İçeriğe atla

Destalinizasyon

Nikita Kruşçev ve Josef Stalin, 1938

Destalinizasyon (Rusçaдесталинизация, destalinizatsiya), Sovyetler Birliği'nde Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin'in ölümünün ardından yeni genel sekreter seçilen Nikita Kruşçev ile başlayan süreci ifade eden terim. Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin 20. Kongresi, Stalin'in ölümünden 3 yıl sonra 14 Şubat-25 Şubat 1956'da yapıldı ve bu tarihten itibaren Stalin dönemine ait uygulamalar, "kişinin putlaştırılması" olarak değerlendirildi ve destalinizasyon süreci başlatılmış oldu. Stalin'e ait görüşlerin etki ve gücünün çözülmesi, buna bağlı hiyerarşik yapı ve ideolojik hâkimiyetin geriletilmesi girişimi; destalinizasyon olarak ifade edilir.

Sovyetler Birliği'nin kurucusu Vladimir Lenin'in ölümünden bu yana, taraftarları tarafından Marksizm-Leninizm olarak adlandırılan; fakat karşıtları tarafından Stalinizm olarak ifade edilen bu ideolojik yaklaşımın kıyasıya eleştirilmesi sonucu ortaya çıkmıştır.[1]

Bu politika Soğuk Savaş'ın en önemli olaylarından biri olan Çin-Sovyet ayrılığının da temelini oluşturur.[2]

Hakkında

1961 yılında Doğu Almanya'nın başkenti Berlin'den kaldırılan Stalin heykeli.

Lenin'in ölümünden sonra Stalin liderliğindeki yeni Sovyet yönetimi; Sovyetler Birliği'ni hızlandırılmış bir sanayileşme ve zorlu bir kollektivizasyon yoluna soktu. Bu politikalara ve gerçekleştirmesine karşı oluşan itirazlar demokratik merkeziyetçilik ilkesi sebebiyle, uzun ortak tartışmalara yol açmıştır. Muhalif kesimlerin görüşleri ve itirazların, görüşmelerden çıkan kesin kararların pratiğe dökülmeleri sırasında da devam etmesi ve ardından parti içinde hizip şeklinde örgütlenmesi üzerine Sovyetler Birliği Komünist Partisi, demokratik merkeziyetçilik ilkesi gereği bu kesimleri bastırma yoluna gidilmiş, bu kişiler bertaraf edilmiştir. Bu kapsamda proletarya diktatörlüğünün bir güç kullanımına dayanan büyük ve merkezî bir devlet aygıtı kuruldu. Parti içinde bu muhalif görüşler yok edildi ya da çoğunlukça ezildi. Katı bir merkezî planlama yürütüldü. Sovyetler Birliği dışındaki tüm komünist hareketler ve partiler de bu süreçte sosyalist anavatanı koruma gerekçesiyle Sovyet politikasına bağımlı kılındı. Stalin önderliğindeki yönetimin politik girişimleri Marksizm-Leninizm olarak tarif edildi, bu yapı zamanla totaliter bir devlet ideolojisi haline geldi.

Josef Stalin'in 1953 yılındaki ölümünden sonra Stalin döneminde partide etkisiz hâle getirilen ve önemli görevlerden uzaklaştırılan bu muhalif kesimler, önceki dönem uygulanan politikalara eleştiriler getirmişlerdir. Bu politikalara Stalinizm adını vermişlerdir. Stalinizm olarak nitelendirdikleri politikalardan uzaklaşarak Sovyetler Birliği'nde yeni bir dönemi başlatmışlardır. Stalin'den sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri seçilen Nikita Kruşçev; iktidara geldikten sonra Stalin karşıtı bir politika izlemeye başladı ve 1956'daki 20. Kongre'den itibaren "destalinizasyon" sürecini başlatmış oldu. 1985'te Gorbaçov'un glasnost ve perestroyka girişimlerine kadar bu süreç, değişik yoğunluklarla "Stalin rejimi" olarak şekillenmiş yapının sökülmesi ya da çözülmesi olarak gerçekleştirildi. Gorbaçov ile birlikte siyasette çoğulculuk ve demokratikleşme, tek adamın etkisinin kırılması, serbest piyasa modelini daha içeren yeni bir planlama ve hattâ karma ekonomi denemeleri ile bu süreç devam etmiş ve Doğu Bloku ülkeleriyle birlikte yeniden kapitalistleşmeye geçiş olarak tamamlanmıştır.

Bu süreçte Stalin'e ait olan heykeller yıkılmış, ders kitaplarındaki atıflar çıkarılmış, hatta Sovyetler Birliği Marşı'nın sözleri Stalin'e atıflar içerdiği için 1956-1977 arasında sözsüz, sadece enstrümantal çalınmıştır. Ardından 1977 senesinde orijinal marşın sözlerindeki Stalin'e yapılan göndermeler çıkartılmıştır.[3]

Tepkiler

Destalinizasyon politikalarına karşı ortaya çıkan 1956 Gürcistan ayaklanması'nı anmak için yapılan bir anıt.
  • Gizli söylev ilk okunurken izleyiciler bu politikayı alkış, kahkaha ve çeşitli seslerle protesto etmişlerdir.[4] Ayrıca bazı kişilerin kalp krizi geçirdiği ve daha sonraki süreçte intihar ettiği yönünde bulgular vardır.[5]
  • Macaristan Halk Cumhuriyeti'nde yönetimde bulunan Mátyás Rákosi, Stalin'in etkisinin azaltılmasına karşı çıkmış, bunun üzerine 1956 yılında tasfiye edilmiştir. Ardından Macar Devrimi olarak bilinen Sovyet yönetimine karşı ayaklanmasına giden süreç başlamıştır
  • Polonya Halk Cumhuriyeti'nde bu politikalara karşıt sesler yükselmiş ve işçi ayaklanmaları yaşanmış, ardından iktidardaki Polonya Birleşik İşçi Partisi yönetimine Stalin zamanında tasfiye edilen Władysław Gomułka getirilmiştir.
  • En büyük toplu protestolar, aynı zamanda Stalin'in doğum yeri olan, Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nde yaşanmıştır. 1956 Gürcistan ayaklanması ismiyle anılan olaylarda, günlerce süren protesto ve eylem düzenlenmiş, olaylar ancak Kızıl Ordu birliklerinin müdahalesiyle 9 Mart 1956 günü bastırılmıştır.

Farklı görüşler

Sosyalist ideoloji; II. Dünya Savaşı sonrasında Çin, Vietnam ve Küba gibi ülkelere ve Kızıl Ordu aracılığı ile Doğu Avrupa ülkelerine yayıldı. Yugoslavya'da Josip Tito ve Çin'de Mao Zedong sosyalizm ve komünizm tezlerinde Sovyetler Birliği modelinden farklılaşan yorumlar getirdiler. Bu sırada Batı Avrupa ülkelerinde faaliyette bulunan komünist partiler; Stalin çizgisinden hızla uzaklaşarak daha çok kültürel/kuramsal alanda yoğunlaşan Batı Marksizmi'ni oluşturdular. 1970'lerde bu süreç; Avrupa komünizmi olarak bilinen yeni bir anlayış getirdi.

Sovyetler Birliği Komünist Partisi içerisindeki farklı görüşler

Stalin'in ölümünden sonra parti içerisindeki Stalin taraftarları, Kruşçev ve destekçileri tarafından baskıya uğramış, sürgüne yollanmış hatta partiden uzaklaştırılmıştır. Bu isimlerden en bilinenleri Vyaçeslav Molotov,[6] Georgi Jukov[7] ve Georgi Malenkov'dur.[8]

Çin Halk Cumhuriyeti yorumu

SSCB ve Çin'in dostluğunu gösteren 1951 yılına ait Çin yapımı bir poster. Stalin'in parti genel sekreterliği döneminde ülkeler arasında herhangi bir görüş ayrılığı bulunmamaktaydı.

Çin-Sovyet ayrılığı; asıl olarak Marksizm-Leninizm'e dair teorik ve ideolojik tartışmalardan kaynaklanmıştır. Stalin'in ölümünden sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) içinde ortaya çıkan Barış içinde bir arada yaşama teorisi, Çin'de iktidar olan Çin Komünist Partisi lideri Mao Zedong tarafından kıyasıya eleştirilmiştir. Mao'ya göre kapitalist ülkeler ile sosyalist devletlerin bir arada yaşaması imkânsızdır, çünkü bu devletler antagonist çelişki kapsamında birbirleriyle daima savaş içerisindedir. Bu nedenle "emperyalizm ile devamlı olarak savaş" düşüncesinden yana olan Mao, emperyalizmin temsilcisi olarak tariflediği Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı sert ve uzlaşmaz bir politika izlenirse bu ülkenin ve temsil ettiği emperyalizm gücünün kolayca ezilebileceğini düşünmekteydi. Nitekim Mao bu görüşünü kâğıttan kaplan terimiyle açıklayarak; "ABD kâğıttan bir kaplandır, ABD emperyalizmi güçlü görünüyor ama halkından ve kitlelerden uzaklaşmıştır." sözleriyle ifade etmiştir.[9] Buna karşın Kruşçev Çin'i bu agresif tutumunun bir nükleer savaşa neden olabileceğini belirterek eleştirmiş ve Mao'nun nükleer silah isteklerini karşılamama kararı almıştır.[10] Karşılık olarak da "Güzel de, kâğıttan kaplan’ın nükleer dişleri var" yanıtını vermiştir.[9] Bunun üzerine Mao, Sovyetler Birliği Komünist Partisi'ni (SBKP) revizyonizm ile suçlayacaktır. Akabinde, 1961 yılında Çin Komünist Partisi SBKP'yi "Revizyonist ajan" sıfatı ile resmen itham etmiştir.[11] Mao, kapitalistlere bir nükleer savaş korkusu salmanın, onların emperyalist sistemlerini yıkma korkusu vereceğinden, bu savaş durumunun olumlu bir yaklaşım o olduğunu belirtmiştir.[12][13] Mao, bu konuda 1957 yılında konu hakkında şu ifadeleri kullanmıştır;[14]

Diplomatik ayrılık öncesi Çin-Sovyet Dostluk, İttifak ve Karşılıklı Yardımlaşma Antlaşması kapsamında Çin ve Sovyetler Birliği'nin dostluğunu gösteren bir Çin pulu

Mao, destalinizasyon sürecinde Nikita Kruşçev'i mahkûm etmiş ve onun "Marksizme ihanet içerisinde olduğunu" deklare etmiştir. Ayrıca SBKP yönetimini kapitalist yolcu olarak tanımlamıştır. Bununla paralel olarak Küba Füze Krizi sürecinde Küba'daki sovyet füzelerini Türkiye'de konuşlandırılan "Jüpiter füzeleri" karşılığında geri çekme kararı sonrası, Sovyetler Birliği Komünist Partisi'ni "devrimci davaya ihanet" ile itham etmiştir. Buna karşılık SBKP, Mao Zedong'u "serüvencilik" ile sıfatlandırmıştır. Kruşçev konu ile ilgili olarak "Mao ve Çin Komünist Partisi, gerginlik tırmandığı takdirde nükleer silahlar ile kapitalist dünya ile birlikte sosyalist dünyanın da yok olacağını görememektedir" değerlendirmesi yapmıştır. Haziran 1960'ta Romanya Komünist Partisi Kongresi'nde Kruşçev, isim vererek Mao'yu açıkça eleştirmiş, onu "aşırı solcu ve aşırı dogmacı" olarak tanımlamıştır. Kruşçev konuşmasını Mao'yu Jozef Stalin'e benzeterek devam ettirmiş, onu "kendi çıkarlarından başka hiçbir şeye aldırmayan, modern dünyanın gerçeklerinden kopuk teoriler geliştiren" kişi olarak tanımlamıştır. Bunun üzerine kongrede Çin'i temsilen bulunan Peng Çen isimli Çin diplomatı söz alarak Kruşçev'e yanıt vermiş, onun marksist olmayan görüşleri zorla kabul ettirmek için "ataerkil, keyfî ve zalimce" davrandığını belirtmiştir.[15]

1964 yılında Çin Komünist Partisi, Sovyetler Birliği'nde gerçekleşen destalinizasyon politikalarının bir karşı devrim olduğunu ve böylelikle kapitalizmin yeniden restore edildiğini iddia etmiştir. Bu açıklamaları takiben Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkeleri, Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkileri resmen koparmıştır. 1971 yılında Nikita Kruşçev öldüğünde iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurularak tekrar görüşmeler başlamış, fakat iki ülke arasındaki gerilim yeni genel sekreter Leonid Brejnev'in Kruşçev politikalarını devam ettireceğini söylemesi üzerine devam etmiştir. Mihail Gorbaçov Genel Sekreter olduğunda sorun büyük ölçüde çözülmüştür.

Arnavutluk yorumu

Enver Hoca önderliğindeki Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti destalinizasyon sürecini en sert şekilde eleştiren ve onu mahkûm eden ülke olmuştur. Fikirleri Hocaizm olarak da anılan Enver Hoca'nın genel sekreterliğini yaptığı Arnavutluk Emek Partisi, parti bayrağına Jozef Stalin'in resmini koymuştur.

Arnavutluk Emek Partisi; Çin Komünist Partisi ile birlikte Kruşçev'i "revizyonist" olarak itham edecek ve onu marksizme ihanetle suçlayacaktır.[16]

Enver Hoca, Sovyetler Birliği'nin kuruluşundan bu yana olan tezlerin topyekûn eleştirilmesi ve proletarya diktatörlüğü tezininin tartışmaya açılması üzerine, destalinizasyon olarak anılan bu sürecin antikomünizm'in bir çeşidi olduğunu savunmuştur.[17] Hoca, bu durumu şu sözlerle anlatmıştır:[18]

"Son zamana kadar, batının revizyonist partileri, Kruşçevci-emperyalist, anti-komünist kampanyada, Stalin'e karşı birleşmişlerdi. 'Stalinizm'den kurtuluş'tan, 'dönüş'ten söz ediyorlardı büyük bir hevesle. Şimdilerdeyse, 'Bilimsel Sosyalizm'in kurucularına, Marx ve Engels'e dönmek için, Leninizmi bir yana bırakmayı vaaz ediyorlar. Bu dönekler, Marksizm-Leninizme ihanet yolunda attıkları hızlı adımları, sanki komünist gerçeğin kaynağını bulmak için zorlu bir tırmanışmış gibi lanse etmeye uğraşıyorlar. Kruşçev'ci de olsa, 'Avrupa Komünist'i de olsa, tüm revizyonistler Stalin'e, Lenin'e, Marx'a da aynı ölçüde vahşice ve kurnazca saldırıyorlar. Saldırıların o zaman için Lenin'i geçici olarak dışarıda bırakması ve Stalin'e karşı yoğunlaşması sadece bir taktik gereğiydi. Çünkü sınıf mantıkları, revizyonistlere ve emperyalistlere, o zaman için Sovyetler Birliği'ndeki sosyalizmi ortadan kaldırmanın ve Marksizm-Leninizm'e, onun ilk uygulandığı yerde saldırmanın daha iyi olacağını öngörmüştü. Burjuvazi ve gericilik, şunun bilincindeydi; Sovyetler Birliği'ndeki kapitalist bozulma, iktidarda olmayan Komünist Partileri yozlaştırma mücadelelerinde kendilerine büyük ölçüde yardım edecektir. ... revizyonistler toplarını Leninizm'e çevirdiler. Peki Leninizm'e bu saldırı neden gündeme geldi? Niçin özellikle 'Avrupa Komünistleri' bu saldırının bayraktarlığını yapıyorlar? Stalin'e saldırırken, sosyalizmin kurulmasının kuram ve uygulanmasına saldırmak isteyen Kruşçev gibi, Avrupa Komünistleri de Lenin'e saldırırken proletarya devriminin kuram ve uygulamasına saldırmak istiyorlar.

Diğer farklı görüşler

  • Kuzey Kore'de iktidarda olan Kore İşçi Partisi açık olarak bir taraf seçmese de, teorik tartışmalarda kısmen Çin Halk Cumhuriyeti tarafında yer almış, destalinizasyon yanlılarını partiden tasfiye etmiş ve sürgüne yollamıştır.[16] Bununla birlikte Kuzey Kore, bu tartışmalardan bağımsız olarak Juche adında yeni bir doktrin geliştirdiğini duyurmuştur.
  • Yeni Zelanda Komünist Partisi ve Endonezya Komünist Partisi destalinizasyon politikalarına karşı çıkmışlardır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Stalin Savunulmadan Marksizm Leninizm Savunulamaz". Özgürlük Dünyası. Evrensel Basım Yayın. Ocak-Şubat 1989. Erişim tarihi: 16 Mart 2022. 
  2. ^ Kuisong, Y. The Sino-Soviet Alliance and Nationalism: A Contradiction 18 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce), 2005, Erişim tarihi: 5 Ocak 2017.
  3. ^ İki versiyon arasındaki fark 4 Haziran 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. - Vikisource.
  4. ^ Francis X. Clines. Soviets, After 33 Years, Publish Khrushchev's Anti-Stalin Speech 14 Şubat 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce), New York Times, 6 Nisan 1989, Erişim tarihi: 6 Ocak 2017.
  5. ^ From Our Own Correspondent, BBC Radio 4, 22 Ocak 2009.
  6. ^ Simon Sebag Montefiore, Stalin: The Court of the Red Tsar. Vintage Books, 2005, s. 666–667.
  7. ^ Axell, Albert, Marshal Zhukov. Toronto: Pearson Education Ltd., 2003.
  8. ^ RUSSIA: The Quick & the Dead 6 Ocak 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) Time, 22 Temmuz 1957, Erişim tarihi: 5 Ocak 2016.
  9. ^ a b “Kağıttan Kaplan”, Papermoon ve Mao ile Kruşçof 27 Nisan 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 30 Mayıs 2016, Erişim tarihi: 30 Mayıs 2016.
  10. ^ Crankshaw, E. Khrushchev: A Career, 1966, Viking Adult Publisher, ISBN 0399132554
  11. ^ Lenman B. P., Anderson, T. Chambers Dictionary of World History, Edinburgh, 2000, s. 769.
  12. ^ "Instant Wisdom: Beyond the Little Red Book" 14 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., (İngilizce) Time, 20 Eylül 1976.
  13. ^ Robert Service, Comrades!: A History of World Communism 11 Ağustos 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., (İngilizce) Harvard Üniversitesi Yayınları, 2007, sayfa 321, ISBN 0-674-02530-X.
  14. ^ Dikötter, Frank. Mao's Great Famine: The History of China's Most Devastating Catastrophe, 1958–62, Walker & Company, 2010. s.13. ISBN 0-8027-7768-6
  15. ^ Short, P. Mao Zedong Bir Yaşam 10 Ağustos 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., İthaki Yayınları, 2007, ISBN 9752733954
  16. ^ a b Lankov, Andrei N., Crisis in North Korea: The Failure of De-Stalinisation, 1956, Honolulu, Hawaii Üniversitesi Yayınları, 2004
  17. ^ Ascoli, Max (1961). The Reporter, Cilt 25. s. 30.
  18. ^ Enver Hoca, Avrupa Komünizmi Anti-Komünizmdir, s. 9-10-11, Giriş Bölümü, Yurt Yayınları

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Komünizm</span> Bütün malların ortaklaşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin olmadığı toplum sistemini hedefleyen ideoloji

Komünizm ; üretim araçlarının ortak mülkiyeti üzerine kurulu sınıfsız, parasız ve devletsiz bir toplumsal düzen ve bu düzenin kurulmasını amaçlayan toplumsal, siyasi ve ekonomik bir ideoloji ve harekettir. Sadece üretim araçlarının ortak kullanımına dayanan sosyalizm ile tam olarak aynı anlama gelmemesine rağmen hatalı bir biçimde eş anlamlı olarak da kullanılabilmektedir. 20. yüzyılın başından beri dünya siyasetindeki büyük güçlerden biri olarak modern komünizm, genellikle Karl Marx'ın ve Friedrich Engels’in kaleme aldığı Komünist Parti Manifestosu ile birlikte anılır. Buna göre özel mülkiyete dayalı kapitalist toplumun yerine meta üretiminin son bulduğu komünist toplum gerçektir. Komünizmin temelinde yatan sebep, sınıfsız, ortak mülkiyete dayalı bir toplumun kurulması isteğidir. Sınıfsız toplumlarda en genel anlamıyla tüm bireylerin eşit olması fikri karşıt görüşlüler tarafından "ütopya" olarak görülür ve zorla yaşanmaya çalışılırsa kaosa yol açacağı iddia edilir. Paris Komünü, komünist sistem yaşayabilmiş ilk topluluktur. Bunun dışında Mahnovist hareket öncülüğünde Ukrayna ve İspanya iç savaşı sırasında yaklaşık dört yıl süren anarko-komünist hareketle şekillenen toprakların kolektifleştirilmesi esasına dayalı olarak komünist topluluklar da kurulmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Marksizm</span> Alman filozof Marxın düşüncelerine dayanan devrimci sosyalist akım

Marksizm, özgün bir siyasal felsefe akımı, tarihin diyalektik materyalist bir yorumuna dayanan ekonomik ve toplumsal bir dünya görüşü, kapitalizmin Marksist açıdan çözümlenmesi, bir toplumsal değişim teorisi, Karl Marx'ın ve Friedrich Engels'in çalışmalarından çıkarılan, insanın özgürleşmesiyle ilgili bir düşünce sistemidir.

Leninizm veya Lenincilik, Marksizm üzerine kurulmuş siyâsî ve iktisâdî bir teoridir.

<span class="mw-page-title-main">Nikita Kruşçev</span> 1953ten 1964e kadarki Sovyetler Birliği lideri

Nikita Sergeyeviç Kruşçev, Sovyet devlet adamı ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi Birinci Sekreteri. Doğru okunuşu ve Türkçe yazım kurallarına göre soyadının doğru yazılışı Hruşçov olmasına rağmen, Türkçeye İngilizce Khrushchev kelimesinin okunuşu olan Kruşçev kelimesi geçmiş ve yaygınlık kazanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Stalinizm</span> Marksist-Leninist ideolojinin teori ve pratiği

Stalinizm veya Stalincilik, Marksist-Leninist ideolojinin 1928-1953 yılları arasında Sovyetler Birliği’ni yöneten Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin’in uyguladığı siyasi sistemde kullanılan teori ve pratiğine verilen addır.

Çin-Sovyet Ayrılığı, dönemin iki büyük komünist devleti olan Çin ve Sovyetler Birliği (SSCB) arasında 1960-1989 yılları arasında Marksizm-Leninizm'e dair teorik ve ideolojik tartışmalardan kaynaklanan ciddi bir diplomatik ayrılıktır. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin'in 1953 yılındaki ölümünden sonra Nikita Kruşçev tarafından başlatılan destalinizasyon ve barış içinde bir arada yaşama politikaları sonucunda doktriner ayrılıklar kısmen başlamış, 1969'da zirveye ulaşmış ve farklı yollarla 1980'lerin sonuna kadar sürmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Bulgar Komünist Partisi</span> Bulgaristan Halk Cumhuriyetinin 1946-1990 arasında iktidar partisi

Bulgar Komünist Partisi Bulgaristan Halk Cumhuriyeti'nin 1946-1990 yılları arasında iktidardaki partisiydi. Vatan Cephesi'ne liderlik eden parti 1944 yılında II. Dünya Savaşı'nın sonuna doğru, Bulgar partizanlar hükûmeti devirmesi sonucu iktidara geldi.

<span class="mw-page-title-main">Sosyalist revizyonizm</span> Sosyalist revizyonizm, Marksist hareketin içinde revizyonizm sözcüğü, önemli Marksist öncüllerin çeşitli fikirlerinin, ilkelerinin ve teorilerinin revizyondan geçmesi gerektiğine inanan bir düşünce tarzıdır.

Sosyalist revizyonizm, Marksist hareketin içinde revizyonizm sözcüğü, önemli Marksist öncüllerin çeşitli fikirlerinin, ilkelerinin ve teorilerinin genellikle burjuvazi sınıfı ile birlik olma benzeri değişiklikler içeren bir revizyondan geçmesi gerektiğine inanan bir düşünce tarzıdır.

<span class="mw-page-title-main">Sovyetler Birliği Komünist Partisi 20. Kongresi</span>

Sovyetler Birliği Komünist Partisi 20. Kongresi, 14 – 26 Şubat 1956 tarihinde yapılmıştır. Kongre özellikle parti genel sekreteri Nikita Kruşçev’in yaptığı ve Gizli söylev olarak bilinen, Josef Stalin ve döneminin şiddetle eleştirildiği konuşmayla hatırlanır. Sovyet dış politikasında Barış içinde bir arada yaşama yaklaşımının ilan edildiği kongredir.

<span class="mw-page-title-main">Gizli söylev</span>

Gizli Söylev veya Kruşçev Raporu, Sovyetler Birliği Komünist Partisi 20. Kongresinde Genel Sekreter Nikita Kruşçev tarafından 25 Şubat 1956 tarihinde yapılan konuşmadır. Konuşmada, 1953 yılına kadar iktidarda olan Sovyet lideri Josef Stalin tarafından yapılan yanlış uygulamalar, orduda ve partide gerçekleştirilen tasfiyeler, kişi kültünün oluşturulması eleştirilir. Kruşçev konuşmasında Stalin'i kıyasıya eleştirirken Bolşevik lider Vladimir Lenin'e ve Sovyetler Birliği Komünist Partisine sahip çıkacaktır.

Barış içinde bir arada yaşama, Soğuk Savaş döneminde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği tarafından geliştirilmiş teoridir. Buna göre nükleer silahlara sahip Sovyetler Birliği ve sosyalist ülkeler ile kapitalist devletler bir arada barışçıl bir şekilde varlıklarını devam ettirebilirler. Bu teori sosyalizm ile kapitalizmin uzlaşmaz çelişki içinde olduklarından bir arada yaşayamayacaklarını söyleyen marksizmin genel söylemiyle çelişmektedir. Teori Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkeleri tarafından ABD ve NATO örgütüne üye ülkeleriyle olan ilişkilerinde bir dönem hakim olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti</span>

Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti, Arnavutluk'un sosyalist devlet yönetimi dönemdeki 1946-1992 yılları arasında resmi adı idi. Devletin adı önceden 1946-1976 arasında Arnavutluk Halk Cumhuriyeti idi, fakat Stalin'in ölümü sonrası oluşan uluslararası ayrımın etkisiyle ismin önüne "sosyalist" kelimesini eklenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Hocaizm</span>

Hocaizm, adını Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti lideri Enver Hoca'dan alan, 1970'lerin sonunda dünya komünist hareketindeki bölünme sonucunda ortaya çıkan, Marksizm-Leninizm'in revizyonizm karşıtı bir çeşididir. Stalin sonrası dönemin ve iktidardaki iki komünist parti olan Çin Komünist Partisi ve Arnavutluk Emek Partisi arasındaki 1978'deki keskin ayrılığın ardından Enver Hoca'nın görüşlerini tanımlamak için kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Marksizm-Leninizm Enstitüsü</span>

Marksizm-Leninizm Enstitüsü, 1919'da Moskova'da temelleri atılan ve 1921-1991 yılında Sovyetler Birliği'nde Marksist-Leninist eserleri araştırıp yayın yapan akademi. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından günümüzde ismi "Sosyalizm Tarihi ve Teorisi Enstitüsü" şeklindedir.

Kapitalist yolcular, Maoist teoride önceden komünist olmasına rağmen kapitalist burjuva güçlerin baskısına boyun eğmek için belirgin bir eğilim gösteren ve daha sonra kapitalizmi savunan kişi veya grupları ifade eden terim.

<span class="mw-page-title-main">Kâğıttan kaplan</span>

Kâğıttan kaplan, güçlü görünen fakat aslında zararsız olan objeleri tanımlamak için kullanılan Çince terim. Bu ifade, tehdit gibi görünen ama özünde etkisiz olan ve direnemeyen yapıları tanımlamak için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Sovyetler Birliği Komünist Partisi 22. Kongresi</span> Moskovada 1961de yapılan kongre

Sovyetler Birliği Komünist Partisi 22. Kongresi 17 Ekim ile 31 Ekim 1961 tarihleri arasında Moskova'da toplanmıştır. 4413 Sovyet delegesi ve 83 yabancı Komünist Partisinden gözlemci Nikita Kruşçev ve diğerlerinin politikalar konularında değerlendirmelerini dinlemişlerdir. Çin-Sovyet ayrılığının kesinleştiği kongre olmuştur ve bu nedenle Çin Komünist Partisi'nin katıldığı sonuncu kongre olmuştur. Kongre, 22. Merkez Komitesi'ni seçti.

<span class="mw-page-title-main">Anti Parti Grubu</span>

Anti Parti Grubu, Sovyetler Birliği Komünist Partisi genel sekreteri Nikita Kruşçev'in başlattığı destalinizasyon sonrası Haziran 1957'de Kruşçev'i görevden alınmasına çalışan fakat başarısız olan grup. Kruşçev'in tanımlaması olan Anti Parti Grubu, Bolşevik liderler Georgi Malenkov, Vyaçeslav Molotov, Lazar Kaganoviç, Dmitri Şepilov gibi isimlerin önderliğindeki muhaliflerden oluşmaktaydı. Grup destalinizasyon sürecinde Stalin'in etkisizleştirilmesine şiddetle karşı çıktı.

Arnavutluk-Sovyetler Birliği ilişkileri, Sovyetler Birliği ile Arnavutluk ve 1944'te ilan edilen Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti arasındaki diplomatik ilişkilerdir.

Anti-revizyonizm, Marksizm-Leninizm içinde 1950'lerde Sovyet lider Nikita Kruşçev'in reformlarına karşı ortaya çıkan bir pozisyondur. Kruşçev'in selefi Josef Stalin'den farklı bir yorum getirdiği durumlarda, uluslararası komünist hareket içindeki anti-revizyonistler Stalin'in ideolojik mirasına bağlı kalmış ve Kruşçev ve haleflerinin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ni devlet kapitalisti ve sosyal emperyalist olmakla eleştirmişlerdir.