe yoktu ki yalnız tarihte, yalnız coğrafyada, yalnız medeni bilgilerde değil, genel malumatın her şubesinde tam bir kemal sahibidir. Denilebilir ki, onun tarihte ısrar ettiği noktalar, büyük neticeler vücuda getirmiş mühim vakalardı. Malazgirt, Puatiye, Şalon, Kosova, Dumlupınar, buralarda en ufak teferruatı kaçırmıyordu. Medeni Bilgiler'de bilhassa devlet sosyalizmi üzerinde duruyor ve bu iktisadi sistemi bütün çerçevesiyle izah buyuruyorlardı. [ . .. ] İmtihan yirmi bir otuzda bitti. O, zerre kadar yorulmamış ve bıkmamıştı. İmtihan cetvellerine, bir mektep için ve onunla imza atmak şerefine nail olanlar için ebedi bir iftihar halesi teşkil edecek imzalarını attılar. Reşit Galip Beyefendi bu kağıtların ve muallimlerin bu imtihan hakkındaki hislerini mektebin inkılap müzesine koyacaklannı müjdelediler. Gazi Hazretleri imtihan salonundan ayrılırken lisenin muvaffakiyetini ve çocukların mesaisindeki intizamı takdir buyurdular ve hepimizin ellerini sıkmak lütfunda bulunarak bu tarihi güne nihayet verdiler."[15]

Atatürk, Ankara Erkek Lisesi öğrencilerini imtihan etmek için 28 Haziran 1933 tarihinde bir ziyarette bulunmuştur. Burada Aydın (sonradan bu kişi Aydın Sayılı olacaktır) isimli bir öğrenciye şu soruyu yöneltmiştir:

(...) Devletçilik, devlet sosyalizmi nedir?

Gazi Hazretleri bilhassa bu son soru üzerinde durmuş, lisenin on birinci sınıfından Ankaralı Aydın Efendi devlet sosyalizmini izah ettikten sonra devletçiliğin memleketimizde tatbik tarzını, bu yolda girişilen teşebbüsleri, bu arada devlet demiryollarının nasıl iyi neticeler verdiğini anlatmıştır. Gazi Hazretleri bu talebeyi çok takdir etmişler ve Maarif Vekili Reşit Galip Bey'e:

- Bu çocuk çok iyi düşünüyor, adeta bir hocadır... Demişlerdir.[16]

Bu olayı ise Aydın Sayılı ise şöyle anlatmaktadır:

(...) Yine, Atatürk’ün bana sorduğu çetin sayılabilecek bir grup soru tarihten Birinci Dünya Savaşı’na ve yurttaşlık bilgisine ilişkindi ve sadece ezbere dayanmayan bir soru grubunu oluşturmakta idi. Bunlardan birincisi “Rusya’da Sovyet Sosyalist rejiminin kurulmasında bizim etkimiz olmuş mudur?” sorusuydu. “Sovyet Rusya rejiminin devlet anlayışı nasıl bir mahiyet taşır?” Bizim devlet sosyalizmi iktisadî politikasını benimsememizin ne gibi gerekçeleri olduğu konusu etrafında toplanan birtakım diğer sorular da, bir bakıma, bunun bir devamı, bir uzantısı idi.[17]

Bir diğerini ise Prof. Dr. Reşat Kaynar aktarmıştır:

"1932 yılının Temmuz ayında, Ankara'da Birinci Türk Tarih Kongresine katılmıştım. Atatürk, her oturumu dikkatle izliyordu. Kongrenin sonunda verilen bir çaylı toplantıda, Atatürk'le iki saati aşan bir süre içinde konuşmuştuk. Bu konuşmanın önemli noktalarından biri de, Kemalizm hakkındaki sözleriydi. Atatürk:

'- Kemalizm diyorsunuz. Ne demek Kemalizm? Kemalizm demek (Socialisme d'Etat) demektir.' tarzında konuşarak, kamu teşebbüsünü savunmuştu.

26 Ağustos günü, İş bankasının kuruluş yıldönümünde de, özel teşebbüs hürriyetinin, iktisat siyasetindeki olumlu mevkiine işaret etti. Böylece Türkiye'nin ekonomik yapısına uygun bir iktisat siyaseti arayan Atatürk'ün, çeşitli şartlar altında, çeşitli davranışlarını görmüştük"[18]

Dipnotlar

  1. ^ Tucker, Benjamin (1985) [1886]. State Socialism and Anarchism and Other Essays: Including the Attitude of Anarchism Toward Industrial Combinations and Why I Am an Anarchist (1st ed.). Colorado Springs: Ralph Myles Publisher. 9780879260156.
  2. ^ Ellman, Michael (2014). Socialist Planning (3.3yer=Cambridge bas.). Cambridge University Press. ISBN 978-1107427327. 21 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ağustos 2021. 
  3. ^ "Definition of state socialism | Dictionary.com". www.dictionary.com (İngilizce). 12 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Şubat 2021. 
  4. ^ "İktisat Sözlüğü'nde devlet sosyalizm". 29 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  5. ^ Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk İhtilâli, Kaynak Yayınları, s.233-234. 
  6. ^ Ellman, Michael (2014). Socialist Planning, Third Edition. Cambridge University Press. s. 11. ISBN 978-1107427327. 21 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ağustos 2021. Accordingly, after World War II the Soviet model was adopted throughout the state-socialist world. 
  7. ^ Busky, Donald F. (20 Temmuz 2000). Democratic Socialism: A Global Survey. Praeger. s. 9. ISBN 978-0275968861. In a modern sense of the word, communism refers to the ideology of Marxism-Leninism. 
  8. ^ Pena, David S. (21 September 2007). "Tasks of Working-Class Governments under the Socialist-oriented Market Economy". Political Affairs. 5 Eylül 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Retrieved 8 February 2020.
  9. ^ Berlau 1949, s. 21.
  10. ^ Nove, Alexander (1991). The Economics of Feasible Socialism Revisited. Routledge. p. 176. "The original notion was that nationalization would achieve three objectives. One was to dispossess the big capitalists. The second was to divert the profits from private appropriation to the public purse. Thirdly, the nationalized sector would serve the public good rather than try to make private profits. [...] To these objectives some (but not all) would add some sort of workers' control, the accountability of management to employees".
  11. ^ Hüsamettin Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, s. 339.
  12. ^ Hakimiyet-i Milliye Yazıları, Hüseyin Ragıp, “Sağ’dan Sol’a doğru”, 6-7-8 Mart 1921. 
  13. ^ Sabiha Sertel, Roman Gibi. Can Yayınları. s. 71. 
  14. ^ Atatürk'ün Bütün Eserleri. 23. Cilt (1929–1930), s. 64.
  15. ^ Atatürk'ün Bütün Eserleri. 26. Cilt (1932–1934), s. 194, 195.
  16. ^ Atatürk'ün Bütün Eserleri. 26. Cilt (1932–1934), s. 195.
  17. ^ Aydın Sayılı. "ATATÜRK'LE BİR SINAV ANISI". 10 Ağustos 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2024. 
  18. ^ Yaşar Nabi Nayır “Atatürkçülük Nedir” kitabı içerisinde, Reşat Kaynar’ın “Atatürkçülük ve Din Adamı” başlıklı yazısı, sayfa 123.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Komünizm</span> Bütün malların ortaklaşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin olmadığı toplum sistemini hedefleyen ideoloji

Komünizm ; üretim araçlarının ortak mülkiyeti üzerine kurulu sınıfsız, parasız ve devletsiz bir toplumsal düzen ve bu düzenin kurulmasını amaçlayan toplumsal, siyasi ve ekonomik bir ideoloji ve harekettir. Sadece üretim araçlarının ortak kullanımına dayanan sosyalizm ile tam olarak aynı anlama gelmemesine rağmen hatalı bir biçimde eş anlamlı olarak da kullanılabilmektedir. 20. yüzyılın başından beri dünya siyasetindeki büyük güçlerden biri olarak modern komünizm, genellikle Karl Marx'ın ve Friedrich Engels’in kaleme aldığı Komünist Parti Manifestosu ile birlikte anılır. Buna göre özel mülkiyete dayalı kapitalist toplumun yerine meta üretiminin son bulduğu komünist toplum gerçektir. Komünizmin temelinde yatan sebep, sınıfsız, ortak mülkiyete dayalı bir toplumun kurulması isteğidir. Sınıfsız toplumlarda en genel anlamıyla tüm bireylerin eşit olması fikri karşıt görüşlüler tarafından "ütopya" olarak görülür ve zorla yaşanmaya çalışılırsa kaosa yol açacağı iddia edilir. Paris Komünü, komünist sistem yaşayabilmiş ilk topluluktur. Bunun dışında Mahnovist hareket öncülüğünde Ukrayna ve İspanya iç savaşı sırasında yaklaşık dört yıl süren anarko-komünist hareketle şekillenen toprakların kolektifleştirilmesi esasına dayalı olarak komünist topluluklar da kurulmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Kemalizm</span> Türkiye Cumhuriyetinin kurucu ideolojisi

Kemalizm, 1935'ten 1937'ye kadar Kamâlizm veya Atatürk'ün ölümü sonrası yaygınlaşan bir diğer adıyla Atatürkçülük; Türkiye Cumhuriyeti'nin, Atatürk İlkeleri'ni esas alan kurucu ideolojisidir. Kemalizm, Mustafa Kemal Atatürk tarafından uygulandığı şekliyle laikliğe ve Batı demokrasisine dayanan ulusal ve üniter bir cumhuriyet rejiminin kurulması, ekonomik kalkınma ve sanayileşme, yüksek öğrenime ve bilimsel faaliyetlere devlet desteği, spora ve sanata teşvik, ücretsiz ve zorunlu eğitim gibi kapsamlı siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve dinî reformları içermektedir. Reformların amacı Atatürk'ün ifadesiyle "muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak", çağdaş bir hayat tarzını benimsemektir.

Sosyalizm, sosyal ve ekonomik olarak toplumsal refahın, katılımcı bir demokrasiyle gerçekleşeceğini ve üretim araçlarının hakimiyetinin topluma ait olduğunu savunan, işçi sınıfının yönetime katılmalarına ağırlık veren, özel üretim yerine kamu bazlı üretimi destekleyen, telkin ve propagandalarını eğitim, tarım ve vergi reformları üzerinde yoğunlaştıran ekonomik ve siyasi bir teoridir. Siyasi yelpazede ve dünyanın çoğu ülkesinde sosyalizm, standart sol ideoloji olarak kabul edilir. Sosyalizm türleri, kaynak tahsisinde piyasaların ve planlamanın rolüne ve kuruluşlardaki yönetim yapısına göre değişir.

Demokratik sosyalizm, sosyalist piyasa ekonomisi içinde ekonomik demokrasi, işyeri demokrasisi ve işçilerin öz yönetimine veya alternatif bir merkeziyetçi planlı sosyalist ekonomi biçimine özel bir vurgu yaparak, siyasi demokrasiyi ve bir tür sosyal sermayeli ekonomiyi destekleyen solcu bir siyaset felsefesidir. Demokratik sosyalistler, kapitalizmin doğası gereği özgürlük, eşitlik ve dayanışma değerleriyle bağdaşmadığını ve bu ideallerin ancak sosyalist bir toplumun gerçekleştirilmesiyle elde edilebileceğini savunuyorlar. Çoğu demokratik sosyalist, sosyalizme kademeli bir geçiş arayışında olsa da, demokratik sosyalizm, sosyalizmi kurmanın aracı olarak devrimci veya reformist siyaseti destekleyebilir. Demokratik sosyalizm, 20. yüzyılda Sovyetler Birliği'nde ve diğer ülkelerde tek parti devletine doğru gerilemeye karşı çıkan sosyalistler tarafından popülerleştirildi.

Sosyal demokrasi, reformist ve aşamalı yöntemlerle laissez-faire kapitalizminin yarattığı eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı hedefleyen politik bir ideolojidir.

<span class="mw-page-title-main">Atatürk İlkeleri</span> Atatürkün politikalarını belirleyen altı ilke

Atatürk İlkeleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün yürürlüğe koyduğu, döneminin pragmatik politikalarını belirlemiş altı ilkedir. "Altı Ok" denilen altı ilkeye ilk olarak 1931'de "Kemalizm" adı verildi ve Atatürk'ün Dil Devrimi sürecinde, 1935'te Arapça Kemal adını 1937'ye dek kullanacağı Eski Türkçe Kamâl adıyla değiştirmesini takiben 13 Mayıs 1935'te "Kamâlizm" adıyla ülkenin kurucu ve tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin program ilkeleri olarak benimsendi. Daha sonra, 1937'de çıkarılan bir kanunla 1924 Anayasası'na eklenen ilkeler, anayasal olarak Türkiye'nin ulusal ideolojisi hâline geldi.

<span class="mw-page-title-main">Antikapitalizm</span>

Antikapitalizm ya da kapitalizm karşıtlığı, bugüne kadar genel veya özel bir isim almamışsa da, genellikle sosyalist ya da anarşist politik görüşlü insanların istediği düzen biçiminin bir parçasıdır.

İnkılapçılık, radikalizm veya klasik radikalizm, sosyal liberalizm, sosyal demokrasi, sivil liberteryenizm ve modern ilerlemeciliğin öncüsü, 18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın başlarında liberalizm içindeki sol-kanat tarihsel bir siyasi harekettir.

<span class="mw-page-title-main">Solculuk</span> toplumsal eşitliği ve eşitlikçiliği destekleyen siyasi ideolojiler, politik duruş

Solculuk, genellikle bir bütün olarak toplumsal hiyerarşiye veya belirli toplumsal hiyerarşilere karşı çıkarak, toplumsal eşitlik ve eşitlikçiliği destekleyen ve bunu sağlamaya çalışan siyasi ideolojiler yelpazesidir. Sol siyaset tipik olarak, taraftarlarının toplumda diğerlerine göre dezavantajlı olarak algıladıkları kişiler için endişe duymanın yanı sıra, uygulandıkları toplumun doğasını değiştiren radikal yollarla azaltılması veya ortadan kaldırılması gereken haksız eşitsizlikler olduğuna dair bir inancı da içerir.

Liberteryen sosyalizm veya özgürlükçü sosyalizm, güdümsüz, ekonomik ya da toplumsal katmansız, birey özgürlüğüne ve eşitliğine dayalı, her tür bilgiye erişmede ve kullanmada fırsat eşitliği sağlayan, anarşist özelliklere sahip bir sosyalizm anlayışıdır.

Devletçilik, devletin ekonomiyi veya sosyal hayatı ya da her ikisini de belirli bir dereceye kadar kontrol etmesi gerektiği inancıdır. Bu anlamıyla devletçilik, anarşizmin tersidir. Devletçilik totalitarist, refah devleti, minarşizm, büyük devlet gibi çeşitli şekillerde olabilir.

İlkel sosyalist birikim veya sosyalist birikim, 1921-1928 yılları arasında uygulanan Yeni Ekonomi Politikası döneminin başlangıç yıllarında Sovyetler Birliği Komünist Partisi tarafından ileri sürülen kavram.

Frankfurt Deklarasyonu ismi genellikle 3 Temmuz 1951 tarihinde Batı Almanya'nın şehri Frankfurt'ta yapılan Demokratik Sosyalizm'in Amaçları ve Görevleri başlığı altında Sosyalist Enternasyonal'in tartışıldığı toplantıyı ve bu toplantıda alınan kararları anlatmak için kullanılır. Deklarasyon kapitalizmi "mülkiyet hakkını insan haklarının önünde" tuttuğu, ekonomik eşitsizliğe izin verdiği, tarihsel olarak emperyalizme ve faşizme izin verdiği gerekçeleriyle kınadı.

Sosyalist hukuk, komünizmin hakim olduğu eski SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerinde ve günümüzde Küba, Kuzey Kore ve yumuşatılmış şekilde Çin'de uygulanan Marksist-Leninist ideolojiye dayalı hukuk sistemi.

Dünya komünizmi, bütün dünya ülkelerini kapsayan uluslararası boyuttaki komünizm biçimidir.

Devrimci sosyalizm, topluma yapısal değişiklikler getirmek için sosyal bir devrimin gerekli olduğu fikrini vurgulayan sosyalizm içindeki bir politik felsefe, doktrin ve gelenektir. Daha spesifik olarak, devrimin kapitalist üretim tarzından sosyalist üretim tarzına geçiş için gerekli bir ön koşul olduğu görüşüdür. Devrim mutlaka şiddetli bir ayaklanma olarak tanımlanmaz; işçi sınıfının kitle hareketleri tarafından siyasi iktidarın ele geçirilmesi olarak tanımlanır. Böylece devlet, kapitalist sınıf ve çıkarlarının aksine, işçi sınıfı tarafından doğrudan kontrol edilir veya kaldırılır.

Liberal Kemalizm veya liberal Atatürkçülük, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisi olan Kemalizm ile liberal sosyal tutumun bir arada savunulması görüşünü ifade eder. Ahmet Ağaoğlu'nun liberal perspektiften Kemalizm yorumu olarak tanımlanabilir. Liberal Kemalistler laiklik, cumhuriyetçilik, inkılapçılık gibi Altı Ok düşüncelerini benimsemeye devam eder.

Nasyonal sosyalizm ideolojisinde sosyalizmin ne anlama geldiği veya neden bu ismin tercih edildiği, Naziler hakkında yapılan tartışmalara konu olmuştur. Sık görülen bir düşünceye göre; amaç sadece o dönem sosyalizm sözcüğünün popülerliğinden, işçi sınıfını olumlu biçimde etkilemesinden ve alt sınıfı partiye kazandırma isteğinden dolayı ideolojiye ve partinin ismine sosyalizmin entegre edildiğidir.

Hristiyan sosyalizmi, Hristiyanlıkla sosyalizmi birleştiren, İncil'e ve İsa'nın öğretilerine dayanan sol siyaseti ve sosyalist ekonomiyi destekleyen dini ve politik bir felsefedir.

<span class="mw-page-title-main">Sosyalist üretim biçimi</span>

Sosyalist üretim biçimi veya basitçe (Marksist) sosyalizm veya Karl Marx ve Friedrich Engels'in komünizm ve sosyalizm terimlerini birbirinin yerine kullandığı şekliyle komünizm, ekonomik gelişmenin belirli bir tarihsel aşaması ve ona karşılık gelen toplumsal ilişkiler dizisi olarak tanımlanmaktadır. Marksist teorinin içindeki tarihsel materyalizm şemasında kapitalizmden ortaya çıkmaktadırlar. Sosyalizmin Marksist tanımı kullanım değeri için üretimdir, dolayısıyla değer yasası artık ekonomik faaliyeti yönlendirmemektedir. Kullanım amaçlı Marksist üretim, bilinçli ekonomik planlama yoluyla koordine edilmektedir. Marx'a göre ürünlerin dağıtımı " Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre " ilkesine dayanmaktadır; Sovyet modelleri genellikle ürünleri " herkese katkısına göre " ilkesine dayalı olarak dağıtmaktaydı. Sosyalizmin toplumsal ilişkileri, alt sınıf proletaryanın üretim araçlarını, ya kooperatif işletmeleri, devlet mülkiyeti ya da özel zanaat araçları ve işçi özyönetimi yoluyla etkin bir şekilde kontrol etmesiyle karakterize edilmektedir. Oluşturulan artı değer işçi sınıfına ve dolayısıyla bir bütün olarak topluma uygun bir şekilde daha önceden belirlenen yöntemle paylaştırılmaktadır.