İçeriğe atla

Deri veremi

Deri veremi (deri tüberkülozu), Mycobacterium tuberculosis'in (Koch basili), seyrek olarak Mycobacterium bovis'in, nadiren de BCG aşısının neden olduğu müzmin, progressif, bildirimi zorunlu bir hastalıktır.

Deri tüberkülozunun çok farklı klinik tipleri vardır. Bu farklı klinik tiplerin ortaya çıkışında:

  • Basilin virülansitesi,
  • Basilin sayısı,
  • Basilin deriye geliş şekli,
  • Konağın immünolojik durumu rol oynar.

Basiller deriye üç yolla gelebilirler:

  • Eksojen yolla
    • İnhalasyon
    • Sindirim
    • İnokülasyon
  • Endojen yolla
    • Çevreye yayılma
    • Lenfatik yayılma
    • Hematojen yayılma
  • Otoinokülasyon yoluyla.

Klinik

Deri tüberkülozu iki ana grupta toplanır:

a. Primer deri tüberkülozları

Kişinin basille ilk defa karşılaşması sonucu ortaya çıkarlar.

  1. Tüberküloz şankrı (tüberküloz primer kompleks),
  2. Milyer deri tüberkülozu.

b. Sekonder deri tüberkülozları

Daha önce basille karşılaşmış kişilerde reenfeksiyon veya reaktivasyon sonucu meydana gelirler.

  1. Lupus vulgaris (reaktivasyonla, nadiren reinfeksiyonla),
  2. Skrofuloderma (reaktivasyonla),
  3. Tüberkülozis kutis orifisyalis (reaktivasyonla),
  4. Tüberkülozis kutis verrükoza (reinfeksiyonla),
  5. Tüberküloz gomu (reaktivasyonla).

Diğer ülkelerde olduğu gibi, yurdumuzda da en sık görülen deri tüberkülozu lupus vulgarisdir.

Tüberküloz şankrı

Önceden basille teması olmamış konağın derisine, basillerin eksojen yolla girmesiyle ortaya çıkar. Hastaların çoğu çocuktur. Kolayca travmaya uğrayabilen yüz ve alt ekstremiteler özellikle tutulur. Olguların 1/3 ünde konjonktiva ve ağız mukozası da olaya katılır. Basiller, sağlam deriye penetre olamamaları nedeniyle, dokuya küçük sıyrık ya da yaralardan girerler. Çocuklarda daha çok tüberkülozlu ineklerin sütleri ile, yetişkinlerde ise daha çok doktorlarda enfekte aletlerle, ağız-ağza resüsitasyonla bulaşma olur. Çok seyrek olarak BCG aşısına bağlı olarak tüberküloz şankrı gelişebilir. Penetrasyon yerinde çoğalan basiller, 2-3 haftada lezyonu oluştururlar, bu arada bölgesel lenfadenit de gelişir, lenfanjit bazen vardır, bazen yoktur. Lezyonun başlangıcı üç şekilde olabilir:

  1. Şankriform tip: Daha sonra ülsere olan, mavimsi-kırmızımsı bir papülle başlar.
  2. İmpetijinöz tip: Üzeri ince bir krutla kaplı yüzeyel bir ülserasyonla başlar.
  3. Ektimatoid tip: Derin bir ülserasyonla başlar.

Ülserasyon, kenarları mavimsi-kırmızımsı renkte, kenarlarının altı oyuk, tabanı granüler veya hemorajik görünümde, çapı 5 cm'ye kadar büyüyebilen, ağrısız, tipik bir tüberküloz ülserasyonu halini alır. Ülserasyon, eskidikçe endüre olur, kalın, yapışık bir krutla örtülür ve birkaç ay sonra yerinde sikatris bırakarak iyileşir. Bölgesel lenfadenit haftalar veya aylar sonra yumuşayıp, soğuk apseler oluşturabilir.

PPD başlangıçta negatiftir, hastalığın ilerlemesi ile pozitifleşir. Histopatolojide, başlangıçta yalnızca nekroz alanları ve içinde bol sayıda tüberküloz basiline rastlanırken, tablo ilerlediğinde, klasik tüberküloz bulguları saptanır.

Ayırıcı tanıda sifiliz şankrı, şark çıbanı, diğer deri tüberkülozları, impetigo, ektima, sporotrikoz, Kedi tırmığı hastalığı gibi hastalıklar akla gelmelidir.

Milyer deri tüberkülozu

Son derece nadirdir, özellikle bebeklerde ve çocuklarda görülür. İmmünolojik savunma mekanizmasının azaldığı kızamık, AİDS gibi bir infeksiyon geçirmekte olanlarda, immünosüpresif tedavi görmekte olanlarda, bakterilerin endojen (hematojen) yayılması sonucu ortaya çıkar. Lezyonlar eritemli ve purpurik maküller, eritemli papüller, veziküller şeklindedir, lezyonlar ülsere olabilir. PPD negatiftir. Altta yatan tablonun ağırlığı ve çok kısa sürede fatal sonlanması nedeniyle tanı, çoğu kez otopside konur.

Lupus vulgaris

En sık görülen deri tüberkülozu şeklidir. Kadınlarda 2-3 kat daha fazladır, her yaşta görülebilir. Önceden duyarlı kişilerde endojen (lenfojen veya çevreye yayılma, nadiren hematojen) yolla ortaya çıkar. Çok nadir olarak inokülasyonla ve BCG aşılanmasına bağlı olarak da gelişebilir. İmmünite orta derecededir. PPD'ye karşı aşırı duyarlık fazladır.

Olguların % 90'ından fazlası başta lokalize olur. Burada en sevdiği yerler, burun, yanaklar ve kulak memeleridir. Yerleştiği yerlerdeki kıkırdak dokusunu tahrip eder. Lezyonlar kırmızımsı-sarımsı veya kahverengi, yumuşak, toplu iğne başı büyüklüğünde tüberküller halinde başlar. Bu tüberküllere lupom adı verilir; lupomların üzerine bir lam ile bastırıldığında (vitropresyon veya diyaskopi) elma jölesine benzer bir biçimde mat sarı bir renk aldıkları görülür, bu bulgu patognomoniktir.

Lupomlar, deriyle aynı düzeyde veya hafifçe kabarıktır. Altta doku yıkımı bulunması nedeniyle, bir stile ile kolayca delinebildikleri görülür.

Lupomlar birbirleriyle birleşerek plaklar oluştururlar. Bu plakların bazı alanlarının iyileşmesi, bazı alanlarda yeni lezyonların ortaya çıkması nedeniyle, kenarları girintili çıkıntılı bir görünüm kazanır. Seyir esnasında ortaya çıkabilen ülserasyonlar, atrofik sikatrisler ve komplikasyonlar yüzünden, lupus vulgarisin klinik belirtileri oldukça büyük farklılıklıklar gösterebilir. Lupus vulgarisde nodüller, hipertrofik verrüköz plaklar da görülebilir.

Mukozaların lupus vulgarisi ağız, burun veya konjonktiva mukozasında görülür. Yumuşak kıvamlı, küçük, gri veya pembe papüller şeklindedir, ülsere olabilirler.

Lupus vulgaris tedavi edilmezse sürekli olarak ilerler, yıllarca devam eder. Eklem hareketlerini azaltan kontraksiyonlar, yüzün kıkırdak kısımlarında ve ekstremitelerin uç kısımlarında mutilasyonlar, ektropiyon, konuşmayı ve beslenmeyi engelleyen mikrostomi, keloid, epidermoid karsinom hastalığın komplikasyonlarıdır.

Histopatolojide, tüberküllerin epiteloid hücrelerden oluştuğu görülür. Kazeasyon nekrozu hafiftir veya yoktur. Dev hücrelerin çoğu Langhans tipinde olup, nüveleri periferde dizilmiştir. Tüberkülleri mononükleer hücreler çevreler. Basillere çok az rastlanır.

Ayırıcı tanısına sarkoidoz, lepra, şark çıbanı, DLE girer.polen olur

Skrofuloderma

Elemanter lezyonu gom olan bir klinik tablodur. Lenf bezi tüberkülozu, kemik tüberkülozu, eklem tüberkülozu, epididim tüberkülozu gibi subkutan bir tüberküloz odağından çevreye yayılma ile ortaya çıkar. Erkeklerde ve orta yaşlarda daha sık görülür. En çok parotis bölgesi, submandibüler bölge, supraklaviküler bölge ve boynun yan yüzüne lokalize olur. Lezyonlar genellikle bilateral yerleşimlidir ve ağrılıdır. Lezyonların sayıları 1-10 arasında değişir ve hepsi aynı yaşta değildir.

Lezyonların gelişimi sonunda ülsere gomlar ortaya çıkar. Ülserlerin kenarları mor ve altları oyuktur, tabanı yumuşak ve girintili çıkıntılıdır. Bu ülserlerde zamanla kordon şeklinde sikatrisler gelişir, bunlar köprüler oluşturur. Kordon şeklindeki, keloide benzeyen bu sikatrisler, tanı için karakteristiktir. PPD pozitiftir, terminal dönemde anerji gelişebilir.

Histopatolojide, lezyonun ortasında apse formasyonu veya ülser; periferde ve derin kısımlarda, inflamatuvar reaksiyon gösteren nekrozlu tüberküloid yapılar görülür; basile genellikle rastlanmaz. Ayırıcı tanısına süpüratif lenfadenitler, deriye fistülize olmuş dental apseler, derin mikozlar girer.

Tüberkülozis kutis orifisyalis

Mukozaların ve orifislerin derisinin tüberkülozudur. İç organların tüberkülozundan, basillerin otoinokülasyonu ile ortaya çıkar. Altta yatan hastalık olan pulmoner, intestinal ve nadiren de genitoüriner tüberküloz çok ilerlemiştir. Bu odaklardan atılan bol sayıda basil, genellikle travmadan sonra mukozalara (ağız, dil, farinks, anüs, vulva, penis) inoküle olur.

Hastaların çoğunda PPD pozitiftir, ancak terminal dönemde anerji gelişir.

Lezyonlar başlangıçta nodül şeklindedir, hızla zımba ile delinmiş görünümde, donuk kırmızı veya menekşe renginde, kenarlarının altı oyuk ülserlere dönerler.

Histopatolojide, nonspesifik iltihabi infiltratla çevrili ülser görülür. Derin dermada belirgin nekroz gösteren tüberküloid yapı çoğu kez vardır. Bol sayıda basile rastlanır.

Ayırıcı tanıda sifiliz şankrı, rekürran aftlar, derin mikozlar, lokal veya metastatik maligniteler düşünülmelidir.

Tüberkülozis kutis verrükoza

Eksojen reinfeksiyona bağlı olarak ortaya çıkan verrüköz görünümlü bir deri tüberkülozudur. PPD pozitiftir. Bölgesel lenf bezleri tutulmaz. Basil kaynağı genellikle dışarıdadır. Basiller küçük yaralardan veya sıyrıklardan girerler. Bulaşma genellikle sağlıkla ilgili mesleklerde, hastalardan veya materyalden; çiftçi, kasap, veteriner gibi kimselerde tüberkülozlu hayvanlardan olmaktadır.

Lezyon en çok elde lokalize olur. Lezyonda subjektif yakınma yoktur. Başlangıç lezyonu küçük bir papüldür, zamanla büyüyerek verrüköz bir görünüm alır. Lezyonun çevresinde menekşe rengi bir hale ortaya çıkar. Hastalık yıllarca sürer; spontan iyileşme olabilir, bu durumda lezyonun yerinde atrofik bir sikatris kalır.

Histopatolojide, hiperkeratoz, papillomatoz ve akantoz vardır. Orta dermisde orta dercede nekroz gösteren tüberküloid yapılar görülür. Çok sayıda basile rastlanır.

Ayırıcı tanıda verrüler, piyojenik granülom, derin mikozlar, şark çıbanı akla gelmelidir.

Tüberküloz gomu (metastatik tüberküloz apsesi)

Primer bir odaktan hematojen yayılma sonucu ortaya çıkar. Seyrek görülür. Hastalar genellikle iyi beslenememiş çocuklar veya immünyetmezlikli ya da immünosüpresif tedavi gören hastalardır. Lezyonlar ekstremitelerde, daha seyrek olarak gövdede yerleşir. Tek veya çok sayıda, sert, eritemli nodüllerle başlar. Nodüller yavaş yavaş yumuşar ve ülsere olur. PPD negatiftir.

Ayırıcı tanıda sifiliz, pannikülitler, subkutanöz bakteriyel, mikotik, yabancı cisim süpüratif lezyonları düşünülmelidir.

BCG aşılanmasına ait komplikasyonlar

BCG ile yapılan aşılama, tüberküloz infeksiyonuna karşı bir korunma sağlar. BCG, en çok intradermal injeksiyon tekniğiyle uygulanır. Aşı yerinde 2-4 hafta sonra infiltre bir papül gelişmeye başlar, 4-6 haftada maksimum büyüklüğe ulaşır ve yaklaşık 1 cm çapında bir nodül halini alır. Daha sonra ülsere olan lezyon, yavaş yavaş iyileşerek yerinde sikatris bırakır. Tüberkülin duyarlılığı, aşıdan 5-6 hafta sonra gelişmektedir.

BCG aşılanmasına bağlı komplikasyonlar, nonspesifik ve spesifik olarak ikiye ayrılır. Spesifik komplikasyonlar, doğal mikobakteriyel infeksiyonlara karşı gelişen deri yanıtlarının taklididirler. Spontan tüberkülozdan daha hafif seyrederler ve çoğunlukla bir revaksinasyonu izlerler.

BCG Aşılanmasının Komplikasyonları

a. Nonspesifik Komplikasyonlar

  1. Keloid
  2. Epitelyal kist
  3. Granülom
  4. Ekzema
  5. Eritema nodozum
  6. Eritema multiforme
  7. Eksfolyatif dermatit

b. Spesifik komplikasyonlar

  1. Lupus vulgaris
  2. Koch fenomeni
  3. Lokal subkutan apseler
  4. Şiddetli bölgesel lenfadenit
  5. Jeneralize tüberkülid
  6. Uzak organ tüberkülozu
  7. Fatal generalize BCG tüberkülozu

lupus bulgarıs

Lupus vulgaris

Aşı yerinde veya çevresinde ortaya çıkar. Aşılanma ile lupus vulgaris arasında 1-3 yıllık bir latent dönem vardır. Bütün özellikleri normal lupus vulgaris ile aynıdır.

Koch fenomeni: Tüberküline önceden duyarlı kişilerde görülür. Önce duyarlı olmayan normal kişilerdeki gibi nekroz ve ülserasyon gelişir, ancak bu olay zamanla hızlanır. Bölgesel LAP ve genel semptomlar bulunabilir.

Lokal subkutan apseler: Aşı materyalinin derin bir biçimde injeksiyonu sonucu ortaya çıkar. Bunu aşırı ülserasyon izler. Şiddetli bölgesel lefadenit: En sık rastlanan komplikasyondur. Özellikle gençlerde görülür. Skrofulodermaya dönebilir. Süpürasyon 6-12 ay devam eder.

Jeneralize tüberkülid: Bu klinik tabloda tüberküloz basillerinin toksinlerine karşı gelişen, yaygın, simetrik, kendiliğinden iyileşme eğilimleri olan, rekürran erüpsiyonlar görülür.

Tanı:

  1. Klinik görünüm,
  2. Anamnez: Sekonder tiplerde geçirilmiş tüberküloz veya BCG aşısı öyküsü aranır.
  3. PPD,
  4. Histopatoloji,
  5. Basilin görülmesi,
    1. Lezyondan yayma,
    2. Löwenstein besiyerine ekim.
    3. Deney hayvanlarına inokülasyon.

Tedavi: Deri tüberkülozu tedavisinde kullanılan ilaçlar şunlardır:

  1. İzoniazid (INH)
  2. Etambutol (EB)
  3. Rifampisin (RP)
  4. Streptomisin (SM)
  5. Pirazinamid

Dörtlü ilaç kombinasyonu tedavisi uygulanır.İlk iki veya üç ay dörtlü,sonraki aylar da ise ikili ilaç rejimi uygulanır. Kombine tedavi ilaç direncini geciktirdiği gibi, tüberkülostatik etkiyi arttırır.

INH+RP+EB, INH+RP+SM gibi kombinasyonlar değerlidir. INH tüberküloz tedavisinin temelini oluşturur. INH'ya yeterli yanıt alınamadığı hallerde, pirazinamid, protionamid gibi INH'ya yapısal olarak benzeyen ilaçlar kullanılabilir. İç organ tüberkülozu bulunmayan lupus vulgaris olgularında, yalnız başına INH çok iyi sonuçlar verir. Tedavi en az 9 ay sürdürülmelidir, yaygın lezyonların tedavisi çok daha uzun sürebilir. Etkili antitüberküloz tedavi alan hastaların bulaştırıcılığı iki hafta içerisinde sona ermektedir. Türkiye'de tüberküloz tedavisi ücretsizdir.

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">HIV/AIDS</span> HIV virüsünün sebep olduğu bulaşıcı ölümcül hastalık

AIDS, ilk kez 1980'lerin başında Orta ve Güney Afrika'da gündeme gelen ve giderek ürkütücü boyutlara ulaşan, etkeni HIV (İngilizce: Human Immunodeficiency Virus / Türkçe: İnsan bağışıklık yetmezliği virüsü) olan bir enfeksiyon hastalığıdır. HIV, bağışıklık sistemindeki akyuvarların (özellikle CD4+ lenfositler) yapısını bozarak ve sayısını azaltarak vücudun enfeksiyonlara karşı direncini ortadan kaldırır.

Biyopsi, mikroskop altında incelenmek üzere canlıdan belirli bir doku parçasının çıkarılmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Zehirlenme</span> Kimyasal bir maddenin canlı üzerindeki patolojik etkisidir

Zehirlenme, kimyasal bir maddenin canlı organizma üzerindeki patolojik etkisidir. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalık haline ya da ölüme yol açar. Adli tıp uzmanları, zehirlenme olgularını 3 orijine ayırarak inceler:

  1. Kaza
  2. İntihar
  3. Cinayet
<span class="mw-page-title-main">Verem</span> Mycobacterium tuberculosis adlı bakterinin neden olduğu bulaşıcı hastalık

Verem veya tüberküloz, bakteriyel ve bulaşıcı bir hastalık. Halk arasında ince hastalık olarak da bilinir. Mycobacterium tuberculosis mikrobunun neden olduğu uzun seyirli ve granülomatöz karakterde bakteriyel ve bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır. Bulaşma yolu, çoğu zaman, bir tüberküloz hastasının çevreye tükürdüğü balgamı ya da öksürdüğünde saçılan basil yüklü damlacıklarla olur.

<span class="mw-page-title-main">Lupus</span>

Lupus, teknik adıyla Sistemik Lupus Eritematozus (SLE) veya Yaygın Lupus Kızarıklığı, Otoimmun, Kelebek Hastalığı kökenli multisistem hastalıklarının en sık görülen tipik örneğidir. Lupus sözcüğü, Latincede “kurt” anlamında olup ciltte çıkan yaraların yıkıcı özelliğini ifade eder. 1872 yılında Kaposi, hastalığın sadece cildi değil vücudun değişik organlarını etkileyen bir hastalık olduğunu fark etmiştir. Otoimmun antikorların büyük bölümü ANA niteliğindedir. Sessizce gelişebilir ya da akut olarak başlar. Ateşli ataklar biçiminde alevlenmeler gösterir. Organizmanın tümünü etkileyebilir, ancak deri, eklemler, böbrekler ve seröz zarlar zarar gören başlıca dokulardır.

<span class="mw-page-title-main">Frengi</span> bulaşıcı enfeksiyon

Frengi, spiroket bakterisi Treponema pallidum alttürünün sebep olduğu cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondur. Cinsel yolla bulaşmanın yanı sıra kan transfüzyonlarıyla da bulaşabildiği gösterilmiştir. Aynı zamanda anneden fetüse, hamilelik ya da doğum sırasında bulaşabilir. Treponema pallidum ile alakalı olarak insanlarda görülen diğer hastalıklar arasında veremdutu, pinta ve endemik frengi bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Cüzzam</span> Mycobacteria leprae veya lepromatosisin neden olduğu kronik enfeksiyon

Cüzzam veya lepra, Hansen basili adı verilen bir mikroorganizmanın yol açtığı, çevresel sinir sistemi ve deri başta olmak üzere birçok sistem ve organı etkileyebilen, bulaşıcı bir hastalıktır. Ancak bulaşma ihtimali yok denecek kadar azdır, bu nedenle uzun yıllar bulaşıcı bir hastalık olarak kabul edilmemiş ancak halk arasında en az veba kadar bulaşmasından korkulan bir hastalık olmuştur. İnsandan insana bulaştığı düşüncesi temelde bir varsayımdır, zira henüz nasıl bulaştığı kanıtlanamamıştır. Hastalık eski dönemlerde miskin hastalığı olarak da adlandırılmıştır. Çağlar boyu çok korkulan bir hastalık olan cüzzam, birçok yazıya ve sinema yapıtına da konu olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Belsoğukluğu</span> Neisseria gonorrhoeae bakterisinin neden olduğu döl ve idrar yollarında görülen bulaşıcı hastalık

Belsoğukluğu (Gonore), Neisseria gonorrhoeae bakterisinin neden olduğu, özellikle döl ve idrar yollarını etkileyen, cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların ikinci en bulaşıcı olanıdır; ilk sırayı klamidya enfeksiyonu alır.

<span class="mw-page-title-main">Sarkoidoz</span>

Sarkoidoz, bağışıklık sisteminin anormal çalışmasından dolayı ortaya çıkan, akciğerlerin yanı sıra çok sayıda organı da etkileyen sistemik bir hastalıktır. Hastalık çoğunlukla 20 ile 40 yaş arasında ortaya çıkmaktadır, Afrika kökenlilerde daha sıktır. Kesin nedeni henüz bulunamamıştır.

Lupus vulgaris ya da "Tuberculosis luposa", nodüler görünümde, ağrılı, tüberküloz deri lezyonlarına verilen isimdir. Lezyonlar en sık yüzde burun çevresinde, göz kapakları, yanaklar, dudaklar ve kulaklarda görülür. Lezyonlar tedavisiz bırakılırsa hızlıca deri ülserlerine dönüşür.

İlaç stomatitleri, günümüzde kullanımı giderek artan ilaçlar ve bitkisel kökenli destek maddelerinin yan etkileri sonucu ağız mukozasında beliren klinik tablolardır; “oral mukozit” tanımlaması da kullanılmaktadır. İlaçların içerdiği maddeler, tüm organizmada istenmeyen önemli reaksiyonlara neden olabilmektedir (adverse drug reactions). İstatistiksel veriler, hastane acil servislerine getirilen hastaların ortalama %3'ünde bu tür reaksiyonlara bağlı yakınmaları olduğunu göstermektedir. Yan etkisi olmayan ilaç yoktur, ancak bazı insanlar bazı ilaçlara karşı daha duyarlıdır. İlaç stomatitlerinin çok büyük bir bölümü, kullanılan ilacın kesilmesi ya da dozajının yenilenmesini gerektirir.

Kemiğin fibröz displazi hastalığı, kemik dokusu olgunlaşmasında görülen yerel aksaklıkların sonucu olarak ortaya çıkan bir tablodur. Süngersi (spongiöz) kemiğin ortadan kalktığı ve bu boşluğu yoğun bir bağ dokusunun doldurduğu saptanır. Fibröz displazinin nedeni konusunda öne sürülen çeşitli varsayımlar arasında en somut olanı osteoblastik hücrelerdeki proliferasyon ve diferansiyasyon yetilerinin bozukluğu ile sonlanan bir tür gen mutasyonudur.

Dev hücreli reparatif granülom ya da dev hücreli granülom, çoğunlukla dişetleri ya da çene kemiklerinde ortaya çıkan, nedeni kesin olarak bilinmeyen oluşumlardır; son yıllarda yüz kemiklerinde, el ve ayak parmak kemiklerinde ortaya çıkan dev hücreli lezyonların reparatif granülom olguları bildirilmektedir. Adlandırılmasındaki en önemli öge, mikroskopik incelemede çok sayıda osteoklastik dev hücresinin bulunmasıdır. Kemik içinde oluşanlar “santral tip”, dişetlerinde meydana gelenlerse “periferik tip” olarak nitelenirler. Kökenleri tartışmalıdır; onarım dokusu, displazi, tümör ya da reaktif lezyon oldukları düşünülmekte, ancak kesin ayrım yapılamamaktadır.

Fiziksel nedenlere bağlı stomatitler ağız mukozasında ısı değişikliklerinin (termal) ya da elektrik akımının neden olduğu yanıklar ile mekanik travmaların yol açtığı yangılardır.

<span class="mw-page-title-main">Tüberküloz stomatiti</span>

Tüberküloz stomatiti, Mycobacterium tuberculosis olarak tanımlanan bakterinin neden olduğu tüberküloz hastalığının ağız mukozasındaki lezyonlarıdır. Günümüzde anti-tüberküloz ilaçlara dirençli mikobakteri türlerinin ortaya çıkması, AIDS ve beslenme bozukluğu gibi vücut direncini kıran risk faktörlerinin etkisiyle yeni hasta sayısında artışlar görülmektedir.

Granülasyon dokusu, doku kaybının olduğu ya da geri emilememiş bir eksüdanın bulunduğu olguların iyileşme sürecinde da ortaya çıkan, bazı uzmanlarca “proliferatif (prodüktif) yangı olarak nitelendirilen olgudur. Granülasyon dokusu ilk kez deri yaralarının iyileşmesi sırasında tanımlanmıştır; yara bölgesini dolduran damardan zengin dokunun yüzeyi granüllü görüldüğü için granülasyon dokusu adı verilmiştir.

Granülom, ortadan kaldırılamayan canlı etkenleri sınırlandırılmak ya da yabancı cisimlerin olumsuz etkilerini önlemek amacını taşıyan makrofajların oluşturduğu, yuvarlakça-oval hücre kümeleridir. Üç boyutlu düşünülürse küre ya da yumurta biçiminde olan makrofaj kümelenmesini lenfositlerden oluşan bir katman kuşatır. Lenfositlerin hemen dışında ise, olay uzadıkça yoğunlaşan bir kollajen lif artışı (fibrozis) vardır.

<span class="mw-page-title-main">Palizatlanan kapsüllü nöroma</span>

Palizatlanan kapsüllü nöroma (PEN), nadir görülen benign bir kutanöz durumdur; bu durum, küçük, sert, pigmentsiz nodüller veya papüllerle karakterizedir. Bu lezyonlar genellikle yüz derisinin mukokutanöz jonksiyonunun yakınında bir soliter (tek) lezyon şeklinde oluşur; ancak bu lezyonlar vücudun başka bölgelerinde de oluşabilir.

<span class="mw-page-title-main">Tropikal ülser</span>

Tropikal ülser, daha çok orman küfü olarak bilinir, mycobacterumu içeren bir grup mikroorganizmanın etkili olduğu bir polimikrobiyal enfeksiyon nedeniyle ortaya çıkan kronik ülseratif deri lezyonudur. Bu durum tropikal iklimlerde yaygındır.