İçeriğe atla

Depersonalizasyon

Depersonalizasyon yaşayan bireyler, aynı kimliğe ait olmadıkları için kendi kişisel benliklerinden uzaklaşmış hissederler.

Depersonalizasyon, kişinin kendi içinde, zihniyle ya da bedeniyle ilgili bir kopukluğu ya da kendisinin bağımsız bir gözlemcisi hissidir.[1] Denekler değiştiklerini ve içeri bakarken dünyanın belirsiz, rüya gibi, daha az gerçek, anlamsız veya gerçekliğin dışında olduğunu hissederler. Kronik depersonalizasyon, DSM-5 tarafından dissosiyatif bozukluk[2] disosiyatif kimlik bozukluğu gibi diğer dissosiyatif bozukluklarda depersonalizasyon ve derealizasyonun yaygın olduğu bulgularına dayanan depersonalizasyon / derealizasyon bozukluğunu ifade eder.[3]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Sierra (2001). "The phenomenological stability of depersonalization: Comparing the old with the new". The Journal of Nervous and Mental Disease. 189 (9): 629-36. doi:10.1097/00005053-200109000-00010. PMID 11580008. 
  2. ^ "Dissociative Disorders". Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders. 5th. Arlington: American Psychiatric Publishing. 2013. ss. 291-307. ISBN 978-0-89042-555-8. 
  3. ^ Dissociative Disorders (2017)

İlgili Araştırma Makaleleri

Disosiyatif bozukluklar, kişide kimlik, bellek, algı ve çevre ile ilgili duyumlar gibi normalde bir bütün halinde çalışan işlevlerin bütünlüğünün bozulmasıdır. Dissosiyasyon çoğunlukla travmaya karşı bir savunma düzeneği olarak ortaya çıkar. Hastalık bu şekilde travmadan kaçmayı sağlarken aynı zamanda travmanın kişinin yaşamı üzerindeki etkisini de geciktirir.

<span class="mw-page-title-main">Anksiyete</span> hoş olmayan bir iç karışıklık durumu ile karakterize edilen duygu

Kaygı, endişe ya da anksiyete, hoş olmayan bir iç çatışma durumu ile karakterize olan, sıklıkla ileri geri ilerleme gibi sinirsel davranışların eşlik ettiği bir duygudur. Bu durum, beklenen olaylar karşısında öznel olarak hoş olmayan dehşet duygularıdır.

Sanrı, kanıtlar ışığında değiştirilemeyen yanlış ve sabit bir inançtır. Bir patoloji olarak, yanlış veya eksik bilgi, konfabulasyon, dogma, yanılsama, halüsinasyon veya algının diğer bazı yanıltıcı etkilerine dayanan bir inançtan farklıdır, çünkü bu inançlara sahip bireyler kanıtları gözden geçirdikten sonra inançlarını değiştirebilir veya yeniden ayarlayabilirler. Yine de:

<span class="mw-page-title-main">Ruhsal bozukluk</span> rahatsız edici düşünce ya da davranış modeli

Ruhsal bozukluk, akıl hastalığı ya da mental bozukluk, sıkıntı, bilişsel işlevlerin bozulması, atipik davranış ve/veya maladaptif davranış ile tanımlanan akıl sağlığı durumlarından birini ifade eder. Mental bozuklukların tanım, değerlendirme ve sınıflandırmaları farklılık gösterebilir; bununla birlikte, Hastalıkların ve Sağlıkla İlgili Sorunların Uluslararası İstatistiksel Sınıflaması (ICD) ve Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabında yer alan kriterler konunun uzmanları tarafından yaygın biçimde kabul görmektedir. Bu çerçevede tanı kategorileri duygudurum veya duygulanım bozuklukları, yaygın gelişimsel bozukluklar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, duygusal ve davranışsal bozukluklar, obsesif kompulsif bozukluk, psikopatik bozukluklar, kaygı bozuklukları, psikotik bozukluklar, sanrısal bozukluk, yeme bozuklukları ve kişilik bozukluklarını içerebilir.

Otizm spektrum bozukluğu (OSB), yaygın sosyal etkileşim ve iletişim anomalileri ile şiddetli derecede sınırlı ilgi ve aşırı yineleyici davranış olarak görülen bir psikolojik durum spektrumudur.

Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı veya Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı, zihinsel hastalıklar için bir tanı ölçütüdür. Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayımlanır. İlk defa 1952'de yayımlanmıştır. Son baskısı Mart 2022'de yayımlanan DSM-5-TR'dir. 2000 yılından bu yana kullanılmakta olan bir önceki baskı DSM-IV-TR'ye göre en belirgin değişiklikler Şizofreni ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu bölümlerinde yapılmıştır. Ayrıca DSM-5'te "Eksen Sistemi" kaldırılmıştır.

Yeme bozuklukları, yetersiz ya da aşırı gıda alımı içerebilen, diğer yandan ruhsal etkilere dayanan ve fiziksel sonuçlara yol açabilen bir hastalıktır. ABD'de 5 ila 10 milyon kadın ve 1 milyon civarında erkeğin yeme bozukluğundan etkilenmiş olduğu tahmin edilmektedir. DSM-IV-TR ’nin tanı ölçütlerine göre yeme bozuklukları; Anoreksia nervosa, bulimia nervosa, atipik yeme bozukluğu olarak üçe ayrılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Anksiyete bozukluğu</span> günlük durumların aşırı, mantıksız bir kaygıya sebep olduğu bilişsel bozukluk

Anksiyete bozuklukları, belirgin ve kontrol edilemeyen anksiyete ve korku duyguları ile karakterize edilen bir grup zihinsel bozukluklardır. Bu durumlar, bireylerin sosyal, mesleki ve kişisel işlevselliğini önemli ölçüde bozar. Anksiyete, huzursuzluk, alınganlık, kolay yorulma, konsantrasyon güçlüğü, kalp hızında artış, göğüs ağrısı, karın ağrısı gibi fiziksel ve bilişsel belirtilere yol açabilir ve belirtiler bireyler arasında değişiklik gösterebilir.

Bilişsel davranışçı terapi (BDT) ruh sağlığını geliştirmek amacıyla yapılan bir psikososyal müdahaledir. BDT tipi terapide, bireye fayda sağlamayan bilişsel bozulmalara odaklanır ve bu bilişsel bozulmalar değiştirilmeye çalışılır. Bireyin duygusal denge haline gelmesini ve kendi günlük yaşam problemlerini çözebilmesi için kişisel başa çıkma stratejileri geliştirmesini sağlamayı hedefler. Yöntem depresyon tedavisinde kullanılmak için tasarlanmış olsa da günümüzde anksiyete dahil birçok ruh sağlığı bozukluğunda kullanılmak üzere geliştirilmiştir. BDT bilişsel ve davranışçı psikoterapilerin kanıta dayalı teknik ve stratejilerini birlikte kullanarak psikopatolojileri tedavi etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Uyku bozukluğu</span> uyku düzeninin bozulmasına sebep olan mental bozukluk

Uyku bozuklukları kişinin uykusuyla ilgili bozuklukların genel adıdır. En yaygın uyku bozukluğu insomniadır. Bunun dışında uyku apnesi, narkolepsi, hipersomniya, uyku hastalığı, uyurgezerlik ve gece terörü bozukluğun diğer yaygın çeşitleridir. Polisomnografi ve aktigrafi uyku bozukluğunu incelemede kullanılan yöntemlerdir. Uyku bozuklukları bireyin fiziksel, mental, sosyal ve duygusal yönlerden işlevselliğini olumsuz yönde etkileyebilir.

Özgül fobi, belirli nesnelere veya durumlara maruz kalmayla ilgili mantıksız veya irrasyonel bir korkuya denk gelen her türlü kaygı bozukluğuna verilen isimdir. Sonuç olarak, etkilenen kişi nesnelerle veya durumlarla ve ciddi vakalarda herhangi bir söz veya tasvirle temastan kaçınma eğilimindedir. Korku, kişileri günlük yaşamlarında verimsiz hale getirebilir.

<span class="mw-page-title-main">Erdinç Öztürk</span>

Erdinç Öztürk, Türk akademisyen ve klinik psikoloji profesörü. İstanbul Üniversitesi - İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalında klinik psikolog olarak yirmi yıl çalışmış ve travma kökenli yüzlerce dissosiyatif bozukluk vakasını tedavi etmiş olan Öztürk, 2015'ten bu yana İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Ana Bilim Başkanı olarak bilimsel faaliyetlerini sürdürmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu</span>

Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu, kişinin sürekli veya tekrarlayan depersonalizasyon veya derealizasyon duygularına sahip olduğu bir ruhsal bozukluktur. Depersonalizasyon, kişinin kendisinden kopuk hissetmesi olarak tanımlanır. Bireyler, kendi düşüncelerinin veya bedenlerinin dışarıdan bir gözlemcisi gibi hissettiklerini ve sıklıkla düşünceleri veya eylemleri üzerinde kontrol kaybı hissettiğini bildirebilirler. Derealizasyon, kişinin çevresinden kopması olarak tanımlanır. Derealizasyon yaşayan bireyler çevrelerindeki dünyayı sisli, rüya gibi / gerçeküstü veya görsel olarak çarpıtılmış olarak algıladıklarını bildirebilirler.

Anhedoni, bireysel motivasyon ve haz alabilme seviyesi/kabiliyeti başta olmak üzere, bireyin hedonik fonksiyonlarında çeşitli gerilemeleri/eksiklikleri ifade eden bir tanımlamadır. Terimin, günümüzden önceki dönemlere ait tanımlamalarında 'haz/zevk/keyif alamama hali' daha çok vurgulanırken, anhedoni günümüzde ilgili araştırmacılar tarafından motivasyon azalması, haz beklentisinin azalması (istek), tüketim hazzının azalması (ilgi/beğeni) ve pekiştirmeli öğrenme yetisinin gerilemesi ile ilişkilendirilmektedir. DSM-V tanımına göre anhedoni, depresif bozuklukların, madde kullanım bozukluklarının, psikotik bozuklukların ve kişilik bozukluklarının bir bileşenidir; ve bunların içinde haz alma kabiliyetinin azalması ya da daha önce keyif veren aktivitelere yönelik ilginin azalması olarak tanımlanır. ICD-10, anhedoni üzerine açık bir tanım barındırmasa da, anhedoniye eşlenik depresif semptom açıklamasında, DSM-V içeriğine benzer olarak, ilgi veya haz kaybı olarak bir tanımlama yapılmıştır.

Aşağıdakiler, DSM ve ICD tarafından tanımlanan ruhsal bozuklukların bir listesidir.

Derealizasyon, dış dünyanın gerçek olmadığını hissettiren bir psikolojik rahatsızlıktır. Derealizasyon yaşayan kişiler etrafındaki dünyayı normalden farklı olarak; örneğin bozulmuş, sisli veya gerçek dışı olarak görebilir. Derealizasyon, sadece birkaç dakika sürebilir veya yıllarca aralıklı olarak yaşanabilir.

Mikropsi, nesnelerin gerçekte olduğundan daha küçük olarak algılandığı, insanın görsel algısını etkileyen bir durumdur. Mikropsiye optik faktörler, gözdeki görüntülerin bozulması, beyindeki değişiklikler ve psikolojik faktörlerden kaynaklanır. Dissosiyatif fenomenler, beyin lateralizasyon bozukluğunun sonucu olabilen mikropsi ile bağlantılıdır.

Psikojenik amnezi veya dissosiyatif amnezi, ani retrograd epizodik hafıza kaybı ile karakterize bir hafıza bozukluğudur, saatler ila yıllar arasında değişen bir süre boyunca meydana geldiği söylenir. DSM-IV'ten DSM-5'e yapılan bir değişiklikle, dissosiyatif füg, artık dissosiyatif amnezi kapsamına alınmıştır. Kayıp Otoban filminde bu psikolojik trans durumunu atıfta bulunulur.

Fonksiyonel nörolojik bozukluk veya kısaca FND, hastaların zayıflık, hareket bozuklukları, bayılma gibi duyusal ve nörolojik semptomlar yaşadığı bir durumdur. Fonksiyonel nörolojik bozuklukların semptomları klinik olarak tanınabilir, ancak herhangi bir organik hastalık ile ilişkili değildir. Fonksiyonel nörolojik bozuklukların alt grupları, fonksiyonel nörolojik semptom bozukluğu (FNsD), konversiyon bozukluğu ve psikojenik hareket bozukluğu/ epileptik olmayan nöbetleri içerir. Tanı, bir nörolog konsültasyonu sırasında muayenedeki pozitif belirti ve semptomlara dayanarak konur. Fizyoterapi, özellikle motor semptomları olan hastalar için yararlıdır ve bilişsel davranışçı terapi ise dissosiyatif atakları olan hastalarda daha çok etkilidir.

Başka türlü adlandırılamayan kişilik bozukluğu, DSM-IV'te listelenmeyen bazı DSM-IV Eksen II kişilik bozuklukları için kullanılan asemptomatik tanı sınıflandırmasıdır.