İçeriğe atla

Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu

Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu
depersonalizasyon veya kendine yabancılaşma
Olağan başlangıcıGenç yetişkinlik[1]
UzmanlıkPsikiyatri, klinik psikoloji
BelirtilerDepersonalizasyon, Derealizasyon
Sürekronik, epizodik
TedaviPsikoterapi
Sıklık%1–2 (genel nüfus)[2]

Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu (DPDR, DPD),[3][4] kişinin sürekli veya tekrarlayan depersonalizasyon veya derealizasyon duygularına sahip olduğu bir ruhsal bozukluktur. Depersonalizasyon, kişinin kendisinden kopuk hissetmesi olarak tanımlanır. Bireyler, kendi düşüncelerinin veya bedenlerinin dışarıdan bir gözlemcisi gibi hissettiklerini ve sıklıkla düşünceleri veya eylemleri üzerinde kontrol kaybı hissettiğini bildirebilirler.[5] Derealizasyon, kişinin çevresinden kopması olarak tanımlanır. Derealizasyon yaşayan bireyler çevrelerindeki dünyayı sisli, rüya gibi / gerçeküstü veya görsel olarak çarpıtılmış olarak algıladıklarını bildirebilirler.

Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğunun büyük ölçüde çocukluk çağı istismarı travmalarıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir.[6] Olumsuz erken çocukluk deneyimleri, özellikle duygusal istismar ve ihmal, duyarsızlaşma semptomlarının gelişimi ile ilişkilendirilmiştir.[7] Tetikleyiciler, önemli stres, panik atak ve uyuşturucu kullanımını olabilir.

Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu için tanı kriterleri, kişinin zihinsel veya bedensel süreçlerinden veya çevresinden sürekli veya tekrarlayan kopma duygusudur.[8] Dissosiyasyon kalıcı olduğunda ve günlük yaşamın sosyal veya mesleki işlevlerini engellediğinde tanı konur.[3][9]

Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu bir zamanlar nadir görülürken, genel popülasyonun yaklaşık% 1-2'si bu durumu deneyimler.[10] Hastalığın kronik hali %0,8 ila 1,9 arasında bildirilen bir yaygınlığa sahiptir.[11][12] Genel popülasyonda kısa süreli duyarsızlaşma veya derealizasyon epizotları yaygın olabilirken, bozukluk yalnızca bu semptomlar ciddi sıkıntıya neden olduğunda veya sosyal, mesleki veya diğer önemli işleyiş alanlarını bozduğunda teşhis edilir.[9]

Belirti ve bulgular

Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğunun temel semptomları, "kişinin kendi içinde gerçekdışı"[13] öznel deneyimidir veya kişinin çevresinden kopmasıdır. Depersonalizasyon teşhisi konan kişiler de çoğu zaman gerçekliğin ve varoluşun doğasını sorgulama ve eleştirel düşünme dürtüsü yaşarlar.[9]

Depersonalizasyona sahip bireyler, fiziksel bedenlerinden kopuk hissettiklerini ifade ederler; örneğin sanki kendi bedenlerini tamamen doldurmuyorlarmış gibi hissetmek; konuşmaları veya fiziksel hareketleri kontrolden çıkmış gibi hissetmek; kendi düşüncelerinden veya duygularından kopuk hissetmek; ve kendilerini ve yaşamlarını uzaktan deneyimlemek.[14] Depersonalizasyon kişinin kendinden kopmasını içerirken, derealizasyonu olan bireyler sanki etraflarındaki dünya sisli, rüya gibi veya görsel olarak çarpıkmış gibi çevrelerinden kopuk hissederler. Bozukluğu olan bireyler genellikle bir duyguyu sanki zaman geçiyormuş gibi tanımlarlar ve şimdiki zaman kavramında değillerdir. Bazı durumlarda, bireyler kendi düşüncelerini kendilerininmiş gibi kabul edemeyebilir veya beden dışı deneyimler yaşayabilir. DPDR'li hastaların üçte biri ila yarısı aynı zamanda iç sesler de duyar.[15] Ek olarak, bazı kişiler konsantrasyon güçlüğü ve hafızayı geri getirme ile ilgili sorunlar yaşarlar. Bu bireyler bazen bir anıyı hatırlayabildikleri, ancak onu kişisel olarak deneyimlememiş gibi hissettiği bir anı "duygusundan" yoksundur.[16][17] Bir kişinin kimliğinin ve bilincinin özüne vuran bu deneyimler, kişinin tedirgin veya endişeli hissetmesine neden olabilir.[9] Bozukluğun yarattığı iç kargaşa da depresyona neden olabilir.[18]

Depersonalizasyon ile ilgili ilk deneyimler, kontrol kaybından, toplumun geri kalanından ayrılmaktan korkan hastalar için korkutucu olabilir.[12] Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu olan kişilerin çoğu, ciddi psikoz veya beyin fonksiyon bozukluğunun belirtileri olduğunu düşünerek semptomları yanlış yorumlamaktadır. Bu genellikle semptomların kötüleşmesine katkıda bulunan anksiyete ve takıntıda artışa yol açar.[19]

Semptomları azaltma eğiliminde olan faktörler, kişisel etkileşimler ve rahatlamadır.[20] Dikkatini dağıtmak (örneğin sohbet ederek veya film izleyerek) da geçici bir rahatlama sağlayabilir. Semptom şiddetini hafifleten diğer bazı faktörler diyet veya egzersizdir, alkol ve yorgunluk semptomlarını kötüleştirir.[21]

Ara sıra, genel nüfusun birçok üyesi tarafından kısa süreli hafif depersonalizasyon yaşanabilir;[22] ancak, depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu, bu duygular güçlü, şiddetli, ısrarcı veya tekrarlayıcı olduğunda ve günlük hayata müdahale ettiğinde ortaya çıkar.[18] DPDR epizotları geçici olma eğilimindedir, ancak süre oldukça değişkendir ve bazıları birkaç hafta kadar sürer.[23][24]

Sanal gerçekliğe katılan artan sayıda kullanıcı, kullanımdan sonra DPDR riskiyle karşı karşıyadır. Daha zayıf bir gerçeklik duygusu meydana gelebilir.[25] Sanal gerçeklik ayrıca kullanıcıların gerçek vücutlarını ve gerçek dünya ortamlarını ihmal etmesine neden olur.[26]

Nedenleri

Duyarsızlaşmanın kesin nedeni bilinmemekle birlikte, biyopsikososyal korelasyonlar ve tetikleyiciler tanımlanmıştır. Depersonalizasyonun tehlikeli veya yaşamı tehdit eden durumlara biyolojik bir tepkiden kaynaklanabileceği düşünülmektedir.[12]

Psikososyal

Erken istismar yaşı, artan süre ve ebeveyn istismarı, dissosiyatif semptomların şiddeti ile ilişkili olma eğilimindedir.[27] Travmatik deneyimlerin yanı sıra, bozukluğun diğer yaygın tetikleyicileri arasında şiddetli stres, majör depresif bozukluk, panik ataklar ve psikoaktif maddeler bulunur. Oldukça bireysel kültürlerde yaşayan insanlar, tehdide aşırı duyarlılık ve harici bir kontrol odağı nedeniyle depersonalizasyona karşı daha savunmasız olabilir.[28]

Nörobiyoloji

DPDR'de rol oynadığı düşünülen prefrontal korteksi gösteren animasyonlu görüntü

Prefrontal korteksin normalde duygusal deneyimin temelini oluşturan sinir devrelerini engelleyebileceğine dair kanıtlar vardır.[29] DPD hastalarında yapılan bir fMRI çalışmasında, duygusal açıdan caydırıcı sahneler sağ ventral prefrontal korteksi harekete geçirdi. Katılımcılar, duyguya duyarlı bölgelerde azalmış bir sinir tepkisi ve duygusal düzenlemeyle ilişkili bölgelerde artan bir tepki gösterdiler.[30] Benzer bir duygusal bellek testinde, depersonalizasyon bozukluğu hastaları, sağlıklı kontrollerle aynı şekilde duygusal olarak dikkat çekici materyali işlememiştir.[31] Hoş olmayan uyaranlara cilt iletkenliği yanıtlarının bir testinde, denekler duygusal işleme üzerinde seçici bir engelleyici mekanizma gösterdiler.[32]

DPDR hastalarından alınan beyin MRG bulgularını analiz eden birkaç çalışma, sağ orta temporal girusta azalmış kortikal kalınlık, sağ kaudat, talamus ve oksipital girusta gri madde hacminde azalma ve sol temporal ve sağ temporoparietalde daha düşük beyaz madde bütünlüğü bulmuştur. Bununla birlikte, amigdalada hiçbir yapısal değişiklik gözlenmemiştir.[33][34][35]

Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı, 5. Baskı (DSM-5)

DSM-5'te, "depersonalizasyon bozukluğuna "derealizasyon" kelimesi eklenmiş ve "derealizasyon bozukluğu" ("DPDR") olarak yeniden adlandırılmıştır.[3] Disosiyatif bir bozukluk olarak sınıflandırılmaya devam edilmektedir.

Hastaların DSM-5'e göre teşhis edilebilmesi için aşağıdaki kriterleri karşılaması gerekir:[3]

  1. Kalıcı / tekrarlayan depersonalizasyon / derealizasyon ataklarının varlığı
  2. Bir epizot sırasında gerçeklik ve dissosiyasyonu ayırt etme yeteneği (yani, hasta algısal bir rahatsızlığın farkındadır)
  3. Semptomlar sosyal, mesleki veya günlük yaşama müdahale edecek kadar ciddidir
  4. Semptomlar bir madde veya ilaçtan kaynaklanmamaktadır
  5. Belirtiler başka bir psikiyatrik bozukluktan kaynaklanmamaktadır

Önleme

Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu, istismara uğramış çocukların profesyonel ruh sağlığı yardımı alması ile önlenebilir.[36] Bazı travma uzmanları, çocuklara kötü muameleden sorumlu kişilerin çoğunluğu (yaklaşık %80) çocuğun kendi ebeveynleri olduğu için, çocukların travma öyküsü ve şiddete maruz kalma hakkında daha fazla araştırma yapılmasını önermektedir.[37] Çocuklar için travmaya göre müdahale, gelecekteki semptomların önlenmesinde faydalı olabilir.[38]

Tedavi

DPDR'nin tedavisi genellikle zor ve dirençlidir. Bazı klinisyenler bunun, semptomların sabit ve tedaviye daha az yanıt verme eğiliminde olduğu tanıdaki gecikmeye bağlı olabileceğini düşünüyor.[10] Ek olarak, semptomlar diğer teşhislerle örtüşme eğilimindedir.[39] Bazı sonuçlar umut vericidir, ancak küçük boyutlu denemeler nedeniyle güvenle değerlendirilmesi zordur.[40] Bununla birlikte, semptomlar genellikle geçicidir ve tedavi olmaksızın kendiliğinden düzelebilir.[23]

Tedavi esas olarak farmakolojik değildir ve paradoksal niyet, kayıt tutma, pozitif ödül, sel, psikoterapi, bilişsel-davranışçı terapi, psikoeğitim, kendi kendine hipnoz ve meditasyonu içerebilir.[41] Beden odaklı meditasyon, DPD durumu tarafından bir kenara atılan veya etkisiz hale getirilen duygulara izin verdiği için öz farkındalığa ulaşmak için kullanılmıştır. Kendi kendine hipnoz eğitimi yardımcı olabilir ve hastaları disosiyatif semptomları indüklemek ve alternatif bir şekilde yanıt vermek için eğitmeyi gerektirir.[42] Psikoeğitim, bozuklukla ilgili danışmanlığı, rahatlamayı ve gerçek bir fiziksel deneyimden ziyade algısal bir rahatsızlık olarak DPDR'ye vurgu yapmayı içerir.[10] Klinik farmakoterapi araştırmaları, seçici serotonin geri alım inhibitörleri, benzodiazepinler, uyarıcılar ve opioid antagonistleri (örn: naltrekson) dahil olmak üzere bir dizi olası seçeneği keşfetmeye devam etmektedir.

Tekrarlayan Transkraniyal Manyetik Stimülasyon (rTMS)

Bazı çalışmalar, tekrarlayan transkraniyal manyetik stimülasyonun (rTMS) yardımcı olduğunu bulmuştur.[43][44][45] Bir çalışma, sağ temporoparietal bağlantı (TPJ) rTMU ile tedavi edilen DPD'li 12 hastayı inceledi ve %50'sinin üç haftalık tedaviden sonra iyileşme gösterdiğini buldu. Katılımcılardan beşi ek üç haftalık bir tedavi aldı ve semptomlarında genel olarak %68'lik bir iyileşme bildirdi. RTMS'li hastaları özellikle TPJ'de tedavi etmek alternatif bir tedavi olabilir.

Prognoz

DPDR tipik olarak kronik ve süreklidir, ancak bazı kişiler remisyon dönemleri yaşadığını bildirir. Alevlenmeler, psikolojik olarak stresli durumlardan kaynaklanabilir.[24] Michal vd. (2016), DPDR'li hastalarla ilgili 2 vaka serisini analiz etti ve durumun kronik olma eğiliminde olduğunu kabul etti.[46]

Epidemiyoloji

Erkek ve kadınlara eşit sayıda depersonalizasyon bozukluğu teşhisi konur.[21] Winnipeg, Manitoba'dan bir örneklem üzerinde 1991 yılında yapılan bir çalışma, nüfusun %2,4'ünde duyarsızlaşma bozukluğunun yaygınlığın olduğuunu söylemektedir.[47] Çeşitli çalışmaların 2008 yılında gözden geçirilmesi, yaygınlığın % 0,8 ile%1,9 arasında olduğunu tahmin etmektedir.[48] Bu bozukluk, bireylerin yaklaşık üçte birinde epizodiktir ve her bölüm bir seferde saatlerden aylara kadar sürer. Depersonalizasyon, epizodik olarak başlayabilir ve daha sonra sabit veya değişen yoğunlukta sürekli hale gelebilir.

Diğer psikiyatrik bozukluklarla ilişkisi

Depersonalizasyon hem birincil hem de ikincil bir fenomen olarak var olur, ancak klinik bir ayrım yapmak kolay görünse de mutlak değildir. En yaygın komorbid bozukluklar depresyon ve anksiyetedir, ancak her ikisinin de semptomu olmayan depersonalizasyon bozukluğu vakaları mevcuttur. Eştanılı obsesif ve kompulsif davranışlar, semptomların değişip değişmediğini kontrol etme ve semptomları şiddetlendiren davranışsal ve bilişsel faktörlerden kaçınma gibi duyarsızlaşma ile başa çıkma girişimleri olarak var olabilir. Şizoid kişilik bozukluğu, şizotipal kişilik bozukluğu ve borderline kişilik bozukluğu gibi kişilik bozukluğu olan birçok insanın, depersonalizasyon bozukluğuna sahip olma ihtimali yüksek olacaktır.

Tarihi

Depersonalizasyon kelimesinin kendisi ilk kez The Journal Intime'da Henri Frédéric Amiel tarafından kullanılmıştır. 8 Temmuz 1880 yazısında şöyle demektedir:

Kendimi varoluş konusunda mezarın ötesinden, başka bir dünyadan buluyorum; hepsi bana tuhaf. Ben, olduğu gibi, kendi bedenimin ve kişiliğimin dışındayım; Ben kişiliğimden uzaklaştım, koptum, kesildim. Bu çılgınlık mı?[49]

Depersonalizasyon ilk kez 1898'de Ludovic Douglas tarafından "düşüncelerin ve eylemlerin benlikten kaçıp tuhaf hale geldiği hissinin veya hissinin olduğu bir duruma; kişiliğin yabancılaşmasının, diğer bir deyişle bir depersonalizasyonun olduğu bir duruma atıfta bulunmak için klinik bir terim olarak kullanılmıştır.[50]

Ayrıca bakınız

  • Anosognozi

Kaynakça

  1. ^ Baker, Dawn; Hunter, Elaine; Lawrence, Emma; Medford, Nicholas; Patel, Maxine; Senior, Carl; Sierra, Mauricio; Lambert, Michelle V.; Phillips, Mary L. (1 Mayıs 2003). "Depersonalisation disorder: clinical features of 204 cases". The British Journal of Psychiatry (İngilizce). 182 (5): 428-433. doi:10.1192/bjp.182.5.428Özgürce erişilebilir. ISSN 0007-1250. PMID 12724246. 
  2. ^ Hunter, EC; Sierra, M; David, AS (January 2004). "The epidemiology of depersonalisation and derealisation. A systematic review". Social Psychiatry and Psychiatric Epidemiology. 39 (1): 9-18. doi:10.1007/s00127-004-0701-4. PMID 15022041. 
  3. ^ a b c d Diagnostic and statistical manual of mental disorders : DSM-5. 5th. Arlington, VA: American Psychiatric Association. 2013. ss. 302-306. ISBN 9780890425541. 
  4. ^ "ICD-11 - Mortality and Morbidity Statistics". icd.who.int. 19 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Eylül 2020. 
  5. ^ "Depersonalization derealization disorder: Epidemiology, pathogenesis, clinical manifestations, course, and diagnosis". 18 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  6. ^ Simeon (2004). "Depersonalisation disorder: a contemporary overview". CNS Drugs. 18 (6): 343-54. doi:10.2165/00023210-200418060-00002. PMID 15089102. 
  7. ^ Thomson (15 Mart 2018). "Depersonalization, adversity, emotionality, and coping with stressful situations". Journal of Trauma & Dissociation. 19 (2): 143-161. doi:10.1080/15299732.2017.1329770. ISSN 1529-9732. PMID 28509616. 26 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2021. 
  8. ^ Depersonalization Disorder, (DSM-IV 300.6, Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fourth Edition)
  9. ^ a b c d Sierra (1 Mayıs 2012). "Depersonalization disorder and anxiety: A special relationship?". Psychiatry Research. 197 (1–2): 123-127. doi:10.1016/j.psychres.2011.12.017. PMID 22414660. 
  10. ^ a b c Kaplan & Sadock's comprehensive textbook of psychiatry. Tenth. Philadelphia. 11 Mayıs 2017. ISBN 978-1-4963-8915-2. OCLC 988106757. 
  11. ^ Hürlimann (2012). "Cannabis-induced depersonalization disorder in adolescence". Neuropsychobiology. 65 (3): 141-6. doi:10.1159/000334605. PMID 22378193. Although depersonalization disorder has a low prevalence, with a reported prevalence ranging from 0.8 to 1.9% 
  12. ^ a b c Blevins (1 Ekim 2012). "Construct Validity of Three Depersonalization Measures in Trauma-Exposed College Students". Journal of Trauma & Dissociation. 13 (5): 539-553. doi:10.1080/15299732.2012.678470. PMID 22989242. 
  13. ^ Feelings of Unreality: A Conceptual and Phenomenological Analysis of the Language of Depersonalization. Philosophy, Psychiatry, & Psychology. 2002. ss. 9: 271-279. 
  14. ^ Simeon D (2004). "Depersonalisation Disorder: A Contemporary Overview". CNS Drugs. 18 (6): 343-354. doi:10.2165/00023210-200418060-00002. PMID 15089102. 
  15. ^ Coons (September 1998). "The dissociative disorders. Rarely considered and underdiagnosed". The Psychiatric Clinics of North America. 21 (3): 637-648. doi:10.1016/s0193-953x(05)70028-9. ISSN 0193-953X. PMID 9774801. 30 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2021. 
  16. ^ Lambert (March 2001). "Primary and secondary depersonalisation disorder: a psychometric study". Journal of Affective Disorders. 63 (1–3): 249-256. doi:10.1016/s0165-0327(00)00197-x. ISSN 0165-0327. PMID 11246104. 2 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2021. 
  17. ^ Sierra (March 2011). "Depersonalization: a selective impairment of self-awareness". Consciousness and Cognition. 20 (1): 99-108. doi:10.1016/j.concog.2010.10.018. ISSN 1090-2376. PMID 21087873. 31 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2021. 
  18. ^ a b "Symptoms and causes - Mayo Clinic". www.mayoclinic.org. 22 Aralık 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Kasım 2019. 
  19. ^ Sacco (December 2010). "The Circumplex Structure of Depersonalization/Derealization". International Journal of Psychological Studies. 2 (2): 26-40. doi:10.5539/ijps.v2n2p26. 
  20. ^ "Feeling unreal: a depersonalization disorder update of 117 cases". Journal of Clinical Psychiatry. 64 (9): 990-7. 2003. doi:10.4088/JCP.v64n0903. PMID 14628973. 
  21. ^ a b "Depersonalisation disorder: clinical features of 204 cases". The British Journal of Psychiatry. 182 (5): 428-33. May 2003. doi:10.1192/bjp.182.5.428. PMID 12724246. 
  22. ^ Feeling Unreal: Depersonalization Disorder and the Loss of the Self. Oxford University Press. 7 Kasım 2008. s. 3. ISBN 978-0-19-976635-2. 1 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2021. 
  23. ^ a b The American Psychiatric Association Publishing textbook of psychiatry. Seventh. Washington, D.C.: American Psychiatric Association Publishing. 2 Mayıs 2019. ISBN 978-1-61537-256-0. OCLC 1090279671. 
  24. ^ a b Introductory textbook of psychiatry. Sixth. Washington, DC. 2014. ISBN 978-1-58562-469-0. OCLC 865641999. 
  25. ^ "Arşivlenmiş kopya". 25 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2021. 
  26. ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2021. 
  27. ^ Vonderlin (November 2018). "Dissociation in victims of childhood abuse or neglect: a meta-analytic review". Psychological Medicine (İngilizce). 48 (15): 2467-2476. doi:10.1017/S0033291718000740. ISSN 0033-2917. PMID 29631646. 26 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2021. 
  28. ^ "Depersonalization and individualism: the effect of culture on symptom profiles in panic disorder". J. Nerv. Ment. Dis. 195 (12): 989-95. December 2007. doi:10.1097/NMD.0b013e31815c19f7. PMID 18091192. 
  29. ^ "Understanding and treating depersonalisation disorder". Advances in Psychiatric Treatment. 11 (2): 92-100. 2005. doi:10.1192/apt.11.2.92. 16 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  30. ^ "Depersonalization disorder: thinking without feeling". Psychiatry Research: Neuroimaging. 108 (3): 145-160. 2001. doi:10.1016/S0925-4927(01)00119-6. PMID 11756013. 
  31. ^ "Emotional memory in depersonalization disorder: A functional MRI study" (PDF). Psychiatry Research: Neuroimaging. 148 (2–3): 93-102. December 2006. doi:10.1016/j.pscychresns.2006.05.007. PMID 17085021. 26 Eylül 2007 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
  32. ^ "Autonomic response in depersonalization disorder". Archives of General Psychiatry. 59 (9): 833-8. September 2002. doi:10.1001/archpsyc.59.9.833. PMID 12215083. 
  33. ^ Sierra (30 Ekim 2014). "A structural MRI study of cortical thickness in depersonalisation disorder". Psychiatry Research. 224 (1): 1-7. doi:10.1016/j.pscychresns.2014.06.007. ISSN 1872-7123. PMID 25089021. 2 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2021. 
  34. ^ Sierk (2018). "White matter network alterations in patients with depersonalization/derealization disorder – Journal of Psychiatry & Neuroscience". Journal of Psychiatry & Neuroscience (İngilizce). 43 (5): 347-357. doi:10.1503/jpn.170110. PMC 6158023 $2. PMID 30125247. 24 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ekim 2020. 
  35. ^ Daniels (2015). "Grey matter alterations in patients with depersonalization disorder: a voxel-based morphometry study – Journal of Psychiatry & Neuroscience". Journal of Psychiatry & Neuroscience (İngilizce). 40 (1): 19-27. doi:10.1503/jpn.130284. PMC 4275327 $2. PMID 25285875. 24 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ekim 2020. 
  36. ^ "Symptoms and causes - Mayo Clinic". www.mayoclinic.org. 21 Aralık 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Kasım 2019. 
  37. ^ Kolk (15 Ağustos 2017). "Developmental Trauma Disorder: Toward a rational diagnosis for children with complex trauma histories". Psychiatric Annals (İngilizce). 35 (5): 401-408. doi:10.3928/00485713-20050501-06. ISSN 0048-5713. 9 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2021. 
  38. ^ Approaches to Psychic Trauma: Theory and Practice (İngilizce). Rowman & Littlefield. 16 Ekim 2018. ISBN 978-1-4422-5815-0. 25 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2021. 
  39. ^ Salami (1 Kasım 2020). "Symptoms of depersonalisation/derealisation disorder as measured by brain electrical activity: A systematic review". Neuroscience & Biobehavioral Reviews (İngilizce). 118: 524-537. doi:10.1016/j.neubiorev.2020.08.011. ISSN 0149-7634. PMID 32846163. 
  40. ^ Hunter (2017). "Depersonalisation and derealisation: assessment and management". BMJ. 356: j745. doi:10.1136/bmj.j745. PMID 28336554. 
  41. ^ A Guide to Treatments that Work, 2nd Edition. Oxford University Press. 2002. ss. 463-496. 
  42. ^ Trance and treatment : clinical uses of hypnosis. 2nd. Washington, DC: American Psychiatric Publishers. 2004. ISBN 1-58562-190-0. OCLC 54001039. 
  43. ^ Mantovani (30 Mart 2011). "Temporo-parietal junction stimulation in the treatment of depersonalization disorder". Psychiatry Research. 186 (1): 138-140. doi:10.1016/j.psychres.2010.08.022. ISSN 0165-1781. PMID 20837362. 
  44. ^ Christopeit (January 2014). "Effects of repetitive transcranial magnetic stimulation (rTMS) on specific symptom clusters in depersonalization disorder (DPD)". Brain Stimulation. 7 (1): 141-143. doi:10.1016/j.brs.2013.07.006. ISSN 1876-4754. PMID 23941986. 
  45. ^ Rachid (March 2017). "Treatment of a Patient With Depersonalization Disorder With Low Frequency Repetitive Transcranial Magnetic Stimulation of the Right Temporo-Parietal Junction in a Private Practice Setting". Journal of Psychiatric Practice. 23 (2): 145-147. doi:10.1097/PRA.0000000000000214. ISSN 1538-1145. PMID 28291041. 
  46. ^ Michal (December 2016). "A case series of 223 patients with depersonalization-derealization syndrome". BMC Psychiatry (İngilizce). 16 (1): 203. doi:10.1186/s12888-016-0908-4. ISSN 1471-244X. PMC 4924239 $2. PMID 27349226. 
  47. ^ Ross CA (1991). "Epidemiology of multiple personality disorder and dissociation". Psychiatric Clinics of North America. 14 (3): 503-17. doi:10.1016/S0193-953X(18)30286-7. PMID 1946021. 
  48. ^ Sierra M (2008). "Depersonalization disorder: pharmacological approaches". Expert Rev Neurother. 8 (1): 19-26. doi:10.1586/14737175.8.1.19. PMID 18088198. 
  49. ^ Henri Frédéric Amiel's The Journal Intime 28 Şubat 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Retrieved June 2, 2007
  50. ^ "Depersonalization: a conceptual history". Hist Psychiatry. 8 (30 Pt 2): 213-29. June 1997. doi:10.1177/0957154X9700803002. PMID 11619439. 

Dış bağlantılar

Sınıflandırma

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikiyatri ya da ruh hekimliği, ruhsal durumların teşhisi, korunması ve tedavisine adanmış tıbbi uzmanlık alanıdır. Bunlar ruh hali, davranış, bilişsellik ve algılarla ilgili çeşitli konuları içerir.

<span class="mw-page-title-main">Panik atak</span> aniden başlayan yoğun korku ve endişe nöbeti

Panik atak; çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, uyuşma veya kötü bir şeyin olacağı hissiyle karakterize; aniden gelen yoğun korku dönemidir. Semptomların şiddeti dakikalar içinde yükselmektedir. Genellikle bir atak yaklaşık 30 dakika sürer, ancak bu süre saniyeler ila saatler arasında değişebilir. Atak sırasında kontrolünü kaybetme korkusu ve göğüs ağrısı da görülebilir. Panik ataklar kişiye fiziksel olarak herhangi bir zarar vermez.

<span class="mw-page-title-main">Bipolar bozukluk</span> Depresyon dönemlerine ve anormal derecede yüksek ruh haline neden olan zihinsel bozukluk

Bipolar bozukluk veya İki uçlu duygudurum bozukluğu, her biri günlerden haftalara kadar süren depresif ve manik periyotlar ile karakterize edilen, bireyin tamamıyla sağlıklı bir duygudurum (ötimik) vaziyetine de girebildiği, bir duygudurum bozukluğudur. Yaşanan bu iki dönemin ortak özelliği, kişilerin duygudurumunda olağan seyrinden farklı özellikte ve süreklilik arz eden bir yaşantısı olmasıdır. Bu farklılıklar depresif dönemde yaşanan hüzünlü, özgüveni düşük ruh halindeki artış (disfori) ve bununla birlikte manik dönem olarak nitelendirilen neşedeki artıştır (öfori).

<span class="mw-page-title-main">Obsesif kompulsif bozukluk</span> istenmeyen ve tekrarlanan düşünceler, duygular, fikirler (obsesyonlar) veya bir şey yapmaya itici hissettiren davranışları (kompulsiyonlar) içeren anksiyete bozukluğu

Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), bireyin rahatsız edici düşüncelere sahip olduğu ve/veya belirli rutinleri, sıkıntıya yol açacak veya genel işlevi bozacak ölçüde tekrar tekrar yapma ihtiyacı hissettiği zihinsel ve davranışsal bir bozukluktur. Adından da anlaşılacağı gibi, OKB'nin birincil belirtileri obsesyonlar ve kompulsiyonlardır. Obsesyonlar, endişe, iğrenme veya rahatsızlık duyguları yaratan, kalıcı, istenmeyen düşünceler, zihinsel görüntüler veya dürtülerdir. Yaygın obsesyonlar arasında bulaşma korkusu, simetri takıntısı, din, cinsiyet ve zarar hakkında zorlayıcı düşünceler yer alır. Kompulsiyonlar, obsesyonlara yanıt olarak ortaya çıkan, tekrarlayan eylem veya rutinlerdir. Yaygın kompulsiyonlar arasında aşırı el yıkama, temizlik, bir şeyleri düzenleme, sayma, güvence arama ve bir şeyleri kontrol etme sayılabilir. OKB'li birçok yetişkin, kompulsiyonlarının bir anlam ifade etmediğinin farkındadır, ancak obsesyonların neden olduğu sıkıntıyı gidermek için yine de bunları gerçekleştirirler. Kompulsiyonlar o kadar sık meydana gelir ki, tipik olarak günde en az bir saat sürer ve kişinin yaşam kalitesini bozar.

Israrcı depresif bozukluk (IDB) olarak da bilinen Distimi, özellikle depresyona benzer bilişsel ve fiziksel problemlerden oluşan ruh hali bozukluğu olmakla beraber daha-uzun süreli semptomlar gösteren zihinsel ve davranışsal bozukluktur. Kavram, "depresif kişilik" terimine ikame olarak Robert Spitzer tarafından 1970'lerin sonunda türetildi.

<span class="mw-page-title-main">Majör depresif bozukluk</span> Düşük benlik saygısı ve normalde eğlenceli aktivitelere ilgi veya zevk kaybı ile birlikte her şeyi kapsayan düşük ruh hali

Majör depresif bozukluk, majör depresyon veya klinik depresyon, en az iki hafta boyunca, farklı türden günlük hadise ve tecrübeler karşısında, sabit bir şekilde düşük ruh halinde bulunulması ile karakterize edilen bir zihinsel hastalıktır. Hastalık, tıbbi teşhisi ancak bir uzman tarafından konulabilecek bir hastalıktır. Hastalık, halk arasında kullanılan depresif olma durumu ile alakalı olmayıp, bu ruh hallerinden her yönden ve tamamen ayrılan bir hastalık türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Antidepresan</span> Majör depresif bozukluk ve anksiyete gibi rahatsızlıkları tedavi etmek için kullanılan psikiyatrik ilaçlar

Antidepresanlar, majör depresif bozukluk gibi bazı duygudurum bozukluklarını, bazı anksiyete bozukluklarını ve bazı kronik ağrı durumlarını tedavi etmek için kullanılan ilaçlardır. Antidepresanların yaygın yan etkileri arasında ağız kuruluğu, kilo alımı, baş dönmesi, baş ağrısı, cinsel işlev bozuklukları ve duygusal körelme bulunur. Antidepresanlar, çocuklar, ergenler ve genç yetişkinler tarafından alındığında intihar düşüncesi ve davranışı riskinde artışa neden olabilir. Antidepresanların özellikle ani bir şekilde kesilmeleri sonucunda, antidepresan yoksunluk sendromu ortaya çıkabilir.

Azalmış duygulanım, bazen duygusal küntlük, duygusal donukluk veya duygusal uyuşma olarak da bilinir, bireyde azalmış duygusal tepkenlik durumudur. Bu durum, özellikle normalde duygusal tepkiler uyandırması beklenen konular hakkında konuşurken, duyguların sözlü veya sözsüz olarak ifade edilememesi ile karakterize edilir. Bu durumdaki bireylerde, ifade edici jestler nadirdir ve yüz ifadesi veya ses tonlamasında çok az değişiklik vardır. Ayrıca, azalmış duygulanım otizm, şizofreni, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu, şizoid kişilik bozukluğu veya beyin hasarının belirtileri olabilir. Ayrıca bazı ilaçların yan etkisi olarak da gözlenebilir.

<span class="mw-page-title-main">Borderline kişilik bozukluğu</span> Duygusal dengesizlik kişilik bozukluğu

Borderline kişilik bozukluğu (BPD) ya da duygusal dengesizlik kişilik bozukluğu (EUPD), uzun süreli dengesiz ikili ilişkiler, bozuk bir öz farkındalık ve şiddetli duygusal tepkiler tarafından karakterize olunan bir çeşit kişilik bozukluğudur. Bu hastalıktan etkilenen bireyler, duygusal durumlarını sağlıklı veya normal seviyede tutmakta zorlanmalarından ötürü genelde kendine zarar vermek gibi tehlikeli fiillerde bulunurlar. Aynı zamanda boşluk hissi, terk edilme korkusu ve derealizasyondan muzdarip olabilirler.

<span class="mw-page-title-main">Agorafobi</span> Ruhsal hastalık, fobi

Agorafobi kişinin kendini güvende hissettiği ortamlar dışında bulunması ile gelişen bir anksiyete bozukluğudur. Açık alanlardan, kalabalık yerlerden uzak durma, evde tek başına kalmak istememe gibi durumlar görülür. Dışarıya yalnız çıkmaktan korkar ve sosyal olmaktan kaçınır.

Bilişsel davranışçı terapi (BDT) ruh sağlığını geliştirmek amacıyla yapılan bir psikososyal müdahaledir. BDT tipi terapide, bireye fayda sağlamayan bilişsel bozulmalara odaklanır ve bu bilişsel bozulmalar değiştirilmeye çalışılır. Bireyin duygusal denge haline gelmesini ve kendi günlük yaşam problemlerini çözebilmesi için kişisel başa çıkma stratejileri geliştirmesini sağlamayı hedefler. Yöntem depresyon tedavisinde kullanılmak için tasarlanmış olsa da günümüzde anksiyete dahil birçok ruh sağlığı bozukluğunda kullanılmak üzere geliştirilmiştir. BDT bilişsel ve davranışçı psikoterapilerin kanıta dayalı teknik ve stratejilerini birlikte kullanarak psikopatolojileri tedavi etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Sanrısal bozukluk</span> Akıl hastalığı

Sanrısal bozukluk, genellikle nadir görülen ruhsal hastalık, ancak sanrılara eşlik eden belirgin halüsinasyon, düşünce bozukluğu, duygu durum bozukluğu görülmez. Sanrılar psikozun spesifik bir belirtisidir. Yanılsamalar Bizarre veya Non-bizarre olabilir; Non-bizarre sanrılar, gerçek hayatta meydana gelen, zarar görme veya zehirlenme gibi durumlarda ortaya çıkar. Bu tarz sanrısal bozukluğu olan insanlar sosyalleşmeye devam edebilir ve işlev ve davranışlarında herhangi bir gariplik, aksaklık görünmez. Ancak sanrısal düşünceler hayatlarını meşgul edeceğinden ilişkilerinde bozulmalar görülebilir.

<span class="mw-page-title-main">Depersonalizasyon</span>

Depersonalizasyon, kişinin kendi içinde, zihniyle ya da bedeniyle ilgili bir kopukluğu ya da kendisinin bağımsız bir gözlemcisi hissidir. Denekler değiştiklerini ve içeri bakarken dünyanın belirsiz, rüya gibi, daha az gerçek, anlamsız veya gerçekliğin dışında olduğunu hissederler. Kronik depersonalizasyon, DSM-5 tarafından dissosiyatif bozukluk disosiyatif kimlik bozukluğu gibi diğer dissosiyatif bozukluklarda depersonalizasyon ve derealizasyonun yaygın olduğu bulgularına dayanan depersonalizasyon / derealizasyon bozukluğunu ifade eder.

<span class="mw-page-title-main">Venlafaksin</span> İlaç

Venlafaksin ya da ilk marka adıyla Efexor, serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörü (SNRI) sınıfından bir antidepresan ilaçtır. Majör depresif bozukluk (MDD), yaygın anksiyete bozukluğu (GAD), panik bozukluğu ve sosyal fobi tedavisinde kullanılır. Kronik ağrı için de kullanılabilmektedir. Ağız yoluyla kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Psikiyatrik ilaç</span>

Psikiyatrik veya psikotrop ilaç, beynin ve sinir sisteminin kimyasal yapısı üzerinde bir etki yapmak için alınan psikoaktif bir ilaçtır. Bu nedenle, bu ilaçlar akıl hastalıklarını tedavi etmek için kullanılır. Bu ilaçlar tipik olarak sentetik kimyasal bileşiklerden yapılır. 20. yüzyılın ortalarından bu yana, bu tür ilaçlar çok çeşitli zihinsel bozukluklar için tedavilere öncülük ediyor ve uzun süreli hastaneye yatış ihtiyacını azaltıyor, bu nedenle zihinsel sağlık bakımının maliyetini düşürüyor. Akıl hastalarının tekrar suç işlemesi veya yeniden hastaneye yatırılması pek çok ülkede yüksek orandadır ve nükslerin nedenleri araştırılmaktadır.

Anhedoni, bireysel motivasyon ve haz alabilme seviyesi/kabiliyeti başta olmak üzere, bireyin hedonik fonksiyonlarında çeşitli gerilemeleri/eksiklikleri ifade eden bir tanımlamadır. Terimin, günümüzden önceki dönemlere ait tanımlamalarında 'haz/zevk/keyif alamama hali' daha çok vurgulanırken, anhedoni günümüzde ilgili araştırmacılar tarafından motivasyon azalması, haz beklentisinin azalması (istek), tüketim hazzının azalması (ilgi/beğeni) ve pekiştirmeli öğrenme yetisinin gerilemesi ile ilişkilendirilmektedir. DSM-V tanımına göre anhedoni, depresif bozuklukların, madde kullanım bozukluklarının, psikotik bozuklukların ve kişilik bozukluklarının bir bileşenidir; ve bunların içinde haz alma kabiliyetinin azalması ya da daha önce keyif veren aktivitelere yönelik ilginin azalması olarak tanımlanır. ICD-10, anhedoni üzerine açık bir tanım barındırmasa da, anhedoniye eşlenik depresif semptom açıklamasında, DSM-V içeriğine benzer olarak, ilgi veya haz kaybı olarak bir tanımlama yapılmıştır.

Derealizasyon, dış dünyanın gerçek olmadığını hissettiren bir psikolojik rahatsızlıktır. Derealizasyon yaşayan kişiler etrafındaki dünyayı normalden farklı olarak; örneğin bozulmuş, sisli veya gerçek dışı olarak görebilir. Derealizasyon, sadece birkaç dakika sürebilir veya yıllarca aralıklı olarak yaşanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Tip I bipolar bozukluk</span> Tip 2nin aksine duygu akışı standart ve depresyon arası değil manik(aşırı enerjik) ve depresyon arası sivri gidiş gelişler yapar

Tip I bipolar bozukluğu, karışık veya psikotik özelliklere sahip ya da bu özelliklere sahip olmadan en az bir manik atağın ortaya çıkmasıyla karakterize edilen bir tür bipolar spektrum bozukluğudur. Çoğu insan, diğer zamanlarda da bir veya daha fazla depresif dönem geçirir ve bu insanlar, tam maniye ilerlemeden önce hipomanik bir aşama yaşar.

Fonksiyonel nörolojik bozukluk veya kısaca FND, hastaların zayıflık, hareket bozuklukları, bayılma gibi duyusal ve nörolojik semptomlar yaşadığı bir durumdur. Fonksiyonel nörolojik bozuklukların semptomları klinik olarak tanınabilir, ancak herhangi bir organik hastalık ile ilişkili değildir. Fonksiyonel nörolojik bozuklukların alt grupları, fonksiyonel nörolojik semptom bozukluğu (FNsD), konversiyon bozukluğu ve psikojenik hareket bozukluğu/ epileptik olmayan nöbetleri içerir. Tanı, bir nörolog konsültasyonu sırasında muayenedeki pozitif belirti ve semptomlara dayanarak konur. Fizyoterapi, özellikle motor semptomları olan hastalar için yararlıdır ve bilişsel davranışçı terapi ise dissosiyatif atakları olan hastalarda daha çok etkilidir.

Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından yayınlanan taksonomik ve tanısal içerikleri olan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'nın 2013 yılında güncellenmiş halidir. 2022 yılında revize edilmiş başka bir versiyon (DSM-5-TR) yayımlandı. Amerika Birleşik Devletleri'nde DSM, psikiyatrik teşhisler için başvurulan başlıca kitaplardan biridir. Ancak, bazı ruh sağlığı çalışanları tedavi planlamasında DSM-5'e güvenmeme nedeni olarak ICD'nin ruhsal bozukluk teşhislerinin dünya çapında kullanılıyor olmasını ve bilimsel çalışmaların ruhsal sağlık müdahalelerinin gerçek dünya etkilerini belirlemek için sıklıkla DSM-5 kriterlerindeki değişikliklerden ziyade semptom ölçeği puanlarındaki değişiklikleri kullandığını öne sürmüştür. DSM-5, diğer tüm DSM'ler arasında başlığında Roma rakamı yerine Arap rakamı kullanan tek kitap ve tek belge versiyonudur.